GÜNDEM - 11 Şubat 2019 Pazartesi 11:06

“Ulusal Bilgisayar Olimpiyatı” şampiyonu Avrupa’da ülkemizi temsil edecek

A
A
A
“Ulusal Bilgisayar Olimpiyatı” şampiyonu Avrupa’da ülkemizi temsil edecek

Teknolojinin gelişmesiyle birlikte gençlerin bilgisayar bilimine artan ilgisini doğru yönlendirmeyi amaç edinen, bilgi ve becerilerini sınama ortamı sunan “Ulusal Bilgisayar Olimpiyatı” Bahçeşehir Koleji ev sahipliğinde gerçekleştirildi.

Bahçeşehir Koleji Atakent Tema Kampüsü’nde gerçekleştirilen “Ulusal Bilgisayar Olimpiyatı’nda Türkiye’nin 14 farklı şehrinden 60 öğrenci ter döktü. İki gün süren olimpiyatın ilk gününde yarı finale yükselen öğrenciler, kendilerine verilen soruları kodlama yaparak cevaplamaya çalıştı. 5 saat süren final maratonunda ise öğrenciler kıyasıya mücadele etti.

Yüzde 80'i matematik üzerine kurulu ve online yapılan yarışmada, salona yerleştirilen ekranlarda öğrenciler hem rakiplerini hem de kendilerinin nerede olduklarını takip etti. Dereceye giren ilk üç öğrenci altın, gümüş ve bronz madalya aldı. Altın ve gümüş madalya kazanan öğrenciler aralık ayında yapılması planlanan Bahçeşehir Koleji Uluslararası Yazılım ve Bilgisayar Olimpiyatı'na katılmaya hak kazandı.

Bilgisayar ve kodlama alanında yapılan olimpiyatların çok zorlu olduğunu ve iyi bir altyapı istediğini ifade eden Bahçeşehir Koleji Atakent Tema Kampüsü Müdürü Timothy Timur, olimpiyatı düzenlemekteki amaçlarını şu ifadelerle belirtti:

“Ulusal olarak TÜBİTAK’ın dışında bu alanda olimpiyat düzenleyen başka kurum yok. Yazılım ve bilgisayar konusunda soru üretebilecek, bu olimpiyatı yapabilecek insan sayısı çok az. Çocukların TÜBİTAK’ın dışında bilgisayar ve yazılım konusunda beslenebilecekleri çok fazla kaynak ve pratik yapacakları bir alan yok. Bu olimpiyatı düzenlememizdeki en önemli amacın bu alandaki eksiklikler olduğunu söyleyebilirim.”

“Avrupa’da ülkemizi temsil edeceğiz”

Kurum olarak anaokulundan üniversiteye kadar kodlama eğitimleri verdiklerini ve bu olimpiyatla birlikte bu işin neresinde olduklarını görmek istediklerini kaydeden Timur, “Eksikliklerimizi ve neyi başardığımızı öğrencilerimiz açısından görmek istedik. Bunun yanı sıra bu alanlarda eğitim veren öğretmenlerimizin ne kadar yeterli olduğu, eksikleri varsa nasıl daha iyi düzeye getirebileceğimizi görmeyi amaçladık. Ayrıca ulusal bazdaki bu olimpiyatın ardından uluslararası yarışmalarda ülkemizi temsil etmek istiyoruz. Ulusal olan bu olimpiyatta dereceye giren yarışmacılarımızı bu olimpiyatın ikinci ayağı olan uluslararası olimpiyata davet edeceğiz. Avrupa’da da bilgisayar ve yazılım olimpiyatı yapan başka bir organizasyon yok. 2019 Aralık ayında bu olimpiyatının uluslararası kısmını gerçekleştireceğiz. Her ülkenin milli takımlarının kıyasıya yarışacağı yarışta ülkemizi gururla temsil edeceğiz” diye konuştu.

“Sorular hayal gücü gerektiriyor”

Bahçeşehir Koleji Bahçeşehir Fen ve Teknoloji Lisesi 12. sınıf öğrencisi ayrıca Bahçeşehir Koleji Bahçeşehir Fen ve Teknoloji Lisesi Robotik Takımı INTEGRA’nın yazılımcısı Bilge Kağan Ünal, “ Yıllardır bilgisayar olimpiyatlarına katılıyorum. Hayal gücü gerektiren soruları çözümlemek, uğraşmak keyif veriyor. Eskiden dışa dönük biri değildim, bilgisayarı arkadaşım olarak görüyordum. Daha sonra kod yazmayı keşfettim. Bilgisayarda bir şeyler üretmeyi seviyorum. Bu beni bilgisayara iten en büyük neden diyebilirim. İleride bilgisayar üzerine çalışmalar yürütmek istiyorum” dedi.

“Ülkeme altın madalya kazandırmak istiyorum”

 Özel İzmir Koleji Fen Lisesi’ne olimpiyatta altın madalya kazandıran ayrıca TÜBİTAK Ulusal Bilim Olimpiyatları’nda bilgisayar dalında altın ve gümüş madalyalarının sahibi olan Özel İzmir Koleji Fen Lisesi öğrencisi Tahsin Enes Kuru ise, “Yarışmada matematiksel problemler verildi. Bu problemleri çözen kodlar, programlar yazdık. O programların çalışmasına göre belli puanlar kazandık. Hedefim bilgisayar mühendisi olmak. Günde 5-6 saat çalışıyorum. Bu tarz olimpiyatlarla da kendimi algoritmik olarak geliştirme fırsatı buluyorum. Uluslararası olimpiyatlarda ülkemi temsil ederek, ülkeme madalya kazandırmak istiyorum” şeklinde konuştu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Erzincan Baharda sık görülen 5 cilt hastalığı Dermatoloji Uzmanı Dr. Elif Yiğit, cilt hastalıklarına güneşten yayılan zararlı UV ışınlarının sebep olduğunu ifade etti. Dr. Yiğit, bahar aylarının gelmesi ile birlikte sıcak yüzünü iyiden iyiye gösteren güneşe karşı dikkatli olunup tedbir alınmazsa beraberinde bazı cilt hastalıklarını da getirebildiği söyledi. Yiğit, “Cilt hastalıklarına güneşten yayılan zararlı UV ışınları sebep oluyor” dedi. Özellikle bahar aylarında görülme sıklığı artan cilt hastalıkları hakkında bilgiler veren Dr. Elif Yiğit, bu sorunların en başında ise güneş alerjisi ve kurdeşenin yer aldığını kaydetti. Dr. Yiğit, bahar aylarında sık görülen 5 cilt hastalığını şu şekilde açıkladı: Güneş alerjisi Güneş alerjisi, cildin güneşin zararlı ışınlarına gösterdiği bir reaksiyon. Belirtileri genellikle kaşıntılı kızarıklık, kabarıklık ve isilik şeklinde ortaya çıkıyor. Ancak şiddetli güneş alerjisi; kurdeşen, sulu kabarcıklar, şişlik şeklinde de kendini gösterebiliyor. Polimorf ışık reaksiyonu, iltihaplı ve kaşıntılı cilde neden olan aktinik prurigo, kronik aktinik dermatit ve güneş ürtikeri (solar ürtiker) olarak birçok çeşidi bulunuyor. Bu durumda etkin bir şekilde güneşten korunmak alınacak ilk ve en önemli tedbir oluyor. Kurdeşen (Ürtiker) Araştırmalar, her dört kişiden birinin yaşamı boyunca en az bir kez ürtiker geçirdiğini gösteriyor. Ürtikere en çok baharla birlikte polenlerin artması sebep oluyor. Deriden kabarık, basmakla solan, etrafı kızarık, sınırları belirgin ve kaşıntılı döküntüler ürtikerin belirtileri olarak öne çıkıyor. Bu döküntüler 24 saat içinde kayboluyor ve vücudun başka yerlerinde tekrar çıkıyor. Ancak belirtiler hastaları özellikle geceleri daha çok rahatsız ediyor ve yaşam kalitelerini olumsuz etkiliyor. Şiddetli kaşıntılar kimi zaman dayanılmaz boyutlara ulaşabiliyor. İleri durumlarda göz kapağı ve dudaklarda şişlikler meydana gelebiliyor, bunun sonucunda da acil müdahale edilmesi zorunlu bir hal alıyor. Mantar enfeksiyonları Bulaşıcı bir deri enfeksiyonu olan ve yaygın olarak görülen mantar, vücuda giren organizmaların yerleştiği bölgelerde sulu veya kuru deri, kaşıntı ve kızarıklık şeklinde kendini belli ediyor. Özellikle şeker hastalarının ayaklarında ortaya çıkan mantar hastalığının ihmal edilmemesi gerekiyor. Mantarlara bağlı deri hastalıkları sıcak ve nemli ortamlarda daha fazla görüldüklerinden kişisel temizliğe özen göstermek, hasta kişilerle temastan kaçınmak, sentetik olmayan ayakkabılar giyinmek ve kıyafet seçiminde pamuklu giysileri tercih etmek önem taşıyor. Alerjik deri hastalıkları Bahar aylarında atopik egzama, alerjik rinit (saman nezlesi) ve astım hastalığı olan kişilerde alerjik cilt hastalıklarının gelişme ihtimali de fazlasıyla artıyor. Bu dönemde özellikle polenlerden, alerjiyi tetikleyen gıdalardan, ev tozu ve stresten mümkün olduğunca kaçınılmasının yanı sıra uzman bir hekimden de yardım alınması gerekiyor. Güneş lekeleri Baharın gelişiyle birlikte artan güneş ışınlarına maruz kalan bölgelerde deri döküntüleri, koyu lekeler ve güneş yanıkları görülebiliyor ayrıca ciltte kırışıklık oluşumunun bir sonucu olarak erken cilt yaşlanması meydana gelebiliyor. Bunların yanı sıra ileriki yıllarda deride kötü huylu tümörler (kanser) dahi gelişebiliyor. Bu nedenle bahar aylarında zararlı güneş ışınlarına maruz kalmamak için güneşin cilde ulaşmasını engelleyecek kıyafetler giymek ve gerekirse çok faktörlü güneş kremi kullanmak önem kazanıyor.
İstanbul Birevim Genel Müdürü Orak: “KKM’den ayrılan paranın yastık altına geri dönmesi önlenmeli” Merkez Bankası’nın 2023 yılında 818 milyar liranın üzerinde zarar etmesinin ana nedeni olarak Kur Korumalı Mevduat (KKM) gösterildi. Bilanço verilerini değerlendiren Birevim Genel Müdürü Av. Mahir Orak, “KKM sürecine yönelik eleştirileri bir kenara bırakıp toparlanmaya yönelik hamle yapmalıyız. Bu noktada yapılması gereken ilk iş ise KKM çıkışlarının yastık altına geri dönmesini önlemektir” dedi. Geçtiğimiz günlerde Resmi Gazete’de yayınlanan Merkez Bankası bilançosu, Kur Korumalı Mevduatın (KKM) ülke ekonomisine etkisini net bir şekilde ortaya koydu. Açıklanan bilgiye göre; Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’nın 2023 yılındaki dönem zararı 818 milyar 182,9 milyon lira olarak kayıtlara geçti. Merkez Bankası’nın zarar etmesine yol açan KKM sürecini değerlendiren Birevim Genel Müdürü Av. Mahir Orak, “Finansman modelinin iç kaynaklara dayandırılmadığı sistemlerde bu tür ciddi kayıplar muhtemel görünüyor. Fakat şu an KKM sürecine yönelik eleştirileri bir kenara bırakıp toparlanmaya yönelik hamle yapmamız gerekiyor. Zararın azaltılıp karlılığın artırılması açısından KKM’den çıkan paranın yastık altına değil, sisteme geri dönmesi gerekiyor. Tasarruf Finansman sektörü olarak bu süreci tersine çevirecek ve karlılığı artıracak potansiyele sahibiz” dedi. Tasarruf Finansman sisteminin Merkez Bankası bilançosuna etkisi “Tasarruf Finansman sistemi, yastık altında bekleyen küçük birikimlerin sisteme katılmasını sağlayarak hem vatandaşın ev, araç hayaline ulaşmasını sağlıyor hem de durağan halde bekleyen birikimleri harekete geçirerek milli ekonomiye katkı sağlıyor” diyen Av. Mahir Orak, Tasarruf Finansman sisteminin Merkez Bankası bilançosuna etkisini şu sözlerle açıkladı: “Hizmet sunduğumuz Tasarruf Finansman sektörünün temel amacı, herkesin kendi ev ve aracına sahip olmasını sağlamaktır. Faiz ve peşinatın olmadığı bu sistem sayesinde vatandaşımızın yaşam standardını yükseltmeyi hedefliyoruz. Nüfusun büyük çoğunluğu ev, araç, evlilik, seyahat, iş kurma gibi nedenlerle birikim yapıyor ve bu küçük tasarrufları yastık altında bekletiyor. Bireysel olarak gösterilen bu çabanın sonunda hayalleri gerçekleştirmek için gereken finansmana erişmek ise uzun yıllar alabiliyor. Biz bu küçük birikimleri bir araya getiren bir sistem inşa ettik. Tasarruf Finansmanı sistemi adını verdiğimiz bu sistem sayesinde insanlar, tasarruflarını bir araya getirerek daha kısa sürede borçlanmadan kendi evine ve aracına sahip olabiliyor. Bu sistemin en önemli avantajlarından biri de bu küçük birikimlerin sisteme katılmasıdır. Ekonomik açıdan güçlü bir ülkeye dönüşebilmek için içerdeki kaynaklara ihtiyacımız var. Dış borçlanma ve dışa bağımlılık konularını gündemimizden çıkarmaya ihtiyacımız var. Merkez Bankası bilançosunda meydana gelen zararın ana nedeni olarak gösterilen KKM ve Taşınan Açık Döviz Pozisyonları, temelde borçlanma ile ilgili durumlardır. Borçlanma durumunu minimize etmenin en akılcı yolu ise bireysel tasarruf yerine kollektif tasarrufa yönelmek, iç kaynakları artırmaktır. Kredi bir borçlanma biçimidir, tasarruf finansmanı ise kendi kaynağını kullanmanı sağlayan finansman sistemidir.” KKM’nin gelecek dönemde vatandaşa etkisi Ülkedeki para politikalarından sorumlu olan Merkez Bankası tarafından uygulamaya konulan KKM’nin gelecek dönemde vatandaşa etkisini değerlendiren Av. Mahir Orak, “Bir ülkede para ile ilgili tüm süreçleri yürüten resmi bir yapının zarar etmesi ve bu zararın ciddi boyutlara ulaşması, o ülkenin idarecilerinin olduğu kadar vatandaşlarının da sorunu ve sorumluluğudur. Dolayısıyla Merkez Bankası’nın zararı, hepimizin zararıdır. Bu noktada her birimizin bu zorlu dönemeci geçebilmek için çaba sarfetmesi gerekmektedir. İlk adım olarak KKM çıkışlarının yastık altına dönmesi önlenmeli, sistem içerisinde kalması sağlanmalıdır. Bu noktada idarecilerle vatandaşın uyum içerisinde hareket etmesi elzemdir. Özellikle vatandaş nezdinde, sistem içerisindeki paranın yatırıma dönüşmesini sağlayan ve tamamen iç kaynaklarla faizsiz, peşinatsız finansman sağlayan Tasarruf Finansmanı seçeneği değerlendirilmelidir. Ülkenin idarecileri tarafından KKM’nin Merkez Bankası üzerindeki baskısını azaltacak ve zararın karlılığa dönmesini sağlayacak Tasarruf Finansmanı gibi finansal sistemler desteklenmelidir. Toparlanmanın yolu, dış borçlanmayı artıran kısa süreli iktisadi çözümler değildir. Tasarruf seçeneği, elimizdeki en kuvvetli seçenektir. Kültürel kodlarında tasarruf olan bir ülkenin borçlanma ya da zarar etme lüksü yoktur, olmamalıdır. İç varlıklarımızı büyütebileceğimiz alternatif sistemleri desteklemeli, ülke ekonomisini güçlendirmeliyiz” diye konuştu.