MAGAZİN - 06 Ocak 2009 Salı 14:14

"Sabuha" AİHM yolunda

A
A
A
"Sabuha" AİHM yolunda

Çocukluk aşkı Sabiha'ya "Sabuha" şarkısını yazan saat tamircisi Ekrem Arman, şarkısını çaldığını iddia ettiği ünlü sanatçı İbrahim Tatlıses'e yönelik başlattığı hukuk mücadelesini 11 yıldır sürdürüyor.

Sakarya'nın Erenler ilçesinde saat tamirciliği yaparak geçimini sağlayan 65 yaşındaki Ekrem Arman, iddiaya göre 39 yıl önce çocukluk aşkı Sabiha'ya sevgisini dile getiren 'Sabuha' isimli bir şarkı yazdı. Arkadaşı olan bağlama ustası Recep Koç'la şarkıyı besteleyen Ekrem Arman, aynı yıl Adapazarı 1. Noteri'ne giderek şarkıyı kendisine ait olduğunu tescil ettirdi. Ardından Recep Koç'la İstanbul'a Şahin Özer'e ait plak şirketine giden Arman, taş plak yaptırdı. 

Yıllar geçtikten sonra müzik dünyasına giren İbrahim Tatlıses, kasetinde Sabuha şarkısına yer verdi. Bunun üzerine Ekrem Arman, 1998'de İstanbul 7. Asliye Hukuk Mahkemesi'ne 'Sabuha' adlı şarkının kendisine ait olduğu iddiasıyla dava açtı. Yapılan incelemenin ardından mahkeme heyeti, Sabuha adlı şarkının Ekrem Arman'a ait olduğuna karar verdi. Temyize giden davayı Yargıtay da onadı. Bunun üzerine İbrahim Tatlıses, 1. Fikir ve Sina-i Haklar Hukuk Mahkemesi'ne dava açtı. Mahkeme, İstanbul 7. Asliye Hukuk Mahkemesi'ndeki dava için reddi hakim kararı vererek, dosyanın bilirkişi tarafından incelenmesini istedi.

11 yıldır süren hukuk mücadelesi veren Ekrem Arman, şöyle konuştu: "Benim ilkokulda iken Sabiha isimli bir arkadaşım vardı. Oradan esinlenerek ben Sabiha'yı 'Sabuha' olarak değiştirdim. Onun adına Sabuha şarkısını yazdım. Çocukluk sevgisi, çocukluk aşkı desem neyse kendi kalbime göre yazdım. Sabuha'yı 1970 yılında Recep Koç isimli saz çalan bir arkadaşımla beraber dile getirdik, müzik yaptık. Adapazarı 1. Noteri'ne tescil ettirdik. Zaman geçti 12 Ekim 1970 tarihinde eseri Şahin Özer'in limited şirketinde hatıra plağı çıkardık. Bu hatıra plağıydı, ham maddemiz orada kaldı."

Aradan çok zaman geçtiğini anlatan Arman, sözlerine şöyle devam etti: "1978 senesinden sonra İbrahim Tatlıses, 'ayağında kundura' şarkısından sonra bu şarkıyı söylemeye başladı. Ben bu şarkı bizim, biz hiç kimseye satmadık. Kimseye vermedik nereden bunu temin etti acaba. Anladık ki onu Şahin Özer'in limited şirketinde hammaddesi kalmış olan eseri oradan almış ve ticarethaneye döndürmüş. Kendi açısından, bizim hiç kendisiyle bağlantımız olmamasına rağmen ticaret hayatında bayağı bir popüler oldu. 

Olabilir ama bizim müsaademiz yok. Müsaademiz olsaydı hiçbir hak talep etme hakkımız olmazdı. Anlaşmaya tabi olurduk. Ama anlaşma yok. Benim şahsi münasebetim de yok, kendisiyle görüşmüşlüğüm yok. Ne bu dünyada ne de öbür dünyada. Allah ona benim hakkımı helal etmeyi nasip etmesin. Ben de bunu böyle söylerim. Şimdi kendisinin çok parası varsa, Allah'a rüşvet versin şayet geçiyorsa." 

Mahkemenin devam ettiğini anlatan Arman, konuşmasını şöyle sürdürdü: 

"Son mahkemede karşı taraf reddi hakim kararı almış. Reddi hakim kararı alınca mahkememiz 2009 senesinin 3. ayına kaldı. O zaman reddi hakimin dosyayı ne diye nereye gönderdiği anlaşılacak. Fakat bizim davamız birinci bilirkişiye gittiği zaman tazminat hesabı az bir miktar yapılmıştı. Tazminat hesabı bana mahkeme kararıyla 30 milyar civarında bir miktar gelecek. Ben dedim. Benim elimde 130 bin bandrol var kasamda. Ankara Kültür Bakanlığı Genel Müdürlüğü'nden, İstanbul'dan bunları temin ettim. 9 bin adet bandrol üzerinden yapılan maddi hesap değil de 130 bin bandrol üzerinden gecikme faizi ile birlikte talep etmiş olduğum maddiyat ağır geldi kendilerine herhalde. Reddi hakim yaptılar. Birinci hakimin de fikri alınsın.  Benim birinci bilirkişinin de fikrinin alınması için onların da harcırahlarını yatırdım. 4. ayda kararın ne olacağını beklemekteyiz."

İbrahim Tatlıses'e seslenen Arman, "Allah'la kul arasına hiç kimsenin giremeyeceği gibi ben de giremem. Ben kendisine karşı duymuş olduğum duyguları söylüyorum. Eğer benden müsaade alsaydı iş böyle olmazdı. Ben ona kulluk hakkımı helal etmiyorum. Beni 11 yıldan beri uğraştırıyor" ifadesini kullandı.

Hakikaten haklı olanın kendisi olduğunu anlatan Arman, konuşmasına şöyle devam etti: 

"Çünkü, 12 Ekim 1970 tarihinde resmi noter kayıtlarım var. Hepsini tek tek gösterebilirim. Benim adıma tescil edilmiş. Burada kendisinin İbrahim Tatlıses'in kendi adına Şahin Özer limited şirketine satmış olduğuma ilişkin bir noter belgesi var elimde. Onların arasında yapmış olduğum belge. Benim haberim yok. Bu konudan. Bunu İbrahim Tatlıses imzalamış kendisininmiş diye."

Araştırmaları neticesinde bunu meydana çıkardığını anlatan Arman, şunları söyledi: "Benim eserimin Şahin Özer limited şirketine ve dünyada herhangi bir kuruluşa satılabilmesi için muvafakatname veriyor. Kendisinin olmayan bir şeyi nasıl verebiliyor. Ben onunla hiç karşı karşıya gelmedim. Bundan sonra da ne bu dünyada ne de öbür dünyada Allah beni onla karşılaştırmasın. Allah'a ve onun en sevgili kulu Hazreti Muhammed'e inanan bir insan olarak söylüyorum." 

Arman, Türkiye'deki hukuk yollarının tükenmesi durumunda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvuracağını belirterek şöyle konuştu: "Reddi hakim kararı veriyorsun da 7. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin kesinleşmiş mahkeme kararını nereye koyuyorsun. Onu hangi çekmeceye koyuyorsun. Zaten kesinleşmiş o bir sefer neticede. Şimdi birinci bilirkişinin benim adına çıkarmış olan 19 bin bandrol hesaba katılıyor. Benim kasamda 130 bin bandrol var. 130 bin bandrol üzerinden hesap yapılmıyor da niye 9 bin, 10 bin üzerinden hesap yapılıyor. Niye sebep ne buna. Türkiye'deki hukuk mahkemesi bu işi çözmezse İstanbul Adliyesi'nin bir yüksek mahkemesine müracaatımı yapar ve Lahey'e giderim."

İnsan Hakları Mahkemesi'ne dosyayı göndereceğini anlatan Arman, şunları söyledi: "Ondan 5 kuruş alsam ne olur almasam ne olur. Ben istemiyorum da. Ama ona öyle bir ders vereceğim ki, Allah'ın izniyle. Yani başkasının malına tenezzül etmenin ne demek olduğunu görecek. Ben zaten söyledim. Onu çekecek. Ben sözümü geri almam. Şayet bana deseydi ki bunu bir yerlerden aldık, okuduk. Senin haberin olmadan. Ticaretini de yaptık, hata ettik, eser senindir. Kusurlar insanlar içindir deseydi. O zaman kabul ederdim.

Ben de insanım. Benim de hatalarım var kendime göre. Ama o öyle değil İbrahim Tatlıses'im. Benim tanıdığım var. Çok çevrem var. Etrafım kuvvetli. Ben vururum, kırarım, yaparım. Yap yapabiliyorsan. Yapabiliyorsan yap. Benim söyleyeceğim bu kadar. İnsan Hakları Mahkemesi'ne gideceğim. Çünkü benim nüfusum kalabalık. Ben yarar görmezsem benim torunum görür. Dedemden bir şey kalmış der. O da bana belki bir fayda verir." 

Kazandığı parayı hayır işlerince harcayacağını anlatan Arman, konuşmasını şöyle tamamladı: "Evlenmek üzere olup çocuğuna düğün yapamayana yardım ederim. Evi yarım kalmış olana yardım ederim. Bu şekilde olanlara yardım edebilirsem onların hoşuna gider. Allah'ın da hoşuna gider. Tatlıses, sözleri almış bazı eklemeler yapmış değiştirmiş olabilir. Nakarat ve sözler aynı." 

RECAİ YÜKSEL-METİN DEMİR -SAKARYA

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bolu Bolu’da özel çocuklar eğitim alırken, anneleri el emeği ürünler üretiyor Bolu’da orta ve ileri düzey zihinsel engelli ile otizmli bireylerin eğitim gördüğü Emine Mehmet Baysal Özel Eğitim Uygulama Okulu’nda örnek bir proje hayata geçirildi. Çocukları sınıflarda ikişer öğretmen eşliğinde özel eğitim alırken, veliler de Halk Eğitim Merkezi tarafından açılan kursta dikiş-nakış yaparak aile ekonomisine katkı sağlıyor. Seyit Mahallesi’nde faaliyet gösteren Emine Mehmet Baysal Özel Eğitim Uygulama Okulu, hem öğrencilerine sunduğu eğitim imkanları hem de velilere yönelik sosyal projeleriyle dikkati çekiyor. Orta ve ileri düzey zihinsel yetersizliği olan bireyler ile otizmli öğrencilerin eğitim gördüğü okulda, toplam 148 öğrenci bulunuyor. Özel ilgi ve birebir takip gerektiren bu eğitim modelinde, okul kadrosunda bulunan 80 öğretmen görev yapıyor ve her sınıfta aynı anda 2 öğretmen derse girerek çocuklarla birebir ilgileniyor. Aile ekonomisine katkı sağlıyorlar Öğrencilerin sabah 09.00 ile öğleden sonra 14.45 saatleri arasında süren eğitimleri boyunca, çocuklarını okula getiren velilerin bekleme sürelerini verimli geçirmeleri amacıyla okul yönetimi ve Halk Eğitim Merkezi iş birliğine gitti. Bu kapsamda okul bünyesinde velilere yönelik dikiş-nakış kursu açıldı. Çocukları dersteyken atölyeye geçen veliler, usta öğreticiler eşliğinde hem meslek öğreniyor hem de sosyalleşerek stres atıyor. Atölyede büyük bir özenle hazırlanan el emeği göz nuru ürünlerin, yaz döneminde okul yararına düzenlenecek olan hayır panayırında sergilenmesi ve satışa sunulması hedefleniyor. Öğrenciler teneffüse çıktığında ise dikiş-nakışı bırakan anneler, çocuklarıyla oyun alanlarında ilgileniyor. Ayrıca çocukları için de kıyafet dikimini yapan anneler, aile ekonomisine katkı sağlıyor. "Çocuklarımızın üstüne giydiklerini kendimiz dikiyoruz" Çocukları için de kıyafet diktiklerini söyleyen Saniye Acet, "Oğlum son sınıfta otizm öğrencisi. Sabah saat 09.00’da buraya geliyoruz. Akşam 15.00’a kadar çocuklarımızı bekliyoruz. Bu arada da kendimize özel böyle dikiş kursu açıldı. Burada da zamanımızı bu şekilde değerlendirmeye çalışıyoruz. Bu kurs açılmadan önce ne yapıyorduk? Aşağıda kendimize göre işte el işleri yine böyle etkinlikler kendi kendimize bir şeyler yapıyorduk ama oturuyorduk. Çocuklarımızla vakit geçiriyorduk. Burası faydalı oldu tabii ki. Biz Bizim için de çok faydalı oldu. En azından vaktimizi değerlendiriyoruz. Bir şeyleri öğreniyoruz. Mesela kendi diktiklerimizi veya çocuklarımızın üstüne giydiklerini kendimiz dikiyoruz" dedi. "Gelir sağlıyoruz" Kendilerine gelir sağladıklarını ifade eden Ebru İnceayan, "Biz de zamanımızı değerlendirmek adına bir şekilde hayatı yakalamaya çalışıyoruz. Mutluyuz. Arkadaşlarımızla elimizden geldiğince verimli olmaya çalışıyoruz. elimizdeki ürüne göre aslında şekillendiriyoruz. Ama daha çok evimizde gerekli olan işlerimizi bitiriyoruz. Hepimizin mutlaka yapması gereken bir iş oluyor. Birbirimize yardımcı oluyoruz. Gelir sağlıyoruz. Öğreniyoruz. Okulumuza bu imkanı sağladığı için teşekkür ederiz" ifadelerini kullandı.
Bolu Özel çocuklar eğitim alırken, anneleri el emeği ürünler üretiyor Bolu’da orta ve ileri düzey zihinsel engelli ile otizmli bireylerin eğitim gördüğü Emine Mehmet Baysal Özel Eğitim Uygulama Okulu’nda örnek bir proje hayata geçirildi. Çocukları sınıflarda ikişer öğretmen eşliğinde özel eğitim alırken, veliler de Halk Eğitim Merkezi tarafından açılan kursta dikiş-nakış yaparak aile ekonomisine katkı sağlıyor. Seyit Mahallesi’nde faaliyet gösteren Emine Mehmet Baysal Özel Eğitim Uygulama Okulu, hem öğrencilerine sunduğu eğitim imkanları hem de velilere yönelik sosyal projeleriyle dikkati çekiyor. Orta ve ileri düzey zihinsel yetersizliği olan bireyler ile otizmli öğrencilerin eğitim gördüğü okulda, toplam 148 öğrenci bulunuyor. Özel ilgi ve birebir takip gerektiren bu eğitim modelinde, okul kadrosunda bulunan 80 öğretmen görev yapıyor ve her sınıfta aynı anda 2 öğretmen derse girerek çocuklarla birebir ilgileniyor. Aile ekonomisine katkı sağlıyorlar Öğrencilerin sabah 09.00 ile öğleden sonra 14.45 saatleri arasında süren eğitimleri boyunca, çocuklarını okula getiren velilerin bekleme sürelerini verimli geçirmeleri amacıyla okul yönetimi ve Halk Eğitim Merkezi iş birliğine gitti. Bu kapsamda okul bünyesinde velilere yönelik dikiş-nakış kursu açıldı. Çocukları dersteyken atölyeye geçen veliler, usta öğreticiler eşliğinde hem meslek öğreniyor hem de sosyalleşerek stres atıyor. Atölyede büyük bir özenle hazırlanan el emeği göz nuru ürünlerin, yaz döneminde okul yararına düzenlenecek olan hayır panayırında sergilenmesi ve satışa sunulması hedefleniyor. Öğrenciler teneffüse çıktığında ise dikiş-nakışı bırakan anneler, çocuklarıyla oyun alanlarında ilgileniyor. Ayrıca çocukları için de kıyafet dikimini yapan anneler, aile ekonomisine katkı sağlıyor. "Çocuklarımızın üstüne giydiklerini kendimiz dikiyoruz" Çocukları için de kıyafet diktiklerini söyleyen Saniye Acet, "Oğlum son sınıfta otizm öğrencisi. Sabah saat 09.00’da buraya geliyoruz. Akşam 15.00’a kadar çocuklarımızı bekliyoruz. Bu arada da kendimize özel böyle dikiş kursu açıldı. Burada da zamanımızı bu şekilde değerlendirmeye çalışıyoruz. Bu kurs açılmadan önce ne yapıyorduk? Aşağıda kendimize göre işte el işleri yine böyle etkinlikler kendi kendimize bir şeyler yapıyorduk ama oturuyorduk. Çocuklarımızla vakit geçiriyorduk. Burası faydalı oldu tabii ki. Biz Bizim için de çok faydalı oldu. En azından vaktimizi değerlendiriyoruz. Bir şeyleri öğreniyoruz. Mesela kendi diktiklerimizi veya çocuklarımızın üstüne giydiklerini kendimiz dikiyoruz" dedi. "Gelir sağlıyoruz" Kendilerine gelir sağladıklarını ifade eden Ebru İnceayan, "Biz de zamanımızı değerlendirmek adına bir şekilde hayatı yakalamaya çalışıyoruz. Mutluyuz. Arkadaşlarımızla elimizden geldiğince verimli olmaya çalışıyoruz. elimizdeki ürüne göre aslında şekillendiriyoruz. Ama daha çok evimizde gerekli olan işlerimizi bitiriyoruz. Hepimizin mutlaka yapması gereken bir iş oluyor. Birbirimize yardımcı oluyoruz. Gelir sağlıyoruz. Öğreniyoruz. Okulumuza bu imkanı sağladığı için teşekkür ederiz" ifadelerini kullandı.
İstanbul Trendyol Süper Lig’de ilk yarının penaltı karnesi Trendyol Süper Lig’in ilk yarısında en fazla penaltıyı 5’er kez ile Fenerbahçe, Trabzonspor ve Gaziantep FK kazandı. Bordo-mavililer, 5 penaltıyı da gole çevirerek bu alanda zirvede yer aldı. Trendyol Süper Lig’de 17 haftayla beraber ilk yarı sona erdi. Ligde geride kalan 153 maçta hakemler 40 defa penaltı kararı verdi. Söz konusu penaltıların 31’i golle sonuçlanırken 9’u ise kaçtı. Penaltıdan en çok gol bulan Trabzonspor oldu En fazla penaltı kazanan takımlar 5’er kez ile Fenerbahçe, Trabzonspor ve Gaziantep FK oldu. Fenerbahçe ve Gaziantep FK bu penaltılardan 3’ünü gole çevirip, 2’sinden yararlanamadı. Bordo-mavililer ise 5 penaltıda da topu ağlarla buluşturarak bu alanda zirvede yer aldı. Penaltı gollerinde Paul Onuachu zirvede Karadeniz ekibinin Fatih Karagümrük, Kayserispor, RAMS Başakşehir ve Konyaspor karşılaşmalarında kazandığı penaltıları Nijeryalı futbolcu Paul Onuachu, ilk yarının son haftasında oynanan Gençlerbirliği maçındaki penaltıyı ise Ernest Muçi golle sonuçlandırdı. Onuachu, 4 golle ligin beyaz noktadan en çok skor bulan futbolcusu oldu. Paul Onuachu’yu, Fenerbahçe’den Anderson Talisca ve Gaziantep FK’dan Alexandru Maxim de 3’er golle takip etti. Anderson Talisca, 2 kez penaltı kaçırdı Fenerbahçe’de ligin ilk yarısında kazanılan 5 penaltıyı da Anderson Talisca kullandı. Brezilyalı futbolcu, Antalyaspor, Fatih Karagümrük ve Konyaspor maçlarında ise meşin yuvarlağı ağlara gönderirken, Göztepe ve Alanyaspor müsabakalarında ise penaltıları golle sonuçlandıramadı. Ligde Talisca haricinde 2 penaltı kaçıran futbolcu bulunmuyor. Maxim yoksa penaltıdan gol de yok Gaziantep FK’da kazanılan 5 penaltının 3’ü gol olurken, tamamında Alexandru Maxim’in imzası yer aldı. Rumen futbolcunun kullanmadığı diğer 2 penaltı ise golle sonuçlanmadı. Antep ekibinde Çaykur Rizespor mücadelesinde Dejan Sorescu, Göztepe maçında ise Mohamed Bayo penaltıdan yararlanamadı. Galatasaray 2 penaltı kullandı Ligde liderlik koltuğunda bulunan Galatasaray, sadece ligin ilk haftasındaki Gaziantep FK deplasmanında penaltı kazandı. Bu maçta sarı-kırmızılılar lehine 2 kez penaltı verilirken her ikisini de Barış Alper Yılmaz ağlarla buluşturdu. Beşiktaş, 4 penaltıdan 2’sini gole çevirdi Beşiktaş ise 4 kez penaltı noktasına gitti. Siyah-beyazlılar; Eyüpspor, Kasımpaşa, Samsunspor ve Fatih Karagümrük karşılaşmalarında penaltı kazandı. Kartal, bu 4 penaltıdan 2’sini gole çevirdi, 2’sinden yararlanamadı. Beşiktaş’ın penaltıdan gollerini Tammy Abraham ve Cengiz Ünder kaydederken, kaçıranlar da yine aynı iki futbolcu oldu. Penaltıdan gol atamayan tek takım Göztepe Süper Lig’de 18 kulübün 17’si penaltıdan gol buldu. Beyaz noktadan gol bulamayan tek takım ise Göztepe oldu. İlk yarıda 1 kez penaltı kullanan İzmir temsilcisinde, Başakşehir ile oynadıkları maçta Juan golü bulamadı. Beyaz noktadan en çok gol yiyen Eyüpspor Geride kalan haftalarda aleyhine en çok penaltı kararı 5’er kez ile Eyüpspor ve Gaziantep FK’ye verildi. İstanbul ekibi, 5 penaltıda da meşin yuvarlağı ağlarında gördü. Gaziantep ekibi ise penaltıdan 4 gol yedi. Ligde aleyhine penaltı çalınmayan takım bulunmazken, beyaz noktadan gol yemeyen tek ekip Kasımpaşa oldu. Lacivert-beyazlılar aleyhine 10. haftada oynadıkları Beşiktaş karşılaşmasında penaltı verildi ancak Tammy Abraham bu penaltıyı gole çeviremedi.
Ankara Yaşayan Miras Okulu Ankara’da açıldı, Bakan Ersoy bu okulun yaygınlaştırılacağını duyurdu Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Yaşayan Miras Okulları’nın açılışında yaptığı konuşmada, "Yaşayan Miras Okulu’nu Ankara’da pilot olarak başlatıyor, bu modeli zamanla Türkiye’nin dört bir yanına yaygınlaştırmayı amaçlıyoruz" dedi. Kültür ve Turizm Bakanlığınca hayata geçirilen ‘Yaşayan Miras Okulu Projesi’ Ankara 15 Temmuz Demokrasi Müzesi’nde tanıtıldı. Somut olmayan kültürel mirasın kuşaktan kuşağa aktarılmasını hedefleyen proje, kültürel mirası yaşayarak öğrenme, üretme ve paylaşma anlayışıyla geleceğe taşımayı amaçlıyor. Açılışa Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un yanı sıra UNESCO Türkiye Millî Komisyonu Başkanı Prof. Dr. M. Öcal Oğuz ve çok sayıda çocuk katıldı. Bakan Ersoy tanıtım toplantısında yaptığı konuşmada projenin, kültürel mirası yaşayan bir değer olarak ele alan güçlü bir yaklaşımın ürünü olduğunu belirtti. Somut olmayan kültürel mirasın bir milletin hafızasını oluşturduğunu söyleyen Ersoy, geleneksel sanatlar, zanaatlar, müzik, oyunlar ve sözlü anlatıların kimliği şekillendiren temel unsurlar olduğunu ifade etti. "Bu modeli zamanla Türkiye’nin dört bir yanına yaygınlaştırmayı amaçlıyoruz" Ersoy, "Yaşayan Miras Okulu’nu Ankara’da pilot olarak başlatıyor, bu modeli zamanla Türkiye’nin dört bir yanına yaygınlaştırmayı amaçlıyoruz. Çünkü biz, kültürel mirasın yalnızca korunacak bir değer değil; öğrenilecek, üretilecek ve paylaşılacak yaşayan bir miras olduğuna inanıyoruz. Bu proje neticesinde çocuklarımız ‘Yaşayan Miras Elçisi’ olacaklar. Ustalarla çıraklar arasında kuşaklar arası doğru ve sahici bir aktarım sağlanmış olacak" ifadelerini kullandı. Çalışmaların 3 aşamada ilerleyeceğini aktaran Ersoy, "Çalışmalar; farkındalık, uygulama ve paylaşım olmak üzere 3 aşamada ilerleyecek. Çocuklarımız, somut olmayan kültürel mirasın ne olduğunu etkileşimli sunumlar ve atölyelerle öğrenecekler. İkinci adım olarak; çocuklarımız ve gençlerimiz, deneyimli ustalarımızın rehberliğinde düzenlenen uygulamalı çalışmalarda usta-çırak ilişkisini doğrudan deneyimleyecekler. Üniversiteli gençlerimiz ise bu süreci belgeleyerek, dijital içerikler ve iletişim çalışmalarıyla mirasımızı çağın diliyle görünür kılacaklar" şeklinde konuştu. Projenin gönüllülük esasına dayalı olarak başlatılmasının önemine değinen Ersoy, "Somut olmayan kültürel mirasımız, kadim medeniyetlere sahip Anadolu kültürünün binlerce yıllık süzgeçten geçtikten sonra günümüze ulaştı bizler asırlara dayanan bu kültürü, yaşayan insan hazinelerimiz ve somut olmayan kültürel miras taşıyıcılarımızla, çocuklarımıza aktarmak için çaba sarf ediyoruz. Geçmişimizin hazinelerini, geleceğimizin hazinelerine aktarıyoruz. Bu nedenle Kültür ve Turizm Bakanlığı olarak, bu alanda atılacak her adım bizim için hayati öneme sahip" diye konuştu. "Uluslararası alanda da somut olmayan kültürel mirasımızın görünürlüğünü artırmaya devam ediyoruz" Ersoy, bugüne kadar 7 bin 38 kültürel miras taşıyıcısına ‘Somut Olmayan Kültürel Miras Taşıyıcısı Kartı’ verildiğini dile getiren Ersoy, Bu rakamın, kültürel birikimin ne kadar güçlü ve canlı olduğunu açıkça gösterdiğini ifade etti. Ersoy, şu ifadeleri kullandı: 2025 yılı itibarıyla, 16 yeni unsurun eklenmesiyle Somut Olmayan Kültürel Miras Türkiye Ulusal Envanteri’ne kayıtlı unsur sayımız 368’e ulaşmıştır. Yerel uygulamalara yapılan 162 yeni kayıtla birlikte toplam kayıt sayısı ise bin 707’ye yükselmiştir. Kültürel mirasımızın belirli unsurlarını icra etme ve yeniden yorumlama konusunda üstün bilgi ve beceriye sahip kişileri ise "Yaşayan İnsan Hazinesi" olarak ilan ediyoruz. 2025 yılında yapılan 10 yeni kayıtla, Yaşayan İnsan Hazinesi sayımızı 102’ye yükseltmiş bulunuyoruz. Uluslararası alanda da somut olmayan kültürel mirasımızın görünürlüğünü artırmaya devam ediyoruz." Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy konuşmaların ardından Yaşayan Miras Okulu’nun açılışını yaparak etkinlik alanlarında çocuklarla bir araya geldi.