ASAYİŞ - 31 Ocak 2015 Cumartesi 12:23

Sarıyer'deki tekne faciasında çarpıcı ayrıntı

A
A
A
Sarıyer'deki tekne faciasında çarpıcı ayrıntı

Sarıyer Rumeli Feneri’nde 27 mültecinin hayatını kaybettiği tekne faciasıyla ilgili hazırlanan iddianamede olaya ilişkin çarpıcı bilgiler yer aldı.

Mültecilere turuncu renkli fosforlu can yelekleri yerine, denizde fark edilmemeleri için siyah ve lacivert can yelekleri verildiği belirtilen iddianamede, organizatör Murteza Haşimi’nin faciayı ihbar ettikten sonra kaçtığı anlatıldı. Mahkemece kabul edilen iddianamede, sanıkların olayı sabah öğrendik ifadelerinin aksine TİB verilerine göre olay bölgesinde oldukları da yer aldı.
Sarıyer Rumeli Feneri’nde 2 Kasım 2014’te 27 mülteci ve tekne kaptanının ölümüyle sonuçlanan tekne faciasına ilişkin İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan iddianame mahkemece kabul edildi. İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesince kabul edilen iddianamede olay günü ve sonrasına ilişkin çarpıcı bilgiler yer aldı.

“ÖNCE İHBAR, SONRA FİRAR ETTİ”
Mahkemece kabul edilen iddianamede Afgan asıllı firari sanık Murtaza Haşimi’nin olayın organizatörü olduğu anlatıldı. Haşimi’nin, facianın yaşandığı dakikalarda kendisini Mehmet Kabataş diye tanıtarak Sahil Güvenlik’i aradığı ve “Kardeşim Riva’nın 10 mil açıklarında başka ülkeye gitmek amaçlı bir tekneyle seyirdeyken batmış, kardeşimin telefon numarası 05…..” şeklinde ihbarda bulunduğu kaydedildi.
İhbar üzerine Sahil Güvenlik Komutanlığınca görevlendirilen botlar ve o civardaki balıkçı tekneleriyle aramalar yapıldığı anlatılan iddianamede ancak herhangi bir bulguya rastlanmadığı ifade edildi. Sabah saatlerine kadar bölgede aramaların sürdüğü anlatılan iddianamede günün aydınlanmasıyla deniz üzerinde cesetlerin bulunduğu belirtildi.

“SAHİL GÜVENLİK SES KAYDIMI ALMAK İSTEDİ TELEFONU KIRDIM”
İddianamede şüpheli ve mağdur ifadelerine göre olay gecesi tekne kaptanı Cem Gök ile sanıklar Kerem Sinayi Çakan ve Murtaza Haşimi arasında geçen görüşmeler de yer aldı.
İddianamede yer alan görüşmelere göre hayatını kaybeden kaptan Cem Gök’ün sanıklardan Kerem Sinayi Çakan’ı arayarak “Allah kahretsin abi, batıyoruz!” demesi üzerine Kerem Sinayi Çakan’ın “Çabuk koordinatlarını ver!” dediği belirtildi. Olay gecesi Kerem Sinayi Çakan’ın firari şüpheli Murtaza Haşimi’ye “Tekne batıyor, acil sahil güvenliği ara!” dediği, Haşimi’nin ise, “Aradım, benim ses kaydımı almak istediler, ben de telefonu kırıp Küçükçekmece sahiline attım” yanıtını verdiği kaydedildi.

“BAK KATLİAM YAPTINIZ!”
İddianamede, şüphelilerin soruşturma aşamasında verdikleri ifadeler de yer aldı. İddianamede yer alan ifadelere göre şüphelilerin yaşanan facia sonrası durumu katliam olarak nitelendirdiği görülüyor.
İddianamede, şüphelilerden Doğan Odacıoğlu’nun soruşturma aşamasında verdiği ifadesinde diğer sanıklarla aralarında geçen konuşmalarda ertesi sabah Kerem Sinayi Çakan’ın evine giderek ‘Ne yaptın, bak katliam yaptınız!’ dediğini, Çakan’ın kendisine ‘Artık yapacak bir şey yok’ dediği, aynı gün bir araya geldikleri firari sanık Murteza Haşimi’nin teslim olacaklarını belirttiği ancak Kerem Çakan’ın ‘Teslim olmam, çok fazla ceza alırım, siz de yatarsınız’ dediği” şeklinde anlattığı belirtildi.

“TURUNCU DEĞİL KOYU RENK CAN YELEĞİ GİYDİRİLDİ”
Cumhuriyet Savcısı Ercan Devrim tarafından hazırlanan iddianamede, İstanbul Liman Başkanlığı Denizcilik ve Gemi Sürvey uzmanları tarafından düzenlenen rapora da yer verildi.
Faciada kullanılan “Torun” isimli teknenin taşıma kapasitesinin maksimum 6-8 kişilik olduğu belirtilen raporda “yolculuk esnasında yakalanma riskinin düşürülmesi için teknede hiçbir aydınlatmanın yapılmadığı, tekne yolcularının can yeleklerinin uzaktan fark edilmeyi sağlayacak fosforlu özellik taşımadığının, deniz alanı üzerinde çıplak gözle en iyi görülebilen rengin turuncu olmasına rağmen, bulunan kazazedelerde maskeleme yapmak ve görünmelerini engellemek amacıyla koyu renk (siyah ve lacivert) can yelekleri giydirilmiş olduğunun tespit edildiği” ifadelerine yer verildi.

“TEKNE BATARKEN DENİZE İLK ATLAYAN KAPTANDI”
Faciadan sağ kurtulan mağdurlardan Said Nazir’in “İstanbul’dan Romanya’ya, oradan da Avusturya’ya geçmek için kaçakçılara 10 Bin TL ödedim. Olay günü beyaz bir eskort araç eşliğinde minibüsle teknenin yanına getirildik. Tekne çok küçüktü. Denizde bir saat kadar ilerledikten sonra tekne su almaya başladı. Kaptan telefon görüşmeleri yaptıktan sonra tekne alabora olunca ilk olarak can yeleksiz denize o atladı. Yolcular arasında can yeleği olmayan kadın ve çocuklar da vardı” şeklindeki ifadeleri de mahkemece kabul edilen iddianamede yer aldı.

“HAŞİMİ KUR'AN’A EL BASARAK DÜRÜST BİR İNSANIM DEDİ”
Faciadan kurtulan mağdurlardan Sahiam Mohammed Akeem’in ifadeleri ise iddianamede şöyle yer aldı:
“Murtaza Haşimi ile anlaşma yaptık. Haşimi, Kur'an-ı Kerm'e el basarak bize dürüst ve iyi bir insan olduğunu söyledi. Hatta bir ara namaz kılmak için bizden seccade istedi.”
Mağdur Akeem’in olay gününe ilişkin ise, “Teknenin küçük olduğunu görünce itiraz ettik, bunun üzerine kaptan Haşimi’yi aradı ancak Haşimi ‘Başka yolu yok, bu şekilde gideceksiniz, Allah büyüktür’ dedi” şeklinde beyanda bulunduğu iddianamede belirtildi.

“OLAYIN BİRİNCİ SORUMLUSU FİRARİ SANIK HAŞİMİ”
İddianamede facia ile sonuçlanan göçmen kaçakçılığının birinci planlayıcısının firari sanık Murtaza Haşimi olduğu belirtildi. İddianamede, teknenin batması öncesinde olayda hayatını kaybeden kaptan Cem Gök’ü ikna ettiğinin anlaşıldığından sanık Haşimi hakkında, alt sınırdan uzaklaşılarak hüküm kurulmasının uygun ve yerinde olduğunun altı çizildi.

"OLAYI SABAH ÖĞRENDİK" DİYEN SANIKLARI TİB VERİLERİ YALANLADI
Olayın ikinci sorumlusunun sanıklardan Kerem Sinayi Çakan olduğu belirtilen iddianamede sanıkların olayı sabah öğrendik demelerine rağmen, Telekominikasyon İletişim Başkanlığı’ndan getirtilen baz istasyonu bilgilerinden, olayın meydana geldiği zaman dilimi ve hemen sonrasında sanıkların olay yeri yakınlarında olduğunun tespit edildiği belirtildi.

FACİADA ÖLEN KAPTANA TAKİPSİZLİK
Savcı Ercan Demir tarafından hazırlanan iddianamede olayda hayatını kaybeden tekne kaptanı Cem Gök hakkında ‘olası kast altında öldürme ve iştirak halinde göçmen kaçakçılığı’ suçlarından takipsizlik kararı verildiği yer aldı.
İddianamede biri firari 3 sanık hakkında hayatını kaybeden 13’ü çocuk 27 göçmen için ‘olası kastla çocuğun ölümüne sebebiyet vermek’, ’olası kastla ölüme sebebiyet vermek’ ve ‘göçmen kaçakçılığı’ suçlarından 13’er kez ağırlaştırılmış müebbet ve 362’şer yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılması talep edildi.
İddianameyi onaylayan 11. Ağır Ceza Mahkemesi davanın ilk duruşması için 19 Mart’a gün verdi. 

BAŞAK AKBULUT

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Düzce Düzce Üniversitesi’nin ilk akredite bölümü DÜZCE(İHA) – Düzce Üniversitesinin ilk akredite bölümü Peyzaj Mimarlığı değer üretmeye ve değer katmaya devam ediyor. Düzce Üniversitesi Orman Fakültesi Peyzaj Mimarlığı Bölüm Başkanı Prof. Dr. Engin Eroğlu, Dünya Peyzaj Mimarlığı Ayı ve Ulusal Peyzaj Mimarlığı Gününde önemli açıklamalarda bulundu. Peyzaj Mimarlarının, ekolojik sürdürülebilirliği, peyzajların kalitesini ve işleyişini sağlamak, kolektif hafızayı, mirası ve kültürü canlı tutmak için estetik ve bilimsel ilkeleri uygulayarak, doğal, kırsal ve kentsel çevreleri planlandıklarını, tasarladıklarını ve yönettiklerini belirten Eroğlu, “Peyzaj Mimarları, diğer disiplinleri yönlendirerek, koordine ederek, iklim değişikliği ve ekosistemlerin istikrarı, sosyo-ekonomik iyileştirmeler, toplum sağlığı, refahı ile ilgili uyum ve azaltma gibi doğal ve kültürel ekosistemler arasındaki ilişkileri planlarlar ve yönetirler” ifadelerini kullandı. Peyzajı farklı ekosistemlerin birleşiminden oluşan bir mozaik şeklinde nitelendiren Eroğlu, “Bu mozaikte insan ve doğa arasındaki etkileşimlerin dengeli bir şekilde yönetilmesinde Peyzaj Mimarlarına ihtiyaç bulunmaktadır. 1968 yılında Peyzaj Mimarlığı eğitiminin ülkemizde başlamasının 56. yılı, Peyzaj Mimarlığı Bölümü’nün Düzce’de eğitime başlamasının 30. yılında, Düzce Üniversitesi’nin ilk akredite olmuş bölümü olarak ilimizde, bölgemizde ve ülkemizde değer üretmeye ve değer katmaya devam ediyoruz” dedi.
Tokat Tırın önünde metrelerce sürüklenip burunları bile kanamadan kurtuldular Emniyet Müdürlüğü Kent Güvenlik Yönetim Sistemi (KGYS) kameralarınca Mart 2024 tarihinde Tokat’ta meydana gelen kazalar paylaşıldı. Kaydedilen görüntülerde bir otomobil tırın önünde metrelerce sürüklendi. Araç içerisinde bulunanlar şans eseri burunları bile kanamadan kurtuldular. Türkiye’nin birçok ilinde farklı tarihlerde meydana gelen trafik kazalarının görüntüleri, Emniyet Müdürlüğü Kent Güvenlik Yönetim Sistemi (KGYS) kameralarınca kaydedildi. Tokat’ta şubat ayında meydana gelen 4 ayrı kaza da kameralar tarafından an be an kaydedildi. Emniyet Genel Müdürlüğü, 2024 yılının Mart ayında Kent Güvenlik Yönetim Sistemi (KGYS) kameralarının kaydettiği farklı illerdeki trafik kazalarının görüntülerini paylaştı. Paylaşılan görüntülerde Tokat’ta 4 ayrı kaza kameralara yansıdı. Dikkatsizlik ve geçiş üstünlüğüne dikkat etmeyen sürücüler kazalara neden oldu. “Metrelerce sürüklendi” İlk görüntüde Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi önündeki caddede meydana geldi. Görüntüde bir otomobil aynı yönde ilerleyen tırın sıkıştırması ile yan döndü ve metrelerce sürüklendi. Kazada şans eseri otomobilde bulunanlar yara almadan kurtuldu. “Otobüs hızını alamadı” İkinci görüntüde ise şehir içi Özel Halk otobüsü durmayarak kırmızı ışıkta duran arabalara arkadan çarptı. Kaza nedeniyle araçlarda maddi hasar meydana geldi. “Yine kavşak yine kaza” Paylaşılan diğer iki kaza da şehirdeki farklı kavşaklarda meydana geldi. Geçiş üstünlüğüne dikkat etmeyen araçlar çarpıştı. Çarpmanın etkisiyle araçlarda maddi hasar meydana geldi.
Sivas 58 yıldır gerçek kimliğini arıyor Sivas’ta yaşayan 58 yaşındaki Raziye Şimşek, doğduğu günden bu yana gerçek kimliğine kavuşamadı. Hikâyesiyle filmlere konu olacak olayın aydınlatılması için Şimşek’in biyolojik babasının mezarı açılarak DNA örneği alındı. Sivas kent merkezinde yaşayan Raziye Şimşek, 1 yaşında annesini kaybettikten sonra yaşadığı dramatik hayat hikâyesiyle duyanları derinden etkiliyor. Şimşek, annesinin vefatının ardından babası tarafından 1 yaşındayken yurda verildi. İddiaya göre, o dönemdeki yurt müdürü Şimşek’i kaydettirmeden resmi olmayan şekilde bir aileye verdi. Bu aile de sahte kayıtlarla Şimşek’i öz çocuklarıymış gibi nüfusa kaydettirdi. Şimşek, evlendikten sonra evlat edinen aile tarafından reddedilerek evlatlıktan düşürüldü. Evlat edinen ailenin çıkarttığı kimlik kartı numarası ve kendisinin mecburiyetten çıkarttığı kimlik kartı numarası bulunan Şimşek, bu nedenle resmi bir kimliğe sahip olmadığı için devlet kurumlarına gittiğinde kimlik eksikliği nedeniyle birçok sorunlarla karşılaşıyor. “Ölünce mezarıma yazılacak bir baba adım yok” Yaklaşık 3 yıldır bu durumun çözümü için mücadele eden Şimşek, “Ben bir yaşımdayken annem vefat etti. Bana bakan olmadığı için beni yurdun kapısının önüne bırakıyorlar. O dönemin yurt müdürü beni el altından yurda kaydetmeksizin beni büyüten aileye veriyor. Onlarda sahte kayıtla beni kendilerinin üzerine geçiriyorlar. 18, 19 yaşına gelip evlendiğimde beni üzerlerinden düşürüyorlar. Bunlarda olmadığı için benim bir kimliğim yok. Hiç bir resmi kurumlarda kaydım yok. Ölünce mezarıma yazılacak bir baba adım dahi yok. Bunun zorluğunu hep yaşıyorum. Benim ablalarım bütün aile fertlerim beni kabul ediyor ama daha büyük aile bireylerimiz olmadığı için Hâkim Bey DNA testine karar verdi. 2,5 yıldır çok büyük zorluklarla uğraşıyorum. Hem maddi hem de manevi sıkıntılar yaşıyorum. Sürekli mahkemelere gidip geliyorum. Yaşadığım şeyleri tekrar tekrar yaşıyorum” dedi. Resmiyette gözükmüyor, iki farklı kimlik numarası bulunuyor Adına iki farklı kimlik numarası olduğunu ifade eden Şimşek, “Geçmiş yakamı bırakmıyor ki rahat edeyim. 1965 yılından bu yana bu hayatı yaşıyorum ama hiçbir yerde resmiyette görünmüyorum. Şuanda benim adıma iki farklı TC kimlik numarası var. Birisi onların üzerine diğeri de benim şuan mecburiyetten kullandığım sahte TC kimlik kartı numarası. Devlet kurumlarına gittiğim zaman ‘kayıtlarda böyle birisi yok’ diyorlar. ‘Sadece baba adı var alt soy üst soy yok’ diyorlar. Hastanelere falan gittiğimde eşimin üzerine muayene olduğum için pek sorun yaşamadım ama yine de ben bu durumdan da rahatsız oluyorum. Her zaman elim yüreğimde. İnşallah son mahkeme olur, bu konudan dolayı hem maddi hem manevi çok yoruldum. 58 yaşındayım 25 yıl olmuştu ben unutalı. Ama ben 2,5 yıldır bu durumu mahkeme kapısında tekrar tekrar yaşıyorum, geçmiş yakamı bırakmıyor” şeklinde konuştu.
Rize Doğu Karadeniz’de 2024 yılı yaş çay sezonu açıldı Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğü (ÇAYKUR) tarafından Doğu Karadeniz’de 2024 yılı yaş çay sezonu açıldı. Çay alım sezonunun açılması ile birlikte çay üreticileri de çay bahçelerine girerek çaylarını toplamaya başladı. 2024 yılının yaş çay sezonu için çay müstahsilleri, ÇAYKUR’a çay satabilmek için çaylık arazilerinde budama işlemi yaparak bakımlara başladı. Çay budamalarının hemen ardından üreticiler tarafından arazilerde gübreleme işlemi gerçekleştirilirken, yaş çay kampanyası için üreticiler hazırlıklarını tamamladı. Hazırlıklarını tamamlayan üreticiler bugün sabah saatlerinde çay bahçelerine girerek çay hasadına başladı. Çay müstahsili şimdi ise yaş çay taban fiyatının açıklanmasını bekliyor. “Kontenjan uygulaması olacağını düşünerek çaya girmeye başladık” Kontenjan uygulaması yapılabileceğinden erkenden çaylarını satmak istediklerini ifade eden Rizeli çay üreticilerinden Hüseyin Can Şişman, “Biz sezonun iyi olmasını bekliyoruz. Çay satmakta zorlanmamak için önceden çaya başladık. Kontenjan uygulaması olacağını düşünerek çaya girmeye başladık. Çayda kontenjan uygulaması olabileceğinden ötürü çayımızı daha rahat satabilmek için erkenden kesmeye başladık. Çayın 20 liradan aşağı olmaması lazım. Heyecanla devlet büyüklerimizden çayımıza iyi bir fiyat vermesini bekliyoruz” şeklinde konuştu. Çay sezonunun güzel geçeceğine vurgu yapan Emirhan Şişman ise “Her yılın hasadı gibi bu yılda çok iyi. Ben Kırklareli’nde üniversite okuyordum. Çay zamanı geldi. Bizim de buraya gelmemiz gerekti. Birinci sürümde bizde burada bulunuyoruz. Ne kadar alımlar geç başlarsa o kadar yoğunluk olur. Erken başlarsa yoğunluk olmaz. Eski yıllara göre topladığımız çay oranı düşük. Ailecek topladığımız için sohbet eşliğinde güzel geçeceğini düşünüyorum” ifadelerini kullandı. “Bu seneki çay sezonu şenlik içerisinde geçeceğine inanıyorum” Çaylarını işçi almadan kendilerinin topladıklarını belirten Nurcan Şişman ise “Yeni sezon herkese hayırlı ve uğurlu olsun. Yaş çay fiyatını sabırsızlıkla bekliyoruz. Kalite olarak çay iyi. 5-6 kişi toplanıyoruz. Birbirimize çay topluyoruz. Biz işçi almıyoruz. Çayımızı kendimiz topluyoruz. Birbirimizin işini görmüş oluyoruz. Bu seneki çay sezonu şenlik içerisinde geçeceğine inanıyorum. Biz hepimiz komşuyuz. Birlik içerisinde çayı topluyoruz” dedi.