GÜNDEM - 18 Şubat 2022 Cuma 11:49

Lezzet ve sağlık bir fincanda buluştu

A
A
A
Lezzet ve sağlık bir fincanda buluştu

İzmir’de ilikli kemik suyu ve doğal ürünler üreten Zel firması, kahveyi sağlıkla buluşturma fikriyle kolajen ve kahveyi birleştirdi. Sağlık deposu haline gelen kolajenli kahve, dünyanın en büyük gıda fuarlarından Almanya ve Dubai’de inovasyon birinciliğini ülkemize kazandırdı.

İzmir’in Kemalpaşa ilçesinde et işleme tesisi olarak kurulan Zel İlikli Kemik Suyu Fabrikası’nda, kemiklerin yaklaşık 85 derecede kısık ateşte uzun süre pişirilmesiyle ortaya çıkan ve sağlık kaynağı olan kolajen üretimine başladı. Kolajen proteinini bir çok üründe kullanan firma, AR-GE departmanı çalışmaları sonucu geleneksel Türk kahvesini de kolajenle birleştirdi.

İnovasyon ödülü aldı
Kahve alışkanlığını sağlıkla buluşturan ürünün, filtre kahve ve çözünebilir granül kahve olmak üzere farklı çeşitleri bulunuyor. Türkiye’nin yanı sıra dünyada da büyük ilgi gören kolajenli Türk kahvesi, dünyanın en prestijli gıda fuarlarından olan Anuga Fuarında inovasyon ödülüne layık görüldü. Kolajenli Türk kahvesine özellikle Avrupa ve Ortadoğu ülkelerinden büyük talep geliyor. Ülkemizde seçkin market ve e-ticaret sitelerinde satışa sunulan ürünler Amazon üzerinden tüm dünyanın beğenisine sunuluyor. Özellikle kadın kahve tüketicileri sağlıkla da buluştuğu için kolajenli filtre ve kolajenli Türk kahvesini tercih ediyor.

Lezzet ve sağlık bir fincanda buluştu

Kolajenli kahve Türkiye’de bir ilk
‘Kolajen Dünyası’ adıyla birçok ürün piyasaya sunduklarını ifade eden Zel Global Dış Ticaret Yöneticisi Serhat Kurtuldu, “Bu ürünlerin ana kalemlerden biri de kahve. Türkiye’de kolajenli kahveyle tüketiciyi buluşturan ilk firmayız. Kolajenli kahvemiz Türkiye’de ilk olmanın yanı sıra gıda sektörünün en önde gelen fuarı Uluslararası Anuga Gıda Fuarında inovasyon ödülü kazandı. Üretimimiz artarak devam ediyor” dedi.

Kahvenin, dünyada petrolden sonra en çok ticareti yapılan emtia ürünü olduğunu kaydeden Kurtuldu, “Kahve, tüm dünyada inanılmaz bir tüketicisi olan bir ürün. Biz kolajenin faydalarını çok iyi biliyoruz. Türkiye’de özellikle kadınlar Türk kahvesine çok düşkün. Kadınlar arasında günde minimum bir fincan tüketim çok yaygın. Kolajen, vücutta gençlik, dinçlik, eklemlere kayganlık gibi özellikler veren bir protein. Kolajenin üretilmesi 30’lu yaşlardan sonra azalarak tamamen durmakta bu da yaşlılığı getirmektedir. Bunun bilincinde olan tüketiciler, günlük kolajen ihtiyaçlarını karşılamak için bu kahveyi tercih ediyorlar. Kolajenli kahvemizden günde iki fincan tükettiklerinde lezzetli bir kahve ile günlük almak istedikleri kolajeni de almış oluyorlar” dedi.

Avustralya’dan Güney Kore’ye talep var
Dünyada Türk kahvesinin umulduğundan daha fazla ilgi gördüğünü ifade eden Kurtuldu, “Avustralya’dan Güney Kore’ye kadar bize çok ciddi talepler ulaştı. Bu çok sevindirici bir şey. Türk kahvesinin bu kadar seviliyor olması bize mutluluk verdi. Hem Türk kahvesinin lezzetini hem kolajenin sağlığını uluslararası müşteriyle buluşturmak bizi mutlu ediyor” dedi.

En çok tercih edilen ürünler arasında çözünebilir granül kahvenin de olduğunu söyleyen Zel Global Kalite Güvence Müdürü Zeynep Ege ise ‘Kolajenli Gold Kahve’ ürününün tek içimlik ambalajlarda da tüketiciye sunulduğunu ifade ederek, saatte 2 bin paket üretim kapasitesine sahip olduklarını açıkladı.

Ali Gözeten - Sinan Yeniçeri

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Elazığ Kadın kooperatifinden büyük başarı: Özel ürettikleri leblebiye ülke genelinden talep var Elazığ’ın Ağın ilçesinde 22 kadının kurduğu kooperatif, günlük 700 kiloyu bulan üretimle Ağın leblebisini Türkiye’nin dört bir yanına göndererek önemli bir başarı elde etti. Kadınlar, yıllardır hayalini kurdukları atölyeyi büyütüp bir üretim merkezine dönüştürdü. Ağın Kadın Kooperatifi, 22 kadının bir araya gelerek kurduğu leblebi atölyesinde üretim kapasitesini her geçen gün artırıyor. Yöresel leblebi üretimini ekonomik bir değere dönüştüren kadınlar, kurdukları atölyede günlük 500 kilo, yoğun dönemlerde ise 700 kiloya kadar üretim yaparak bölge ekonomisine katkı sağlıyor. Atölyede hazırlanan leblebiler paketlenerek, Türkiye’nin dört bir yanına gönderiliyor. "En büyük hayalimiz buydu" Leblebi atölyesinin yıllardır hayalini kurdukları bir proje olduğunu belirten Ağın Kadın Kooperatifi Başkanı Samiye Genç, kadınların bir araya gelerek bu üretimi bugün profesyonel bir seviyeye taşıdığını ifade etti. Genç, "Burada 22 ortak kadın çalışıyoruz, yöresel ürünler yapıyoruz. Leblebi atölyemiz var. En büyük hayalimiz buydu. Arkadaşlarımızla bu atölyeyi kurduk, sonra bayağı bir geliştirdik. Önceleri daha az üretiyorduk, şimdi günde 500 kilogram, çok zorlasak 700 kiloya kadar leblebi üretebiliyoruz. Sipariş durumuna göre siparişlerimizi gönderiyoruz. Türkiye’nin her yerine kargo gönderiyoruz. Buradan gelip geçen çok olmadığı için kargoyla çalışıyoruz. Sosyal medya adresimiz var, oradan bizi takip ediyorlar ve o şekilde sipariş veriyorlar. Gayet güzel paketlerimizi yapıyoruz ve gönderiyoruz. Bizler de, onlar da çok memnunlar. Müşterilerimizle çok güzel bağlar kurduk. Bundan sonra da daha büyük şeyler yapmak istiyoruz. Atölyemizi büyütmek istiyoruz. Kadın çalışanımızın daha çoğalmasını istiyoruz. İnşallah bu hayallerimizi de gerçekleştireceğiz" dedi. "Kadının yapamayacağı hiçbir iş yoktur" Kooperatif üyelerinden Hatice Cumurcu Görür, "Biz 2019 yılında başkanımız Samiye Genç ile beraber burayı kurmaya karar verdik. Ağın’daki tüm güzel, yiğit, bu işi yapacak kadınların evlerini gezerek bu işi yapabilir miyiz, yapalım mı diye herkesten onay aldık. Sağ olsun Samiye Genç hanımefendinin başkanlığında bu işi, kooperatifimizi 7 yıldır devam ettirmekteyiz. Ortamımız çok güzel. Şu anda aktif 22 kişiyiz. Canı gönülden herkes yürekten çalışıyor. Kadınlarımız her zaman güçlüdür. Kadının yapamayacağı hiçbir iş yoktur" şeklinde konuştu.
Van Van’ın 2 bin 800 yıllık mühendislik harikası kuruyor: Keşiş Gölü’nde su seviyesi endişe veriyor Urartu Kralı II. Rusa tarafından yaklaşık 2 bin 800 yıl önce inşa ettirilen ve dünyanın en eski göletlerinden biri olarak kabul edilen Van’daki Turna (Keşiş) Gölü, küresel ısınma ve kuraklığın etkisiyle hızla kuruma tehlikesiyle karşı karşıya. 2 bin 550 rakımlı bu mühendislik harikasının su seviyesindeki ciddi düşüş, hem tarımsal sulama ihtiyacını karşılayan bölge halkını hem de bilim insanlarını endişelendiriyor. Urartu medeniyetinden miras kalan ve Van’ın Gürpınar ilçesi sınırlarında bulunan, doğal güzelliği ve tarihi önemiyle bilinen 2 bin 550 rakımlı ve yaklaşık 7 kilometrelik alana sahip Keşiş (Turna) Gölü, son yıllarda artan kuraklık ve iklim değişikliğinin etkisiyle ciddi bir su kaybı yaşıyor. Urartu Kralı II. Rusa tarafından tarım arazilerini sulamak amacıyla yaptırılan ve dünyanın en eski göletlerinden biri olarak kabul edilen bu mühendislik şaheseri, kuruma tehlikesiyle karşı karşıya. "Şu an Keşiş Gölü’ne baktığımızda hakikaten alanının büyük ölçüde kaybolduğunu görüyoruz" Son yıllarda etkili olan aşırı sıcaklar ve beklenen kar-yağmur yağışının gerçekleşmemesi, Keşiş Gölü’nün büyük bir bölümünün kurumasına yol açtı. Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi (Van YYÜ) Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Faruk Alaeddinoğlu, "Van Gölü havzasında irili ufaklı birçok göl var. Şüphesiz bunların bir kısmı doğal göller, bir kısmı da aslında insan yapısı göller ya da göletler. Önüne set çekilerek daha sonra doğal yapıya dönüşmüş göller. Bunlardan bir tanesi de Keşiş Gölü. Tabii Keşiş Gölü’nün başka isimleri de var. Turna Gölü gibi. Bu yaklaşık milattan önce 650’lerde Rusya tarafından önüne bent çekilerek suyun biriktirilmesi sonucu oluşmuş bir göl. Gölün yaklaşık su toplama havzası 100 kilometrekare civarında. Göl, yıl içerisinde alan kaybediyor. Yağışlı sezonlarda da yaklaşık 7 kilometreye, kurak sezonlarda 4 kilometrekareye kadar düşüyor. Ancak bu iklim değişikliğinden kaynaklı havzanın hem sıcaklıklardaki artış, kuraklık, o buharlaşmanın şiddetiyle beraber göl son yıllarda zaman zaman tamamen kuruma riskiyle de karşı karşıya kalıyor. Dolayısıyla şu an Keşiş Gölü’ne baktığımızda hakikaten alanının büyük ölçüde kaybolduğunu, o kalan alanların işte sazlıklar şeklinde küçük su birikintilerden oluştuğunu görebiliyoruz. Bu göl, yükseltisi itibariyle Erek Dağı’nın hemen doğu güney tarafına düşüyor. Yaklaşık 2 bin 550 metreler civarında bir yükseltiye sahip. Tabii yükseltinin fazla olması oradaki buharlaşmanın şiddetini nispeten azaltıyor. Tabii gölü besleyen çok akarsu yok. Küçük dereler var, onların önemli bir kısmı da geçici akarsular. Daha çok düşen yağış ve oradaki kaynak suları ile besleniyor. Dolayısıyla mevcut iklim şartları içerisinde yani sıcaklıktaki bu artış seyrettiği sürece buharlaşmanın şiddeti arttığı sürece maalesef Keşiş Gölü muhtemelen önümüzdeki yıllarda yağışlı sezonlarda su toplayacak. Ama bu suyu o havzada o gölün içinde bulunduğu o havzada tutmak pek mümkün olmayacak. Muhtemelen yılın sonuna o yağışlı sezonun sonrasındaki kurak sezonla birlikte göl ya büyük ölçüde alan kaybedecek ya da kuruma riskiyle karşı karşıya kalacak. Dolayısıyla özetleyecek olursak, Keşiş Gölü insan eseri bir göl. Aslında orada bir su birikimi var ama daha sonra önüne Kral Rusa’nın bir bent, bir set çekerek gerisinde su biriktirmesi ve o suyu da aslında hem Van ovasının hem Van şehrinin ihtiyaç duyduğu içme ve sulama suyunu sağlamak amacıyla inşa edilmiş bir göl. Bir Mühendislik harikası aslında. Bir antik göl olarak ifade edebiliriz" diye konuştu.