SAĞLIK - 25 Mart 2020 Çarşamba 12:46

Korona virüs salgınından doğal besinlerle korunun

A
A
A
Korona virüs salgınından doğal besinlerle korunun

Antalya'nın Alanya HEP Üniversitesi Gastronomi ve Mutfak Sanatları Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Zehra Kaya, korona virüse karşı bağışıklığımızı güçlendirmek için doğal beslenmenin önemi dikkat çekerek, "Hazır gıdalar yerine doğal besinler tüketilerek hastalıklara olan direncimizi arttırabiliriz” dedi.

Tüm dünyayı etkisi altına alan ve Türkiye’de de ölümlere sebep olan yeni tip Korona virüs salgını için kişisel hijyen, el temizliği, ve genel temizlik kurallarını uygulamamızın yanında, güçlü bir bağışıklık sistemi için beslenmenin de en az temizlik kadar ön planda tutulması gerektiği bildirildi. Tedavi yöntemi henüz tam olarak belirlenemeyen yeni tip korona virüs için; özellikle 60-65 yaş üstü kişiler, çocuklar ve kronik hastalığı olan, bağışıklığı zayıf bireylerin en riskli gruplar arasında. Alanya HEP Üniversitesi Gastronomi ve Mutfak Sanatları Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Zehra Kaya, bağışıklığı güçlendiren ve vücut direncini arttıran besin değeri yüksek gıdaları hakkında bilgiler verdi.

Korona virüs salgınından doğal besinlerle korunun

Faydalı bakteriler olarak bilinen probiyotiklerin, hastalıklara karşı savunma sistemimizi güçlendirdiğini söyleyen Dr. Öğretim Üyesi Kaya, “Faydalı bakteriler olarak bilinen probiyotikler hastalıklara karşı savunma sistemimizi güçlendirdiği çeşitli bilimsel çalışmalarla kanıtlanmıştır. Kullanılan malzemeler ve hazırlama yöntemi açısından sağlığa zararlı olan fast-food gibi hazır gıdaları tüketmek yerine, içerisinde sindirime ve bağırsak sistemine yararlı bakterilerin bulunduğu, vitamin, protein ve mineral açısından zengin yoğurt, peynir gibi probiyotiklerce zengin gıdalara yönelerek bu tür hastalıklara olan direncimizi arttırabiliriz” diye konuştu.

"Yeterince pişmemiş etli yemeklerden uzak durun"

Gastronomi ve Mutfak Sanatları Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Zehra Kaya, yeterince pişmeyen et yemeklerinden uzak durulmasını önerdi. “Kırmızı et, tavuk ve balık ürünleri ile yumurta gibi hayvansal kaynaklı ve protein, yağ asidi, vitamin ve mineral içeriği açısından çok zengin gıdalar yüksek risk grubunda olup, mikroorganizların çoğalması için mükemmel bir ortamdır” diyen Kaya, şöyle devam etti:

“Bu gıdaları tükettiğimizde bağışıklığı düşürecek şekilde hatta ölümcül zehirlenmelere sebep olabilirler. Bu gıdalardan hazırlanan yemekleri yeterli ısıda ve sürede pişirilip tüketirsek içerdikleri yüksek besin değeri ile tam tersi vücudun direncini artırabiliriz. Bu gıdaların içerisindeki besin değerini kaybetmemek için düşük ısıda ızgara, fırında pişirme veya haşlama yöntemleriyle yenilmesi tercih edilmelidir. Bu besinler hastalığa karşı savunma mekanizmasında önemli bir yere sahip ve viral enfeksiyonlarda bloke edici ajan olarak görev alan Selenyum, demir, çinko gibi mineralleri içermektedir. Aynı zamanda, vücuttaki hücrelere zarar veren serbest radikallerin oluşumuna engel olan antioksidan olan ve kanser hastalığı ile savaşan anti kanserojen özellikteki A vitaminince zengin gıdalardır."

Vitamin deposu meyve ve sebzeler

Vitamin deposu meyve ve sebzelerin güçlü bağışıklıkta vazgeçilmez olduğuna dikkat çeken Kaya, “İlk akla gelen ve bilinen vitaminlerin başındaki C vitaminin yanı sıra, A vitamini, B grubu vitaminleri, D ve E vitamini de bağışıklık güçlendirmede çok önemli rol oynamaktadırlar. Bu vitaminlerin çoğunu, bol miktarda içeren taze meyvelerden ve çeşitli sebzelerle hazırlanmış salatalar ve yemeklerden karşılayabiliriz. Vücudumuzun üretemediği C vitaminini kaynağı olan portakal, mandalina, kivi, çilek gibi meyveler ile, brokoli, biber, maydanoz, enginar ve lahana gibi sebzeler güçlü bir bünye için günlük beslenmemizde yer alabilirler. A vitaminince zengin ıspanak, pazı, karalahana gibi koyu yeşil yapraklı sebzeler ve havuç, balkabağı gibi sebzelerden salata ve yemek şeklinde tüketerek günlük gerekli miktarı alabilir, enfeksiyonlara karşı direnç kazanabiliriz. Son zamanların trend meyvelerinden avokado tüketerek B grubu vitaminlerinden özellikle B6, folik asit olarak bilinen B9 ve B12, aynı zamanda da esansiyel yağ asidi ihtiyacımızı da karşılayabiliriz. Güçlü bir antimikrobiyal etkiye sahip olan ve çeşitli vitamin, aminoasit ve mineraller içeren soğan ve sarımsağı ise yemeklere eklemek veya yanında çiğ olarak tüketmek enfeksiyonlara karşı savaşmamızda büyük rol oynamaktadır. Kırmızı-mor meyveler grubu altında toplanan çilek, nar, böğürtlen, yaban mersini, ahududu, kiraz, vişne gibi meyveler antioksidan özellikteki biyoaktif bileşiklerce, C ve B vitaminlerince zengin olduğundan bu meyvelerle hazırlanan taze sıkılmış meyve suyu karışımlarını günlük tüketmek bağışıklık sistemimizde çok etkili olacaktır. Özellikle çok sıcak olmayan kış bahar aylarında bu gıdaları tüketirken güneş ışığından faydalanabilecek bir yerde oturursak aynı zamanda güneş ışınlarından aldığımız D vitamini ihtiyacımızı da gidermiş oluruz.

Alanya Hamdullah Emin Paşa Üniversitesi Gastronomi ve Mutfak Sanatları Dr. Öğretim Üyesi Zehra Kaya, kabuklu yemişlerin bağışıklık sistemini güçlendirici etkisine dikkat çekti. Ceviz, badem, kaju, yer fıstığı, fındık gibi yağlı tohumlar tokoferol denilen yağda çözünen E vitamini bakımından zengin gıdalar olduğunu anlatan Kaya, “Aynı zamanda güçlü bir antioksidan olan E vitamini bağışıklık sistemi hücrelerini güçlendirici etkiye sahiptir. Bu gıdaların aynı zamanda hücreleri koruyan ve bağışıklığı arttıran omega-3 yağ asitleri ve çinko minerali açısından da zengin olduğu bilinmektedir” ifadelerini kullandı.

Tahıllar ve bakliyat ürünleri olmazsa olmaz

“Halk arasında Kovid-19 salgınına önlem olarak en çok depolanan ürünlerin başında besleyici özelliklerinden ve uzun raf ömürlerinden dolayı tahıllar ve kuru baklagiller geliyor” diyen Dr. Öğretim Üyesi Zehra Kaya, dengeli ve doğru beslenmeye ilişkin şunları kaydetti:

“Halk arasında Kovid-19 salgınına önlem olarak en çok depolanan ürünlerin başında besleyici özelliklerinden ve uzun raf ömürlerinden dolayı tahıllar ve kuru baklagiller geliyor. Savunma mekanizması hücrelerinin yapısında protein bulunur ve yüksek protein içerikli mercimek, nohut, kuru fasulye gibi baklagillerden yapılan çeşitli yemeklerle protein ve lif ağırlıklı bir diyete sahip olabiliriz. Ayrıca buğday, çavdar gibi tahılların kepekli veya tam tahıl haliyle yapılan ekmekleri tercih ederek diyet lifi dediğimiz sindirilemeyen kompleks karbonhidratlar, E vitamini ve mineral ihtiyacımızı da karşılayabiliriz. Süper gıda olarak bilinen yulafta ise bağışıklık sistemindeki hücreleri aktive eden ve viral enfeksiyonlar için savunma sağlayan beta-glukan denilen polisakkarit yani kompleks şeker mevcuttur. Diğer tahıllara göre protein, yağ asidi, B grubu vitaminleri, manganez, çinko, demir, kalsiyum, potasyum gibi çeşitli mineraller ve beta-glukan açısından besin değeri çok yüksek olan yulafı sütle kahvaltılarımızda ya da ara öğünlerimizde kuruyemiş ya da meyvelerle birlikte tüketebiliriz. En doğal ve besleyici tahıl ürünlerinden olan genetiği değişmemiş olan siyez buğdayından ise çeşitli ekmek, salata, çorba ve bulgur ürünleri hazırlayarak içerdiği zengin lif, vitamin ve minerallerden faydalanabiliriz. Son olarak, bahsettiğimiz besin değeri yüksek bu gıdaları aldığımız günlük miktar da çok önemlidir ve aşırı tüketimle vücuda zararlı da olabilir. Her bireyin, kronik rahatsızlıklar ve gıda alerjileri de göz önüne alınarak bağışıklığını güçlendirmek için günlük alması gereken besinleri ve yeterli miktarlarını hekim danışmanlığında uygulamasını tavsiye ederim. Ayrıca günlük diyette tek tip değil, et, süt, meyve-sebze ve tahıl çeşitlerinden dengeli beslenmeye gidilmelidir. Şunu da unutmamak gerekir ki, doğru beslenme şekillerinin yanı sıra, tam ve güçlü bir bağışıklık sistemi sağlayabilmek için bol su içmek, düzenli ve kaliteli uyku uyumak, sigara ve alkolden uzak durmak, spor yapmak ve kendimizi olabildiğince stresten uzak tutmak gerekir. Bu şekilde gerekli tedbirleri alarak, Korona salgını gibi viral ve bakteriyel birçok hastalığa ve salgına karşı vücudumuz için gerekli direnci sağlayabiliriz.”

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İzmir İzmir’den İspanya’ya uzanan ‘eğitim’ köprüsü İzmir Ekonomi Üniversitesi (İEÜ), uluslararası alandaki iş birliklerine bir yenisini daha ekleyerek İspanya merkezli Cervantes Enstitüsü ile protokol imzaladı. Öğrencilere yeni eğitim fırsatlarının sunulması, iki ülkenin kültürünü yansıtacak ortak sanatsal ve akademik etkinliklerin düzenlenmesi hedefiyle yapılan anlaşmaya, İEÜ Rektörü Prof. Dr. Yusuf Hakan Abacıoğlu ve İstanbul Cervantes Enstitüsü Müdürü Fernando Martinez Vara de Rey imza attı. Protokol kapsamında, akademisyenlerin ve öğrencilerin kişisel gelişimlerini hızlandırmak amacıyla stratejik çalışmalar yapılarak yol haritası belirlenecek. İspanya’daki üniversitelerle iş birliği ve diyaloğun artırılması için girişimlerde bulunulacak. İspanyolca dil sınavlarında (DELE) alınacak sertifikaları artırmaya yönelik ortak çalışmalar gerçekleştirilecek. Bilimin yanı sıra kültürel anlamda da karşılıklı olarak sergi, panel ve söyleşi gibi etkinlikler düzenlenerek Türk ve İspanyol kültürünün daha geniş kesimlere ulaşması hedeflenecek. İmza törenine geniş katılım İzmir Ekonomi Üniversitesi’nin ev sahipliğinde gerçekleşen protokol imza törenine; İspanya Ankara Büyükelçisi Cristina Latorre Sancho, İzmir Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve İEÜ Mütevelli Heyet Üyesi Emre Kızılgüneşler, İspanya Ankara Büyükelçiliği Eğitim Programları Direktörü D. Gilberto Terente Fernndez, İspanya İzmir Fahri Konsolosu Muharrem Hilmi Kayhan, İEÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Efe Biresselioğlu, Uluslararası İlişkiler Ofisi Müdürü Hülya İncekara, Yabancı Diller Yüksekokulu Müdür Yardımcı Özge Coşkun Aysal, Uluslararası İlişkiler Temsilcisi Mehmet Şenbağcı, İspanyol Dili Koordinatörü Dilek Amet ve İspanyolca öğretim görevlileri de katıldı. "Akademik üretim artacak" Törende konuşan İEÜ Rektörü Prof. Dr. Abacıoğlu, üniversite olarak öğrencileri ve akademisyenleri küresel dünyanın dinamiklerine en iyi şekilde hazırlamak için çalıştıklarını söyleyerek, "Dünyaca saygın kültür ve dil kurumlarından biri olan Cervantes Enstitüsü ile imzaladığımız iş birliği protokolü, üniversitemizin uluslararasılaşma vizyonu açısından son derece değerli ve stratejik bir adım. Bu protokol sayesinde öğrencilerimize sadece yeni bir yabancı dil öğrenme fırsatı sunmakla kalmıyor; aynı zamanda farklı kültürleri tanıma, uluslararası akademik ve kültürel ağlara dahil olma imkânı da sağlıyoruz. Akademisyenlerimiz açısından da bu iş birliği, İspanya’daki üniversiteler ve akademik çevrelerle daha güçlü ilişkiler kurma, ortak projeler geliştirme açısından önemli fırsatlar sunacak" diye konuştu. "Çok kültürlü bakış açısı kazanacaklar" Prof. Dr. Abacıoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: "Üniversiteler, aynı zamanda kültürler arasında köprü kuran kurumlardır. Cervantes Enstitüsü ile birlikte hayata geçireceğimiz sergi, panel ve söyleşi gibi kültürel etkinlikler sayesinde öğrencilerimizin çok kültürlü bir bakış açısı kazanmasına katkıda bulunacağız. Öğrencilerimizi dünyaya açan, onları uluslararası düzeyde rekabetçi ve donanımlı bireyler haline getiren iş birliklerini artırarak sürdüreceğiz. Cervantes Enstitüsü ile başlattığımız bu değerli ortaklığın, üniversitemiz için uzun vadeli ve kalıcı kazanımlar sağlayacağına yürekten inanıyorum." "İzmir, özel bir yere sahip" İstanbul Cervantes Enstitüsü Müdürü Fernando Martinez Vara de Rey, İEÜ ile imzalanan protokolden büyük mutluluk duyduklarını ifade ederek, bu güçlü akademik ve kültürel bağın kendileri için çok kıymetli olduğunu söyledi. Vara de Rey, "İzmir; zengin tarihi, kültürel çeşitliliği ve dinamik genç nüfusuyla her zaman özel bir yere sahip. İzmir Ekonomi Üniversitesi’nin vizyonu ve uluslararasılaşmaya verdiği önem, bu iş birliğini daha da anlamlı hale getiriyor. Bu anlaşma sayesinde Türk ve İspanyol kültürlerini, gençler aracılığıyla birbirine daha da yakınlaştıracağımıza inanıyorum. Öğrencilerin dil öğrenimi, kültürel etkileşimi ve uluslararası deneyim kazanmaları için etkili adımlar atacağız. Bu protokolün uzun soluklu ve verimli olmasını; her iki ülke için de güzel sonuçlar doğurmasını diliyorum" ifadelerini kullandı.
Kocaeli 7 kişinin can verdiği olayda kan donduran kaçış planı Kocaeli’nin Dilovası ilçesinde 7 kişinin hayatını kaybettiği parfüm fabrikası yangınına ilişkin hazırlanan iddianamede, şüphelilerin kaçırılmasına yönelik planlara yer verildi. Şüpheli Ali Osman A.’nın firma sahiplerini saklayan kişiye, "Canlarını sıkmasınlar, rahat olsunlar. Onları çok sağlam şekilde karşıya geçireceğiz. Maddi imkanımız ve gücümüz var. En kötü ihtimalle avukatları devreye sokacağız, suçu babaları üstlenecek. Onlara bir şey olmayacak. Bu konuşmalarımı yeğenlerime ilet" dediği iddia edildi. Olay, 8 Kasım’da Dilovası Mimar Sinan Mahallesi’ndeki Ravive Kozmetik isimli iş yerinde meydana geldi. Patlamanın ardından çıkan yangında Hanım Gülek (65), Esma Dikan (65), Şengül Yılmaz (55), Tuncay Yıldız (48), Tuğba Taşdemir (18), Nisa Taşdemir (17) ve Cansu Esatoğlu (16) yaşamını yitirdi. Soruşturma kapsamında gözaltına alınan 11 şüpheliden şirket sahibi Kurtuluş Oransal, şirket yetkilileri İsmail Oransal, Altay Ali Oransal, Aleyna Oransal ve Gökberk Güngör, "Olası kastla öldürme" suçlamasıyla, Ali Osman A. ve Onay Y., "Suçluyu kayırma" suçlamasıyla tutuklandı. Şüphelilerden H.E., G.B., Ö.A. ve Güven Demirbaş, adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. Soruşturma sürecinde tutuklanan firma sahibi Kurtuluş Oransal ise cezaevinde geçirdiği kalp krizi sonucu hayatını kaybetti. Olayın ardından ihmali olduğu değerlendirilen SGK ve İŞKUR yetkilileri açığa alındı. Gebze Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan 91 sayfalık iddianamede, İsmail Oransal, Altay Ali Oransal, Aleyna Oransal ve Gökberk Güngör hakkında "Olası kastla öldürme" suçundan 7’şer kez müebbet, "Nitelikli mala zarar verme" suçundan ise 3’er kez 6 aydan 4 yıla kadar hapis cezası istendi. 8 sanığın "Bilinçli taksirle ölüme ve yaralanmaya neden olma" suçundan 22 yıl 6’şar aya kadar, 4 sanığın "Suçluyu kayırma" suçundan 5’er yıla kadar hapisle cezalandırılması talep edilen iddianamede, ayrıca Ümit Ç., Ünal A., Muhammet D., Seyfullah Ç., Güven D., Caner Özgür Y., Özcan Y., Özkan Y. hakkında "Bilinçli taksirle ölüme ve yaralanmaya neden olma", Ali Osman A., Onay Y., Ömer A. ve Abdurrahman B’ın ise "Suçluyu kayırma" yönünden haklarında dava açılması istendi. "Sigortası olmayanları denetimde eve gönderdiler" İddianamede ifadesi yer alan işçilerden Keriman Miskin, 4 yıldır çalıştığı iş yerinde hiçbir eğitim almadığını ve koruyucu kıyafet verilmediğini belirterek, "İşletmede resmi bir sorumlu yoktu. Sigorta denetimine sadece bir kez gelindi. Bu denetimde de iş yeri sahibi Kurtuluş Oransal, yalnızca sigortası olanların kalmasını söyleyerek, benim gibi sigortası olmayan tüm çalışanları evine gönderdi. Maaşlarımız elden veriliyordu" dedi. Yaralı kurtulan işçi Ayten Aras, patlama anında ölen Nisa Taşdemir ve Esma Dikan’ın krem dolumu yaptıklarını söyledi. Aras, "Bize koruyucu elbise verilmedi, evden geldiğimiz kıyafetlerle çalışıyorduk. Kurtuluş Oransal 4 yıldır sigorta vaadinde bulundu ama yapmadı. Günlük 800 TL yevmiye ile çalışıyorduk" ifadelerini kullandı. Olay günü tesiste bulunan 16 yaşındaki Z.H. ise "Olay günü ikinci katta, iş yerinin ortasında bulunan tankerde parfüm karışımı yapılıyordu. Kimyevi maddeleri karıştıran bir alet vardı. Biz parfüm kutusu kapatırken bir anda patlama yaşandı" diye konuştu. Acılı aileler: "Cenazeleri DNA testiyle teşhis edebildik" Yangında çocuklarını ve eşlerini kaybeden ailelerin ifadeleri ise yürekleri dağladı. 17 yaşındaki kızı Nisa’yı kaybeden baba Vedat Taşdemir, "Kızım paketleme personeli olarak girdi ancak imalat işinde de çalıştırıldığını öğrendim. İmalat yapıldığını bilseydim kızımı asla göndermezdim. Kızımın vefat ettiğini, oğlumdan alınan DNA örnekleri sonucu öğrenebildik" dedi. Eşini kaybeden Aytekin Gikan, yangın söndürüldükten sonra içeride cesetler olduğunu öğrendiğini, hastaneleri aradığını ancak eşini bulamadığını, vefat ettiğini sonradan anladığını belirtti. Hanım Gülek’in eşi Metin Gülek ve Cansu Esatoğlu’nun babası İbrahim Esatoğlu da yakınlarının cansız bedenlerini ancak İstanbul Adli Tıp Kurumu’nda yapılan DNA eşleşmeleri neticesinde teşhis edebildiklerini ifade etti. "İlkokul öğrencilerini bile çalıştırdıklarını biliyorduk" Tanık İ.A., mahalleli olarak iş yerinden yayılan kimyasal koku nedeniyle şikayetçi olduklarını belirterek, "Yaşı küçük çocukları, paraya ihtiyacı olan kadınları sigortasız çalıştırıyorlardı. İlkokul öğrencilerini bile çalıştırdıklarını biliyorduk. Gerekli kurumlara şikayet edilmesine rağmen nasıl üretim yaptıklarını anlamadık" şeklinde ifade verdi. "Kurtuluş Oransal bana, ’Yangından haberim var, yoldayım’ dedi" İş yeri çalışanı H.E. ise ifadesinde, olayın ardından Kurtuluş Oransal’ı arayıp yangını bildirdiğini, kendisinin nerede olduğunu sorduğunu ve acilen gelmesi gerektiğini söylediğini ifade etti. Bunun üzerine Oransal’ın "haberim var" dediğini, yolda olduğunu söylediğini, konuşma bittikten 5-10 dakika kadar sonra Kurtuluş Oransal’ın kendisini arayarak içeride kimsenin kalıp kalmadığını sorduğunu, tam sayıyı bilmediğini ancak içeride kalan en az üç kişi olduğunu söylediğini kaydetti. "2025 yılının ağustos ve eylül aylarında kuruma sadece 8 personelin çalıştığı bildirildi" Mali müşavir M.Ç. de, firmanın kuruluş ve işleyiş sürecine dair bilgiler verdi. M.Ç., Ravive Kozmetik’in resmi sahiplerinin İsmail ve Altan Ali Oransal olduğunu, baba Kurtuluş Oransal’ın ise kağıt üzerinde yetkisi bulunmadığını söyledi. Kurtuluş Oransal’ı 2010 yılında Düzce’de çalıştığı fabrikadan "usta makinacı" olarak tanıdığını belirten M.Ç., Dilovası’ndaki tesiste çalışan işçilerin sigorta işlemlerinin gayriresmi yöntemlerle iletildiğini anlattı. Tanık M.Ç., "İşçilerin kimlik numaralarını İsmail Oransal WhatsApp veya mail yoluyla gönderiyordu. Sigorta girişlerini bu bilgilere göre yapıyordum. 2025 yılının ağustos ve eylül aylarında kuruma sadece 8 personelin çalıştığı bildirildi" dedi. Fabrikanın Dilovası’nda faaliyete geçtiği günden bu yana iş sağlığı ve güvenliği hizmeti almadığını belirten M.Ç., "Normal şartlarda işverenin anlaştığı İSG firmasına düzenli ödeme yapması gerekir ancak bana bu firmadan herhangi bir hizmet faturası gelmedi. Fabrikanın açıldığı ve üretime başladığı tarihten itibaren iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili herhangi bir bildiri veya fatura tarafıma ulaşmadı" ifadelerini kullandı. "Çocuklarım, babalarını kendilerini uzak tutmak için bu iş yerini açtı" Kurtuluş Oransal’ın eski eşi A.A. ise şirketin kuruluş amacına dair iddialarda bulundu. Kurtuluş Oransal’ın borçlu ve sorumsuz bir yapısı olduğunu öne süren A.A., çocuklarının babalarını kendilerinden uzak tutmak ve "sokakta kalmaması" için bu iş yerini açtıklarını anlattı. Çocukları İsmail ve Altay’ın bu şirketin işleri ile hiç uğraşmadıklarını ve takip etmediklerini aktardı. A.A., patlamanın meydana geldiği iş yerine alınacak personeli Kurtuluş Oransal’ın kendisinin seçtiğini, iş yerinde üretilen ürünler ile yine Kurtuluş Oransal’ın ilgilendiğini, Kurtuluş Oransal’ın daha önce kozmetik sektöründe çalıştığı için burada bir çevre edindiğini ve kendisine pazar oluşturduğunu, iş yerinin tamamen Kurtuluş Oransal’ın kontrolü altında iş yapıldığını beyan etti. "Laptobu bana getirir misin? Ben birkaç gün bu işlerle uğraşacağım, avukatlarla ilgileneceğim" İddianamede ifadesine yer verilen LYKKE Kozmetik ortaklarından şüpheli Gökberk Güngör de olay günü yaşananları ve İsmail Oransal’ın bilgisayarını aldırmasını anlattı. Aleyna Oransal’ın şirkette yüzde 50 ortaklığı bulunduğunu belirten Güngör, olay günü Aleyna’nın kendisini aradığını belirterek, gayet sakin bir ses tonuyla ’Fabrikada yangın çıkmış’ diyerek görüşmeyi sonlandırdığını söyledi. Bu görüşmeden yaklaşık yarım saat sonra İsmail Oransal’ın kendisini arayarak, "İş yerimdeki laptobu bana getirir misin? Ben birkaç gün bu işlerle uğraşacağım, avukatlarla ilgileneceğim. Sen benim odada, masanın üstünde bulunan laptobu alıp evime getir" dediğini aktardı. Güngör, bu talep üzerine laptobu alarak Oransal’a teslim ettiğini kaydetti. "Suçu babaları üstlenecek, onları yurt dışına kaçıracağız" İddianamenin en çarpıcı bölümlerinden birini ise şüphelilerin kaçış planına dair detaylar oluşturdu. Şüpheli Onay Y. ifadesinde, Ali Osman A’nın kendisini arayarak, "Olanları duydun mu? Benim yeğenler bir olaya karışmışlar" dediğini ve onları misafir edip edemeyeceğini sorduğunu belirtti. Bu görüşme üzerine Ömer A. isimli kişiyi arayarak 1 haftalık ev ayarlamasını istediğini anlatan Y., daha sonra Tekirdağ’da İsmail Oransal, Altay Ali Oransal ve Abdurrahman Bayat ile buluştuğunu söyledi. Eve girdikten sonra televizyonda "Kocaeli’de patlama" başlıklı haberleri gördüğünü ifade eden Y., bunun üzerine Ali Osman A’yı görüntülü aradığını kaydetti. Y., Ali Osman A’nın görüşme sırasında kendisine şunları söylediğini iddia etti: "Canlarını sıkmasınlar, rahat olsunlar. Onları çok sağlam bir şekilde karşıya geçireceğiz. Maddi imkanımız ve gücümüz var. En kötü ihtimalle biz avukatları devreye sokacağız, suçu babaları üstlenecek. Onlara bir şey olmayacak. Bu konuşmalarımı yeğenlerime ilet."
İstanbul 51Talk, gençleri Birleşmiş Milletler’in iklim sahnesine taşıyacağını duyurdu Çevrimiçi İngilizce öğrenme platformu 51Talk, Birleşmiş Milletler’e bağlı bir gençlik konuşma girişiminde yer aldığını duyurdu. Çocuklar için çevrimiçi bire bir İngilizce öğrenme platformu olan 51Talk, uluslararası topluluğundan genç öğrencilerin 15-21 Kasım 2025 tarihleri arasında Brezilya’nın Belém şehrinde düzenlenen Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı (COP30) sırasında BM’ye bağlı bir gençlik konuşma girişiminde yer aldığını duyurdu. Yapılan açıklamaya göre; 2023 yılında başlatılan ve üçüncü yılına giren girişim, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Türkiye, Tayland ve Vietnam’dan çocukların iklim ve çevrenin korunmasına ilişkin bakış açılarını İngilizce olarak paylaşmaları için fırsatlar oluşturuyor. Katılımcılar, BM düzeyinde uluslararası bir sahnede yapılan konuşmalarla yerel gözlemlerini küresel bir sohbete taşıyarak iklim sorunlarının dünyanın dört bir yanındaki genç nesiller tarafından nasıl deneyimlendiğini ve ele alındığını vurguladı. 51Talk CEO’su Jack Huang, "Her çocuğun dünyayla konuşma fırsatını hak ettiğine inanıyoruz. Çocuklara doğru araçlar ve rehberlik sağlandığında, düşünceli fikirler ifade edebilir ve küresel meselelerle anlamlı bir şekilde ilgilenebilirler. Öğrencilerimizi Birleşmiş Milletler iklim sahnesinde konuşurken görmek, eğitimin neleri ortaya çıkarabileceğinin güçlü bir hatırlatıcısıdır" dedi. Türkiye’den, aile desteğiyle küçük yaşta İngilizce öğrenmeye başlayan on iki yaşındaki Osman Batu, COP30’a hazırlanırken özgüven ve akıcılık konusunda gözle görülür bir ilerleme kaydetti. Üç dakikalık bir video göndererek ve konuşma becerilerinin, dilbilgisinin, telaffuzunun ve özgüveninin değerlendirildiği İstanbul’daki ulusal bir yarışmada yarışarak çok aşamalı bir seçim sürecinden geçerek birinciliği ve Birleşmiş Milletler’de Türkiye’yi temsil etme fırsatını kazandı. Osman, COP30’da Türkiye’deki orman yangınlarından büyükannesinin bahçesindeki kelebeklerin yok olmasına kadar tanık olduğu iklim değişikliğinin etkilerinden bahsetti.
Gaziantep Nöroloji Uzmanı Uzm. Dr. Güneri, "Obstrüktif Uyku Apnesi hayatı sessizce tehdit ediyor" Medical Point Gaziantep Hastanesi Nöroloji Uzmanı Uzm. Dr. Şeyda Çevik Güneri, obstrüktif uyku apnesinin genellikle yüksek sesli horlama, gece boyunca nefesin durması, ani uyanmalar ve sabahları yorgun uyanma gibi belirtilerle kendini gösterdiğini belirtti. Medical Point Gaziantep Hastanesi Nöroloji Uzmanı Uzm. Dr. Şeyda Çevik Güneri, obstrüktif uyku apnesinin genellikle yüksek sesli horlama, gece boyunca nefesin durması, ani uyanmalar ve sabahları yorgun uyanma gibi belirtilerle kendini gösterdiğini belirtti. Gün içinde aşırı uyku hali, dikkat dağınıklığı ve baş ağrılarının da sık görülen şikâyetler arasında yer aldığını ifade etti. Uzm. Dr. Güneri, obstrüktif uyku apnesinin tedavi edilmediği takdirde hipertansiyon, kalp hastalıkları, inme, diyabet ve trafik kazaları riskini artırabileceğine dikkat çekti. Özellikle obezite, boyun çevresinin kalın olması, sigara ve alkol kullanımı ile genetik faktörlerin hastalık riskini yükselttiğini vurguladı. Tanının uyku testi (polisomnografi) ile konulduğunu belirten Güneri, tedavinin hastalığın şiddetine göre planlandığını söyledi. Hafif vakalarda yaşam tarzı değişiklikleri önerilirken, orta ve ileri dereceli olgularda CPAP cihazı, ağız içi aparatlar veya cerrahi yöntemlerin gündeme gelebileceğini ifade etti. Uzm. Dr. Şeyda Çevik Güneri, "Sürekli horlama, gece nefes durması veya gün içinde aşırı uyku hali yaşayan kişilerin mutlaka bir uzmana başvurması gerekir. Erken tanı ve doğru tedavi, hem yaşam kalitesini artırır hem de ciddi sağlık sorunlarının önüne geçer" diyerek vatandaşları uyardı. Medical Point Gaziantep Hastanesi, uyku bozukluklarının tanı ve tedavisinde multidisipliner yaklaşımıyla hastalarına hizmet vermeye devam ediyor.