EĞİTİM - 17 Ocak 2021 Pazar 11:38

Türkiye’ye bir üniversite kuluçka merkezi daha geliyor

A
A
A
Türkiye’ye bir üniversite kuluçka merkezi daha geliyor

Türkiye’de üniversite kuluçka merkezlerine bir yenisi daha ekleniyor. Sanayi Bakanlığı KOSGEB Başkanlığınca başarılı bulunan İstanbul Gelişim Üniversitesi’nin kuluçka merkezi ‘Gelişim Biotech Tekmer’, 5 milyon Türk Lirası yatırımla kuruluyor. Temel bilim ve mühendislik alanlarında projeler üreten tüm girişimcilere ortak bir çalışma alanı oluşturacak olan merkez, ‘Biyo-Elektronik’ teması üzerine kurgulandı.

Biyoelektronik’in, elektronik prensipler ve cihazlar kullanarak biyoloji, tıp ve başka alanlarında kullanılmak üzere uygulamalar geliştiren bir disiplin olduğunu kaydeden merkezinin proje koordinatörü İGÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Nail Öztaş, merkezin amacını şu sözlerle ifade etti:

‘Gelişim Biotech Tekmer’ kuluçka merkezi, biyoteknoloji, tıbbi cihazlar, biyosensörler, akıllı sağlık uygulamaları, sağlık sektörünün ihtiyacı olan elektronik çözüm ürünleri geliştirme hedefinde olan girişimcilerle firmaların birbirleri arasındaki etkileşimi artırmayı ve katma değerli ürünlerin ortaya çıkarılmasına ortam hazırlamayı hedefliyor.

“Fikirler girişime dönüşecek”
Dünyanın lider üniversitelerinin kuluçka merkezleri ile yarışma amacında olduklarını ifade eden İGÜ Mütevelli Heyeti Başkanı Abdülkadir Gayretli, “Üniversite bünyesinde kurulan ‘Gelişim Biotech Tekmer’ kuluçka merkezi ile fikirleri girişime dönüştüreceğiz. Dünya çapındaki üniversitelerin girişimcilik kuluçka merkezlerini karşılaştıran UBI Global endeksinde yer almak için çalışacağız” dedi.

“Nitelikli iş birliklerine zemin hazırlayacağız”
Kuluçka merkezinin Türkiye’de bilime ve ekonomiye sağlayacağı katkılara vurgu yapan Gayretli, “Girişimcilere “Biyo-Elektronik” girişimcilik ekosisteminde ürün geliştirme imkânı sunarak, ortak kullanım makine-teçhizat altyapısı ile iş fikirlerini hayata geçirmelerini hızlandıracağız. Projelerde ihtiyaç duyulan nitelikli temel bilimci ve nitelikli mühendis iş gücüne ulaşım imkânı sağlayacağız. Girişimcileri, sektör temsilcileri ve melek yatırımcılar ile buluşturacak, nitelikli iş birliklerine zemin hazırlayacağız” diye konuştu.
Yükseköğretim sisteminin yakaladığı yükseliş ivmesinin YÖK Başkanı Prof. Dr. Yekta Saraç öncülüğünde devam ettiğine değinen Gayretli, gerek bilimin gerek ekonominin gelişimine katkıda bulunacak olmalarından da heyecan duyduğunu söyledi.

“Patent danışmanlık hizmeti de verilecek”
Türkiye’nin ilk biyoteknoloji kuluçka merkezi olduklarına vurgu yapan, merkezinin proje koordinatörü İGÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Nail Öztaş, “İstanbul Gelişim Üniversitesi’nin Avcılar Yerleşkesi’nde bulunan 30 katlı gökdelen binasında 1100 metre kare kapalı alanda yeni fikirleri ve teknolojileri ürüne dönüştürmek üzere girişimcilere destek sağlayacağız. İçerisinde iki adet en yeni teknolojik donanıma sahip cihazlarla donatılmış laboratuvarı, çalışma alanları, toplantı salonları ve otoparkı bulunan kuluçka merkezinde girişimci fikirlere ücretsiz mekân desteği hukuki mali ve patent konularında danışmanlık hizmeti verilebilecek” diye konuştu.

“Başvurular yakında kabul edilecek”
Öztaş konuşmasına şöyle devam etti:
“Türkiye için hayati öneme sahip sağlık, ilaç, gıda, enerji gibi biyoteknoloji alanındaki katma değeri yüksek sürdürülebilirlik öncelikli ürünlerin ekonomiye kazandırılması kuluçka merkezinin öncelikli hedefleri arasında yer alıyor. 2021-2026 yılları arasını kapsayan beş yıllık bir plan ile hedefleri ve yatırımları belirlenen İstanbul Gelişim Üniversitesi kuluçka merkezi girişimcilerin başvurularını yakında kabul etmeye başlayacak. Kuluçka merkezinin İçinde bulunduğu kampüsün diğer araştırma geliştirme olanakları da kuluçka merkezinde açılacak şirketlerin yararlanmasına açık olacak.”

Kuluçka merkezinin yürütücüleri ve proje ekibi ise Öğr. Gör. Çağrı Faydacı, Öğr. Gör. Saddam Heydarov, Dr. Öğr. Üyesi Asiye Karakullukçu ve Dr. Öğr. Üyesi Serap Yeşilkır Baydar’dan oluşuyor.
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Sakarya Fabrikanın dereye bıraktığı atık, mahalleliye eylem yaptırdı Sakarya’nın Ayazı ilçesinden geçmekte olan ve bölgedeki birçok köyün tarım için kullandığı dere, iddiaya göre gıda fabrikasının atıkları sebebiyle kirli akıyor. Yıllardan beri kötü koku ve dere pisliğinden isyan eden mahalleli, fabrikanın önüne kadar yürüyüş eylemi yaptı. Kzıılcıkorman Mahallesi’nden geçen ve çevre mahallelerden geçerek Mudurnu Deresi ardından da Sakarya Nehri üzerinden Karadeniz’e dökülen derenin, bölgede bulunan GSF Gıda Sanayi Fabrikaları’nın atıklarından dolayı yıllardan beri kirli aktığı iddia edildi. Adeta siyaha bürünen derenin yıllardır bir çözüme kavuşturulmadığı için duruma tepki gösteren mahalle halkı, fabrikanın önüne kadar yürüyerek eylem gerçekleştirdi. Fabrikanın önünde toplaşan mahalle sakinleri ellerindeki ‘Balıklar öldü sıra çocuklarda’, ‘Yeter artık 40 yıl oldu, bıktık’, ‘Doğaya zulüm insana zulümdür’ pankartlarıyla yaptığı yürüyüşte ise jandarma ekipleri geniş güvenlik önlemi aldı. Mahallelinin tek istediği ise fabrikanın arıtma cihazını aktif hale getirip bölgenin pislik ve kötü kokudan arındırılması. “Artık ceza da işe yaramıyor” İnsanların mağdur olduğunu belirten mahalle sakini Mehmet Gülşen, “Deremiz hali çok kötü ve yıllardan beri biz bu çileyi çekiyoruz. Dere yakınlarında okul var ve birçok çocuk kötü kokudan dolayı sınıflara giremiyor. Derenin hemen kenarında Kur’an kursu var ve buraya çocuklar gelemiyor. Zamanında biz bu derede yüzerdik şimdi ise siyahlaştı. Köyün içinden geçeni geçtim D-100 kara yolundan geçen insanlar bile kokuya dayanamıyor. Artık köyümüzün ismi ‘Pis kokulu köy’ kaldı. Burada kahvehaneler, lokantalar var kimse buralara gelemiyor. Geçtiğimiz Cuma günü atık suyu bırakan fabrikaya ceza kesildi ve 2-3 gün kapalı kaldı ama bugün yine atık, yine koku var artık ceza da işe yaramıyor” dedi. “Kokusu ile pisliği artık bizi bezdirdi ve gerekli olan her yere müracaatımızı yaptık” Yaklaşık 40 yıldan beri kokudan rahatsız olduklarını belirten Kızılcıkorman Mahallesi Muhtarı Mecid Kızıldağ, “Mahallemizin içinden geçmekte olan tarla seviyelerini düşürmek için açılan kanalda 1982 senesinde açılan bu fabrika ürettiği nişasta ve glikoz üretiminin atıklarını kanalımıza bırakıyor. Burası 1982 senesinde açıldı ve o günden bu güne kadar kanala akıtıyor pisliklerini. Kokusu ile pisliği artık bizi bezdirdi ve gerekli olan her yere müracaatımızı yaptık. Dilimizin döndüğünce insanlara anlattık ama hiç kimse bir çare bulamadı ev bu günlere kadar geldik. Çevre mahalle sakinleri muhtarları herkes burada ve bu işten muzdarip, biz de bunu dile getirmek için yürüyüş gerçekleştirdik. Bizim kimseyle sorunumuz yok, art niyetimiz yok. Fabrikanın üretim yapması gerekiyorsa üretimini yapsın ama arıtmasını çalıştırsın. Bu fabrikadan 100-150 kişi ekmek yiyorsa diğer taraftan yoldan geçenler hariç 3 bin, 5 bin kişi kokuyu çekmek zorunda bırakılıyoruz. Muhtarlıkta benim dördüncü dönemim gelen her kaymakama, belediye başkanına ve valiye yani bu işte etkisi olabilecek herkese anlatmaya çalıştım ama herkes topu başkalarına attı. Sağ olsunlar yeni gelen vali ve kaymakam bize sahip çıktı, biz de mahalle halkı olarak düzen içinde eylem yaptık” diye konuştu. “İnsanlar evinde dururken, sokakta gezerken maske takıyor” Mahalle halkının çoğunun maske taktığını aktaran Kızıldağ, “Sinekler öyle bir hale geldi ki eşek arısı gibi oldu. Burada insanlar pencerenin camlarını açamıyor, misafir ağırlayamıyor hatta kanala yakın olan insanlar daha kötü durumda. Ben muhtar olarak utanıyorum. Buradan kim kime sıkıntı oluşturarak para kazanıyorsa haram olsun. İnsanlar evinde dururken, sokakta gezerken maske takıyor artık çünkü kokudan durulmuyor. Ben muhtarlık dönemimde defaten temizlettim ama yine de pislik içinde kalıyor” şeklide konuştu.