GÜNDEM - 25 Temmuz 2014 Cuma 11:12

Son isteği organlarının bağışlanması oldu

A
A
A
Son isteği organlarının bağışlanması oldu

Konya’da kas hastalığı nedeniyle 25 yaşında hayatını kaybeden genç kızın son isteği organlarının bağışlanması oldu.

Hastanın beyin ölümü gerçekleşince ailesi kızlarının vasiyetini yerine getirerek organlarını bağışlarken, organlar 3 kişiye umut oldu.
Konya’nın Çumra ilçesinde yaşayan Başarıkan ailesinin 25 yaşındaki kızları Zeynep Başarıkan, 10 yaşından bu tarafa kas hastalığıyla mücadele ediyordu. Geçtiğimiz Çarşamba günü fenalaşarak Çumra Devlet Hastanesi’ne kaldırılan Başarıkan'ın durumu ağırlaşınca Özel Medicana Konya Hastanesi’ne sevk edildi. Hastalığı ileri seviyede olan Başarıkan dün hastanede verdiği yaşam mücadelesini kaybetti.

ORGANLARININ BAĞIŞLANMASINI VASİYET ETTİ
Kız kardeşinin de aynı hastalıktan hayatını kaybettiği öğrenilen Zeynep ölmeden önce ailesine vasiyet ederek organlarının bağışlanmasını istedi. Hastanın beyin ölümünün gerçekleşmesinin ardından hastanede ameliyat hazırlığı yapıldı. Yaklaşık 2 saat süren operasyon Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Erikoğlu başkanlığında gerçekleştirildi. Nakil yapılmak üzere Başarıkan'ın 2 böbreği, karaciğeri ve korneaları alınarak Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi ile Antalya’daki özel bir hastaneye gönderildi.

TELEVİZYONDAKİ HABERLERDEN ETKİLENMİŞ
Organlarıyla 3 kişiye umut olan Zeynep’in annesi 50 yaşındaki Zeynep Başarıkan, kızının televizyondan izlediği haberlerden etkilenerek organlarının bağışlanmasını istediğini söyledi. Her seferinde kızının organ bağışında bulunanlara imrendiğini anlatan anne Başarıkan, “Hocamız da bize sorunca ben de aynısını hocama söyledim. Hocam, ‘hastamız böyle diyordu biz de bağışlamak istiyoruz’ dedik. İnşallah organları alan da sebebini görür ve dualı bir kişi olur, benim çocuğum dualıydı. Oturup namaz kılmıyordu ama teyemmümle abdest alır Kur'an-ı Kerim okurdu. İnşallah iyi bir vatandaşa denk gelir. İnşallah ağzında Kur'an-ı Kerim'i, içinde imanı olan bir kardeşimize denk gelir. Gördüklerinden etkilenir ne güzel bir duygu bu derdi. Böyle ölmeyi Allah herkese nasip etsin. Bir kişi birkaç kişiyi ne güzel canlandırıyor derdi. Biz de onun için emanetini yerine getirdik” dedi.

FENALAŞINCA AMBULANSI KENDİSİ ARAMIŞ
Kızıyla son konuşmasını da anlatan anne Başarıkan, “Başım çok ağrıyor. Seni 2 gündür çok yordum, hakkını helal et dedi. Ben de ona ‘kızım ben senin işini sürekli yapıyorum da tam senin istediğin gibi yapabiliyor muyum’ dedim. O da ‘anne bundan daha iyisi var mı hakkını helal et’ dedi. Beni kucaklayarak öptü. Babasına 112’yi ara dedi, ben tam arayacaktım kendisi numaraya çevirerek bana verdi” diye konuştu.
Çumra Şeker Fabrikasından emekli 50 yaşındaki baba İbrahim Başarıkan ise, “Ben de beyin ameliyatı oldum. Biz Allah rızası için yaptık. Çocuğun vasiyetini yerine getirdik. Başka bir şeyimiz yok. Allah rızası için yaptık” ifadelerini kullandı.
Operasyonu gerçekleştiren Meram Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Erikoğlu da, “Üzülerek belirtmek isteriz ki 25 yaşında bir hastanın organlarını beyin ölümü sebebiyle almak zorunda kaldık. Ama sevindirici tarafı organ yetmezliği çeken 3 hastanın yaşama bağlanması söz konusu. 25 yaşındaki hastamızın önemli bir özelliği var. Hastamız 10 yaşından beri bir kas hastalığına sahip. Kaslarında ileri derecede yetmezlik ve kasılmalarla devam eden bir hastalık. Ailenin de ciddi bir katkısı sebebiyle organları bağışlanarak vasiyeti yerine getirilmiş oldu. Sağlık Bakanlığı adı altında 3 organı da Antalya’ya göndermek zorunda kaldık. Organ uyumları oradaki hastalara daha uyumlu olduğu için gönderdik. Organlardan karaciğer ve böbreklerden bir tanesini Antalya’da özel bir hastaneye, böbreklerden diğerini ise Akdeniz Üniversitesi Hastanesi'ne gönderdik” şeklinde konuştu.
Başarıkan ailesinin 2010 yılında Seher adındaki kızlarının yine kas hastalığından hayatını kaybettiği ve şu anda 16 yaşındaki oğulları Salih’in de yine aynı hastalığın pençesinde olduğu öğrenildi. 

SELMAN AYAS
KONYA 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Konya Derin obrukların oluşması yerleşim alanları için ciddi tehdit Konya Ovasında obruk ya da çökmelerin yaygınlaştığına dikkat çeken uzmanlar, daha derin obrukların oluşmasının yerleşim alanlarında ciddi bir tehdit olduğu uyarısını yaptı. Yüzölçümünün yüzde 67’si tarım arazisi olarak kullanılan Konya’da 2023 yılı sulama sezonunda, yaklaşık 2 milyon 500 bin dekar tarım arazisi sulandı. Arazilerde sulama yapılan kayıtlı kuyu sayısı 40 bin civarındayken, bu rakamların 3 katı kadar ise kayıt dışı sulama kuyusu bulunuyor. Kayıt dışı kullanılan kuyulardan yapılan vahşi sulama sonrası ise obruk oluşumları oldukça risk oluşturmaya başladı. Son birkaç yıl içinde ise metrekareye 300 milimetre seviyesinin altında yağış alan Konya Ovasında önümüzdeki 100 yılın ardından çölleşmenin hızlanacağı değerlendiriliyor. “Metrekareye 300 milimetre yağış demek aslında çölleşmeye doğru gittiğimizi gösteriyor” Son birkaç yıl içerisinde tutulan raporları incelediğini ve bölgeye düşen yağışların oldukça düşük miktarda olduğuna dikkat çeken Konya Teknik Üniversitesi Obruk Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Fetullah Arık, “Bizim uzun yıllardır yapmış olduğumuz çalışmalara göre zaten yer altı su seviyesinde ciddi düşümler söz konusu. Devlet Su İşleri’mizin gözlem kuyularında da bunu tespit etmek mümkün. Mevsim başı ve mevsim sonu yapılan ölçümde dahi artık yeraltı su seviyesinde metrelerle ifade edilen düşümler gözleniyor. Bu yer altı su seviyesindeki dramatik düşümü aslında yağışların azlığıyla da destekleyebiliyoruz. Son birkaç yıldır bölgeye düşen yağış oldukça düşük miktarlarda. Metrekareye 300 milimetre seviyesinin altına inmiş vaziyette. Metrekareye 300 milimetre yağış demek aslında çölleşmeye doğru gittiğimizi gösteriyor. Bu bölge içerisinde zaten iklim değişikliği nedeniyle 100 yılın sonuna kadar direkt doğrudan sıcaklığın biraz daha artacağı ve eksen hava olaylarıyla karşılaşacağımız ortada. Uzun süren yağışsız dönemler ve sonra ani yağışlarla karşılaşabiliriz. Tabii yağışların çeşitli negatif etkileri de ortaya çıkabiliyor. Seller, taşkınlar ve bu bölgede olduğu gibi obruklar ve yer yarıklarının genişlemesiyle neticelenebiliyor” dedi. “Yerleşim alanlarında ciddi bir tehdit” Bölgedeki obruk oluşumu ya da çökme yapılarının oluşumunun oldukça yaygınlaştığı ifade eden Obruk Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Arık, “Son ölçümlere göre özellikle AFAD’la birlikte Obruk Alanlarının Tespit Edilmesi Projesinde mevsim başı ve mevsim sonu yani nisan ayının başlarında ve eylül ayı sonlarında yapmış olduğumuz ölçümlerde aynı kuyuda onlarca metrelik seviye düşümlerini tespit ettik. Obruk sayısını dikkate aldığımız zaman aslında AFAD’ın araç sistemine koymuş olduğu 620 civarında obruk var. Bunlar derin, her zaman görmeye alışık olduğumuz kuyu şeklindeki obruklar. Onun dışında belki binlerce de sığ derinlikte çökme yapıları mevcut. Bunların sayılarını tam olarak tespit etmek de oldukça güç. Çünkü havza içerisinde oldukça yaygın bir şekilde gözleniyor. Bunların bize en önemli uyarıları, yakın bölgelerde daha derin obrukların oluşması halinde yerleşim alanlarında ciddi bir tehdit olabilir. Çünkü 1 metreye kadar sığ derinlikli yapıları obruk olarak değerlendirirsek, kendi oturduğumuz binaların altında bir metrelik çökme olduğu zaman binalara zarar verecektir. O nedenle şu kadar sayıdır demek aslında çok bir anlam yok. Bölgedeki obruk oluşumu ya da çökme yapılarının oluşumunun oldukça yaygınlaştığını söyleyebiliriz. Geçmişte üç, beş, on yılda bir obruk kayda geçerken şimdi yılda onlarca obruktan bahsedebiliyoruz. 2023 yılında da bu şekilde devam etti. Hatta 2024 yılının başından itibaren de havza içerisinde yine onlarca obruk oluştuğunu söyleyebiliriz” şeklinde konuştu. “Sulamayı zamanında ve bitkinin ihtiyacı olan dönemlerde yeteri miktarda yapmaları gerekiyor” Tarım arazilerinde yapılan vahşi sulamanın çok verim almak için yanlış bir yöntem olduğuna vurgu yapan Ziraat Mühendisleri Odası (ZMO) Konya Şube Başkanı Burak Kırkgöz ise, “Tabii çok fazla sulama yapmak, çok verim alacağımız anlamına gelmiyor. Çiftçilerimizin sulamayı zamanında ve bitkinin ihtiyacı olan dönemlerde yeteri miktarda yapmaları gerekiyor. Bu dönemleri atlayıp çok sık sulama yapmak, çok yoğun sulama yapmak, bitkilerde verim artışının yanında verim kaybına da neden olabiliyor. Çünkü havaların sıcak gittiği dönemlerde toprakların sürekli nemli kalması, mantari hastalıkların da gelişmesine ve yayılmasına neden oluyor. Bundan dolayı da çiftçilerimizin zaten kıt olan su kaynağımızı dengeli ve düzenli bir şekilde kullanmaları gerekiyor. Bununla ilgili sahadaki çalışan ziraat mühendisi arkadaşlarımız gerekli bilgilendirmeleri yapıyor. Lakin bazı bölgelerimizde çiftçilerimiz sulamayı biraz daha fazla yaparak daha yüksek verim alacaklarını düşündükleri için çok yoğun sulama yapıyorlar. Bu da tabii zaman zaman faydadan çok zarara neden oluyor” diye konuştu.
Ankara Op. Dr. Akyıldız: “Baş ve boyun cerrahisinde robotik cerrahi ile daha hızlı iyileşme mümkün” Baş ve boyun cerrahisinde robotik cerrahi işlemlerinin robot kollarının ağız boşluğunun içine yerleştirilmesiyle gerçekleştirildiğini belirten Kulak Burun Boğaz Uzmanı Op. Dr. H. Seçil Akyıldız, “Robotik cerrahi teknolojisi ile Hastaların hastanede kalış süresi kısalır. Hastalar fonksiyon kaybı olmadan daha kısa sürede normal beslenmeye ve konuşmaya geçebilirler” dedi. Baş-boyun cerrahisinde robotik cerrahi işlemler ile ilgili bilgi veren Liv Hospital Ankara Kulak Burun Boğaz Uzmanı Op. Dr. H. Seçil Akyıldız, baş ve boyun cerrahisinde uygulanan robotik cerrahi işlemler hakkında bilgilendirmede bulundu. Robotik cerrahinin ne olduğundan bahseden Op. Dr. Akyıldız, “Robotik cerrahi platformu, cerrah ile hasta arasında yer alan bilgisayar yardımlı bir elektromekanik cihazdır. Robotik cerrahi teknolojisi, modern anlamda bir tele-tıp yani robot yardımıyla uzaktan cerrahi uygulamasıdır. Robotik cerrahide de tıpkı endoskopik cerrahide olduğu gibi cerrahi robot platformu, yardımcı alet olarak kullanılarak ameliyatlar gerçekleştirilir” diye konuştu. “Baş ve boyun cerrahisinde kullanılır” Robotik cerrahi sistemlerinin günümüzde Kulak Burun Boğaz (KBB) ile baş ve boyun cerrahisinde de bazı hastaların tedavisinde kullanıldığının altını çizen Op. Dr. Akyıldız, “Yapılan birçok çalışmada belirli KBB operasyonlarında robot kullanımının güvenli bir şekilde uygulanabildiği ve diğer yöntemlere göre bazı avantajları olduğu gösterilmiştir. Baş boyun cerrahisinde robotik cerrahi işlemi, robot kollarının ağız boşluğunun içine yerleştirilmesiyle yapılır” ifadelerini kullandı. “Dil ve dil kökünün tümörleri tedavi edilebilir” Op. Dr. Akyıldız, kulak burun boğaz alanında tercih edilen robotik cerrahinin, hangi hastalıklarda kullanıldığını şu şekilde sıraladı: “Gırtlağın (larenks) iyi huylu ve kötü huylu tümörleri, kistleri ve kanserleri, bademciklerin (tonsillerin) iyi ve kötü huylu tümörleri, dil ve dil kökünün iyi ve kötü huylu tümörleri, Geniz (nazofarenks), yumuşak damak (velum), yanak, yutak (farenks) bölgesinin iyi ve kötü huylu tümörleri, uyku apnesi sendromu ve horlamanın cerrahi tedavisinde kullanılabilmektedir.” “Klasik açık cerrahiye göre farkları” Transoral robotik cerrahinin, klasik açık cerrahiye göre farklarının neler olduğunu değinen Op. Dr. Akyıldız, “Kulak burun boğaz ve baş-boyun cerrahisinin açık ameliyat yaklaşımlarında yüz ve boyun cilt kesileri gereken vakalarda, alt ve üst çene kemiklerine kesiler yapılır. Robotik cerrahi yaklaşımında ise cilt kesisi yapılmaz. ‘Trakeotomi’ adı verilen nefes borusuna delik açılması işlemi sınırlı durumlar hariç yapılmaz. Ağız boşluğuna yerleştirilen kolları aracılığı ile yapılan robotik cerrahide kanama çok azdır. Hastaların hastanede kalış süresi kısalır ve fonksiyon kaybı olmaksızın hastalar daha kısa sürede normal beslenmeye ve konuşmaya geçebilirler” dedi.
Samsun ’Böbrek üstü bezi, yüksek tansiyona neden olabilir’ Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Hulusu Atmaca, böbrek üstü bezlerinin yüksek tansiyona neden olabileceğini söyledi. VM Medical Park Samsun Hastanesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Kliniği’nden Prof. Dr. Hulusi Atmaca, hormonal hipertansiyon hakkında bilgilendirmede bulundu. Hipertansiyonun tanımını yapan Prof. Dr. Atmaca, “Halk arasında ‘tansiyon hastalığı’ olarak isimlendirilen ve erişkin nüfusun yüzde 25’ini etkileyen hipertansiyon, kalp damar hastalıklarına bağlı ölümlerin önemli bir sebebidir. Hastalığın uygun önlem ve tedavisi, bu ölümleri etkili bir şekilde azaltmaktadır. Etkili tedavi şartlarından biri de hipertansiyonun nedenini tespit edip nedene yönelik tedavi planlamasıdır” dedi. “Hipertansiyon, böbrek üstü bezi hipertansiyonuna bağlı gelişir” Hormonal hipertansiyon hakkında bilgi veren Prof. Dr. Atmaca, “Hipertansiyonun yüzde 90 nedeni bilinmez, ancak yüzde 10 nedeni sekonder hipertansiyon olarak adlandırılan böbrek üstü bezi hipertansiyonuna yani hormonal hipertansiyona bağlı gelişir. Böbrek üstü bezi başlıca 3 çeşit hormon salgılamaktadır. Bu hormonlardan birinin aşırı salgılanması söz konusu olduğu hastalarda böbrek üstü bezi hipertansiyonu gelişir. Böyle hastalarda uygun ilaç tedavisi ile kan basıncı daha az ilaçla ve daha kolay kontrol altına alınabilmektedir. Ayrıca, uygun hastalarda aşırı çalışan böbrek üstü bezinin cerrahi olarak çıkarılmasıyla hastaların çoğunda hipertansiyon düzelir ve ilaç tedavisine gerek kalmaz. Bu yüzden tansiyonu olan hastalarda kimlerin böbrek üstü bezi veya hormonal hipertansiyon açısından taranması gerektiği sorusu önem kazanır” diye konuştu. Bu belirtilere dikkat Prof. Dr. Atmaca, böbrek üstü veya hormonal tansiyonun hangi kişilerde daha sık görülebileceğini şöyle sıraladı: “Ataklar halinde tansiyonda ani yükselme ve düşmesi olanlar. Üç adet veya daha fazla ilaca rağmen tansiyonu kontrol altında olmayanlar. Aile bireylerinde yaygın tansiyon veya ani ölüm hikâyesi olanlar. Böbrek üstü bezinde kitlesi olanlar. Kan potasyum düzeyi düşük olanlar. Anestezi, entübasyon, cerrahi, gebelik, anjiografi sırasında hipertansif atak ve açıklanamayan şok hikâyesi olanlar. Hipertansiyonun genç yaşlarda (20 yaş öncesi) başlaması. Hipertansiyonun ileri yaşlarda (50 yaş üstü) başlaması ve deride çürükler, mor çatlaklar ve kas güçsüzlüğü olanlar.” Atmaca ayrıca, “Bahsi geçen özelliklerden en az birini taşıyanların böbrek üstü bezi veya hormonal tansiyon açısından endokrinoloji ve metabolizma hastalıkları uzmanına başvurması gereklidir” ifadelerini kullandı.
İzmir Havalimanında unutulmaz deneyim İzmir Ekonomi Üniversitesi (İEÜ) Meslek Yüksekokulu Sivil Hava Ulaştırma İşletmeciliği ve Sivil Havacılık Kabin Hizmetleri Programı öğrencileri, dünyaca ünlü hava yolu şirketi Emirates’in ev sahipliğinde İstanbul Havalimanına teknik gezi düzenledi. Emirates’e ait Airbus A-380 uçağında detaylı incelemeler yapan, apronu gezen, check-in işlemlerini öğrenen, bagaj tesliminden yolcu körüklerinin yanaştırılmasına kadar birçok konuda bilgi alan İEÜ’lü gençler, unutulmaz bir deneyim yaşadı. İzmir Ekonomi Üniversitesi (İEÜ) Meslek Yüksekokulu Sivil Hava Ulaştırma İşletmeciliği ve Sivil Havacılık Kabin Hizmetleri Programı öğrencileri, Emirates’in konuğu oldu. Öğrenciler, İstanbul Havalimanına düzenlenen teknik gezide, Emirates’e ait Airbus A-380 uçağında detaylı incelemeler yaptı. Apronu gezen, check-in işlemlerini öğrenen, bagaj tesliminden yolcu körüklerinin yanaştırılmasına kadar birçok konuda bilgi alan İEÜ’lü gençler, merak ettiklerini öğrenme fırsatı yakaladı. İEÜ Meslek Yüksekokulu Müdürü Emre Küheylan, kariyer yolculuğunda öğrencilerin daima yanında olduklarını, onları en iyi şekilde geleceğe hazırladıklarını belirtti. Emirates ile yapılan iş birliğinin de bu açıdan örnek bir adım olduğunu ifade eden Küheylan, yenilikçi eğitim anlayışıyla çalışmalarını sürdüreceklerini dile getirdi. İstanbul programının öğrenciler için çok verimli geçtiğini söyleyen Küheylan, ilgi ve desteklerinden dolayı Emirates Türkiye-Romanya-Bulgaristan Genel Müdürü Mehmet Gürkaynak, Emirates İstasyon Müdürü Çelik Sipahi, Emirates Hava Yolu İstasyon Şefi Salih Kallioğulları ve Emirates Havayolu ile Çelebi Yer Hizmetleri personeline teşekkür etti. Öğrencilerin yaptığı incelemelere ilişkin detaylı bilgiler paylaşan öğretim görevlileri Halil Emrah Aydın ve Çiğdem Bilal da, “Gençlerimiz; online check-in, bagaj teslimi, bagaj limitleri, tehlikeli maddeler, biletlendirme gibi konularda bilgilendirildi. Bunun yanı sıra uçağın park pozisyonu, marshalling işlemleri ve yolcu körüklerinin yanaştırılmasını izledi. Ardından da 10’ar kişilik gruplar halinde Emirates Airbus A380-800 uçağını ziyaret etti. Öğrencilerimiz, uçak altı deneyimi için aprona indirildikten sonra da kargo yükleme-boşaltma işlemlerini, catering operasyonunu, yakıt ikmal işlemlerini yakından izleme şansı buldu. Öğrencilerimiz, apron deneyiminin ardından da bagaj alım noktalarına götürüldü. Burada; kayıp bir eşya, unutulmuş ya da zarar görmüş bir bagaj olduğunda ne yapmaları gerektiğini öğrendi. Oldukça kapsamlı olan bu teknik gezi, öğrencilerimize çok kıymetli bir deneyim yaşattı” diye konuştu.
Kocaeli Klasik müzik sevenleriyle buluşacak Kocaeli Büyükşehir Belediyesince kurulan Oda Orkestrası, 2024 yılının ilk konseriyle klasik müzik sevenlerin kulağının pasını silecek. Kocaeli Büyükşehir Belediye Konservatuvarı Oda Orkestrası, 2024 yılının ilk konseriyle klasik müzikseverlerle buluşmaya hazırlanıyor. Engin Şen yönetimindeki Oda Orkestrası, 13 Mayıs Pazartesi akşamı 20.00’da Kocaeli Kongre Merkezi’nde sahne alacak. İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası’nın Başkemancısı Özgecan Günöz ile aynı orkestranın Flüt Grup Şefi Bülent Evcil konuk solist sanatçı olarak eşlik edecek. Konserde, Türkiye ve kardeş ülke Azerbaycan ezgilerinin yanı sıra Klasik Batı Müziğinin seçkin eserlerini icra edecek. Dünyanın önemli virtiözleriyle aynı sahneyi paylaşacaklar Orkestranın en önemli özelliklerinden birini ise grup üyeleri oluşturuyor. 25 üyeden oluşan Oda Orkestrası; keman, viyola, viyolonsel, klarnet ve flüt enstrümanlarından meydana geliyor. Orkestra içerisinde müzik öğretmenleri, Büyükşehir Belediye Konservatuvarı öğrenci ve eğitmenleri ile müzik bölümü mezunları yer alıyor. Tüm Oda Orkestrası üyelerinin, hayatlarının bir döneminde Kocaeli’nde yaşamış olmaları ise ortak özellikleri arasında bulunuyor. Büyükşehir Belediyesi, bünyesinde yetiştirdiği geleceğin sanatçılarını Oda Orkestrası’na eşlik eden ustalarla bir araya getiriyor. Bu sayede genç yetenekler daha kariyerlerinin başında Türkiye’nin ve dünyanın önemli virtiözleriyle aynı sahnede bulunma imkanını yakalıyor.