ASAYİŞ - 15 Haziran 2021 Salı 09:14

Soma Davası'nda karar 16 Haziran'da

A
A
A
Soma Davası'nda karar 16 Haziran'da

Manisa'nın Soma ilçesinde 13 Mayıs 2014 tarihinde 301 madencinin hayatını kaybettiği faciaya ilişkin Akhisar Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davanın üçüncü duruşmasının ilk celsesi görüldü. Dava ikinci celse görüşülmek üzere 16 Haziran'a ertelenirken, davada kararın da açıklanması bekleniyor.

Manisa’nın Soma ilçesinde 13 Mayıs 2014 tarihinde 301 madencinin hayatını kaybettiği faciaya ilişkin ceza davasının 3. duruşmasına Akhisar Ağır Ceza Mahkemesinde görülmeye başlandı. “Bilinçli taksirle ölüme ve yaralamaya neden olma” suçundan Soma Kömür İşletmeleri A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Can Gürkan, Yönetim Kurulu Üyesi Haluk Evinç ve mühendisler Efkan Kurt ile Adem Osmanoğlu’nun tutuksuz yargılandığı davada madenci yakınları ve avukatlar alınmaya başlandı. Madenci aileleri ve avukatlar korona virüs tedbirleri kapsamında duruşma salonuna HES kodları sorgulanarak alındı.

Davanın 24 Mayıs'ta görülen ikinci duruşmasında madenci ailelerin avukatlarının reddi hakim talebinde bulunmuş, mahkeme heyetince talep kabul edilmemişti. Heyet, öne sürülen gerekçelerin reddi hakim talebi için yeterli olmadığını belirterek, avukatların Manisa Ağır Ceza Mahkemesi’ne itirazda bulunabileceklerini ifade etti. Karar üzerine mağdur avukatları yazılı olarak Manisa Ağır Ceza Mahkemesi’ne itiraz edeceklerini belirtmişti. Yazılı dilekçeyle talep edilen reddi hakim de kabul edilmedi.

Üçüncü duruşmanın ilk celsesinin görüldüğü davada madenci aileleri, avukatlar ve sanık olarak yargılanan Yönetim Kurulu Başkanı Can Gürkan esas hakkındaki görüşlerini söyledi. Davada avukatların ardından madenci aileleri esas hakkındaki görüşlerini belirtti. Madende oğlu Uğur Çolak’ı kaybeden baba İsmail Çolak, “Ben yargılamanın formaliteden olduğunu düşünüyorum. Bu yargılamayı unutmayacağız” sözlerine yer verirken, madende oğlunu kaybeden Durmuş Sidal, mahkemenin kararına güvenmediğini söyledi.
Hayatını kaybeden eşinin madende 3 gün önce işe girdiğini söyleyen Gülten Kavas, “Bir insan suçlu olmasa ölen adamın evine avukatlarını adamlarını gönderip de şikayetçi olmamasını istemez. Benim eşim hayatını kaybettikten 1 hafta sonra eve avukatlar geldi. Davacı olmamamı istediler” diye konuştu.

“Benim bile tanımadığım bir ‘Can Gürkan’ oluşturuldu”

Mahkemede esas hakkındaki son savunmasını SEGBİS üzerinden yapan Yönetim Kurulu Başkanı Can Gürkan, “Aslında bugün çok söz söylemek düşüncesinde değildim. 7 yıldır buradaki herkesi anlamaya çalışıyorum. Buradaki insanları anlayabilmem mümkün değil. Katılan taraf düşüncesini öyle bir anlattı ki kamuoyunda hiç kimsenin tanımadığı bir ‘Can Gürkan’ oluşturuldu. Yakalama kararı çıktığında gidip Soma’da jandarmaya teslim oldum. Savcılıkta ifade alınması sırasında huzursuzluk yaşadığım olaylar oldu. Benim bile tanımadığım bir ‘Can Gürkan’ oluşturuldu ve bu ‘Can Gürkan’ın cezalandırılması gerekiyordu. Mahkemeden suçluyu cezalandırılması bekleniyordu. Bir ‘Can Gürkan’ oluşturuldu ve o kişi ben değilim. Benden talep edilen hiçbir yatırımı geri çevirmedim. Ramazan bey belli bir bütçeye kadar alım konusunda yetkiliydi. Bütçenin aştığı durumlarda da merkeze danışıyordu” dedi.

“Cezaevine girdiğimde madencilik konusunda hiçbir bilgim yoktu”

Cezaevine girmeden önce madencilik konusunda teknik bir bilgisinin olmadığını söyleyen Gürkan, “Ben cezaevine girdiğimde madencilik konusunda hiçbir bilgim yoktu. Ben cezaevinde madencilik çalıştım. 150 mühendisli 5 işletmede bir konunun bana danışılması hayatın olağan akışına aykırı bir durum. Soma’da olağan seviyenin altında metanla karşılaşıldığında da o galerinin kapatılmasını istedim. Havalandırma talep edildiğinde 1 milyon Euroluk bir makine alımı yaptık ve 19 Mayıs’ta da kurmayı planlıyorduk. Facia günü makine de oradaydı. Burada üzerine atılan ‘Talep ettik yapmadı’ suçlamasını kabul etmiyorum. Talep edilen bütün yatırımı yaptım” ifadelerini kullandı.

“Madenci ailelerinin yerinde olsam ben de ‘Can Gürkan’dan nefret ederdim”

“Madenci ailelerinin yerinde olsam ben de ‘Can Gürkan’dan nefret ederdim” şeklindeki sözleriyle ifadesine devam eden Gürkan, “Salondaki insanların acısı bizim acımızla kıyaslanamaz. Kıyaslanması da insanlığa aykırı bir durum. Onların yaşadığı acıyı ben yaşayamam. Ama ben de o acılardan etkileniyorum. Ben o salondakilerin yerinde olsaydım ben de ‘Can Gürkan’dan nefret ederdim. Çünkü öyle bir ‘Can Gürkan’ oluşturuldu” diye konuştu.

“Böylesi bir olayın yaşanmamasını istiyorsak, olayın sebebinin belirlenmesi gerekiyor”

Kazanın nedeninin halen daha bilinmediğini savunan Gürkan, “Bu kazanın neden olduğunu kimse bilmiyor. Mahkeme Başkanı Aytaç Ballı döneminde böyle bir olayın tekrar etmemesi için deney yapılmasını talep etmiştim. İnsan kellesi almak batıl bir kültürdür. O bant yandı, bunu biliyoruz. Düzgün bir araştırma ortamında deney yaparak olayın sebebini bulsaydık olası kazalarında önüne geçmiş olurduk. ‘Olası kasıt’ suçundan ceza vermek böyle bir olayın önüne geçmez. ‘Olası kasıt’ suçundan bana ceza verilmesinin bir daha böyle bir olayın yaşanmasının önüne geçeceği söyleniyor. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir yöntem yok. Böylesi bir olayın yaşanmamasını istiyorsak, olayın sebebinin belirlenmesi gerekiyor” dedi.

16 Haziran'da kararın açıklanması bekleniyor

Gürkan’ın ardından söz alan avukatları, müvekkillerinin beraatini talep etti. Gürkan’ın hiçbir masraftan kaçınmayan bir patron olduğunu savunan Avukat Kadir Çekin, “Müvekkilim, ocaktan ne istenirse verdi. Talep edilmeyenleri bile yaptı. Kendisi hiçbir masraftan kaçınmamıştır. Suçsuz olduğunu düşünüyor ve beraatini talep ediyoruz” dedi.

Mahkeme başkanı son sözü sanık Gürkan’a verdi. Gürkan, işletmesinde hiçbir talebi geri çevirmediğini yineledi. Gürkan, “Ben tespit değil, yatırım yaparım. Mekanizenin yapılmaması benim işveren olarak işime gelirdi. Hiçbir zaman yatırımdan kaçmadım. Her zaman en iyi malzemeleri kullandık. İlk duruşmalarda da yatırım yapmamakla suçlanmıştım. Hiçbir zaman yalan söylemedim. En başından beri neysem oyum. Çok tahrik altında bu süreci yaşadım. Heyetin vicdanına güveniyorum” ifadelerini kullandı.

Esas hakkındaki görüşlerin ardından mahkemeye heyeti, 16 Haziran Çarşamba günü saat 09.00’da yapılacak olan celsede kararın açıklanacağını belirterek duruşmayı erteledi.

Aykut Yeniçağ
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Eskişehir Eskişehir Türk Ocağı 2024 Milli Kültür Bilgi yarışmasının final etapları düzenlendi Eskişehir Türk Ocağı’nın düzenlediği Milli Kültür Bilgi yarışmasında, liselerde Eskişehir Atatürk Lisesi, ortaokullarda ise Şehit Teğmen Subutay Alkan Ortaokulu şampiyon oldu. Eskişehir Türk Ocağı ile Millî Eğitim Müdürlüğünün iş birliğiyle yapılan Millî Kültür Bilgi yarışması final turları düzenlendi. Ortaokullar Arası 17’inci, Liseler Arası 2’inci kez yapılan yarışmaya, Millî Eğitim Müdürü Sinan Aydın, Millî Eğitim Müdür Yardımcısı Muhammet Büyük, finale kalan okulların idareci, öğretmen ve öğrencilerinin katılımıyla Hacı Süleyman Çakır Kız Anadolu Lisesi salonunda gerçekleşti. Yarışma sonunda Liselerde, Eskişehir Atatürk Lisesi 1. olurken, Cevat Ülger Uluslararası İmam-Hatip Lisesi 2., Eskişehir Eti Sosyal Bilimler Lisesi 3. ve Eskişehir Anadolu Lisesi 4. oldu. Ortaokullarda ise Şehit Teğmen Subutay Alkan Ortaokulu 1. olurken, Vehbi Koç Ortaokulu 2., Dr. Halil Akkurt Ortaokulu 3. ve Ali Fuat Cebesoy Ortaokulu 4. oldu. Yarışmaların ardından ödül töreni gerçekleştirilirken, Türk Ocağı Başkanı Nedim Ünal, çocukların yetişmesinde emeği geçenlere teşekkür ettikten sonra milli kültürün önemine değindi. Milli Eğitim Müdürü Sinan Aydın, "Bu tür yarışmaların çocuklarımızın milli kimlikleri için önemli olduğunu, ister Türk Ocağında ister okulların kendi bünyesinde, ister sınıf düzeyinde olsun bu tür yarışmaların devam etmesi gerekir” dedi. Yarışmacı öğrencilere madalya, başarı belgesi, kitap ve para ödülü verilirken, okul müdürlüklerine ise plaket ve teşekkür beratı takdim edildi.
İstanbul "Hatırla" sergisi Esenler’de kapılarını açtı Esenler Belediyesi, milli şair Mehmet Akif Ersoy’un “Safahat” adlı eserindeki kelimeler kullanılarak dilimizin zenginliklerini tipografi sanatı ile ortaya koyan “Hatırla" sergisinin açılışına ev sahipliği yaptı. Esenler Belediyesi, milli şair Mehmet Akif Ersoy’un şiirlerini bir araya getirdiği Safahat’ı tipografi sanatıyla buluşturan “Hatırla” adlı serginin açılış programına ev sahipliği yaptı. Dr. Kadir Topbaş Kültür Sanat Merkezi’nde gerçekleşen serginin açılış töreni, ESEV Genel Sanat Yönetmeni Abdülbaki Kömür, eserleri sergilenen Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi öğretim görevlisi Yasin Avcı ve çok sayıda sanatseverin katılımıyla gerçekleşti. Türk edebiyatında en çok baskısı yapılan eserlerin başında gelen Safahat’taki kelimeler seçilerek Türkçemizin zenginliklerini tipografi sanatıyla ortaya koyan 17 eser, 26 Mayıs’a kadar ziyaret edilebilecek. "Kelimelerin bir ruhu var" Serginin açılış töreninde konuşan ESEV Genel Sanat Yönetmeni Abdülbaki Kömür, kültürümüzde dilin çok önemli olduğunu söyleyerek, “Kelimelerin de bir ruhu vardır. Yaşanmışlığın sonucu ortaya çıkan terimlerdir. Anlam taşıyan sözcüklerdir. Ancak geçmişte kullanılan kelimeler hayatın her anını kuşatan kavramlardı. Eğer hayatı, hiçliği, uzayı ve aklımıza gelebilecek her şeyi yaratan Allah ise kelimeleri de Allah’tan bağımsız düşünemeyiz. Geçmişte bu toplumda yaşayan insanlar kavramları Rableriyle irtibatlı kullanmışlardır. Bu kavramları, bu hayat biçimlerini gençlere de anlatmamız lazım. Onların anladığı dille konuşmalıyız. Onların anladığı dil ise sanat, edebiyat, spor. Bunların arasına koyup da vermeliyiz. Bu hususta teşebbüste bulunan Yasin beyi ve sanatçılarımızı tebrik ediyorum” dedi. "Derin anlamlar taşıyor" Eserleri sergilenen Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi öğretim görevlisi Yasin Avcı ise, “Bazı kelimeler günlük kullanımından daha derin anlamlar taşıyor. Eser kelimesi üzerinden bir tanımlama yapmak istiyorum. Eser kelimesinin manası, aslında bir emek sonrası ortaya çıkan üründür. Daha derin manası ayak izi demektir. Yani bir emek sonrası ortaya çıkmasından ziyade eser, dokunduğumuz her şeydir. Dokunduğumuz her şey olduğu için bu nedenle çok dikkat etmemiz gerekiyor. Çünkü dokunduğumuz her şeyde bizden bir iz kalıyor. Bugün ben de bir ayak izini kaydetmek için böyle bir çalışma içerisine girdim. İstiklal şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un ‘Safahat’ adlı eserinde bulunan 17 kelimeyi tipografi sanatıyla ifade etmeye çalıştım. Serginin açılışına katılan herkese çok teşekkür ediyorum” ifadelerini kullandı.