SAĞLIK - 26 Aralık 2011 Pazartesi 10:02

Kemik tümör'ü tanısına dikkat !

A
A
A
Kemik tümör'ü tanısına dikkat !

Kas ve iskelet sistemi tümörlerine dikkat çeken Prof. Dr. Levent Eralp, bu tip tümörlerde şüpheci olmanın hatalı ve eksik tanıyı engellemesi bakımından çok önemli olduğunu belirterek, "Hastanın röntgenindeki en küçük bulgu, tanıya ulaşacak ileri tetkikleri yapmayı gerektirir.

İSTANBUL

Şüpheci olmak ve buna bağlı olarak konulacak erken tanı, yüz güldürücü tedavi sonucu için en önemli faktördür" dedi.Prof. Dr. Levent Eralp, vücuttaki tüm tümörlerin yüzde 1'ini oluşturan ortopedik tümörlerin yalnızca kemikleri değil, yumuşak dokulara ait adale, tendon, eklem kapsülü, sinir ve damar dokularını da etkilediğini belirterek, "Tümörler genelde üç ayrı şekilde karşımıza çıkıyor; vücudun herhangi bir yerinde fark edilen, gittikçe büyüyen ağrılı şişlikler şeklinde, kemiklerin zayıflayıp kırılmasına neden olarak ya da çeşitli yaralanmalar sonrasında çekilen röntgen ya da MR ile tesadüfen ortaya çıkabilir.

İskelet sisteminde görünen tümörlerin yüzde 90'ı bilinmeyen nedenlerle ortaya çıkar. Yüzde 10'luk kısım ise, radyoterapi gören hastalar, uzun süreli kemik iltihabı, doğuştan gelen kistler gibi bilinen etmenlere bağlı olarak gelişir" diye konuştu.

"HER ORTOPEDİK TÜMÖR KANSER DEĞİLDİR"

Tümör ifadesinin kanseri çağrıştırdığını belirten Prof. Dr. Eralp, "Ortopedik tümörler kemik ve yumuşak dokulara ait tümörleri anlatmaktadır. İyi huylu ve kötü huylu türleri düşünüldüğünde, tümör öncelikle kanser olarak değerlendirilmemelidir. Tümör kelimesi tıp dilinde şişlik ya da kitle anlamına gelir. Ortopedik tümörler, vücuttaki diğer tümörlere göre daha az görülür.

Bu oran yalnızca yüzde 1'dir. Ortopedik tümörler üç ana başlıkta incelenebilir; iyi huylu tümörler, iskelet sistemine ait kötü huylu tümörler yani kanserler ve vücuttaki başka organlarda ortaya çıkan kanserlerin kemiğe sıçraması, yani metastazlar.

Öte yandan ortopedik tümörlerin çok az bir kısmında belirlenen genetik özellikler bulunmaktadır. Bu tümörlerin yüzde 90'ı için sebep olan bir faktör bilinmemekle birlikte, bazı hastalarda aile içindeki başka bireylerde ya da geçmiş kuşakların bir devamı olarak görülebilir" dedi.

"ÇOCUKLARDA TEHLİKELİ DEĞİL"

"Çocuklardaki kemik kistleri genellikle tehlikeli değildir" diyen Prof. Dr. Eralp,

çocukların hareketli yapıları nedeniyle düşme ve yaralanma sorunlarını sıklıkla yaşadıklarını hatırlatarak, "Ancak herhangi bir zedelenme sonucu çekilen filmler ya da MR'da vücutlarında var olan kistler ortaya çıkabilir. Bunlar daha çok çocuklar için zararsız olan ve büyüdükçe ortadan kaybolan yapılardır. Ancak 'kemik' ve 'kist' kelimeleri yan yana geldiğinde, aileler özellikle kanseri düşünerek tedirgin olur.

Bu hastalara en doğru yaklaşım, ailelere doğru bilgi vermek, zaman içerisinde hekim ve hastanın iletişimini sürdürerek çocukluk çağı bitene kadar hastayı takip etmektir. Çocukluk dönemindeki kistlerin bir kısmı cerrahi tedaviye gerek kalmadan iyileşmektedir" ifadelerini kullandı. Yine de hekim kontrolünde olan hastalarımızda, cerrahi tedavi gerektiği zaman, geç kalmamış oluruz ve uygun zamanda, daha basit girişimlerle tedaviyi sağlayabiliriz" şeklinde konuştu.

"İSKELET SİSTEMİNE UYGULANAN RADYOTERAPİ KEMİK TÜMÖRÜNE NEDEN OLABİLİR"

Cinsiyet, yaş, kilo fazlalığı, sigara kullanımı gibi temel kanserojen etkenlerin iskelet sistemi tümörlerine sebep olup olmadığının henüz ispatlanmadığını ifade eden Prof. Dr. Eralp, kemik kanserleri nedeni ile radyoterapi gören hastalarda yıllar içinde iskelet sistemi tümörlerinin ortaya çıkabileceğinin bilindiğini söyledi. Eralp, "Lenf ve damar sistemindeki hastalıklarda zaman içinde iskelet sistemi kanserleri görülebildiği gibi, kemik iltihabının uzun yıllar iyileşmediği bölgelerde de tümörler ortaya
çıkabilmektedir" dedi.

Kemik ve yumuşak doku kanseri olan hastaların hemen hepsinin temel tedavisinin cerrahi olduğunu belirten Prof. Dr. Eralp, şu bilgileri verdi:

"Bu tür tümörler ilaç ve ışın tedavisinden diğer tümörler kadar örneğin bir lenf bezi, meme ya da testis kanseri kadar etkilenmez. İyi huylu kemik kistleri de zaman içinde büyür ve kemiği zayıflatırsa ameliyat gerekir. İskelet sistemi tümörlerinde şüpheci olmak, hatalı ve eksik tanıyı engellemesi bakımından çok önemlidir.

Hastanın röntgenindeki en küçük bulgu, tanıya ulaşacak ileri tetkikleri yapmayı gerektirir. Vücutta, özellikle kol ve bacak eklemlerine yakın küçük de olsa bir şişlik fark edildiğinde gecikmeden hekime başvurmak çok önemlidir. Çünkü erken tanı, yüz güldürücü tedavi sonucu için en önemli faktördür.

İyi huylu kemik kistleri de zaman içinde büyür ve kemiği zayıflatırsa, ameliyat gerekir. Kemik ve yumuşak doku kanserlerinde cerrahi tedavinin oluşturacağı en büyük sorun, vücudun temel hareketlerini sağlayan dokuların ameliyat ile feda edilmesi zorunluluğudur.

Cerrahi teknik ve teknolojideki gelişmeler sayesinde artık özellikli protezler, canlı doku nakilleri ve mikrocerrahi işlemler ile hastaların yüzde 90'ından fazlasında hem uzuvları hem de kabul edilebilir oranda işlevlerini koruyabiliyoruz.

Bazı hastalarda çıkarılan kanserli kemiğin eksi 180 derecede dondurularak tekrar yerine yerleştirilmesi, çok olumlu sonuçlar sağlayabilmekte. Başka bir organdan iskelet sistemine metastaz yapan kanserlerde ise daha çok hastanın ağrısını ortadan kaldırmak ve zayıflayan kemiğin kırılmasını engellemek, hastanın yaşam konforunu artırmak için cerrahi tedaviler uygulanmaktadır."

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara TZOB Başkanı Bayraktar: “Buğdayın maliyeti geçen yıla göre yüzde 62 arttı” Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, “Kuru şartlarda üretimi yapılan buğdayın ortalama maliyeti geçen yıla göre yüzde 62 oranında artarak kilogramı 10 lira 87 kuruş olarak tespit edildi” dedi. Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, buğday üretiminde hasat döneminin yaklaşmasını değerlendirdiği ve üreticilerin sorunlarını dile getirdiği bir basın açıklaması yaptı. “Ülkemizin hemen hemen her ilinde üretimi yapılan, tarımsal üretimin ve gıda sanayinin vazgeçilmez ham maddesi buğdayda hasada sayılı günler kaldı. Her yıl olduğu gibi bu yıl da çiftçilerimiz artan maliyet karşısında ürettiği üründen hak ettiği geliri elde etmeyi bekliyor” diyen Bayraktar, açıklamasını şöyle sürdürdü: “Buğdayda kültürel işlemlerin yoğun olduğu Ekim-Mart döneminde mazot fiyatı ortalama 23 lira iken bu yıl aynı dönemde yüzde 76 artışla ortalama 40 liranın üzerine çıktı. Mazot fiyatı son bir yılda ise yüzde 105 oranında artış gösterdi. Taban gübresinin yoğun olarak kullanıldığı Ekim-Kasım-Aralık aylarında ise DAP gübresinin ortalama fiyatı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 16, 20.20.0 gübresinin fiyat ise yüzde 22 oranında artış gösterdi. Şubat ve Mart ayında kullanılan ÜRE gübresinin fiyatı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 36 oranında arttı.” Ziraat odalarından aldıkları bilgiyi paylaşan Bayraktar, Türkiye genelinde geçen yıla göre arazi kira ücretlerinde yüzde 64, işçilik ücretlerinde ise yüzde 75’e varan oranlarda artış yaşandığını söyledi. “Buğdayın maliyeti geçen yıla göre yüzde 62 arttı” Bu yıl iklim değişikliğinin etkisiyle kış uykusundan erken uyanan tarla farelerinin birçok ilde ekili hububat alanlarını istila ettiğini belirten Bayraktar, “Bu durum zirai ilaç maliyetini geçtiğimiz yıla göre yüzde 52 oranında artırdı. Çiftçilerimizin buğday tohumunu attığı günden hasada kadar yapacağı harcamalar dikkate alınarak yapılan maliyet hesabında, kuru şartlarda üretimi yapılan buğdayın ortalama maliyeti geçen yıla göre yüzde 62 oranında artarak kilogramı 10 lira 87 kuruş olarak tespit edildi” diye konuştu. “Geçtiğimiz yıl Toprak Mahsulleri Ofisi üzerine düşen görevi yaparak çoğunluğu buğday olmak üzere 12 milyon tonun üzerinde hububat alımı gerçekleştirdi. Haliyle Toprak Mahsulleri Ofisi’nin depoları doldu. Son günlerde Toprak Mahsulleri Ofisi depolarının doluluğuna ve dünya buğday fiyatlarının düştüğüne yönelik açıklamalar çiftçilerimizi tedirgin ediyor. Bu doğrultuda Toprak Mahsulleri Ofisi’nin sorumluluğu geçmiş yıllara nazaran bu yıl daha da arttı” ifadelerini kullanan Bayraktar, Toprak Mahsulleri Ofisi’nin çiftçileri rahatlatacak buğday fiyatını bir an önce açıklaması gerektiğini aktardı. Değişen iklim şartlarının tarımsal üretimi her geçen yıl zorlaştırdığına dikkati çeken Bayraktar, şunları kaydetti: “Çiftçilerimiz her üretim döneminde önceden tahmin edemediği risklerle karşılaşıyor. Bu yıl üretim döneminin başladığı Ekim ayından itibaren toplam yağışlar ülke genelinde normalin üzerinde gerçekleşirken, artan sıcaklıklar farklı sorunları beraberinde getirdi. Bazı bölgelerde yağış ve beraberinde gerçekleşen aşırı sıcak hava artan nemle beraber buğdayda pas hastalığını artırırken, yine kış aylarının sıcak geçmesiyle artan fare popülasyonu çiftçilerimizi zora soktu.” Buğday üretiminin olduğu illeri sıralayan Bayraktar, “Buğday üretiminin yüzde 27,1’ini Afyonkarahisar, Çorum, Çankırı, Yozgat, Kırıkkale, Konya, Karaman, Samsun, Kastamonu, Karabük, Isparta, Uşak, Bilecik, Aydın ve Antalya oluşturuyor. 15 ilde yağışların yetersiz olması ve Nisan ayında 30 dereceyi geçen hava sıcaklıkları zarar riskini artırıyor. Bahar yağışlarının oldukça önemli olduğu buğdayda özellikle bu 15 ilde beklenen yağışların gerçekleşmemesi durumunda kuraklık bekleniyor” ifadelerini kullandı. “Tarımsal üretim tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de destekleniyor. Bu çerçevede buğday üreticisine de gübre mazot ve prim desteği başta olmak üzere destekleme ödemeleri yapılıyor. Ancak, ülkemizde destekler zamanında açıklanmıyor ve genel olarak çiftçilerimizin yoğun masraf yaptığı dönemde ödenmiyor” diyen Bayraktar, çiftçilerin buğday hasadından geçen yıl ki pirimi henüz alamadığını belirtti. 2022 yılında 19 milyon 750 bin ton buğday üretiminin 2023 yılında yüzde 11,4 artışla 22 milyon tona yükseldiğini hatırlatan Bayraktar, şu ifadelere yer verdi: “Bu üretim artışına rağmen ithalatımızda artış gösterdi. 2022 yılında 8 milyon 822 bin ton olan buğday ithalatımız üretimimizdeki artışın üzerinde yüzde 35 artışla yaklaşık 11 milyon 700 bin ton seviyesine yükseldi. Ülkemiz 2023 yılında yapmış olduğu buğday ithalatının yüzde 75’ini Rusya, yüzde 22’sini Ukrayna’dan gerçekleştirdi.” Türkiye’de artan nüfusa pareler olarak buğday talebinin de arttığını kaydeden Bayraktar, şöyle konuştu: “Buğdayda yurt içi ihtiyacımız dikkate alındığında buğday tüketimimiz 19,4 milyon ton seviyelerindedir. Dolayısıyla dünya genelinde ve ülkemizde buğday üretiminde azalma olduğunda ekmek fiyatları başta olmak üzere unlu mamuller fiyatlarındaki artış, tüm kesimleri etkiliyor. Buğday üretiminde sürdürülebilirliği sağlamak, ithalata olan bağımlılığı azaltmak gerekiyor. Bu nedenle üreticilerimizi her koşulda üretime teşvik etmek amacıyla gerekli tedbirler zamanında alınmalıdır.”
Ankara TZOB Başkanı Bayraktar: “Buğdayın maliyeti geçen yıla göre yüzde 62 arttı” Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, “Kuru şartlarda üretimi yapılan buğdayın ortalama maliyeti geçen yıla göre yüzde 62 oranında artarak kilogramı 10 lira 87 kuruş olarak tespit edildi” dedi. Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, buğday üretiminde hasat döneminin yaklaşmasını değerlendirdiği ve üreticilerin sorunlarını dile getirdiği bir basın açıklaması yaptı. “Ülkemizin hemen hemen her ilinde üretimi yapılan, tarımsal üretimin ve gıda sanayinin vazgeçilmez ham maddesi buğdayda hasada sayılı günler kaldı. Her yıl olduğu gibi bu yıl da çiftçilerimiz artan maliyet karşısında ürettiği üründen hak ettiği geliri elde etmeyi bekliyor” diyen Bayraktar, açıklamasını şöyle sürdürdü: “Buğdayda kültürel işlemlerin yoğun olduğu Ekim-Mart döneminde mazot fiyatı ortalama 23 lira iken bu yıl aynı dönemde yüzde 76 artışla ortalama 40 liranın üzerine çıktı. Mazot fiyatı son bir yılda ise yüzde 105 oranında artış gösterdi. Taban gübresinin yoğun olarak kullanıldığı Ekim-Kasım-Aralık aylarında ise DAP gübresinin ortalama fiyatı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 16, 20.20.0 gübresinin fiyat ise yüzde 22 oranında artış gösterdi. Şubat ve Mart ayında kullanılan ÜRE gübresinin fiyatı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 36 oranında arttı.” Ziraat odalarından aldıkları bilgiyi paylaşan Bayraktar, Türkiye genelinde geçen yıla göre arazi kira ücretlerinde yüzde 64, işçilik ücretlerinde ise yüzde 75’e varan oranlarda artış yaşandığını söyledi. “Buğdayın maliyeti geçen yıla göre yüzde 62 arttı” Bu yıl iklim değişikliğinin etkisiyle kış uykusundan erken uyanan tarla farelerinin birçok ilde ekili hububat alanlarını istila ettiğini belirten Bayraktar, “Bu durum zirai ilaç maliyetini geçtiğimiz yıla göre yüzde 52 oranında artırdı. Çiftçilerimizin buğday tohumunu attığı günden hasada kadar yapacağı harcamalar dikkate alınarak yapılan maliyet hesabında, kuru şartlarda üretimi yapılan buğdayın ortalama maliyeti geçen yıla göre yüzde 62 oranında artarak kilogramı 10 lira 87 kuruş olarak tespit edildi” diye konuştu. “Geçtiğimiz yıl Toprak Mahsulleri Ofisi üzerine düşen görevi yaparak çoğunluğu buğday olmak üzere 12 milyon tonun üzerinde hububat alımı gerçekleştirdi. Haliyle Toprak Mahsulleri Ofisi’nin depoları doldu. Son günlerde Toprak Mahsulleri Ofisi depolarının doluluğuna ve dünya buğday fiyatlarının düştüğüne yönelik açıklamalar çiftçilerimizi tedirgin ediyor. Bu doğrultuda Toprak Mahsulleri Ofisi’nin sorumluluğu geçmiş yıllara nazaran bu yıl daha da arttı” ifadelerini kullanan Bayraktar, Toprak Mahsulleri Ofisi’nin çiftçileri rahatlatacak buğday fiyatını bir an önce açıklaması gerektiğini aktardı. Değişen iklim koşullarının tarımsal üretimi her geçen yıl zorlaştırdığına dikkati çeken Bayraktar, şunları kaydetti: “Çiftçilerimiz her üretim döneminde önceden tahmin edemediği risklerle karşılaşıyor. Bu yıl üretim döneminin başladığı Ekim ayından itibaren toplam yağışlar ülke genelinde normalin üzerinde gerçekleşirken, artan sıcaklıklar farklı sorunları beraberinde getirdi. Bazı bölgelerde yağış ve beraberinde gerçekleşen aşırı sıcak hava artan nemle beraber buğdayda pas hastalığını artırırken, yine kış aylarının sıcak geçmesiyle artan fare popülasyonu çiftçilerimizi zora soktu.” Buğday üretiminin olduğu illeri sıralayan Bayraktar, “Buğday üretiminin yüzde 27,1’ini Afyonkarahisar, Çorum, Çankırı, Yozgat, Kırıkkale, Konya, Karaman, Samsun, Kastamonu, Karabük, Isparta, Uşak, Bilecik, Aydın ve Antalya oluşturuyor. 15 ilde yağışların yetersiz olması ve Nisan ayında 30 dereceyi geçen hava sıcaklıkları zarar riskini artırıyor. Bahar yağışlarının oldukça önemli olduğu buğdayda özellikle bu 15 ilde beklenen yağışların gerçekleşmemesi durumunda kuraklık bekleniyor” ifadelerini kullandı. “Tarımsal üretim tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de destekleniyor. Bu çerçevede buğday üreticisine de gübre mazot ve prim desteği başta olmak üzere destekleme ödemeleri yapılıyor. Ancak, ülkemizde destekler zamanında açıklanmıyor ve genel olarak çiftçilerimizin yoğun masraf yaptığı dönemde ödenmiyor” diyen Bayraktar, çiftçilerin buğday hasadından geçen yıl ki pirimi henüz alamadığını belirtti. 2022 yılında 19 milyon 750 bin ton buğday üretiminin 2023 yılında yüzde 11,4 artışla 22 milyon tona yükseldiğini hatırlatan Bayraktar, şu ifadelere yer verdi: “Bu üretim artışına rağmen ithalatımızda artış gösterdi. 2022 yılında 8 milyon 822 bin ton olan buğday ithalatımız üretimimizdeki artışın üzerinde yüzde 35 artışla yaklaşık 11 milyon 700 bin ton seviyesine yükseldi. Ülkemiz 2023 yılında yapmış olduğu buğday ithalatının yüzde 75’ini Rusya, yüzde 22’sini Ukrayna’dan gerçekleştirdi.” Türkiye’de artan nüfusa pareler olarak buğday talebinin de arttığını kaydeden Bayraktar, şöyle konuştu: “Buğdayda yurt içi ihtiyacımız dikkate alındığında buğday tüketimimiz 19,4 milyon ton seviyelerindedir. Dolayısıyla dünya genelinde ve ülkemizde buğday üretiminde azalma olduğunda ekmek fiyatları başta olmak üzere unlu mamuller fiyatlarındaki artış, tüm kesimleri etkiliyor. Buğday üretiminde sürdürülebilirliği sağlamak, ithalata olan bağımlılığı azaltmak gerekiyor. Bu nedenle üreticilerimizi her koşulda üretime teşvik etmek amacıyla gerekli tedbirler zamanında alınmalıdır.”