SAĞLIK - 19 Mayıs 2017 Cuma 10:37

Varislere 'köpükle püskürtme' dönemi

A
A
A
Varislere 'köpükle püskürtme' dönemi

Varis tedavisi için ABD'de geliştirilen ve 15 dakikada uygulanabilen ‘köpükle püskürtme’ yöntemi, özellikle zaman sıkıntısı olan çalışanlar için büyük kolaylık sağlıyor.

Ciddi bir damar hastalığı olan varis, zamanında önlem alınamaması durumunda hayati sonuçlar da doğurabiliyor. Pek çok tekniğin geliştirildiği varis tedavilerine ABD'de geliştirilen ve Türkiye’de de kullanılmaya başlanan ‘köpükle püskürtme’ Yöntemi de dahil oldu. Kolay ve lokal anestezi ile uygulanabilen, genel ya da rejyonel anestezi gerektirmeyen yöntem özellikle çalışanlara mola arası tedavi imkanı sunuyor.

Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Yusuf Kalko, varis sorunlarının geçiştirildiğini ve hastaların buna yeterince ilgi göstermediğini ifade ederek, ”Varis bir damar hastalığı olup, kanı akciğer ve kalbe taşıyan toplardamarların ilerletici bir şekilde genişlemesidir. Genç yaşlarda görülmeye başlayan varis sorunları 20 - 35 yaş arası yaş grubunda yüzde 30, 55 - 65 arası yaş grubunda ise yüzde 50 oranlarında görülür. Kadınların yanı sıra erkeklerin de yaşadığı bir sorundur. Hastaların büyük bir kısmı varisi önemsemezler ancak ilerleyen yıllarla birlikte kendini gösteren şiddetli ağrılar sonucu hekime başvurular. Varis ve Venöz yetersizlik hastalığının tedavisinin gecikmesi durumunda ise hastalığın yan etkileri görülebilir. Bunlar ayak ve bacaklarda şiddetli ağrılar, akıntılı ve kokulu geçmeyen açık yaralar olabildiği gibi nadir durumlarda da akciğere pıhtı kaçması sonucu ani ölümlere neden olabilir. Varis ve Venöz Yetersizliğin teşhisi damar sistemi muayenesi sonrasında yapılan Dopplerultrason ve gerektiğinde venografi adı verilen radyolojik tetkikler ile konur. Yapılan tetkikler sonucunda hastalığın ilerleme derecesine göre Venöz basıncını düşüren ilaçlar, varis çorabı, skleroterapy (iğne tedavisi) ve gerektiğinde varis ameliyatının uygulanması ile bu hastalığın tedavisi mümkündür. Bu tedaviler için en konforlu yöntemlerden biri olarak buhar tedavisini uyguluyorduk. Ancak son yıllarda Amerika’da geliştirilen bizim de ülkemizde kullandığımız Clarivein - köpükle püskürtme tekniği de konforlu tedaviler arasında yerini aldı” dedi.

“Uygulaması kolay, hasta hemen sosyal yaşantısına dönebiliyor”

Köpükle püskürtme yöntemininin uygulanmasına değinen Kalko, ”Varis çok sık görülen bir damar hastalığı ve henüz kesin bir tedavisi bulunabilmiş değil. Bundan dolayı pek çok yöntem geliştiriliyor. Ancak bu yöntemler arasında varisi tamamen sonlandıracak bir yöntem söz konusu değil. Çünkü varis hastalığı nüks edebilen bir hastalıktır. Bundan dolayı varis tedavilerini seçerken ya da varis hakkında araştırma yaparken nüks oranı en düşük ve konforlu tedavilerin üzerinde durmak gerekir. Biz tedavilerde açık ameliyatları çok özel durumlar haricinde tercih etmiyoruz. Hem uygulaması zor, hem nüks oranı yüksek, hem de hastanın sosyal yaşantısına dönme süresi uzun. Beyaz yakalı çok fazla insan var ve onların en büyük sorunu zaman sınırlaması. İnsanlar artık ameliyatlardan ya da uygulamalardan hemen sonra ayağa kalkmak istiyorlar haklı olarak. Lazer ve radyofrekans yöntemleri çıktıklarında çok ses getirmişlerdi. Çok yüksek enerjili sistemler oldukları için kontrolü ve güvenliği daha az bu sistemlerin. Varis tedavilerinde Tümesan anestezi dediğimiz yöntemle uygulamanın neden olabileceği yanıkları önlemek için bir çeşit soğuk serum uyguluyoruz. Bu uygulama özellikle lazer ve radyofrekansta çok gerekli aksi halde çok ciddi yanıklara neden olabilir. Aynı yöntemi lazer kadar derine olmasa da buhar tedavisinde de uyguluyoruz, fakat Buhar tedavisi diğer yöntemlere nazaran yan etkisi çok daha az bir yöntem. Köpükle Püskürtme Yönteminde ise Tümesan anesteziye gerek kalmıyor. Özellikle bizim yüzeyel damar dediğimiz ayağın iç bileğinden kasığa kadar giden uygulamalarda biz bu tür uygulamaları çok rahat yapabiliyoruz ama ayağın dış tarafından diz çukuruna dökülen varislerde ve iç varislerde gerek lazer gerek buhar tedavisi, gerek radyofrekans maalesef sinir hasarları yapabiliyor. O bölgede sinir damara çok yakın geçiyor ve damar biraz daha yüzeybel olduğu için hasarlar, uyuşmalar ya da hastalarda sıkıntılar olabiliyor. Bu durumda Köpükle Püskürtme Yöntemi çok avantaj sağlıyor” şekline konuştu.

Yöntemin avantajlarına ve dezavantajlarına da değinen Prof. Kalko, ”Köpükle püskürtme yöntemi pille çalışan bir alet yardımı ile damarın içine ilaç verilmesi ile gerçekleşiyor. Damarın içine bir kateter yardımı ile gönderilen küçük bir tel 360 derece dönerek damarın duvarlarında hasar yaratıyor ardından o damarın içine köpüğü veriyoruz ve damar tekrar açılma olasılığı olmaksızın çöküyor. Bu yöntemle emboli riski yani pıhtı kaçma riski de ortadan kalkıyor. Özellikle diz altına dökülen damarlarda ve iç varislerde son derece başarılı bir yöntem. Diğer teknikler diz altı damarlarında yetersiz kalıyor. Çünkü bu bölgede sinir hasarı ve sinir hassasiyeti görülüyor. Her ne kadar tümesan anestezi yapılsa da bunun önüne çok geçilemiyordu. Ancak Köpükle Püskürtme Yöntemi bu bölgede diğer tekniklerle yaşadığımız sıkıntıyı çözdü. Yöntem ayrıca lokal anestezi ile yapıldığı için uygulama sonrası hasta hemen sosyal yaşantısına dönebiliyor. Tümesan anestezi de yapılmadığı için uygulama sonrası ödem ya da şişlik gibi durumlar da oluşmuyor. Çalışanların en büyük sıkıntısıdır zaman sorunu bu yüzden öğle tatillerinde hatta çay molalarında dahi yöntemi kullanabilirler. İşlem 10-15 dakikada tamamlanıyor. İlaç alerjisi olanlar dışında yöntemi herkes kullanabilir. Hamilelikte varis oluşumu artıyor. Doğumda hemen sonra emzirme döneminde kadınlar bu teknikten faydalanabilir, bebeğe hiçbir zararı yoktur. Yaşlılar da aynı şekilde bu teknikten rahatlıkla faydalanabilirler. Ancak damarı çok geniş olup her iki bacağa da uygulama gerektiren durumlarda biz uygulamadan kaçınıyoruz. Çünkü yüksek dozda ilaç vermek istemiyoruz. Bundan dolayı tek bacak için yöntemin daha uygun olduğunu düşünüyorum” ifadelerini kullandı. 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İzmir Yaşar Üniversitesine YÖKAK’tan kurumsal akreditasyon Yaşar Üniversitesi Yükseköğretim Kalite Kurulu (YÖKAK) Kurumsal Akreditasyon Programı (KAP) sürecini başarıyla tamamlayarak 2 yıl süreyle kurumsal akreditasyon almaya hak kazandı. Yaşar Üniversitesi, Yükseköğretim Kalite Kurulu’ndan (YÖKAK) 2 yıl süreyle Kurumsal Akreditasyon almaya hak kazandı. Akreditasyon belgesi Ankara’da düzenlenen törenle Yükseköğretim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Erol Özvar ve Yükseköğretim Kalite Kurulu (YÖKAK) Başkanı Prof. Dr. Ümit Kocabıçak tarafından Rektör Prof.Dr. Levent Kandiller’e takdim edildi. Yaşar Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Ahmet Yiğitbaşı, akademik başarıların yanı sıra, akreditasyonlarla ile ulusal ve uluslararası projelerdeki performansıyla üniversiteler arasında güçlü bir konum elde ettiklerini söyledi. Yiğitbaşı, “Geleceği daha yaşanılabilir bir hale getirmek için güçlü akademik ve idari kadromuzun yanı sıra gerekli deneyim ve altyapıya da sahibiz. Bilimsel araştırmaların artırılması, nitelikli yayınların desteklenmesi ve girişimcilik uygulamalarının teşvik edilmesi konusundaki çabalarımızın üniversitemizi daha yüksek seviyelere çıkaracağından eminim. Üniversitemiz bu yıl 23. yaşını kutluyor. Büyük emekler verdiğimiz, üretkenlikle büyüdüğümüz, omuz omuza vererek köklerimizin daha da sağlamlaştığı bu yılda ‘Kurumsal Akreditasyon Belgesi”’ almanın haklı gururunu yaşıyoruz.” diye konuştu. Kalite yön veriyor Üniversite olarak akredite çalışmaları ve kalite yönetim sistemine büyük önem verdiklerini belirten Rektör Prof.Dr. Levent Kandiller de kurumsal akreditasyon belgesinin 31 Temmuz 2026 tarihine kadar geçerli olacağını belirtti. Hedeflerinin kalitede ve akreditasyonda sürekliliği sağlamak olduğunu ifade eden Prof. Dr. Kandiller sözlerini şöyle sürdürdü: “Akredite üniversiteler arasına girmenin mutluluğunu yaşıyoruz. Bundan sonraki süreçte de kalite ve iyileştirme çalışmalarına devam edeceğiz. Üniversitemizin misyonu, nitelikli eğitim ve araştırma ile sürdürülebilir değer oluşturmak ve geleceğe yön veren yenilikçi bireyler yetiştirerek topluma katkıda bulunmaktır. Ayrıca, eğitim ve araştırma alanında yaptığımız çalışmalarla yüksek standartları sürdürmenin yanı sıra, başta öğrenciler olmak üzere tüm paydaşlarının doğru bilgiye hızlı erişerek entelektüel gelişimlerine katkı sağlamayı hedefliyoruz”.
Ankara Ankara’da 15 yaşındaki çocuğa sokak köpekleri saldırdı Ankara’nın Mamak ilçesinde babaannesine giden 15 yaşındaki çocuğa köpek saldırdı. Küçük kıza kuduz aşısı yapıldığı öğrenildi. Olay 28.04.2024 tarihinde Ankara’nın Mamak ilçesinde meydana geldi. İddiaya göre, Ece Uslu (15) kardeşi ile babaannelerine gitmek için apartmandan çıktı. Evden çıkan Uslu’ya siteye giren 6 köpek saldırarak eli ve bacaklarından yaraladı. Çevredekilerin bağırmalarından korkan köpekler kaçarken ihbar üzerine olay yerine sağlık ekibi geldi. Elinden ve bacağından yaralanan Uslu ilk müdahalelerin ardından Etlik Şehir Hastanesine kaldırarak tedavi altına alındı. Uslu’ya kuduz aşısı vurulurken tedavisine evde devam edildiği öğrenildi. “Kızım, ‘Anne ölüyorum, ölüyorum’ diye bağırdı” Çocuğunun sesini duyduktan sonra bağırarak dışarıya çıktığını söyleyen anne Esra Uslu, “Hani insanların ona zarar verdiğini hissettim, biri saldırdı herhalde dedim. Köpek hiç aklıma gelmedi ama birkaç gündür bu çok sıklıkla belediyeyi arıyordum çünkü yoğun köpekler görüyorduk. Daha sonra bir baktım kızım kanlar içinde binadan merdivenlerden çıkmaya çalışıyor. Kızım, ‘Anne ölüyorum, ölüyorum’ diye bağırdı. Kızımın üstüne kapandım daha ise komşu çıktı ve yardımcı oldu” diye konuştu. Dışarı çıktığına köpeklerin saldırdığını anlayan Uslu, köpekleri sürekli çektiğini ve bunu ispat edemediğini belirtti. Kızını kontrol ettiğinde diz kapağını ve elini ısırdığını gördüğünü söyleyen Uslu, ”Hemen ambulansı aramak aklıma geldi. Sonra o anda videoya çektim zaten 3-4 saniyelik bir video çekebildim. Tamamen hakkımızı arayabilme. Daha sonra bizi ambulans Etlik Şehir hastanesine götürdü. Kuduz tedavileri sanırım Ankara’da 2 hastanede yapılıyormuş. Daha sonra orada işte hemen tedavisine başlandı” şeklinde konuştu. Belediyeden ‘küpeli’ cevabını aldı Belediyeye hakkını aramaya gittiğini aktaran Uslu, “Daha önceden evimin camından baktığım zaman okula giden çocuklara mutlaka arkalarından böyle koşuyor, özellikle çocuklara karşı çok saldırganlar. Hani bunun sebebini ben anlayamadım, çözemedim ama gerçekten çocuklara karşı bir saldırganlık var. Daha sonra ben belediyeyi çok aradım arama kayıtlarımda mevcut. Belediyeyi her aradığımda bana şu cevabı verdiler, ‘Küpeli efendim, sıkıntı yok yani bunlar küpeli’ köpeklerin küpeli olması benim çocuklarımın herhangi bir uzvunu koparmasına ya da sağır etmesi, kör etmesi, burnunu koparması mı lazım. Ama ben asla böyle bir şey kabul etmiyorum. Böyle bir saçmalık olamaz. Sonuna kadar da hakkımı arayacağım. Hakkımı savunacağım. Benim için ve diğer mağdur çocukların, mağdur insanların hakkı için ben sonuna kadar gideceğim yani. Ben sokakta gerçekten güvenli bir şekilde çocuklarım ben sokakta gerçekten marketime pazarıma çarşamba güvenli bir şekilde gitmek istiyorum. Böyle arkama baka baka korkarak yürümek istemiyorum artık yetkililerin çözüm bulmasını istiyorum” ifadelerini kullandı. Uslu, akşam hava karardıktan sonra köpeklerin toplandıklarını ve adli mercilere başvuracağını belirtti. Uslu, “Bizim sokaklarda gerçekte güvenli bir şekilde bunun bize artık garantisini vermelerini istiyorum. Güvenli bir şekilde sokakta korkmadan yürümek istiyoruz biz” dedi. Kızının merhametli bir çocuk olduğunu söyleyen Uslu, “Benim çocuğum gerçekten çok merhametli bir çocuktu. Akşam yemeklerimizden arta kalanları kaplara koyup sokak hayvanlarına indirelim, anne ne yiyorlar diye düşünen bir çocuktu ama şimdi çocuk o tramvayla günlerini geçiriyor. Ben nasıl okula gideceğim diye düşünüyor” ifadelerini kullandı. Yetkililere seslenen Uslu, “Biz sokakta hayvan görmek istemiyoruz. Köpekler her zaman potansiyel saldırgan varlıklardır” ifadelerine yer verdi.
Malatya Başkan Akçin, Yerinde Dönüşüm’de verilen tutarın arttırılmasını istedi MÜSİAD Malatya Şube Başkanı Yunus Akçin, deprem bölgesi Malatya’da yerinde dönüşüm projesi için verilen tutarın güncel maliyetlere göre yeniden belirlenmesini istedi. 6 Şubat 2023’de yaşanan asrın felaketinde büyük yıkım yaşayan Malatya’da yerinde dönüşüm projesi için verilen 750 bini hibe olan 1,5 milyon TL’lik desteğin günümüz şartlarında yeterli olmadığını ifade eden MÜSİAD Malatya Şube Başkanı Yunus Akçin, yeni bir düzenlemenin gerekli olduğunu söyledi. Asrın felaketi sonrası depremden etkilenen tüm vatandaşlara bugüne kadar verilen hane başı destek, taşınma yardımı, kira yardımı gibi destekler için hükümete teşekkür eden Akçin, “Ancak Yerinde Dönüşüm projesi için verilecek olan ve Ekim ayının içerisinde açıklanan 750 bin TL hibe+750 bin TL kredi toplamı 1,5 milyon TL’nin günümüz şartlarında maalesef yeterli değil” dedi. 2023 Ağustos ayında açıklanan yapı yaklaşık birim maliyeti ile ilgili bilgiler veren Akçin, “4A grubundaki bir yapı için 10 bin 200 TL/M2 iken 1,5 milyon TL ile yaklaşık 147 M2 bir yapı yapılmaktaydı. 2024 yılı Şubat ayında açıklanan aynı gruptaki yapının maliyeti 15.300 TL/M2 olarak güncellenmiştir ve 1,5 milyon TL ile yapılabilecek konut büyüklüğü 98 M2’ye düşmüştür. Dolayısıyla 1,5 milyon TL olan yerinde dönüşüm desteğinin artan enflasyon karşısında yetersiz kaldığını ve günümüz maliyetlerine göre yeniden düzenlenmesi gerektiğini belirtmek istiyoruz” ifadelerine yer verdi. Başkan Akçin ayrıca güçlendirme ruhsatı olan birçok depremzede vatandaşa da AFAD tarafından verilecek Güçlendirme Kredisine ilişkinde yaklaşık 7 bin 500 konutun hızlı bir şekilde kredisinin kullandırılmaya başlamasının elzem olduğunu söyledi.