EKONOMİ - 26 Mart 2019 Salı 16:22

İşadamı Engin Yakut, İngiliz otomotiv devine açtığı davayı kazandı

A
A
A
İşadamı Engin Yakut, İngiliz otomotiv devine açtığı davayı kazandı

İşadamı Engin Yakut'un avukatı Serdar Öktem; müvekkilinin yaklaşık 7 yıldır İngiliz otomotiv devine verdiği hukuk mücadelesini kazandığını açıkladı. Av. Öktem, “Türk mahkemesi, İngiliz Jaguar Land Rover marka ve Range Rover Vogue model SUV motorunun fabrika hatalı üretildiğine karar verdi. Bu dava bir tüketicinin, dünya otomobil üreticisine karşı kazandığı ikinci dava olarak hukuk tarihine geçti” dedi.

İşadamı Engin Yakut, 2013 yılında İstanbul’da bir galeriden 170 bin euro karşılığında sıfır km olarak satın aldığı Land Rover marka aracıyla trafikte seyir halindeyken, motoru tutan vidaların kopması sonucu aracın kullanılamaz hale geldiği iddiasıyla başlattığı hukuk mücadelesini kazandı. 

Avukat Serdar Öktem, iş adamı müvekkilinin araçtaki arızanın üzerine firmadan aracın yenisiyle değiştirilmesini istediğini, ancak aracın değiştirilmediğini belirterek konuyu mahkemeye taşıdıklarını aktardı. Av. Öktem'e göre söz konusu davada hakim bahsi geçen firmayı kusurlu bularak 397 bin 800 TL'nin faiziyle birlikte işadamı Engin Yakut'a ödenmesine karar verdi. Av. Öktem, otomotiv şirketine karşı 7 yıldır hukuk mücadelesi veren müvekkilinin söz konusu firmaya karşı açtığı tazminat davasını, 28 Şubat tarihinde kazandığı açıklayarak, konuya ilişkin detaylar verdi.

"'Dava açın, aracımızda hata yok' denildi"
Öktem şöyle konuştu: ''2013 yılında müvekkil Engin Yakut, tarafıma gelerek aracın üretiminden kaynaklı hata sonucu, arabanın tamamen çalışmaz hale geldiğini ve bozulduğunu söyledi. Biz, ilgili araç firmasına ihtar çektik; aracın üretim hatasından kaynaklanan sorun nedeniyle çalışmadığını dolayısıyla eş değer bir araçla değiştirilmesini talep ettik. İlgili firmasından bu talep kabul görmedi. Bize, ''Dava açın, aracımızda hata yok'' denildi. Biz davayı açtıktan sonra İstanbul Teknik Üniversitesi'nden alınan teknik rapor doğrultusunda; aracın kullanıcı hatasında değil, üretim hatasından kaynaklı olduğu tespit edildi. Bu doğrultuda başkaca raporlarda alınarak müvekkile, aracın bedelinin iadesi, o günkü tarihten itibaren işleyecek yüksek faiz ödenmesine karar verirdi. Firmanın ilk savunmaları, Türk yargı sahası dışında yargılanma yapılması yönündeydi. Öncelikle bunu aştık ve İstanbul Üniversitesi Özel Hukuk Anabilimdalı hocalarımızdan yazılı mütalaalar aldık. Daha mahkemenin bile yetkisinin tartışıldığı bir ortamdan geçerek bu davayı kazandık. Hukukumuz ve Türk tüketicisi açısından sevindirici bir sonuç oldu. Bu dava bir tüketicinin, dünya otomobil üreticisine karşı kazandığı ikinci dava olarak hukuk tarihine geçti" dedi.

''Araçların bin tanesi üretici hatasından kronik olarak arızalı çıktı''
Başka araçlarda da kronik arıza olduğunu aktaran Avukat Öktem, ''Yaptığımız araştırmada ve Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı'na başvurular sonucu şu sonucu elde ettik: İlgili firma, son yıllarda yaklaşık bin 250 tane Range Rover Vogue marka, bizim aracımızın özelliğinde 4.4 benzinli araç getirmiş. Bu araçların bin tanesi üretici hatasından kronik olarak arızalı çıktı, şanzımanları ve motor parçaları değişti. Firma baştan bu araçları yapmak zorunda kaldı. Hatta öğrendiğimiz ve yaptığımız araştırmalarda şu sonuca vardık: Firmanın bunu başkaca şirketler üzerinden araba parçaları getirmek suretiyle bir nebze aracın kronik arızalı olduğunun ispat edilmemesi adına veya ortaya çıkmaması adına bir çalışma üzerinde olduğunu varsayım üzerine düşünüyoruz'' şeklinde konuştu.

''Mahkeme lehimize sonuçlandı''
Mahkemenin lehlerine sonuçlandığını bildiren Avukat Öktem, ''Mahkeme lehimize sonuçlandı. Mahkemenin vermiş olduğu karar; işlenecek en yüksek faizle verilmiş olan paranın tarafımıza verilmesidir. Gerekçeli karar yazılacak, gerekçeli karar yazıldıktan sonra ilgili firma muhtemelen istinaf mahkemesine gidecek. İstinaf mahkemesinde tekrar bir heyet huzuruna çıkılacak ve değerlendirilecek. Muhtemelen sonucun değişeceğini düşünmüyoruz, yine onama kararının çıkacağını düşünüyoruz. Ondan sonra firmadan bu parayı talep edeceğiz. Davayı kazandık. 28 Şubat tarihinde İstanbul Tüketici Mahkemesi tarafından davanın kabulüne karar vermiştir. İstanbul Üniversitesi Devletler Özel Hukuku Profesörü Günseli Gelgel’in mahkemeye verdiği, “Seri Fabrika Hatalı arızalar, başka araçlarda da olabilir” raporuna göre; Milletlerarası Özel ve Usul Hukuk Yasasının 36.maddesine göre, Türk mahkemelerinin verdiği tazminat kararlarının İngiliz Tüketici Mahkemeleri tarafından tanınması gerektiği ve Anglo-Amerikan hukuk sisteminde bu kararın, cezai tazminatlar için kapıyı açabileceğide belirtildi. Toplatma davasının kesin kazanılması halinde ise, 1899 LAHEY sözleşmesini imzalayan üye ülkelerdeki bütün Range Rover Vogue SUV araçların toplatılması da gündeme gelebilir'' açıklamasında bulundu.

''Başvuranlar tarafından emsal olarak kabul edilebilir''
Avukat Öktem, sözlerini şöyle tamamladı: ''Üretimin hatası olan araçların toplatılması, o araçları alan kişilerin talebiyle doğru orantılı bir durum . Yani biz, kendi aracımızla alakalı olarak bu araçların toplatılması konusunda davayı açtık. Aslında davayı açarken, müvekkil sadece kendisini düşünmedi. Bu araçlarda kronik olarak bu hata tespit edildiği için aslında biraz da kamu vicdanını düşündü. Bu araçlardan zarar gören insanların, zarar görmemesi için toplatma davası açtık. Başvuranlar tarafından emsal olarak kabul edilebilir ve aracın bedelinin iade olarak alma noktasında onlara da hak doğurucu bir süreç oluşturdu. Aracımız şuan kullanılmaz vaziyette firmanın servisinde duruyor. Aracı bize iade etseler dahi o aracı kullanacak ve yaptırabilecek durumumuz yok. Dolayısıyla o tarihten itibaren işeyecek faizle verdiğimiz paranın bize geri verilmesini talep ediyoruz''.  

Adem Gürer - Murat Ergin

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Hac kurası bekleyenler önce bu türbeyi ve camiyi ziyaret ediyor Osmanlı Cihan Devleti Dönemi’nde İslam dininde kutsal sayılan, cennetten indirildiğine inanılan ve ana parçası Kabe’de bulunan Hacer-ül Esved taşının 5 parçası İstanbul’a getirildi. Hacer-ül Esved’in Türkiye’deki en büyük parçası Kanuni Sultan Süleyman Türbesi’nde, 4 parçası ise Sokullu Mehmet Paşa Camii’nde bulunuyor. Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlı İstanbul Türbeler Müzeler Müdürü Vekili Ebuzer Gümüş, "16. yüzyılda yapılan onarımlar esnasında 5 parçanın düşmesi sonucu taşlar İstanbul’a getirilmiş. Bugün Kabe’de bulunan Hacer-ül Esved orijinal ve Kabe’nin en eski parçası. Bugün ondan düşen 5 parça da onun gibi dünyada özgün olan tek Hacer-ül Esved” dedi. İslam dininde kutsal sayılan, cennetten geldiğine inanılan ve ana parçası Kabe’de yer alan Hacer-ül Esved taşının 1 parçası Fatih’teki Kanuni Sultan Süleyman Türbesi’nde, 4 parçası ise Kadırga’daki Sokullu Mehmet Paşa Camisi’nde yer alıyor. Kabe’de 16. yüzyılda gerçekleştirilen bakım ve onarım çalışmaları sırasında Hacer-ül Esved taşından düşen 5 parçayı bir harem ağası İstanbul’a getirdi. Tarih boyunca çeşitli nedenlerden dolayı parçalanan Hacer-ül Esved taşı birleştirilerek aynı haline getirilirken, kopan taşları İstanbul’a getiren harem ağası bu nedenle cezalandırıldı. Kabe’ye tekrar gönderilmesine karar verilen Hacer-ül Esved, Mimar Sinan’ın uzun uğraşları sonucunda İstanbul’da kaldı. Mimar Sinan tarafından bu taşlardan 4’ü, dönemin sadrazamı Sokullu Mehmet Paşa adına yaptırılan Sokullu Mehmet Paşa Camii’ne konuldu. Altın çerçeve ile kaplanan parçalar, caminin giriş kapısı üzerindeki mermer taşların ortasında, mihrabın üst kısmında, minbere giriş kapısının üzerinde ve minber kubbesinin altında yer alıyor. Türkiye’deki en büyük parçası ise Mimar Sinan tarafından Süleymaniye Külliyesi içindeki Kanuni Sultan Süleyman Türbesi’nin girişindeki kemerin kilit taşına yerleştirildi. “Kabe dışında sadece İstanbul’da parçaları bulunuyor" Hacer-ül Esved taşıyla ilgili bilgi veren Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlı İstanbul Türbeler Müzeler Müdürü Vekili Ebuzer Gümüş, “Hacer-ül Esved, İslam alemi için önemli bir yere sahip olan bir taş. Arapça ‘kara taş’ anlamına gelmektedir. Bu adı da renginin siyaha yakın, koyu kırmızı rengi olması nedeniyle almıştır. İslam’da ‘cennetten indirildiğine’, ‘Nuh Tufanı’nda Mekke’deki Ebu Kuveys Dağı’nda saklanılan daha sonra Kabe’nin yeniden inşası sırasında Hz. İbrahim ve Hz. İsmail tarafından getirilerek, Kabe’nin güney doğu köşesine yerleştirilen bir taş. Hem şu an Kabe’nin en eski parçası olması hem de cennetten indirildiğine inanılan bu taşın İslam alemi için mukaddes bir yeri var. Bugün bu taşın, Kabe dışında sadece İstanbul’da parçaları bulunuyor. Kabe’deki özgün parçasının dışında kalan diğer özgün parçalar sadece Kadırga’daki Sokullu Mehmet Paşa Camii’nde ve Kanuni Sultan Süleyman Han Türbesi’nin girişinde bulunan kemerin kilit taşında” dedi. “16. yüzyılda yapılan onarımlar esnasında 5 parçanın düşmesi sonucu bunlar İstanbul’a getirilmiş” Hacer-ül Esved taşlarının Kabe’den, İstanbul’a getirilmesini anlatan Gümüş, “Kabe’de tarih boyunca çeşitli dönemlerde bakım-onarım çalışmaları oluyor. Bu esnada Hacer-ül Esved taşı da onarılıyor. Tabii sel, yangın, savaş gibi çeşitli nedenlerle zarar gördüğü de olmuş. Bu nedenle birkaç parçaya ayrılmış. Ancak her defasında bu parçalar birleştirilerek tekrar yerine koyulmuş. Osmanlı Dönemi’nde 16. yüzyılda yapılan onarımlar esnasında Hacer-ül Esved’den düşen 5 parça, bir harem ağası tarafından İstanbul’a getiriliyor. Bu harem ağası cezalandırılmış ve taşların Kabe’ye gönderilmesi istenmiş. Ancak Mimar Sinan’ın uzun uğraşları sonucunda bu taşlar İstanbul’da kalmış. Mimar Sinan bu taşlardan 4 tanesi Kadırga’daki Sokullu Mehmet Paşa Camii’nde, 1 tanesini de bugün bulunduğumuz Kanuni Sultan Süleyman Han Türbesi’nin girişindeki kemerin kilit taşına yerleştirmiştir. 16. yüzyılda yapılan onarımlar esnasında 5 parçanın düşmesi sonucu bunlar İstanbul’a getirilmiş. Bugün Kabe’de bulunan Hacer-ül Esved orijinal ve Kabe’nin en eski parçası. Bugün ondan düşen 5 parça da onun gibi dünyada özgün olan tek Hacer-ül Esved” ifadelerini kullandı. “Onu ziyaret edenlerin, manevi kamerasıyla çekime girdiği ve bize şahitlik edeceğine inanıyoruz” Sokullu Mehmet Paşa Camii cemaatinden Kemal Gözsüz, “Bu camide uzun yıllar görev yapmış müezzinin oğluyum. Babam şu anda hayatta değil. Babamın emekli olduktan sonra da burada toplam 52 yıl bir görevi oldu. 1 Haziran 1963 yılından beri babam burada görev yapıyordu. Yine buraya geliyoruz. Buradaki resmi kadronun dışında en kıdemlisi benim diyebilirim. Hacer-ül Esved taşı Müslümanlarca kutsal sayılan, önemli bir taş. Biz onu ziyaret edenlerin, manevi kamerasıyla çekime girdiği ve bize şahitlik edeceğine inanıyoruz. Düşüncemiz bu yönde. Peygamber Efendimiz (Sallallahü teala aleyhi ve sellem) de elini sürdüğü için ondan sonra da diğer halifeler döneminde olsun özellikle de Hz. Ömer ona daha bir ihtimam göstererek ehemmiyetini ortaya koymuştur. Hacer-ül Esved taşının Sokullu Mehmet Paşa Camii’ne gelmesinin en önemli sebebi, bu camiyi Sokullu Mehmet Paşa adına 2. Selim’in kızı İsmihan Sultan’ın yaptırmış olmasıdır. Bundan dolayıdır diye düşünüyorum. Sarayda da kalabilirdi ama Mimar Sinan tarafından buraya koyulması uygun görülmüş. Her gün Hacer-ül Esved’i görüyoruz. Her içeriye girişimizde gözümüz onlara takılıyor. Ziyaretçilerimiz geldiği zaman ona el sürme gibi bir hasletleri var ama burada Kabe’deki gibi sünnet olan vazife olmuyor. Selamlamak bir gerekmiyor. Sadece ona bakılacak ve salavat getirilecek. İnsanlar el sürmek istediği için tedbirler alındı. Kültür ve Turizm Bakanlığı Vakıflar Genel Müdürlüğü bir camekan koydu” şeklinde konuştu.
Antalya Antalya’dan yeni turist rekoru Turizmin başkenti Antalya, turizmde yeni bir rekora imza attı. Geçtiğimiz yıl, yılın ilk çeyreğinde 1 milyon 686 bin 284 kişiyi ağırlayan Antalya’yı, 2024 yılının ilk çeyreğinde yüzde 14,10 artışla 2 milyon 66 bin 962 yabancı ziyaret etti. En çok ziyaretçi gönderen ülkeler sıralamasında Almanya birinci sırada yer aldı. Yılın ilk dört ayında yüzde 14,10 artış yakalayan Akdeniz’in en önemli turizm merkezlerinden Antalya, 2 milyon 66 bin 962 yabancı ziyaretçi ağırladı. Bu sayı, Antalya turizminde tüm zamanların en iyi başlangıcı olarak tarihe geçti. Tüm zamanların en yüksek Nisan ayı verisi Nisan ayında Antalya’yı ziyaret eden turist sayısı, geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre yüzde 4,86 artışla 1 milyon 61 bin 26 olarak kaydedildi. Bu, tüm zamanların en yüksek Nisan ayı verisi oldu. 259 bin 717 ziyaretçi sayısıyla Almanya, Nisan ayında birinci sırada yer alırken onu 194 bin 949 turistle Rusya ve 141 bin 497 ziyaretçiyle İngiltere takip etti. İlk dört ayda en çok turist Almanya’dan Yılın ilk dört ayında Antalya’ya en çok ziyaretçi gönderen ülkeler sıralamasında 539 bin 663 ziyaretçi ile Almanya birinci oldu. Rusya Federasyonu’nun 366 bin 783 ziyaretçiyle ikinci olduğu sıralamada, İngiltere de 266 bin 120 ziyaretçi ile üçüncü sırada yer aldı. Fransız ziyaretçi sayısı yüzde 52 arttı Polonya, Hollanda, İran, Belçika, Ukrayna, Fransa ve Litvanya, İngiltere’nin ardından sırasıyla Antalya’ya en çok ziyaretçi gönderen ülkeler oldu. Geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre ana pazar ülkelerden gelen turist sayısında, Almanya’nın yüzde 21, İngiltere’nin yüzde 32, Polonya’nın yüzde 30, İran’ın yüzde 52, Belçika’nın yüzde 42, Ukrayna’nın yüzde 51 ve Fransa’nın yüzde 52 oranlarında artış kaydetmesi dikkat çekti.
İzmir Sanayi atıkları sanat eserine dönüştü TAİDER Aile İşletmeleri Derneği ve Yaşar Üniversitesi sürdürülebilirliğin önemini vurgulamak ve toplumu bu konuda bilinçlendirmek amacıyla özgün bir sergiye ev sahipliği yaptı. “Sanayiden Sanata" adını taşıyan sergi, sanayi atıklarının dönüştürülmesiyle ortaya çıkan eserlerde sürdürülebilirliğin önemini gözler önüne serdi. TAİDER Aile İşletmeleri Derneği ve Yaşar Üniversitesi gerçekleştirdiği iş birliği ile sürdürülebilirlik konusundaki farkındalığı artırmak amacıyla özgün bir adım attı ve "Sanayiden Sanata" adını verdiği bir sergi düzenledi. Sergi, Yaşar Üniversitesi’nde öğrenim gören 15 endüstriyel tasarım bölümü öğrencisinin katkı sağladığı bir proje olarak hayata geçti. Ahşap, çelik, alüminyum, kumaş, deri, kemik, plastik, kağıt, mermer ve beton gibi 10 farklı sanayi üretim atığı malzemesi, öğrencilerin sanat vizyonuyla buluşarak estetik açıdan çekici, işlevsel ve özgün eserlere dönüştü. Selçuk Yaşar Kampüsü’nde gerçekleştirilen sergide, sürdürülebilirliğin hem ekonomik hem çevresel hem de toplumsal boyutlarını kapsayan birbirinden anlamlı yaklaşımlar ele alındı. Sanayicilerin atıklarını dönüştürerek diğer üreticilere hammadde sağlayabilecekleri döngüsel bir yaklaşımı benimseyen ekonomik sürdürülebilirlik kavramında, atıkların dönüşümü ve geri kazanımıyla kaynakların verimli kullanılmasının önemi vurgulandı. “Atıklardan sanat ürettik” Sergi açılışında konuşan Yaşar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Levent Kandiller, “Sektörden 15 temsilciyle beraber bu işi yaptık. Atıkları aldık, öğrencilerimizle sanat ürettik. Beraber çok keyifli bir iş çıkardık. Bu eserlerin bir tanesi dışında hepsini üniversitemizde ürettik. Öncelikle sektöre malzeme ve imkan sağladıkları için teşekkür ediyorum. TAİDER temsilci ve üyelerine, üniversitemizin akademisyenlerine teşekkür ediyorum. Öğrencilerimizin de eline emeğine sağlık” diye konuştu. “Sürdürülebilirliğin her alanında etkin olmayı amaçladık” Sergi ile ilgili görüşlerini paylaşan TAİDER Yönetim Kurulu Başkanı Fatma Olten “Üretici firmalarının üretim atıklarını dönüştürmesi sadece çevresel etkileri azaltmakla kalmıyor aynı zamanda kaynakların verimli kullanılmasını sağlayarak ekonomik ve toplumsal açıdan da avantaj sağlıyor. Bizler, Yaşar Üniversitesi öğrencileri ile bu projeyi gerçekleştirirken sürdürülebilirliğin her alanında etkin olmayı hedefledik. Ayrıca genç yeteneklere fırsatlar sunmanın yanı sıra, onların sürdürülebilirlik alanında bilgi ve deneyim kazanmalarına imkan tanıyarak geleceğin yenilikçileri olarak yetişmelerine katkı sağlamayı amaçladık” dedi. “Ortaya çıkan eserler alternatif çözümlere neden oldu” Sanayiden Sanata sergisinin sürdürülebilirlik üzerindeki önemine değinen TAİDER Kültür ve Sanat Komitesi Eş Başkanı Emre Bekişoğlu “Sürdürülebilirlik kavramının giderek önem kazandığı günümüz dünyasında, geleceğimize yön veren duyarlı genç yeteneklerle bu şekilde anlamlı bir projede yer almaktan dolayı oldukça mutluluk duyuyoruz. TAİDER olarak Yaşar Üniversitesi ile gerçekleştirdiğimiz bu sergide; üretim süreçlerinde kullanılan kaynakların etkin bir şekilde yönetilmesi, atıkların azaltılması ve geri dönüşüm gibi sürdürülebilir uygulamaları etkin bir şekilde vurgulamayı amaçladık. Ortaya çıkan sanat eserleri de insanların çevresel sorunlara duyarlılığını artırırken, alternatif çözümlerin üretilmesine de yardımcı oldu” dedi.