SAĞLIK - 15 Şubat 2018 Perşembe 14:10

'Soğuk havalarda diş hassasiyeti problemi artıyor'

A
A
A
'Soğuk havalarda diş hassasiyeti problemi artıyor'

Lingual Ortodonti Uzmanı Dr. Cem Caniklioğlu, kış aylarının diş hassasiyetinin en yaygın görüldüğü dönemler olduğunu belirterek, "Ani sıcaklık değişimleri ile birlikte artış gösteren diş hassasiyetini yanlış diş temizleme, hatalı beslenme alışkanlıkları, diş sıkma ve gıcırdatma alışkanlıkları, yoğun stres gibi faktörler de tetikleyebiliyor" dedi.

Kış aylarında yaygın olarak görülen diş sağlığı problemlerinden biri olan diş hassasiyeti, günlük hayatı olumsuz etkileyebiliyor. Lingual Ortodonti Uzmanı Dr. Cem Caniklioğlu, "Kış, ayları diş hassasiyetinin en yaygın görüldüğü dönemler olarak öne çıkıyor. Diş hassasiyeti olan kişilerin şikâyetleri sıcak havadan soğuk havaya geçiş dönemlerinde daha çok artıyor. Ani sıcaklık değişimleri ile birlikte artış gösteren diş hassasiyetini yanlış diş temizleme, hatalı beslenme alışkanlıkları, diş sıkma ve gıcırdatma alışkanlıkları, yoğun stres gibi faktörler de tetikleyebiliyor" ifadelerini kullandı.

"Kış aylarında beslenme alışkanlıkları diş hassasiyetini etkiliyor"

Hatalı beslenme alışkanlıklarının diş hastalıkları ve diş hassasiyetinin en yaygın nedenlerinin başında gelen geldiğini ifade eden Dr. Cem Caniklioğlu, "Kola gibi asitli içeçekler, soğuk içecekler, sıcak içecekler ve yiyecekler, tatlı ve ekşi yiyecekler tüketmek kış aylarında diş hassasiyeti sorunlarını artırdığı gibi dişlerin çürümesini de hızlandırıyor. Bundan dolayı sağlıklı ve doğru beslenme alışkanlıkları büyük önem taşıyor. Diş hasssiyeti olan kişilerin sert diş fırçası kullanımından ve dişlere fazla kuvvet uygulamadan kaçınması da gerekiyor" dedi.

"Çapraşık dişler de diş sağlığını olumsuz etkiliyor"

Caniklioğlu, diş hassasiyetinin yanı sıra çapraşık ve doğru konumlanmayan dişlerin de ağız hijyeni ve ağız-diş sağlığı açısından, estetik kaygılara oranla daha büyük sorunlara yol açabildiğini belirtti. Bu durumun son yıllarda görünmeyen diş telleri uygulaması ile başarılı bir şekilde giderildiğine dikkat çeken Lingual Ortodonti Uzmanı Dr. Cem Caniklioğlu, dişlerin dışarıdan görünen yüzeylerinin hiçbir şekilde etkilenmediğini belirterek, bu tedavi ile sağlıklı dişlere kavuşmanın yanı sıra dişlerdeki düzelme ile birlikte kişilerin daha özgürce gülümsemelerinin ve konuşmalarının mümkün olabildiğinin altını çizdi.

"Diş hassasiyeti ve çapraşık diş sorunu olanlar diş hekimine görünmeli"

Diş hassasiyeti problemi yaşayanların mutlaka bir diş hekimine görünmesinin önemli olduğunu belirten Caniklioğlu, "Diş hassasiyeti olanların bir diş hekimine görünmesi doğru bir adım olacak. Yapılacak muayene sonucunda diş hassasiyetinin temel nedeni daha iyi anlaşılacak ve buna uygun yöntem uygulanacaktır. Hassas dişlere sahip olan kişilerin bu durumu önemsememesi daha farklı ağız problemleri yaşamalarına neden olabilir. Diş hassasiyetinden kaynaklanan ağrıdan dolayı dişlerin düzenli olarak fırçalanamaması, diş eti hastalıkları ve diş çürüklerini tetikleyebilir. Çapraşık diş problemi olanların tedavisinde ise görünmeyen diş teli tedavisinde kullanılan lingual braket ve lingual teller kişiye özel olarak laboratuar ortamında hazırlandığı için başarı şansı yüksek oluyor. Lingual Ortodonti, kişilerin iş ve sosyal hayatlarını olumlu yönde etkileyerek, diş teli kullanımını sorun olmaktan çıkarıyor" şeklinde konuştu. 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Rize Ortaya çıkan arşiv Türk Çayı’nın tarihine ışık tutuyor Rize’de çayın tarihinin yıllar sonra ortaya çıkan arşivle daha da eski tarihlere dayandığı ortaya çıktı. Rize’de bilinen tarihi 1938 olan çay üretiminin tarihi, 1934 yılında bugünün Ziraat Bahçesi dönemin ise Fidanlık Merkezi’nde işe Fen Memuru olarak işe başlayan Rauf Başar’ın ortaya çıkan arşivi ile netlik kazandı. İlk yapılan çalışmalardan Rize’nin toprak analizlerine kadar her şeyin yer aldığı arşivde sadece çayın değil birçok ürünün de Fidanlık Merkezi’nde üretildiği yine bu arşiv sayesinde ortaya çıktı. Mandalina, portakal ve limon fidanlarının üretildiği Fidanlık Merkezi’nde bu fidanlar o dönemlerde halka tamamen ücretsiz dağıtılmış. Ayrıca 1 sürgünde çay müstahsillerinden 500 bin tona yakın üretimi olan çayın da ilk yılında 35 kilogram olduğu, dönemin fen memuru Rauf Başar’ın tuttuğu belgelerin ortaya çıkmasıyla kayıtlara geçti. Arşivde en dikkat çekici konu ise o dönemlerde yapılan toprak analizleri sonucunda amonyum sülfat gübrenin bölgeyi sel bölgesi yapacağına dikkat çeken Başar, gübrenin yasaklanması gerektiğini yazmış. Ancak Başar’ın bu tavsiyesi 2019 yılında hayat bulmuş. "Çaya çok emek verdi ama ismi hiç geçmiyor" Çay tarımının ilk yılında sadece 35 kilogram yaş çay elde edildiğini ortaya çıkan arşivler sayesinde öğrendiklerini ifade eden Araştırmacı-Yazar Recep Koyuncu "Çayla ilgili yazılan kitapların büyük bir kısmında 1939 yılında, çok az bir kısmında ise 1938 yılında üretildiği yazar. Bizim elimizde olan bu belgelerin ışığında çayın tarihini 1931 yılına indirmiş oluyoruz. 1931 yılından itibaren Ziraat Çay Bahçesi dediğimiz alanda çay dikim işlemleri yapılmış. Bunlardan bir günlük sayesinde haberimiz oldu. Günlük toplanan yaş yaprak miktarları yazılmış. O dönemlerde çay elle yapılıyordu. O tarihlerde elde çay yapıldığını öğrenmiş bulunuyoruz. Rauf Başar’ın arşivindeki deftere göre ilk alınan yaş çay 35 kilogram. Fidanlıktan alındığını da bu arşiv sayesinde tespit ediyoruz. Onun da fotoğrafı var. Elle yapılan bu üretimin fotoğrafı çekilmiş. O da Rauf Başar’ın arşivinde yer almış" ifadelerini kullandı. Arşivi ortaya çıkan Fen Memuru Rauf Başar’ın arşivi ortaya çıkmadan önce kendisinin çay tarımına birçok hizmet vermesine rağmen çayın literatüründe adının yer almadığını ifade eden Koyuncu "Rauf Başar aslında bir Rizeli hemşehrimiz. 1934 yılında Ziraat’ta fen memuru olarak işe başlamış. 1942 yılında verem hastalığına yakalanmış ve 1945 yılında vefat etmiş. Kısacık ömrü hayatı boyunca çay tarımına çok önemli hizmetler yaptığını görmekteyiz. Fakat bugüne kadar çayla ilgili olan literatürde maalesef adı hiç geçmemekte" dedi. Araştırmacı Yazar Koyuncu, belgeler ortaya çıkmadan önce 1937 yılında İçişleri Bakanlığı’na sunulmak üzere hazırlanan belgelerin dönemin valisi tarafından hazırlandığının zannedildiğini ifade etti. Koyuncu "1937 yılından itibaren İçişleri Bakanlığı’na sunulan Rize’nin tarımsal yapısı, orman durumu ve üretim miktarlarıyla ilgili raporları biz vali beyin yazdığını düşünüyorduk fakat bu arşiv elimize geçtikten sonra bunları Rauf Başar’ın kendisinin hazırlamış olduğunu gördük. Birer kopyalarını kendi arşivinde saklamış, birer kopyalarını da vali beye sunmuş. Çay yetiştiricilerine pratik rehber adında bir kitapçık hazırlamış. 1942 yılında yazmaya başladığı fakat hastalığı döneminde tamamlayamadığı da yine bir kitabı vardı. Bunu yayınlamak da geçen yıl arşivin eline geçmesiyle bizlere nasip oldu" şeklinde konuştu. "Sözleri dikkate alınsaydı Rize sel bölgesi olarak anılmayacaktı" Ortaya çıkan belgelerin içerisinde Rauf Başar’ın 1942 yılında Rize’nin sel bölgesi olmaması için amonyum sülfat gübrenin yasaklanması gerektiğini yazdığını ancak gübrenin 2019 yılında yasaklandığına dikkat çeken Koyuncu "Rauf Başar’ın 1942 yılında yapmış olduğu toprak analizleri de bizim bu arşivimizde var. O tarihteki analizleri sonucunda Rize topraklarında amonyum sülfat kesinlikle kullanılmaması gerektiğini, eğer kullanılırsa Rize topraklarını yumuşatacağını, Rize bölgesinde sellerin önüne geçilemeyeceğini o tarihte yazmış. Gübrenin 2019 yılında çay tarımında kullanılması kesinlikle yasaklanmış. Maalesef yaklaşık 70 yıl sonra bu dikkate alınmış. Bu sözleri dikkate alınmış, o gübrenin kullanımı yasaklanmış olsaydı bugün Rize sel bölgesi olarak anılmayacaktı" diye konuştu. "Yok etmek çok basit, biz zora talip olduk" Arşiv saklamanın, belgelerin korunmasının tarih için çok önemli olduğunu ifade eden Koyuncu sözlerini şöyle tamamladı: "Elimize ulaşan bu arşivi Rahmetli Rauf Başar’ın ağabeyinin oğlu Tanıl Başar ağabeyimiz bizlere ulaştırdı. Bizde bunları insanların hizmetine sunduk. 1934 ile 1939 yıları arasında yapılan çalışmaların fotoğrafları da bizim elimizde veri yoktu, duyumlar vardı ama belge yoktu. Bizim en çok üzerinde yaptığımız çalışma rahmetli Zihni Derin adıydı. Ama şimdi bu belgelerin içerisinde Zihni Derin’in yaptığı çalışmalar ve talimatnameler de var. Bunların hepsini biz Rauf Başar’ın arşivi sayesinde tedarik ettik."
Gaziantep Kadooğlu Yağ’a Gaziantep’in Yıldızları ödülü Kadooğlu Yağ, ihracat performansı ve uluslararası pazarlardaki istikrarlı büyümesiyle Gaziantep Sanayi Odası tarafından Gaziantep’in Yıldızları Ödül Töreni’nde ödüllendirildi. Yıl boyunca üretim gücü, kalite standartları ve sürdürülebilir ihracat yaklaşımıyla dikkat çeken Kadooğlu Yağ, bu anlamlı ödülle 2025 yılını bir başarıyla daha tamamlamanın gururunu yaşadı. Gaziantep Sanayi Odası’nın en prestijli organizasyonlarından biri olan Gaziantep’in Yıldızları, yıl boyunca çeşitli kurum ve kuruluşlar tarafından bir çok ödüle layık görülen Kadooğlu Yağ için ayrı bir anlam taşıyor. "Bu ödül, emeğimizin ve vizyonumuzun bir yansımasıdır" Kadooğlu Yağ Yönetim Kurulu Üyesi Azime Kadooğlu Akbulut, ödüle ilişkin değerlendirmesinde, "Gaziantep gibi üretim ve ihracat kültürü çok güçlü bir şehirde, Gaziantep Sanayi Odası tarafından böyle kıymetli bir ödüle layık görülmek bizim için büyük bir gurur kaynağı. Bu ödül, sadece ihracat rakamlarımızın değil ekip ruhumuzun, kalite anlayışımızın ve uzun vadeli vizyonumuzun da bir göstergesidir. Yılın son ödülünü almak, bu başarıyı daha da anlamlı kılıyor. Başta çalışanlarımız olmak üzere emeği geçen tüm paydaşlarımıza teşekkür ediyorum" dedi. İhracatta istikrarlı büyüme vurgusu Kadooğlu Yağ, farklı coğrafyalara uzanan ihracat ağı, yüksek üretim kapasitesi ve güçlü tedarik zinciriyle Gaziantep’in ihracat başarısına katkı sunmaya devam ediyor. Firma, önümüzdeki dönemde de katma değerli üretim ve sürdürülebilir büyüme odağıyla uluslararası pazarlardaki etkinliğini artırmayı hedefliyor.