GÜNDEM - 20 Eylül 2014 Cumartesi 11:47

Konsolosluk görevlisi Ömer Çil’in evinde büyük sevinç

A
A
A
Konsolosluk görevlisi Ömer Çil’in evinde büyük sevinç

Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) örgütü tarafından Irak’ın Musul kentinde rehin alındıktan sonra Türkiye’ye getirilen konsolosluk görevlilerinden özel harekat polisi Ömer Çil’in Hatay’daki ailesi sevinç yaşıyor.

 

IŞİD tarafından 101 gün önce rehin alınan ve bugün Türkiye’ye getirilen Ömer Çil’in Hatay’ın Hassa ilçesindeki evinde sevinç gözyaşları dökülüyor.

IŞİD örgütü tarafından Irak’ın Musul kentinde rehin alınan 49 kişiden olan Ömer Çil’in Hatay’daki ailesi, gelişmeleri takip edebilmek için televizyonun başından bir an olsun ayrılmıyor. Ekranda oğlunu gören anne Sultan Çil, gözyaşlarına boğuldu.
Serbest bırakılan Ömer Çil’in babası Ali Çil, oğlunun serbest bırakılmasından dolayı çok mutlu olduğunu ifade ederek, "Oğlumun kurtulmasında emeği geçen başta Sayın Başbakanımız Davutoğlu ve tüm devlet yetkililerine teşekkür ederim" dedi.

9 aydır kocasını göremediğini ifade eden Ömer Çil’in eşi Hanife Çil ise, "Kocamın kaçırıldığı gün doğum yaptım. Kaçırıldığı bir ay boyunca bana söylenmedi, saklandı. Kocamı görmeyeli 9 ay oldu. Çok özledim. Evine dönmesini bekliyorum" diye konuştu.

Anne Sultan Çil, oğlunun bırakıldığını sabah saatlerinde öğrendiğini ve büyük sevinç yaşadığını belirterek, "Benim 9 tane çocuğum var. Ömer’in yeri ayrı benim için. 3 aydır büyük sıkıntı çekiyoruz. Çok şükür ki artık sıkıntılarımız bitti. Allah devletimize zeval vermesin" şeklinde konuştu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Adana Hayatta kalan tek oğluna 40 yıldır bebek gibi bakıyor Adana’nın Kozan ilçesinde 7 çocuğunu bebekken kaybeden, hayattaki tek çocuğu da engelli olan Eşe Işık, 40 yıldır engelli oğluna 7 metrekarelik bir odada da bebek gibi bakıyor. Duran (78) Eşe Işık (67) bundan 50 yıl önce Kozan’ın Ergenuşağı Mahallesi Irmakkıyı bölgesinde evlendi. Bu evlilikten çiftin 7 çocuğu dünyaya geldi, ancak çocukların hepsi 2 ya da 3 aylıkken geçirdikleri rahatsızlık yüzenden hayatını kaybetti. Son dünyaya gelen ve Duran ismini verdikleri çocuk ise yaşadı ancak 2 aylıkken geçirdiği rahatsızlık nedeniyle beyinde oluşan hasar nedeniyle engelli kaldı. Anne Eşe Işık o gün bu gündür dünyada kalan tek çocuğuna 7 metrekarelik evinde bebek gibi bakıyor. Kayalıklardan düştü beli kırıldı yine evladının başından ayrılmadı Anne olmanın tüm zorluklarını oğluna olan sevgisi ile aştığını aktaran Işık, “2 Aylıkken doktora gitmiştik. İlaçlar yan etki yaptı ve beyin hasarı oluştu. 40 yıldır hiç yürümedi. Oğlum benim ciğerim. 7 evladım oldu hepsi bebekken o zaman imkânsızlıklar nedeni ile burada dağ başında ulaşım yok yok yol yok hastalanıp vefat etti. Tek bu oğlumu yaşatabildim. Oğlumun gece gündüz başını beklerim. Oğlum bensiz hiç bir şey yapamaz. Allah kimseye ciğer acısı evlat acısı vermesin. Doktorlar bile ’40 yıldır yatalak hastada yatak yarası olur nasıl bu oğlunda olmadı’ diye şaşırdı. Ona gece gündüz böyle uyumadan başında bekler yatarım. Oğlum 5 yaşındayken köyde kayalıklardan düştüm. Daha sonra ayağımda kırıldı bende böyle kaldım. Oğlumu kimselere bırakamadığım için tedavide olmadım. Böyle kaldım. Ben oğlumun acısını görmeyeyim böyle başında beklemeye razıyım. Tedavi olmak isterim. Hiç kimsemiz yok. Babası da zor yürüyor bakamaz. Zor ama evlat acısı başka olduğu için gece gündüz yanından ayrılmam. Ona gözüm gibi bakarım” dedi.
İstanbul Tenis tarihinde Quad Milli Takımı ilk kez Dünya ikincisi Antalya Megasaray Tenis Akademi’de gerçekleşen 21 ülkeden toplamda 44 takımın katıldığı BNP Paribas Tekerlekli Sandalye Dünya Takımlar Şampiyonası’na katılan Quad Milli Takımı, finalde Şili’ye 2-1 yenilerek Türk tenis tarihinde ilk kez ikincilik elde etti. Organizasyona wild card ile katılan Quad Milli Takımı, şampiyonada ABD’yi 2-1, Avustralya’yı 2-1 ve Büyük Britanya’yı 2-1 yenerek grubunu lider tamamladı. Diğer grubun ikincisi Brezilya ile yarı final mücadelesine çıkan milliler rakibini 2-1 yenerek tarihinde ilk kez finale kaldı. Teknik direktörlüğünü Selahattin Alptekin, kaptanlığını Sinem Oğuz’un yaptığı Uğur Altınel, Ahmet Kaplan, Ali Ataman ve Fatih Karataş’tan oluşan Quad Milli Takımı’nın finalinin ilk karşılaşmasında Uğur Altınel korta çıktı. Uğur’un Francisco Cayulef 6-2, 6-0 yenilmesiyle Şili 1-0 öne geçti. Serinin ikinci maçında Ahmet Kaplan, Diego Perez’i 6-1, 6-1 yenerek seride durumu 1-1’e getirdi. Dünya şampiyonunu belirleyecek çiftler maçında Francisco Cayulef/Diego Perez ikilisi Ali Ataman/Ahmet Kaplan çiftini 6-4, 6-3 yenerek seriyi 2-1’e getirdi ve bu sonuçla Şili 2024 Quad Dünya şampiyonu oldu. Karşılaşmaların ardından düzenlenen ödül töreninde Türkiye Tenis Federasyonu (TTF) Başkanı Cengiz Durmuş, Şahinler Holding Yönetim Kurulu Başkanı Kemal Şahin, Megasaray Otelleri Yönetim Kurulı Üyesi Deniz Şahin ve Uluslararası Tenis Federasyonu (ITF) yetkilileri tarafından dereceye giren ülkelerin takımlarına madalya ve kupaları verildi. Cengiz Durmuş: "Çocuklarımızın bu işi yapacaklarına her zaman inancımız tamdır" Başkan Cengiz Durmuş ikinci oldukları için sevinç ve hüznü bir arada yaşadıklarını belirtti. Sporcuları ve antrenörleri başarısından dolayı kutlayan Durmuş, "Bugün kendi evimizde, sahamızda, seyircimiz önünde Tekerlekli Sandalye Dünya Şampiyonası’na ev sahibi olmamız gerekçesiyle davetle katılmış olduğumuz bir turnuvada dünyanın en iyilerini yenerek geldik. Bugün finalde de 2-1 yenildik. Yani hakikaten şampiyonluğu hak etmiş bir takım olarak çok güzel iş başardık. Çocuklarımızın bu işi yapacaklarına her zaman inancımız tamdır. Hedefimiz zaten hep en iyi olmaktır. Türkiye bunu yapabilecek güçte ve sporcularımız bu inançla çalışıyorlar. Hedefimize, dünyanın en iyisi olabilmeye adım adım ilerliyoruz" diye konuştu.
İstanbul Murat Özkaya: “İstanbul’da oynayamazsak stadımız yapılana kadar Bursa ya da Eskişehir’de oynamak istiyoruz” Eyüpspor Başkanı Murat Özkaya, “Süper Lig’e çıkarsak Esenler Erokspor ile stadı ortak kullanabileceğimiz konuşulmuştu. Eğer İstanbul’da oynayamazsak Bursa ya da Eskişehir’de oynamak istiyoruz” dedi. Trendyol Süper Lig’in yeni ekibi Eyüpspor’da Başkan Murat Özkaya, şampiyonluk kupasının alınmasının ardından İhlas Haber Ajansı (İHA) muhabirine açıklamalarda bulundu. İlk olarak Süper Lig’e çıktıkları için mutlu olduklarını fakat orada kalıcı olmak istedikleri için ilk hedeflerinin yeni stat olduğunu söyleyen Özkaya, “Hayat şimdi başlıyor. Kalıcı olmak istiyorsak ilk işimiz bir stadımızın olması. Tesislerimiz çok iyi. Ama en büyük problemimiz stadımız ve bu stadı bitirmemiz gerekiyor. Eyüp halkı olarak bu stadı istiyoruz. Büyüklerimizin de takdirini bekliyoruz. Gelecek 5 yılı hayal eden, Avrupa’da mücadele eden bir Eyüpspor’un başarısı ve ülke futboluna hizmetini sürdürmesi için bu stada ihtiyacı var. En azından Eyüp halkının buna çok ihtiyacı var. Bizim projemiz var; çok amaçlı yaşayan bir stat. Biz sadece takdirini bekliyoruz” şeklinde konuştu. “İstanbul’da oynayamazsak stadımız yapılana kadar Bursa ya da Eskişehir’de oynamak istiyoruz” Süper Lig’e çıkmaları durumunda Esenler Erokspor’un stadını ortak kullanabileceklerinin daha önce konuşulduğu fakat olmazsa Bursa ya da Eskişehir’de maçlarını oynamak istediklerini aktaran Başkan Özkaya, “Birinci planımız stadı yapmak. İkinci planımızsa daha önce Esenler Erokspor ile konuştuğumuz şekilde Süper Lig’e çıkarsak orada oynamaktı. Daha önceden iş birliği anlaşmamız vardı. Stadı ortak kullanabileceğimiz konuşulmuştu. Eğer İstanbul’da oynayamazsak stadımız yapılana kadar Bursa ya da Eskişehir’de oynamak istiyoruz. Bursa ya da Eskişehir taraftarına, hangisi bizi kabul ederse onlarla birlikte Süper Lig’i orada yaşatmak istiyoruz” ifadelerini kullandı. Daha önce kendisi ve Eyüpspor için koyduğu 5 yıllık hedefin tamamlandığını belirten Özkaya, “Ben 5 yıl öncesinde hedeflerimiz için 5 yıllık vade vermiştim. Şimdi o 5 yıl bitti, yeni bir 5 yıl başladı” sözlerini dile getirdi. “Arda Turan’ın gelişinin ayak izlerini seyrediyorsunuz” Son olarak Arda Turan’ın çok iyi bir teknik direktör olduğundan ve daha fazlasını başararak Türk futbolunu ileriye götüreceğinden söz eden Murat Özkaya, “Arda Turan Türk futboluna yıllarca hizmet etmiş, milli olmuş. Çalkantılı, yüksek, şiddetli, her türlü şekilde futbola ruhunu vermiş birinin gelişinin ayak izlerini seyrediyorsunuz. İnşallah bu ülke çok büyük bir teknik direktör kazanacak. Kendi ruhunu yansıtmaya devam ederse Türk futbolu onunla beraber çok ileri gidecek. Arda Turan’a sahip çıkın, birlikte Türk futboluna hizmet edelim” diye konuştu.
Aydın Hava sıcaklıkları mevsim normallerinde seyredecek Türkiye’nin en sıcak illerinden olan Aydın’da, yeni haftada hava sıcaklıklarının mevsim normallerinde seyretmesi beklenirken, en yüksek sıcaklığının 30 derece olacağı tahmin ediliyor. Aydın genelinde son günlerde hava sıcaklıkları mevsim normallerinin altına düşerken Meteoroloji Bölge Müdürlüğü tarafından yapılan açıklamaya göre yarından itibaren hava sıcaklıklarının mevsim normallerinde seyretmesi bekleniyor. Konu ile ilgili Meteoroloji Bölge Müdürlüğünden yapılan açıklamaya göre hava sıcaklıklarının, il genelinde 13 Mayıs 2024 Pazartesi gününden itibaren artarak mevsim normallerinde seyredeceği tahmin ediliyor. Aydın’da en yüksek hava sıcaklığı, 15 ve 16 Mayıs tarihlerinde 30 derece olacak. Meteoroloji Genel Müdürlüğü tarafından yapılan son değerlendirmelere göre Aydın’da 13 Mayıs Pazartesi günü hava sıcaklığı en düşük 14, en yüksek 29 derece olacak. Kentte gün boyunca parçalı ve çok bulutlu hava hakim olacak. 14 Mayıs Salı günü hava sıcaklığı en düşük 15, en yüksek 29 derece olacak. Kentte gün boyunca parçalı ve az bulutlu hava hakim olacak. 15 Mayıs Çarşamba günü hava sıcaklığı en düşük 14, en yüksek 30 derece olacak. Kentte gün boyunca parçalı bulutlu hava hakim olacak. 16 Mayıs Perşembe günü hava sıcaklığı en düşük 15, en yüksek 30 derece olacak. Kentte gün boyunca parçalı bulutlu hava hakim olacak.
Antalya Kursiyer olarak başladığı kursta, usta öğretici oldu Antalya’da 14 yıl önce boş zamanını değerlendirmek için kentin geleneksel Ormana’ya özgü unutulmaya yüz tutmuş “Gılamıklı Dokuma” kursuna katılan Hacer Parmaksız, zaman içinde kendini geliştirip usta öğretici olarak yeni kursiyerlere meslek öğretiyor. 2010 yılında Ormana ’da açılan yöresel Gılamıklı Dokuma kursu açıldığını ve burada kursiyer olarak katılarak dokumayı öğrendiğini anlatan Parmaksız, “2010 yılından bu zamana kadar sürekli olarak burada çalıştım ve yine kurslara devam ettim. Bu yıl ise ben iyi bir öğretici olduğumu düşünerekten usta öğretici belgemi aldım ve Halk Eğitim Merkezine müracaat ettim. İbradı Halk Eğitim Merkezi bana Gılamıklı Dokuma kursu açtı. Şu anda 17 kursiyerim var. Kursa yeni başladık. Yeni kursiyerlerim çok hevesliler. Bu sanatı öğreneceklerine inanıyorum. Bu dokuma gerçekten sevgi ve aşk isteyen bir meslek. Unutulmaya yüz tutmuş ve 300 yıllık geçmişi olan bir meslektir. Bu 300 yıllık geçmişi olan zanaatı öğrendik ve gençlerimize ve başkalarına aktarmaya gayret gösteriyoruz ve aktaracağız. Gerçekten çok güzel bir zanaat. Unutulmasın ve devam etsin diye uğraşı gösteriyoruz” dedi. “Başka bir bölgede yok” Türkiye genelinde Ormana Gılamıklı dokuma diye geçtiğini ve başka bir bölgede bu dokumanın olmadığını anlatan Parmaksız, “Bu Gılamıklı dokuma sadece Ormana’ da dokunuyor. Tezgahlarımız çalışıyor. Şu anda 5 tane tezgahlarımız var. Bu tezgahlar hayırsever vatandaşlar tarafından alındı. İnşallah tezgahlarımızı daha da çoğaltacağız. Türkiye’nin her yerinden siparişler alıyoruz. Öncesinde yöresel örtü olarak bayanların örtündüğü bir örtü olarak yapılıyordu. Sonradan ise biz bunu geliştirdik. Çalışmalarımızı masa örtüsü, şal, peştamal gibi birçok ürün üretiyoruz. Çalışmalarımıza her geçen gün yenilerini ekliyoruz. Glamıklı dokuma demek, kozadan üretilmiş ipekten yapılmış örtülerdir. Öncesinden yöremizde kadınların tesettür olarak örtündükleri geleneksel örtülerdir. Türkiye’de başka bir yerde dokunmuyor. Sadece Ormana’ya özgüdür. Bu örtülerimiz 300 yıllık bir geleneğin ürünüdür” diye konuştu. “300-1000 TL arasında satışa sunuluyor” Parmaksız, “Fiyatlarımız ürün çeşitlerine göre 300 TL den başlayıp bin liraya kadar satıyoruz. Arkadaşlarımız bu işi hem severek yapıyorlar, hem de unutulmaya yüz tutmuş sanatımızı yaşatıyoruz. Hem siparişler alıyoruz, hem de yöremize gelen turistlere yerinde satışlar yapıyoruz. Aile bütçemize ise katkı sağlıyoruz” dedi. “Ürün çeşidine göre dokuma değişiyor” Tezgahlarda bir problem olmazsa, iplikler kırılmazsa bir saatte bir metre dokuma yapabildiklerini söyleyen Parmaksız, “Tabi ki bunu usta kişiler yapabiliyor. Yeni kursiyerlerin yapması imkansız. Zamanla kursiyerlerde ustalaştıkça onlarda yapacaklar. Dokumanın üerinde örnek koyarsak bir günde ancak bir parça çıkar. Bazı parçalarımız ise 3-4 gün sürebiliyor. İpek dokuma ise daha zor dokunuyor. Yavaş ilerliyor. Çünkü çok dikkat ister” şeklinde konuştu. “4 yıl önce kursa katıldım” Kursiyerlerden Hülya Kocakulak, 4 yıl önce dokuma kursuna katıldığını söyledi. Dokumayı öğrendikten sonra kursları bırakmadığını ve halen devam ettiğini söyleyen Kocakulak, “4 yıldır vakit buldukça zamanımın çoğunu dokumada geçiriyorum. İlk etapta dokumaya halk eğitim kursu diye başladık. Fakat sonradan bu dokuma farklı yönlere gitti. Bizim ananelerimiz, babaannelerimiz Ormana’da bulunan 2 katlı düğmeli evlerin alt katlarında kendi imkanları ile kurdukları tezgahlarda dokumalarını yaparlarmış. Ormana’nın kendine özgü dokumanın adi gılamık dokuma yani ipekten dokuma yaparlarmış. Pijamalarını, içliklerini kendileri dokurlarmış. Zaman içerisinde teknoloji ilerleyince dokuma bitme noktasına gelmiş. Tezgahlar kırılıp yakılmış. Bu dokuma sanatı da unutulmaya yüz tutmuş bir sanat olarak günümüze taşındı. Çok az kişi bu sanatı biliyordu. Halk Eğitimin açtığı kurslar ile bizde bu kursun öğrencisi olduk. Bu dokumayı öğrendik. Unutulmaya yüz tutmuş 300 yıllık bu geleneği bizde yaşatmaya çalışıyoruz. Dokuma unutulmaya yüz tutmuş bir sanat. Bizde bu sanatın birer sanatçısıyız. Yaptığımız dokumalarda bizim eserlerimiz oluyor. Herkesin kendine özgü bir eseri var. Bizden sonraki nesillerinde bu sanatı sürdürmesini istiyoruz” diye konuştu. “Saat ustasıydım” Kursiyerlerden Nejla Parmaksız 3 yıldır dokuma sanatı ile ilgilendiğini ve çok severek yaptığını söyledi. Her geçen gün dokumayı daha da geliştirdiğini ve başardığına inandığını anlatan Parmaksız, “Kendimi her geçen gün daha da geliştiriyorum. Zaten öğrenmenin sınırı yok. Sanatta bir iş bitti denilmez. Kendi asıl mesleğim saat tamir usta öğreticisiyim. Yaklaşık 15 yıl bu işi yaptım. Pandemi döneminde tamamen Ormana’ya yerleştik. Burada saat tamiri işini gerçekleştiremeyeceğimden kendime bir uğraş aramaya başladım. Bir anda kendimi dokuma atölyesinde buldum. Hocalarımız bana büyük destek verdiler. Şu anda kursa gelmek isteyen birçok kursiyer var. Unutulmaya yüz tutmuş el sanatlarını geliştirmek için elimizden gelen her türlü desteği vermekten de mutluyuz. İyi ki dokuma var. Burada olmaktan dolayı çok mutluyum” dedi.