TEKNOLOJİ - 06 Temmuz 2017 Perşembe 17:12

Photobucket, Amazon’dan fidye istiyor

A
A
A
Photobucket, Amazon’dan fidye istiyor

Fotoğraf paylaşım servisi Photobucket, Amazon’dan fidye istiyor.

Bildiğiniz üzere, Amazon, dünyanın en büyük alışveriş platformu. Ve, her gün internet sitesinden binlerce sipariş alıyor. Hatta, bu rakamın bir dakika içerisinde 40 bin olduğu söyleniyor. Online alışveriş sitelerinin en büyüğü olarak birinci sırada yer alıyor. Fakat, son zamanlarda, siteyi alışveriş için ziyaret eden Amazon kullanıcıları, site içerisinde yer alan ürünlerin fotoğraflarının görüntülenemediğini bildirdi.

Photobucket, Amazon’dan fidye istiyor

Ortaya çıkan bu sorun, fotoğraf paylaşımı servisi Photobucket’in kendi platformunda barındırdığı fotoğrafların, üçüncü taraf sitelerine yerleştirilmesine izin vermek için bir ücret istemesinden kaynaklanmaktadır. Photobucket, Amazon’da bulunan resimlerin siteye yerleştirmesi için, Amazon kullanıcılarından yıllık 399 dolar gibi bir ücret talep ediyor.

Kullanıcıların ise, bu durum karşısında mağdur oldukları ortada. Çünkü, Photobucket, bu konuda değiştirdiği politikasını kullanıcılara bildirmemişti. Binlerce kullanıcı, sosyal medya üzerinden protestoya başladı ve bu ücreti ödemeyeceklerini açıkladı.

Kaynak: Teknoformat

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Boşanmada yeni dönem: 3 yıllık bekleme iptal edildi, yeni düzenleme nasıl olmalı Anayasa Mahkemesi (AYM), boşanma davası reddinin kesinleşmesinden sonra 3 yıl boyunca ortak hayatı yeniden kuramayan çiftlerin, "evlilik birliğinin temelden sarsıldığı" kabulüyle boşanma davası açabilmesini öngören kuralı, taraflara katlanamayacakları bir külfet yüklediği gerekçesiyle iptal etmişti. İptal edilen hüküm sonrası düzenlemeye kadar ki süreçte kanun boşluğu olabileceğini söyleyen Dr. Ali Yaşar Çelikel, “Boşanma sebepleri ile soy bağı hukuku hükümleri yeniden düzenlenmelidir. Ayrıca ortak hayatın yeniden kurulamaması şartı 1 ya da 2 yıla indirilmeli” dedi. Ankara 8. Aile Mahkemesi, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun "evlilik birliğinin sarsılmasına" ilişkin düzenleme getiren 166. maddesinin dördüncü fıkrasının Anayasa’ya aykırı olduğu iddiasıyla iptalini istedi. İptali istenen kuralda, "Boşanma sebeplerinden herhangi biriyle açılmış bulunan davanın reddine karar verilmesi ve bu kararın kesinleştiği tarihten başlayarak 3 yıl geçmesi halinde, her ne sebeple olursa olsun ortak hayat yeniden kurulamamışsa evlilik birliği temelden sarsılmış sayılır ve eşlerden birinin istemi üzerine boşanmaya karar verilir" hükmü yer alıyordu. Başvurusunda, kuralda öngörülen 3 yıllık sürenin adil olmadığını belirten Aile Mahkemesi, eşlerin uzun sürelerin sonunda boşanabildiklerini, bu durumun da herkesin kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez ve vazgeçilmez temel hak ve özgürlüklere sahip olduğunu öngören anayasal hükümle bağdaşmadığını ifade etti. Kuralda öngörülen sürenin fazla olmasının evlilik dışı ilişki yaşanmasına neden olduğunu savunan mahkeme, kuralla kişinin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkının yanı sıra devletin aileyi koruma yükümlülüğünün de ihlal edildiğini öne sürdü ve başvuruyu inceleyen Yüksek Mahkeme, Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle kuralın iptaline karar verdi. Anayasa Mahkemesi tarafından verilen iptali kararı, kararın Resmi Gazete’de yayımlandığı tarih olan 19 Nisan 2024 tarihinden dokuz ay sonra yürürlüğe girecek. Bu sebeple bu dokuz aylık süre zarfında mevcut hüküm geçerli olacak ve uygulanmaya devam edecek. “Yeni düzenlemeye kadar kanun boşluğu olacaktır” Altınbaş Üniversitesi Hukuk Fakültesi tarafından dördüncüsü düzenlenen Medeni Hukukta Güncel Gelişmeler Sempozyumu’nda da uzmanlar iptal kararı verilen medeni kanun hükmünü ele aldı. Medeni Hukuk Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Dr. Ali Yaşar Çelikel, iptal edilen hüküm sonrası nasıl bir düzenleme getirilmesi gerektiğine dair yaptığı değerlendirmede iptal kararı yürürlüğe girdikten sonra yeni düzenleme yapılana kadarki süreçte kanun boşluğu olacağının altını çizdi ve “Yasa koyucu bu süre zarfında fiili ayrılık sebebiyle boşanma davası açılabilmesi için yeni bir düzenleme getirmelidir” dedi. “Ortak hayatın yeniden kurulamaması şartı 1 ya da 2 yıla indirilmeli” Dr. Ali Yaşar Çelikel aynı zamanda yapılacak olan düzenlemede, İsviçre Medeni Kanunu ile diğer Kıta Avrupası hukuk sistemleri, öğretideki görüşler ve uygulamadaki sorunların ele alınması suretiyle yapılması gerektiğini de vurguladı. Çelikel ayrıca dava açılmış olma şartının kaldırılmasını ve 3 yıl olarak öngörülen ortak hayatın yeniden kurulamaması şartının da 1 ya da 2 yıla indirilmesine dair tavsiyede bulundu. “Boşanma sebepleri ile soy bağı hukuku hükümleri yeniden düzenlenmelidir” “Yasa koyucunun madde bazlı bir düzenleme yapmayı tercih etmek yerine, Türk Medeni Kanunu’nun Aile Hukuku Kitabı’na ilişkin sistematik bir düzenleme yapması uygun olacaktır” diyerek sözlerine devam eden Altınbaş Üniversitesi’nden Dr. Çelikel, “Bu doğrultuda aile hukukunun dinamik yapısı göz önünde bulundurularak ve çağdaş aile hukuku anlayışı temel alınarak boşanma sebepleri ile soy bağı hukuku hükümleri yeniden düzenlenmelidir. Ayrıca önemle vurgulanmalıdır ki, aile hukuku kurallarının sistematik olarak düzenlenmesi sürecinde, son derece özenli hareket edilmeli ve kadın hakları, kadın-erkek eşitliği ve çocuğun üstün menfaati ilkesi odağa alınmalıdır” diyerek sözlerini sonlandırdı.
Bursa Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı 13 ilde düzenlenen operasyonda 112 şüphelinin yakalandığını bildirdi Bursa merkezli 13 ilde düzenlenen operasyonda 115 şüpheliye yönelik olarak gerçekleştirilen operasyonda 112 kişi yakalanırken, Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturmanın titizlikle yürütüldüğünü açıkladı. Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı talimatıyla Bursa merkezli 13 ilde, ‘Suç işlemek amacıyla silahlı örgüt kurmak, örgüt çerçevesinde uyuşturucu madde ticareti yapma, suçtan elden edilen gelirin aklanması, göçmen kaçakçılığı, cebir, şiddet ve tehdit yoluyla suçluyu kayırma’ suçlarından yürütülen soruşturma çerçevesinde eş zamanlı operasyon düzenlendi. Operasyonda 115 şüpheliden 112’si yakalanırken, 3 şüphelinin yakalanması için çalışmalar devam ediyor. Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı yaptığı açıklamada, “Bursa İl Emniyet Müdürlüğü Narkotik Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekiplerince Bursa merkezli olarak 13 ilde; 115 şüpheliye yönelik olarak gerçekleştirilen operasyonda, 112 şüpheli yakalanmış olup, Bursa İl Emniyet Müdürlüğü Narkotik Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğünde adli işlemleri halen devam etmektedir. Diğer 3 şüpheliyi ise yakalama çalışmaları devam etmektedir. Soruşturma çerçevesinde yapılan aramalarda 55 kilo 275 gram metamfetamin, 87 litre sıvı metamfetamin, 55 gram bonzai, 34.56 gram kokain, 450.374 adet yeşil reçeteli hap, 17 adet hassas terazi, 7 adet tabanca, 60 adet fişek ve 209 bin 500 TL para ele geçirilmiştir” ifadelerini kullandı. Öte yandan, Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturmanın titizlikle yürütüldüğü bildirildi.
Adana Doç. Dr. Solmaz: “Talasemiye karşı gebelik öncesi bu testi yaptırın” Yetişkin Hematoloji Hekimi Doç. Dr. Soner Solmaz, kesin tedavisi bulunmayan kan hastalığı talasemi belirtilerinin yorgunluk, halsizlik, soluk cilt, nefes darlığı” olduğunu erken tanı koyabilmek için gebelik öncesinde talasemi taşıyıcılığı taraması yapılmasını tavsiye etti. Acıbadem Adana Hastanesi Yetişkin Hematoloji Hekimi Doç. Dr. Soner Solmaz, talaseminin, vücutta oksijen taşıma görevinden sorumlu protein olan hemoglobini yapan alyuvarların üretimini etkileyen bir grup kalıtsal kan hastalığı olduğunu belirterek talasemi hastalarının vücutlarının daha az alyuvar ve anormal kırmızı kan ürettiğini; bunun da “anemi” adı verilen ve yorgunluk, halsizlik ve nefes darlığına neden olan bir duruma yol açtığını söyledi. Talaseminin Alfa ve Beta olmak üzere iki ana tipi olduğunu anlatan Doç. Dr. Solmaz, “Alfa Talasemi hemoglobini oluşturan yapı taşlarından biri olan alfa globin zincirlerinin üretimini kontrol eden genlerde bir mutasyon olduğunda ortaya çıkar. Daha yaygın olan Beta Talasemi ise beta globin zincirlerini üreten genlerdeki mutasyonlardan kaynaklanır” dedi. Solmaz, talaseminin ciddiyetinin, spesifik tipe ve etkilenen gen sayısına bağlı olarak değişitiğine dikkat çekerek bazı kişilerde hafif semptomlar görüldüğünü, talasemi taşıyıcısı olan bazılarında hiç problem görülmediğini, ancak talasemi major tipinde ise düzenli kan transfüzyonu ve diğer tedaviler gerektiren ciddi anemi görülebileceğini sözlerine ekledi. “Anne babadan çocuğa geçer” Doç. Dr. Solmaz, talaseminin kalıtsal bir hastalık olduğuna, yani ebeveynlerden çocuklarına geçtiğine işaret ederek her iki ebeveyn de bir talasemi geni taşıyorsa, çocuğunun bu durumu miras alma ihtimali olduğunu, riskin ise talasemi tipine ve aktarılan gen sayısına bağlı olduğunu ifade etti. Solmaz, ayrıca talaseminin yaygın belirtilerini “Yorgunluk, halsizlik, soluk cilt, nefes darlığı, çocuklarda yavaş büyüme ve gelişme ile şiddetli vakalarda kemik deformasyonları” olarak sıraladı. “Kesin bir tedavisi bulunmuyor” Talasemi çeşitli testlerle teşhis edilebildiğini belirten Doç. Dr. Solmaz alyuvar sayısını ve boyutunu ölçmek için kırmızı kan sayımı (KKH); mevcut hemoglobin tipini analiz etmek için hemoglobin elektroforezi; spesifik talasemi tipini doğrulamak için ise genetik testler yapılabileceği bilgisini verdi. Talasemi için kesin bir tedavi olmadığını, ancak durumu kontrol altında tutmaya ve yaşam kalitesini artırmaya yönelik çeşitli tedavi seçenekleri bulunduğunu dile getiren Solmaz, “Kan transfüzyonu: Şiddetli talasemi hastalarının yaşamlarını devam ettirebilmeleri için düzenli olarak kırmızı kan almak gerekir. Demir şelasyon (demir düşürücü) tedavisi: Sık transfüzyonlardan kaynaklanan fazla demir vücutta birikerek organlara zarar verebilir. Şelasyon ilaçları bu fazla demiri vücuttan atmaya yardımcı olur. Dalak ameliyatı (splenektomi): Bazı durumlarda dalak alyuvarları yok edebilir ve bu nedenle alınması gerekebilir. Kemik iliği nakli: Bu potansiyel bir tedavi yöntemidir ancak önemli riskleri olan karmaşık bir prosedürdür” diye konuştu. “Kan bağışı çok önemli” Talaseminin, Akdeniz, Orta Doğu, Güney Asya ve Afrika gibi bazı bölgelerde daha sık görüldüğüne değinen Doç. Dr. Solmaz bu bölgelerde yaşayan insanlar ve aileler için, talasemi taşıyıcılığı taramasının hayati önem taşıdığını; bu taramanın, hamilelik öncesinde çiftlerin talasemi geni taşıyıp taşımadıklarını anlamalarını sağladığını ve böylece erken tanı sayesinde çocuklarının yaşam kalitesinin artırılabileceğinin altını çizdi. Talasemi tedavisinde halen bir çare bulunmamakla birlikte, tıptaki gelişmeler sayesinde hastalığın yönetimi ve hastaların yaşam kalitesi önemli ölçüde iyileştirildiğini vurgulayan Doç. Dr. Solmaz şunları söyledi: “Düzenli kan transfüzyonu, demir şelasyon tedavisi ve yaşam boyu takip, hastalarla birlikte sağlıklı bir yaşam sürmeyi mümkün kılmaktadır. 8 Mayıs Dünya Talasemi Günü’nde, toplum olarak bu hastalığa karşı farkındalık oluşturabilir, kan bağışının önemini vurgulayabilir ve tıbbi araştırmaları destekleyerek gelecekte bir çare bulma umudunu canlı tutabiliriz.”