EKONOMİ - 18 Haziran 2023 Pazar 11:08

Türkiye’nin tahıl ambarında bu yıl 200 bin ton buğday hasadı bekleniyor

A
A
A
Türkiye’nin tahıl ambarında bu yıl 200 bin ton buğday hasadı bekleniyor

Dünyanın gıda krizinden bahsettiği dönemde devletin işlettiği Şanlıurfa’daki topraklardan bereket fışkırıyor. Türkiye’nin tahıl ambarı olarak adlandırılan Şanlıurfa’nın Ceylanpınar ilçesindeki TİGEM arazilerinde bu yıl hasadı devam eden buğdaydan 200 bin ton mahsul elde edilmesi bekleniyor.

Türkiye’nin tahıl ambarı olarak adlandırılan Şanlıurfa’nın bereketli toprakları, bu yıl üreticinin yüzünü güldürüyor. Mercimek ve arpa hasadının sona erdiği Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü (TİGEM) Ceylanpınar Tarım İşletmesinde buğday hasadı devam ediyor. Yaklaşık 2 hafta önce hasadına başlanan buğday için 240 biçerdöver aynı anda tarlaya girdi. Bin 200 işçinin çalıştığı hasat döneminde biçerdöverlerin topladığı buğdayı depolara taşıması için 131 kamyondan yararlanılıyor.

Türkiye’nin tahıl ambarında bu yıl 200 bin ton buğday hasadı bekleniyor

Bu yıl 200 bin ton buğday elde etmeyi planladıklarını söyleyen TİGEM Ceylanpınar Tarım İşletmesi Müdür Yardımcısı Osman Topçu, ”İşletmemizdeki güzlük ekilişlerin hasadına 25 Mayıs'ta mercimek ile başlandı. Toplam 658 bin 859 dekar alanda hasat gerçekleştirilecektir. Hasat faaliyetimizde 240 biçerdöver, 131 kamyon ve bin 200 işçi çalışmaktadır. Arpa, tohumluk fiğ ve kırmızı mercimek hasatlarımız tamamlandı. Sulu şartlarda tohum üretimi için ekilişi yapılan 377 bin 206 dekar buğday alanlarında 5 Haziran itibarıyla hasada başladık. Yaklaşık 20-25 günlük bir sürede hasadın bitirilmesi hedeflenmektedir. Buğdaydan toplamda 200 bin ton mahsul bekliyoruz” diye konuştu.

Türkiye’nin tahıl ambarında bu yıl 200 bin ton buğday hasadı bekleniyor

Ahmet Atan
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Hatay Her 3 bin bebekten birinde görülen ’kistik fibrozis’te erken tanı hayat kurtarıyor Türkiye’de 3 bin bebekten birinde görülen kistik fibrozis hastalığı, topuk taramaları ve ter testiyle erken teşhis ediliyor. Çocuk Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Hüseyin Arslan, kistik fibrozis hastalığının erken teşhis edilmesinin insanın yaşam kalitesini artırdığını ve yaşam sürecini uzattığını söyledi. Genetik bir hastalık olan kistik fibrozis, ülkemizde yeni doğan her 3 bebekten birinde görülüyor. Bebeklerin doğumuyla birlikte ön tanı için 2015 yılından itibaren yapılmaya başlanan topuk taraması ile erken teşhis sağlanıyor. Erken teşhisin ardından uygulanan ter testiyle de hastalığın tespiti yapılıyor. Hatay Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde uygulanmaya başlanan ter testi de deprem bölgesinde yaşayan vatandaşlara kolaylık sağlamaya başladı. Hastanede görevli Çocuk Göğüs Hastalıkları Uzmanı Hüseyin Arslan, hastalığın tanı süreci hakkında ve sonrasındaki tedavi süreci hakkında bilgi verdi. "Kistik fibrozis genetik geçişli bir hastalık, bulaşıcı bir hastalık değildir" Kistik fibrozun genetik geçişli bir hastalık olduğunu ve bulaşıcı bir hastalık olmadığını ifade eden Arslan, "Burada çocuk göğüs hastalıkların dan biri olan kistik fibroz için ter çalışması yapıyoruz. Kistik fibrozis genetik geçişli bir hastalık, bulaşıcı bir hastalık değildir. Bu geni taşıyan anne ve babanın çocuklarında meydana geliyor. Türk toplumunun da 3 bin kişiden birinde görülebiliyor. Ülkemizdeki mutosyonlar Avrupa’daki görülen mutasyonlardan farklı görülüyor. Kistik fibrozis de ter ve senkrasoyonlarla ilgili bir sorun oluşuyor ve buna bağlı olarak akciğerde ki balgamların yumuşatılıp atılması, pankreasta senkrosyonlar etkileniyor. Buna bağlı olarak sık tekrarlanan akciğer enfeksiyonları, beslenme bozukluğu, yağlı dışkılama, pis koku ishal, gelişme geriliği, sık sinüzitler nedeniyle hastalar çeşitli sıkıntı yaşamakta ve ilerleyen zamanda hayatını kaybediyordu dedi. "Hastalığı ne kadar erken yakalarsak, hastaya bazı tedavileri verirsek daha faydalı oluyoruz" Ülkemizde 2015 yılından itibaren uygulanmaya başlanan topuk testiyle hastalığın erken teşhis edilmeye başlandığına dikkat çeken Dr. Arslan, “2015 yılından itibaren ülkemizde bu hastalık taranıyor. Bebekler doğduğunda topuk taramasında riskli görülen hastalar tarafımıza yönlendiriliyor. Burada ter testi yaparak bu hastalığın tanısını koyuyoruz. Erken tedavi ile daha iyi yaşam kalitesi sağlamaya yardımcı olmaya çalışıyoruz. Ter testi için hastaları 1 gün öncesinden hazırlıyoruz çünkü hastalardan ter toplamamız gerekiyor. 1 gün öncesinden banyo yapıp, iyi besleniyorlar. Yaklaşık yarım saatlik bir süreç içerisinde de ter toplanıyor sonrasında da ölçüm cihazında teri ölçüyoruz. Toplamda 1 saat içerisinde ter testinin sonucunu elde etmiş oluyoruz. Erken yaşta gözlemlenmeye başlıyor. Hastalığı ne kadar erken yakalarsak, hastaya bazı tedavileri verirsek daha faydalı oluyoruz. Hastalar erken tanıyla daha uzun yaşam ömre sahip oluyor. Normal bir birey gibi yaşayabiliyorlar. Bu tedavi süreci hastalar için ömür boyu devam ediyor. Bazı ilaçları ve fizik tedavi uygulamalarını sürekli yapmaları gerekiyor" ifadelerini kullandı.