GÜNDEM - 24 Kasım 2017 Cuma 02:53

Prof. Dr. Gülay Yılmaz: 'Şiddetin hiçbir türünü kabul etmemiz mümkün değildir'

A
A
A
Prof. Dr. Gülay Yılmaz: 'Şiddetin hiçbir türünü kabul etmemiz mümkün değildir'

Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gülay Akgül Yılmaz, 'Kadına Yönelik Şiddetin Anatomisi' sempozyumunda yaptığı konuşmada, "İster fiziksel, ister cinsel, psikolojik ya da ekonomik şiddetin hiçbir türünü kabul etmemiz mümkün değildir" dedi.

Marmara Üniversitesi Ekonomik ve Sosyal Alanda Kadın Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi tarafından düzenlenen 'Kadına Yönelik Şiddetin Anatomisi: Olgu, Sebepler, Çözümler' sempozyumu Marmara Üniversitesi’nin Göztepe Yerleşkesi’nde gerçekleştirildi.

Sempozyumun açılış konuşmasını gerçekleştiren Marmara Üniversitesi Ekonomik ve Sosyal Alanda Kadın Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Gülay Akgül Yılmaz, merkez olarak 'Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele Günü' kapsamında şiddet olgusunu akademik anlamda tartışmayı hedeflediklerini belirterek, "Marmara Üniversitesi Ekonomik ve Sosyal Alanda Kadın Çalışmaları Merkezi olarak ülkemizde kadının ekonomik ve sosyal statüsünün yükseltilmesini sağlamak adına çalışmalar yapıyoruz. Kadına ilişkin konuların disiplinler arası bir olgu olduğunu kabul ediyoruz. Her sorunun ekonomik, sosyolojik, psikolojik ve siyasal sebepleri olduğunu düşünerek her konuyu bu anlayışla ele alıyoruz. Aslında konular birbirinden çok da ayrı değil. Ekonomik statünün yükseltilmesi yani kadının eğitimini tamamladıktan sonra çalışma hayatında aktif olarak bulunması, gelir düzeyini yükseltmekte ve sosyal statüsünü yükseltmekte. Bugün merkez olarak 'Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele Günü' kapsamında yine disiplinler arası yaklaşımla kadına yönelik şiddet olgusunu akademik anlamda tartışmayı hedefledik" ifadelerini kullandı.

"Şiddetin hiçbir türünü kabul etmemiz mümkün değildir"

Şiddetin sebeplerini tespit ederek onları mümkün olduğunca azaltmaya çalıştıklarını vurgulayan Prof. Dr. Yılmaz, "İster fiziksel olsun, ister cinsel, psikolojik ya da ekonomik olsun şiddetin hiçbir türünü kabul etmemiz mümkün değildir. Hangi sebebe dayanırsa dayansın hoşgörüyle karşılamak mümkün değildir. Dolayısıyla bunun sebeplerini tespit ederek, onları ortadan kaldırarak sorunu da mümkün olduğu kadar azaltmak gibi bir yolda mesafe kat edilmesine katkıda bulunursak mutlu olacağız" dedi.

"Kadınların ekonomik faaliyetlere katılmasını sağlamak adına istihdamı destekleyici projelerimiz var"

Ekonomik ve Sosyal Alanda Kadın Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi olarak çeşitli projeler geliştirdiklerini ve eğitimlere çok önem verdiklerini ifade eden Prof. Dr. Gülay Akgül Yılmaz, şöyle konuştu: "Gençlerde ve toplumun tüm kesimlerinde İnsan Haklarını esas itibariyle aslında öğretecek, kadın haklarını çok çiğnendiği için farkındalık oluşturacak, toplumsal cinsiyet eşitliği kavramını da kullanarak, reddetmeyerek toplumda bir bilinç oluşturmaya çalışıyoruz bu amaçla üniversitemizde; İktisat, Siyasal Bilgiler Fakültesi ve İşletme bölümlerinde toplumsal cinsiyet eşitliği dersi seçimlik ders olarak uygulanmaya başlandı. Diğer taraftan toplumsal cinsiyet eşitliği sertifika programı hazırladık. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın hazırlamış olduğu, 'Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Ulusal Eylem Planı'nın hedeflerine uygun şekilde, ilgili ve sorumlu kurum olarak belirtilmiş kurumlardaki yöneticilere ve personele vermek, toplumsal cinsiyet eşitliği farkındalığı ve bilinci oluşturmak gibi bir amacımız var ama özel sektörde de, sivil toplum kuruluşlarında da, her toplum kesiminde de bu eğitimi verebiliriz. Kadınların ekonomik faaliyetlere katılmasını sağlamak adına istihdamı destekleyici bir takım projelerimiz var. Bu projelerimiz de çok yakın zamanda uygulamaya başlayacağız. Kadın girişimciliği sertifika programı bunlardan bir tanesi olacak. Aile bireylerinin, toplum bireylerinin, insanların iletişim kurabilmeleri son derece önemli. Bunu da sağlamak adına yine eğitim programları vermeyi hedefliyoruz". 

Rıfat Fırat - Fatih Gavuz

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Amasya Naci Görür’den deprem molozları için uyarı: “Belediyeler şimdiden düşünmeli. Deprem olduğu zaman çok geç” Yer Bilimci ve Deprem Uzmanı Prof. Dr. Naci Görür, “Deprem molozları ya geri kazanılmalı. Veyahut da uluslararası yöntemlerle bertaraf edilmeli. Havayla, suyla ilişkileri kesilmeli. Bunu belediyeler şimdiden düşünmeli. Deprem olduğu zaman çok geç” dedi. Birinci derece deprem kuşağı üzerinde bulunan Amasya’nın Merzifon ilçesinde vatandaşlarla bir araya geldiği programda deprem molozlarının içerisinde asbest, demir, çimento, kağıt, kimyevi madde, parlayıcı madde, toksik maddelerin bulunduğuna işaret eden Prof. Dr. Naci Görür, “Eğer herkesin yaptığı gibi. İstanbul’da onu yaptılar. Arabalara doldurup götürüp denize, etrafa dökerseniz kendinizi yok edersiniz. Uzun dönemde depremin öldüremediği insanları da siz çevreyi kirleterek ölümüne neden olursunuz” diye konuştu. Belediyelerin sorumluluk alanlarında yapıları depreme karşı dayanıklı olmaya hazırlarken muhtemel bir depremde yıkılan binaların molozlarının bertaraf edilip geri kazanımının sağlanmasını da planlaması gerektiğinin altını çizen Naci Görür, “Bunu belediye şimdide düşünmeli. Deprem olduğu zaman çok geç. O kargaşa, gürültüde ne yapacaklarını şaşırabilirler” şeklinde konuştu. Programa evsahipliği yapan Merzifon Belediye Başkanı Alp Kargı da, depreme karşı dirençli Merzifon’u inşa etme çabası içerisinde olduklarını vurguladı.
Bursa Eski Bulgaristan Başbakanı Denkov: “Vatandaşlık başvurularının bir an önce değerlendirilmesi hususunda çalışmaya hazırız” Eski Bulgaristan başbakanları Nikolay Denkov ve Kiril Petkov, Bursa’daki Balkan Göçmenleri Kültür ve Dayanışma Derneği’ni (BAL-GÖÇ) ziyaret etti. İki ülke arasındaki ilişkilerin ele alındığı toplantıda vatandaşlık başvuru süreci ve geçmişte yaşanan asimilasyon politikaları sorunu konuşuldu. Eski Bulgaristan başbakanları Nikolay Denkov ve Kiril Petkov, bir dizi ziyaret için Bursa’ya geldi. Balkan Göçmenleri Kültür ve Dayanışma Derneği yönetimini ziyaret eden Denkov ve Petkov, yapılan görüşmede iki ülke arasındaki ilişkileri ele aldı. BAL-GÖÇ Genel Başkanı Prof. Dr. Emin Balkan, Bulgaristan göçmeni Türklerin sıkıntılarını dile getirirken en çok şikayetlerden birinin Bulgaristan vatandaşlığı başvurusunda yaşanılan zorlu süreç olduğunu söyledi. Bu konu hakkında çalışma yapılmasını dilediklerini belirten Balkan, geçmişte Türklere asimilasyon uygulayanların yıllardır ceza almadığını da ifade etti. "Başvuru sürecinin zorluğu dijitalleşmemekten kaynaklanıyor" Bulgaristan vatandaşlığındaki başvuru sürecinin sadece Türklere yönelik bir sorun olmadığını, tüm dünyadan benzer şikayetler aldıklarını aktaran eski Bulgaristan Başbakanı Nikolay Denkov, “İnsanların yapmış olduğu vatandaşlık başvurularının bir an önce değerlendirilmesi hususunda çalışmaya hazırız. Fakat bunun sadece Türkiye’ye yönelik bir durum olduğunu düşünmeyin. Biz aslında Bulgaristan’ın bütün dünyadaki konsolosluklarında benzer şikâyetleri alıyoruz. Bütün dünyadaki Bulgar vatandaşları, özellikle vatandaşlık şikayetlerini bizlere iletmekteler. Bu problemin dijitalleşme sıkıntısından kaynaklı olduğunu düşünüyoruz ve bu hizmetleri gerçekleştirme sürecinin gereksiz bazı konularla uzatıldığı gibi bir inanış oluşuyor. Bu konuda çalışıp bir an evvel dijitalleşme ve süreçlerle ilgili belirli bir süre içerisine alınarak halledilmesi gerektiğini düşünüyoruz” şeklinde konuştu. “Benim ailem de bu sıkıntıları yaşadı” 80’lerde Türklerin yaşadığı sıkıntıları kendi ailesinin de yaşadığını belirten Kiril Petkov ise, “Yaşanan olaylardan sonra neden hala ceza alan yok diye sordunuz. Bu insanlar benim aileme de bu sıkıntıları yaşattığı için beni de kişisel olarak incitmekte ve hala ben de bunu sorguluyorum. Bu süreçte aslında yapmak istediğimiz şey insanların belirli bir siyasi oluşum tarafından kullanılmasını engellemek. Çünkü onlar siyasi faaliyetlerini insanlara yardım için kullanmaktan ziyade kendi çıkarları için kullanıyorlar. Biz buradaki kurumlarla beraber, siyasi oluşumlarla beraber yolsuzluk zincirinin sona erdirilmesi için mücadele ediyoruz. Bunun değiştirilmesini istiyoruz. Bu şekilde kapsamlı bir demokratikleşme süreci sağlayabiliriz. Bunlar geleneksel yöntemlerle gerçekleştirilebilecek bir şey değil. Biz bunları yenilikçi bir yolla yapmak istiyoruz” dedi.