SAĞLIK - 27 Temmuz 2017 Perşembe 12:00

Mesane kanserine en büyük etken; tütün ve tütün ürünleri

A
A
A
Mesane kanserine en büyük etken; tütün ve tütün ürünleri

Mesane kanseri sıklığını artıran en önemli faktörün tütün ve tütün ürünleri kullanımı olduğunu ifade eden Dr. Suat Günsel Girne Üniversitesi Hastanesi Üroloji Uzmanı Doç. Dr. Çetin Volkan Öztekin, “Tütün kullanımının miktarı ve süresi de mesane kanseri riskini direkt olarak etkilemektedir” dedi.

Üroloji Uzmanı Doç. Dr. Çetin Volkan Öztekin son zamanlarda artan mesane kanseri hakkında bilgilendirici açıklamalarda bulundu. Mesane kanserinin gelişmiş ülkelerde daha sık görüldüğünü belirten Dr. Öztekin, görülme sıklığının erkeklerde daha fazla olduğunu söyledi.

Doç. Dr. Çetin Volkan Öztekin öncelikli olarak mesane tanımını yaparak; “Mesane, böbreklerde oluşan idrarın toplandığı ve işeme gerçekleşinceye kadar depolandığı kese şeklinde bir organdır. Ağırlıklı olarak kas dokusundan oluşmuştur. Bu kas dokusu kasıldığında içindeki idrar boşalır ve işeme gerçekleşmiş olur” dedi.

Mesane kanseri nedir, ne sıklıkla görülür?

Mesane kanserinin dünyada yılda 165 bin kişinin ölümüne sebep olduğuna da dikkat çeken Öztekin, “Mesane, duvarı üç tabakadan oluşmuş bir balona benzetilebilir, iç ve dış zarlar ve aralarında mesane kası mevcuttur. Mesane kanseri yüzde 90’dan daha fazla sıklıkla mesane içini tamamen kaplayan zarımsı dokunun kanserleşmesi ile gelişir. Mesane kanseri gelişmiş ülkelerde daha sık görülmektedir. Dünyada yılda yaklaşık 430 bin kişi mesane kanseri tanısı almakta ve yılda 165 bin kişi mesane kanseri nedeniyle yaşamını yitirmektedir” diye konuştu.

“En çok erkeklerde, en ölümcül kadınlarda oluyor”

Genel olarak mesane kanseri erkeklerde daha sık görülmekte, fakat kadınlarda daha ölümcül seyretmektedir diyerek sözlerine devam eden Öztekin, “Kadınlarda daha seyrek görülmesi kadınlarda tütün kullanımının daha az olması ile açıklanmakta iken kadınlarda neden daha ölümcül seyrettiği bilinmemektedir” şeklinde konuştu.

“En önemli etken tütün ve tütün ürünleridir”

Öztekin nedenlerinden en ekili olanı olarak tütün ve tütün kullanımına dikkat çekerek, “Mesane kanseri sıklığını arttıran en önemli faktör tütün ve tütün ürünleri kullanımıdır. Mesane kanseri olan hastaların yüzde 50’si yaşamlarının bir döneminde tütün kullanmış ya da kullanmakta olan kişilerdir. Tütün kullanımı mesane kanserini içmeyenlere göre 6-7 kata kadar arttırmaktadır. Tütün kullanımının miktarı ve süresi de mesane kanseri riskini direkt olarak etkilemektedir. Yani 5 yıl boyunca günde 4-5 adet sigara içen bir kişi ile 20-30 yıl süre ile günde 2-3 paket sigara içen bir kişinin taşıyacağı kanser riski farklı olacaktır” dedi.

Özçelik aynı zamanda açıklamalarına şunları da ekledi;

“Tütün kullanımının bırakılması ile mesane kanseri riski yavaş olarak azalmaya başlamaktadır. Kronik bir kullanıcının taşıdığı riskin hiç kullanmamış bir kişideki risk düzeyine düşmesi için 10 yıl gibi bir süre gerekmektedir.”

“Mesane kanseri bazı meslek gruplarında daha sık görülmektedir. Boya, metal ve petrol ürünlerinin üretildiği ya da işlendiği tesislerde çalışanlarda kanserojenik kimyasal maddeler nedeniyle mesane kanseri daha sık olarak izlenmektedir. Çevresel faktörlerin de mesane kanseri gelişimi üzerine etkisi olduğu düşünülmektedir. Az su alımı, içme sularının klorlanması ya da arsenik içermesinin mesane kanseri ile ilişkisi olduğunu gösteren çalışmalar vardır.”

Mesane kanserinin belirtileri nelerdir?

Belirtileri ile ilgili de bilgilendirmelerde bulunan Öztekin, “Mesane kanserinin en sık görülen belirtisi idrarda kanamadır. Bu kanama gözle görülecek miktarda ya da mikroskopik olabilir. Mesane kanserli hastaların yüzde 70-90'ı idrarda gözle görülen kanama ile başvururlar. İdrardaki kanamanın ağrısız ve pıhtılı olması mesane kanseri açısından özellikle şüphe uyandırmalı ve bu hastalar detaylı olarak incelenmelidir. Aşikar kanama olmadan farklı zamanlarda yapılan idrar tetkiklerinde tekrarlayan şekilde mikroskopik kanama saptanması da mesane kanseri olasılığını düşündürmelidir. Ayrıca hastalığın ilerlediği durumlarda böbrekten mesaneye idrar taşınmasını sağlayan idrar yollarında daralma ve tıkanmaya bağlı böbrek ağrısı, her ikisi tıkandığında böbrek yetmezliği ve çevre doku ve organlara yayıldığında bu bölgelerle ilgili lokal bulgulara neden olabilir. Uzak organlara ya da lenf bezlerine metastazlar mevcutsa ilgili organlar ile ilgili ağrı, şişlik gibi yakınmalar görülebilir” ifadelerini kullandı.

Mesane kanseri tanısı nasıl koyulur?

“İdrarında kanama olan bir hasta zaman kaybetmeden bir üroloğa başvurmalıdır” diye uyarıda bulunarak kanserin nasıl tanı konulduğunu a söyleyen Öztekin, “Burada önemli olan bir nokta ise kanamanın bir kez olması ve bir daha tekrarlamamasının riski azaltmamasıdır. Kanamanın nedenini araştırmak için idrar tahlili, idrar kültürü, böbrek ve mesane ultrasonografisi, idrar sitolojisi gibi tetkikler yapılır. İdrarda kanaması olan bir hastaya tetkiklerin sonuçları ne çıkarsa çıksın mutlaka sistoskopi işlemi uygulanmalıdır. Sistoskopi özel optik enstrümanlarla idrar yolundan girilerek mesane içinin direk olarak gözlenmesidir; lokal ya da genel anestezi altında poliklinikte ya da ameliyathane şartlarında yapılabilir. Bugün için diğer tanı yöntemlerinin hiçbiri sistoskopi kadar başarılı değildir. Eğer sistoskopi sırasında mesane kanseri saptanırsa, aynı işlem sırasında tümör kesilerek mesane dışına alınır ve patoloji bölümüne incelemeye gönderilir. Bu işlem için vücuda herhangi bir kesi yapılmasına gerek yoktur, sistoskopi gibi kapalı bir şekilde uygulanır” şeklinde konuştu.

Mesane kanseri nasıl tedavi edilir?

Son olarak da tedavi sürecinden bahseden Öztekin, “Mesane kanserinin tedavisindeki birinci basamak sistoskopi sırasında saptanan tümörün yukarıda belirtilen şekilde çıkarılmasıdır. Tedavinin devamı çıkarılan tümör dokusunun patolojik incelemedeki özelliklerine göre planlanır. Tümörün mesanenin içini kaplayan zar olan mukoza tabakasını geçerek kas tabakasına ulaşıp ulaşmadığına göre tedavi seçimi yapılır. Mesane kasına ilerlememiş tümörlerde tümörün habislik derecesine göre hasta sadece takip edilebilir ya da ek tedavi olarak mesane içine kemoterapi veya bir çeşit verem aşısı olan BCG verilebilir. Kanserin mesanenin kas tabakasına yayıldığı durumlarda yukarıda belirttiğimiz tedaviler yetersiz kalmaktadır. Bu hastalar için uygulanan standart tedavi mesanenin tamamının alınmasıdır. Alınan mesanenin yerine bağırsaktan yeni bir mesane oluşturulabilir ya da kısa bir barsak parçası hastanın karın duvarına açılan bir kanal oluşturacak şekilde hazırlanır ve böbrekten gelen idrar yolları buralara birleştirilir. Oldukça büyük ve kapsamlı bir işlem olan bu ameliyat bazen her hastaya uygulanamayabilir ya da hastalar mesanelerini kaybetmek, karınlarında bir idrar torbasıyla yaşamak istemeyebilirler ve operasyonu kabul etmeyebilirler. Böyle bir durumda farklı bir seçenek olarak ilaç tedavisi ile birlikte eş zamanlı ışın tedavisi (Radyo-kemoterapi) de uygulanabilir. Bu tedavinin operasyona göre avantajı hastaların mesaneleri ile yaşayabilmeleri ve operasyonun yan etkilerinden korunmuş olmalarıdır. Fakat ömür boyu sistoskopi ile takip gerekliliği ve özellikle radyoterapinin yaşam kalitesini kötü etkileyen yan etkileri de bu tedavi yönteminin dezavantajlarıdır. Ayrıca radyo-kemoterapi uygulanan hastalarda hastalığın nüks etmesi durumunda yine operasyon gerekecektir ve bu kez hasta daha önce radyoterapi aldığı için operasyon hem teknik olarak çok daha zor olacak ve komplikasyon oranları daha yüksek olacaktır. Radyo-kemoterapinin başarısının operasyona benzer olduğunu bildiren çalışmalar mevcuttur. Kanserin uzak metastaz yaptığı durumlarda mesanedeki tümörün hatta mesanenin tamamının çıkarılması hastada tam tedavi sağlayamaz ve hastalığın seyri genel olarak kötüdür. Metastatik hastalarda günümüzde uygulanan standart tedavi kemoterapidir. Uygun hastalarda birden fazla ilaçla uygulanan kombinasyon kemoterapileri sınırlı da olsa yaşam süresinde artış sağlayabilir. Ayrıca ilerlemiş tümöre bağlı durdurulamayan idrar kanamalarında, kemik ağrılarında ve diğer komplikasyonların tedavisinde destek tedaviler de uygulanabilmektedir. Sonuç olarak, mesane kanseri tedavisinde başarıyı en fazla arttıran faktör hastalığın erken evrede yakalanmasıdır. İdrarda gözle görülen kanama olan, tekrarlayan idrar tetkiklerinde mikroskopik kanama saptanan, ya da tedaviyle düzelmeyen kronik işeme şikayetleri bulunan kişilerde, özellikle sigara gibi risk faktörleri de mevcutsa mesane kanseri olasılığı akla gelmeli ve mutlaka ürolojik değerlendirme yapılmalıdır” diyerek sözlerini tamamladı.
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Kocaeli Yerde yuvarlanması tepki çeken AK Partili meclis üyesi görevinden istifa etti İzmit Belediyesi ile Kocaeli Büyükşehir Belediyesi çalışanları arasında çıkan kargaşada bir kişinin ittirmesi sonucu yere düşen AK Parti İzmit Belediyesi Meclis Üyesi İbrahim Efe, yerde yuvarlanmasının abartılı bulunması ve tepki görmesi sonrasında görevinden ve partiden istifa ettiğini duyurdu. Şehir hastanesinin çevresinde yapılan düzenlemeler sırasında 25 Mayıs tarihinde İzmit Belediyesi ile Kocaeli Büyükşehir Belediyesi çalışanları karşı karşıya gelmişti. İddiaya göre İzmit Belediyesi ekipleri, şehir hastanesi yanında bulunan ve Tavşantepe Mahallesi’nde kalan sokağın asfalt çalışması için bölgeye gitti. Bu sırada aynı sokakta çalışma yapan Kocaeli Büyükşehir Belediyesi ekipleri ile İzmit Belediyesi çalışları arasında kavga çıktı. Olay sebebiyle İzmit Belediye Başkanı Fatma Kaplan Hürriyet de bölgeye gitti. İzmit Belediyesi ekibi ile gelen grupta yer alan bir kişi, İzmit Belediyesi Meclis Üyesi İbrahim Efe’yi ittirdi. Yere düşen Efe’nin yuvarlanması abartılı bulunup tepki çekti. İstifa etti AK’ Parti Kocaeli İl Başkanlığı, dün İbrahim Efe hakkında disiplin süreci başlattığını duyurmuştu. Bugün ise AK Parti İzmit Belediye Meclis Üyesi İbrahim Efe, görevinden ve partiden istifa ettiğini duyurdu. Efe sosyal medya hesaplarından yaptığı açıklamada, "Herkes sonuca baktı. Sebebi kimse sormadı olsun varsın sormasınlar. Arsızlık etmedim, yüzsüzlük etmedim, hırsızlık yapmadım. Sevgili dostlarımızın yüzünü yere düşürecek hiçbir işin içinde olmadım. Bölge parti etnik köken gözetmeksizin herkesin iyi ve kötü gününde her haline ve her şeyine rağmen zaman mefhumu gözetmeden her şartta hizmet ettim. Her zaman olduğu gibi vatandaşımıza hizmet adına gelişen bir olayda anlık öfke kontrolüne yenik düştüm, düşürüldüm. Sonrasında gelişen olaylar şahsıma özellikle ailemi hakikaten çok etkiledi. Bizimde insan olduğumuzu unutulduğu, hislerimiz duygularımızı hiçe sayıldığı, kamuoyunda bu denli linç girişiminin yapılması bizi derinden yaraladı. Yaşanan olaylar bizleri asla Yolumuzdan döndüremez kimseye kırgın ya da kızgın değilim ama süreçte duruş gösteren dost ve arkadaşlarımıza ayrıca teşekkür ederim. Ne kadar gariptir başka başka videoların yayınlandığı konular bile bu kadar gündem olmadı. Bu sebeple ailemin ve partimin daha fazla zarar görmemesi adına İzmit Belediyesi meclis üyeliğinden ve gönül verdiğim partimden istifa ediyorum" dedi.
İstanbul Türkiye’de konser verecek olan Kızılordu Korosu’na protesto Çoğulcu Demokrasi Partisi, Türkiye’de konserler verecek olan Kızılordu Korosu’nu protesto etti. Parti Genel Başkanı Faruk Arslandok, "Bu yas ve anma günlerine denk gelen tarihlerde, soykırım ve sürgünlerin uygulayıcısı Rus ordusunun korosuna böyle bir organizasyonun yapılmış olması utanç vericidir" dedi. Çoğulcu Demokrasi Partisi, Mayıs ayında Türkiye’de konserler verecek olan Rus Kızılordu Korosu’nu, Kırım Tatar ve Çerkez halklarının sürgün ve soykırım kurbanlarını andığı günlerde konser vereceği gerekçesiyle protesto eylemi düzenledi. Beyoğlu’nda düzenlenen eylemde ’Kanımızı içtiniz, hiç olmazsa yasımıza saygı gösterin’, ’Kafkasya ve Kırım Yas Tutarken Kızılordu Baykuşları Çatımızda Ötemez’ gibi yazıların olduğu dövizler ve pankartlar açılarak koro için tepki gösterildi. "Soykırım ve sürgünlerin uygulayıcısı Rus ordusunun korosuna böyle bir organizasyonun yapılmış olması utanç vericidir" Konuya ilişkin açıklama yapan Çoğulcu Demokrasi Partisi Genel Başkanı Faruk Arslandok, "Çerkes’ler ve Kırım tatarları Rus çarlığı tarafından anayurtları işgal edilmiş, Rus çarlığı ve Sovyet Rusya tarafından farklı zamanlarda soykırıma ve sürgüne uğratılmış iki halktır. Çerkes’ler Rus Çarlığı’nın anavatanlarını işgal girişimine karşı 101 yıl yurtlarını ve özgürlüklerini korumak için, bu orantısız güce karşı destansı bir özgürlük mücadelesi vermişlerdir. Bu mücadele sırasında Rus Çarlığı’nın devasa imparatorluk ordusu orantısız bir güçle, yurdunu ve özgürlüğünü savunan Çerkes halkına acımasız bir soykırım uygulamıştır. Bu yıl da, Çerkes’ler ve Kırım Tatarları, önceki yıllarda olduğu gibi Soykırım ve sürgün anmalarına hazırlanırken çok talihsiz bir gelişme gündeme gelmiştir. Rus Kızıl Ordu Korosu’nun tam da bu anma tarihlerine denk gelen bir organizasyonla, 14 - 25 Mayıs tarihleri arasında, ülkemizde bir dizi konser vereceği duyurulmuştur. Çerkes ve Kırım Tatarları için çok büyük anlamı olan bu yas ve anma günlerine denk gelen tarihlerde, soykırım ve sürgünlerin uygulayıcısı Rus ordusunun korosuna böyle bir organizasyonun yapılmış olması utanç vericidir" ifadelerini kullandı.