GÜNDEM - 28 Kasım 2014 Cuma 18:34

Papa ve Görmez'den ortak basın toplantısı

A
A
A
Papa ve Görmez'den ortak basın toplantısı

Türkiye’ye gelen Vatikan Devlet Başkanı Papa Francis, Diyanet İşleri Başkanlığını ziyaret etti. Ziyaretin ardından Francis ile Diyanet İşleri Başkanı Görmez ortak basın toplantısı düzenlediler.

Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, “Bu coğrafya dün olduğu gibi bugün de farklı dillere, dinlere, mezheplere ve anlayışlara ev sahipliği yaparak insani değerlerin egemen olduğu hak, hukuk ve adalet çerçevesinde herkesin barış içinde yaşadığı bir medeniyeti temsil eder” dedi.
Türkiye’ye gelen Vatikan Devlet Başkanı Papa Francis, Diyanet İşleri Başkanlığını ziyaret etti. Ziyaretin ardından Francis ile Diyanet İşleri Başkanı Görmez ortak basın toplantısı düzenlediler. Diyanet İşleri Başkanı Görmez, “İnsanlığı karanlıklardan aydınlığa çıkaran, Allah’ın kutlu elçilerine Hazreti Adem’e, Hazreti Nuh’a, Hazreti İbrahim’e, Hazreti Musa’ya, Hasreti İsa’ya ve ‘Biz Peygamberler arasında ayrım yapmayız’ ayetini bir miraç hediyesi olarak insanlığa getiren sevgili Peygamberimiz Muhammed Mustafa’ya salat ve selam olsun. Dünyadaki tüm Müslüman kardeşlerinin hizmetinde olan Diyanet İşleri Başkanlığı’na hoş geldiniz” ifadelerini kullandı.

PAPA'DAN 'DİYALOG' VURGUSU
Vatikan Devlet Başkanı Papa Francis, “Dini dayanak arayan şiddet, daha büyük bir yargıyı hak etmektedir, mahkum edilmelidir. Uygun çözümler bulmak üzere ortak çalışmaların izlenmesi gerekir. Bunun herkesin işbirliğimi gerektirdiği kaçınılmazdır” dedi.

Papa Francis, Diyanet İşleri Başkanlığı’nda Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez ile görüştü. Görüşmenin ardından düzenlenen ortak basın toplantısında dini önderler arasındaki diyalogların önemine dikkat çeken Francis, bunların ilgili cemaatlere açık mesaj verdiğini ve farklılıklara rağmen dostluğun mümkün olduğunu ortaya koyduğunu gösterdiğini ifade etti. Papa Francis, "Bu dostluk kendi içinde bir değer taşımasından öte bugün olduğu gibi kriz dönemlerinde özel bir anlam ve büyük bir önem kazanır. Bu krizler dünyanın belli bölgelerinde olmakla birlikte bütün halklar tarafından ıstırabı hissedilmektedir. Kurbanlar ve yıkım, milletler ve dinler arasında gerilim, açlık ve yoksulluk yaratan savaşlarla karşı karşıyayız. Milyonlarca insan bunlardan etkileniyor. Doğayı, havayı, suyu ve toprağı mahvediyorlar" ifadelerini kullandı.

Ortadoğu’daki Irak ve Suriye’deki durumun trajik olarak tanımlayan Papa Francis, şunları kaydetti:

"Çatışmalardan dolayı herkes adı çekmekte ve insani durumda dehşet vermektedir. Bebekler, acılar içinde anneler, yaşlılar, göçmek zorunda kalmaktadır. Sığınmacıları, her türlü şiddeti kaydediyorum. Bunların yanı sıra aşırı ve kökten bir grup sebebiyle dinsel kimliklerinden dolayı insanlık dışı şiddete maruz kalmış ve hala bu şiddetin içinde acı çeken toplulukların durumu da özel bir kaygı kaynağıdır. Bu topluluklar özellikle Hristiyan ve Yezid’i olmakla beraber bir yer bundan ibaret değildir, evlerinden barklarından kovuldular, havyarlarını ve imanlarını inkar etmemek için her şeyi terk ettiler. Şiddet kutsal binaları, anıtları, dinsel simgeleri, kültür mirasını yok etti."

Dinsel otoriteler olarak her türlü şiddeti kınamak zorunda olduklarını söyleyen Francis, "İnsan hayatı yaradan Allah’ın armağanıdır, kutsal bir niteliği vardır. Dini dayanak arayan şiddet, daha büyük bir yargıyı hak etmektedir, mahkum edilmelidir. Uygun çözümler bulmak üzere ortak çalışmaların izlenmesi gerekir. Bunun herkesin işbirliğini gerektirdiği kaçınılmazdır. Hükümet yetkilileri, dini önderler, sivil toplum temsilcileri bütün bay ve bayanlar, kendi geleneklerinde var olan değerlerle eşsiz bir katkıda bulunabilirler. Bizler, Müslümanlar ve Hristiyanlar olarak paha biçilmez hazinelerin, ruhani hazinelerin emanetçisiyiz. Kendi geleneklerimize göre yaşasak da, bunlar arasındaki öğelerimizi biliyoruz” diye konuştu.

Francis şunları kaydetti:

“Ruhani ortaklığı tanımanın ve geliştirmenin dinler arası diyalog aracılığıyla ve toplum hayatında ahlaki değerleri, barışı ve özgürlüğü savunmaya ve teşvik etmeye yardım eder. İnsan varlığının kutsallığının her iki tarafça da tanınması, en çok acı çekenler nezdinde ortak merhamet, dayanışma, yardımlaşma gerektirir. Bu bağlamda, çatışmaların etkisindeki ülkelerden kaçan yüz binlerce insanlara yönelik yaptıklarından dolayı Müslüman ve Hristiyan bütün Türk halkına duyduğum takdiri ifade etmek isterim. 2 milyon kişi. Bu başkalarına hizmet için nasıl çalışılacağına somut bir örnektir, cesaret ve destek için örnektir.”

GÖRMEZ'İN KONUŞMASINDAN SATIR BAŞLARI

“HİÇ KİMSENİN DİLİNDEN, IRKINDAN, DİNİNDEN, MEZHEBİNDEN VE DÜŞÜNCESİNDEN DOLAYI HAK MAHRUMİYETLERİ YAŞAMASINI ASLA KABUL ETMEZ”
“Bu coğrafya dün olduğu gibi bugün de farklı dillere, dinlere, mezheplere ve anlayışlara ev sahipliği yaparak insani değerlerin egemen olduğu hak, hukuk ve adalet çerçevesinde herkesin barış içinde yaşadığı bir medeniyeti temsil eder” diyen Görmez, “Bu medeniyet herkesin aklını, dinini, canını, malını ve mezhebini mukaddes ve aziz kabul eder. İnsanın hak ve onurunu her şeyin üzerinde tutar. Hiç kimsenin dilinden, ırkından, dininden, mezhebinden ve düşüncesinden dolayı hak mahrumiyetleri yaşamasını asla kabul etmez. Bütün ilahi dinlerin mensuplarını tarih boyunca hiçbir ayrıma maruz bırakmadan birlikte yaşatan ülkemizde farklılıkların kolayca ötekileştirilmek istendiği ve korku duvarlarının örüldüğü bugünün dünyasında Katolik dünyasının ruhani liderini Diyanet İşleri Başkanlığımız da ağırlamanın kendiliğinden özel bir anlam taşıdığı muhakkaktır” şeklinde konuştu.

“HANGİ DİNE MENSUP OLURSA OLSUN HER VİCDAN SAHİBİ İNSANLIĞIN SÜRÜKLENDİĞİ BUNALIM VE KARGAŞALAR KARŞISINDA EMANETİ GÖZETEMEMENİN AĞIR YÜKÜ ALTINDA KALMIŞTIR”
Görmez, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Hangi dine mensup olursa olsun her vicdan sahibi insanlığın sürüklendiği bunalım ve kargaşalar karşısında emaneti gözetememenin ağır yükü altında kalmıştır. Rabbimizi unutarak onu yok sayarak konuşanlar kadar, onun adına konuşanlar Tanrı edasına bürünenler, onu kah kelimelere boğarak hapsedenler, kah konuşulması gereken yerde susanlar, hep birlikte bu cürüme ortak olmuşlardır.”

“İNSAN İNSANA MUHTAÇTIR VE İNSAN İNSANA EMANETTİR. İNSAN İNSANIN KURDU DEĞİL, YURDUDUR”
Dünyanın bugün açlığın sefaletin ve adaletsizliğin katlanarak büyüyen hukuk ihlallerinin insan haysiyetini ayaklar altına alan ve kadın çocuk ticareti dahil kirli ticaretlerin, tahammül edilemez boyutlara ulaşan çatışma, terör, katliam, savaş ve insanlık suçlarının pençesinde olduğunu bildiren Görmez, “Bütün bunlar olup dururken hangi insaf sahibi yürek masum olduğunu iddia edebilir. Hangi dine mensup olursa olsun kim bu vahim tabloda payı bulunmadığını iddia edebilir. Aslında modern zamanların esas felaketi, küreselleşmiş çıkarların halkları madde perest, despotizmlere ve tiranlıklara mahkum etmesidir. Her biri insanlığa bahsedilmiş ilahi nimetler olan doğal kaynaklarımız, ihtiras sahiplerinin elinde nice masum insanın hayatına mal olmaktadır. Günümüzde Suriye’de, Irak’ta, Afganistan’da, Arakan’da, Nijerya’da, Orta Afrika’da, Somali’de Müslüman toplumların tüm birikimleri hunharca yok ediliyor ve kaynaklarının sömürülmesi gözlerden gizleniyor. Özellikle Müslüman coğrafyalarda bir şiddet ve vahşet sarmalı insanlığı ayaklar altına almakta. Bu coğrafyalarda Müslüman olsun, Hıristiyan olsun başka dinden olsun herkes büyük acılar yaşamaktadır. Bir barış çağrısı olan İslam’ın mesajına tamamen aykırı bir yola saparak şiddet ve vahşet yayanlar kendilerini nasıl adlandırırlarsa adlandırsınlar Allah’a isyan halindedirler. İnsan insana muhtaçtır ve insan insana emanettir. İnsan insanın kurdu değil, yurdudur. Bu emanete sahip çıkmamak kabul edilemez bir aşırılık ve tuğyandır. Müslümanlar olarak böylesine bir aşırılığı ve kıyımı şiddetle reddediyoruz” dedi.

“SON GÜNLERDE FİLİSTİN’DE BARIŞ UMUTLARINI SÖNDÜREN GELİŞMELER YAŞANIYOR”
“Son günlerde Filistin’de barış umutlarını söndüren gelişmeler yaşanıyor” ifadesini kullanan Görmez, şunları kaydetti:
“Bütün Müslümanlarla birlikte bizler de bu gelişmelerden derin bir ıstırap duyuyoruz. Özellikle ilahi dinlerin ortak mukaddesi olan Mescid-i Aksa’nın ismet-i harimine ve mazlum Filistin halkına yönelik tecavüz, insanlık adına derin bir hicap ve vicdan sahipleri için ağır bir teessür sebebidir. Dünyanın geleceği için hayra yoramayacağımız bir başka husus ise küresel medyanın, yeni bir ırkçılık çeşidi olan ve nefret suçuna dönüşen Müslüman karşıtı söylemlerle dehşet senaryoları yaymasıdır. Bu yolla yalnızca İslam aşağılanmıyor. Bu yolla doğudan batıya, kuzeyden güneye yeryüzünde yaşayan bütün insanların aklıselimine saygısızlık ediliyor. Masum insanlar İslâm ve Müslümanların düşmanı haline getirilmek isteniyor. Anti-semitizm, tarihin sayfalarını nasıl bir utanç lekesi olarak kirlettiyse, Müslüman karşıtlığı da aynı utançla, tarihe kirli sayfalar eklemekten başka bir netice vermeyecektir. İnanmak istiyoruz ki, hangi din ve inanca mensup olursa olsun bütün insan kardeşlerimiz, iz’an ve vicdan sahibidirler ve vahşet sahneleri ile akıllarını aşağılamaya kalkan senaryolara aldanmayacaklardır.” 

“DİNİ KURUMLAR DA İNSANIN HAYATINI TEHDİT EDEN VE HUZUR İÇİNDE YAŞAMASINI ORTADAN KALDIRAN HER KONUDA BİR ÇABA VE GAYRET İÇİNDE OLMALIDIR”
Göç, göçmen ve iltica sorununa da değinen Görmez, şunları kaydetti:
“Bugün, çok sayıda insan ya savaş, şiddet ve terör sebebiyle, ya insanca yaşama beklentisiyle ya da bir dilim ekmek için türlü güçlükleri göze alarak yerlerini yurtlarını terk etmektedir. Üzülerek belirtmek isterim ki, her gün bu yolculuğa çıkanlar daha menzillerine varamadan cesetleri Akdeniz kıyılarına vurmaktadır. Bu görüntüler, küremizdeki sosyal dengesizliğin, iktisadi yağmacılığın, refah yoksunluğunun ve tüketim düzeninin acı sonuçlarını resmetmektedir. Bütün bu konularda dini kurumlara büyük görevler düşmektedir. Dini kurumların sorumlulukları, sadece ölenlerin cenaze törenlerini icra etmekle sınırlı değildir. Din insana hayat verir ve insanı ölüme terk etmeyi değil; huzurla yaşatmayı ister. Dini kurumlar da insanın hayatını tehdit eden ve huzur içinde yaşamasını ortadan kaldıran her konuda bir çaba ve gayret içinde olmalıdır. Bu anlamda tüm dini yapıların erdemliliği esas alan bir çalışma içerisinde olması hayati derecede önem arz etmektedir. Bugün, din mensuplarının, diyalog adı altında birbirlerinin hakikat iddialarını teolojik boyutta tartışarak misyon icra etmek yerine, insanlık adına uyuşturucudan alkolizme, kadına karşı şiddetten sokak çocuklarına, açlıktan sefalete, nefretten çatışmaya, çevre sorunlarından dünyanın ekolojik dengesinin bozulmasına, her türlü dini fanatizmden inanç özgürlüğüne kadar pek çok meselede ortak çalışma yapmaları elzemdir. Bugün, farklı din ve mezheplerin birbirini ötekileştirme çabaları karşısında kadim geleneğe sahip olanların birlikte yaşama ahlakı ve hukuku konusunda bir arayış içinde olmaları gerekmektedir. Belki de üç dinin mukaddes saydığı Kudüs, bir çatışma alanı değil; dün olduğu gibi bugün de birlikte ortak yaşama ahlak ve hukuk kriterlerinin oluşmasına ilham veren mukaddes bir merkez olmalıdır.”

“BUGÜN, PEYGAMBERLERİN GETİRDİĞİ İLAHİ SESE VE KUTLU MESAJLARINA HER ZAMANKİNDEN DAHA FAZLA İHTİYAÇ BULUNMAKTADIR”
“Bugün, peygamberlerin getirdiği ilahi sese ve kutlu mesajlarına her zamankinden daha fazla ihtiyaç bulunmaktadır” diyen Görmez, “Bugün, dünya Hz. Davud’un ‘Ne mutlu adalete uyanlara, sürekli doğru olanı yapanlara’ (Mezmurlar 106, 3) dediği gibi bir hak ve adalet arayışındadır. Bugün, yeryüzünün tüm sakinleri, mazlumları ve göçmenleri Hz. Musa’nın şu mesajını yeniden duymak istemektedir; ‘Yabancıya haksızlık ve baskı yapmayacaksınız. Çünkü siz de Mısır’da yabancıydınız’ (Çıkış 22, 20). Bugün, insanlık Hz. İsa’nın aradığı adaletin bir an önce gerçekleşmesini beklemektedir ‘İşte, benim seçtiğim kulum, canımın hoşnut olduğu sevgili kulum... O da adaleti uluslara ilan edecek. Çekişip bağırmayacak, yollarda kimse O’nun sesini duymayacak. Ezilmiş kamışı kırmayacak, tüten fitili söndürmeyecek ve sonunda adaleti zafere ulaştıracak’ (Matta, 12,18-20). Ve bugün, bütün dünya akıl, hukuk ve adalet peygamberi Hz. Muhammed’in Kur’an ile insanlığa ilettiği hak ve adalet özlemini aramaktadır; ‘Ey iman edenler! Allah için adaleti tesis edin ve buna siz öncülük edin. Bir topluluğa karşı içinizde beslediğiniz kin ve öfke, sizi adaletsizliğe sürüklemesin. Adil olun, takvaya en uygun davranış budur. Allah’a karşı gelmekten sakının. Çünkü Allah, yaptığınız her şeyden haberdardır’ (Maide Suresi, 8)” ifadelerini kullandı.

“‘YARATILANI YARATANDAN ÖTÜRÜ’ SEVEREK GELECEĞİMİZİ İNŞA EDELİM”
Bu kadim hikmetin, hepimizin mirası, hepimizin tarihi, hepimizin dünyası ve hepimizin muhtaç olduğu gelecek vaatleri olduğuna dikkati çeken Görmez, “Bugün, yeryüzünde olup biten her şey, tüm insanlığı etkilemektedir. O halde insan olarak düşünelim ve insanlığı düşünelim. Sen, ben demekten kaçınalım ve geleceğimiz için ne yapabileceğimize bakalım. Kimsenin çıkarına alet olmadan ve hiçbir ayrıştırıcı ve ötekileştirici söyleme kapılmaksızın, her türlü şiddeti reddederek ve insan onurunu yüce sayarak, ‘yaratılanı Yaratandan ötürü’ severek geleceğimizi inşa edelim. Kaygılarımızı umutlara dönüştürelim. Ve Rabbimize dua edelim ki, insanlığın geleceğine dair endişelerimizi boşa çıkarsın ve umutlarımızı gerçekleştirsin! Bizi karanlıklardan aydınlıklara çıkarsın, nuruna gark etsin, elimizden tutsun ve bizi bize bırakmasın” şeklinde konuştu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul TESFED Espor Şöleni gerçekleşti Türkiye Espor Federasyonu’nun ev sahipliğinde ‘TESFED Espor Şöleni’, 31 Mayıs-1 Haziran tarihleri arasında gerçekleşti. Espor tutkunlarının bir araya geldiği organizasyonda, TESFED ile Azerbaycan Espor Federasyonu arasında da iki ülkenin espor alanında yapacağı iş birlikleri adına bir protokol imzalandı. TESFED Espor Şöleni, Türkiye Espor Federasyonu’nun ev sahipliğinde 31 Mayıs - 1 Haziran tarihleri arasında Maslak ESA’da gerçekleşti. İki gün boyunca süren etkinliğin ilk gününde düzenlenen panelde, TESFED (Türkiye Espor Federasyonu) stratejileri, 2018 yılından bu yana yürütülen faaliyetler, hayata geçirilen projelerin yanı sıra; TESFED talimatları kapsamında kulüpler ve organizatörler, talimatlar hakkında bilgilendirildi. Panelde talimatların yanı sıra; hukuksal ve mali konular ile Espor Milli Takımı’nın faaliyet durumu da ele alındı. TESFED Espor Şöleni’nin ikinci gününde ise çeşitli etkinlik ve gösteri maçları ile espor tutkunları bir araya geldi. Papara SUP ile Fire Flux arasında oynanan Valorant maçının yanı sıra Eternal Fire oyuncularından oluşan Team Xantares ile Team Woxic arasında da CS2 gösteri maçı düzenlendi. Etkinlikte oluşturulan alanlarda espor tutkunları, gün boyu çeşitli aktivitelerle unutulmaz bir şölene tanıklık etti. Azerbaycan ile özel protokol imzalandı Öte yandan panelde; TESFED ile Azerbaycan Espor Federasyonu arasında bir protokol imzalandı. Yapılan protokol sonucunda, iki ülke arasında esporun yaygınlaşması adına yapılacak iş birlikleri ve destekleyici projeler, önümüzdeki dönem hayata geçirilecek. Alper Afşin Özdemir: “Federasyon olarak espora ilgi duyan nesli destekleyeceğiz.” Türkiye Espor Federasyonu Başkanı Alper Afşin Özdemir, “Türkiye’de esporun yaygınlaşması ve dünyada iyi bir konuma gelmesi adına, federasyon olarak üzerimize düşen her türlü görevi yerine getirmeye çalışıyoruz. Düzenlediğimiz etkinliğimizde, ilk gün federasyonumuzun paydaşları ile esporun geleceğini tartıştık. Önümüzdeki yıllarda hayata geçireceğimiz projelerin yanı sıra, kardeş ülke Azerbaycan Espor Federasyonu ile de bir protokole imza attık. İki ülkenin espor alanında yapacağı etkinlikler ve iş birlikleri adına da büyük bir heyecan duyuyoruz” dedi.
Samsun Uzun süre geçmeyen baş ağrılarına dikkat Beyin, Omurilik ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Opr. Dr. Ahmet Karkucak, “Uzun süreli geçmeyen baş ağrısı, bulantı, kusma, kol ve bacakta güçsüzlük gibi belirtilerle görülen beyin tümörleri, ciddi sağlık sorunlarıdır ve erken teşhis hayati önem taşır” dedi. Beynin içinde veya çevresinde gelişen anormal hücre büyümeleri ’beyin tümörleri’ olarak adlandırılır. Beyin tümörleri yenidoğandan ileri yaşlara kadar tüm yaş gruplarında görülebiliyor. Yapılan araştırmalarda bu tümörlerin toplumda görülme sıklığı 100 binde 3-5 arasında. “Geçmeyen ve uzun süren baş ağrıları varsa muhakkak bir hekime başvurulı” Büyük Anadolu Hastaneleri Beyin, Omurilik ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Opr. Dr. Ahmet Karkucak, beyin tümörleri hakkında bilgilendirerek uyarılarda bulundu. Beyin tümörlerinin en sık belirtilerinin, baş ağrısı, bulantı kusma, kol ve bacakta güçsüzlük şeklinde görülebildiğini ifade eden Opr. Dr. Karkucak, “Geçmeyen ve uzun süren baş ağrıları varsa muhakkak bir hekime başvurulması gerekir. Beraberinde ilerleyen evrelerde şuurda bulanıklık, kişilik değişiklikleri, kol ve bakacakta güçsüzlükle beraber tek başına hareket edememe tablosu olabilir” diye konuştu. “Erken teşhis hayati önem taşır” Erken teşhisin hayati önem taşıdığına değinen Opr. Dr. Karkucak, “Yine konuşma bozukluğu, duymada problem yaşanabilir. Beyin tümörlerinde görüntüleme yapıldıktan sonra altın standart ilaçlı, kontrastlı beyin emarı (MR) görüntüleme yapıldıktan sonra cerrahi karar verilirse cerrahi uygulama yapılır. Cerrahi tedaviden sonraki süreçte kişinin eğer güç kaybı, defisiti yoksa her hangi bir fizik tedavi ihtiyacı olmayabilir. Devamında çıkan patolojik sonuca göre ek bir tedavi olarak radyoterapi, kemoterapi ihtiyacı olabilir. Yeni tıbbi teknolojiler sayesinde tanı ve tedavide önemli gelişmeler sağlanmıştır. Unutmayalım ki erken teşhis hayati önem taşır” ifadelerine yer verdi.
Edirne Edirne’de sıcak hava bunalttı, kimisi süs havuzlarına, kimisi çeşmelere koştu Edirne Merkezde hava sıcaklığının 36 dereceye kadar çıkması ile birlikte dışarıya çıkmak zorunda olan vatandaşlar zor anlar yaşadı. Kimisi ağaçların altına, kimisi tarihi çarşılar ve kapalı alanlara sığınarak, bazıları ise çeşmelerde elini yüzünü yıkayarak serinlemeye çalıştı. Edirne yeni haftaya kavurucu sıcakla girdi. Termometrelerin 36 dereceyi göstermesiyle birlikte cadde ve sokaklar neredeyse boş kaldı. İşlerini halletmek ve alışveriş yapmak için dışarıya çıkanlar ise kavurucu sıcak karşısında zor anlar yaşadı. Sıcaktan bunalanlar, serinlemek için gölgelik alanlara koştu. Bazı vatandaşlar ise süs havuzlarında ve çeşmelerde ellerini yıkayarak ferahladı. Kentin en işlek noktalarından birisi olan Saraçlar Caddesi sıcak havadan nasibini aldı. Sabahın erken saatlerinden itibaren etkili olan kavurucu sıcak, vatandaşlara zor anlar yaşattı. Mevsim normallerinde seyreden hava sıcaklığının birden artışa geçmesi yaşlılar, kronik rahatsızlığı bulunanlar, hamileler ve çocuklar için riskli durumları da beraberinde getiriyor. Meteoroloji verilerine göre hava sıcaklığının 35-37 derece aralığında olacağı tahmin ediliyor. Edirne’de hava sıcaklığının Salı güneşli 37, Çarşamba parçalı bulutlu 33, Perşembe parçalı bulutlu 31 ve Cuma 32 derece olması bekliyor. "El pervanesi ile serinlemeye çalışıyorum" Bebeği ile birlikte pazara çıkan Büşra Ülgey Kayıcı, "Çok sıcak gölgeden gitmeye ve el pervanesi ile serinlemeye çalışıyorum. Çocuğu okula bıraktıktan sonra o boşlukta alışverişe çıktık ama sıcaktan bunalınca dinlenelim dedik" ifadelerine yer verdi. Havanın çok sıcak olduğunu ve termometrelerin 37 dereceyi gösterdiğini belirten Samet Atakul Bulut, "İşimiz olduğu için dışarıya çıktık. Bulduğumuz gölgelerde serinlemeye çalışıyoruz. Çeşmelerimiz var. Ancak bu tarz şeylerle serinleyebiliyoruz" dedi. Vatandaşlardan Hatice Aktop, evde pervane dışarıda da yelpaze ile sıcaktan korunmaya çalıştıklarını söyledi. Sıcaktan şemsiye ile ve gölgelerde durarak korunmaya çalıştıklarını söyleyen seyyar satıcı Ali Taluy, sıcak havanın çok etkilediğini gölgelerin bile fayda etmediğini belirtti. İşlerini halletmek için dışarıya çıkan vatandaşlardan Ersin Kendigelmiş, sıcaktan havlu ve su ile korunmaya çalıştığını söyledi. Vatandaşlardan Habibe Güneş ise sıcak havadan gölgelerde korunduğunu ve su içmek için çeşmeye geldiğini söyledi.
Bartın Şüpheliyi yaşatmaya çalıştılar 21 yıl ceza yediler Çocuk istismar suçu iddiasıyla gözaltına alınan bir kişinin sevki sırasında hayatını kaybetmesi üzerine tutuklanan ve 21 yıl hapis cezasına çarptırılan polis memurlarından Mehmet Yılmaz’ın eşi Şermin Yılmaz, polislerin sadece görevlerini yaptığını, ölen şüphelinin ise aynı araçta bulunan diğer zanlı ile aralarında çıkan tartışma sonrasında başlayan olayların ardından vefat ettiğini kaydetti. Yılmaz, bekçi ve polislerin zanlıları yaşatmak için elinden geleni yaptığını ve bu anların da güvenlik kamera kayıtları ile tespit edildiğini söyledi. Zonguldak’ın Çaycuma ilçesinde 19 Mayıs 2023 tarihinde Furkan Sevinç’in (25) cinsel istismarda bulunduğu Nisanur Ö. (2) isimli bebeğin hayatını kaybetmesi ile ilgili soruşturmada, ablası R.Ö.’nün (8) de başkalarının cinsel istismarına maruz kaldığı tespit edildi. Yapılan araştırmada kız çocuğuna cinsel istismarda bulunan şüphelilerin Metin Sucu ve A.G. (50) olduğu belirlendi. 2 şüpheli, geçen yıl 22 Mayıs’ta İstanbul’da yakalandı. Çaycuma İlçe Emniyet Müdürlüğü’ne bağlı 2 polis ve 1 bekçi tarafından İstanbul’dan alınan 2 şüpheli, ekip otosuyla Çaycuma’ya götürüldüğü sırada iddiaya göre, kelepçelerinin gevşetilmesini istedi. Polisler, Anadolu Otoyolu’nun Kocaeli’nin Derince ilçesi geçişinde bulunan bir dinlenme tesisinin önüne ekip otosunu park edip, kelepçeleri gevşetmeye çalıştığı sırada şüpheliler, kaçmaya başladı. Polis ekipleri tarafından yakalanan şüpheliler, tekrar ekip otosuna bindirildi. Metin Sucu ve A.G., daha sonra araçta fenalaştı. Hastaneye götürülen şüphelilerden Metin Sucu, 2 saat sonra hayatını kayberken, A.G. ise bir süre müşahede altından tutulduktan sonra taburcu edildi. Olayla ilgili, şüphelileri darp ettiği iddia edilen polis memurları Mehmet Yılmaz ve Muhammet Emin Cergibozan ile bekçi Uğur Oruç, tutuklandı. 21’er yıl hapis cezası verildi Kocaeli 3’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde geçen 22 Mayıs’ta görülen mahkemede, polis memurları Mehmet Yılmaz ve Muhammet Emin Cergibozan ile bekçi Uğur Oruç, Metin Sucu’ya yönelik ‘Vücutta kemik kırılmasına yol açacak şekilde yaralama sonucu öldürme’ suçundan 18’er yıl, A.G.’ye yönelik ise ‘Kasten yaralama’ suçundan 3’er yıl olmak üzere toplam 21 yıl hapis cezasına çarptırdı. 21 yıl hapis cezasına çarptırılan polis memurlarından Mehmet Yılmaz’ın eşi Şermin Yılmaz, kocasının ve yanında bulunan meslektaşlarının suçsuz olduğunu söyleyerek, mahkeme kararının ağır olduğunu söyledi. Olay günü yaşananlarla ilgili de konuşan Yılmaz, ‘19 Mayıs 2023günü eşim ve arkadaşları bir operasyonda görev yapıyorlar. Çocuk istismar dosyası açılıyor. Anneleri de çocuklarını pazarladıkları iddiasıyla tutuklanıyor. 2 kişi İstanbul’da gözaltına alınıyor. Eşim ve arkadaşları 2 zanlıyı almaya gidiyor’’ dedi. ’’Şüpheliler tartıştı’’ iddiası Şermin Yılmaz, aynı polis otosunda bulunan 2 şüphelinin birbirleri ile tartıştığını da vurgulayarak, ‘’Dönüş yolunda ise 2 şüphelinin aynı araçta bulunmasından kaynaklı olduğu düşünülen zanlılar arasında tartışma çıkıyor. Sonra kaçmaya çalışıyorlar, tekrar yakalanarak polis aracına alınıyor. Sonra da şüphelilerden biri fenalaşıyor’’ şeklinde konuştu. ’’Su ve çikolata verdi’’ Kocası Mehmet Yılmaz’ın, fenalaşan şahsı kendine getirmek için benzin istasyonundan su ve çikolata alıp, zanlı Metin Sucu’ya verdiğini ve bu anlara ait görüntülerin de tesisin güvenlik kameralarına yansıdığını kaydetti. Şermin Yılmaz, ‘’Bu şahıs için eşim benzinliğe gidiyor, su ve çikolata alıyor. Kendine gelsin diye elinden geleni yapıyor’’ ifadelerine yer verdi. Elinde sedye ile 20 dakika doktor aradı Kocasının 20 dakika boyunca hastanede doktor aradığını kaydeden Yılmaz, ’’Hemen en yakın hastaneye intikal ettiriyorlar. Hastanede sedye elinde 20 dakika boyunca doktor arıyor. Koşturuyor. En sonunda ise ‘Yardımcı olun’ bize diye bağırarak yardım istiyor. Ve maalesef 2 saat sonra şüpheli vefat ediyor. Yanındaki arkadaşı ise 15 dakika müşahede altında tutuluyor. Hiçbir şeyi bulunmadığı anlaşılarak, tutuklanıp, cezaevine sevk ediliyor’’ ifadelerini kullandı. Bir saat içerisinde hayatları karardı Kocasının 19 yıllık başarılarla dolu bir meslek hayatı bulunduğunu, başta ailesi olmak üzere meslektaşları tarafından da çok sevildiğini anlatan Yılmaz, ’’Bir saat içerisinde bütün hayatımız değişti. Çok güzel giden rutin bir hayatımız vardı. Eşim çevresi ve meslek hayatında sevilen bir kişiydi. Çok zor durumda kaldık. Perişan olduk. Beklemediğimiz bir durumdu. Suçlamalar kabul edilebilir suçlamalar değildir. Başımıza gelen bu olayı daha 1 hafta önce duyulmaya başlandı. Arkadaşları sürekli bizi arıyor, teselli ediyor. Böyle bir şey yaptıklarına asla inanmadıklarını söylüyorlar. Eşimin ekip arkadaşları bile kocamın herkese mütevazi, candan yaklaştığını söylüyor’’ dedi. ’’Linçten kurtardılar’’ iddiası Görevi boyunca kocasının tüm suçluların hak ve hukukunu koruduğunu da ifade eden Yılmaz, çocuk istismar soruşturmasında gözaltına alınan ilk şüphelilerin linç edilmek istendiğini, kocası ve arkadaşlarının vatandaşlar önüne set olarak şüphelilerin zarar görmesini engellediğini de ifade etti. Acılı eş, ’’Hemen hemen her hafta bölgede çocuk istismar ve taciz suçları önlerine gelirdi. Benim eşim, sürekli bunların sevkiyatını yapar, almaya gider. Hiç birinde böyle bir şey olmadı. Eşimin tutuklanmasına neden olan çocuk istismar suçu duyulunca, eşim ve mesai arkadaşları ilk şüphelilerin önünde set olmuş, halkın linç girişimini önlemişti. Karakola gelen olaylarda, eşim mağdur ailelere elinden geleni yapardı. Bir çocuk ilk kez eşimin sayesinde bot giymiştir. Bir başka ailenin de faturalarını ödemiş, kömürüne kadar tüm ihtiyaçlarını eşim ve arkadaşları, temin etmiş ve gidermiştir. Başka bir gün de eşim, bir ailenin çocuklarına çorap alamadığını öğrenmiş ve hemen eve gelmişti. Kendi çocuklarımın çorap ve kıyafetlerini alıp, o aileye vermiştir. Uyuşturucu kullanan gençlerle konuşup, ikna eder, bağımlılıktan kurtulmasını sağlardı. Buna benzer bir çok olaya şahit olduk. 20 yıllık bir polis memurudur. Maalesef 20 yıllık polis memuru, emekliliğine 1 ay kala, bu suçlama nedeniyle emeklilik hakkından da mahrum bırakıldı’’ şeklinde konuştu ’’Babaları için şeker aldılar ama veremdiler’’ Yılmaz, kendisinin ve çocuklarının kocasının suçlu olmadığına inandığını da vurguladı. Kocasının beraat edeceğine inanmalarına rağmen 21 yıl hapis cezasına çarptırıldığını da anlatan Şermin Yılmaz, ’’Çocuklarım geçen yıl bayramda, babalarının çok sevdiği damla sakızlı şeker aldı. Babaları gelecek diye bekledi. Genelde babaları çocuklarına alır ama benim çocuklarım aldı. Ve bir yıldır gelecek diye babalarını bekliyor. Her gece babaları ile olan videolarını izleyerek, uyuyor. Hatta uyuyamıyor, çoğu gece. Benim psikolojim mahvoldu. Eşimin kendi ailesi ayrı. Annesi hastanelerden çıkamıyor. Sürekli baygınlık geçiriyor. Hayatımızı mahvettiler’’ diye konuştu. Yılmaz, 21 yıl hapis cezasına çarptırılan meslektaşı Muhammet Emin Cergibozan ile bekçi Uğur Oruç’un yakınları ile birlikte Bartın’da basın açıklaması da düzenleyerek, tepki gösterdi. Yılmaz buradaki açıklamasında, bir çok yargılamada çok basit gerekçelerle birlikte iyi hal gözetildiğini hatırlatarak, görevini yapmaktan başka suçu bulunmayan kocası ve mesai arkadaşlarının beraat etmesi gerektiğini ifade etti. Şermin Yılmaz, kararı temyize götüreceklerini de ifade etti.