GÜNDEM - 14 Ocak 2019 Pazartesi 15:33

İzmir'de aşırı yağışlardan sonra ürküten obruklar

A
A
A
İzmir'de aşırı yağışlardan sonra ürküten obruklar

İzmir'de etkili olan kuvvetli yağmurlar sel ve su baskınlarına sebep olurken, Menderes ilçesine bağlı Karakuyu Mahallesi'nde oluşan derin obruklar herkesi korkuttu. Bölgede yetkililerde incelemelerde bulundu.

İzmir’de sağanak hemen hemen tüm bölgeyi etkisi altına almış ve bazı noktalarda su baskınları meydana gelmişti. Geçtiğimiz yılların ortalamasına göre bir ayda yağabilecek yağmurların 3 günde yağması, bazı ilçelerde de seli beraberinde getirdi. Aşırı yağışlar nedeniyle de hala binlerce dönüm arazilerde gölleri andıran su birikintilerine rastlamak mümkün.

Yağışlar, Menderes ilçesi Karakuyu Mahallesi'nde de etkili oldu. Yağmur nedeniyle bu ilçede de tarım arazileri sular altında kaldı. Sağanakla birlikte ortaya çıkan derin obruklar ise bölgedeki vatandaşları korkuttu. Ürküten görüntülerin ardından bazı vatandaşlar bölgeye geldi ve oluşan obrukları yerinde gördü. Derinliği kaç metre olduğu bilinmeyen obruklarla ilgili İlçe Tarım Müdürlüğüne bağlı ekipler de bölgede incelemelerde bulundu. İlk defa obruk gören bazı vatandaşlar ise öz çekim yaptı ve görüntüleri sosyal medya hesaplarından paylaştı.
Menderes Karakuyu Mahallesi Muhtarı Mustafa Coşkun, bölgede en son 12 yıl önce yağan yağmurlardan dolayı obruk oluştuğunu söyleyerek, "Korkulacak bir durum söz konusu değil. Bu yağmurlar tarım arazilerimiz için yer altındaki sularını besliyor. Bu yağmurlar için kurban kesmemiz lazım. Yağmur suyu çekildikten sonra obruk kapatılabilir" şeklinde konuştu.

Peki uzmanlar ne diyor?

Emekli Deprem Profesörü ve Jeofizik Mühendisi Prof. Dr. Zafer Akçı, bölgedeki obrukları yorumladı. "Bu yağışlar, zeminin özelliği toprağın kayma özelliği olduğu gibi bu kaçınılmaz bir olay" diyen Prof. Dr. Akçı, "Bu kadar yağışta hiçbir yer dayanmadığına göre orası da dayanmaz. Nitekim toprağın kayma özelliği bunların anahtarı. İzmir’de çok karşılaşılan bir şey değil; ama Türkiye geneline baktığımız zaman mesela Karadeniz’de ben yazın heyelanla karşılaştım. Tamamen toprağın özelliği orada biraz yağmur yağdığı zaman kayalar düşer. Burada 3-4 gündür tahmin ediyorum 130-140 belki yanlışta söyleyebilirim; ama bir yağmur var. İlla kuru havada olması şart değil. Örneğin; en basiti haberlerde izlediği kadarıyla bitmiş yapıların istinat duvarları çökmüş durumda. Türkiye’de benzer olaylarda çok yaşanıyor artık. Olumlu-olumsuz bir şey söylemek gerekmiyor metrekareye 130 kilogram yağmur düşüyorsa, toprağın özelliği buna izin veriyorsa bu olacak. Türkiye’nin bir çok yerinde bu olay değişik şekillerde meydana geliyor. Düz alanda heyelan olmayacağı için obruk şekilde kendini gösteriyor. Tabii bunlarda beklenen oranda bir yağış değil" dedi.

"İzmir'i Allah korusun. 300 metre balçığın üzerine hala gökdelen dikiyoruz"

Türkiye'deki deprem gerçeğini hatırlatan Prof. Dr. Akçı, İzmir'de yüksek katlı binaların yapılmasına değindi. "İzmir’i Allah korusun" diyen Prof. Dr. Akçı, "Bu yağmurlar ve benzeri olaylar gelip geçici; bugün yağar, yarın yağar. Biz hala depreme hazır değiliz. Hala gökdelenler dikiyoruz. Örneğin; 300 metre balçığın üzerine hala gökdelen dikiyoruz. İstanbul’dan şikayet ediliyordu ‘büyük gökdelenler dikiliyor’ diye, şimdi garip bir şekilde İzmir balçığın üzerinde yukarıya doğru gidiyor. Ben bunu anlamıyorum. Nasıl böyle yüz küsür metrelik binalara izin veriyorlar ben hala şaşırmaktayım. Bu iş sadece inşaat teknolojisiyle bitmiyor. Örneğin; böylesine balçık bir zeminde yapılacak binalarda, önceden olası bir depremde 6 olur, 6,5 olabilir değişik yerlerde olabilir. Bir depremde gelebilecek yatay yüklerim hesap etmeniz lazım. 6,5 ve daha yukarısı için ki aşağı yukarı 6,5 İzmir için olağan ne olacağının sorusunu; binaların ne tür yük alacağını, 130-140 metrelik binaların ne olacağı konusunda bana İzmir’de hiç kimse cevap veremez. İzmir’i Allah korusun" diye konuştu.  

Ali Gözeten - Serdar Yılmaz - Halil Karahan - Ceren Atmaca
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Hatay Önce ağabeyi bıçaklayarak darp ettiler, sonra da kardeşi döverek öldürdüler Hatay’da taşlı, sopalı kavgada darp edilerek hayatını kaybeden Ayhan Kutlu’nun ağabeyi de yaklaşık bir buçuk ay önce aynı aile tarafından bıçaklı saldırıya uğradı. Kutlu ailesi, olaya karıştıklarını iddia ettikleri 3 şahsın da mahkemece tutuklanmasını istiyor. Geçtiğimiz günlerde Antakya ilçesi Kuzeytepe Mahallesi’nde meydana gelen taşlı, sopalı kavgada yaralanan 37 yaşındaki Ayhan Kutlu, kaldırıldığı hastanede kurtarılamayarak hayatını kaybetmişti. Olay üzerine polis ekipleri tarafından gözaltına alınan 5 şahıstan; O.A. ve R.A. mahkemece tutuklandı. Vefat eden Kutlu da ailesi tarafından Kuzeytepe Mahallesi mezarlığına defnedildi. Vefat eden Ayhan Kutlu’nun ağabeyi Celal Kutlu’nun da yaklaşık bir buçuk ay önce aynı aile tarafından darp edilerek bıçaklı saldırıya uğradığı ortaya çıktı. Kardeşleri darp edilerek vefat eden aile, mahkemece serbest kalan 3 şahsın da tutuklanmasını istiyor. "Beni 1 buçuk ay önce başımdan ve karnımdan bıçakladılar" Kardeşini öldürenlerin yaklaşık bir buçuk ay önce kendisini bıçaklayarak darp ettiğini ifade eden Celal Kutlu, "1 buçuk ay önce aynı kişiler bana da saldırdı. Yine aynı kişiler kardeşim Ayhan Kutlu’ya pusu kurup taşla ve sopayla döverek öldürdüler. Beni 1 buçuk ay önce başımdan ve karnımdan bıçakladılar. Ben aynı kişiler tarafından 3 defa bıçaklandım. Bizim can güvenliğimiz yok. Önceden de şikayette bulundum. Her zaman tehdit ediyorlar, acımız çok taze. Bize saldıran ailede serbest kalan 3 kişi var. Beni bıçakladıkları zaman o ailenin büyük oğlu burada değildi. Onu Arabistan’dan çağırıp kardeşime pusu kurdular. Bu olayların olmamasını istiyoruz. Bu adamların dışarıda olmamalarını istiyoruz. Adalete güveniyoruz ve sığınıyoruz" dedi. "Onlar kardeşime gaddarca ve vahşice pusu kurup öldürdüler" Mahkemece serbest kalan 3 kişinin de tutuklanmasını istediklerini söyleyen Kutlu ise, "Kardeşimi öldüren aileyle husumetimiz yok. Mahallede olan ufak tartışmalar oldu. Kardeşimi öldüren komşumuzdu. Komşularımız kendilerini üstün görüyorlar. Onlar kardeşime gaddarca ve vahşice pusu kurup öldürdüler. Bu şekilde ölmesini hazmediyorum. Ailecek içimiz parçalandı. Ne yapacağımızı ve ne düşüneceğimizi bilmiyoruz. Önce Allah’ın adaletine sonra da devletimizin adaletine güveniyoruz. Bu tür insanların dışarıda gezmeleri mahallemiz ve insanlar için tehlikelidir. Bu olay kardeşimin başına gelmeseydi, başka kişilerin başına gelecekti. Çünkü bunlar inşan değil ve bunlar cani. Bu aileyle aramızda hiçbir şey yok. Değecek hiçbir şey olmadı, olsaydı üzülmezdik. O aileden 2 kişi tutuklandı ama diğerleri serbest kaldı. Onların tutuklanmalarını istiyorum. Onlar hala dışarda geziyorlar. İnsanların deyimine göre kendilerini haklı göstererek insanlara anlatıyorlar. Onların tutuklanmalarını istiyoruz. Ben adalete güveniyorum. Ben Allah’ın adaletine güveniyorum. Adalet tecelli edecek. Bunların dışarıda gezmeleri, insanlar ve çocuklar için tehdit oluyor" ifadelerini kullandı.
İstanbul "Sürdürülebilirlik yarının şirketlerinin gündeminde" BSH Ev Aletleri Yönetim Kurulu Başkanı ve Gelişen Pazarlar Bölgesi CEO’su Gökhan Sığın, Uludağ Ekonomi Zirvesi’nde yaptığı konuşmada “Asıl hedefimiz insanların yaşam kalitesini artırmak, bunu bazen ürünlerimizle, hizmetlerimizle bazen de koyduğumuz hedeflerle hayata geçiriyoruz” dedi. BSH Ev Aletleri’nin oturum sponsoru olduğu Uludağ Ekonomi Zirvesi, bu yıl, “Sorumlu ve Duyarlı Liderlik: Teknoloji ve Yapay Zekâ Çağında Gezegen ve İnsanlıkla Uyumlu Bir Sisteme Öncülük Etmek” temasıyla 25-28 Nisan 2024 tarihleri arasında Sapanca’da gerçekleştirildi. Zirve boyunca iş dünyasının gündemindeki büyüme, sürdürülebilirlik, teknolojik dönüşüm, yeni nesillerin eğitimine ve geleceğine yatırım gibi konuların gelecekte nasıl şekilleneceği ele alınıyor. Zirvenin “Liderlerin Gelecek Vizyonu: Yarının Şirketi İçin Yenilikçi Yaklaşımlar, Yatırımlar ve Hedefler” konulu panelinde yerini alan BSH Ev Aletleri Yönetim Kurulu Başkanı ve Gelişen Pazarlar Bölgesi CEO’su Gökhan Sığın, bugün olduğu gibi geleceğin şirketlerinin odağında da “insan” olduğuna dikkat çekti. BSH olarak insanların yaşam kalitesini artırmak üzere çalışırken her alanda sürdürülebilirlik prensiplerine sadık kaldıklarını aktaran Sığın, “2020’den beri karbon nötr olarak faaliyet gösteriyoruz. 2030’a kadar bunu daha da iyileştirmeyi hedefliyoruz. Asli amacımız ise insanların yaşam kalitesini artırmak. Bunu bazen ürünlerimizle, hizmetlerimizle bazen de koyduğumuz hedeflerle hayata geçiriyoruz” dedi. Sığın konuşmasında, Türkiye’den yaklaşık 130 ülkede 4,6 milyar insanı kapsayan bir coğrafyayı yönettiklerini belirtirken “BSH Türkiye toplumsal, çevresel ve yönetişim başarılarıyla bu büyük coğrafyaya öncülük ederken bölgenin geleceğinin şekillenmesinde önemli bir rol üstleniyor” diye konuştu. Yarının odağında “insan” var BSH’nin odağında her zaman “insan” olduğunu vurgulayan Sığın, çocuklar ve gençleri geleceğe hazırlamak üzere 2015’ten bu yana Geleceği Kodlayanlar programı kapsamında 5500’den fazla kişiye kodlama, elektronik, robotik, 3D tasarım, mobil uygulama geliştirme ve algoritmik düşünce alanlarında atölyeler sunduklarını hatırlattı. İstihdamı artırmaya ve toplumsal refahı yükseltmeye yönelik adımlar attıklarını belirten Sığın, “Geleceğe en büyük yatırımımız yarının bilim insanlarını yetiştirmek. Geleceği Kodlayanlar atölyelerimizden faydalanan çocukların ileride bir buluş yapma ihtimali bile bizi çok heyecanlandırıyor” dedi.