SAĞLIK - 01 Şubat 2020 Cumartesi 12:35

“Ülkede ciddi travmalar var: İlki yalnızlık”

A
A
A
“Ülkede ciddi travmalar var: İlki yalnızlık”

Antidepresan kullanımı’ konusu yine gündemde. Türkiye’de satılan sinir sistemi ilaçlarının 308 milyon kutu olduğu ve bunların başında da antidepresanların geldiği söylenirken Prof. Dr. Esen Ayşe Dural “İnsanlar antidepresanın işe yaradığını zannediyorlar. Halbuki kendilerini geliştirseler, olayları sıralasalar ilaca gerek olmadığını görecekler. Kişilerin psikologlarla konuşup dertleşmesi ve bunun Türkiye’de de geliştirilmesi gerekiyor” diye konuştu.

İstanbul Aydın Üniversitesi (İAÜ) Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Esen Ayşe Dural depresyonun ilk nedenin kişilerin yakın bulduğu birini kaybetme korkusu olduğunu söyledi “Kişi bağımlı olduğu şeyi kaybettikten sonra veya kaybetme korkusu sürecindeyken karşı tarafa olan açlık duygusu antidepresan kullanımına iter. Kayıp olan eş, bir hayvan veya bir çiçekte olabilir fakat birinci derece depresyon sebebi eş kaybıdır. Depresyonun başka bir sebebi de korkulardır. İnsanların 40’tan fazla korkuları vardır. Bunlar da antidepresan almaya yöneltir. Aç kalma, parasız kalma, ayıplanma, yalnız kalma gibi birçok korku mevcuttur” dedi.

“İnsanımız bazı şeyleri aşamıyor”

Yalnızlık meselesinin Türkiye’de çok derin bir mevzu olduğunu belirten Prof. Dr. Esen Ayşe Dural “Bazı gençler yalnız yaşamak istiyorlar. Bu problem değil fakat yaşlı bir insan yalnız kaldığında etrafındakiler acımaya başlıyorlar. Bu yüzden insanlar yalnız kalmamak için her türlü fedakarlığı yapıyorlar. Bizde kaybetme korkusu çok gelişmiş vaziyette. İşte bunlar birleşip kişileri antidepresan kullanımına yöneltiyor. Günümüzde ekonomik problemler antidepresan kullanımını çoğaltıyor. Kişiler antidepresan alıp daha kolay uyuyabileceklerini zannediyorlar ve antidepresana sığınıyorlar. Bizim ülkemizde özellikle kadınlar üzerinde ciddi baskılar var. Belli bir yaşa gelip evlenmemiş olan kadınlar üzerindeki baskılar çok ağır. İşte bu sebepler insanları antidepresan kullanımına sürüklüyor. Aslında kendilerini geliştirip, olayları sıralasalar ilaca gerek olmadığını görecekler. İnsanların psikologlarla konuşup dertleşmesi ve bunun Türkiye’de de geliştirilmesi gerekiyor. Yalnız kalan insanların dertleşecek kimsesi yok. Dedikodudan korkuyorlar ve kimseye güvenmiyorlar. Ülkede bununla ilgili ciddi bir travma var. İnsanlarımız bazı şeyleri aşamıyorlar. Bu durumların aşılması için eğitimler vermek gerekiyor” diye konuştu.

“İlaçları bakkaldan alınacak hale getirecekler”

Hastanın istediğinde antidepresana ulaşabildiğini belirten Prof. Dr. Dural “Antidepresanı hasta istediğinde eczaneden alabiliyor. Hiçbir ilacın hasta tarafından reçetesiz alınması doğru değil ama bunu sağlayamıyoruz. Neredeyse bu ilaçları bakkaldan alınacak hale getirecekler. Ağrı kesici bile olsa hiçbir ilaç reçetesiz alınmaz çünkü her şey zehirlidir, zehirle ilaç arasındaki fark dozdur. Suyu 3 litrenin üstünde içerseniz kanda elektronik dengeniz değişir, halüsinasyonlar görmeye başlarsınız. Tuzu fazla alırsanız tansiyonunuz yükselir, aynı şekilde şeker fazla alındığında diyabet riski artar. Yani masum diye aldığımız her şey zehir olabildiği gibi zehir olarak kabul edilen maddeler de belirli dozlarda verildiğinde ilaç olarak kullanılabilir” dedi

Doktorlar isteyen herkese antidepresan yazıyor mu?

Çok konuşulan “Doktorlar isteyen herkese antidepresan yazıyor” polemiğiyle ilgili Prof. Dr. Esen Ayşe Dural “Doktorlar herkese antidepresan yazmazlar, sadece ihtiyacı olana yazarlar. Sigorta işleyen hastanelerde doktorlar hastaya üç dakika ayırıyorsa, yeterince derdini anlamıyorsa ve hasta da ben illa ki antidepresan istiyorum diyorsa ki hasta zaten gitmeden önce hazırlanmıştır bu ilacın alınması için neler hissetmesi gerektiğine. Bunun üzerine de şikayetleri söyleyip doktora ilacı yazdırabilir. Hekimler isteyen herkese antidepresan yazmaz. Zaten yazmaması da gerekir” dedi ve ilaç kullanımlarında çok büyük hatalar olduğunu belirtti: “İlaç kullanımlarında çok fazla yanlışlar var ve ilaçlar rastgele kullanılıyor. Kişiler aynı hastalığa sahip olduğu kişilerin ilaçlarına bakıp kendi kendilerine aynı ilaçları kullanmaya başlıyorlar. Oysa herkeste olan bakteriler farklı olduğundan bir başkasına etki eden ilaç farklı birinde aynı etkiyi göstermeyebiliyor. Reçetesiz ilaç kullanımında durumlar bu düzeye gelebiliyor. İlacın kandaki düzeyi önemlidir. Belli aralıklarla alınmasının sebebi kandaki düzeyi sağlayabilmek içindir. Hastalarda ilaç kullanım saati uygulanmasında da sıkıntı var. Hastalar bu konuda bilinçsiz. Hekimler ise hastalarını tanımıyorlar” ifadelerini kullandı ve antidepresanı bırakma sürecinin önemine değindi “Antidepresan kullanan bazı hastalar hayatları yoluna girince bir anda ilacı kesiyorlar. Antidepresan bir anda kesilmez. Hasta ne yazık ki kullanmayı da, kesmeyi de bilmiyor. Doktorlar da bu konuda şaşkınlar. Hastanın istediği ilacı yazmadıklarında şiddete maruz kalıyorlar. Sağlıktaki terör ilaç yazma konusunda hekimi zor durumda bırakıyor.”

Homeopati: Doktor hastasıyla 3 saat ilgileniyor

Alternatif tıpta her şeyin ilgiyle ilgili olduğunu belirten Prof. Dr. Dural “Ben homeopatide çalıştım. Homeopatide bir hastayla en az üç saat ilgilenilmesi gerekiyor. Üç saat boyunca geçmişini, yaşadıklarını, her şeyini hatta yakınlarını bile dinlemek gerekiyor. Zaten bu ilgiyi gören hasta iyileşiyor. Hastanın aslında ilgiye ihtiyacı var. Hastayla çok konuşmak, onu çok iyi tanımak ve hastayla çok fazla meşgul olmak gerekiyor. Kişi kendisiyle meşgul olan birini bildiğinde iyileşiyor ve antidepresana gerek kalmıyor zaten. Antidepresan gibi ilaçlar kişilerin diyalog kuracak, kendilerini anlayacak kimseyi bulamadıklarında kullandıkları bir ilaçtır. Olayları makul bir şekilde yorumlayan insanlarla karşılaşırsanız eğer başınıza gelen felaketin felaket değil bir deneyim olduğunu anlarsınız. Etrafında olaylara karşı aşırı tepkiler gösteren ve size ‘ne zavallı insan’ yaklaşımıyla yaklaşan kişiler olduğunda kişiler de şaşırıyor. İşte bu yüzden de antidepresan yaygınlaşıyor” diye konuştu.
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Tunceli Asgari ücret artışı sonrası Tunceli’de fiyatlar mercek altında 2026 yılı için asgari ücretin yüzde 27 artışla net 28 bin 75 liraya yükselmesinin ardından, Tunceli’de yılbaşı öncesi fahiş fiyat ve hijyen denetimleri dört kurumun ortak çalışmasıyla kent merkezi ve ilçelerde gerçekleştirildi. Asgari ücretin 2026 yılı için yüzde 27 zamla net 28 bin 75 lira belirlenmesinin ardından, yılbaşı öncesi fiyat istikrarının korunması ve vatandaşların mağdur edilmemesi amacıyla denetimler artırıldı. Ticaret Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada, asgari ücret artışının tüm mal ve hizmet fiyatlarına birebir yansıtılmasının ekonomik gerçeklerle bağdaşmadığı vurgulanarak, ücret artışını gerekçe göstererek fahiş fiyat uygulamalarına yönelen işletmelere karşı en ağır idari ve hukuki yaptırımların uygulanacağı bildirildi. Bu kapsamda Ticaret Bakanlığı talimatları doğrultusunda Tunceli Valiliği koordinesinde yürütülen çalışmalarda; Ticaret İl Müdürlüğü, Tarım ve Orman İl Müdürlüğü, Tunceli Belediyesi ve Defterdarlık ekipleri kent merkeziyle birlikte ilçelerde sahaya inerek fiyat, hijyen ve tüketici hakları başta olmak üzere çok yönlü denetimler gerçekleştirdi. "Vatandaşlarımızın mağdur olmaması adına bizler denetimlerimizi ekipler halinde sürdüreceğiz" Ticaret Bakanlığı’nın talimatıyla kent genelinde denetimlerin aralıksız devam ettiğini ve vatandaşların mağdur olmaması için gereken her önlemin alınacağını vurgulayan Tunceli Ticaret İl Müdürü Kayahan Topal, "Yaklaşan yılbaşı öncesi Ticaret Bakanlığı ve valiliğimizin talimatlarıyla sadece Tunceli şehir merkezinde değil, ilçelerimizde de rutin denetimlerimize devam ediyoruz. Bugün de Tarım ve Orman İl Müdürlüğümüzden, Tunceli Belediyesinden ve Defterdarlığımızdan denetim ekiplerimizle beraber 4 kurum ortak bir denetim gerçekleştirdik. Her kurum kendi bünyesinde denetimlerini gerçekleştirdiler. Çok fazla olumsuz bir durumla karşılaşmadık. Vatandaşlarımızın mağdur olmaması adına bizler denetimlerimizi ekipler halinde sürdüreceğiz. Desteklerinden dolayı valimize ve bakanımıza teşekkür ediyorum" dedi. "Denetim sıklığımızı bugünlerde artırmaya devam ediyoruz" Tunceli Tarım ve Orman İl Müdürü Yavuz Suat Pala ise "Tüketim sıklığının arttığı bugünlerde gerek halk sağlığını korumak, gerekse tüketicini daha sağlıklı gıdaya ulaşmasını sağlamak için bugün burada Ticaret İl Müdürlüğü, zabıta ve Tarım İl Müdürlüğünden gıda kontrol ekiplerimizle beraber toplu tüketim yerlerini, üretim ve satış yerlerini fiyat ve hijyen yönünden denetliyoruz. Denetim sıklığımızı bugünlerde artırmaya devam ediyoruz" ifadelerini kullandı.
Adana Yüz felcine yönelik güncel cerrahi yaklaşımlar Adana’da değerlendirildi Yüz felcinde rekonstrüksiyon yöntemlerinin tüm yönleriyle ele alındığı 21. Başkent Kulak Burun Boğaz Günleri, Başkent Üniversitesi Adana Dr. Turgut Noyan Uygulama ve Araştırma Merkezi Kışla Yerleşkesi’nde gerçekleştirildi. Kulak burun boğaz alanının bilimsel buluşmalarından biri olan 21. Başkent Kulak Burun Boğaz Günleri, yüz felcinde rekonstrüksiyon yöntemlerinin tüm yönleriyle ele alındığı kapsamlı bir programla Başkent Üniversitesi Adana Dr. Turgut Noyan Uygulama ve Araştırma Merkezi Kışla Yerleşkesi’nde yapıldı. Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Kulak Burun Boğaz Anabilim Dalı tarafından düzenlenen toplantı, alanında uzman hekimleri Adana’da bir araya getirdi. Toplantının açılış konuşmasını yapan Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi KBB Anabilim Dalı’ndan Prof. Dr. Alper Nabi Erkan, "Bu yılın ana teması, kulak burun boğaz cerrahisinin en zorlu alanlarından biri olan ‘Fasiyal Paralizide Rekonstrüksiyon Yöntemleri’ olarak belirlendi. Toplantı kapsamında, yüz felci hastalarına güncel yaklaşım yöntemleri, cerrahi teknikler ve uzun dönem sonuçlar hem teorik sunumlar hem de canlı cerrahi uygulamalar eşliğinde ele alınacak. Yıllar içinde istikrarlı biçimde büyüyerek bilimsel bir platform haline gelen toplantımıza katkı sunan herkese teşekkür ederim" ifadelerini kullandı. Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi KBB Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Levent N. Özlüoğlu da Başkent Kulak Burun Boğaz Günleri’nin her yıl artan bilimsel içerik ve katılımla sürdüğünü kaydetti. Özlüoğlu"Bugün yapacağımız toplantıda yüz felci gibi emek, sabır ve deneyim gerektiren bir alana kapsamlı biçimde odaklanmayı hedefledik. Toplantının teorik bilgi ve canlı cerrahi uygulamalarıyla katılımcılara en iyi şekilde fayda sağlamasını ve genç meslektaşlarımız için ilham verici bir ortam oluşturmasını diliyorum. Organizasyonun gerçekleşmesine verdikleri destek dolayısıyla Başkent Üniversitesi yönetimine, Merkez Müdürü Prof. Dr. Birol Özer’e ve Başkent Üniversitesi Adana Dr. Turgut Noyan Uygulama ve Araştırma Merkezi çalışanlarına emeklerinden dolayı teşekkür ederim" dedi. Toplantının davetli konuşmacısı Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi KBB Anabilim Dalı öğretim üyesi Doç. Dr. İsa Kaya, yüz felcinin yalnızca kasların değil, yüz ifadesi ve bireyin kimliğini de etkileyen bir durum olduğunu belirtti. Kaya, bu alandaki cerrahi yaklaşımların teknik olduğu kadar hastaya saygıyı ve hekimlik anlayışını da yansıttığını ifade etti. Dört ana oturum şeklinde düzenlenen bilimsel program kapsamında, akut ve uzun dönem yüz felçlerinde sinir dekompresyonu, sinir ve kas transferleri, üst ve alt yüz reanimasyonu ile gözün korunmasına yönelik cerrahi stratejiler olgu sunumları ve videolar eşliğinde değerlendirildi. Toplantının en dikkat çekici kısımlarından biri olan canlı cerrahi bölümünde, Doç. Dr. Kaya tarafından gerçekleştirilen operasyon katılımcılar tarafından ilgiyle takip edildi.