KÜLTÜR SANAT - 20 Ocak 2014 Pazartesi 11:19

Türkiye'nin ilk kadın müzesi İzmir'de açılıyor

A
A
A
Türkiye'nin ilk kadın müzesi İzmir'de açılıyor

Konak Belediyesi’nin butik müzeler zincirinin 5. halkası olan Kadın Müzesi 23 Ocak saat 13.00’de açılıyor.

İzmirlileri butik müzecilik kavramıyla tanıştıran Konak Belediye Başkanı Dr. Hakan Tartan; Ümran Baradan Oyun ve Oyuncak Müzesi, İzmir Mask Müzesi, İzmir Neşe ve Karikatür Müzesi ile Radyo ve Demokrasi Müzesi’nin ardından Kadın Müzesi’ni turizme ve kente kazandırıyor.
Muhteşem bir organizasyonla açılışı yapılacak olan müzenin kuruluş amacı ise; Anadolu kadınının unutulan geçmişini, gücünü tüm dünyaya hatırlatmak, Anadolu kadınının yaratıcılığını ortaya çıkarmak, kendine güvenini desteklemek ve kendi geçmişine ait anıların canlandığı özel bir mekan yaratmak.

MÜZEDE NELER VAR?
Geçici sergi salonu, video art, geçmişten günümüze kadınlar, antik dönemde Anadolu'da kadınlar, öncü kadınlar, koleksiyon eserler, protesto ve kadınlar, enstelasyon odası, atölye, arşiv, depo, kütüphane ve yönetici odası olmak üzere müzede toplam 13 oda bulunuyor. Müzenin her odası farklı konseptlerde hazırlandı.

Müzenin girişinde ziyaretçileri ilk olarak Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün Nebile Hanım ile Viyana Başkatibi Tahsin Bey'in 1929 yılında Ankara Palas'ta yapılan düğünlerinde Mustafa Kemal Atatürk’ün, manevi kızı Nebile Hanım ile dans ettiği fotoğraf karşılıyor. Merdiven çıkışında ise ilk tiyatro sanatçısı Afife Jale, ilk gravür sanatçısı Aliye Berger, ilk kadın siyasi parti lideri Behice Boran, ilk milletvekillerinden Benal Arıman, ilk kadın hemşire Esma Deniz, olimpiyatlarda yarışan ilk kadın sporcu Üner Teoman, dünyadaki ilk kadın petrol mühendisi Halide Ural Türktan, dünyadaki ilk kadın askeri pilot Sabiha Gökçen, dünyanın ilk kadın yargıtay üyesi Melahat Ruacan gibi ilklere imza atan 50 kadınımızın adı ve yer alıyor.

Tarihte yer alan ‘Siyanürlü Altın'a Hayır’, ‘Cumartesi Anneleri’, ‘Kürtaj hakkımızdır, bedenimiz bizimdir’, ‘8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ gibi kadın protestoları, yürüyüşleri de hikayeleriyle birlikte müzede yer alıyor.Muazzez İlmiye Çığ, Afet İnan'ın kızı Ari İnan, Ayşen Gruda, Nurhan Damcıoğlu, Gürdal Mumcu, Zuhal Yorgancıoğlu gibi iz bırakan kadınlar da özel eşyalarını bağışlayarak müzeye katkıda bulundular.

ANADOLU KADININ DEĞERİNİ HATIRLATMAK İÇİN YOLA ÇIKTIK
Nesne merkezli müzecilik anlayışından ziyade insan merkezli müzecilik anlayışının en önemli örneklerinden biri olan kadın müzesinde amaçlarının kadınlara ait özel bir mekan yaratmak olduğunu söyleyen Konak Belediye Başkanı Dr. Hakan Tartan, “Bu mekanda hedeflenen, kadını içinde yaşadığı toplumdan soyutlayıp bir kadın erkek ayrımcılığı yaratmak değil, kadının yaratıcılığını ve üretkenliğini ortaya çıkaracak orijinal eserlerin ve görsel işitsel malzemelerin bir araya getirilmesiyle toplum ile olan bağlarını güçlendirmek ve unutulan geçmişini bir müze ile fark edilir kılmaktır” dedi. Tartan müzenin misyonunu da şöyle özetledi:

“İzmir Kadın Müzesi’nin misyonu: Anadolu kadınının unutulan geçmişini, gücünü tüm dünyaya hatırlatmak, Anadolu kadınının yaratıcılığını ortaya çıkarmak, kendine güvenini desteklemek, kendi geçmişine ait özel bir mekan yaratmak. Çünkü Hitit, Yunan ve Roma’nın Ana Tanrıça’sından; Bizans, Selçuklu, Osmanlı ve özellikle de Cumhuriyet kadınına kadar Anadolu kadını, uzun tarihi boyunca her zaman kendi seçtiği yolda yürüyen öncü kadın olmuştur. Anadolu Kadını hakkında ne biliyoruz? Ana Tanrıça Nasıl ve Neden Ortaya Çıktı? Ne oldu da kadının konumu değişti? Ortaçağ’da Anadolu kadını nasıl yaşardı? Kurtuluş Savaşı’nda uzun süre cephelerde savaşan kadınlarımız kimlerdi? Osmanlı Hanımı kimdi ve nasıl yaşardı? Cumhuriyet’in ilk ressamının, ilk fotoğrafçısının, ilk şarkıcısının, ilk tiyatrocusunun adlarını ve yaşamlarını biliyor muyuz? Bütün bu sorulara cevap bulabilecek, Anadolu kadınının gerçek değerini tekrar hatırlatmak için yola çıktık. Anadolu kadınlarının hikayelerini anlatıyor ve sizleri de bu hikayeleri dinlemeye çağırıyoruz.”

70 ÜLKEDE KADIN MÜZESİ VAR
Kişisel anmalar için oluşturulmuş anı müzelerinden kadın sanat müzelerine; ulusal ve bölgesel kadın tarihi müzelerinden kentin kadın tarihini ele alan müzelere ve feminist kadın müzelerine değin dünyada çeşitli konularda 70’in üzerinde kadın müzesi bulunmaktadır. Bu müzeler çoğunlukla birkaç kadının kişisel çabaları ile kendilerinin varlıklarını hatırlatmak, kanıtlamak için oluşturdukları müzelerdir. Hepsi bir ihtiyacın sonucu ortaya çıkmıştır. Almanya, ABD, İngiltere, İtalya, Çin, Avusturya, Kanada, Avustralya’dan İran, Senegal, Hindistan, Kore, Sudan’a kadar dünyanın birçok gelişmiş ve gelişmekte olan ülkesinde kadın müzesine ihtiyaç duyulmuştur.

MÜZE, İZMİR’İN EN ESKİ YERLEŞİM MERKEZİ BASMANE’DE
Kadın Müzesi İzmir’in en eski yerleşim bölgelerinden Basmane’de Akıncılar Mahallesi 1298 sokak No: 12-14 adresinde yer alıyor. 486 metrekare olan yapı; bodrum katı, zemin, ara kat ve 1. kattan oluşuyor. Yapının dökme demir malzemeden ana giriş kapısı gibi ahşap kepenkleri de orijinal. Yapının tavanındaki kabartma figürlü göbek süslemesi alt katta varlığını sürdürememiş ancak orijinaline uygun olarak yeniden yapıldı. Üst kattaki orijinal süsleme ise varlığını koruyor.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bursa Nilüfer’de afet bilinci için güç birliği Nilüfer Belediyesi, sivil toplum kuruluşları ile iş birliği yaparak afet bilincini artırıyor. Nilüfer Belediyesi Dr. Ceyhun İrgil Sağlık Müzesi, Nilüfer Belediyesi Yüksek Öğrenim Kız Öğrenci Yurdu ve Pancar Deposu’nda düzenlenen eğitimlerde, deprem ve yangın anında yapılması gerekenler uygulamalı olarak anlatıldı. Afetlerde dirençli bir kent oluşturma hedefiyle çalışmalarını sürdüren Nilüfer Belediyesi, personelini ve vatandaşları tehlikelere karşı bilinçlendiriyor. Nilüfer Belediyesi, BAKUT, ANDA ve MAG-AME Arama Kurtarma dernekleriyle iş birliği yaparak kapsamlı bir eğitim programı gerçekleştirdi. İş birliği kapsamında Nilüfer Belediyesi Yüksek Öğrenim Kız Öğrenci Yurdu, Nilüfer Belediyesi Dr. Ceyhun İrgil Sağlık Müzesi ve Pancar Deposu’nda bir dizi etkinlik düzenledi. Eğitimlerde teorik bilgilendirmelerin yanı sıra, tahliye planları gözden geçirildi ve afet anında paniğin önüne geçilmesi için yapılması gerekenler anlatıldı. Eğitimler kapsamında, tatbikatlar da gerçekleştirildi. Senaryo gereğin alarmın çalmasıyla birlikte binaların tahliyesi sağlandı. "Çök-Kapan-Tutun" uygulamasını başarıyla gerçekleştiren personel, güvenli bir şekilde toplanma alanlarına ulaştı. Tatbikatlarda, yangın tüplerinin doğru kullanımı ve başlangıç aşamasındaki yangınlara müdahale teknikleri uygulamalı olarak gösterildi.
İzmir Adet sancılarının çaresi mutfakta Şişkinlik, karın ağrısı, iştah artışı ve benzeri durumlar; adet dönemlerinde çoğu kadın için zorlayıcı ve can sıkıcı olabiliyor. Buna karşı adet sürecinde görülebilen bu etkilerin hafif geçmesinde beslenmenin etkili olabileceğini aktaran Medicana Sağlık Grubu Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü’nden Op. Dr. M. Zeynep Kuşku, "Adet döneminde beslenme, hormonel dengesi ve sancılar üzerinde etkili olabilir. Ancak tek başına çözüm olarak düşünülmemelidir. Adet sancısının ana biyolojik sürücüsü çoğu kişide prostaglandin artışıyla oluşan rahim kasılmalarıdır. Beslenme; inflamasyon düzeyi, kan şekeri dalgalanmaları, su ile tuz dengesi ve bazı mikrobesin yeterlilikleri üzerinden şişkinlik, ödem, yorgunluk ve ağrı algısını etkileyebilir. Diyet örüntülerinin dismenore şiddetiyle ilişkili olabildiğini gösteren çalışmalar vardır" dedi. Adet dönemleri çoğu kadın için sıkıntılı geçebiliyor. Özellikle adet sancısı ve şişkinlik durumu çoğu kadının yaşam konforunu bozabilecek noktalarda seyredebiliyor. Bu dönemi konforlu geçirmek adına çeşitli ilaçlar kullanılabiliyor. Ancak adet sürecinde hafiflemenin daha sağlıklı ve dengeli bir yolu olduğuna dikkat çeken Medicana International İzmir Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü’nden Op. Dr. M. Zeynep Kuşku, beslenmenin hormon dengesi ve sancılar üzerinde etkili olabileceğini dile getirdi. Kuşku, "Adet döneminde beslenmeyi tek başına çözüm gibi düşünmemek gerekir. Adet sancısının ana biyolojik sürücüsü çoğu kişide prostaglandin artışıyla oluşan rahim kasılmalarıdır. Beslenme; inflamasyon düzeyi, kan şekeri dalgalanmaları, su-tuz dengesi ve bazı mikrobesin yeterlilikleri üzerinden şişkinlik, ödem, yorgunluk ve ağrı algısını etkileyebilir. Diyet örüntülerinin (yüksek şeker/atıştırmalık ağırlığı gibi) dismenore şiddetiyle ilişkili olabildiğini gösteren çalışmalar vardır" açıklamalarını yaptı. Adet döneminde özellikle aşırı tuzlu ve işlenmiş gıdaların ödem ve şişkinliği artırabildiğini, bunun yanında; yüksek şeker ve rafine karbonhidratlı gıdaların kan şekeri dalgalanmasına neden olmakla birlikte iştah artışı, yorgunluk ve ağrı gibi sorunlara neden olabildiğini aktaran Kuşku, "Adet döneminde paketli işlenmiş gıdalardan, şeker ve karbonhidrat içeren gıdalar mümkün olduğunca tüketilmemeli. Ayrıca, yağdan çok zengin, ağır kızartmalar: sindirim yükü ve inflamatuar yanıt üzerinden yakınmaları artırabilir; düşük yağlı diyetle ağrıda azalma bildiren çalışmalar vardır. Alkol de PMS yakınmalarını artırabildiği için bu dönemde sınırlanması önerilir. Öte yandan gaz yapan gıdalarda belirlenerek tüketiminde dikkatli olunmalıdır" diye konuştu. Zencefil, bitkisel destekçilerden biri Adet sancılarıyla beslenme arasında bir ilişki olduğunun artık daha net bilindiğini aktaran Kuşku, sözlerini şöyle sürdürdü: "Özellikle bazı besin grupları ağrının şiddetini azaltmada destekleyici olabiliyor. Omega-3’ten zengin besinler, örneğin haftada 2 kez tüketilen yağlı balık, ceviz ya da chia tohumu, vücuttaki iltihap yolaklarını baskılayarak adet ağrısında hafif-orta düzeyde azalma sağlayabiliyor. Etkisi çok keskin değil ama düzenli tüketim genel sağlık açısından da oldukça faydalı. Magnezyum içeren besinler (ıspanak, avokado, kakao gibi) kas gevşetici etkileri sayesinde adet sancılarını hafifletebilir. Bu konuda çalışmalar umut verici olsa da herkese rutin magnezyum takviyesi önermek doğru değil. En güvenli yol, magnezyumu gıdalardan almak ve gerekirse kişiye özel değerlendirme yapmak. Kalsiyum, özellikle PMS belirtilerinde; şişkinlik, hassasiyet ve duygu durum değişikliklerinde fayda sağlayabiliyor. Potasyum ise doğrudan ağrı kesici bir etki göstermese de sıvı dengesini düzenleyerek ödem ve şişkinliği azaltmaya yardımcı olabilir. Özellikle zencefil adet sancısı konusunda en çok çalışılmış bitkisel desteklerden biri. Zencefilin klinik çalışmalarda ağrıyı azaltabildiği gösterilmiş durumda. Rezene ve papatya çayı da bazı kadınlarda rahatlama sağlayabiliyor. Ancak bitkisel ürünlerin de bilinçsiz ve sürekli kullanımının riskleri olabileceğini unutmamak gerekir. D vitamini eksikliği olan kadınlarda, bu eksikliğin giderilmesiyle adet ağrılarında azalma görülebiliyor. B6 vitamini daha çok PMS semptomları üzerinde etkili; B12’nin ise doğrudan ağrı azaltıcı güçlü bir kanıtı yok, ama eksiklik varsa mutlaka yerine konmalı. Yeterli su tüketimi de önemli. Hidrasyon, hem ağrı şiddetini hem de şişkinliği azaltmada destekleyici olabilir." Vücudunuz uyarı veriyor olabilir Adet sürecinde beslenmeye dikkat edildiği halde şiddetli sancı durumunun geçmemesi durumunda mutlaka altta yatan bir neden olup olmadığına bakılması gerektiğini vurgulayan Kuşku, "Özellikle ağrının ilk kez çok şiddetli başlaması ya da yıllar içinde giderek artması, ağrı kesicilere rağmen belirgin rahatlama olmaması önemli bir uyarı işaretidir. Bunun yanında aşırı veya pıhtılı kanama, ara kanama, ateş, kötü kokulu akıntı, cinsel ilişkide ağrı, idrar yaparken ya da dışkılama sırasında ağrı, bayılma hissi ya da günlük yaşamı ciddi şekilde aksatan sancılar mutlaka değerlendirilmelidir. Bu yaklaşım, uluslararası kılavuzlarda da açıkça vurgulanmaktadır. Adet ağrısı yalnızca adet günleriyle sınırlı değilse, adet dışı pelvik ağrı da eşlik ediyorsa; cinsel ilişkide derin ağrı, çocuk sahibi olamama öyküsü varsa veya kanamalar belirgin şekilde artmışsa endometriozis, miyom ya da adenomyozis gibi altta yatan hastalıklardan şüphelenmek gerekir. Muayene ve ultrason temel değerlendirme yöntemleridir; gerekirse ileri tetkikler planlanır" ifadelerini kullandı. Toplumda adet süreciyle ilgili bazı yanlış inanışlar olduğunu da belirten Kuşku, şöyle konuştu: "Soğuk içeceklerin herkeste mutlaka sancıyı artırdığı ya da şeker tüketilmezse ağrının dayanılmaz olacağı düşüncesi bilimsel bir genelleme değildir. Bitki çaylarının tamamen zararsız olduğu ve sınırsız içilebileceği algısı da doğru değildir. ‘Adet sancısı normaldir, katlanmak gerekir’ düşüncesi de yanlıştır. Şiddetli ve yaşam kalitesini bozan ağrı mutlaka ciddiye alınmalıdır."