ASAYİŞ - 03 Eylül 2021 Cuma 13:59

İzmir depreminde 36 kişinin öldüğü binanın mimarı imzayı formalite için atmış

A
A
A
İzmir depreminde 36 kişinin öldüğü binanın mimarı imzayı formalite için atmış

İzmir’de yıkıma neden olan 6.6’lık depremde 36 kişinin öldüğü, 17 kişinin de yaralandığı Rıza Bey Apartmanı’nın sorumlularının “bilinçli taksirle birden fazla insanın ölümüne ve yaralanmasına neden olma” suçuyla yargılandığı davada ilk kez hakim karşısına çıkan binanın projesinde mimar olarak imzası bulunan tutuklu sanık Ali Serdar Bayram, projeyi kendisinin çizmediğini, imzayı formalite amacıyla attığını söyledi.

İzmir’de 30 Ekim 2020’de meydana gelen ve 115 kişinin hayatını kaybettiği depremin ardından İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan soruşturma kapsamında, 10’u tutuklu 29 kişi hakkında 5 ayrı iddianame hazırlandı. Depremin ardından tamamen yıkılan Rıza Bey Apartmanı ile ilgili iddianame, İzmir 5. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilerek dava açıldı.

Rıza Bey Apartmanı’nın tamamen yıkılmasının ardından 36 kişinin hayatını kaybetmesi, 17 kişinin ise yaralanması nedeniyle açılan davanın ilk duruşması başladı. İzmir 5. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davanın ilk duruşmasına tutuklu 4 sanık SEGBİS (Sesli ve Görüntülü Bilişim Sistemi) ile katılırken, tutuksuz 5 sanık ve davacılar ile taraf avukatları ise salonda hazır bulundu.

SEGBİS aracılığı ile ifadesi alınan tutuklu sanıklardan yıkılan Rıza Bey Apartmanı’nın mimarı olarak projede imzası bulunan Ali Serdar Bayram, resmi evraklara mimar olarak formalite amacıyla imza attığını ancak fenni mesul olarak herhangi bir işlemde bulunmadığını söyledi. 150 gündür cezaevinde olduğunu hatırlatan Bayram, “Bu olayın meydana gelmesinden dolayı çok üzgünüm. Neden cezaevinde olduğumu sorguluyorum. Mimarı ben olarak görülmeme rağmen bu projeyi ben çizmedim. Fenni mesul olarak görülüyorum ama böyle bir sözleşmem yok. Rıza Bey Apartmanı’nın inşaatının devam ettiği yıllarda İzmir’de bile değildim” diyerek suçsuz olduğunu savundu.

“Bu canavarların yalanına inanmayın”

Duruşmanın görüldüğü İzmir 5. Ağır Ceza Mahkemesi salonundaki SEGBİS’te meydana gelen arıza nedeniyle diğer tutuklu sanıkların ifadeleri alınamayınca, mahkeme salonunda hazır bulunan tutuksuz sanıkların ifadelerine geçildi. Bu sırada Rıza Bey Apartmanı enkazında hayatını kaybeden Diş Hekimi Zarife Doğan’ın babası ise mahkeme başkanına “Bu canavarların hiçbir yalanına inanmayın” diye seslendi.

“Sağlam olmadığını bilsem ben de oturmazdım”

Rıza Bey Apartmanı sakinlerinden tutuksuz sanık T.Ö. ise ifadesinde, eşi ve eşinin iki yeğeninin hayatını kaybettiğini, kendisinin ise enkazdan sağ olarak çıkarıldığını belirterek, “Binada yapılan kentsel dönüşüm toplantılarının çoğuna çalıştığım için katılamadım. Bu toplantılarda ne konuşulduğundan haberim yok. O binada eşimi ve yeğenlerimi kaybettim. Sağlam olmadığını bilsem ben de oturmazdım” dedi.
İzmir’de daha önce meydana gelen depremlerde binada bazı çatlaklar olduğunu anlatan T.Ö., “Binanın depreme dayanıklı olup olmadığını bilmiyorduk. Bazı depremlerde hafif sallantılar oluyordu” diye konuştu.

“Ağır tonajlı araçlar geçtiği zaman binada sallantılar oluyordu”

Geçmiş dönemlerde Rıza Bey Apartmanında yöneticilik yapan tutuksuz sanıklardan A.C.A. da eşinden boşanmasının ardından binadan taşındığını, eşi ve çocuklarının binada oturmaya devam ettiğini söyledi. Depremde iki çocuğunu kaybeden A.C.A., “İzmir’de 2005 yılında yaşanan depremin ardından bazı kolonlarda çatlaklar meydana geldi. Bunun ardından binanın depreme dayanıklı olup olmadığı konusunda Dokuz Eylül Üniversitesinden rapor almak için toplantı yaptık. Toplantıda çoğunluğu sağlayamadığımız için rapor başvurusu yapmadık. Söylendiği gibi binanın çürük raporu yoktu. Ağır tonajlı araçlar geçtiği zaman binada sallantılar oluyordu” dedi.
İfadeler sırasında, yakınlarını kaybeden bazı müştekiler ile sanık avukatları arasında tartışma çıkınca mahkeme başkanı duruşmaya ara verdi.

Ali Gözeten
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Amasya Naci Görür’den deprem molozları için uyarı: “Belediyeler şimdiden düşünmeli. Deprem olduğu zaman çok geç” Yer Bilimci ve Deprem Uzmanı Prof. Dr. Naci Görür, “Deprem molozları ya geri kazanılmalı. Veyahut da uluslararası yöntemlerle bertaraf edilmeli. Havayla, suyla ilişkileri kesilmeli. Bunu belediyeler şimdiden düşünmeli. Deprem olduğu zaman çok geç” dedi. Birinci derece deprem kuşağı üzerinde bulunan Amasya’nın Merzifon ilçesinde vatandaşlarla bir araya geldiği programda deprem molozlarının içerisinde asbest, demir, çimento, kağıt, kimyevi madde, parlayıcı madde, toksik maddelerin bulunduğuna işaret eden Prof. Dr. Naci Görür, “Eğer herkesin yaptığı gibi. İstanbul’da onu yaptılar. Arabalara doldurup götürüp denize, etrafa dökerseniz kendinizi yok edersiniz. Uzun dönemde depremin öldüremediği insanları da siz çevreyi kirleterek ölümüne neden olursunuz” diye konuştu. Belediyelerin sorumluluk alanlarında yapıları depreme karşı dayanıklı olmaya hazırlarken muhtemel bir depremde yıkılan binaların molozlarının bertaraf edilip geri kazanımının sağlanmasını da planlaması gerektiğinin altını çizen Naci Görür, “Bunu belediye şimdide düşünmeli. Deprem olduğu zaman çok geç. O kargaşa, gürültüde ne yapacaklarını şaşırabilirler” şeklinde konuştu. Programa evsahipliği yapan Merzifon Belediye Başkanı Alp Kargı da, depreme karşı dirençli Merzifon’u inşa etme çabası içerisinde olduklarını vurguladı.
Bursa Eski Bulgaristan Başbakanı Denkov: “Vatandaşlık başvurularının bir an önce değerlendirilmesi hususunda çalışmaya hazırız” Eski Bulgaristan başbakanları Nikolay Denkov ve Kiril Petkov, Bursa’daki Balkan Göçmenleri Kültür ve Dayanışma Derneği’ni (BAL-GÖÇ) ziyaret etti. İki ülke arasındaki ilişkilerin ele alındığı toplantıda vatandaşlık başvuru süreci ve geçmişte yaşanan asimilasyon politikaları sorunu konuşuldu. Eski Bulgaristan başbakanları Nikolay Denkov ve Kiril Petkov, bir dizi ziyaret için Bursa’ya geldi. Balkan Göçmenleri Kültür ve Dayanışma Derneği yönetimini ziyaret eden Denkov ve Petkov, yapılan görüşmede iki ülke arasındaki ilişkileri ele aldı. BAL-GÖÇ Genel Başkanı Prof. Dr. Emin Balkan, Bulgaristan göçmeni Türklerin sıkıntılarını dile getirirken en çok şikayetlerden birinin Bulgaristan vatandaşlığı başvurusunda yaşanılan zorlu süreç olduğunu söyledi. Bu konu hakkında çalışma yapılmasını dilediklerini belirten Balkan, geçmişte Türklere asimilasyon uygulayanların yıllardır ceza almadığını da ifade etti. "Başvuru sürecinin zorluğu dijitalleşmemekten kaynaklanıyor" Bulgaristan vatandaşlığındaki başvuru sürecinin sadece Türklere yönelik bir sorun olmadığını, tüm dünyadan benzer şikayetler aldıklarını aktaran eski Bulgaristan Başbakanı Nikolay Denkov, “İnsanların yapmış olduğu vatandaşlık başvurularının bir an önce değerlendirilmesi hususunda çalışmaya hazırız. Fakat bunun sadece Türkiye’ye yönelik bir durum olduğunu düşünmeyin. Biz aslında Bulgaristan’ın bütün dünyadaki konsolosluklarında benzer şikâyetleri alıyoruz. Bütün dünyadaki Bulgar vatandaşları, özellikle vatandaşlık şikayetlerini bizlere iletmekteler. Bu problemin dijitalleşme sıkıntısından kaynaklı olduğunu düşünüyoruz ve bu hizmetleri gerçekleştirme sürecinin gereksiz bazı konularla uzatıldığı gibi bir inanış oluşuyor. Bu konuda çalışıp bir an evvel dijitalleşme ve süreçlerle ilgili belirli bir süre içerisine alınarak halledilmesi gerektiğini düşünüyoruz” şeklinde konuştu. “Benim ailem de bu sıkıntıları yaşadı” 80’lerde Türklerin yaşadığı sıkıntıları kendi ailesinin de yaşadığını belirten Kiril Petkov ise, “Yaşanan olaylardan sonra neden hala ceza alan yok diye sordunuz. Bu insanlar benim aileme de bu sıkıntıları yaşattığı için beni de kişisel olarak incitmekte ve hala ben de bunu sorguluyorum. Bu süreçte aslında yapmak istediğimiz şey insanların belirli bir siyasi oluşum tarafından kullanılmasını engellemek. Çünkü onlar siyasi faaliyetlerini insanlara yardım için kullanmaktan ziyade kendi çıkarları için kullanıyorlar. Biz buradaki kurumlarla beraber, siyasi oluşumlarla beraber yolsuzluk zincirinin sona erdirilmesi için mücadele ediyoruz. Bunun değiştirilmesini istiyoruz. Bu şekilde kapsamlı bir demokratikleşme süreci sağlayabiliriz. Bunlar geleneksel yöntemlerle gerçekleştirilebilecek bir şey değil. Biz bunları yenilikçi bir yolla yapmak istiyoruz” dedi.