POLİTİKA - 01 Mayıs 2018 Salı 10:16

Saadet Partisi adayını açıkladı!

A
A
A
Saadet Partisi adayını açıkladı!

Saadet Partisi'nin Cumhurbaşkanı adayı partinin Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu oldu.

 Saadet Partisi (SP) Cumhurbaşkanı Adayı Temel Karamollaoğlu, "İktidarı değil, bozulan düzeni değiştirmek için uğraşıyoruz. Kişilerin değil sistemin alternatifiyiz. Herkes bilsin ki, bu süreci de kişiler, partiler üzerinden değil, ilkeler üzerinden yürüteceğiz" dedi.

SP Genel Başkan Yardımcısı Birol Aydın, 24 Haziran seçimlerinde partilerinin cumhurbaşkanı adayının Genel Başkan Temel Karamollaoğlu olduğunu açıkladı.

"Temel Karamollaoğlu, Saadet Patisinin cumhurbaşkanı adayıdır" 

Cumhurbaşkanı adaylarını açıklamak için kürsüye çıkan SP Genel Başkan Yardımcısı Birol Aydın, "Cumhurbaşkanlığı adaylığı için ilgili mercilerde titiz ve özverili çalışmalar yürütüldü ve bir karara varıldı" açıklamasını yaptığı anda arkasında bulunan perde partililer tarafından indirildi ve Temel Karamollaoğlu’nun ismi göründü. Aydın, "Duruşu ile söylemleri ile asalet ve nezaketi ile bir isim hep ön plandaydı. Bilge başkan Temel Karamollaoğlu, Saadet Patisinin cumhurbaşkanı adayıdır" dedi.

"Devletin başında bulunan arkadaşlarımız üsluplarına dikkat etmek mecburiyetinde" 

Teşkilatına güvendiğini belirten ve partisinin devletten seçim yardımı almadığını, devlet imkanlarını da kullanmadıklarını kaydeden Temel Karamollaoğlu, "Dileğimiz, bu görevi sizin asalet ve nezaketinize uygun bir şekilde yerine getirmeyi bana nasip etmesidir. Vatan ve milletin geleceği söz konusu olduğunda tavizsiz bir gayretle çalışan fedakarlık abidesi yüzbinlerce insan var. İşte bu kadro Türkiye’nin güvencesi, sigortası ve teminatısınız. Seçimler bir demokrasi yarışıdır. Siyasi partiler birbirlerinin düşmanı değil, olsa olsa birbirinin sadece rakipleridir. Hepimiz daha iyinin, güzelin mücadelesini vermek için çalışıyoruz. Bu yüzden seçim meydanlarına çıkarken sözlerime bir çağrı ile başlamak istiyorum, ilk çağrımız şudur, bu süreçte herkes özellikle de parti liderleri, özellikle de devletin başında bulunan arkadaşlarımız üsluplarına çok dikkat etmek mecburiyetindeler. Birbirimizi insafsızca suçlamak yerine problemlerimizi sıralayıp, çözüm için projelerimizi anlatmalıyız. Bu ülke için en büyük tehlike kutuplaşmadır. Oy devşirmek için toplumu germek, seçimi savaş gibi görmek, hemen her konuda ülkeyi birbirinden ayıracak üsluplara tevessül etmek bu millete yapılabilecek en büyük kötülüktür" diye konuştu.

"Kişilerin değil sistemin alternatifiyiz" 

Saadet Partisinin prensiplerini anlatan Karamollaoğlu, "İktidarı değil, bozulan düzeni değiştirmek için uğraşıyoruz. Sistem aynı şekilde devam ettikten sonra A partisi gelmiş, B partisi gitmiş, hiçbir anlam taşımaz. Kişilerin değil sistemin alternatifiyiz. Herkes bilsin ki, bu süreci de kişiler, partiler üzerinden değil, ilkeler üzerinden yürüteceğiz" şeklinde konuştu.

"5 Y’ye asla izin vermeyeceğiz, 5 A’dan asla vazgeçmeyeceğiz" 

"Biz dün söylediğimizi hiç yokmuş gibi addedip onun tam tersini icraata hiçbir zaman koymayız. Biz sözümüzün eriyiz" açıklamasında bulunan Karamollaoğlu, bunları söylerken kimseyi kırmak ve küçük düşürmek niyetinde olmadıklarının da altını çizdi. Karamollaoğlu, "5 Y’ye asla izin vermeyeceğiz, 5 A’dan da asla vazgeçmeyeceğiz. Söz veriyorum, bizim yönetimimizde yolsuzluğa, yandaşlığa, yalakalığa, yasağa ve yağmaya hiçbir zaman yer olmayacaktır. Biz garip gurebanın hakkını yetim hakkı korur gibi koruyacağız, ihalelerden şeffaf, denetlemede son derece titiz olacağız. Çevremizde yalakaların öbekleşmesine asla müsaade etmeyeceğiz" ifadelerini kullandı. 

OHAL’i de eleştiren Karamollaoğlu, "İktidara geldiğimizde ilk alacağımız kararlardan birisi OHAL düzeninin kaldırılması olacaktır. Şiddete başvurmadığı müddetçe hiçbir fikrin ve düşüncenin yasaklanması yoluna gitmeyeceğiz. 5 A’dan ne kastettiğimizi de arz etmek istiyorum, akıl hakkın insana bahşettiği en büyük nimettir. Kamil akıl bir iyin sonunu görmek demektir. Akıl ile hareket etmezseniz ‘15 günde Şam’da namaz kılacağız’ derken, sonra 15 yılda işin içinden çıkamazsınız. Türkiye’yi tek akıl ile değil, ortak akıl ile yönetme yoluna gideceğiz. Bu istişare demektir. İkincisi adalettir. Bir kararname ile onbinlerce garibanı işinden, evinden eden, arkası olanı görmezden gelen bir anlayışa son vereceğiz. Hakim teminatını mutlaka tesis edeceğiz. Hakimin adil karar verebilmesi için elinde bir teminatı yok. Mahkeme kürsüsünde derdest edilen hakimler var. Onu gördükten sonra arkasından gelenin dürüstçe karar vermesini beklemek herhalde saflık olur. En önem verdiğimiz konulardan birisi de ahlaktır. Ahlak bir toplumun mayasıdır. Ahlak ve maneviyat olmadan bir ülke kalkınamaz. Yönetimde, siyasette ahlakı mutlaka hakim kılacağız. Ardından da adanmışlık ve asalet gelir. Adanmışlık ve asalet nedir, görmek isteyen varsa işte bu tabloya baksın" açıklamasında bulundu.  

Temel Karamollaoğlu kimdir?

Temel Karamollaoğlu (D. 1941, Kahramanmaraş). Türk siyasetçi. 16, 20 ve 21. dönemlerde milletvekilliği, 1989-1995 yılları arasında Sivas Belediye Başkanlığı, özel sektörde ve kamu kesiminde üst düzey yöneticilik yaptı. Türkiye’nin en çalkantılı dönemlerinde bürokraside ve siyaset dünyasında aktif olarak çalıştı; 1971 muhtırasını, 1980 askeri darbesini ve 1997 post-modern darbe dönemini yaşadı. Milli Selamet Partisi, Refah Partisi, Fazilet Partisi ve Saadet Partisi yönetimlerinde bulundu. 1968 yılından vefatına kadar 45 yıl Necmettin Erbakan’ın yakın çalışma ekibinde yer aldı. Türkiye’nin güçlü ve bağımsız bir ülke olması için maddi ve manevi kalkınmanın bir arada yürütülmesi gerektiğini savunan Karamollaoğlu, 30 Ekim 2016 tarihinde Saadet Partisi Genel Başkanı seçildi. Aslen Sivas’lı olan Temel Karamollaoğlu, babasının öğretmenlik yaptığı Kahramanmaraş’ta 7 Haziran 1941 yılında doğdu. Kayseri Lisesi’nden 1959 yılında mezun oldu. 1960 yılında Sümerbank bursuyla İngiltere’ye gitti. Manchester Üniversitesi Tekstil Teknoloji bölümünden 1964 yılında mezun oldu. 1967 yılında aynı üniversitede yüksek lisansını tamamladı. Üniversite yıllarında İngiltere Türk Talebe Birliği Başkanlığı yaptı ve Müslüman toplulukların sosyal faaliyetlerine aktif olarak katıldı ve FOSİS’te İngiltere Müslüman Talebe Cemiyetleri Federasyonunda yöneticilik yaptı.

1967 yılında Türkiye'ye döndü. Kısa süreli olarak Sümerbank’ta ve 1967–1972 yılları arasında Devlet Planlama Teşkilatında Tekstil Sektör Uzmanı olarak görev yaptı. 1973 yılında askerliğini tamamladıktan sonra Altınyıldız’da yöneticilik yaptı. 1975–1977 yıllarında Sanayi ve Teknoloji Bakanlığında önce Teşvik ve Uygulama Genel Müdürü bilahare Yaygın Sanayiden Sorumlu Müsteşar Muavini olarak görev yaptı. Bu dönemde sanayinin gelişmesini ve Türkiye sathına yayılmasını hedefleyen önemli çalışmalar yaptı. Türkiye’deki tüm yatırımlarını/ kapasite, teknoloji ve konumu itibari ile yönlendirilerek teşvikini yapan Teşvik ve Uygulama Genel Müdürlüğünde İstanbul’un nüfusunun artmaması ve yatırımların Anadolu’ya yayılması hususunda çaba gösterdi. Yaygın Sanayi Koordinatörlüğü döneminde, Anadolu’da Organize Sanayi Siteleri ve Küçük Sanayi Sitelerinin kurulması çalışmalarının hızlandırılmasında önemli rol oynadı. Bu dönemde Türkiye’nin her ilinde özel sektör eliyle veya devlet öncülüğünde yüzlerce yatırımlar yapıldı.

DPT’de görev yaptığı dönemde, uluslararası alandaki çalışmalara katıldı. Bu dönemde Türkiye, İran ve Pakistan arasında kurulan ülke sanayilerinin koordine edilmesi için RCD (Bölgesel Kalkınma İşbirliği) çalışmalarında görev aldı. 1969 yılında ESAM’ın kurucuları arasında yer aldı. Bu yıldan itibaren kesintisiz olarak ESAM faaliyetlerine iştirak etti, birçok dönemde yönetimde görev aldı.

Bu yıllarda Türkiye’nin maneviyat önderlerinden Mehmet Zahid Kotku’yu ve siyasette devrim mahiyetinde yeni bir hamle başlatan Prof. Dr. Necmettin Erbakan’la tanıştı. Bu iki şahsiyet, sonraki hayatının şekillenmesinde etkili oldu. 1977 yılında aktif siyasi hayata başladı. Millî Selamet Partisi'nden Sivas Milletvekili seçildi. 1978’de Parti Genel Kurulu Üyeliğine seçildi. Parlamento çalışmalarında KİT Komisyonu Üyeliği yaptı ve DPT’de başlattığı sanayileşme çalışmalarının takipçisi oldu. KİT Komisyonunda “Uçak Sanayi Alt Komisyonu” Başkanlığını üstlendi. Milletvekilliği döneminde Türkiye’yi üç yıl Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi’nde temsil etti. Burada Kıbrıs ve İslam ülkeleriyle ilgili konuları aktif olarak takip etti. 1980 askeri darbesinde tutuklandı. 10 ay gözaltında tutulduktan sonra beraat etti. 1987 referandumu ile siyasi yasaklar kaldırılana kadar aktif siyasetten uzak kaldı. Bu dönemde önce özel sektörde danışmanlık yaptı, ardından beş yıl Bahariye Mensucat’ın Genel Müdürlüğü yaptı. Genel Müdürlüğü döneminde firmanın kurumsal ve fiziksel yeniden yapılanma sürecini başarıyla yönetti, rantabiliteyi artırdı. 1987 yılında referandumla birlikte siyasi hayata geri döndü ve Refah Partisi Genel İdare Kurulu Üyeliğine seçildi. 1987 genel seçimlerinde milletvekili adayı oldu.

1989 ve 1994 yıllarında iki dönem Refah Partisi'nden Sivas Belediye Başkanlığına seçildi. Belediye Başkanlığı yaptığı dönemde Sivas’ın ekonomik, sosyal ve kültürel yönden kalkınması amacıyla çok sayıda iktisadi, sosyal ve kültürel faaliyetin organizasyonunu yaptı. Şehrin altyapı yatırımları kısa sürede tamamlandı. Sivas modern şehir planlamasında ve belediyecilikte örnek şehir haline geldi. Belediye hizmetlerinin kapsamı genişletilerek bir ekonomik kalkınma projesi hazırlandı. Belediye öncülüğünde Organize Sanayi Bölgesi kuruldu. Vakıf çalışmalarına, sosyal ve kültürel faaliyetlere önem verildi, şehrin tarihi ve kültürel yapısına sahip çıkıldı.

Sivas Belediye’sindeki çalışmaları, Refah Partisi’nin aynı dönemdeki Van, Kahramanmaraş, Konya ve Şanlıurfa illerindeki belediye çalışmaları ile birlikte Türkiye’de belediyecilik anlayışında devrim mahiyetinde bir hamle yaptı ve Milli Görüş hareketinin iktidara gelmesinde rol oynadı. Bu dönemde belediye çalışmalarını; partizanlık yapmama, işi ehline verme, adil olma, rüşvet ve yolsuzluğa fırsat vermeme ve herkesin derdiyle dertlenme üzerine inşa etti.

1995 Genel Seçimlerinde Refah Partisinden Sivas Milletvekili olarak tekrar Meclis’e girdi. Bu dönemde NATO Parlamenter Asamblesi Üyesi olarak görev yaptı. Türkiye’yi temsilen tüm Avrupa ülkelerine ve çok sayıda ülkeye gitti. Bu dönemde rahmetli Erbakan’ın İslam birliğinin oluşturulması, olgunlaştırılması ve D8’lerin kurulması çalışmalarına katıldı. Aynı dönemde Refah Partisi Grup Başkanvekilliğine seçildi. Bu görevini Refah Partisinin kapatılmasına kadar sürdürdü.

Refah Partisi’nin Anayasa Mahkemesince kapatılmasından sonra Fazilet Partisine katıldı. 1999 seçimlerinde Sivas’tan yeniden Milletvekili seçildi. Bu yasama döneminde NATO Parlamenter Asamblesi Üyeliği devam etti. Fazilet Partisinin 2001 tarihinde kapatılması üzerine Saadet Partisi’nin kuruluşunda yer aldı ve Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı görevine getirildi. Erbakan’ın vefatından önce siyasi hareketin çizgisinden sapmaması için oluşturduğu Yüksek İstişare Kurulu’nda, oluşturulduğu tarihten itibaren üye olarak bulundu.

30 Ekim 2016 tarihinde gerçekleştirilen Saadet Partisi 6. Olağan Kongresi'nde Saadet Partisi Genel Başkanlığı görevine seçildi. Evli ve beş çocuk sahibidir.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Muğla Muğla’dan yapılan her 100 dolarlık ihracatın 72 doları su ürünlerinden Türkiye, 2024 yılının Ocak-Nisan döneminde 82 milyar 873 milyon dolar ihracat yaparken, Ege Bölgesi, Türkiye ihracatına 14 milyar 284 milyon dolarlık katkı sağladı. Ege Bölgesi’nin 2024 yılının ilk dört aylık döneminde ihracatı 2023 yılının aynı zaman diliminde yüzde 3 artış gösterdi. Egeli ihracatçılar, Türkiye ihracatının yüzde 17,23’ünü gerçekleştirdi. Su ürünleri sektörünün ihracatından yüzde 70’ten fazla pay aldığı Muğla, 2024 yılında ihracat artışını sürdürmeyi başardı. 2023 yılının Ocak-Nisan döneminde 368 milyon dolar ihracat yapan Muğla, 2024 yılının dört aylık döneminde ihracatını yüzde 13’lük gelişimle 415 milyon dolar şeklinde kayda aldı. Muğla, 2024 yılının Ocak - Nisan döneminde Ege Bölgesi illeri arasında ihracatını en çok artıran ikinci il olmayı başardı. Rusya bir, Yunanistan iki, ABD üçüncü sırada Muğla’dan yapılan her 100 dolarlık ihracatın 72 dolarına imza atan su ürünleri sektörü, 261 milyon dolar döviz getirisine imza attı. Madencilik sektörü 40,4 milyon dolarlık ihracat yaparken, yaş meyve sebze sektörü 16 milyon dolarlık ihracat performansı ortaya koydu. Rusya Federasyonu 51,6 milyon dolarlık ihracatla Muğla’nın ihracat yaptığı ülkeler listesinde zirvedeki yerini korurken, Muğla’dan Yunanistan’a 42,8 milyon dolarlık ihracat yapıldı ve Yunanistan zirve ortağı oldu. ABD bu iki ülkeyi 32 milyon dolarlık ihracatla izledi.
Ankara Öz İplik-İş Sendikası Genel Başkanı Ay: “İşçi hakları ve sürdürülebilirliği gündemine almayan firmalar risk altında” Tüm Dokuma, İplik, Trikotaj, Hazır Giyim, Konfeksiyon ve Deri İşçileri Sendikası (Öz İplik-İş) Genel Başkanı Rafi Ay, işçi hakları ve sürdürülebilirliği gündemine almayan firmaların risk altında olduğunu belirterek, “Ülkemizin kalkınması, sektörümüzün ayakta kalabilmesi için ihtiyaç duyan firmalara destek olmaya hazırız” dedi. Öz İplik-İş Sendikası Genel Başkanı Rafi Ay, Kurumsal Sürdürülebilirlik Durum Tespiti Direktifi’nin 24 Nisan’da Avrupa Parlamentosu tarafından kabul edilmesiyle beraber onaylanan direktifi ve sürdürülebilirlik konusunu değerlendirdi. Ay, Avrupa Birliği’nde faaliyet gösteren şirketlerle beraber Türkiye başta olmak üzere dünyanın birçok yerinde faaliyet gösteren şirketler için direktif uygulamalarının önemli olduğunu vurguladı. Sektördeki küresel manzaranın değiştiğine vurgu yapan Ay, “Ülkemizde sektörü ayakta tutmak için dönüşmek zorundayız. Bundan başka yol yok. Kurumsal sürdürülebilirlik direktifi, işçi haklarını ve sendikaların rolünü güçlendirerek sürdürülebilir bir iş dünyasının oluşturulmasına katkı sağlayacaktır. Çalışan hakları kapsamında, sendikal örgütlenme ve toplu pazarlık haklarının tanınması ve desteklenmesi hususu önem arz etmektedir” açıklamasında bulundu. “Sektörümüzün ayakta kalabilmesi için ihtiyaç duyan firmalara destek olmaya hazırız” Ay, doğrudan ve dolaylı iş ilişkileri de dahil olmak üzere şirketlerin kendi operasyonlarında, yan kuruluşlarında ve tedarik zincirlerinde geçerli olacak direktifin, Türkiye’de üretim yapan tekstil, hazır giyim ve deri sektöründe faaliyet gösteren birçok firmayı yakından ilgilendireceğini vurguladı. Ay, “Buradan sektörde örgütlü olduğumuz veya olmadığımız firmalara sesleniyoruz. Süreci yakından takip ediyoruz. Konuyla alakalı yeterli kapasite ve bilgi birikimine sahibiz. Bünyemizde kurduğumuz sürdürülebilirlik birimimiz mevcut. İşçimizin refahı, ülkemizin kalkınması, sektörümüzün ayakta kalabilmesi için ihtiyaç duyan firmalara destek olmaya hazırız” şeklinde konuştu. “Sektörde hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” Söz konusu direktiften çıkan sonuca da dikkati çeken Ay, “Tekstil, hazır giyim ve deri sektöründe küresel görünüm değişmiştir. Bildiğiniz gibi AB, karbon ve işçi haklarına yönelik ihlalleri ticaretin asli unsuru haline getirmiştir. Şimdi de görüyoruz ki imzalanan direktifle AB, firmaların üretim ve tedarik süreçlerinde çevresel ve sosyal haklara etkilerini önemsemeleri ve özen göstermeleri konusundaki hassasiyeti sağlamayı hedeflemektedir. Bu gelişmeler, ülkemize her yıl 20 milyar dolardan fazla net ihracat geliri sağlayan, doğrudan ve dolaylı 2 milyona yakın hanenin geçimini sağlayan, bir sektörde hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını göstermektedir” değerlendirmesinde bulundu. Öte yandan, Avrupa Konseyi tarafından onaylanan bir diğer önemli direktif ise Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetle Mücadeleye ilişkin direktif olarak öne çıktı. Öz İplik İş Sendikası Uluslararası İlişkiler Sekreteri Fulya Pınar Özcan ise yeni kurallar, toplumsal cinsiyete dayalı şiddeti önlemeyi ve başta kadınlar ve aile içi şiddet mağdurları olmak üzere mağdurları korumayı amaçlayan direktifi değerlendirdi. Direktifin sendikaların ya da sosyal ortakların güvenli iş yerlerine yönelik tedbirler alması için herhangi bir atıfta bulunmadığını söyleyen Özcan, “Direktif, işverenlere de kadın işçileri iş yerinde korumaları için gerekli bir yükümlülük getirmiyor. Uluslararası çalışma örgütünün iş yerlerinde şiddet ve tacizin önlenmesi sözleşmesinden (ILO C190) direktifte açıkça bahsedilmiyor. Ancak elbette eksik ve eleştirdiğimiz kısımlar olmasına rağmen direktif; Avrupa Birliği’ne üye devletlerin kadına yönelik şiddeti sona erdirmeye yönelik yasal yükümlülüklerini ve politikalarını yerine getirmeleri için atılmış önemli bir adımdır. Üye devletler, kadınların ve kız çocuklarının hayatlarını kurtarmak için bu kapsamlı kurallar dizisini uygulamaya koymalıdır” açıklamasında bulundu. Avrupa Parlamentosunun onayladığı direktiflerin iş dünyasının geleceği için önem arz ettiğinin altını çizen Öz İplik İş Sendikası Genel Başkanı Rafi Ay, Öz İplik İş olarak Kurumsal Sürdürülebilirlik Durum Tespiti Direktifi başta olmak üzere emek gücünü koruyan her türlü uygulamanın destekçisi ve takipçisi olacaklarını belirtti.