ASAYİŞ - 27 Nisan 2018 Cuma 11:28

Kaza davasında birey sayılmayan Kaan bebek için büyük mücadele

A
A
A
Kaza davasında birey sayılmayan Kaan bebek için büyük mücadele

Bursa’da 2 yıl önce meydana gelen trafik kazasında 8 aylık hamile kadının ölümüne sebep olduğu iddia edilen sürücü 3 yıl 4 ay hapis cezasına çarptırıldı. Ölen kadının ailesi; sanığın olay esnasında anne karnında bulunan ve kazadan sonra fiziksel rahatsızlıkları bulunan Kaan bebek yüzünden de cezalandırılması için karara itiraz etti.

Kaza 10 Ekim 2016 tarihinde Setbaşı Caddesi'nde meydana geldi. Kazada, karşıdan karşıya geçeceği sırada belediye otobüsünün çarpması sonucu 35 yaşındaki 8 aylık hamile Tuğba Dilmeç hayatını kaybederken bebeği sezaryen ile kurtarılmıştı. 

Dilmeç, vasiyeti olarak organlarını bağışlayıp yedi kişiye umut olmuştu. İki yıl sonra mahkemenin şoföre verdiği ceza ise aileyi tekrardan yasa boğdu. 

Kazadan sonra konuyla ilgili başlayan hukuki süreç sonuçlandı. Soruşturma savcısı Tuğba Dilmeç’in taksirle ölümüne, karnındaki 8 aylık bebeğin ise yaralanmasına sebep olma suçlarından 2 ile 15 yıla kadar hapis istemiyle dava açtığı otobüs şoförü Süleyman Kılıç’a 3 yıl 4 ay hapis cezası verildi.
Bursa 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmada mahkeme heyeti tutuksuz yargılanan otobüs şoförüne sadece Tuğba Dilmeç’in taksirle ölümüne sebep olması suçundan ceza verirken, kaza esnasında anne karnında olan Kaan bebeği birey saymadı ve soruşturma savcısının iddianamede istediği cezayı vermeyi uygun görmedi. Davadan sonra Tuğba Dilmeç’in ailesi ise karara itiraz etmek için kolları sıvadı.
Dilmeç’in ablası Ebru Dalkır konuyla ilgili yaptığı açıklamada sadece kendileri için değil Türkiye’de trafik kazalarına bağlı olarak annelerini ya da hayatlarını kaybeden bebekler için hukuk mücadelesi yürüttüklerini belirtti. 

Yüksek Yargı Mahkemesi’nin daha önce Trabzon’da meydana gelen bir trafik kazasında hamile kadının bebeğini kaybetmesi ile ilgili verdiği kararın da benzer olduğunu ve o kararda da bebeğin birey sayılmadığını ifade eden Dalkır, Yargıtay’ın konuyu yeniden gözden geçirmesi gerektiğine değindi. 

Dalkır, “Savcılık tarafından yapılan hazırlık soruşturması kapsamında hazırlanan iddianamede kazaya neden olan sürücünün bir kişinin taksirle ölümüne bir kişinin yaralanmasına sebebiyet verdiği gerekçesi ile 2 ile 15 yıl arasında cezalandırılması istemiyle dava açıldı. Bu bizi sevindirmişti, 15 yıl iyi bir süreçti. Ama ilgili ceza mahkemesi tarafından yapılan yargılamada 3 yıl 4 aylık bir hapis cezası neticelendi. Bu karara gerek vekillerimiz gerekse de tarafımız yani 4 kardeş olarak bizler itiraz ediyoruz. Avukatlarımız Havva Günaydın, Hakan Özdemir ve Meral Yeşilyurt aracılığıyla yaptığımız itirazın gerekçesini sizlerle paylaşmak istiyorum. Kaza sonucu müstakil bir ölümün ve müstakil bir yaralanmanın gerçekleştiği göz önünde tutulup buna uygun olarak sanık hakkında 85/2 maddesi üzerinden hüküm kurulması talep edilmiştir. Oysa yargılamayı gerçekleştiren mahkeme kaza sonucu sezaryenle doğmak zorunda kalan Kaan bebeği bir ceza hukuku öznesi olarak değerlendirmemiştir. Bu şu demek: Kaan bebek eğer kazadan önce dünyaya gelseydi şoförün aldığı cezanın uygulaması farklı olacaktı. Ama annesi kazada ağır yaralanmış ve beyin fonksiyonlarını yitirmiş biri olarak nasıl normal doğum yapacaktı? Hukukun bize bunu açıklamasını istiyoruz. Bebeğin kaza sebebi ile maruz kaldığı bedensel zararlar hukuken göz önüne alınmamıştır. Bu nedenle mahkeme hükmünde TCK 85/1’e dayanarak sadece kardeşimin ölümü üzerinden bir ceza tespit etmiştir. Kaan bebeğin gördüğü bedensel yaralanma ise hükme konu kılınmamıştır. Yani Kaan’ın varlığı kabul edilmiyor ve bunun tek sebebi bebeğin kazadan sonra doğması. Buna itiraz etmemizin tek sebebi Kaan değil, Türkiye’de bu tür şeyler yaşamış bütün bebekler için itiraz ediyoruz. İnsanlar zorunlu kaldıkları için sezaryenle dünyaya getirirler çocuklarını. Ama buna rağmen mahkeme çocuğun varlığını kaza esnasında bebek henüz doğmadığı için yok sayıyor. Bu yaklaşımı hukuken hatalı bulduğumuzu ve hala yaşayan Kaan bebeğin ceza hukuku açısından müstakil bir suç olarak değerlendirilmesi gerektiğine inandığımız için verilen hükmün yeniden değerlendirilmesi amacıyla verilen karara itiraz etmiş bulunmaktayız” ifadelerini kullandı.


Derya Evren - Hakan Gönül

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Erzincan Türkiye’nin canlı ve minarel türleri bu müzede sergileniyor Türkiye’nin ilk doğa tarih müzesi olma özelliği taşıyan Erzincan’ın Kemaliye ilçesindeki Prof. Dr. Ali Demirsoy Doğa Tarihi Müzesi, başta Kemaliye olmak üzere Erzincan ve yurt genelinden canlı ve minarel türlerine ait yaklaşık 5 bin çeşit materyali sergiliyor. Erzincan Kemaliye’deki Prof. Dr. Ali Demirsoy Doğa Tarihi Müzesi, Kemaliyeli olan, Prof. Dr. Ali Demirsoy’un katkıları ile kuruldu. Müzeyle ilgili şu bilgilere yer verildi: “Prof. Dr. Ali Demirsoy Doğa Tarihi Müzesi, Kemaliye ilçesinde kurulan “Doğa Müzesinde Bilimsel Bir Gezinti” isimli proje kapsamında 2009 yılında kuruldu. Müzenin kuruluşuna Prof. Dr. Ali Demirsoy, Prof. Dr. Aydın Akbulut ve Öğ. Gör. Yusuf Durmuş öncelik etti. Bu müzede sergilenen örneklerin önemli bir kısmı 10 ayrı üniversiteden 48 bilim insanının görev aldığı “Kemaliye ve Çevresinin Biyoçeşitlilik Açısından İncelenmesi” projesi kapsamında bölgeden toplanan jeolojik ve biyolojik örneklerden oluşmakta. Kurulduğu tarihten bugüne bölge halkı, öğrenciler ve ekoturizm açısından önemli bir ilgi odağı oldu. Ülkemizin değişik bölgelerinden ve Kemaliye çevresinden alınan mineral, taş, toprak ve her türlü jeolojik materyal MTA’daki uzmanlara teşhis ettirilerek dolabların içindeki raflarda uygun kaplarda sergilenmekte. Türkiye’nin ve dünyanın çeşitli yerlerinden gelmiş mineral, kristal, toprak, kayaç örnekleri sergilenmekte. Kemaliye ve çevresinin Gastropad, Bivalvia ve Echinodermata gruplarına ait fosil örnekleri teşhis edilerek, raflarda sergilenmekte. Bir hücreli bitki ve hayvanların mikroskop altında görüntülerinin sunulduğu bir bölüm bulunmakta. Karasal ekosistemin ilk canlı gruplarından olan likenler doğal ortamına uygun habitat ortamları hazırlanarak sergilenmekte. Yine Kemaliye’den toplanan ve teşhis edilen karayosunu örnekleri sergi panolarına yerleştirilerek sunulmakta. Omurgasızların önemli bir kısmı formol ve alkol içinde kavanozlarda etiketleriyle birlikte sunulmakta. Böceklerin büyük bir kısmı, bilimsel örnek hazırlama yöntemine göre içi boşaltılıp tahnit edilmiş, özel böcek iğnelerine geçirilerek panolarda (müze görsel materyali olarak) ya da parazitlere karşı özel korumalı, çekmeli müze dolaplarında saklanmakta. Müzenin en ağırlıklı kısmını böcekler ve herbaryum materyali oluşturmakta. Bölgenin ve ülkemizin tatlısularında ve denizlerinde yaşayan balık örnekleri çeşitli kimyasal işlemlerden geçirerek (formolalkol) görsel malzemeye dönüştürülerek sergileniyor. Aynı işlem amfibiler için de yapılmıştır. Farklı türlerden oluşan amfibi örnekleri alkollü kaplar içinde ve sergi dolaplarında teşhir edilmekte. Birçok zehirli yılın türünün bulunduğu sürüngen örnekleri de aynı yöntemle görsel malzemeye dönüştürülmüştür. Özellikleri, zehirleri ve korunma önlemleri konusunda bilgiler verilmiştir. Çeşitli fırsatlarla elde edilmiş kuş örnekleri tahnit edilerek sunulmaktadır. Kemaliye ve çevresinden 200 yakın kuş türünün (bir kısmı göçücü, transit) varlığı bilinmektedir. Bu kuş türlerine ilişkin tanıtıcı resimler ve tahnit malzemeleri önemli bir eğitim malzemesi niteliği taşımakta. Türkiye’deki yırtıcıların büyük bir kısmını barındıran yörede, memeliler önemli bir yer tutmaktadır. Soyu tehdit altında olan ayı, kurt, vaşak, sansar, dağ keçisi, porsuk, sincap, yedi uyur, fındık faresi, yer sincabı, çok sayıda küçük memeli ve kemirici türleri yörenin fauna elemanları olarak müzede halkın ve eğitim camiasının hizmetine sunulmuştur. Çeşitli şartlar altında elde edilmiş olan büyük ve küçük memeliler tahnit edilerek üç boyutlu sergilenmiştir. Ayrıca bu memelilerin postları ve bazılarının iskeletleri de sergilenmekte ve tanıtıcı bilgi verilemekte. Kemaliye ve çevresinden teşhis edilen 1000 kadar bitkinin en az yarısı, özellikle soğanlı bitkiler görsel olarak sunulmuştur. Bitkiler müze materyali olarak preslendikten sonra kartonlara yapıştırılmıştır. Bu örneklerin hepsi herbaryum örnekleri olarak özel dolaplarda bilim insanlarının kullanımına açıktır ve sergilenmekte”