ASAYİŞ - 06 Haziran 2020 Cumartesi 09:20

Papaz ve tarihi eser avcıları 'esrarengiz kapı'nın peşinde

A
A
A
Papaz ve tarihi eser avcıları 'esrarengiz kapı'nın peşinde

Samsunlu demirci 68 yaşındaki İbrahim Germi, üzerinde “Meryem Ana” işlemesi bulunan 153 yıllık tarihi kapıyı papaz ve tarihi eser meraklılarının istemesine rağmen satmadı. Germi, korona virüsü nedeniyle 2 aydır ayrı kaldığı kapının da bulunduğu işine döndü.

53 yıldır demircilik yapan İbrahim Germi’nin elinde tescilli tarihi eser olan 153 yıllık “Meryem Ana” işlemeli hanedan modeli bir demir kapı bulunuyor. Ermeni ustalar tarafından geçme yöntemiyle kaynak kullanılmadan yapılmış olan kapıyı almak için birçok kişi girişimde bulundu ama Germi bu kapıyı satmadı.

Demirciler Yokuşu’nda esnaflık yapan Germi, dedesinden kalan 153 yıllık olduğu tahmin edilen haneden modeli tarihi eser kapıyı kimseye satmadan muhafaza ederek dükkanında saklıyor. Kilise papazı ve bazı tarihi eser meraklılarının kendisine kapıyı satması için baskı kurduğunu ifade eden Germi, torunlarına bıraktığı en büyük mirasın 153 yıldır ailelerinde olan bu kapı olduğunu belirtti. Germi, 65 yaş sınırına takıldığı için kapının da bulunduğu iş yerine gidemediği için büyük üzüntü duyduğunu ifade ederek, şimdilerde ise tekrar işinin başında olduğu için çok mutlu olduğunu söyledi.

“Papaz kapıyı istedi, ‘Avrupa’ya gittiğinde bedava konaklama sağlarız’ dedi”

Katolik kilisesi papazının kapının peşinde olduğunu ve bağış için teklif yaptığını ifade eden İbrahim Germi, “Dükkanımda bir hanedan kapısı var. Ermenilerden bize kaldı. Çok şahane yapılmış. Demirler birbirine geçme usulüyle yapılmış ve kaynak kullanılmamış. 153 yıl önce yapılmış. Yapımı yaklaşık 1 sene sürmüş. Kapının kilidi hala bozulmadan çalışıyor. Kapıyı birçok kişi satın almak istedi. Ben para ile satılık olmadığını söyledim. Kapıyı Samsun merkezde bulunan Mater Dolorosa Katolik Kilisesi papazı da istedi. Kapıyı kiliseye bağış yaparsam, bana Avrupa’ya gittiğim zaman kiliselerde bedava kalabileceğimi söyledi. Ben de, ‘Ben papaz değilim, Avrupa’ya giden adamın cebinde parası olur’ diyerek teklifini reddettim. Bu kapıyı benden sonraki neslimin de hatıra olarak saklamasını istiyorum. Kapının üzerinde Meryem Ana’nın resimleri var. İşçilik de çok güzel. Dedem kapıyı sahiplenmeden önce kapının kulpunu bir vatandaş altın zannederek kesmiş. Kestiği sarı renkli metal altın değil, demirdi. Boşuna kesmiş” dedi.

“2 ay sonra işe geldim, ellerimin beyazlığı ilk defa annemden doğduğum gibi oldu”

2 aylık sokağa çıkma kısıtlaması süresince evde çok bunaldığını ve çeşitli rahatsızlıklar geçirdiğini dile getiren Germi, “65 yaş sokağa çıkma yasağından dolayı 2 ay gibi bir süre zorunlu istirahat yaptık. Bu süreyi evde geçirdik. Ellerimin beyazlığı ilk defa annemden doğduğum gibi oldu. 2 aylık aranın ardından dükkanlarımızı açtık. Zanaatkarlar olarak Allah kimseyi evlere kapatmasın diyoruz. İnşallah bundan sonraki süreç hayırlı olur. Demircilik mesleğimden hiç bu kadar ayrı kalmamıştım. Evlendiğim zaman bile 2 gün sonra işimin başına geldim. Bu virüs nedeniyle ilk defa işimizden ayrı kaldık. İşimi çok özlemişim. Bütün ağrılarım dirildi. Evde yatmaktan belim ağrıdı. İşimin başına gelince bütün ağrılarım geçti” diye konuştu.

Çocukluğundan bu yana demircilik yapan İbrahim Germi, hayatında ilk kez 2 ay gibi bir süre işinden ayrı kalmıştı.

Erdi Demür-Ünsal Karka

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Konya Nakipoğlu Mahallesi’ndeki evlerin restorasyonu tamamlanıyor Konya’nın merkez Karatay ilçesinin geçmişini yansıtan ve ilçenin çeşitli noktalarında bulunan 100 yılı aşkın tarihe sahip yapılar, Karatay Belediyesi’nin çalışmalarıyla bir bir yeniden ayağa kaldırılıyor. Söz konusu yapıların korunup geleceğe taşınması amacıyla Nakipoğlu Mahallesi’nde devam eden restore çalışmalarını yerinde inceleyen Karatay Belediye Başkanı Hasan Kılca; “Tarihimizi korumaya ve yaşatmaya devam ediyoruz” dedi. Konya’ya özgü mimari özellikleri yansıtan; kerpiç, ahşap ve taş kullanılarak inşa edilen tarihi yapılar, Karatay Belediyesi’nin yürüttüğü restorasyon çalışmalarıyla eski günlerine yeniden döndürülüyor. Bu çerçevede Nakipoğlu Mahallesi’nde 125 yıllık geçmişe sahip iki tarihi ev, Karatay Belediyesi ekipleri tarafından restore ediliyor. Söz konusu yapıların restorasyon çalışmalarında artık sona gelinirken; Karatay Belediye Başkanı Hasan Kılca, çalışmaları yerinde inceledi. “Konya’mızın tarihi değerlerine sahip çıkıyoruz” Konya ve Karatay’ın yüzlerce yıllık geçmişini yansıtan tarihi evleri gelecek kuşaklara aktarmak için yürüttükleri restorasyon çalışmalarının başarılı bir şekilde sürdüğünü söyleyen Başkan Kılca, “Konya’mızın tarihi mimari özelliklerini taşıyan ve zaman içinde tahribata uğrayan evlerimizi tek tek tespit ederek önce korumaya alıyoruz. Konya’mızın tarihi değerlerine sahip çıkıyoruz. Şu anda tarihi bir Konya evindeyiz. Bu tür evlerimizi kamulaştırarak, restore ediyoruz. Nakipoğlu Mahallemizde tarihi bir evimizin restoresini tamamlamak üzereyiz. Burada eski yüklüklerimiz, aynalıklarımız ve sahanlıklarımız var. Ahşaptan ve hepsi el emeği ürünler. Bunları gelecek nesillerimize taşımış oluyoruz. Eski evlerimizde kerpiç ve ahşap malzemeler ve hasır tavanlardan oluşan bu yapıyı gelecek kuşaklara aktarmamız önemli. Bu tür yapılara sahip çıkacağız. Evde detaylar çok etkileyici. 125 yıl öncesine ait bir aynalığımız var ve bunu koruma kurulunun da görüşünü alarak eski haline uygun restore ediyoruz. Karatay Belediyesi olarak bu tür projelerimize sahip çıkarak Konya’mızın ve Karatay’ımızın kadim geçmişini yüzyıllar ötesine aktarmaya devam edeceğiz” şeklinde konuştu.
Diyarbakır Uzmanlar, yaz ayalarının gelmesiyle göz sağlığını tehdit eden güneş gözlüğüne dikkat çekti Diyarbakır’da uzmanlar, yaz ayalarının gelmesiyle gözlük tercihi ve kullanımında dikkat edilmediğinde göz sağlığını tehdit eden sağlık sorunlarına dikkat çekti. Güneş gözlüğü, genellikle havaların ısınmasıyla birlikte yaz aylarında ağırlıklı olarak kullanımı tercih ediliyor. Uzmanlar ise, güneş gözlüğünün her mevsim göz sağlığı için önemli olduğuna dikkat çekerken, gözlük tercihinde standartlara uyulmadığı taktirde göz sağlığında ciddi sağlık sorunları ile karşılaşacağını vurguluyor. Diyarbakır’da Memorial Hastanesi’nde Op. Dr. Belgin Ekmekçiler, güneş gözlüklerinin çoğunlukla aksesuar amaçlı düşünüldüğünü ve bunun tam tam tersi bir şey olduğunu söyledi. Güneş gözlüklerini koruyucu bir tedavi olarak uyguladıklarını belirten Dr. Ekmekçiler, çünkü güneş ışınlarında göze zarar ultraviyole dedikleri gözle görülmeyen ışıkların olduğunu kaydetti. Bu ışıkların gözün birçok yapısına hasar verdiğinin altını çizen Dr. Ekmekçiler, şöyle konuştu: "Ciltten başlayıp retinaya kadar. Örneğin cildimizde kırışıklıkları artırıyor, et büyümesi yaparak görmemizi etkiliyor. Yine lensimiz dediğimiz gözümüzün merceğinde proteinleri de denature ederek katarak oluşmasını hızlandırıyor. Ve en önemlisi de gözümüzün arkasındaki fotoğraf filmi dediğimiz retinada sarı nokta oluşmasına sebep olarak da geri dönüşümü olmayan ciddi görme kayıplarına sebep oluyor. Biz de bu sebepten dolayı hastalarımızı ışıklardan korumak için güneş gözlükleri öneriyoruz." Güneş gözlüklerinin birçok yerde aksesuar olarak alınabildiğine dikkat çeken Dr. Ekmekçiler, “Ama güneş gözlüğünün asıl özelliği ultraviyole blokajının olması gerekiyor. Bu blokaj olmadan sadece renkli olmasında hiçbir anlamı olmuyor. Hatta siyah camlar göz bebeğimizi büyüterek gözümüze ultraviyole ışınlarının daha çok girmesine sebep olarak hasarı daha da katlayarak artırabiliyor. Bu sebepten güneş gözlüğü alacağımızda bunun aksesuardan çok koruyucu bir tedavi olduğunu bilmemiz gerekiyor. Ve aldığımızın camları hangi özellikte olduğunu, daha iyi bilmemizi gerektiriyor dedi. "Bizim açımızdan çerçeve önemli değil, camın üstünde olan ultraviyole blokajları" “Bizim açımızdan çerçeve önemli değil, camın üstünde olan ultraviyole blokajları” diyen Dr. Ekmekçiler, “Bunu da ancak nasıl anlayabiliriz? Gözle anlayabileceğimiz bir özellik değil. Ancak aldığımız gözlüklerin garanti belgelerinde ultraviyole yüzde 100 koruma şeklinde yazar. Ya da güneş gözlüklerinin CE belgesi dediğimiz denetlenmiş, kurumlar tarafından verilen özellikleri vardır. Bunun mutlaka olması gerektiğini kontrol etmemiz gerekiyor ki gözümüzü bu yüksek doz ultraviyoleden koruyabilelim” şeklinde konuştu. 21. Bölge Güneydoğu Optisyenler Gözlükçüler Odası Yönetim Kurulu Başkanı Abdurrahim Erdoğan ise, güneş gözlüğü mevsimsel olarak kullanılabilecek bir gözlük olmadığını, ultraviyole denilen olayın her ne kadar yaz aylarında özelikle bölge itibariyle güneş ışınlarının dik geldiği dönemlerde daha çok gözde ve ciltte hasara sebebiyet verse de, yılın geri kalan periyodlarında da ultraviyole yoğunluğu olduğu dönemler olduğunu söyledi. Güneş ışınların en dik geldiği baharın sonları ve yaz aylarının başlangıcına denk gelen mevsimde ultraviyole özellikli güneş gözlüğü takılması göz ve görme sağlığı adına ciddi bir önem arz ettiğini kaydeden Erdoğan, “Tüketicilerimizin dikkat etmesi gereken en önemli hususlardan biri her koyu renkli gözlük korucuyu bir güneş gözlüğü değildir. Bunu kesinlikle bilmemiz lazım. Hatta güneş gözlüğü camları ultraviyoleden değil de, boyadan elde edildiği takdirde daha koyu bir hal alır. Bu koyu cam rengi gözbebeğinin olağandan daha çok büyümesi, dolayısı ile ultraviyole dediğimiz sarı nokta görme alanlarına daha çok gelmesi, daha çok zarar vermesine sebebiyet verir. Bir güneş gözlüğü muhakkak suretle Sağlık Bakanlığının denetimi altında olan optisyenlik müesseselerinden temin edilmesi gerekir. Çünkü rutin olarak bakanlık ve sağlık müdürlüğü denetimi altında. Buna bağlı olarak ultraviyoleden elde edilen Avrupa standartlarına uyumlu güneş gözlükleri satışı mevcut” ifadelerine yer verdi. Müşterilerden Çağrı Eren, yaz aylarında genelde Diyarbakır çok sıcak olduğu için maalesef takmak zorunda olduklarını söyleyerek, “Gözlerimizi de güneş ışınlarından korumamız gerekiyor. O yüzden gözlüğümü tamire getirmiştim ve yenisini de almayı düşünüyorum” dedi.