GÜNDEM - 28 Nisan 2019 Pazar 06:32

'İstanbul ve Ankara’da kaybetmedik, kazandık'

A
A
A
'İstanbul ve Ankara’da kaybetmedik, kazandık'

“İstanbul’da 39 ilçenin 24’ünü, Belediye Meclisi’ndeki toplam 312 üyeden de 176’sını biz aldık. Ankara’da da durum farklı değil, 25 ilçenin 19’u bizim.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul seçimlerinin iptaline yönelik itirazlarıyla ilgili, “Şöyle bir şey konuşuluyor: ‘AK Parti umudunu kesti.’ Şunu çok açık net söyleyeyim. Son ana kadar biz hukuk mücadelemizi sürdüreceğiz” dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, partisinin Kızılcahamam’da düzenlenen 28’inci İstişare ve Değerlendirme toplantısında gündemdeki konulara ilişkin önemli mesajlar verdi. Erdoğan, yaklaşık 1 saat 40 dakika süren konuşmasında özetle şunları söyledi:

ALNIMIZIN AKIYLA ÇIKTIK
 “31 Mart seçimlerinde bu imtihanı büyük oranda başarı ile verdik. Bu mücadeleden alnımızın akıyla çıktık. AK Parti olarak yüzde 44.4’lük bir oy oranına ulaştık. Bundan önceki yerel seçimlerde böyle bir oyu yakalayamamıştık… İstanbul ve Ankara’da biz kaybetmedik, tam tersine kazandık. ‘Genel Başkan ne diyor?’ diyenleriniz olabilir. İstanbul’da 39 ilçenin 24’ünde AK Parti, birinde MHP; 25 ilçeyi Cumhur İttifakı olarak almış bulunuyoruz. İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi’ndeki toplam 312 üyeden 176’sı AK Parti’ye, 4’ü MHP’ye 132’si ise diğer partilere mensuptur. Ankara’da da durum farklı değildir. 25 ilçe belediyesinden 19’unu AK Parti, 3’ünü MHP aldı. İlçelerinde ve belediye meclisinde ezici çoğunluk elde ettik. Nasıl kaybettiğimizi elbette sorguluyoruz. Gereken tedbirleri alacağız.

ÖRGÜTLÜ BİR ORGANİZASYON
CHP’liler, seçimlere gölge düşürmeye çalışıyor. CHP’nin seçim kanunumuzda yeri olan itiraz yollarını kullandığımız için bizi hedef alması tam anlamıyla trajikomik bir durumdur. İstanbul’da verdiğimiz mücadele sayesinde 15 bin oyu gasp edilmekten kurtarmamız dahi itirazlarımızın ne kadar yerinde olduğumuzu göstermiştir. Fark 13 bin küsura kadar düştü, daha da düşecek. Burada çok ciddi bir örgütlü organizasyon söz konusu. Elimizdeki belgeler bunu gösteriyor.

‘MİLLET İÇİME SİNMEDİ’ DİYOR
‘Şeriatın kestiği parmak acımaz’ diyerek, içimize sinse de sinmese de YSK’nın kararını kabul edeceğiz. Şöyle bir şey konuşuluyor; ‘AK Parti umudunu kesti’. Net söyleyeyim. Biz, ‘Artık bu iş bitti, kaybettik’ noktasında değiliz. Son ana kadar biz hukuk mücadelemizi sürdüreceğiz. Zira öyle bir şey burada var ki, milletimiz diyor ki ‘bu İstanbul benim içime sinmedi, burada bir şaibe olduğu kesin ve bu şaibenin giderilmesi şart ki rahatlayalım.’

HESAP SORMAYI BİLİRİZ
Ne yazık ki, biz dışarıyla bir mücadele verirken, içimizde de bize yanlış yapanların olduğunu burada ifade etmeden geçemeyeceğim. Maalesef içimizde belli seviyelere gelen, belli noktalara gelenlerin yaptığı çalışmalar yenilir yutulur cinsten değil. Bilesiniz ki bu teşkilat sadece Ankara’da kabuğuna çekilmiş olan bir teşkilat değildir. Hangi ilde neler oluyor, hangi ilçelerde neler döndüğünü bunların hepsini de biliyoruz. Gün ola harman ola. Zamanı geldiğinde tabii ki bizler bu teşkilatın geleceği için de bunların hesabını sormasını biliriz. Bunları biz sırtımızda taşıyacak değiliz. 10 ay önceki seçimlerde yüzde 60, yüzde 70 oy aldığımız kimi ilçelerde belediye başkanlıklarını kaybettik. Bu mesajı da göz ardı etmiyoruz. Kırşehir, Bayburt, Bolu, Karaman gibi yerlerde; Yozgat gibi, Erzurum gibi yerlerde ilçe düzeyinde pek çok örnekte bu sıkıntıyı yaşadık. Bu konularda da derinlemesine çalışıyor, hazırlıklarımızı yapıyoruz. Değişimleri adım adım geçekleştireceğiz.”,

TEMİZ ELİMİ KİRLETMEM
Cumhurbaşkanı Erdoğan, isim vermeden SP Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’nun son dönemdeki açıklamalarına tepki gösterdi. Erdoğan şunları söyledi: “Bizi CHP’nin, HDP’nin yaptıklarından ziyade 2002 yılına kadar beraber yol yürüdüğümüz birilerinin sözleri, duruşları, izlediği politikaları üzüyor. Seçimlerde aldıkları oy oranı ne olursa olsun mirasçısı olduklarını iddia ettikleri misyonun hatırı sebebiyle bu kişileri görmezden gelemiyoruz. Malum partinin başındaki zat çıkıyor, bu hizmetleri kötülemek için olmadık sözler söyleyebiliyor. Mesela çıkıp ‘Ardahan’da, Iğdır’da, Şırnak’ta üniversite kurmanın hangi mantığı var? Hocası var, talebesi yok’ diyor. Adama sormazlar mı ‘Tabelası var, binası yok’. Mesela çıkıp ‘Hangi akıllının başına İstanbul’da Çamlıca’nın tepesine 60 bin kişilik cami yapmak gelir? Bir kere doldursunlar ellerini öperim’ gibi bir hezeyanı dile getirebiliyor. Ben öptürmem çünkü temiz elimi kirletmem. Büyük Çamlıca Camii’ni ramazan öncesi cuma günü resmî olarak hizmete açacağız.”

Köylüye terörist diyemezsin!
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasında Ankara’nın Çubuk ilçesinde, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na yönelik saldırıyı da değerlendirdi. Erdoğan, “Seçim sürecinde kendini PKK’nın güdümünden kurtaramamış, PKK ile iş birliği yapmış olanların daha dikkatli olmak, daha özenli hareket etmek zorunda olmaları gerekir. Acaba buraya gitmek ne getirir ne götürür? Çünkü bu şehit nereden geliyor? Yani şimdi bunu söylemeyelim mi? Dağ ile anlaşacaksın, dağ ile el tutacaksın, dağ sana talimat verecek, bunları hep televizyonlarda izledik. İşte HDP Ankara, İstanbul, Antalya, buralarda seçime girmeyecek. Ve sen onlarla dayanışma içinde olacaksın, iş birliği halinde olacaksın, ondan sonra da kalkıp Çubuk’a gideceksin, şehidimin cenazesine. Benim Çubuk’taki köylümü, o kardeşlerimi hiç düşünmüyor musun ya, ‘Onlar acaba benim oraya gidişimi nasıl karşılayacak’ diye? Ben bir Cumhurbaşkanı olarak bir şehit evine gittiğim zaman önce soruyorum, sorduruyorum acaba gidişim rahatsız eder mi etmez mi diye. ‘Memnun oluruz’ derlerse gidiyorum. ‘Bir sıkıntı var’ derlerse gitmiyorum. Sen siyasi istismar için oraya gidiyorsun, şehit için değil. Ve kalkıyorsun o köyü terörist olarak ilan ediyorsun dolaylı yollardan. Şehidin ailesi Kılıçdaroğlu’nun cenazeye gelmesini istememiş. Buna rağmen oraya gidiyorsunuz. Hiç kimsenin şiddete maruz kalmasını tasvip etmedik, etmeyiz. Geçmişte kendi arkadaşlarımızın başına gelenleri, benzer hadiseleri ve bu CHP yöneticilerinin verdiği tepkileri gayet iyi biliyoruz. Bekir Bozdağ’a gerçekleştirilen saldırı sonrasında ‘geçmiş olsun’ dileğinde bulunmadınız. Aynı şekilde Enerji Bakanımız Taner Bey’e CHP’liler tarafından yapılan saldırı ve sizin besleme medyanızın nasıl başlıklar attığı, bunların hepsi bizim gündemimizde var. “İstanbul’da zafer sarhoşluğu içinde Şişli’de belediyenin hemen 100 metre ötesinde bir kız yurduna saldıracak kadar gözü dönen CHP’lilerin, şehit cenazesinde tepki gösteren Çubuk halkını ‘teröristler’ gibi çirkin bir ifadeyle yaftalamaya hakkı yoktur” diye konuştu.

Encümen ataması başkanın yetkisinde
İstanbul ve Ankara’da belediye meclislerinde çoğunluğun Cumhur İttifakı’nda olduğunun altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, belediyelerdeki encümen yapısını da eleştirdi. Erdoğan, “Encümenin 5 tanesi seçilmiş, 5 tanesi atanmış artı bir de belediye başkanı. Bunu demokrasiye uygun bulmuyorum. Çünkü demokrasi seçilmişlerin egemen olduğu bir yerdir, atanmışların değil. Atanmışları seçilmişlerin üzerine egemen kılmanın bir anlamı yok. Demek ki şimdi yapılacak olan yerel seçimlerle ilgili bir düzenlemenin parlamentoda gözden geçirilişinde bunu bir defa ele almamız şart” dedi.
Mevcut Belediye Kanununa göre, belediye encümeni, il belediyelerinde 7, büyükşehir belediyelerinde ise 10 kişiden oluşuyor. Büyükşehirlerde 5’i belediye meclislerinde yapılan seçimle, 5’i ise bizzat başkan tarafından yapılan atama ile belirleniyor. Büyükşehir belediyelerinde toplam 10 üyeden oluşan belediye encümenin birçok görev ve yetkisi bulunuyor. Buna göre, belediye encümeninin stratejik plan yapmak, yıllık bütçe hakkında görüş bildirmek, kamulaştırma kararı almak, öngörülmeyen giderler ödeneğinin harcama yerlerini belirlemek, taşınmaz mal satımına ve tahsisine ilişkin kararları uygulamak, umuma açık yerlerin açılış ve kapanış saatlerini belirlemek gibi görev ve yetkileri var. Belediye encümeni toplantıları belediye başkanlarının başkanlığında yapılıyor. İstanbul büyükşehir belediye meclisinde AK Parti’nin çoğunluğu bulunmasına rağmen, belediye encümeninde bu çoğunluk başkan ve atayacağı encümenler lehine olacak.

SEÇİMLE İŞBAŞINA GELECEK
Cumhurbaşkanın, ‘Atanmışların seçilmişlerin üzerinde hakimiyet kurmasının önüne geçilmesine’ yönelik açıklamasından sonra AK Parti’nin bu konudaki yasal düzenlemeyi kısa süre içinde Meclis gündemine getirmesi bekleniyor. AK Parti, yaklaşık bir yıl önce yerel yönetimlerde ilgili mevzuatta yapılacak değişiklikleri hazırlamaya başlamıştı. Yapılacak değişikliklerle, yerel yönetimlerle ilgili birçok yetkisi bulunan encümenlerin tamamının belediye meclisi üyeleri arasından seçilmesi hedefleniyor. Bu değişiklikle, belediye başkanının encümen atama yetkisinin ortadan kaldırılacağı belirtiliyor. 

Türkiye Gazetesi

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Adana AOSB Başkanı Sütcü: "Sanayicinin ihtiyaçlarını önceleyen bütüncül bir yönetim anlayışı benimsiyoruz" Adana Hacı Sabancı Organize Sanayi Bölgesi (AOSB) Yönetim Kurulu Başkanı Bekir Sütcü, sanayicinin ihtiyaçlarını önceleyen bütüncül bir yönetim anlayışı benimsediklerini söyledi. AOSB Başkanı Bekir Sütcü ve yönetimi, Ticaret Bakan Yardımcısı Özgür Volkan Ağar ile beraberindeki heyeti ağırlayarak bölgenin gelişim süreci, mevcut durumu ve geleceğe yönelik hedefleri hakkında kapsamlı bilgiler verdi. Ziyarete İhracat Genel Müdürü Mehmet Ali Kılıçkaya, Daire Başkanı Caner Bozat, OAİB Genel Sekreteri Musa Demir, TTB Genel Müdürü İlker Yeşil, AKİB Genel Sekreteri Mehmet Ali Erkan, AKİB Genel Sekreter Yardımcısı Osman Erşahan ile Ticaret Uzmanları Burcu Banu Başal ve Veysel Karani Demirel katıldı. Heyeti AOSB Başkanı Bekir Sütcü, Yönetim Kurulu Başkan Vekili Ömer Kaya, Yönetim Kurulu Üyeleri Yusuf Kara ve M. Nedim Büyüknacar ile Bölge Müdürü Ersin Akpınar ağırladı. AOSB’nin yalnızca üretim alanlarıyla değil, enerji, çevre, altyapı, lojistik, güvenlik ve sosyal hizmetler başta olmak üzere sanayicilere sunduğu fark oluşturan hizmetlerle öne çıktığını vurgulayan Başkan Sütcü, "Sanayicinin ihtiyaçlarını önceleyen bütüncül bir yönetim anlayışı benimsiyoruz" dedi.Sütcü, yatırımcıya hazır, güçlü ve sürdürülebilir bir üretim ortamı sunduklarını belirterek, AOSB’nin planlı büyüme modeliyle hem yerli hem de yabancı yatırımcılar için cazip bir merkez olmaya devam ettiğini dile getirdi. "12 vizyoner proje daha hayata geçirilmeye hazırlanılıyor" Bugüne kadar hayata geçirdikleri hizmetler ve devam eden çalışmalardan da söz eden Sütcü, bölgenin ihtiyaçları ve stratejik hedefleri doğrultusunda fizibilite çalışmaları tamamlanan 12 vizyoner projeyi daha hayata geçirmeye hazırlandıklarını bildirdi. Bölgenin geleceğini şekillendirecek güçlü bir vizyonla projelerini planladıklarını ifade eden Başkan Sütcü, sürdürülebilirlikten afet yönetimine, enerji verimliliğinden lojistik altyapıya kadar pek çok alanda modernizasyon çalışmalarına devam ettiklerini, günün ihtiyaçlarını göz önünde bulundurarak sanayiciye hizmet sunduklarını anlattı. Sütcü, altyapıdan üstyapıya, sanayi sitesi, toplu konut projesi, GES projeleri, konaklama, afet yönetimi, tır parkı ve Misis Köprülü Kavşak Revizesi Projesi’ne kadar birçok çalışma ile sanayiciye hizmetlerini günün ihtiyaçlarını dikkate alarak sürdüreceklerini kaydetti. AOSB Bölge Müdürü Ersin Akpınar tarafından da heyete kapsamlı bir sunum yapıldı. Sunumda, bölgede sanayicilere sağlanan elektrik, doğalgaz, içme ve kullanma suyu, atık su arıtma hizmetleri ile altyapı yatırımları detaylı şekilde aktarıldı. Ticaret Bakan Yardımcısı Özgür Volkan Ağar ve beraberindeki heyet verilen hizmetlerden dolayı tebriklerini iletirken, AOSB yönetimi de konuk heyete nazik ziyaretleri için teşekkür etti.
Bolu Doğru bilinen yanlışı uzmanı açıkladı: "Gözüne bakıp tazeliğini anlarım diyen yalan söyler" Balığın tazeliğinin gözünden anlaşılmadığını söyleyen esnaf, özellikle istavrit ve mezgitte dikkat edilmesi gereken püf noktaları anlattı. Bolu’da balık tezgâhlarında kış hareketliliği yaşanırken, vatandaşların balık alırken en çok yanıldığı konulardan biri de tazelik kriterleri oluyor. Yılların balıkçısı İlhan Başaran, balığın tazeliğinin gözünden anlaşılmayacağını vurgulayarak önemli uyarılarda bulunurken, pazarda balık fiyatlarının da geniş bir aralıkta seyrettiğini söyledi. "Balık kıvrıksa tazedir" İstavrit balığının tazeliğinin renginden anlaşılabileceğini belirten Başaran, "İstavrit kırmızıysa, rengi parlıyorsa ve balık kıvrıksa tazedir" dedi. Mezgit balığının ise oldukça hassas bir tür olduğuna değinen Başaran, bayat mezgidin kolayca ayırt edilebileceğini ifade ederek, "Mezgit çok hassastır. Bayat olduğu zaman karınları patlar. Eğer balığın karnı patlaksa bayattır, o şekilde almayın" şeklinde konuştu. "Patlak değilse tazedir" Balığın tazeliğinin gözle alakalı olmadığını vurgulayan Başaran, "Tazelik, balığın gözüyle alakalı değildir. Ben balığın gözüne bakıp tazeliğini anlarım diyen yalan söyler. Mezgit patlak değilse tazedir. Bayatladığı zaman darmadağın olur. Mezgittin hiçbir yerinde yara olmaması lazım" ifadelerini kullandı.
Ankara İletişim Başkanı Duran: "Dezenformasyon hakikate karşı bir tehdittir" Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Burhanettin Duran, dezenformasyonun sadece yanlış bilgi olmadığını, devletlerin kapasitesine zarar veren varoluşsal bir tehdit olduğunu belirterek, "Dezenformasyon çerçevesindeki tehdit aslında hakikate karşı bir tehdittir ve giderek de uluslararası bir enstrümana dönüşmüştür. Bunlar tabii ki aynı zamanda milli güvenlik, toplumsal istikrar ve uluslararası itibarı doğrudan ilgilendiren stratejik bir alan haline gelmiştir" dedi. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığınca düzenlenen "Türk Devletleri Dezenformasyonla Mücadele Forumu" nda Türk dünyasından medya ve iletişim profesyonelleri bir araya geldi. Forumun açılış konuşmasını gerçekleştiren Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Burhanettin Duran, içinde bulunulan yüzyılın en kritik meselelerinden biri olan dezenformasyonla mücadelede yeni iş birliği kapılarının aralanması ve iletişim cephesinde safların sıklaştırılması gerektiği mesajlarını verdi. Tarihin, zaferlerin, kazanımların, mücadelenin ve geleceğin ortak olduğu Türk dünyasından gelen konukları, Ankara’da ağırlamaktan duyduğu memnuniyeti dile getirerek sözlerine başlayan Duran, "15 Aralık Dünya Türk Dili Ailesi Günü"nü kutladı. Ortak alfabe ile yayınlanan "Türk Dünyası Vizyon Belgesi"nin hayırlı olmasını dileyen Duran," Bugün de Aile Meclisimizde, yüzyılımızın en kritik meselelerinden birini, dezenformasyonla mücadeleyi konuşacak; yeni iş birliği kapılarını aralayacak, iletişim cephesinde safları daha da sıklaştıracağız inşallah" dedi. Burhanettin Duran, Türk Devletleri Teşkilatı’nın, dünyanın belirsizliklerle, çatışmalarla, kırılmalarla sarsıldığı, büyük bir sistem krizinin vuku bulduğu bir dönemde kardeşlik bağından güç alan ülkeler olarak bir araya geldiğini ve kurumsallaşma yürütmekte olduğunu belirtti. Teşkilatın 16 yıldır "dilde, fikirde, işte birlik" şiarıyla ekonomik entegrasyondan ulaştırma koridorlarına, savunma iş birliğinden eğitim ve kültür politikalarına pek çok alanda ortak çalışmalar yürüttüğünü hatırlatan İletişim Başkanı Duran, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Türk Devletleri Teşkilatı 12. Zirvesi’nde yaptığı, "Terörizmden yasa dışı göçe, siber tehditlerden iklim değişikliğine kadar ortak bir duruşla mukabele edebileceğimizi, kendi gök kubbemiz altında kendi güvenliğimizi güçlendirebileceğimizi düşünüyorum" açıklamalarını alıntılayarak verilen mesajların önemli olduğuna vurgu yaptı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın "kendi gök kubbemiz altında kendi güvenliğimizi güçlendirmek" ifadesinin çok şey ifade ettiğini kaydeden Duran, "Bizler medya ve iletişim profesyonelleri olarak burada bir araya geldik. Ancak hepimizin bildiği ve mutabık kaldığı hususlar var. Uluslararası bazı çevrelerin iletişim alanında sahip olduğu egemenlik ve zaman zaman tahkim ettiği "söylem tekeli" aslında sadece bizlerin iletişimcilerin konusu değildir" değerlendirmesini yaptı. İletişim alanında karşılaşılan, başta dezenformasyon olmak üzere manipülasyon, siber saldırı, sosyal platformlarda artan nefret dili ve bilgi güvensizliği gibi tehditlerin kamu düzenine karşı doğrudan tehdit oluşturduğunu ifade eden Duran, dezenformasyon çerçevesindeki tehdidin aslında hakikate karşı bir tehdit olduğunu ve giderek de uluslararası bir enstrümana dönüştüğünü aktardı. Burhanettin Duran, bunların aynı zamanda milli güvenlik, toplumsal istikrar ve uluslararası itibarı doğrudan ilgilendiren stratejik bir alan haline geldiğinin altını çizerek" Bu çerçevede zihni bir felaket, algısal bir çürüme veya gerçeğin katli şeklinde ifade edebileceğimiz dezenformasyonun ne kadar büyük bir risk ve tehdit olduğu da anlaşılmıştır" dedi. Duran, dezenformasyonla mücadelenin hem "Türk Dünyası 2040 Vizyonu" belgesinde hem de "2025 Enformasyon Alanındaki Eylem Planı"nda yer almasının tesadüf olmadığını, dezenformasyona karşı ortak mücadelenin vazgeçilmez olduğunu ortaya koyduğunu dile getirdi. Forumun da bu amaca hizmet ettiğinin altını çizen Duran, "Forum dezenformasyonla ortak mücadele azmimizi ve irademizi bir kez daha ortaya koymaktadır. Müşahede ettiğimiz uluslararası sistem krizi ve geçtikçe daha da derinleşen hakikat sorunsalının altında dezenformasyon mefhumu da var" diye konuştu. "Dezenformasyon devletlerin kabiliyet ve kapasitesine zarar verebilen varoluşsal bir tehdit" Dezenformasyonun küresel krizlerin bir sorunu olmakla birlikte, krizleri derinleştiren bir aparat olarak görülebileceğini kaydeden Duran, dezenformasyonun yalnızca yanlış bilgi olmadığını devletlerin kabiliyet ve kapasitesine zarar verebilen varoluşsal bir tehdit olduğunun altını çizdi. Duran, çağımızda savaşların artık yalnızca askeri yöntemlerle yürütülmediğini, hedef ülke, bölge veya halkın istikrarsızlaştırılmasının, önce zihinsel, toplumsal ve kurumsal direncinin aşındırılması boyutuyla aslında iletişim alanında başladığını belirterek, bu itibarla bakıldığında hibrit tehditlerle karşı karşıya olunduğunun açık olduğunu ifade etti. İstikrarsızlaştırma tehdidine karşı yapılacak en önemli işin ortak mücadele olduğunun altını çizen Duran, kasıtlı, hedefli ve koordineli bir dezenformasyon kampanyasıyla karşılaşmanın artık sıradan bir vaka haline geldiğini kaydetti. Duran, "Bu bağlamda kardeş Türk Devletlerini mercek altına aldığımızda; dezenformasyon girişimlerinin kimi zaman ortak hedefler üzerinden eş zamanlı şekilde, kimi zaman ise ülke özelinde ayrışan stratejilerle yürütüldüğünü gözlemliyoruz. Ne yazık ki başta enerji, savunma, ulaşım ve ticaret koridorları alanları olmak üzere bir çok stratejik projelerimize karşı propaganda ve dezenformasyon kampanyaları görüyoruz" değerlendirmesini yaptı. "TRT Avaz kanalımız "bizi bize anlatma misyonuyla" çok mühim bir görev üstlenmekte" İletişim Başkanı Duran, "Türk devletlerinin uluslararası itibarının, ortak kimlik bilincinin, iş birliği mekanizmalarının ve bölgesel dayanışmasının da hedef alındığını belirterek, "Güven aşındırma, meşruiyeti sarsma ve siyasi, stratejik kırılganlık amacı taşıyan bu kötücül girişimlerde; mesele bilgi ile ilgili değil, duygusal tepkiyi tetikleyecek söylemler üretmektir. Ulusal ve uluslararası kamuoylarında belirsizlik ve güvensizlik oluşturacak anlatılar devreye sokmaktır .İşte bu sistematik algı operasyonlarına karşı çalışmalarımızı üç temel boyutta yürütmemizin elzem olduğu kanaatindeyim. Birincisi, halklarımızın elbette birbirini daha yakından tanıması ve anlaması. Burada Türk Devletlerinin ortak sesi olan TRT Avaz kanalımız "bizi bize anlatma misyonuyla" çok mühim bir görev üstlenmektedir. İkincisi, Türk dünyasının uluslararası arenadaki anlatısının bizzat bizler tarafından güçlü bir şekilde inşa edilmesi. Türkiye olarak bizler bu anlamda hem TRT olarak hem Anadolu Ajansı olarak önemli bir faaliyet yürütüyoruz. Üçüncüsü, başta kriz ve afet durumları olması üzere toplumlarımızın dezenformasyona karşı direncini güçlendirme ve ortak mücadele mekanizmalarının kurulmasıdır. Bu forum bu amaca hizmet etmektedir" açıklamasını yaptı. "Bugüne kadar 2 bin 500’e yakın dezenformasyonu gözler önüne serdik" Türkiye’nin bu yöndeki çalışmalarını anlatan Duran, "Başkanlığımız bünyesinde 2022 yılında kurulan Dezenformasyonla Mücadele Merkezimizde yalan haberleri, yanlış bilgileri, kurgusal içerikleri ifşa ediyoruz, algı operasyonlarına karşı mücadele veriyoruz. Bununla birlikte, kurumlar arası koordinasyon, erken uyarı mekanizmaları, kriz dönemlerinde hızlı bilgilendirme ve toplumda medya okuryazarlığının güçlendirilmesi gibi uzun vadeli kapsamlı çalışmalar yürütüyoruz. Dezenformasyonla mücadelede, hem kurumlarımızla oluşturduğumuz koordinasyon mekanizması hem de e-devlet Dezenformasyon Bildirim Servisi üzerinden milletimizle kurduğumuz iletişim ağı büyük önem taşımaktadır. Oluşturduğumuz bu sistemle bugüne kadar 2 bin 500’e yakın dezenformasyonu gözler önüne serdik; doğrusu bu çabamızın milletimiz tarafından da büyük bir memnuniyetle karşılandığını ifade etmek isterim. dikkat çektik, hakikati anlattık" dedi. Sosyal medyanın çok sayıda bilgi ve iddianın dolaştığı bir alan olduğunu oradaki bilgilerin teyit edilmeden doğru kabul edilmesinin toplumu yanlış yönlendireceğini ifade eden Duran, Türk Devletlerine yönelik çok sayıda yalan içeriğin ifşa edildiğini bildirdi. 2. Karabağ Savaşı sırasında yürütülen dezenformasyonlara karşı da savaş sürecinde ve sonrasında, Azerbaycan’ın Karabağ Zaferini gölgeleme amaçlı çok sayıda dezenformasyon üretildiğini dile getiren Duran, bu konuda Azerbaycan’a destek verildiğini aktardı. Bununla ilgili bir örneği paylaşan Duran, "Karabağ’a giren Azerbaycan askerleri yaşlı Ermeni bir kadınla alay ettiği başlığıyla sunulan bir yalan haber vardı. Burada güya bir asker yaşlı kadına bir bardak su uzatıyor ve kadın suyu içecekken başka bir asker bu suyu döküyor. Halbuki videonun tam halinde açık ve net bir şekilde Azerbaycan askerinin bizzat kendi eliyle Ermeni kadına su içirdiği görülmekteydi. Şimdi tabii görüntüleri keserek biçerek bambaşka bir forma getirmek ne yazık ki artık mümkün. Hatta daha fazlası mümkün" dedi. Duran, yapay zekayla hazırlanan içeriklerin tehlike boyutuna işaret ederek, "Kurgular yapay zekalarla bambaşka bir şekilde gerçekmişçesine ortaya çıkarılabiliyor. İşte böyle bir ortamda iletişimin yeni dinamikleri ve verdiği imkanlarla ortaya ciddi riskler de çıkıyor. Bununla mücadele için ortak stratejileri hayata geçirmemiz gerektiği açıktır. Bize karşı yazılmaya çalışılan hikaye ve inşa edilen anlatıyı ancak biz birlikte çalışarak birlikte ortak anlatımızı oluşturarak aşabiliriz" diye konuştu. "Yapay zeka destekli manipülasyonlara karşı birçok alanda kritik adımlar atıyoruz" Burhanettin Duran dezenformasyona karşı daha somut işbirlikleri geliştirmek zorunda olunduğunu ifade ederek, "Ortak teyit mekanizmaları kurmak durumundayız. Erken uyarı sistemlerini işleterek, birbirimizle paylaşmak durumundayız. Türkiye olarak medya okur yazarlığının arttırılması, çocuklarımızın ve gençlerimizin dijital tehditlere karşı bilinçlendirilmesi, siber güvenlik altyapısının güçlendirilmesi, yapay zeka destekli manipülasyonlara karşı algoritmik izleme araçlarının geliştirilmesi ve kamu kurumları arasında eş güdümlü bilgi paylaşımının kurumsallaştırılması gibi birçok alanda kritik adımlar atıyoruz" şeklinde konuştu. Bu anlamda çok ciddi bir kararlılıkla çalıştıklarını sözlerine ekleyen Burhanettin Duran, "Bu alanda geliştirdiğimiz kapasiteyi büyük bir memnuniyetle kardeş ülkelerle paylaşmaktan ve onlarla birlikte çalışmaktan yanayız. Buna dair ortak bir irademiz var. Bu yaklaşım, Türk dünyasının bütünlüğünü hedef alan her türlü suni ayrıştırma girişimine karşı ortak bir duruşu da gösterecektir. Ben inanıyorum ki ülkelerimiz arasındaki veri paylaşımı, tecrübe aktarımı, ortak teyit mekanizması ve hızlı reaksiyon kapasitesi, Türk dünyasının bilgi alanındaki savunma şemsiyesini oluşturacak önemli unsurlardır. Ülkelerimizi, teşkilatımızı, birliğimizi ve kardeşliğimizi dezenformasyon kampanyalarına karşı korumak durumundayız. Onların yıkıcı etkilerinden korunmak için bir kurumsallaşmaya ihtiyacımız var. Ve bunu da uluslararası ölçekte bir mekanizmayla yürütmek gerekir" açıklamasını yaptı. Duran, sözlerinin sonunda Türk Devletleri Teşkilatı Forumu’na katılan ve katkı sunan isimlere teşekkür etti.
İstanbul GAİN Medya’ya yönelik yürütülen soruşturmada 4 şüphelinin ifade işlemleri başladı GAİN Medya’ya yönelik yürütülen soruşturma çerçevesinde 4 şüphelinin ifade işlemleri başladı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından GAİN Medya’ya yönelik ‘kara para aklama’ soruşturması sürüyor. Soruşturma kapsamında gözaltına alınan şüpheliler Berkin Kaya, Barbaros Reşat Gülcan, Selahattin Aydın ve Okan Karacan jandarmadaki işlemlerinin tamamlanmasının ardından Çağlayan’da bulunan İstanbul Adalet Sarayı’na sevk edildi. Şüphelilerin ifade işlemlerinin başladığı öğrenildi. Olayın Geçmişi İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma kapsamında, şüpheli Berkin Kaya’nın hesap hareketleri incelendiğinde çok sayıda ve yüksek tutarlı nakit yatırma ve çekme işlemlerinin bulunduğu, işlemlerin kaynağının anlaşılamadığı, şahsın SWIFT işlemlerinin yoğun olduğu ve yurt dışındaki bazı şirketlere yüklü miktarda para transferleri gerçekleştirdiği belirlendi. Şüpheli Kaya’nın ortağı olduğu firmalar incelendiğinde, bu ölçekte para transferlerini açıklayabilecek yeterli sermaye yapısı veya ticari faaliyetinin tespit edilemediği, hesaplarının yasadışı bahis ve dolandırıcılık faaliyetlerinde kullanıldığına ilişkin çok sayıda istihbarat bulunduğu, hesaplarda dolaşan yüklü miktarların kaynağının da açıklanamadığı tespit edildi. Yapılan araştırmalar ve MASAK raporu doğrultusunda, 2020 yılında kurulan GAİN Medya Anonim Şirketi’nin yüzde 50 hissesinin 2024 yılında şüpheli Berkin Kaya tarafından devralındığı, bu devir öncesi ve sonrasında 19 Nisan 2024 ile 22 Ekim 2024 tarihleri arasında şirkete toplam 310 milyon TL nakit, 88 milyon TL havale/EFT ve 9 Ocak 2025’te 1 milyon dolar olmak üzere toplamda yaklaşık 450 milyon TL tutarında ödeme yapıldığı tespit edildi. 29 Kasım 2024 tarihli genel kurul toplantısında şirket sermayesinin 1 milyar TL’ye çıkarıldığı, sermaye artışının 380 milyon TL’den fazlasının ortakların şirketten alacaklarının sermayeye mahsubu yoluyla karşılandığı, şirket finansmanının büyük ölçüde yüklü nakit girişleri ve yurtdışı kaynaklı transferlerle sağlandığı anlaşıldı. Soruşturma kapsamında para hareketlerinin miktarı, sıklığı ve yöntemi itibarıyla ticari hayatın olağan akışına aykırılık taşıdığı değerlendirildi. Öte yandan 12 Aralık 2024’te şüpheli Selahattin Aydın tarafından tek ortaklı ve 10 milyon TL sermaye ile kurulan Anahat Medya Anonim Şirketi’nin, GAİN Medya Anonim Şirketi’ni 22 Ocak 2025 tarihinde 450 milyon TL bedelle devraldığı, aynı tarihte nakit sermaye artırımına gidilerek sermayesinin 470 milyon TL’ye çıkarıldığı belirlendi. Anahat Medya Anonim Şirketi tarafından 28 Ocak 2025 ve 22 Ağustos 2025 tarihleri arasında GAİN Medya Anonim Şirketi’ne yaklaşık 1 milyar 76 milyon TL tutarında EFT ve havale işlemi gerçekleştirildiği, bu işlemlerin finansmanının Selahattin Aydın’ın hesabına yatırılan yüklü miktardaki nakit paralarla sağlandığı ve söz konusu tutarların kısa süre içerisinde GAİN Medya Anonim Şirketi’ne aktarıldığı anlaşıldı. İşlemler birlikte değerlendirildiğinde, suç gelirlerinin aklanmasına yönelik organize bir finansal yapı oluşturulduğuna dair kuvvetli şüphe bulunduğu soruşturma kapsamında belirlendi. Elde edilen deliller doğrultusunda, şüpheliler Berkin Kaya, Barbaros Reşat Gülcan ve Selahattin Aydın’ın yakalanması amacıyla İstanbul İl Jandarma Komutanlığı Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekiplerince bugün eş zamanlı operasyon düzenlendi. Operasyonda 3 şüpheli de yakalanırken, suçtan elde edildiği değerlendirilen taşınır ve taşınmazlara el konuldu. İstanbul Nöbetçi Sulh Ceza Hâkimliği tarafından verilen karar doğrultusunda ise GAİN Medya Anonim Şirketi, GAİN Studio Prodüksiyon Anonim Şirketi, GAİN Shorts Medya Anonim Şirketi, Anahat Holding Anonim Şirketi, Anahat Medya Anonim Şirketi, 3B Yazılım Teknolojileri Sanayi Ticaret Anonim Şirketi ve Berton Yapı İnşaat Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi’ne Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nun (TMSF) kayyım olarak atandı.