SAĞLIK - 05 Ağustos 2021 Perşembe 12:23

'Su içmek için susamayı beklemeyin'

A
A
A
'Su içmek için susamayı beklemeyin'

Sıcakların artması ile birlikte vücudun su ihtiyacının da artacağının altını çizen İç Hastalıkları Uzmanı, Uzm. Dr. Ayça Serap Çakır, “Sıcaklıkların çok arttığı şu günlerde vücudumuz terleme, sık idrara çıkma, solunum ile normalden çok daha fazla su kaybı yaşar. Su kaybının artması sonucu, halsizlik, baş ağrısı, yorgunluk, tansiyon dengesizliği, kalp hastalıkları, elektrolit kaybı gibi tablolar görülebilir” dedi.

Medicana Çamlıca Hastanesi İç Hastalıkları Uzmanı, Uzm. Dr. Ayça Serap Çakır, aşırı sıcak havalara ilişkin açıklamalarda bulundu. Aşırı sıcak ve nemli havanın özellikle kalp-damar, tansiyon, diyabet gibi kronik rahatsızlıklar yaşayan kişilerin başta olmak üzere yaşlılar ve çocuklar için risk taşıdığını vurgulayan Uzm. Dr. Çakır, güneş ışınların dik geldiği saatlerde dışarıya çıkılmaması ve aşırı su kaybı yaşamamak için susamayı beklemeden düzenli olarak su tüketilmesi gerektiğini söyledi.

Uzm. Dr. Çakır, sözlerine şöyle devam etti: "Son günlerde hepimizin maruz kaldığı aşırı sıcaklar nedeniyle vücutta sıvı kayıpları görülebiliyor. Ağız kuruluğu, baş dönmesi ve idrar renginde koyulaşma, vücudun susuz kalmasının gibi belirtiler gösteren su kaybı, iç organlarımızın sağlığını ve çalışma sistemlerini olumsuz etkilediği gibi, kronik hastalıkların tetiklenmesine de neden olabiliyor".

Vücudun yüzde 70’e yakınının sudan oluştuğunu belirten Uzm. Dr. Çakır, vücuttaki hücrelerin, organların, sistemlerin su olmadan fonksiyonlarını sürdüremeyeceğini, yeterli sıvı alımı olmadığında yorgunluk, halsizlik, bulantı, kusma, idrarda koyulaşma, cilt kuruluğu, kabızlık, tansiyon dengesizliği gibi tabloların ortaya çıkabileceğini kaydetti.

"Susamayı beklemeden günde 2-3 litre arası su mutlaka tüketilmelidir"
Uzm. Dr. Çakır, “Özellikle ileri yaşta kişiler sık su tüketiminin sık tuvalet ihtiyacı oluşturmasından kaçınmak için su tüketiminden kaçtıkları gibi tuvalete gitmemek için idrar tutma yoluna da gidiyorlar ki bu çok tehlikelidir. Özellikle prostat ve idrar kaçırma sorunu yaşayanlarda riskli sonuçlar oluşturabiliyor. Diğer yandan çocuklar susadıklarını fark etmeyebiliyor. Bu nedenle susamayı beklemeden günde 2-3 litre arası su mutlaka tüketilmeli, mecburi bir durum yoksa 11.00 - 16.00 arası sokağa çıkılmamalıdır. Bol, pamuklu ve rahat kıyafetler giyilmeli, suyun yanı sıra ayran, soda gibi içecekler tüketilmeli, meyve, sebze ağırlıklı hafif beslenilmelidir. Çay ve kahve tüketimi azaltılmalıdır” dedi.

Yeterli su tüketmemenin önemli etkisinin böbrekler üzerinde görüldüğünü ifade eden Uzm. Dr. Çakır, vücutta oluşan üre, kreatin, ürik asit gibi zararlı maddelerin seyreltilip vücuttan atılabilmesi için su tüketiminin hayati önem taşıdığını, ayrıca yeterli su miktarının olmaması idrar akımını yavaşlattığı için idrar yolu iltihapları ve böbrek taşları ilerleyen durumlarda ise böbrek yetmezlikleri oluşabildiğini vurguladı.

Yaşam için hayati öneme sahip olan suyun, bütün biyolojik yaşamı ve faaliyetleri ayakta tutuğunu belirten Uzm. Dr. Çakır, biyolojik bir çözücü olan suyun vitamin ve minerallerin vücutta taşınmasını ve çözülmesini sağladığını; düzenli ve yeterli su tüketilmemesinin başta böbrekler olmak üzere, kalp, karaciğer gibi organlarda hayati olumsuzluklara yol açabileceğini, vücut ısısında dengesizlikler, ciltte kuruluk, hazımsızlık, baş ağrısı ve unutkanlığa neden olabileceğini belirtti.

Kalp hastalıklarının özellikle de kalp krizlerinin su ile yakından ilişkisi bulunduğunu belirten Uzm. Dr. Çakır, yapılan araştırmalarda; günlük su tüketimine dikkat edenlerle etmeyenler arasında kalp krizi bakımından belirgin bir fark olduğunun ortaya çıktığını ifade etti. Susuz kalan vücutta kanın koyulaştığı ve pıhtılaşma eğilimini artığının, buna bağlı olarak tansiyon dengesizlikleri, çarpıntı, ritim bozukluğu ve kalp yetersizlikleri görülebildiğini belirten Uzm. Dr. Çakır, kalbin fonksiyonlarını yeterince yerine getirememesinin karaciğer ve akciğerde de olumsuz sonuçlar doğurabildiğinin altını çizdi.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Yalova Yalova’da devre mülk dolandırıcılığı davası Yalova merkezli devre mülk dolandırıcılığı davasında 6’sı tutuklu toplam 38 sanığın yargılanmasına devam edildi. Yalova 1. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen devre mülk dolandırıcılığı davasının son celsesinde, "tacir veya şirket yöneticisi olan ya da şirket adına hareket eden kişilerin ticari faaliyetleri sırasında kooperatif yöneticilerinin kooperatifin faaliyeti kapsamında dolandırıcılık", "rüşvet vermek" ve "suç işlemek amacıyla örgüt kurmak" suçlamalarıyla 6’sı tutuklu toplam 38 sanığın yargılanmasına devam edildi. İstanbul, Adana, Aydın, Kütahya ve Balıkesir illerinde düzenlenen operasyonlar sonucu yakalanan tutuklu sanıklardan örgüt lideri olduğu ileri sürülen Karaderili Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Karaderili, Yaprak Dökümü dizisindeki Ahmet rolüyle tanılan ünlü oyuncu Yusuf Kemal Atala, Çağatay Kermen ve Koray Öngen Kocaeli Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’ndan SEGBİS aracılığıyla duruşmaya katıldı. Diğer tutuklu sanıklar Kaan Karadereli, Aral Sarıtürk ve avukatlar duruşmada hazır bulundu. Mahkemede örgüt lideri Orhan Karaderili hakkında 2017 yılında açılan dosyanın Yargıtay tarafından bozulması üzerine mevcut dosyayla birleştirildiği bildirildi. 3 müştekili dosya ile ilgili Orhan Karaderili suçsuz olduğunu savundu. Karaderili savunmasında elektronik kelepçe ya da ev hapsiyle yargılanmasının devama edilmesini talep etti. Diğer sanıklar da tutuksuz yargılanmak üzere tahliyelerini talep etti. Duruşmaya ara veren mahkeme daha sonra sanıkların tutukluluk hallerinin devamına karar verdi. Mahkeme heyeti, dosyadaki eksiklerin tamamlanması için duruşmayı 3 Şubat 2026 tarihine erteledi.
Ankara Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz: "Sosyal yardım bütçesini, 2026 yılında 917 milyar liraya çıkarıyoruz" Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, "Dünyanın en iyi işleyen, en kuşatıcı sosyal destek sistemine sahip ülkelerinden biri olarak sosyal yardım bütçesini, 2026 yılında 917 milyar liraya çıkarıyoruz" dedi. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, sosyal medya hesabından ekonomi programına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Uyguladıkları ekonomi programının olumlu çıktılarının yansıması olarak gelir dağılımının iyileşmeye devam ettiğini vurgulayan Yılmaz, ekonomide daha dengeli bir yapı oluşmaya devam ettiğini söyledi. TÜİK tarafından gerçekleştirilen ve gelir referans yılı 2024 olan Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması 2025yılı sonuçlarının gelir dağılımdaki eşitsizliğin azaldığına işaret ettiğini söyleyen Yılmaz, "Araştırma sonuçlarına göre 2024 yılında en yüksek eşdeğer hanehalkı kullanılabilir fert gelirine sahip yüzde 20’lik grubun toplam gelirden aldığı pay bir önceki yıla göre 0,1 puan azalarak yüzde 48 olurken en düşük gelire sahip yüzde 20’lik grubun aldığı pay ise 0,1 puan artarak yüzde 6,4 olmuştur" ifadelerine yer verdi. "Ülkemizin sahip olduğu refahı, toplumun tüm katmanlarına yaymaya kararlıyız" Yılmaz, daha adil paylaşım ekonomik istikrar ve sosyal kalkınmanın da temel taşlarından birisi olduğuna işaret ederek, "Gelir eşitsizliğindeki gelişmeleri takip etmek açısından kullanılan toplumun en yüksek gelir elde eden yüzde 20’sinin elde ettiği payın en düşük gelir elde eden yüzde 20’sinin elde ettiği paya oranı şeklinde hesaplanan P80/P20 oranı bir önceki yıla göre 0,2 puan azalarak 7,5’e gerilemiştir. Ayrıca, Gini katsayısı da, bir önceki yıla göre 0,003 puan azalış ile 0,410 olarak tahmin edilmiştir. Tüm bu göstergeler, toplam gelirimizin arttığı bu dönemde, gelir dağılımının da iyileşmeye devam ettiğini göstermektedir. Sosyal devlet ilkesiyle, kapsayıcı kalkınma yaklaşımıyla ve ‘insanı yaşat ki devlet yaşasın’ şiarıyla, ülkemizin sahip olduğu refahı, toplumun tüm katmanlarına yaymaya kararlıyız" açıklamasında bulundu. "Sosyal yardım bütçesini, 2026 yılında 917 milyar liraya çıkarıyoruz" Gelecek yıl bütçesinde toplumun tüm kesimlerini gözeten ve koruyan vatandaş odaklı bir yaklaşım sergilediklerinin altını çizen Yılmaz, "Dünyanın en iyi işleyen, en kuşatıcı sosyal destek sistemine sahip ülkelerinden biri olarak sosyal yardım bütçesini, 2026 yılında 917 milyar liraya çıkarıyoruz. Böylece, 2002 yılında yüzde 0,4 olan sosyal yardım ve desteklerin GSYH’ya oranını 2026 yılında yüzde 1,2’ye yükseltiyoruz. Vatandaşlarımızın daha ucuz elektrik ve doğalgaz kullanabilmeleri için 2026 yılı bütçesinde 373 milyar lira kaynak ayırdık. 2022 yılı Ocak ayından itibaren asgari ücreti vergi dışı tutmakta olup bu imkândan tüm çalışanlarımız yararlanmaktadır. Bu kapsamda yeni açıklanan asgari ücrete göre, 2026 yılında 1 trilyon 166milyar lira vergi istisnası öngörüyoruz. Doğalgaz ve elektrik sübvansiyon destekleri ve asgari ücretin vergi dışı tutulmasını da dikkate aldığımızda sosyal harcamalara ayırdığımız kaynaklar 2 trilyon 456 milyar liraya ulaşmaktadır" ifadelerine yer verdi. Yılmaz, eğitim, sağlık, istihdam ve sosyal destekler başta olmak üzere, kapsayıcı sosyal politikalar ile beşeri sermayeyi güçlendirmeye ve gelir dağılımında kalıcı iyileşme sağlamaya devam edeceklerini kaydetti. Enflasyona karşı kararlı bir mücadele verdiklerini de belirten Yılmaz, sağlanacak kalıcı düşüşlerin, vatandaşımızın refahının artmasına ve gelir dağılımında daha dengeli bir yapının oluşmasına katkı sağlayacağını dile getirdi.
Eskişehir Başkan Önür’den CHP’li Çifteler Belediyesi’ne kandil eleştirisi AK Parti Çifteler İlçe Başkanı Yakup Önür, CHP’li Çifteler Belediyesi’nin kandili tebrik mesajı yayınlamayıp İsmet İnönü’yü anma mesajı yayınlamasını eleştirerek, "Bu toprakların ruhunu yok sayan hiçbir yaklaşım, halkın vicdanında karşılık bulamaz. Unutulmasın: Milletin değerleriyle kavga edenler, er ya da geç milletin vicdanında kaybeder" diye belirtti. Önür, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, Çifteler Belediyesi’nin, mübarek kandil gecelerinde tek bir tebrik mesajı dahi paylaşmaması, buna karşın bu milletin inancıyla yıllarca problem yaşamış bir ismi "saygı ve rahmetle" anmayı tercih etmesinin derin bir çelişkinin açık göstergesi olduğunu belirtti. İlçe Başkanı Yakup Önür, "Bu tutum, basit bir protokol tercihi değil; bir zihniyetin yansımasıdır. Bu ülke, nüfusunun ezici çoğunluğu Müslüman olan bir Türk yurdudur. Kandiller, bu milletin asırlardır yaşattığı manevi duraklardır. Kandil gecelerinde sessiz kalmak, milyonların inanç dünyasını yok saymak anlamına gelir. Buna karşılık, tek parti döneminde dini hayatın kamusal alandan silinmeye çalışıldığı, camilerin kapatıldığı, ezanın susturulduğu bir dönemin baş aktörlerinden birini övgüyle anmak, toplumsal hafızaya karşı ciddi bir saygısızlıktır. İsmet İnönü dönemi, müslüman Türk toplumu için sadece bir tarih başlığı değil; baskıların, yasakların ve inancın ötekileştirildiği yılların sembolüdür. Bu gerçeği görmezden gelerek yapılan "rahmet ve saygı" paylaşımları, bugün hâlâ aynı çizgide ısrar edildiğini göstermektedir. Türkiye, İsrail’i 28 Mart 1949 tarihinde devlet olarak tanıdı. Türkiye, İsrail’i tanıyan ilk Müslüman nüfuslu ülke olmuştur. Dönemin cumhurbaşkanı İsmet İnönü’dür. Belediyeler ideolojik vitrinler değil, hizmet ve temsil makamlarıdır. Çifteler Belediyesi’nin, halkının inanç değerlerine bu denli mesafeli durup, toplumun büyük bir kesiminde karşılığı olmayan bir hassasiyeti ön plana çıkarması kabul edilemez. Bu tavır, ne çoğulculuktur ne de tarafsızlık; bu açık bir seçiciliktir. Biz Müslüman Türk toplumu olarak şunu net söylüyoruz: İnancımıza saygı talep etmek bir ayrıcalık değil, en temel haktır. Kandilleri görmezden gelen, milletin değerleriyle bağı kopuk anlayışlara sessiz kalmayacağız. Bu toprakların ruhunu yok sayan hiçbir yaklaşım, halkın vicdanında karşılık bulamaz. Unutulmasın: Milletin değerleriyle kavga edenler, er ya da geç milletin vicdanında kaybeder" diye kaydetti.