GÜNDEM - 30 Mart 2015 Pazartesi 11:49

MÜSİAD’dan Asırlık Çanakkale Ruhu programı

A
A
A
MÜSİAD’dan Asırlık Çanakkale Ruhu programı

MÜSİAD Düzce Şubesi tarafından Çanakkale Zaferi’nin 100. yıl dönümü dolayısıyla Asırlık Çanakkale Ruhu adlı bir program düzenlendi.

Düzce Ticaret ve Sanayi Odası’nda düzenlenen Asırlık Çanakkale Ruhu konulu programa konuşmacı olarak ise Eğitimci, Araştırmacı - Yazar Salim Dağ katıldı. Program Merkez Cami İmamı Selman Özban’ın Kur’an-ı Kerim tilavetiyle başladı ardından davetliler Saygı Duruşunda bulunarak İstiklal Marşı’nı okudu.

“ÇANAKKALE DESTANSI BİR ZAFER”
MÜSİAD Düzce Şubesi Başkanı İsmail Çakmak selamla konuşması yaptı. Çakmak, “Bazı olaylar ve dönüm noktaları toplum ve halk için çok önemlidir. Bugün, bizim için çok önemli olan Türk savaş tarihine altın harflerle yazılan18 Mart 1915 tarihinde kazanılan Çanakkale Zaferi’ni kutlamanın ve kutsal vatanımız için canlarını feda eden şehitlerimizi anmanın onurunu yaşamaktayız. 1915-1916 yılları arasında Osmanlı Devleti ve İtilaf Devletleri arasında yaşanan Çanakkale Savaşı, Osmanlı Devletinin son dönemleri ve Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşu anlamında büyük öneme sahip önemli bir zaferdir. Kurtuluş Savaşının mimarı olan, uyutulan ya da baskı altına alınan halkın şahlanmasını sağlayan Çanakkale Zaferi, büyük zorluklara ve eşitsizliklere rağmen destansı bir zaferle sonuçlanmıştır. Biz biliyoruz ki Çanakkale zaferini bir medeniyetin tüm unsurlarının tüm milletlerinin katılımıyla kazandık” dedi.

“VATANIMIZA SAHİP ÇIKACAĞIZ”
Çanakkale ruhunun sözlerle değil duygularla öğretilmesi gerektiğini söyleyen çakmak “Çanakkale’deki şehitlikte bulunan mezar taşlarına bakıldığında bütün Osmanlı coğrafyasından insanlarını görmekteyiz. Türk, Kürt, Arap, Laz, Çerkez, Boşnak milliyet duygusu kurmadan Çanakkale’de şehit olmuşlardır. Çanakkale ruhu budur, Çanakkale ruhunun sözlerle değil duygularla öğretilmesi gerekir. Çanakkale Zaferi gibi büyük bir mirasa sahip olan, bir millet, onunla ne kadar iftihar etse yeridir. Böyle bir iman ve ahlak destanı çıkarabilen bir toplum, en zor şartlarda bile daima toparlanıp dirilme kabiliyetine sahip demektir. Yakın zamana kadar Çanakkale’ye gereken değer verilmemekteydi. Bazı liselerde ve Askeri liselerde zorunlu olduğu için törenler düzenleniyordu. Ne zamanki Japonlar atom bombası atılan şehirlerine torunlarını götürmeye başladı ‘Bakın dedelerinize bunları yaptılar. Çalışın bu medeniyet bayrağını ileri taşıyın demeye başladılar’ bizde 15 yıl sonra uyanmaya başladık. Çocuklarımıza milli ülküleri anlatabileceğimiz, milli bilinci ortaya çıkarabileceğimiz ne var dediğimizde Çanakkale ön plana çıktı. Çanakkale Zaferi büyük bir coşku yanında aynı zamanda bilinçli bir şekilde kutlanmalı, şehitlerin ruhu yad edilmelidir. Vatan topraklarının ayakta kalabilmesi adına canlarını feda etmiş insanlarımız, her yıl olduğu gibi 100. yılda da unutulmamalıdır. Şehitlerin ruhunu şad etmek için bugün buraya kadar geldiğiniz için çok teşekkür ediyor, Çanakkale savaşının Türk tarihinde değil insanlık tarihinde de müstesna bir konu olduğunu en iyi anlatan şair Mehmet Akif Ersoy dediği gibi ‘Sahipsiz vatanın batması haktır, sen sahip olursan bu vatan batmayacaktır’ diyor. MÜSİAD ailesi olarak vatanımıza sahip çıkacağımızı bir kez daha tekrarlıyoruz” diye konuştu.

“ÇANAKKALE SAVAŞI, BÜTÜN SAVAŞLARA BENZEMEYEN DEĞİŞİK BİR SAVAŞTIR”
Çakmak’ın ardından Eğitimci, Araştırmacı-Yazar Salim Dağ sahneye çıktı. Çanakkale Savaşı’nın nasıl kazanıldığının gerçekten düşünülmesi ve yorumlanması gereken bir hadise olduğunu ifade eden Dağ şöyle konuştu: “Karşı düşman elindeki her türlü maddi imkana rağmen hiçbir imkanı olmayan Anadolu çocuklarının bu savaşı nasıl kazandıklarını en iyi Mustafa Kemal anlatıyor: ‘Bilenler Kur’an-ı Kerim okuyordu, bilmeyenler Kelime-i Şahadet getiriyordu. 3 dakika sonra öleceğini biliyordu ama sarsılma yok, endişe yok, korku yok. İnanın bana bu muhabereyi kazandıran bu yüksek ruhtu’ diyor. Bilemiyorum bundan daha güzel nasıl özetlenebilirdi. Çanakkale harbini inanarak, güvenerek ve tabii dini inançların öne çıktığını Kur’an ve Kelime-i Şahadet’ten anlıyoruz. Yoksa topla, tüfekle bunu başarmadık; zaten yoktu. Bu yönden Çanakkale Savaşı, bütün savaşlara benzemeyen değişik bir savaştır. O inananların güvenenlerin bayrak, vatan, toprak, ezan ve Kur’an için yaptığı ve başardığı bir savaştır.”

ANADOLU’NUN HER KÖŞESİNDEN GELİP SAVAŞTILAR
'Biz, Çanakkale’de bu necip milletin evlatları olarak Anadolu’nun her köşesinden gelip savaştık' diyen Salim Dağ; “O zaman hiçbiri diğerine 'sen Kürtsün, ben Gürcüyüm, sen Arapsın' demedi. Çanakkale bu milletin tarihi birliğinin kanla yazılmış bir vesikasıdır. Türk milleti Anadolu’nun bedelini 3 defa kanıyla ödemiştir. Bunlardan birincisi 1071’de, ikincisi 1299’da ve sonuncusu da 1914-1923 arasında olmuştur. Çanakkale bu milletin Anadolu’dan silinemeyeceğini göstermiştir'' dedi.
Salim Dağ, sunumuna kahramanlık hikayeleri ile devam etti. 276 kilogramlık top mermisini tek başına taşıyarak ateşleyen ve düşman donanmasının en büyük zırhlılarından Ocean adlı gemiyi tek vuruşta batıran meşhur kahraman Onbaşı Koca Seyit’in ömrü boyunca karşılaştığı onca zorluğa rağmen asla yaptığı kahramanlıkla övünmediğini söyledi ve “Bu davranış ancak Türk milletine mahsus bir alicenaplıktır. Bunu başkalarında görmek mümkün değildir” şeklinde konuştu.
Emekli öğretmen olduğunu belirten Dağ öz eleştiri de bulunarak, "Öğrencilerimize, Missisipi'yi, Nil Nehri'ni, Truva atını öğrettik. Ancak Çanakkale'yi tüm detayları ile öğretemedik. Bu bizim bir eksiğimizdir. Çocuklarımız Çanakkale'yi sadece bir savaş olarak görmemeli. Çanakkale, bir var oluş mücadelesinin yansıması olarak bilinmelidir" diye konuştu. Salim Dağ, Çanakkale Savaşının hala bitmediğini söyledi. Program büyük ilgi ile devam etti.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Kayseri Kadın kooperatifleri sayısı 43’e ulaştı Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Memduh Büyükkılıç ile Kayseri Valisi Gökmen Çiçek’in özel önem vererek gerek büyükşehir gerek valilik gerekse diğer kurum ve kuruluşların destek verdikleri Kayseri Kadın Kooperatifleri’nin sayısı 43’e ulaştı. Kayseri’de, kadın girişimcilerin gelişmesi, girişimlerinin desteklenerek kentte üretim ile ticaretin birer halkası haline gelmesi için kurularak yaygınlaştırılması sağlanan Kayseri Kadın Kooperatifleri, sayısını arttırıyor. Kayseri Valiliği koordinasyonunda başta Kayseri Büyükşehir Belediyesi olmak üzere kentteki kurum ve kuruluşlar tarafından da desteklenen Kayseri Kadın Kooperatifleri, hem sayısını hem de üretimlerini çoğaltıyor. Vali Gökmen Çiçek önderliğinde kurulan Kayseri Kadın Kooperatifleri Koordinasyon Merkezi’nde faaliyetlerini yürüten ve Başkan Dr. Memduh Büyükkılıç yönetimindeki Büyükşehir Belediyesi olmak üzere kurum kuruluşların destek verdiği Kayseri Kadın Kooperatifleri’nin sayısı başta 22 iken, aradan geçen yaklaşık 2 yıllık süreçte ortalama iki kat artış göstererek 43’e ulaştı. Büyükşehir Belediyesi ile Kayseri Valiliği iş birliğinde kadın girişimini desteklemek ve kadın istihdamını arttırmak amacıyla kurulan Kayseri Kadın Kooperatifleri, her geçen gün büyürken pek çok alanda da üretim gerçekleştiriyor. Gıdadan el işlerine, giyimden ev eşyasına kadar pek çok konuda kadın eli üretimde söz sahibi olurken, istihdam da gerçekleştirilmiş oluyor. Kayseri Valisi Gökmen Çiçek’in önderliğinde kurulan ve Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Memduh Büyükkılıç’ın talimatları doğrultusunda ise Büyükşehir Belediyesi tarafından kuruluşunda yer tahsisinden, malzeme, ekipman ve pazarlama desteğine, ürün desteğinden bütçe desteğine kadar önemli desteklerin sağlandığı Kayseri Kadın Kooperatifleri’nin üyeleri ise her fırsatta Vali Çiçek ve Başkan Büyükkılıç’a söz konusu irade ve desteklerinden dolayı teşekkürlerini iletiyor. Sayıları artan Kayseri Kadın Kooperatifleri, her geçen gün üretimini de arttırarak ürün yelpazesini genişletiyor.
Ankara Kanserle savaşta DNA rehberliği: "Tümörün DNA’sı belirleniyor, kişiye özel tedavi uygulanabiliyor" Sigara kullanımı, alkol, obezite ve hareketsiz yaşam tarzının kanserin en önemli nedenlerini oluşturduğunu belirten Medicana Sağlık Grubu Medikal Onkoloji Uzmanlarından Doç. Dr. Mehmet Metin Şeker, yeni gelişmelerle birlikte tümör DNA’larının belirlenebildiğini ve kişiye özel kanser tedavileri kapsamında hastaya uygun olan en doğru ilacın verilebildiğini söyledi. Tarihi milattan önce 2500’lü kadar dayanan kanser hastalığı, günümüzde dünyada ölüm nedenleri arasında ilk sıralarda yer alıyor. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre, her yıl dünya genelinde yaklaşık 10 milyon kişi kansere yakalanırken, yaklaşık 6 milyon kişi de kanser nedeniyle hayatını kaybediyor. En sık görülen kanser türleri arasında ise meme kanseri, akciğer kanseri, prostat kanseri ve kolorektal kanser yer alıyor. Dünya genelinde ölümlerin önde gelen nedenlerinden birinin kanser olduğunu açıklayan Medicana International Ankara Medikal Onkoloji Uzmanı Doç. Dr. Mehmet Metin Şeker, kanser nedenlerini ve geliştirilen yeni tedavi yöntemlerini anlattı. "Tek başına genetik nedenler tüm kanser hastalarının sadece yüzde 10’luk bir kısmını oluşturur" Kanserli hücrelerin oluşmasının birçok sebebi olduğunun altını çizen Doç. Dr. Mehmet Metin Şeker, genetik nedenlerin sanılanın aksine en sık sebeplerden birisi olmadığını söyledi. Doç. Dr. Şeker, “Tüm kanser hastalarının yaklaşık yüzde 90’ında sebepler sigara, alkol, fazla kilo (obezite), hareketsiz yaşam ve bazı enfeksiyonlardır. Tek başına genetik nedenler tüm kanser hastalarının sadece yüzde 10’luk bir kısmını oluşturur. Bu sebepleri düşününce kanserin yeni bir hastalık olmadığını, insanlık tarihi ile benzer bir tarihe sahip olacağını tahmin edebiliriz. Elbette ki saydığımız nedenlere bağlı olarak kanser sıklığı da zamanla artmaktadır” dedi. "Kanser hastalığının geçmişi milattan önce 2500’lere dayanıyor" Kanser hastalığının ve tedavisinin eldeki yazılı kanıtlara göre milattan önce 2500 yılına kadar uzandığını ifade eden Doç. Dr. Mehmet Metin Şeker, “19’uncu yüzyılın sonlarında anestezideki ve cerrahi yöntemlerdeki gelişmeler sayesinde daha başarılı kanser ameliyatları yapılmaya başlandı. Bu süreçte hastaların yaşam süreleri uzadı ancak birçok hastada ameliyat sonrası kanser yeniden oluştu. 20’nci yüzyılın başlarında ise radyoaktivitenin keşfi ile kanser tedavisinde yeni bir döneme geçildi ve radyoterapi kanser tedavisinde kullanılmaya başlandı. Bu sayede hastaların tedavi başarılarında artış sağlandı. O tarihten günümüze kadar radyoterapide de çok önemli gelişmeler yaşandı ve radyoterapinin kanserli bölgede çok daha etkin kullanımı sağlandı. Ayrıca gelişen teknolojik cihazlar ile radyoterapinin yan etkileri de çok ciddi düzeyde azaltıldı” diye konuştu. "Hedefe yönelik ilaçlar yaşam süresinin uzamasını sağladı" Kanser tedavisindeki esas gelişmenin ise kemoterapi ilaçların bulunması ile birlikte olduğunu ve artık günümüzde birçok kanser türlerinde ameliyat olmaksızın tam iyileşme sağlandığının görüldüğünü aktaran Doç. Dr. Şeker, konuşmasına şöyle devam etti: "Bu durum, ilaç araştırmalarının önünü açtı ve bu sayede birçok kanser türünde ve kanserin tüm evrelerinde etkili olan ilaçlar keşfedildi. 1990’lara kadar bulunan ilaçlar sadece kanserli hücrelere değil sağlıklı hücrelere de zarar veriyordu ve bulantı, kusma, saç dökülmesi, kan değerlerinde düşme gibi birçok yan etkiye sebep oluyordu. 2000’lerin başında yan etkileri çok daha az olan hedefe yönelik ilaçlar (akıllı ilaç) önce lenfoma, meme kanseri ve lösemilerde sonrasında ise tüm kanserlerde kullanılmaya başlandı. Hastaların yaşam sürelerinde çok ciddi uzamalar elde edildi ve o güne kadar ölümcül kabul edilen bu hastalıklar artık birer kronik hastalığa dönüşmeye başladı. O günden günümüze kadar kansere özgü yüzlerce hedef tespit edildi ve bu hedeflere yönelik ilaçlar geliştirildi." "İmmünoterapi kişinin bağışıklık sistemini çalıştırıyor" Kanser tedavisinde devrim niteliğinde olan immünoterapi tedavisinin son 14 yıldır kullanılmaya başlandığının altını çizen Doç. Dr. Mehmet Metin Şeker, "İmmünoterapi, kendisi doğrudan kansere saldırmayan, ancak kişinin bağışıklık sistemini çalıştıran ve bağışıklık hücrelerinin kanserli hücrelere saldırmasını sağlayan ilaçlardır. Bu keşif ile zaten hedefe yönelik ilaçlarla çok iyi noktalara gelen kanser tedavisi çok daha başarılı noktalara ulaştı" açıklamasını yaptı. "Tümör DNA’sı sayesinde hasta için en doğru ilaç belirlenebiliyor" Kanser tedavisinde gelinen son noktada ise insan DNA’sının daha iyi tanınması ve genetik testlerin daha ulaşılabilir hale gelmesiyle birlikte “Kişiye yönelik kanser tedavileri”nin mümkün hale gelmeye başladığına dikkati çeken Şeker, bu yöntemle hastaların tümör DNA’larının elde edilebildiğini vurguladı. Doç. Dr. Şeker, “Tümör DNA’ları elde edildikten sonra o kişiye faydalı olabilecek veya o kişiye fayda sağlamayacak ilaçlar tedavi öncesinde saptanabiliyor. Kişiye özgü kanser tedavileri, hastaların tedavilerinin daha etkili ve kişiselleştirilmiş olmasını sağlayabiliyor. Tümör DNA’sının kullanılmasıyla, hastaların tedaviye nasıl yanıt verebilecekleri daha önceden belirlenebilir, böylece gereksiz ilaç denemeleri ve yan etkilerin önlenmesi mümkün olabilirken, zaman ve maddi kayıpların da önüne geçilebilir. Bu yaklaşım, kanser tedavisinde önemli bir ilerleme olurken, hastalar için de umut verici bir gelecek sağlayabilir” dedi.