RAMAZAN - 18 Mayıs 2018 Cuma 12:24

Ramazan, sigaradan kurtulmada bir fırsat

A
A
A
Ramazan, sigaradan kurtulmada bir fırsat

Yeşilay Genel Müdürü Savaş Yılmaz, Ramazan ayında günün büyük bir çoğunluğunun oruçlu olarak geçirildiğini belirterek, bu durumun sigaradan kurtulmada bir fırsat olduğunu söyledi.

 Yılmaz, “Ramazan ayı sigaradan kurtulmak için bir fırsat ayıdır. Biz de Yeşilay olarak sigaradan kurtulmak isteyenlere destek veriyoruz” dedi. Yılmaz, hayata geçirdikleri ‘Yeşil Dedektör’ uygulamasıyla sigara içilmesi yasak alanlarda yapılacak ihlallerin önüne geçmek istediklerini belirtti.

Yeşilay Genel Müdürü Savaş Yılmaz, sigara bağımlılığı, yasaklar ve ‘Yeşil Dedektör’ uygulaması hakkında bilgi verdi.

Yılmaz, kimyasal bağımlılıkların en problemlisi olarak sigarayı gördüklerini ve bir yılda sigaradan kaynaklı sağlıksal sorunlarla 100 bin kişini hayatını kaybettiğini söyledi. Savaş Yılmaz, “Biz bağımlılıkları ikiye ayırıyoruz; kimyasal ve davranışsal bağımlılıklar. Kimyasal bağımlılıkların en problemli olanlarından biri sigara; sigara vücutta birçok olumsuz sonuçlar doğurabilecek arızalar oluşturuyor, özellikle kanser akciğer kanseri, gırtlak kanseri, ağız kanseri gibi kanserlerde bir numaralı tetikleyici. Dünyada her yıl yaklaşık 6 milyon kişi sigaradan kaynaklı nedenlerden ölümle sonuçlanan bir çok durumla karşı karşıya kalıyor. Türkiye’de de her yıl 100 bin kişi sigaradan ölüyor. Bugün herhangi bir nedenden; terör, afet, kaza vb. olaylar 100 bin kişinin öldüğünü söylesek büyük bir sansasyon olur gerçekten sigara böyle bir şey dolayısıyla bizim açımızdan diğer bağımlılık türlerine de geçiş noktası olarak bakıyoruz. Yani ilk madde bağımlılıkları alkol uyuşturucu ve diğer madde bağımlılıkları aslında genelde sigarayla başlıyor, oradan ilk kapı olarak giriyor ve daha sonra diğer bağımlılık türlerine geçişkenlik olduğu söylenebilir bu yüzden sigarayla mücadelenin hiç bitmeden devam etmesi gerekiyor” dedi.

“Kapalı alanda hepsi yasak” 

Elektronik sigara ve nargile türlerinin de sigara gibi kapalı alanlarda yasak olduğunun altını çizen Yılmaz,sigarada uygulanan yasakların bu ürünler üzerinde de keskin bir şekilde uygulanması gerektiğini söyledi. Elektronik sigaranın satışının bile yasak olduğunu vurgulayan Yılmaz, “Bunlar nasıl yaygınlaşıp nasıl bu kadar görünür oluyor anlayamıyoruz. Nargile zaten diğer bütün tütün ürünlerini kapsadığı için nargilenin de kapalı alanlarda içilmesi yasak.Ülkemizdeki bu anlamdaki en büyük sıkıntı denetimlerde yaşanıyor. 2008 yılında Türkiye ‘Tütün Kontrolü Çerçeve ’ anlaşmasını imzalayan ilk ülke oldu. Bu anlamda ‘Tütün Kontrolü Çerçeve’ anlaşması Dünya Sağlık örgütünün tütünle mücadelesinin yansıtıldığı bir anlaşma onun tamamını da uygulayan tek ülke dünyada yani çok önemli bir kazanımımız vardı. Bu anlamda 2012’ye kadarda ciddi bir başarı elde ettik aslında ve Dünya Sağlık Örgütü tarafından başarımız ödüllendirildi. Oransal olarak ta biz çok gerilere gitmiştik yüzde 32’den yüzde 16’lara gerilemiştik. Fakat bu kazanımlarımızı koruyabilmenin de önemli bir şey olduğunu görmüş olduk aslında çünkü siz kapalı alanlarda ya da herhangi bir yerde sigarayı yasakladığınızda o kanunla ilgili uygulama sorunu varsa bu sefer kazandığınız her türlü başarı geriye doğru gidiyor. Bu durumda da sigara azalma oranlarında da bir artış trendine girildi ama 2016’da tekrar özellikle 15-24 yaş arasında ciddi bir azalma trendi tekrar başladı” diye konuştu.

İhbarların yüzde 30’u ‘Yeşil Dedektör’den 

Restoranlar, kafelerde hatta metrobüs istasyonlarında dahi kullanılan ‘Yeşil Dedektör’ uygulamasıyla sigara içilmeyen alanlarda yapılan ihlalleri kayıt altına alıp, gerekli bildirimleri yaptıklarını söyleyen Savaş Yılmaz, Sağlık Bakanlığı’na giden yüzde 25 ile yüzde 30 arasında ihbarların bu uygulamayla yapıldığını söyledi.

Yılmaz şunları kaydetti: “Türkiye’nin kazanımları 2008 yılından sonraki yasal anlamda gerçekten çok başarılı, bunlara toplum olarak sahip çıkmamız lazım. Bu yüzden bir mobil uygulama geliştirdik ‘Yeşil Dedektör’ diye eğer bir kapalı alanda sigara ihlali görüyorsanız Yeşil Dedektör uygulamasıyla 3 tuşla ilgili yerlere ihbar edebiliyorsunuz ama buradan sonra ilgili denetim ve ekiplerin gerçekten bu denetimleri özveriyle yapması gerekiyor, yoksa bu kazanımları biz tek tek kaybetmeye başlarız.

Tüm Türkiye’de ‘Yeşil Dedektör’ uygulamasını kullanabilirsiniz, kapalı alanlarda bu yasayla alakalı bir durum varsa bildirim yapabilirsiniz. Restoranlar da kafelerde hatta metrobüs istasyonlarında bile bu ihlal bildirimini yapabilmeniz mümkün. Kapsama alanı çok geniş ve ilgilide çok yüksek, şuan 150 bin civarında indirmenin olduğu ve aktif olarak kullanıldığını ve Sağlık Bakanlığı’na giden ihbarlarında yaklaşık yüzde 25 ile yüzde 30 arasında ihbarların bu uygulamayla yapıldığını söylemek mümkün.”

İşletmeyi kapatmaya kadar giden cezalar var 

Savaş Yılmaz, Yeşil Dedektör uygulaması üzerinden ilgili birimlere haber verildiği ve bu yolla kanuni yaptırım yapılabileceğini belirterek, “Sigarayla ilgili kanuni yaptırımlar var, cezaları var işletmeyi kapatma cezasına kadar giden bir ceza durumu var ihlallerin devamı durumunda, onun dışında idari para cezaları var ama bu mevcut kanun çerçevesinde ‘Yeşil Dedektör’ün getirdiği bir yaptırım değil. Dedektör sadece bu ihbarları bildirim anlamında ve coğrafi analiz anlamında kolaylık sağlıyor, bir zamansal analiz imkanı sağlıyor onun dışında kanun zaten bizim tütün kanunuyla mücadele kapsamında bulunan cezalar” diye konuştu.

“Ramazan büyük bir fırsat” 

Yeşilay Genel Müdürü Savaş Yılmaz, Ramazan ayında günün büyük bir çoğunluğunun oruçlu olarak geçirildiğini belirterek, “16 - 17 saat oruçlu kaldığımızı düşünürsek sigara içen bir kişinin 16 -17 saat sigara içmediğini görüyoruz. Bunu devam ettirmek mümkün, tabi bunun için kişinin bir irade ortaya koyması gerekiyor yani ‘Kendisine şu tarihte sigarayı bırakacağım’ demesi gerekiyor. Gerçekten bu çok büyük bir fırsat çünkü sağlığı çok etkileyen bir şey sigara özellikle kansere yol açma bakımından en üst sıralarda dolayısıyla bu Ramazan ayını herkesin bir fırsat olarak görüp, karar verip sigarayı bırakmalarını istiyoruz. Bizim bununla ilgili destekleyici uygulamalarımızda var; birakabilirsin.org sitemizden sigarayı bırakmakla ilgili kendine özgü bir program yapmasını sağlayan bazı enstrümanlarımız var. Benim tavsiyem birakabilrsin.org adresine girip sigarayı bırakmayla ilgili kendisinde, zihninde bu başlangıcı verip bu sürece girmesini tavsiye ediyorum” ifadelerini kullandı.  

Ali Canberk Özbuğutu - Fatih Gavuz

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Van Van TSO’da ‘Hakemler Eğitimi Sertifika Töreni’ düzenlendi Van Ticaret ve Sanayi Odası (Van TSO) Tahkim ve Arabuluculuk Merkezi tarafından düzenlenen "Hakemler Eğitimi"nin tamamlanmasının ardından katılımcılara sertifikaları verildi. Van TSO M. Rifat Hisarcıklıoğlu Salonu’nda gerçekleşen törende, yapılan eğitim sonucu başarılı olan ve tahkim davalarında görev alacak hakemler sertifikalarını aldı. Eğitim sürecinde katılımcılara; arabuluculuk, tahkim ve MED-ARB, tahkim anlaşmaları, tahkim yargılaması ve uygulamalı dersler olmak üzere kapsamlı bilgiler sunuldu. Törende konuşan Van TSO Yönetim Kurulu Başkanı Necdet Takva, 12-15 Eylül tarihleri arasında hakemlerin katılımlarıyla bir eğitim programının düzenlendiğini hatırlattı. Başkan Takva, "Söz konusu eğitime göstermiş olduğunuz katılım ve ilgi için hepinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Eğitime hukukçularımızın yanı sıra mühendisler, iktisatçılar, işletmeciler ve mali müşavirler de yoğun ilgi gösterdi. Toplamda 95 kişi başvuru yaptı; şartları karşılayan ve eğitimi başarıyla tamamlayan 74 katılımcı belge almaya hak kazandı. Bu ilgi ve katılım, bizim için gerçekten çok kıymetlidir" dedi. Özellikle oda ile hakem eğitimi almak isteyen aktörler arasındaki iletişimin güçlenmiş olmasından büyük memnuniyet duyduğunu dile getiren Takva şöyle konuştu: "Umuyor ve diliyorum ki hukukun tesisi ve çözüm odaklı bir anlayışla ticari hayatımızda yaşanan anlaşmazlıkları ve diğer sorunları çözmeyi hedefleyen merkezimiz; kentimize, ekonomimize, sosyal hayatımıza ve en önemlisi iletişimimize katkı sunacaktır. Bu katkının da siz değerli hakemlerimizin gayret ve destekleriyle artacağına inanıyorum. Çünkü şehrimizde sadece işçi-işveren ilişkileri veya ekonomik güçlükler değil, aynı zamanda toplumsal problemler de gündemimizi meşgul ediyor. Bu tür eğitimlerin, işbirliğinin ve kolaylaştırıcı kurumların, yaşadığımız sorunlara çözüm üretme noktasında önemli bir rol oynayacağına olan inancımı özellikle ifade etmek istiyorum. Bu süreçte emeği geçen başta Ticaret ve Sanayi Odamızın kıymetli yönetim kurulu üyelerine ve destek veren tüm paydaşlara teşekkür ediyorum." Törene; Van TSO Yönetim Kurulu Üyeleri, Van TSO Tahkim ve Arabuluculuk Merkezi Divan Üyeleri, Van Organize Sanayi Bölgesi (Van OSB) Yönetim Kurulu Başkanı Memet Aslan, Başkan Yardımcısı Yaşar Şen, sertifikaya almaya hak kazanan kursiyerler katıldı.
Konya Lastik alırken ve kullanırken ‘bir şey olmaz’ demeden önce kontrol edin Kış lastiğinde kullanım zorunluluğu bu yıl 15 Kasım’da başlarken, hava şartlarının mevsim normalleri değerinde seyretmesiyle sürücüler lastikçilerin yolunu tutmaya devam ediyor. Kış lastiğinin tercih edilen şartlara uygunluğu ve kullanımıyla ilgili tavsiyelerde bulunan uzmanlar, bayat lastik, hava oranları ve kullanım şartlarının hayati önem taşıdığına dikkat çekiyor. Şehirlerarası yük ve yolcu taşıyan ticari araçlar için kış lastiği zorunluluğu 15 Kasım itibariyle başladı. Uygulama devam ederken, ticari olmayan araç sürücüleri de lastik değişimi için oto lastikçilere gitmeye devam ediyor. Konya’da hava sıcaklıklarının düşmesiyle kış lastiğinin kullanılmasını öneren lastikçi Osman Doğan, "Lastiklerin kış lastiği takılması gerekiyor. Çünkü havalar 10 derecenin altına düştüğü anda kış lastiği takmamız hem aracımızın sağlığı hem kendi sağlığımız için faydalı olur. Güvenli şekilde hareket etmemizi sağlar. Vatandaşlar lastiğin dişleri iyi görünüyor gibi görüyor ama lastiklerin kendisi bayat oluyor. Ondan dolayı lastik değiştirmek istemiyorlar bazen ama kış lastikleri de vakumlu olduğu zaman yol tutuşu ve hakimiyet daha güzel oluyor. Aracımıza lastiklerini takarken örneğin araba arkadan itiş ise arkaya 2 tane lastik takalım yeter diyorlar ama öyle bir durum yok ve kesinlikle 4 tekerleğe de kış lastiği takmamız zorunlu. Sebebi arkadan itiş bir araç, arkadan çekiyor ama fren hakimiyeti önde olduğu için yol tutuşu biraz daha yüksek performans sağlıyor" dedi. "Hava ayarları düşük olduğu zaman lastiklerin yol tutuşu sağlam olur düşüncesi kesinlikle yanlış" Lastikte doğru hava basıncının önemine değinen Osman Doğan, "Hava ayarı zaten lastiğin hayatıdır. Hava ayarları düşük olduğu zaman lastikler yol tutuşu sağlam olur düşüncesi var ama kesinlikle yanlış. Özellikle kış şartlarında yanlış bilinen gerçek; hava basıncı düşünce lastiğin yol tutuşu biraz daha artar düşüncesi yanlış. Lastiğin uygun hava seviyelerinde olması lazım. Lastik diş dediğimiz vakumların açılması gerekiyor ki yola tam temas olsun. Bir diğer konu ise balans ayarı. Tabii ki aracımız normal yolda giderken, atıyorum 100 -120 kilometre süratlere çıkıyoruz ve titreme yapıyor. Titreme zaten araca bir engel değil ama sürücüye tabii ki engel. Sürüş konforu için bu ayarların da düzenli olarak yapılmasını tavsiye ediyoruz" şeklinde konuştu. "Su, güneş gördüğünde lastik bayatlıyor" Araç lastiklerinin üretim tarihine dikkat çeken Doğan, "Lastik sıfır olduğu zaman lastiğin raf ömrü 10 yıldır. Uygun saklama şartlarında 10 yıl lastik takılabilir. Ama üretim tarihi 3-5 sene geçmiş lastik vardır ikinci el olarak satılır, bunlar bazen dışarıda düzenli olarak muhafaza edilmemiştir. Su, güneş gördüğünde lastiğimiz bayatlıyor. Diş vakum olsa da dahi arabanın lastikleri yolu tutmuyor. O yüzden bayatlarına dikkat etmemiz gerekiyor. Uygun saklama şartlarında lastiklerimizi muhafaza etmemiz gerekiyor, bunlar çok önemli hususlar. Lastiğin en büyük düşmanı su ve güneş. Eğer ki uygun saklama şartlarında yaparsak herhangi bir sıkıntımız olmaz, kullanabilirler. Lastiğin bakımında eğer müşterimiz kışlık, yazlık kullanıyorsa, lastikleri değiştirdiği zaman uygun saklama yapması lazım. Lastik mesela çivi batıyor, vida batıyor, lastiğin daha ömürlü olması için önemli olan nokta lastiğe fitil attırmamamız, içinden yama attırmamız gerekiyor. Lastiğin ömrünü zaten fitil kısaltır ve sıkıntı oluşturabilir. O yüzden bunlara müşterimizin dikkat etmesini rica ediyoruz" ifadelerini kullandı. "Jant kırık veya kaynaklı olduğu zaman güvenli bir performans sağlamıyor" Doğan, jant bakımlarının da çok önemli olduğunu, jantlar eğik olduğu zaman sıkıntıya sebebiyet verdiğini belirterek, "Biz deformeleri boyattırarak giderebiliyoruz, yoksa farklı jantlar takabiliyoruz. Ama jantlarımız kırık veya kaynaklı olduğu zaman güvenli bir performans sağlamıyor. Lastiklerde hava inme yapıyor. İndikten sonra da zaten lastiklerimiz ölüyor. O yüzden jant bakımlarını da ihmal etmemeliyiz. Bakımlarını düzenli şekilde yaptırmalarını istiyoruz" diye konuştu.
Ankara Merkez Bankası Başkanı Karahan: "Fiyat istikrarının sağlanmasıyla birlikte kalıcı ve genele yayılan refah artışına ulaşacağız" Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan, Fiyat istikrarının sağlanması amacı doğrultusunda alınan mesafeyi önemsediklerini belirtti. Karahan, "Fiyat istikrarının sağlanmasıyla birlikte kalıcı ve genele yayılan refah artışına ulaşacağız" dedi. Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD), 2’nci Yüksek İstişare Konseyi toplantısını gerçekleştirdi. Ankara’da gerçekleştirilen toplantının açılış konuşmalarını TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Ömer Aras ve TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan gerçekleştirdi. Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan ise programa onur konuğu olarak katıldı. Toplantıda konuşan Karahan, Merkez Bankası olarak real sektörle çift yönlü iletişime önem verdiklerini ifade ederek, şubelerinde görev yapan uzman ekiplerin, 2013 yılından bu yana firmalarla, real sektör temsilcileriyle görüşmeler gerçekleştirdiğini belirtti. Karahan, "Makro ve mikrobiyatrilerden yaptığımız analizleri, saha görüşmelerinden elde ettiğimiz bilgilerle destekliyoruz. Elde ettiğimiz bilgileri hem karar alma süreçlerinde kullanıyoruz, hem de çeşitli sektörlerdeki durum ve yapısal sorunlar hakkında tespit yapma fırsatı buluyoruz. Bunları ilgili kamu kurum ve kuruluşlarıyla paylaşıyoruz. Bu kapsamda 2025 yılında iki bin 500’den fazla firmayla, son 5 yılda da toplamda yaklaşık 15 bin firma ile görüştük. Bu sene bu iletişimi bir adım öteye taşımaya karar verdik. Bu doğrultuda para politikası ve makroekonomik görünüm adlı toplantılar yapmaya başladık. Birçok şehirde sanayi ve ticaret odalarıyla, esnaf odalarıyla, sivil toplum kuruluşlarıyla görüşmeler gerçekleştirdik. Yeni yılda da bu toplantılara devam edeceğiz" ifadelerini kullandı. "Fiyat istikrarının sağlanmasıyla birlikte kalıcı ve genele yayılan refah artışına ulaşacağız" Yapılan çalışmalarda 3 temel öncelikleri olduğuna değinen Karahan, "Rezerv yeterliliğini sağlamak, KKM bakiyesini azaltmak ve fiyat istikrarını tesis etmek. Merkez Bankası net rezervlerinde 120 milyar dolardan fazla artış kaydettik. Geldiğimiz noktada Merkez Bankası rezervlerinin artık günlük bazda takip edilmediğini görüyoruz. Bu da bize piyasanın, rezervlerimizin belli bir yeterlilik seviyesine ulaştığını düşündüğünü söylüyor. Bildiğiniz gibi şartlı bir yükümlülük olan KKM hesaplarının bakiyesi 143 milyar dolara ulaşmıştı. Şu anda bu bakiyenin 1 milyar doların altına indiğini görüyoruz. Dolayısıyla bu konuyu da başarıyla gündemden çıkarmış oluyoruz. Üçüncü ama en önemli önceliğimiz fiyat istikrarı. En önemli diyorum çünkü rezerv ve KKM konularının kök sebebi olan yüksek enflasyon, aynı zamanda vatandaşın alım gücünü ve yaşam standartını düşürüyor. Bu nedenle ilk olarak enflasyonu kontrol altına almayı hedefledik. Aldığımız tedbirlerle enflasyonun yüzde 75’i aşmamasını sağladık. Daha sonra dezenflasyonu tesis ettik ve geldiğimiz noktada enflasyonun yüzde 31 seviyesine indiğini görüyoruz. Fiyat istikrarının sağlanması amacı doğrultusunda aldığımız mesafeyi önemsiyoruz. Hem kısa dönem göstergeler hem de orta vadeli görünüm bize dezenflasyonun sürdüğünü ve süreceğini gösteriyor. Bu düşüşün kalıcılığını sağlamak için sıkı para politikası duruşumuzu sürdüreceğiz. Elbette bu dönemde uygulanan politikaların real sektör üzerine bir takım etkileri söz konusu. Ancak geldiğimiz noktada ekonomideki büyümenin kompozisyonun değişerek devam ettiğini görüyoruz. Bununla birlikte ciddi bir sektörel dönüşümün de gerçekleştiği açık. Fiyat istikrarının sağlanmasıyla birlikte kalıcı ve genele yayılan refah artışına ulaşacağız" dedi. "Fiyat istikrarı demek faizlerin kalıcı olarak düşük olması demek" Fiyat istikrarının önemine değinen Karahan, açıklamalarına şu sözlerle devam etti: "Bildiğiniz gibi fiyat istikrarına giden yolda bazı maliyetler olabiliyor. Bu maliyetlere neden katlanılması gerektiğini anlatmak istiyorum. Sonrasında bugüne kadar enflasyonda yaşadığımız düşüşü nasıl sağladığımızı, bunun hangi kaynaklar aracılığıyla gerçekleştiğini anlatacağım. Bu aynı zamanda bize bundan sonraki düşüşün nasıl olacağı hakkında da bir fikir verecek. Son olarak kamuoyunda sık sık konuşulan faiz kararlarımız hakkında bir değerlendirme yapmak istiyorum. Burada hem vatandaş için hem real sektör için önemli olan, belirleyici olan piyasadaki faizler. Piyasadaki faizler ne zaman düşer? Piyasa faizleri Merkez Bankası’nın politika faizinden nasıl ve ne ölçüde etkilenir? Bu etki hangi unsurlara bağlıdır? Bu konuda bir değerlendirme yapacağım. Böylelikle kararlarımızı alırken göz önünde bulundurduğumuz bazı unsurları da vurgulayacağım. Merkez Bankamızın internet sitesini açtığınızda sol üst köşede şöyle bir ifade görürsünüz. Merkez Bankası’nın temel amacı fiyat istikrarını sağlamaktır. Bu fiyat istikrarı konusu neden bu kadar önemli ki, temel amacı bu olan bir kurum kurulması gerekli görülmüş. Bir ülkenin refahı için fiyat istikrarı neden bu kadar kritik? Fiyat istikrarının önemini anlamanın yolu, fiyat istikrarı olmadığında yani yüksek enflasyon ortamında neyi kaybettiğimizi analiz etmekten geçiyor. Hepimiz dönem dönem yaşamışızdır. Bazı şeylerin kıymetini en iyi onu kaybettiğimizde anlarız. Bu nedenle önce yüksek enflasyonun maliyetini anlatarak başlamak istiyorum. Her şeyden önce yüksek enflasyon demek, alım gücünde düşüş demek. Ücretlerde yaşanan artışların refahı aynı ölçüde artıramaması demek, yaşam standartlarına yansımaması demek. Bunun yanında her ne kadar yüksek enflasyon dönem dönem yüksek büyüme ile birlikte görülse de aslında aynı zamanda istikrarsızlık demek. Yüksek enflasyon dönemlerinde büyümenin çok oynak olduğunu görüyoruz. Bazı dönemlerde çok yüksek olabilen büyüme takip eden dönemlerde yavaşlayabiliyor. Maliyet artışları da benzer şekilde hareket ediyor. Bu nedenle yüksek enflasyon dönemleri genelde öngörülebilirliğin son derece düşük olduğu dönemler. Bunun neticesinde de böyle dönemlerde uzun vadeli planların ve uzun vadede verimlilik artışı sağlayacak yatırımların yapılması zorlaşıyor. Dolayısıyla bu dönemler uzun sürdüğü takdirde ekonominin verimliliği düşüyor ve uzun vadeli potansiyeli de zarar görüyor. Fiyat istikrarını sağladığınızda ise aynı zamanda öngörülebilirliği tesis etmiş oluyorsunuz. Bunun yanında fiyat istikrarı demek faizlerin kalıcı olarak düşük olması demek ve finans sektörü tarafından uzun vadeli finansmanın uygun şartlarda sağlanabilmesi demek. Uzun vadeli finansman imkanı ve öngörülebilirlikle birlikte düşük enflasyon yatırım ortamında ciddi bir iyileşme sağlar. Bu iyileşme ile beraber uzun vadeli yatırımlar yapılabilir hale gelir. Ülkenin büyüme potansiyeli artar, büyüme sürdürülebilir hale gelir. Büyümenin getirdiği refah artışı toplumun birçok kesimi tarafından daha dengeli şekilde paylaşılabilir." "Özel tüketim büyümesinin dengelenmesi, ekonomideki büyüme için oldukça önemli" 2020 yılından sonra Türkiye’nin yeniden yüksek enflasyonla tanıştığına değinen Karahan, 5 yıllık süreçte enflasyonun ortalama olarak yaklaşık yüzde 45 olarak gerçekleştiğini ifade etti. Karahan, "Bu dönem aynı zamanda para politikasının gevşek olduğu, kredi maliyetlerinin düşük tutulduğu ve kredi miktarının da oldukça bol olduğu bir dönemdi. Yani yatırım yapmak isteyenin, finansmana ulaşmak isteyenin ne erişim ne maliyet açısından zorlanmayacağı bir ortamdı. Böyle bir dönemde yatırımların hızlanmasını beklersiniz. Ancak veriye baktığımızda fiyat istikrarı döneminde neredeyse yüzde 8’i bulan yatırım büyümesinin bu söz konusu dönemde hızlanmak bir yana yavaşladığını gördük. Bu son dönemin bir başka özelliği ise büyüme oranlarının fiyat istikrarı dönemine benzer olması. 2004-2019 yılları arasında ortalama yüzde 5.5 kadar büyüyen Türkiye ekonomisi, ondan sonraki 5 yılda da benzer oranda büyüdü. Peki yatırım büyümesi bu dönemde zayıfladı ise ekonomi nasıl aynı hızda büyümeye devam etti? Sorunun cevabı aslında özel tüketimde yatıyor. Fiyat istikrarı döneminde yıllık bazda yüzde 4.5 büyüyen özel tüketim, yüksek enflasyon döneminde yüzde 10 oranında ve neredeyse tarihi olarak en büyük seviyelerde büyüdü. Bu büyüme kompozisyonu çok sağlıklı değil. Verilere baktığımızda yüksek enflasyon döneminde yani 2020’den sonraki dönemde yatırımlar Yüzde 5.7 büyürken özel tüketim yüzde 10 oranında yani yatırımlardan çok daha yüksek oranda büyüyor. Üretim kapasitesinin bu hızla artmadığı bir ekonomide bu kadar hızlı özel tüketim büyümesi ancak ithalatla mümkün. Nitekim ekonomimizde de bunu gördük. 2023 başında cari açığın milli geliri oranı ithalattaki artış kaynaklı yüzde 5’i aştı. Fiyat istikrarını sağladığımızda bu büyüme kompozisyonunun geçmişte olduğu gibi düzeleceğini yani yatırım tüketim dengesinin çok daha sağlıklı seyredeceğini düşünüyoruz. Özel tüketim büyümesinin dengelenmesi ve büyüme kompozisyonunun iyileşmesi dezenflasyon için önemli olduğu kadar ekonomideki büyümenin dengeli olabilmesi için de oldukça önemli. Bildiğiniz gibi parasal sıkılaşmaya başlayalı iki yıldan fazla bir süre oldu. Geldiğimiz noktada büyüme kompozisyondaki dengelenmenin ne boyutta olduğunu sizlerle paylaşmak istiyorum. Şu anda baktığımızda yatırım büyümesinin yüzde 7,7 olduğunu özel tüketimdeki hızla artışında önemli ölçüde törpülendiğini görebiliriz. Ve tıpkı anlattığım gibi yatırım büyümesinin özel tüketimden daha hızlı olduğu ve dolayısıyla büyümenin daha sürdürülebilir olduğu bir görünüm elde etmiş olduk" ifadelerini kullandı.
Kocaeli Sokakta 60 bin dolar bulan temizlik görevlisi: "Aklımdan asla kötü bir niyet geçmedi" Kocaeli’nin Darıca ilçesinde ağacın dibine bırakılan poşetin içinde bulduğu 60 bin doları polise teslim eden temizlik görevlisi, "Aklımdan asla kötü bir niyet geçmedi" diyerek çalıştığı firma tarafından ödüllendirildi. Bayramoğlu Mahallesi Plaj Yolu Caddesi’nde bir zincir markette temizlik görevlisi olarak çalışan İbrahim Ada, 2 gün önce sabah temizliği sırasında market önündeki ağacın dibinde bırakılmış kargo poşetini fark etti. Poşeti çöpe atmak üzere eline alan Ada, içinin dolu olduğunu fark edince durumdan şüphelenerek market müdürüne bilgi verdi. Market müdürüyle birlikte paketi kontrol eden çalışanlar, içinde çok miktarda dolar görünce parayı Darıca İlçe Emniyet Müdürlüğü Merkez Amirliği’ne giderek teslim etti. Polis ekipleri tarafından yapılan sayımda paketteki miktarın toplam 60 bin dolar olduğu tutanakla kayıt altına alındı. Polislerin yaptığı çalışmalar neticesinde sahibi bulunarak dolarlar teslim edildi. "Aklımdan hiçbir kötü niyet geçmedi" 60 bin doları bulan İbrahim Ada, "Poşeti geri dönüşüme atmak için aldım ama ağırlığını fark edince açtım ve para olduğunu gördüm. Hemen müdürüme gösterdim. Birlikte kontrol edip polise teslim ettik. Karakolda sayım yapıldı ve 60 bin dolar olduğu ortaya çıktı. Aklımdan asla kötü bir niyet geçmedi. Paranın sahibi geldi, teşekkür etti" dedi. Firma tarafından ödüllendirildi İbrahim Ada’nın örnek davranışı, çalıştığı firma tarafından da karşılıksız bırakılmadı. Firma yetkilileri, Ada’ya hediye çeki ve çeşitli hediyeler takdim ederek sergilediği dürüstlükten dolayı teşekkür etti. Firma yetkilisi Yakup Berk, "İbrahim Bey’in hassasiyeti örnek bir davranıştır. Poşeti fark ettiğinde hemen yönetimi bilgilendirmiş, ardından emniyet ekipleri çağrılarak para tutanakla teslim edilmiştir. Sayımda 60 bin dolar olduğu tespit edildi. Kendisine bu duyarlılığından dolayı teşekkür ediyoruz" diye konuştu.