ASAYİŞ - 18 Ağustos 2021 Çarşamba 10:22

Selde hayatını kaybeden Gizem, toprağa verildi

A
A
A
Selde hayatını kaybeden Gizem, toprağa verildi

Sel felaketinin yaşandığı Kastamonu’nun Bozkurt ilçesinde hayatını kaybeden Gizem Özgün toprağa verildi.

 Kastamonu’da 11 Ağustos’ta etkili olan şiddetli yağmur sonrasında meydana gelen sel Abana, Azdavay, Çatalzeytin, Pınarbaşı, Bozkurt, Cide, İnebolu ve Küre ilçelerinde büyük yıkıma neden oldu. Yağış sonrası meydana gelen sel sebebiyle onlarca araç sürüklendi, onlarca iş yeri ve ev sular altında kaldı. Yaşanan selde hayatını kaybeden ve yapılan otopsi ile kimliği tespit edilen Gizem Özgün, Abana ilçesinde toprağa verildi. İkindi namazını müteakip kılınan cenaze namazının ardından Gizem Özgün, gözyaşları arasında aile kabristanlığında defnedildi.

Cenazeye İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, Kastamonu Valisi Avni Çakır ile çok sayıda vatandaş ve ailenin yakınları katıldı.

Vedat Yunus İkizoğlu
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Adana Doç. Dr. Solmaz: “Talasemiye karşı gebelik öncesi bu testi yaptırın” Yetişkin Hematoloji Hekimi Doç. Dr. Soner Solmaz, kesin tedavisi bulunmayan kan hastalığı talasemi belirtilerinin yorgunluk, halsizlik, soluk cilt, nefes darlığı” olduğunu erken tanı koyabilmek için gebelik öncesinde talasemi taşıyıcılığı taraması yapılmasını tavsiye etti. Acıbadem Adana Hastanesi Yetişkin Hematoloji Hekimi Doç. Dr. Soner Solmaz, talaseminin, vücutta oksijen taşıma görevinden sorumlu protein olan hemoglobini yapan alyuvarların üretimini etkileyen bir grup kalıtsal kan hastalığı olduğunu belirterek talasemi hastalarının vücutlarının daha az alyuvar ve anormal kırmızı kan ürettiğini; bunun da “anemi” adı verilen ve yorgunluk, halsizlik ve nefes darlığına neden olan bir duruma yol açtığını söyledi. Talaseminin Alfa ve Beta olmak üzere iki ana tipi olduğunu anlatan Doç. Dr. Solmaz, “Alfa Talasemi hemoglobini oluşturan yapı taşlarından biri olan alfa globin zincirlerinin üretimini kontrol eden genlerde bir mutasyon olduğunda ortaya çıkar. Daha yaygın olan Beta Talasemi ise beta globin zincirlerini üreten genlerdeki mutasyonlardan kaynaklanır” dedi. Solmaz, talaseminin ciddiyetinin, spesifik tipe ve etkilenen gen sayısına bağlı olarak değişitiğine dikkat çekerek bazı kişilerde hafif semptomlar görüldüğünü, talasemi taşıyıcısı olan bazılarında hiç problem görülmediğini, ancak talasemi major tipinde ise düzenli kan transfüzyonu ve diğer tedaviler gerektiren ciddi anemi görülebileceğini sözlerine ekledi. “Anne babadan çocuğa geçer” Doç. Dr. Solmaz, talaseminin kalıtsal bir hastalık olduğuna, yani ebeveynlerden çocuklarına geçtiğine işaret ederek her iki ebeveyn de bir talasemi geni taşıyorsa, çocuğunun bu durumu miras alma ihtimali olduğunu, riskin ise talasemi tipine ve aktarılan gen sayısına bağlı olduğunu ifade etti. Solmaz, ayrıca talaseminin yaygın belirtilerini “Yorgunluk, halsizlik, soluk cilt, nefes darlığı, çocuklarda yavaş büyüme ve gelişme ile şiddetli vakalarda kemik deformasyonları” olarak sıraladı. “Kesin bir tedavisi bulunmuyor” Talasemi çeşitli testlerle teşhis edilebildiğini belirten Doç. Dr. Solmaz alyuvar sayısını ve boyutunu ölçmek için kırmızı kan sayımı (KKH); mevcut hemoglobin tipini analiz etmek için hemoglobin elektroforezi; spesifik talasemi tipini doğrulamak için ise genetik testler yapılabileceği bilgisini verdi. Talasemi için kesin bir tedavi olmadığını, ancak durumu kontrol altında tutmaya ve yaşam kalitesini artırmaya yönelik çeşitli tedavi seçenekleri bulunduğunu dile getiren Solmaz, “Kan transfüzyonu: Şiddetli talasemi hastalarının yaşamlarını devam ettirebilmeleri için düzenli olarak kırmızı kan almak gerekir. Demir şelasyon (demir düşürücü) tedavisi: Sık transfüzyonlardan kaynaklanan fazla demir vücutta birikerek organlara zarar verebilir. Şelasyon ilaçları bu fazla demiri vücuttan atmaya yardımcı olur. Dalak ameliyatı (splenektomi): Bazı durumlarda dalak alyuvarları yok edebilir ve bu nedenle alınması gerekebilir. Kemik iliği nakli: Bu potansiyel bir tedavi yöntemidir ancak önemli riskleri olan karmaşık bir prosedürdür” diye konuştu. “Kan bağışı çok önemli” Talaseminin, Akdeniz, Orta Doğu, Güney Asya ve Afrika gibi bazı bölgelerde daha sık görüldüğüne değinen Doç. Dr. Solmaz bu bölgelerde yaşayan insanlar ve aileler için, talasemi taşıyıcılığı taramasının hayati önem taşıdığını; bu taramanın, hamilelik öncesinde çiftlerin talasemi geni taşıyıp taşımadıklarını anlamalarını sağladığını ve böylece erken tanı sayesinde çocuklarının yaşam kalitesinin artırılabileceğinin altını çizdi. Talasemi tedavisinde halen bir çare bulunmamakla birlikte, tıptaki gelişmeler sayesinde hastalığın yönetimi ve hastaların yaşam kalitesi önemli ölçüde iyileştirildiğini vurgulayan Doç. Dr. Solmaz şunları söyledi: “Düzenli kan transfüzyonu, demir şelasyon tedavisi ve yaşam boyu takip, hastalarla birlikte sağlıklı bir yaşam sürmeyi mümkün kılmaktadır. 8 Mayıs Dünya Talasemi Günü’nde, toplum olarak bu hastalığa karşı farkındalık oluşturabilir, kan bağışının önemini vurgulayabilir ve tıbbi araştırmaları destekleyerek gelecekte bir çare bulma umudunu canlı tutabiliriz.”
Adana Adana’da talasemi ve orak hücre hastalıklarına dikkat çekmek için festival düzenlendi Başkent Üniversitesi Adana Dr. Turgut Noyan Uygulama ve Araştırma Merkezi, “5. Kan Film Festivali”ne ev sahipliği yaptı. 3 gün süren festival çerçevesinde kısa film yarışması, sempozyum ve farkındalık yürüyüşü gerçekleştirildi. Türkiye Kan Hastalıkları Vakfı, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Türk Kızılayı desteği ve Başkent Üniversitesi Adana Dr. Turgut Noyan Uygulama ve Araştırma Merkezi ev sahipliği ile “5. Kan Film Festivali” düzenlendi. Başkent Üniversitesi Kışla Sağlık Yerleşkesi’nde gerçekleşen kısa film yarışmasına ve sempozyuma Adana İl Sağlık Müdürü Halil Nacar, Kızılay Genel Başkan Yardımcısı Ramazan Saygılı, Başkent Üniversitesi Adana Dr. Turgut Noyan Uygulama ve Araştırma Merkezi Başhekimi Prof. Dr. Ferhat Kılınç, konuyla ilgili federasyon, vakıf, dernek yöneticileri, üyeleri ve kalıtsal kan hastalıkları olan vatandaşlarla yakınları da katıldı. Açılış konuşmaları ile başlayan festivalin ilk gününde, kan hastalıkları ve kan bağışı temalı kısa filmler, Demir Karahan başkanlığındaki jürinin karşısına çıktı. Jüri başkanı Demir Karahan ‘’ İhtiyaç olduğu zamanlarda önemi daha çok anlaşılan kan bağışına dikkat çekmek için düzenlenen bu festivalde bir farkındalık oluşturup konuya bir katkımız olursa ne mutlu bize. Kan herkes için önemli olsa da sürekli olarak kana ihtiyacı olan hastalar için de ayrıca hayati bir öneme sahip. Özellikle Çukurova bölgesinde sıklıkla görülen talasemi hastalığında düzenli kan değişimine ihtiyaç duyuluyor. Bu konuda da toplumu ne kadar çok bilinçlendirebilirsek kan hastalarının hayat kalitelerini arttırmak için fayda sağlamış oluruz’’ şeklinde konuştu Talasemi hastaları için kan bağışının kritik öneme sahip olduğuna dikkat çeken Türk Kızılay Genel Başkan Yardımcısı Ramazan Saygılı ‘’Kan hastalığı olan kardeşlerimiz bizlere emanet. Talasemi hastalığına özgü, değerli hocalarımızın araştırmalar yaptığı bilimsel çalışmalar için Adana’yı pilot bölge ilan ettik. Burada amacımız sadık kan bağışçıları oluşturmak’’ diye konuştu. İkinci gününde ise Başkent Üniversitesi Adana Dr. Turgut Noyan Uygulama ve Araştırma Merkezi, İç Hastalıkları ve Hematoloji Uzmanı Prof. Dr. Hakan Özdoğu ile Orak Hücre Birimi Sorumlusu Prof. Dr. Süheyl Asma koordinatörlüğünde sempozyum gerçekleşti. Festival ve hastalıklarla ilgili açıklamalarda bulunan Prof. Dr. Süheyl Asma, ‘’Temel amacımız talasemi ve orak hücre gibi bölgemize has olan kalıtsal kan hastalıkları ile ilgili toplumsal duyarlılığı arttırmak ve kan bağışının önemine dikkat çekmek. Sadece lösemide değil, hemen her ay kan almak zorunda kalan talasemi hastaları ve kan değişimi gerektiren Orak Hücre hastalarında da kan bağışı hayati önem taşıyor. Bu anlamda toplumsal duyarlılık bizim için çok önemli. Düzenli kan donörü olmak, kan bağışı yapmak kan ve donör havuzu oluşturmak en önemli sosyal etkinliklerden biri olmalıdır’’ vurgusu yaptı. Sempozyumun bitiminde gerçekleşen törenle kısa film yarışmasının kazananları ödülünü aldı. “İyi ki varsın” isimli filmle Serkan Özyumşak birinci seçilerek 50 bin TL’lik ödülün sahibi olurken, “Umudu Beklerken” isimli filmle Onurhan Çallar ikinci, “Bir Damla Kan” ile Bahar Seçkin 3’üncülük ödülüne layık görüldü. Ayrıca Zuhal Akmeşe ve Gülşah Erdur’un animasyon filmi “Zor Oyun” Kızılay Teşvik Ödülünün sahibi oldu. Festival 3. gün Turgut Özal Bulvarından Gençlik Meydanına, Türk Kızılay şubesine gerçekleştirilen farkındalık yürüyüşü ve kan bağışı etkinliği ile son buldu.
İstanbul Mavi Müfredat ile “eko vatandaşlık” okullara taşındı, 20 bin öğrenciye ulaşıldı Baltık Denizi, Karadeniz, Akdeniz, Tuna Nehri ve Ren Nehri gibi 5 bölgedeki ilk ve orta öğretim okullarını hedef alan, “Okyanus Okuryazarlığı” hedefiyle Avrupa Birliği destekli SHORE projesi kapsamında Yıldız Teknik Üniversitesi bünyesinde Wave of Change Konferansı düzenlendi. Türkiye’deki çeşitli mavi ekonomi ve okyanus okuryazarlığı aktörlerini bir araya getiren çoklu panelde ayrıca bu zamana kadarki süreçte “Mavi Müfredat” ile 20 bin öğrenciye ulaşıldığının altı çizildi. 8 ay önce duyurulan ve 36 ay sürecek SHORE projesi koordinatörlüğünü yürüten Yıldız Teknik Üniversitesi Tarihi Hamam Binasında “Değişimin Dalgaları” adlı konferans düzenledi. Baltık Denizi, Karadeniz, Akdeniz, Tuna Nehri ve Ren Nehri gibi 5 farklı bölgede kurulan ortaklıklar sayesinde ilk ve orta öğretim okullarında “Mavi Müfredat”ın geliştirilmesi, uygulanması ve belirlenen temalara uygun her okulun küçük çaplı proje başvurusunda bulunarak, hibe kazanmasını amaçlayan proje kapsamında düzenlenen panelde mavi ekonomi, okyanus okuryazarlığı, eko vatandaşlık gibi konular ele alındı. Konferansta ayrıca yürütülen çalışmalar hakkında paylaşımda bulunulurken 8 aylık süreçte 20 bin kadar öğrenciye de ulaşıldığı bilgisi verildi. Konferansta açılış konuşması yapan Üniversitenin Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Kamuran Nur Bekiroğlu, uluslararasılaşmaya verdikleri öneme değinerek, “Üniversitemiz 114 yıllık bir üniversite. AR-GE’de lider bir üniversiteyiz. AB projelerine ayırdığımız bütçe 7 milyon Euro civarında. Hem AR-GE’ye hem de uluslararasılaşmaya ne kadar önem verdiğimiz ortada. Mavi ekonomi, eko vatandaşlık, okyanus okuryazarlığı kavramlarını proje kapsamında ilk ve ortaokullara kadar indiriyoruz. Böyle bir projede yer almaktan dolayı mutluyuz” dedi. “Geleceğin en önemli problemlerden bir tanesi küresel ısınma ve su” Etkinliğe katılım sağlayanlardan İstanbul Vali Yardımcısı Mustafa Kaya ise geleceğin en önemli problemlerinden biri olan su ile ilgili şimdiden duyarlı bir proje olmasından dolayı tüm ortaklara teşekkür ettiği konuşmasında şunları söyledi: “Yıldız Teknik Üniversitesi çok anlamı bir toplantıya ev sahipliği yapılıyor. Geleceğin en önemli problemlerden bir tanesi küresel ısınma ve su. O yüzden şimdiden duyarlı olmak ve farkındalık oluşturmak çok kıymetli. Umarım bu çalışma herkese örnek olur.” Proje Koordinatörlüğünü yürüten Yıldız Teknik Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Afşin Yusuf Çetinkaya ise düzenlenen etkinlik hakkında bilgilendirmelerde bulundu. Afşin Yusuf Çetinkaya, “Wave of Change, SHORE Projesi yayılımı faaliyeti kapsamında yapmış olduğumuz bir etkinlik. SHORE projesi Ufuk Avrupa Programı çerçevesinde desteklenen bir proje. Yaklaşık 3 milyon euroluk bir bütçesi olup 14 tane partnerimiz var. Yıldız Teknik Üniversitesi bu projede koordinatör. Bu projenin aslında temel hedefi okyanus okuryazarlığı ve mavi müfredatı geliştirmek. Konferansta da aynı zamanda mavi ekonomi konusunda yaygınlaşma amaçlı birçok değerli katılımcıya ev sahipliği yapacağız. Onlar da bizimle bilgilerini ve deneyimlerini paylaşacaklar” dedi. “Eko vatandaş kavramını yaygınlaştırmak istiyoruz” Küresel ısınma ile birlikte insanların ekosisteme zarar vermemesinin çok önemli olduğunu ve bunun adına farkındalık kazandırmak istediklerini aktaran Çetinkaya, “Okuryazarlıktan kastımız öğrencilerin farkındalıklarını arttırmak ve geliştirilmesi sağlamak. Aslında bizim temel amacımız eko vatandaş kavramını yaygınlaştırmak. Yani eko vatandaş kavramını ilkokul çağındaki öğrenciden başlayarak tüm nesle yayarak faal hale getirmeyi hedefliyoruz. Bu projede tüm yaş grupları için eğitim materyallerimiz hazırlandı, web sitemiz, oyunlarımız var. Karbon ve su ayak izini hesaplayabiliyoruz. Bunun aynı zamanda sadece Türkiye’de değil, 14 farklı ülkede de devam ettiriyoruz. En önemli avantajımız ise Türkiye ve Yıldız Teknik Üniversitesinin bu projede koordinatör kuruluş olması. Şuan projenin 8’inci ayındayız. Aynı çağrı döneminde yaklaşık 2 farklı proje vardı. Biz diğer projenin 25 kat büyüklüğüne sahibiz. Yani 25 kat daha fazla kişiye ulaştık. Tahminen de 20 bin civarı öğrenciye eğitim verildi” dedi.
Ankara Gümrük Muhafaza ekipleri 646 milyonluk kaçakçılığa engel oldu Gümrük Muhafaza ekiplerince Mersin’de yürütülen operasyonda gümrüklenmiş değeri 632 milyon Türk lirası olan kaçak ticari eşya, Niğde’de gerçekleştirilen operasyonda ise 14 milyon Türk lirası değerinde kaçak tütün ve üretim aksamları ele geçirildi. Mersin’de Gümrük Muhafaza ekiplerince kaçakçılıkla mücadele çerçevesinde yürütülen risk analizi ve istihbarat çalışmaları sonucu şüpheli görülen 4 konteyner mercek altına alındı. Gümrük Muhafaza ekiplerinin takibinde bulunan firmaya ait işlemlerin incelenmesi sonucu x-ray taramasına yönlendirilen konteynerlerde şüpheli yoğunluk tespit edildi. Ekiplerce gerçekleştirilen detaylı aramada konteynerler içerisinde beyan edilen eşyadan farklı olarak 632 milyon Türk lirası değerinde 81 ton muhtelif eşya tespit edildi. Olayla ilgili soruşturma Mersin Cumhuriyet Başsavcılığı nezdinde devam ediyor. Niğde’de 14 milyon TL’lik kaçak tütün ve üretim aksamları ele geçirildi Gümrükler Muhafaza Genel Müdürlüğü Tütün Özel Ekibi ve Kayseri Gümrük Muhafaza Kaçakçılık ve İstihbarat Müdürlüğü ekiplerince Niğde’de bir depoya düzenlenen operasyonda 14 milyon Türk lirası değerinde kaçak tütün ve üretim aksamları ele geçirildi. Gümrükler Muhafaza Genel Müdürlüğü Tütün Özel Ekibi ve Kayseri Gümrük Muhafaza Kaçakçılık ve İstihbarat Müdürlüğü ekiplerince tütün ve tütün mamulleri üretim ve dağıtımı yapan firmalara yönelik yapılan denetimler sonucu Niğde’de yasadışı üretim yapan bir depoya operasyon düzenlendi. Depoda yapılan aramada yaklaşık 10 ton bandrolsüz kıyılmış dökme tütün, 1 kilogramlık paketlerde 4 bin 800 adet (4 ton 800 kilogram) köşeleri kesilmiş şekilde bandrolsüz kıyılmış tütün, 220 adet koli ve her bir koli içerisinde 5 bin dal olmak üzere toplam 1 milyon 100 bin dal sigara, 52 adet koli ve her koli içerisinde 5 bin adet olmak üzere toplam 260 bin adet sigara filtresi, 68 koli içerisinde atık sigara, 44 bin 800 adet karton koli ve paketleme makinesi, 1 adet tütün havalandırma makinesi, 1 adet poşet yapıştırma cihazı, 4 adet kullanılmış sigara filtresi kağıdı rulosu, 1 adet network video recorder ve kamera cihazı, 2 adet bidon içerisinde toplam 52 kilogram tutkal (sigara üretiminde kullanılan), 2 adet salon tipi klima, 2 adet ortam nem dengeleyici cihaz, 1 adet forklift (ağır yükleri bir araca ya da rafa yüklemek için kullanılan iş makinesi), 1 adet 2 bin 500 kilogram taşıma kapasiteli transpalet olmak üzere yaklaşık piyasa değeri yaklaşık 14 milyon Türk lirası olarak belirlenen muhtelif kaçak eşyaya el konuldu. Soruşturma Niğde Cumhuriyet Başsavcılığı nezdinde devam ederken, soruşturma çerçevesinde 2 kişi hakkında adli tahkikata başlandı. Gümrük Muhafaza ekiplerinin iki ilde gerçekleştirdiği operasyonlar neticesinde toplam 646 milyon Türk lirası değerinde kaçakçılığa engel olundu.