SAĞLIK - 21 Ekim 2017 Cumartesi 16:24

Uzmanlardan ezber bozan 'Bitkisel çaylar böbrekleri mahvediyor' uyarısı

A
A
A
Uzmanlardan ezber bozan 'Bitkisel çaylar böbrekleri mahvediyor' uyarısı

Vatandaşların sağlık ve zayıflama amacıyla kullandığı bitkisel ürünler için uzmanlardan uyarı geldi. Uzmanlar, hastalıklarda şifa olma niyetiyle aktarlardan alınan bitkisel ürünlerin kişilerde ciddi karaciğer ve böbrek yetmezliğine götürdüğünü söylerken, zayıflama ürünlerinin ise kalıcı böbrek hasarı ile diyaliz hastalığına yol açtığını söyledi.

Türk Nefroloji Derneği tarafından düzenlenen “34. Ulusal Nefroloji, Hipertansiyon, Diyaliz ve Transplantasyon Kongresi” Antalya’nın turizm bölgesi Belek’te bir otelde gerçekleştiriliyor.

18-22 Ekim 2017 tarihleri arasında düzenlenen kongrede nefroloji, hipertansiyon, diyaliz ve transplantasyon ile ilgili güncel konuları kapsayan programlar, yerli ve yabancı bilim insanları tarafından katılımcılarla paylaşılıyor. Kongrenin üçüncü gününde düzenlenen bir basın toplantısıyla Böbrek yetmezliği, şeker hastalığında görülen böbrek problemleri, hipertansiyon, böbrek mikro dolaşımı, akut böbrek yetmezliği ve hemodiyaliz hastalarında görülen genel sağlık sorunlarında yeni yaklaşımlar gibi güncel konular tartışıldı. Düzenlenen basın toplantısında bilgiler paylaşan uzmanlar, sağlık veya zayıflamak için kullanılan bitkisel ürünlerin, böbreğe zarar verdiğini söyledi. Türk Nefroloji Derneği Yönetim Kurulu Üyesi ve Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Nefroloji Bilim Dalı Öğr.Üyesi Prof. Dr. Soner Duman, bitkisel ürünlerin böbreklere ciddi derecede zarar verdiğini belirtirken, Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Nefroloji Bilim Dalı Öğr.Üyesi Prof. Dr. Siren Sezer de, “Ciddi karaciğer ve böbrek yetmezliğine götürebiliyor” uyarısında bulundu.

“75 bine yakın hasta var”

Basın toplantısında konuşan Türk Nefroloji Derneği Başkanı ve Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Nefroloji Bilim Dalı Öğr. Üyesi Prof. Dr. Turgay Arınsoy, 2016 yılı itibariyle Türkiye’de 74 bin 475 kişinin böbrek hastası olduğunu söyledi. 56 bin 687 hemodiyaliz, 3 bin 508'i periton diyalizi ve 14 bin 280’i böbrek nakilli olmak üzere böbrek hastalıklı 74 bin 475 hasta olduğunu belirten Arınsoy, “11 bin hasta bu yıl içerisinde son dönem böbrek yetmezliği nedeniyle tedaviye başladı. Bu rakam az bir rakam değil, oldukça yüksek bir rakam. 9 bin 112 hastayı bu yıl kaybettik. Ne kadar hasta başlıyorsa, o kadarında eşit bir şekilde kaybediyoruz. Bu nedenle ölüm oranlarımız yüksek ancak sadece Türkiye’de değil, tüm dünyada da bu oran yüksek” dedi.
Kronik böbrek hastalığının ölüme yol açan ciddi bir hastalıklardan birisi olduğuna dikkat çeken Arınsoy, hastaların böbrek nakli ya da diyaliz yüzünden ölmediğini belirterek, “Kalp yetmezliği, kalp krizi, inme en büyük kısmı yani yüzde 75’i bu nedenlerden ölüyor. Kanserlere bağlı ölümler yüzde 10, enfeksiyona balı ölümler de yüzde 10” dedi.

“Suriyeliler diyalizdeki yaşam konusunda bizden daha iyiler”

Türkiye’deki Suriyeli göçmenlerle ilgili bir araştırma çalışması yaptıklarını aktaran Arınsoy, “Toplam 2015 yılı itibariyle 345 kronik böbrek hastasını diyaliz tedavisine aldık. Azımsanmayacak bir rakam, bütün bunların masrafını devlet tarafından karşılanmaktadır. Diyaliz tedavilerinde bir ücret alınmıyor SGK’lı olmak şartıyla, Suriyelilerden de sağlık bakanlığının politikası sayesinde herhangi bir ücret alınmadan tedavileri gerçekleştirildi. Daha sonra Suriyeli hastalar ile Türk hastalarla karşılaştırdık. Veriler oldukça Suriyeli hastalarda da başarılı olduğunu, onlara da Türk hastaları kadar özen gösterildiğini gösteriyor. Onlarda ki bir özellik bize göre diyaliz nüfus oranı daha genç. O yüzden de bu hastalıktan ölüm oranları onların daha az çıktı. Diyalizde yaşam konusunda bizden iyi çıktılar yani iyi diyaliz olduklarını gördük. Ancak beslenme yönünden ise bizden düşük çıktılar” diye konuştu.

Kadavrada bağış oranı istenilen düzeyde değil

Türkiye’nin böbrek nakil konusunda son iki yılda yüzde 5 ila 6 arasında bir artış gösterdiğini belirten Türk Nefroloji Derneği 2. Başkanı ve İ.Ü. İstanbul Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Nefroloji Bilim Dalı Öğr. Üyesi Prof. Dr. Aydın Türkmen, kadavradan bağış oranında ise azalma olduğuna dikkat çekti. Türkmen, “Bu sene 3 bin 400 üzerinde böbrek nakli yapılabilmiş. Kadavradan bağış oranları ise az olması dikkat çekiyor. 2015’te yüzde 21’lerdeyken bu oran şuanda ise yüzde 22.8’lere çıkmış Yani minik minik dalgalanmalar gerçekleşiyor ama bu oranın batı ülkelerindeki gibi yüzde 70’lere ulaşsın istiyoruz ama bunu çok çalışmamıza rağmen gerçekleştiremiyoruz. Kadavra bağış oranları Türkiye’de istenen düzeyde değil. Organ naklinin yaklaşık yüzde 22’si kadavradan yapılıyor” dedi.

Akraba dışı nakil arttı

Akraba dışı çevreden naklin gün gittikçe attığına da değinen Türkmen, “2016 yılında canlıdan yapılan nakillerde akraba dışı vericilerden yüzde 40’a yaklaşan bir rakam var. Bu oldukça yüksek bir orandır. 20 yaş altı çocuklarda ise 338 nakil gerçekleşmiş. Bu da sevindirici bir şey” ifadesini kullandı.

“Obez olması, kalp ve böbrek hastası olması için risk faktörü”

Türk Nefroloji Derneği Genel Sekreteri ve Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Nefroloji Bilim Dalı Öğr.Üyesi Prof. Dr. Siren Sezer ise böbrek hastalıkları ile obezite arasındaki ilişki ve bitkisel ürünlerin böbreklere verdiği zararlardan bahsetti. Sezer şunları söyledi:
“Obez olduğumuz zaman böbrek yetmezliği riskimiz 3,5 katı kadar artmakta, obeziteye yaklaştığımızda ise bu rakam 7 kata kadar çıkmakta. Tek başına obezite artık bir risk faktörü. Böbrek dokumuz kendisini yenilemiyor ve kilo aldığımız zaman böbrekler daha çok filtre etmek konusunda zorlanıyor. Böbrekte yaşlanma gerçekleşiyor ve protein kaçağı meydana geliyor, bu zaman içerisinde bu artıyor. Sadece obez olması kalp ve böbrek hastası olması için büyük bir risk faktörü. Türk toplumunda yaklaşık yüzde 33 obez oranı var ve obezite gittikçe artmakta”

“Karaciğer ve böbrek yetmezliği yapıyor”

Bitkisel ürünlerin böbreğe verdiği zarar konusunda da görüşlerini söyleyen Sezer, “ Herhangi bir üründen olağanüstü şeyler beklemek mantıklı olmuyor. Sonuçta sağlıklı besleme prensibi önemli. Şunu yedim böbreklerimi kurtardım, bunu yedim karaciğerimi kurtardım gibi reklamları görüyoruz. Aslında son derece sağlıksız. Ciddi alerji yapabiliyor. Ciddi karaciğer ve böbrek yetmezliğine götürebiliyor” uyarısında bulundu.

“Doktordan fazla aktara güveniyorlar”

Türk Nefroloji Derneği Yönetim Kurulu Üyesi ve Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Nefroloji Bilim Dalı Öğr.Üyesi Prof. Dr. Soner Duman, bitkisel ürünlerin böbreklere ciddi derecede zarar verdiğini kaydetti. “İnsanlar ilaçlardan, doktorlardan ziyade, aktarlara güveniyorlar, komşularının ne yediklerine, ne içtiklerine bakıyorlar” diyen Duman, 2017 yılında Pazar payında 110 milyar dolarlık bir pay var. Tabi insanlar bunu kaybetmek istemiyor. Aynı oradan giderse 2020’de 180 milyar dolar olacak bir pazardan bahsediyoruz. Normal koşullarda bu bitkisel ürünleri ilaç sanayi ham madde olarak kullanıyor ama bir ham madenin eczane rafında ilaç olarak bize sunulabilmesi için gereken süre 10 yıl. 100 tane molekül çalışılıyor bunlardan ancak 1 tanesi bize ilaç olarak 10 yıl sonra gelebiliyor. Bu 10 yıllık süreç ve ilaç olabilmesi için gerekli maliyet ilaç firmalarına yük getiriyor. Bunun yerine bu süreyi ve harcanacak parayı direk yatırım yapmadan ham maddeyi paketliyorsunuz, 3 tutam bundan, 2 gram ondan karıştırıyorsunuz rafa koyuyorsunuz. Bu doğru bir şey değil” dedi.

“Ne alırsak onun zararlı etkisini böbrekte görüyoruz”

Bunun üzerine bir anket çalışması yaptıklarını belirten Duman, “300 kişiden elde ettiğimiz kişiden sonuç yaklaşık yüzde 15’i kullanıyor. 3’te ikisi doktora haber vermiyor. Kişilerin yarısı içtiği hakkında araştırma yapmamış. Birisi söylemiş kullanmış. Bu kabul edilebilir bir şey değil. Çünkü böbrek aldığımız ilaçların direk kan dolaşımımızdaki kanın yüzde 25’i böbrekten geçiyor. Ne alırsak onun zararlı etkisini böbrekte görüyoruz” dedi.

“50’den fazla kişide böbrek hasarı ve diyaliz hastalığına yol açtı”

Çin ürünlü bitkisel zayıflama ürünleri, 2 yıl önce Avrupa’da Çin ürünü olan bitkisel zayıflama ürünlerinin 50’den fazla kişide kalıcı böbrek hasarı ve diyaliz hastalığına yol açtığını belirten Duman, “Bir böbrek problemi var mıydı bu kişilerin? Yok. Sadece zayıflayacağım diye zayıflama çayı kullanmışlar ve diyet yapmışlar. Ama ürünün zararlı etkilerine maruz kaldıkları için böbrek yetmezliği gelişmiş ve kalıcı börek hasar, kornik diyaliz hastası olmuşlar. Bazı zayıflama rejimlerinde de, maydanoz sapı, mısır püskülü ya da laksitif dediğimiz kabızlık için kullanılan ilaçlar var. Bunlar kısa dönemde yararlı gibi gözüküyorlar. Neden? İdrar sökücü vücuttan fazla suyu atınca bir hafta sonra eksi 2-3 kilo ‘o ne güzel’ deniliyor ama uzun dönemde sıvı elektrolit dengesizliği yapıyor ve kronik böbrek yetmezliği riskini yükseltiyor” ifadelerini kaydetti.
Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Nefroloji Ana Bilim Dalı Öğr. Üyesi Prof. Dr. Bülent Altun ise hipertansiyon ve tuzun böbreğe verdiği zararlar hakkında bilgiler paylaştı. Böbrek sağlığı açısından hipertansiyonun önemli bir etken olduğunu vurgulayan Altun, yaşam tarzı değişikliği ile beslenmenin önemine vurgu yaptı.

Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Nefroloji Bilim Dalı Öğr. Üyesi Prof. Dr. Bülent Tokgöz de, diyabetin yol açtığı böbrek rahatsızlıklarından, Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Nefroloji Bilim Dalı Öğr. Üyesi Prof. Dr. H. Zeki Tonbul ise ,kronik böbrek rahatsızlığı hastalarının gün gittikçe arttığına dikkat çekerek, toplumda 6 ila 7 bin kişinin hayatının değişik evrelerinde kronik böbrek rahatsızlığı geçirebildiğine işaret etti.

Suat Metin - Sabri Çağlar 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Avcılar’da inşaat çalışması sırasında vinç devrildi, facianın eşiğinden dönüldü Avcılar’da inşaat çalışması sırasında toprağın çökmesi sonucu vinç, park halindeki otomobilin üstüne devrildi. Aracın yanındaki 2 kişi kıl payı kurtulurken, vincin devrilme anı güvenlik kamerasına anbean yansıdı. Olay, saat 17.00 sıralarında Avcılar Merkez Mahallesi Fırın Sokak’ta meydana geldi. İddiaya göre, inşaat çalışması sırasında vincin tekerlerinden birinin altındaki toprakta çökme yaşandı. Bunun üzerine vinç yana doğru devrilirken, vincin bir kısmı park halindeki 34 VVT 58 plakalı otomobilin üstüne düştü. Olay sırasında otomobilin yanında bulunan bir kız ve adam kıl payı kurtuldu. Otomobil ağır hasar alırken, ihbar üzerine sokağa polis ve sağlık ekipleri sevk edildi. Kazada çökme sebebiyle yere düşerek yaralanan bir inşaat çalışanı ambulansla hastaneye kaldırıldı. Alan güvenlik şeridi ile kapatılırken, polis ekipleri konu ile ilgili çalışma yaptı. Vinç başka bir vinçle düzeltilerek kaldırılırken, aracın üstüne düştüğü o anlar ise sokaktaki bir binanın güvenlik kamerasına saniye saniye yansıdı. “Bir facia olabilirdi” Olayla ilgili konuşan esnaf Ramazan Özkan, “Yanımızda inşaat yapılıyor. Toprağın altı kazıdan dolayı biraz çökmüş. Vincin ağırlığına dayanmadı ve lastikler batınca vinç yan devrildi. Dükkanımın önünde arkadaşımızın arabası vardı. Araba park halindeydi. Ona zarar verdi. Bir kız çocuğu ve bir adam saniye ile kendilerini kurtardılar. Daha sonra polis ve sağlık ekipleri geldi. Olay yeri inceleme geldi ve tutanak tuttular. Tabii mahallede herkes şok yaşadı. Deprem oldu zannettiler. Vinci kaldırdılar. Ucuz atlatıldı, bir facia olabilirdi” dedi.
Eskişehir TFF 3. Lig: Anadolu Üniversitesi: 1 - Efeler 09 Spor Futbol Kulübü: 2 TFF 3. Lig Play-off 2. Tur maçında Anadolu Üniversitesi, Efeler 09 Spor Futbol Kulübü’ne karşı 2-1 yenildi. Hakemler: Burak Olcar, Oğuz Terzi, Emre Doğu, Emre Kaan Çalışkan Anadolu Üniversitesi: Şener Özcan, Deniz Karadeniz, Furkan Mehmet Tuncer (Emirhan Emir dk. 68), Rıdvan Coşkun, Umut Akpınar, Halil İbrahim Yazğılı (Tezcan Erdoğan dk. 77), Emirhan Subaş, Okan Sarı (İbrahim Zeytin dk. 46), Abdullah Şahin (Metin Emre Karaal dk. 46), Ali Fırat Kasap, Hüseyin Tokmak Yedekler: Emirhan Emir, Metin Emre Karaal, Tezcan Erdoğan, Ulaş Yılmaz, İbrahim Zeytin, Özkan Geldi, Enes Bağdemir, Hamit Kargın, Ahmet Barış Kartalcı, Furkan Birdal Teknik Direktör: Engin Çalışır Efeler 09 Spor Futbol Kulübü: Kemal Mert Özyiğit, Berkan Ünal, Furkan Tuşik (Enver Abdullah Filiz dk. 77), Furkan Külekçi, Alpay Eroğlu, Sabutay Alper Bayülken, Enis Çelik, Burak Özbakır (Murat Sevimler dk. 89), Tugay Adamcıl (Enescan Özdemir dk. 67), Uğur Çetinkaya (Hakan Can Durdu dk. 67), Tayyip Mevlüt Kaya (Atakan Akbulut dk. 77) Yedekler: Melih Enes Uygun, Enver Abdullah Filiz, Enescan Özdemir, Furkan Çarkçı, Mustafa Kara, Murat Sevimler, Polat Ertek, Eren Akdemir, Atakan Akbulut, Hakan Can Durdu Teknik Direktör: Veyis Kanber Goller: Tezcan Erdoğan (dk. 80) (Anadolu Üniversitesi Spor Kulübü) Uğur Çetinkaya (dk. 12 ve dk. 56) (Efeler 09 Spor Futbol Kulübü) Sarı kartlar: Tezcan Erdoğan (dk. 81) Umut Akpınar (dk. 90+5) (Anadolu Üniversitesi) Furkan Külekçi (dk. 30) Berkan Ünal (dk. 38) Tugay Adamcıl (dk. 55) (Efeler 09 Spor)
Ankara Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan öğretmen atamaları ile ilgili açıklama Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, öğretmen atamalarına ilişkin, “Milli Eğitim Bakanlığımız yarın atamaya esas branş dağılımlarını, başvuru takvimini ve süreci paylaşacaktır” açıklamasını yaptı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Kabine Toplantısı sonrasında millete sesleniş konuşmasını gerçekleştirdi. Türkiye Yüzyılı vizyonunu hayata geçirme azmiyle yurt içinde ve yurt dışında canla başla çalışmaya devam ettiklerini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Bu sabah milli savaş uçağımız Kaan, ikinci defa gökyüzüyle buluştu. Sabahki uçuşunda Kaan, 10 bin fit ve 230 knot hıza ulaşmayı başardı. Yılbaşından beri iki kez milletimizin göğsünü kabartan TUSAŞ’ı ve Savunma Sanayi Başkanlığımızı tebrik ediyorum. Gaziantep’in İslahiye ilçesinde meydana gelen minibüs kazasında vefat eden 6’sı öğrenci 9 kardeşimize Allah’tan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum. Son toplantımızdan bu yana özellikle dış politikada seçimler sebebiyle ertelediğimiz ziyaretlere ve kabullere ağırlık verdik. Tanzanya Cumhurbaşkanı Sayın Samiye Hasan’ın resmi ziyareti devlet başkanı düzeyinde bu ülkeden 14 yıl sonra Türkiye’ye yapılan ilk ziyaret. Tanzanya ticaret ve yatırımlar açısından ülkemizin Doğu Afrika’daki önde gelen ortakları arasında yer alıyor. Türk firmaları, Tanzanya’da bugüne kadar yaklaşık 6,5 milyar dolar değerinde 14 proje üstlendi. Tanzanya’yı baştan başa saracak standart aralıklı demir yolu projesinin büyük kısmı bir Türk şirketi tarafından inşa edildi. Görüşmelerimizde son 21 yılda 11 milyon dolardan 345 milyon dolara çıkan ticaretimizi süratle 1 milyar dolar seviyesine taşımayı kararlaştırdık” dedi. Türkiye’nin Afrika kıtasıyla kökleri 10. yüzyıla kadar uzanan çok boyutlu ilişkilere sahip olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Bizden önce uzun yıllar ihmal edilen Afrika kıtasıyla ilişkilerimizi 2005’ten itibaren tekrar yoğunlaştırdık. Diplomatik temsilciliklerimizin sayısını 12’den 44’e çıkardık. Ankara’daki Afrika büyükelçiliklerinin sayısı da 2008 yılı başında 10 iken, bugün 38’e yükseldi. Ticaret hacmimiz 5,4 milyar dolardan 2023 yılında 37 milyar dolara ulaştı. Afrika’daki Türk yatırımlarının piyasa değeri 10 milyar doları aştı. Müteahhitlik firmalarımız kıta genelinde yaklaşık 87 milyar dolarlık 1885 adet proje üstlendi. Bugüne kadar kıtaya 50’den fazla ziyaret gerçekleştirdik. Afrika ülkelerinin liderlerini de çeşitli vesilelerle Türkiye’de misafir ettik. Son dönemde bilhassa savunma sanayi ve güvenlik iş birliği alanlarında farklı bir ivme yakaladık. DEAŞ ve Eş-Şebab gibi terör örgütlerine karşı mücadelelerinde Türkiye, Afrika’daki kardeşlerine en güçlü destek veren ülkedir” diye konuştu. Eğitim ve kültür alanında da kıta ile işbirliğini geliştirdiklerini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Türk üniversitelerinin misafir öğrencileri için giderek bir eğitim üssü haline geldiğini görüyoruz. Afrika kıtasını ziyaretlerimizde Türkiye mezunu, Türkçe konuşan, kendisini milletimizin gönül elçisi olarak gören bakanlarla, iş insanlarıyla, akademisyenlerle, siyasetçilerle karşılaşıyoruz. Elbette bu tablo yıllarca Afrika’nın kaynaklarını sömürmüş emperyalist güçleri rahatsız etmektedir. Uluslararası basında Türkiye karşıtı yayınların çoğalmasının arkasında yatan sebeplerden biri de işte budur. Kim ne derse desin, kıtayla ilişkilerimizin kısa sürede bu kadar hızlı ilerlemesinde Türkiye mezunlarının çok büyük rolü vardır. Resmi kanalların tıkandığı yerlerde gönül elçilerimiz devreye giriyor, düğümleri çözüyor, süreci kolaylaştırıyor. Dahası Türkiye’nin ve Türk ürünlerinin tanıtımını yaparak ülkemize olan vefa borçlarını ödemeye çalışıyorlar” ifadelerini kullandı. Bugün dünyanın 198 farklı ülkesinden yaklaşık 340 bin öğrencinin Türkiye’de yüksek öğrenim gördüğünü ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Uluslararası öğrenci hareketliliğinden aldığımız payın artması korkulacak değil, gurur duyulacak bir durumdur. İyi yönetilirse Türk ekonomisi, diplomasisi ve üniversiteleri adına büyük bir kazanım olacaktır. Yıllardır Amerika, İngiltere, Almanya, Fransa, Kanada, Avustralya gibi ülkeler tabiri caizse bu işin kaymağını yiyor. Dünya genelindeki 7 milyonu aşkın uluslararası öğrencinin yüzde 70’e yakını halen bu ülkelerde eğitim alıyor. Bu öğrencilerin Amerikan ekonomisine katkısı 40 milyar doları, Birleşik Krallık ekonomisine katkısı ise 42 milyar pound’u buluyor” dedi. Yabancı öğrencilerin ülke ekonomisine olan katkısıyla ilgili konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Türkiye ekonomisi için bu rakam yıllık 3 milyar dolardır. ’Türkiye’ye yabancı öğrenci gelmesin’ demek, devletimizin nüfus alanı büyümesin, ülkemiz kabuğunu kırmasın demektir. Hukuku çiğneyen, kanun, nizam ve genel ahlaka aykırı davranan varsa, böyle bir durumda devletin ilgili kurumları gereğini yapar ve yapacaktır. Hal böyleyken bazı 5. kol elemanları tarafından medyada ve sosyal medyada körüklenen lümpen ırkçılığın asla iyi niyetli olmadığı açıktır. Türkiye’ye döviz getiren turisti, kendi nam ve hesabına okuyan uluslararası öğrenciyi, istihdam oluşturan tüccarı, girişimciyi, esnafı, emek yoğun işlerde alın teriyle çalışan gariban işçiyi, velhasıl Türk ekonomisine katkı veren herkesi düşmanlaştıran, herkese saldıran bu başıbozuk güruh, ülkemiz düşmanları tarafından maşa olarak kullanılmaktadır” şeklinde konuştu. Muhalefet çevrelerinin de bazı söylem ve eylemleriyle radikal faşizme meyletmesinin Türkiye siyaseti adına üzüntü verici olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Son dönemde tekrar ayyuka çıkan Arapça alerjisinin gerisinde de aynı hastalıklı zihniyet vardır. Açık söylüyorum. Bunların derdi ne Türkiye’dir ne Türkçe’dir. Bunlar içlerindeki marazı ve nefreti sürekli birilerine yönelterek, egolarını tatmin etmeye çalışan zavallılardır. Yurtseverlik, ülkemize sığınan mazlumlara zulmetmek değildir. Vatanına sahip çıkmak, ayrımcılık yapmak, yabancı turistleri, öğrencileri, sığınmacıları, nefret objesi haline getirmek de değildir. Devlet ve millet olarak nefret suçu işleyen, Türkiye’nin çıkarlarına zarar veren, yıllık 54,3 milyar dolarlık gelirle ekonomimizin lokomotifi olan turizmi baltalayan bu faşist çapulculara asla müsaade edemeyiz, etmeyeceğiz. On yıllar boyunca ilmek ilmek dokuyarak inşa ettiğimiz Türk ve Türkiye algısını bozmaya kimsenin hakkı yoktur ve olamaz. Nefret suçları ile mücadele noktasında bundan sonra daha kararlı, cezai açıdan daha caydırıcı adımlar atacağız” açıklamasını yaptı. 13 yıllık aradan sonra geniş bir heyetle gerçekleştirdikleri Irak ziyaretinin hem sonuçları hem de içerdiği mesajlar açısından tarihi öneme sahip olduğunun altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Irak Cumhurbaşkanı ve Başbakanıyla güvenlik, ulaştırma, enerji ve su başta olmak üzere ortak gündemimizdeki konuları detaylıca ele aldık. Farklı alanlarda imzaladığımız 27 anlaşmayla ziyaretimizi taçlandırdık. Bölgemizin geleceğini belirleyecek Kalkınma Yolu Projesi’nde imzalanan Dörtlü Mutabakat’la kritik bir eşik daha aşılmış oldu. Hali hazırda 20 milyar dolar seviyesinde seyreden ticaret hacmimizi daha üst seviyelere taşımak istiyoruz” şeklinde konuştu. Irak hükümetinin PKK’yı yasaklı örgüt ilan etmesinin terörle mücadele bağlamında mühim bir adım olduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları söyledi: “PKK’nın terör örgütü olarak ilan edilmesini beklediğimizi de ifade ettik. Irak Türkmeni kardeşlerimizle bir araya gelerek yanlarında olduğumuzu dile getirdik. Bağdat’taki temaslarımızın ardından geçtiğimiz Erbil’de de son derece verimli, olumlu ve samimi istişareler gerçekleştirdik. Heyetimizi, muhabbetle karşılayan tüm Iraklı kardeşlerimize tekrar teşekkür ediyorum. Burada şu noktayı belirtmek durumundayım. DEAŞ ve PKK fark etmeksizin terör belası Türkiye için olduğu kadar Irak için de büyük bir tehdit kaynağıdır. Bölgemizin ekonomik olarak gelişmesi, siyasi olarak huzura ve istikrara kavuşması, ancak terör tehdidinin ortadan kaldırılmasıyla mümkündür.” Terörle mücadelede kararlılık vurgusunu yineleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Kuzey Irak’taki terör bataklığını tamamen kurutana kadar mücadelemizi sabırla sürdüreceğiz. Suriye’de müttefiklerimizce verilip tutulmayan sözler nedeniyle yarım kalan işimizi vakti ve saati geldiğinde mutlaka tamamlayacağız. Şunun bilinmesini isterim, PKK Irak ve Suriye’de hayat alanı bulduğu müddetçe kendimizi güvende hissetmemiz mümkün değildir. Kandil ve Suriye’deki terör baronları her fırsatta ülkemizi karıştırmaya, siyasete müdahale etmeye, vatandaşlarımız üzerinde baskı kurmaya devam edeceklerdir. Hiçbir devlet böyle bir tehdidi görmezden gelemez. Irak ve Suriye operasyonlarımız neticesinde manevra alanı iyice daralan bölücü örgüte neşteri önümüzdeki süreçte vuracağız. Evlatlarımızın terörün olmadığı bir iklimde yaşamaları için ne gerekiyorsa onu yapmaktan çekinmeyeceğiz. Yakın dönemde Irak seyahatimizin etkilerini geniş bir yelpazede inşallah görmeye başlayacağız" dedi. Almanya Cumhurbaşkanı Steinmeirer’in resmi ziyareti ile ilgili de konuşan Erdoğan, ”Avrupa Birliği ekonomik ilişkiler, savunma sanayi kısıtlamaları ve artan yabancı düşmanlığı konularını tekrar gözden geçirmemiz için bir fırsat teşkil ediyor. Türkiye Almanya Dostluk Anlaşması’nın 100’üncü yıl dönümüne tekabül etmesi bakımından da Sayın Steinmeirer’in ziyareti anlamlıydı. İki müttefike yakışmayan savunma kısıtlamalarının kaldırılması gerektiğini açıkça söyledim. Son olarak 4 kardeşimizin hayatına mal olan ırkçı saldırıların engellenmesi ve faillerinin cezalandırılması konusunda da beklentilerimizi ifade ettik. PKK/YPG, FETÖ başta olmak üzere insanlarımıza ve temsilciliklerimize saldıran terör örgütleriyle mücadelenin önemini vurguladık. 50 milyar doları bulan ikili ticaretimizi 60 milyar dolara ulaştırmayı belirtiyoruz. Türkiye, hakkaniyete ve ahde vefa ilkesine riayet edildiği sürece Avrupa Birliği ve birlik üyesi ülkelerle ilişkilerini geliştirmeye isteklidir. Ancak bunun için öncelikle Avrupa Birliği’nin stratejik körlükten kurtulması ve Türkiye’yi dışlamaktan vazgeçmesi gerekiyor. Avrupa’nın doğusu ve batısındaki güçlerin rekabeti sebebiyle sıkıştığı mengeneden tek çıkış yolu Türkiye’dir. Avrupalı liderler bu gerçeği ne kadar erken görür ve kabullenirse kendileri için o kadar iyi olacaktır. Biz ortak coğrafyamızın daha kötüye gitmemesi, savaşların yayılmaması, yeni krizlerin patlak vermemesi için çalışmayı sürdüreceğiz” dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu vesileyle bizim telkinlerimizle Hamas’ın ateşkesi kabul ettiğini açıklamasından memnuniyet duyduk. Şimdi aynı adım İsrail tarafından da atılmalıdır. Tüm Batılı aktörleri İsrail yönetimine baskı yapmaya çağırıyorum. Daha önce de pek çok kez ifade ettim. Biz dostlarımızın sayısını arttırmanın peşindeyiz. Bölgemizdeki hiçbir ülkeyle çözülemeyecek sorunumuz yok. Diyalog ve müzakerenin açamayacağı kapı olmadığı inancındayız. Yeter ki hüsnüniyetle yaklaşılsın, diplomasiye imkan tanısın. Gerisi biraz fedakarlıkla mutlaka gelecektir. Yarın çok yakın ilişkilere sahip olduğumuz Kuveyt Emiri Şeyh Sabah’ı ülkemizde misafir edeceğiz. Haftaya pazartesi de Yunanistan Başbakan Sayın Miçotakis yine resmi ziyaret kapsamında Ankara’ya gelecek. Çift başlı Selçuklu kartalı misali Doğu’yla ve Batı’yla ilişkilerimizi ortak çıkarlarımız temelinde geliştirmenin yollarını arayacağız. Milli gelirinin büyüklüğü 1,1 trilyon dolar sınırını aşan, bölgesindeki etki alanı günden güne artan, krizlerin çözümünde anahtar rol üstlenen, çatışmaların ortasında istikrar adası olarak öne çıkan Türkiye’yi inşallah her alanda güçlendirecek, kalkındıracak, daha ileri seviyelere taşıyacağız. AFAD ve Devlet İşleri Genel Müdürlüğümüz arasında imzalanan sel ve taşkın risk azaltma protokolü, yağış mevsimi öncesinde afet riskinin en aza indirme yolundan atılmış kıymetli bir adımdır. AFAD envanterinde bulunan 111 adet iş makinesinin DSİ’nin kullanımına verilmesi her iki kurumumuzun etkinliğini arttırıyoruz. Derelerin temizlik ve ıslah çalışmalarına hız vererek yoğun yağış dönemi başlamadan gerekli tedbirleri alıyoruz. 2024 yılını can ve mal kaybı yaşamadan geçirebilmemiz, devletimizin çabaları yanında vatandaşlarımızın da dikkatli olmasına bağlıdır. Dikkatsizlik, tedbirsizlik ve ihmaller sebebi ile son dönemde yüreğimizi yakan birçok hadise yaşadık. Beşiktaş Gayrettepe’de 29 işçi kardeşimiz göz göre göre hayatını kaybetti. Antalya’da bir insanımızın vefat ettiği, 7 kişinin yaralandığı teleferik faciası meydana geldi. Ardından İstanbul Küçükçekmece’de belediyenin açıp öylece bıraktığı su dolu çukura düşen 5 yaşındaki bir evladımız boğularak can verdi. Öncesinde de benzer müessir olaylarla karşılaştık” açıklamasını yaptı. “1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’nün Beşiktaş’taki gibi iş cinayetlerinin gündeme taşındığı bir gün olmasını beklerdim” Basit engellenebilecek insani dramları tekrar tekrar yaşamak istemediklerini söyleyen Erdoğan, ”Bu konuda hükümetiyle belediyesiyle, vatandaşıyla, hepimize sorumluluk düşüyor. İlgili bakanlıklarımız, denetimlerini bundan sonra yoğunlaştıracak. Milletin yüreğine ateş düşürenler, hukuk önünde hesap verecektir. Açıkçası 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’nün Beşiktaş’taki gibi iş cinayetlerinin gündeme taşındığı bir gün olmasını bekledim. Ancak birkaç vicdan sahibi kuruluş dışında bu konuları konuşan olmadı. 1 Mayıs Türkiye’nin 78 ilinde 210 etkinlikle şölen havasında kutlandı. Lafa gelince emekçinin hakkını savunduğunu iddia eden kimi kuruluşlar, işçi bayramını, polisimize taş ve sopalarla saldırarak kutlamayı tercih etti. Samimi çağrılarınıza rağmen Saraçhane’den yansıyan bazı görüntüler “ Mayıs’ın ruhuna gölge düşürmüştür. Siyasette ve toplumda yumuşamak istemeyen marjinal odaklara maalesef malzeme verilmiştir. Bundan kimsenin memnun olmadığına inanıyorum. Siyasetten emekliye sevk edilenler dahil kimi çevrelerin 31 Mart sonrası yapıcı atmosferi zehirlemek için yoğun bir uğraş içinde olduğu anlaşılıyor. 15 Temmuz sonrası oluşan Yenikapı ruhunu kontrollü darbe iftirasıyla kısa sürede dinamitleyenlere fırsat vermememiz gerekiyor” dedi. Muhalefetin de sorumluluk bilinciyle hareket ederek, tek sermayesi gerilim ve kutuplaşma olanların oyunlarına gelmemesini beklediklerini ifade eden Erdoğan şunları söyledi: “Bu vesileyle bir kez daha Türkiye Yüzyılı inşasına, alın terleriyle destek olan tüm işçi kardeşlerimiz 1 Mayıs Emek ve Dayanışma gününü tebrik ediyorum. Şehir eşkıyalarının azgınlıklarına rağmen soğukkanlı duruşlarını koruyan polislerimizi kutluyor, hepsinin tek tek alınlarından öpüyorum. “ "Enflasyonu tek haneye düşürmekte kararlıyız" Enflasyonu tek haneye düşürmekte kararlı olduklarını dile getiren Erdoğan, ”Bölgemizdeki savaşlar ve krizler bizi zorlasa da ekonomik programımızı kararlılıkla uyguluyoruz. İstihdam oranlarında olumlu haberler gelmeye devam ediyor. Şubat ayında işsizlik oranımız yüzde 8,7 olarak gerçekleşti. Ancak iş gücü piyasamızda bir dengesizlik oluştuğunu görüyoruz. Özel sektörümüzün en çok şikayet ettiği konuların başında işçi bulamamak geliyor. Bundan sonra iş gücü piyasasında ihtiyaç duyulan beceri ve yetkinlikleri geliştirmeye odaklanacağız. Beş yıl aradan sonra toplanan 13. Çalışma Meclisi sorunların tespiti ve çözüm yolları bakımından gayet faydalı oldu. Hayat pahalılığı ve geçim sıkıntısını çözmek için gerekli adımları atıyoruz. Doğru politikalarla enflasyonu tek haneye düşürmekte kararlıyız. Bunu daha önce yaptık. İnşallah yine başaracağız. Enflasyon geriledikçe milletimizin cebindeki paranın satın alma gücü de artacaktır. Bizim amacımız geçici rahatlamalarla sorunu ötelemek değil, 85 milyonun tamamı için kalıcı refah artışını sağlamaktır. Seçim döneminde popülizme meyletmeyerek ekonomi politikamıza olan güvenimizi ortaya koyduk, bundan geriye dönüş olmayacaktır. Hedeflerimize ulaşmak için para, maliye ve gelirler politikalarımızı ahenk içinde yürütüyoruz. Veriliyi arttırmak ve ekonomimizi daha rekabetçi kılmak için yapısal reformlara hız kazandıracağız. Teknolojik ve stratejik yatırımları teşvik için 3 yıllık periyotta toplam 300 milyar liralık yatırım taahhütlü avans kredisini devreye almıştık. Bugüne kadar toplam büyüklüğü 1 trilyon 281 milyar liraya ulaşan 210 yatırım için ön başvuru yapıldı. Enflasyon oranlarının genel olarak öngörülerimizle uyumlu ancak gıda ve hizmetler gibi bazı alanlarda hala yüksek seyrettiğinin farkındayız. Yıllık enflasyon yaz aylarından itibaren inşallah düşüşe geçecektir. Konut ve araç piyasasında oluşan fiyat balonu sönmeye başlamıştır. Toparlanan büyüme sayesinde dış ticaret dengesi önemli ölçüde iyileşti” şeklinde konuştu. "9 milyar dolar turizm geliri elde ettik" Şubatta yıllık cari işlemler açığının geçen senenin aynı dönemine göre 24 buçuk milyar dolar azalarak 31,8 milyar dolara gerilediğini aktaran Erdoğan, ”Altın ve enerji hariç cari denge ise şubat ayında yıllık 36 milyar dolar fazla verdi. Turizmde ilk üç ayı rekorlarla tamamladık. 9 milyonu aşan ziyaretçi sayımızla yaklaşık 9 milyar dolar turizm geliri elde ettik. 2024 yılı için hedefimizi 60 milyon turist, 60 milyar dolar gelir olarak belirlemiştik. İlk üç aylık rakamlara baktığımızda hedeflerimize doğru emin adımlarla ilerlediğimizi memnuniyetle ifade etmek isterim” dedi. "Kredi derecelendirme kuruluşları teker teker not artırımına gidiyor" Orta Vadeli Program’ın başarılı bir şekilde çalıştığını, ülkenin risk priminin 700 baz puan seviyelerinden 290 baz puan seviyesine gerilediğini söyleyen Erdoğan, ”Politikalarımız uygulanınca risk primimiz daha da düşecek. Son bir yılda ülkeye 16,8 milyar dolar net portfö girişi oldu. Bankacılık sektörü ve reel sektörün dış port çevirme oranları yükseliyor. Geçen yıl mayıs ayında 97,1 milyar dolar olan brüt rezervlerimiz 27 milyar dolar artışla 124,1 milyar dolara çıktı. Dünya Bankası, İslam Kalkınma Bankası, Asya Altyapı ve Kalkınma Bankası’yla önümüzdeki dönemde 50 milyar dolara yakın kaynağı kalkınma projelerimizde kullanacağız. Kredi derecelendirme kuruluşları da teker teker not artırımına gidiyor. Türkiye ekonomide belirlediği hedeflerine ancak daha çok üreterek, daha çok ihracat yaparak varabilir” değerlendirmesini yaptı. Kamuda tasarruf tedbirleri Kamuda tasarruf tedbirlerinin de kabine gündeminde olduğunu kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Biz çevremizdeki ülkeler gibi zengin yeraltı kaynaklarına sahip değiliz. Petrolümüzü doğalgaz ve madenlerimizi yeni yeni keşfetmeye, işlemeye, ülkemiz ekonomisine kazandırmaya başladık. Terörden temizlediğimiz Gabar’da petrol üretimimiz günlük 40 bin varili geçti. İnşallah yıl sonuna doğru bu rakam 100 bin varide ulaşacak. Yenilenebilir enerjinin sepetimizdeki oranı da aynı şekilde artıyor. Ancak bunlar enerjide dışa bağımlı olduğumuz gerçeğini değiştirmiyor. Enerji faturamız, büyümemize paralel olarak kabarıyor. Dolayısıyla bir taraftan üretip yeni pazarlara ihraç ederken, diğer taraftan da içeride tasarruf kültürünü yaygınlaştırmamız gerekiyor. Daha az kaynak kullanarak, daha büyük etki oluşturacak projelere ağırlık vereceğiz. Buna kamu olarak inşallah biz öncülük ve rehberlik edeceğiz. Kamuda taşıtlar, binalar, haberleşme giderleri, cari hizmet içi eğitimler, yurt dışı seyahatler, kamu istihdamı gibi pek çok alanda tasarruf kültürünü güçlendirecek adımları atacağız. Burada amacımız kamuda verimlilikten taviz vermeden ülkemizin kaynak katma değeri yüksek alanlara yönlendirilmiştir. Hem vatandaşlarımıza sunulan hizmetlerin kalitesini arttıracağız hem de bunu bütçeye yük oluşturmadan hatta tasarruf ederek gerçekleştireceğiz. Ekonomi yönetimimizi bu konuda gerekli çalışmalar için talimatlandırdım” dedi. Öğretmen atamaları Kabine toplantısında ekonomi ve dış politika yanında eğitim ve müfredat konusunu da değerlendirdiklerini ifade eden Erdoğan, şöyle konuştu: "Bakanlığımızın kamuoyunun inceleme ve önerilerini açtığı Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli inşallah evlatlarımızı geleceğe çok daha donanımlı, erdemli, başarılı ve şuurlu bir şekilde hazırlanmasını sağlayacaktır. Tek tipçi, yasakçı, katı ideolojik eğitim anlayışı yerine eğitim modelimizi soran, sorgulayan sanata, bilime, spora, edebiyata önem veren milli ve manevi değer kuşanmış bireylerin yetiştirilmesi hedefiyle zaman zaman güncellenmemiz, güçlendirilmemiz temel bir ihtiyaçtır. Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli’nin eğitim sistemimizin niteliğini her açıdan yükselteceğine inanıyorum. Bakanlığımızın web sayfasından teklif, teklif ve kıymetli fikirlerini bize ileten 57 bini aşkın kurum, kuruluş ve kişiye gönülden teşekkür ediyorum. Bugün ayrıca atama bekleyen öğretmen adaylarımızın durumunu da mütalaa ettik. Milli Eğitim Bakanımız, Hazine Bakanımız ve ekonomi kurmaylarımıza son bir kez daha görüşecek, ardından öğretmen adaylarımızı bilgilendirecek bakanlığımız yarın atamaya dağılımlarını, başvuru takvimini ve süreci paylaşacaktır. Fazla zaman kaybına tahammülümüz yok. Kısa zamanda inşallah atamayı da bilhassa bakanımız açıklayacaktır.”