EKONOMİ - 06 Temmuz 2014 Pazar 09:40

Nejat Güllü: 'Tatlı yemeden hayat tatlanmaz

A
A
A
Nejat Güllü: 'Tatlı yemeden hayat tatlanmaz

Güllüoğlu Baklavaları’nın sahibi Nejat Güllü, Türkiye’nin ilk tescilli baklavasının dünden bugüne gelişim sürecini anlattı, baklavayla ilgili merak edilen soruları yanıtladı.

Sütlü Nuriye adının nasıl ortaya çıktığına değinen Güllü, bu efsane tatlının bir “ihtilal tatlısı” olduğunu söyledi.

Türkiye’nin ilk tescilli baklavalarını üreten Güllüoğlu ailesinin en büyük üyesi Nejat Güllü ile lezzeti kadar ismi ile ün yapmış ‘’Sütlü Nuriye’’nin nasıl ortaya çıktığından, kendisinin bir baklava ustası olma yolunda ilerlediği o günlere ve yurt dışında Türk yemek kültürünün bir parçası olan baklavaya olan bakış açısına kadar bir çok konu ile ilgili açıklamalar yaptı.

O SÖYLENTİYE YANIT VERDİ

Güllü, dedelerinin baklava yapımını öğrenmek için Suriye’ye gittiği, baklava yapmayı öğrendikten sonra Türkiye’de baklava yapmaya başladığı söylentisinin doğru olup olmadığına ilişkin, “Hayır, bu söylenti doğru değil. Dedemiz Hicaz’dan gelirken baklavanın yapılışını bir Arap’tan görüyor, bu doğrudur. Ancak Arapların yaptığı baklava bizimkinden oldukça farklı. O zamanlar orada yapılan baklava bildiğimiz şekildeki yufkanın içine ceviz konması ve şekerlenmesiyle yapılan baklavaymış. Bizim açtığımız baklava yufkasının kalınlığı milimetrenin onda biridir. Dedem Türkiye’ye geldiğinde baklavayı bugünkü haliyle yapmış ve daha sonra da bu iş bir sektör ve sanayi haline geldi. Şimdi bu hamurlar makine ile de açılıyor aslında ama bizim burada açılan baklava hamurları kesinlikle insan eliyle açılıyor. Çünkü baklava hamuru insan eliyle açılmalıdır, işin özü budur. Makinenin açtığı hamur ile insan eliyle açılan hamur birbirini tutmaz” diye konuştu.

GÜLLÜ SOY İSMİ NEREDEN GELİYOR ?

Soyadlarının büyük annelerinden geldiğini anlatan Güllü, ‘’Soy ismimiz büyük annemizden geliyor. Dedemiz vefat ettikten sonra baklavaları yapmaya büyük annemiz olan Güllü Hanım devam etmiş. Ancak hem baklavaları yapıp hem de satması zormuş. Büyük annemiz evde baklavaları açar, oğullarına da tepsi tepsi sattırırmış. Daha sonra baklavalar ünlendikçe tanınır olmuşuz ve Güllü’nün oğulları olarak anılmaya başlamışız. Soy Adı Kanunu’ndan sonra da bu lakap soy ismine dönüşmüş’’ dedi.

Nejat Güllü: 'Tatlı yemeden hayat tatlanmaz

RAMAZAN’DA TATLI YEMEK

Ramazan’da kilo almamak adına tatlıdan uzak durmayı çok anlamlı bulmadığını söyleyen Güllü, “Oruç tutarken bütün gün aç kalmış olmaktan dolayı elbette kan şekerimiz düşüyor ve tatlıya karşı talebimiz artıyor. Tatlı yemeden hayat tatlanmaz. Çok fazla olmamak kaydıyla normal ihtiyaç seviyesi ne ise yeteri kadar tatlı yemek her insan için faydalıdır. Zaten tatlının verdiği enerji kişinin vücudunu gün boyu dik tutmasına ve günü sağlıklı geçirmeye yöneliktir. Çünkü tüketilen tatlının içerisinde un, şeker, yağ, fıstık vardır ve bunlar da kişiye enerji veren besinlerdendir’’ diye konuştu.

Tatlının gerçek ham madde ile yapılmış olmasının ve bilinen yerlerden alınmasının önemine değinen Güllü, “Bazı üreticiler, ham maddenin pahalı olmasından dolayı kullanılması gereken gerçek ham maddenin dışında baklava ya da diğer tatlı çeşitlerinde bezelye, maydanoz ya da daha başka katkılar kullanıyorlar. Tatlı yapımında kullanılan yağın kalitesi yine çok önemli. Gün boyu aç kalıyorsunuz ve kaliteli olmayan bir yağla yapılmış baklavayı yediğinizde bu midenizi mahveder. Tüketilecek olan tatlıyı illa ki baklava olarak da düşünmemek lazım. Güllaç da Ramazan ayında çok sevilen tatlılar arasında. Baklavayı ağır bulan kişiler için güllaç da oldukça cazip bir seçenek. Ama tatlı tüketiminde önemli olan az ve öz yiyip, mideyi yormadan ertesi güne zinde başlamak. Kilo almamak adına tatlıdan uzak duruluyor ama tatlı yemeden de nasıl zinde kalınacak? Baklava söz konusu olduğunda bir porsiyonda 4 adet baklava vardır ve gün içerisinde bir porsiyon baklava tüketmenin kişiye bir zararı da yoktur. Bu dozda bir tatlı tüketimi vücudu zinde tutmaya yarar ve sağlıklı bir şekilde de ramazanı geçirirsiniz” ifadelerini kullandı.

BAKLAVA USTASI AMCASININ “TOKAT” HİKAYESİ

Bir baklava ustasının zorlu süreçlerin ardından yetiştiğini anlatan Güllü, zaman içerisinde eskiye oranla baklava ustasının yetiştirilmesindeki disiplin şekilleri çok değiştiğini söyledi. Güllü, ‘’Kendisi bir baklava ustası olan büyük amcam yetiştirilme sürecinde, o günkü başarısını ya da başarısızlığını akşam eve gittiğinde annesine ’bugün on tokat yedim’ ya da ‘bugün hiç tokat yemedim’ diye özetlermiş. Yani ustalar küçük yaştan alıp, iş öğrettikleri çıraklarını disipline etmek için dayağı da kullanırlarmış. Mesela büyük amcam ustasından çok dayak yemiştir ama babam onun onda birini, ben ise babamın yediği dayağın onda birini yiyerek öğrendim bu işi. Günümüzde dayakla terbiye etme gibi bir sistem tabii ki kalmadı. Günümüzde ise baklava ustalığını öğrenme süreçlerinde disiplin, artık ceza ya da ödülle sağlanıyor. Oysa ki ben pazı açmayı öğrenirken elime iki defa merdane ile vurulmuştu ya da merdane kullanmayı öğrenirken amcam beceremediğimde tokatla terbiye etmişti’’ dedi.

Nejat Güllü: 'Tatlı yemeden hayat tatlanmaz

“İLLE DE SEVMEK GEREK”

 Tüm bu sert disiplin şeklinin çırağın yaptığı işe dikkatini toplaması için yapıldığını ve kendilerinin de korkudan kaynaklanan bir dikkatle işi öğrendiklerini belirten Güllü, ‘’Ama işin aslı korkuyla bir yere varılamayacağıdır. Önemli olan yaptığınız mesleği sevmenizdir. Bir işte başarılı olmanın sırrı ya o işe âşık ya da muhtaç olmanızdır. Bizler bu işi öğrenirken hem bu işe muhtaçtık, hem de âşıktık. Çünkü, bu iş bize dedemizin de dedesinden miras ve artık bizim kanımızda ruhumuza işlemiş durumda. Ben de bir baklava ustası olarak kendi oğlumu yetiştirdim ve belki o da oğlunu yetiştirir’’ ifadelerini kaydetti.

EN AZ 3 YIL

Baklava ustasını yetişmesi oldukça uzun ve zor bir süreç olduğunun altını çizen Güllü, ‘’ Hamurun yoğrulması, yufkanın açılması, tepsinin döşenmesi, kaymağını ayarlamak, fıstığını atmak, baklavanın çeşitli kesilme şekillerini ve daha pek çok ayrıntıyı öğrenmek için dikkatli ve kuvvetli olmak gerekir. Baklavanın yapımında tüm ön işlemler bittikten sonra fırınlanması ise çok daha farklı bir iştir. Baklava yapımında en büyük ustalık ise baklava fırından çıktıktan sonra şekerini vermektedir. Havanın nemine, baklava hamurunun inceliği ya da kalınlığına hatta mevsime göre baklavaya şeker verilir. Bunların öğrenilme süreci oldukça zorludur ve dikkat gerektirir. Bir baklava ustasının yetişme süresi eğer öğrenen kişi çok zeki ve azimliyse en az üç yıldır’’ dedi.

Baklava ustası yetiştirme sistemlerinin esas olarak, 16 ya da 17 yaşındaki bir genci çırak olarak almak ve o genç askerlik çağına gelinceye kadar tüm işlemleri yavaş yavaş öğretmek üzerine kurulu olduğunu dile getiren Güllü, ‘’Bu genç askere gitmeden önce harçlığını alırken ustalığını tebrik edebiliyorsak, bizim için gurur kaynağıdır. Ağaç yaşken eğilir. Usta adayını yetiştirirken ona kızabilirsiniz de. Ama küçük yaştaki birine kızmak ya da onu cezalandırmakla 30 yaşına gelmiş bir gence bunu yapmak arasında fark vardır. Bu yüzden usta adaylarının küçük yaşta olmaları tercih edilir. Bu iş bir zanaattır, bir altın bileziktir. Bugün bir baklava ustası her nereye giderse gitsin en az 2.500 ile 3.00 TL arasında maaşla işe başlar. Kendilerini geliştirip çok daha iyi usta olurlarsa çok daha iyi maaş alırlar ve yurt dışında çalışacaklar ise dolar üzerinden maaş alırlar’’ diye konuştu.

İHTİLAL TATLISI “SÜTLÜ NURİYE”

Adıyla da lezzetiyle de dikkatleri üzerine çeken Sütlü Nuriye’den de bahseden Güllü, bu tatlının aslında bir ihtilal tatlısı olduğunu söyledi. Güllü, ‘’Sütlü Nuriye’ye ihtilal tatlısı diyebiliriz. 1980 yılında gerçekleşen ihtilal ile birlikte belediyeler askeriye tarafından yönetilmeye başlandı. O süreç içerisinde bir paşa bir gün baklava satın almış ve baklavanın satıldığı fiyatı oldukça fazla bulmuş. Daha sonra söz konusu paşa, o dönem içerisinde bizim semtimizde vazife yapan İsmail Hakkı Akansel Paşa’ya baklavanın çok yüksek bir fiyata satıldığına dair şikayette bulunmuş. İsmail Hakkı Akansel Paşa’da oldukça sert bir yöneticiydi. Bu şikayetin sonrasında, Ramazan Bayramı’ndan iki gün önce baklavanın satış fiyatının üst sınırına dair bir yazı geldi. Bu yazının ardından o zamanın birimiyle 450 bin liraya satılan baklavanın fiyatı 340 bin liraya düşürüldü. Bu fiyat tabii ki bizim maliyetlerimizin de altında bir fiyattı. Bu durumu anlatmak için gittiğimiz tüm kapılar ise kapalıydı. Daha sonra da satışlarımız istenilen fiyata uygunluk göstermediği için dükkânımız kapatıldı. İlginç olan ise bize kapatma cezasını veren kişi babamın da Gaziantep’ten sınıf arkadaşı olan İktisadi Mürakaba Daire Başkanı Müslüm Çelikhan idi. Çelikhan, gözleri dolarak ceza yazdı ve kapatma cezası verdi. Baklava yapmaya devam edip, üretimi durdurmamamız gerekiyordu. Ancak bize verilen fiyata göre baklava yaparsak, maliyeti kurtarmak adına malzemede düzenlemeler yapmamız gerekiyordu. Bu da kaliteyi çok düşürmemiz anlamına geliyor. Bu yöntem mesleğimize ihanet olur diye 1 yıl 10 gün boyunca baklava yapımını durdurduk’’ diyerek süreci özetledi.

SÜTLÜ NURİYE ADI NASIL ORTAYA ÇIKTI ?

Baklava satışı konusunda yaşadıkları sıkıntılar gündeme gelince, daha önce sıcak bakmadığı fındıklı baklava yapmayı düşünmeye başladığını kaydeden Nejat Güllü, ”Çünkü fındığın fiyatı, fıstığın neredeyse yarı fiyatınaydı. Baklavayı fındıkla yapmaya karar verdik. Daha sonra fındıkla yaptığımız baklavaya bir de süt ekledik ve daha önce 5 kilogram olan baklava tepsilerimiz, sütle birlikte 6 kilogram ağırlığına ulaştı. Böylece maliyeti düşürmüş olduk. Ama isim konusunda bir kafamız karışıktı. Bu yeni baklava çeşidinin ilginç bir ismi olsun istedik ve ismini Sütlü Nuriye koyduk. Baklavanın isminin nereden geldiği çok merak edildi ama bu ismin hiçbir anlamı, hiçbir hikayesi yoktu. Bizim esas amacımız bu tatlıyı insanlara sevdirebilmekti. Sütlü Nuriye’yi herkes çok sevdi ve yapıldığı günden bu güne, 30 yılı aşkın zamandır hala tercih edilen bir tatlı. Ancak bu tatlıyı sadece babama sevdirememiştim. Rahmetli oluncaya kadar da bu tatlıyı yemedi. Bu tatlı, ihtilal döneminde bizim bir yılı aşkın bir süre ayakta kalmamızı sağladı. O dönemlerde günde 70-80 tepsi Sütlü Nuriye sattığımı hatırlıyorum. İnsanlar bize inandığı için yurt dışına çıkarken bile, ‘’siz ne yapıyorsanız güzeldir, doğrudur’’ deyip, gittikleri yerlere de götürdüler’’ dedi.

ZEYTİNYAĞIYLA BAKLAVA OLUR MU?

Güllü, hafif olsun diye zeytinyağıyla ya da başka yağlarla yapılan baklavalar ile ilgili ne düşündüğü sorusuna ise, ’’Doğruluk ve yanlışlığın ötesinde baklava yapımında olmazsa olmaz malzemelerden bahsetmek lazım. Mesela olmazsa olmaz malzemelerden birincisi Antep fıstığı, ikincisi de Şanlıurfa’nın sade yağıdır. Bu yağ hayvansal bir yağdır. Şanlıurfa’nın dağlarındaki o bitkileri yiyerek yetişen hayvanın sütünden elde edilir bu yağ. Ancak bu yağın da taze olarak kullanılması şarttır. Bazen baklavanın fiyatını düşürmek için de sade yağ dışında yağların kullanıldığını biliyorum. Ancak baklavaya asıl lezzetini veren, onu eşsiz kılan malzemeleri içerisinden çıkartırsanız, yediğiniz şey yine bir tatlı olur ama gerçek manasıyla baklava olmaz’’ diye cevap verdi.

Nejat Güllü: 'Tatlı yemeden hayat tatlanmaz

YURT DIŞINDA DA YOĞUN İLGİ

Yurt dışında da şubeleri olan Güllüoğlu Baklavaları’nın bulundukları ülkelerde çok sevildiğini söyleyen Nejat Güllü, ‘’ Öncelikle yurt dışına çıkmış bir gurbetçi, ilk olarak memleketinin yemeklerini özler. Çok fazla talep olduğu için Amerika’da öncelikle bir şube açmıştık ama, New York’ta şimdi 5 adet şubemiz var. Bunun haricinde Avrupa’da şubelerimiz var. Arabistan şubemiz de açılmış durumda ve inşallah yakın zamanda Çin’de de bir şubemiz olacak. Kuveyt ile de görüşmelerimiz devam ediyor’’ ifadelerini kullandı.

FARKI NE ?

Yabancıların baklava ile aralarının nasıl olduğu sorusunu yanıtlayan Güllü, ‘’Arabistan için konuşacak olursak, onlar çok sevdiler ve Avrupa da aynı şekilde… Hatta Amerika’da Brooklyn Belediye Başkanı Marty Markowitz şubemizi ziyaret etmiş, baklava yemiş ve çok beğenmiş. Mr. Markowitz daha sonra yeniden şubemize uğramış, yeniden baklava yemiş derken beğeniler de katlanarak büyümüş. Bu durumdan Türkiye’de bizim haberimiz biraz geç oldu tabii ama sonra kendisiyle bir araya geldik ve orada hizmetlerimizden ötürü bir takdirname aldık. Hatta daha sonra Mr. Markowitz ülkemizi ve Sayın Kadir Topbaş’ı ziyaret etti. Bu ziyaretin ardından da İstanbul ve Brooklyn kardeş şehir oldu. Yani aslında baklava aracılığıyla bir kültür ve dostluk köprüsü kurulmasına aracılık etmiş olduk’’ dedi. 

PENBE KOÇ

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Kocaeli Kocaeli İtfaiyesi, AFAD’ın en üst düzey arama kurtarma akreditasyonunu aldı Kocaeli Büyükşehir Belediyesi İtfaiyesi, kapsamlı hazırlık ve tatbikatların ardından AFAD’ın ağır seviye arama kurtarma akreditasyonunu kazanarak afetlere karşı tam donanımlı hale geldi. Kocaeli Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Dairesi Başkanlığı, uzun süreli hazırlıklar ve kapsamlı saha çalışmaları sonucunda AFAD’ın uluslararası standartlardaki en zor seviyesi olan "Kentsel Arama Kurtarma Ağır Seviye Ekip" Akreditasyon sınavını başarıyla tamamladı. Bu kapsamda büyükşehir itfaiyesi, zorlu süreci tamamlayarak iki ayrı enkaz alanında 10 gün boyunca kesintisiz görev yapabilme kapasitesine sahip ağır seviye akredite ekipler arasına girdi. AFAD standartlarında en üst yeterlilik seviyesi AFAD’ın uluslararası akreditasyon kuralları doğrultusunda oluşturduğu sistem kapsamında, Türkiye genelindeki arama kurtarma ekipleri ortak bir operasyon dili ve koordinasyon anlayışıyla sınava tabi tutuluyor. Ekipler; hafif, orta ve ağır olmak üzere üç seviyede sınıflandırılırken, ağır seviye akreditasyon arama kurtarma alanında ulaşılabilecek en üst yeterlilik olarak kabul ediliyor. Bu kapsamda büyükşehir itfaiyesi, bu zorlu akreditasyon testine katılarak, yetkinliğini ve başarısını bir üst seviyeye taşıdı. Tüm birimler sürece tam destek verdi Akreditasyon sürecinde büyükşehir belediyesinin ilgili tüm birimleri koordinasyon içerisinde görev aldı. Buna göre Afet İşleri ve Risk Yönetimi Dairesi Başkanlığı, Sağlık ve Sosyal Hizmetler Dairesi Başkanlığı, Yol Yapım Bakım ve Onarım Dairesi Başkanlığı, Park ve Bahçeler Dairesi Başkanlığı, Basın Yayın ve Halkla İlişkiler Dairesi Başkanlığı, Destek Hizmetleri Dairesi Başkanlığı ve Antikkapı Hızır 41 ekipleri süreç boyunca tüm imkanları ile destek verdi. Ana kamp alanı kuruldu Akreditasyon kapsamında oluşturulan ana kamp alanında ekiplerin tüm ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde kapsamlı bir kamp altyapısı kuruldu. Ana kamp alanında; yönetim ve haberleşme çadırları, sanitasyon ve arındırma alanları, banyo ve tuvaletler, 120 kişilik barınma alanı, yemekhane ve dinlenme alanları, arama kurtarma köpeği alanı ve köpek tedavi ünitesi, sağlık alanı ve bulaşıcı hastalık izolasyon bölgesi ve çay ocağı yer aldı. Gerçeği aratmayan zorlu saha uygulamaları Sahada gerçekleştirilen uygulamalarda ekiplerin teknik kapasitesi ve koordinasyon kabiliyeti test edildi. Gerçeği aratmayan zorlu saha çalışmaları kapsamında; 5 tonluk enkaz kütleleri domuz damı yöntemiyle kaldırılarak vinçle taşındı. Beton, çelik ve ahşap elemanları kesim yapılarak kontrollü şekilde ayrıldı. Oksijen-asetilen ile sıcak kesim uygulamaları yapıldı. İple erişim teknikleri kullanılarak yatay ve dikey kazazede tahliyeleri gerçekleştirildi. Temiz ve kirli çalışma yöntemleriyle beton kütlelerde enkaza giriş boşlukları 60x60 ölçülerinde açıldı. Güvenli çalışma için ahşap tahkimat ve destekleme yöntemleri uygulandı. Yaslama, kapı, pencere ve eğik tavan tahkimatları ile t-spot tahkimat uygulamaları başarıyla tamamlandı. Tüm bu zorlu aşamaları başarıyla tamamlayan ekipler AFAD’ın en üst yeterlilik seviyesine ulaştı. Büyükşehir afetlere karşı güçlü ve hazır Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’nin tüm birimlerinin birbirleriyle koordine şekilde yürüttüğü bu süreç, Kocaeli’nin ağır seviye arama kurtarma kapasitesini güçlendirirken, afetlere karşı kurumsal hazırlık ve müdahale seviyesini en üst noktaya taşıdı. Türkiye’de afetlere karşı güçlü ve her daim hazır bir kent olarak bilinen Kocaeli, büyükşehir ekipleri sayesinde bu niteliğini bir kez daha ortaya koydu.
İstanbul İleri yaş grubuna uygulamalı spor aktivitesi Yakın Doğu Üniversitesi ile Yaşlı Hakları ve Ruh Sağlığı Derneği iş birliğiyle düzenlenen etkinlikte, egzersizin sağlıklı yaş alma sürecindeki kritik rolü bilimsel veriler ve uygulamalı çalışmalarla ele alındı. Sağlıklı yaş alma sürecine bütüncül bir bakış sunmak amacıyla düzenlenen "Sağlıklı Yaş Alma Yolculuğunda Egzersiz" etkinliği, Yakın Doğu Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi ile Yaşlı Hakları ve Ruh Sağlığı Derneği iş birliğinde, Lefkoşa Türk Belediyesi ev sahipliğinde Merkez Lefkoşa’da gerçekleştirildi. Akademisyenler ve uzmanların katılımıyla düzenlenen etkinlikte, egzersizin yaşlanma sürecindeki önemi teorik bilgiler ve uygulamalı çalışmalar eşliğinde ele alındı. Egzersiz yaşlanma sürecini yavaşlatıyor Etkinlik, Yakın Doğu Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Adile Öniz Özgören ile Yaşlı Hakları ve Ruh Sağlığı Derneği Başkanı Prof. Dr. Hatice Jenkins’in açılış konuşmalarıyla başladı. Konuşmalarda, artan yaşlı nüfusla birlikte sağlıklı yaş alma kavramının giderek daha fazla önem kazandığı vurgulandı. Prof. Dr. Adile Öniz Özgören, sağlıklı yaş almanın yalnızca fiziksel değil, zihinsel ve sosyal boyutları da kapsadığını belirterek "Sağlıklı yaş almak; bedeni, zihni ve ruhu birlikte koruyabilmekten geçer. Doğru yaklaşımlar benimsendiğinde ileri yaşlar daha üretken ve anlamlı bir yaşam dönemine dönüşebilir" dedi. Beslenmenin sağlıklı yaş alma sürecindeki rolüne de değinen Prof. Dr. Özgören, dengeli ve bilinçli beslenmenin kronik hastalık riskini azaltmada belirleyici olduğunu vurguladı. Akdeniz diyetinin yaşlılık döneminde en uygun beslenme modellerinden biri olduğunu ifade eden Özgören, düzenli ve basit egzersizlerin kas-iskelet sistemi sağlığını koruduğunu ve yaşam kalitesini artırdığını söyledi. Kas gücü bağımsız yaşamın anahtarı İnsan ömrünün uzadığını ancak bu uzamanın büyük ölçüde yaşlılık döneminde gerçekleştiğini belirten Prof. Dr. Hatice Jenkins, bu sürecin sağlıklı geçirilmesinin bilinçli tercihlere bağlı olduğunu ifade etti. Prof. Dr. Hatice Jenkins, "Ne kadar yaşadığımızdan çok, uzayan bu yılları nasıl yaşadığımız önemlidir. Yaş aldıkça kaslarımızı nasıl çalıştıracağımızı bilmek hayati önem taşıyor. Kas gücünün korunması, bireyin bağımsızlığını ve yaşam kalitesini doğrudan etkiler" diye konuştu. Son 30 yılda insan ömrünün ortalama 10 yıl uzadığına dikkat çeken Jenkins, gerçekleştirilen etkinliğin temel amacının, bireylerin yaşlanma sürecini daha sağlıklı ve aktif geçirebilmeleri konusunda farkındalık oluşturmak olduğunu belirtti. Teorik bilgiler uygulamayla desteklendi Etkinlik kapsamında, Kıbrıs Türk Fizyoterapistler Derneği Genel Sekreteri ve Yakın Doğu Üniversitesi öğretim üyesi Uzm. Fzt. Yelda Kıngır, "Kas-iskelet sistemi yaşa bağlı emekli olur mu?" başlıklı sunumunda, yaşlanmayla birlikte kas ve iskelet sisteminde meydana gelen fizyolojik değişimleri bilimsel veriler ışığında değerlendirdi. Kıngır, düzenli ve doğru egzersizin hareketsizliğin olumsuz etkilerini azalttığını ve fonksiyonel bağımsızlığın korunmasında kritik rol oynadığını vurguladı. Etkinliğin uygulamalı bölümünde ise Yakın Doğu Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Bölümü Öğretim Üyesi Fzt. Nima Jabri, "Aktif Yaş Almada Egzersiz" başlığı altında katılımcılarla birlikte grup egzersizleri gerçekleştirdi. Jabri, ileri yaş bireyler için güvenli ve etkili egzersizlerin nasıl planlanması gerektiğini uygulamalı olarak gösterdi.
Düzce Düzce itfaiyesi 700 yangına müdahale etti Düzce Belediyesi İtfaiye Müdürlüğü 2025 yılı boyunca bildirilen 1700 ihbarın 857 adedi için ekip yönlendirdi, 700 yangına müdahale etti. İtfaiye Müdürlüğü bir yıl boyunca yürüttüğü çalışmaların içeriği hakkında bilgi verdi. Ekipler toplamda bin 700 çağrıyı yanıtladı. Acil durumlara müdahale süreci kapsamında toplam 857 yangın ihbarına ekip yönlendirilirken bu ihbarlardan bina, atölye, motorlu araç, depo ile ormanlık alandan oluşan 696 adedi fiilen söndürüldü. Ayrıca 2025 yılı boyunca toplam 540 insan ve hayvan kurtarma çalışması, 90 trafik kazası ihbarında 58 adet kurtarma çalışması yapıldı. Yine evrak çalışmaları kapsamında müdürlük tarafından bin 200 adet yangına uygunluk ruhsatı düzenlendi. Bunların yanı sıra 180 kez su tahliye çalışması ve 61 adet baca temizleme denetimi gerçekleştirildi. 116 kez tatbikat ve eğitim düzenlendi Acil durumlara müdahale kapasitesinin artırılması ve vatandaşların bilinçlendirilmesi amacıyla yoğun bir eğitim süreci planlayan Düzce İtfaiyesi 2025 yılı boyunca 116 kez tatbikat ve eğitim organize etti. İtfaiye’nin görevlerinin öğrenilmesi, ekipmanlarının tanıtılması amacıyla yürütülen eğitimler kapsamında 4 bin kişiye birebir teorik ve pratik eğitim programı düzenlenerek sertifika verildi. Dış görevlerde Düzce farkı Özellikle yaz aylarında yoğun şekilde meydana gelen orman yangınlarına müdahale için de dış görevlere katılan Düzce İtfaiyesi 2025 yılı boyunca toplam 22 ekip ile dış görev çağrılarına yanıt verdi, müdahale çalışmalarına destek oldu.