SAĞLIK - 12 Haziran 2023 Pazartesi 11:24

Vücudunuzdaki ufacık bir şişlik bile kanserin habercisi olabilir

A
A
A
Vücudunuzdaki ufacık bir şişlik bile kanserin habercisi olabilir

Vücudumuzun herhangi bir yerinde ortaya çıkan şişliklerin ciddiye alınması gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Celaletdin Camcı, “Bu şişlikler yumuşak doku tümörleri olabilir ve kötü huylu ise diğer uzak organlara bile yayılarak genişleme eğilimi gösterirler. Maalesef bu şişlikler önemsenmediğinde yumuşak doku kanserleri son evreye gelmiş oluyor” dedi.

Adı çok yaygın olmasa da yumuşak doku kanseri yıllar içerisinde daha fazla yaygınlaşan bir kanser türüdür. Ciddi ve maalesef ölümcül kanser türlerinden biri olan yumuşak doku kanseri her yaştan ve cinsiyetten kişiyi olumsuz etkilemektedir. Genellikle önemsenmeyen belirtiler gösteren bu kanserin ayrıca fark edilmesi çok zordur.

İyi ve kötü huylu olmak üzere ikiye ayrılıyor
Yumuşak doku tümörlerinin ikiye ayrıldığını hepsinin kanser olmadığını söyleyen BHT Clinic İstanbul Tema Hastanesi’nden Medikal Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Celaletdin Camcı konuyla ilgili detaylı bilgilendirmelerde bulundu. Prof. Dr. Celaletdin Camcı ilk olarak yumuşak doku tümörleri ile ilgili yaptığı tanımlamada şunları söyledi:

“Yumuşak doku tümörleri vücudumuzun bağ dokusu diye adlandırdığımız, içerisinde kemik, kas gibi iskelet sisteminin de bulunduğu dokulardan kaynaklanan tümörlerdir. Bu tümörler çok sayıda tümörü kapsar. Yani bağ dokusunu oluşturan yapılar içerisindeki lifler, ligamanlar, kas, kemik ve kıkırdak dokusunun her birinin birbirinden farklı tümör özellikleri ve kanser tipleri vardır. Ve genel olarak iyi ve kötü huylu olmak üzere ikiye ayrılırlar. İyi huylu tümörler genellikle lokal olarak kalmak eğilimindedirler, etrafı bir kapsül ile çevrilidir, yayılma eğilimi göstermezler ve uzak metastaz yapmazlar. Tespit edildiklerinde bunları cerrahi olarak çıkarılması ile hasta sağlığına kavuşur. Kötü huylu tümörler ise bunun aksine yine vücudun değişik yerlerinde şişlikler ve kitleler oluştururlar ama bunun yanı sıra kan, lenf bezi ya da komşuluk yoluyla diğer uzak organlara bile yayılarak genişleme eğilimi gösterirler. Bunlar için de uygulanacak olan tedavi yöntemleri de oldukça farklı yaklaşımlar içermektedir.”

İlk başlarda ağrısız olduğu için önemsenmiyor, bu yüzden tüm vücuda yayılabilir
Tüm vücudun bağlarla kaplı olduğunu bu yüzden de herhangi bir yerde çıkan şişliğin tümör olabileceğine de dikkat çeken Prof. Dr. Camcı, “Vücudun herhangi bir yerinde bu şişlikler ortaya çıkabilirler. Çünkü vücudumuzun diş dışında her yerinde bağ dokusu vardır. Dolayısıyla bağ dokusunu, yumuşak doku diye adlandırdığımız yapıları ilgilendiren bütün yerlerde bu tümör gelişmeleri olabilir. Genellikle vücudun bir bölgesinde bir şişlik ortaya çıkmasıyla başlar. İlk başlarda ağrısızdır ve eklem fonksiyonlarını bozmaz. Bu yüzden kişiler bu şişlikleri çok önemsemeyebilirler. Fakat zaman içerisinde bu kitlelerin büyümesiyle, etrafına baskı yapması ya da kemik ve sinir yapılarında yapmış olduğu hasara bağlı olarak ciddi şiddette ağrıların veya fonksiyon bozukluklarının ortaya çıkmasıyla doktora gidilir. Bu sürece gelinince de artık kanserin ilerlemiş evresine gelmiş oluruz. Dolayısıyla vücudun normalde olmaması gereken bir yerinde ortaya çıkan bir kitlenin ya da şişliğin farkına varılması halinde kişi alarma geçmeli ve mutlaka bir doktora gözükmelidir. Bu kitle illa kötü huylu olmak zorunda değil, ama biz bunu hekim olarak da el ya da göz muayenesi ile de anlamayız. Bunun için daha ileri tetkiklerin gerekirse de biyopsi işlemlerinin yapılması ve buna göre tanı konulması gerekir” şeklinde konuştu.

Nüfus ve toksit madde kullanım artışı sebepler arasında ilk sıralarda
Sebepleri arasında henüz çok net bir tanımlamanın olmadığını fakat nüfus artışına ve toksit maddelere dikkat çeken Camcı, “Son yıllarda kanserin her türünde bir artış var. Bu artışa bağlı olarak yumuşak dokuyu ilgilendiren sarkom diye adlandırdığımız türlerde de artış var. Bunun gelişimi ile ilgili mekanizmalara baktığımızda en önemli faktörün çevre kirliliği, beslenme faktörleri ve yaşam standartlarındaki bozuklukların oluşturmuş olduğu vücuttaki yüklenmelerin ve vücudun da bunu tamir etme kapasitesinin bu sorunlarla baş edememesinden kaynaklanan dengesizliklerin ortaya çıkardığı bir sonuç olduğunu söyleyebiliriz. Sarkomların da artışı bir taraftan nüfusun bir taraftan da insanların hayatları boyunca toksit maddelere maruziyetinin artmasının sonucu olabilir. Fakat spesifik olarak bir sebep ortaya koymak çok mümkün değildir. Radyasyonun artışı da aynı şekilde söz konusu. Tabi ki radyasyon sadece sarkomlarla ilgili değil lösemilerden, tiroid kanserine kadar çok fazla sayıda kansere sebep olabilmektedir” şeklinde konuştu.

“Hastaların yaşamına hem kalite hem de süre katmak mümkündür”
Son olarak tanı ve tedavi yöntemleri hakkında da detaylı bilgilendirmelerde bulunan Camcı, “Her kanserde olduğu gibi özellikle yumuşak doku kanserleri olan sarkomların hemen tamamında hastalar radyolojik ve nükleer tıpla ilgili yapmış olduğumuz tetkiklere bağlı olarak ve muayene bulguları ile birlikte evrelendirilir. 1 ve 2 gibi evreler erken evrelerdir ve bu evrelerde yapılacak cerrahi ile tümörün ortadan kaldırılması ile hasta şifaya kavuşabilir. 3. evre lokaller evresi 4. evre ise uzak organlara metastaz yapmış evredir. Ve bu evrelerdeki tedavi yaklaşımları hastaya göre değişir. Ağrılı, fonksiyon kaybına veya kırığa neden olmuş herhangi bir kitle ve bası söz konusu ise öncelikle bunun cerrahi olarak ortadan kaldırılması mümkündür. Arkasından kemoterapi yöntemleri ile ve belli oranda radyoterapi yöntemleriyle hastalığın kontrol altına alınması söz konusudur. Son yıllarda da akıllı ilaç ve hedefe yönelik tedaviler adı altında geliştirilen tedavi yöntemleri var. Bu yöntemlerle hastaların özellikle bağışıklık sistemi üzerine modülasyonlar sağlayarak kişinin kendi kendisini tekrar iyileştirmesini tetikleyerek tedavileri yapmak ve hastaların yaşamına hem kalite hem de süre katmak mümkün olmaktadır. Yani bu tür hastaların tedavisi tanıdan başlayarak çok sayıda tıp branşının birlikte yürüttüğü tedaviler bütünüdür” diyerek sözlerini sonlandırdı.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Samsun Samsun Şehir Hastanesi Başhekimi Ulubay’dan MHRS randevuları için uyarı Samsun Şehir Hastanesi Başhekimi Doç. Dr. Mahmut Ulubay, MHRS üzerinden alınan randevularda yaşanan karışıklık nedeniyle vatandaşları dikkatli olmaları konusunda uyardı. Başhekim Doç. Dr. Mahmut Ulubay yaptığı açıklamada, Aralık ayı itibarıyla Eğitim ve Araştırma Hastanesi Ana Bina, Atakum Polikliniği, Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları ile Onkoloji Ek Hizmet Binalarının MHRS randevularının Samsun Şehir Hastanesi bünyesi üzerinden verilmeye başlandığını belirtti. MHRS randevu ekranında randevu alınan kurumun "Samsun Şehir Hastanesi" olarak göründüğünü, muayene olunacak yer bölümünde ise ilgili ek hizmet binasının yer aldığını ifade etti. Ancak randevu ekranındaki harita bölümünde ek hizmet binalarında alınan randevular için de konum olarak ana hastane olan Samsun Şehir Hastanesinin gösterilmesi nedeniyle, bazı vatandaşların Atakum’daki ek hizmet binaları yerine Canik ilçesinde yeni hizmete giren ana binaya gittiği bilgisinin kendilerine ulaştığını aktaran Ulubay, bu durumun mağduriyete yol açabildiğini söyledi. Başhekim Ulubay, şu an itibarıyla Canik ilçesindeki Samsun Şehir Hastanesinde yalnızca Göğüs Hastalıkları Kliniğinin hizmet verdiğini, diğer ek hizmet binalarının ise taşınma süreci tamamlanana kadar kendi mevcut binalarında hizmet vermeye devam edeceğini kaydetti. Vatandaşların mağduriyet yaşamamaları için MHRS üzerinden randevu aldıktan sonra randevu ekranında muayene olacakları hizmet binasını mutlaka kontrol etmeleri ve muayene için belirtilen ek hizmet binasına gitmelerinin büyük önem taşıdığını vurgulayan Ulubay, süreçle ilgili yeni gelişmeler oldukça kamuoyunun bilgilendirileceğini de sözlerine ekledi.
Ankara Ankara’da tek kişilik yol çalışması Ankara’nın Keçiören ilçesindeki köprü çalışmasında tek bir işçinin çalışması, iş çıkış saatlerinde uzun araç kuyruklarına sebep oluyor. Keçiören ilçesinde bulunan Fatih Köprüsü’nde yol genişletme çalışmaları nedeniyle trafik yoğunluğu yaşanıyor. Ankara Büyükşehir Belediyesi (ABB) tarafından, Keçiören’in önemli geçiş noktalarından biri olan köprüde trafiği rahatlatmak amacıyla başlatılan çalışmalar sebebiyle 4 şeritli köprüde bazı şeritlerin kapatılması, özellikle iş çıkış saatlerinde uzun araç kuyruklarına sebep oluyor. Uzun süre trafikte beklemek zorunda kalan sürücüler ve bölge sakinleri, köprüde çalışmaların tek bir mini ekskavatör ile yürütülmesi nedeniyle sürecin uzadığını belirterek, çalışmanın bir an önce tamamlanması için yetkililere çağrıda bulundu. "Bu köprü gerçekten trafiğe darbe vuruyor" Fatih Köprüsü’nde yürütülen çalışmaların sabah ve akşam saatlerinde uzun araç kuyruklarına neden oluğunu belirten Cavit Eğitmenoğlu, "Bu köprü gerçekten trafiğe darbe vuruyor. Ufacık bir kepçeyle iki ay sürdürmeden, yol iki günlüğüne kapatılsa veya başka yan yollardan verilse, isteyen burayı iki günde çözer. Bu yapılan hizmet değil, oyalanma. Bana göre bu çalışma hizmet yapıyormuş görünme gibi geliyor. Daha çok iş makinesiyle bir gün veya iki gün trafiği kapat, en azından yarısını yaparsın, yarısını da diğer güne bırakırsın. İki aşamalı da yapabiliyorsun ama öyle yapmıyorsun. Bir aydır, iki aydır devamlı oyalanma, göstermelik başka bir şey değil. Yetkililerden göstermelik değil de gerçekten vatandaşı rahatlatacak çalışmaların yapılmasını isterim. Akşam ve sabah çok trafik oluyor, buradan şehir hastanesine gitmek istiyorum ama tıkanıyor. Onun için bir an önce bu köprünün yapılmasını isterim" dedi. ABB sosyal medya hesabından Fatih Köprüsü’ndeki çalışmanın tek bir mini ekskavatör ile yürütülmesine ilişkin yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi: "Söz konusu bölgede yürütülen yol çalışmaları personel yetersizliğinden kaynaklanmamakta olup, mevcut köprü yapısına ve altyapıya herhangi bir hasar verilmemesi amacıyla kontrollü, aşamalı ve teknik zorunluluklar çerçevesinde sürdürülmektedir. Çalışma alanının aktif trafik akışı içinde bulunması ve hassas mühendislik yapıları içermesi nedeniyle sürecin yavaş ilerlemesi köprünün zarar görmesi ya da yıkım riski oluşmaması için can ve mal güvenliğini esas alan sorumlu bir kamu yönetimi anlayışının doğal sonucudur." Geçmiş dönemlerde, yapılan işler gece gündüz çalışılarak kısa sürede tamamlanıyordu.
İstanbul Pegasus Hava Yolları, Chelsea Futbol Kulübü’nün resmi havayolu partneri oldu Pegasus Hava Yolları, dünya futbolunun önde gelen kulüplerinden Chelsea ile gerçekleştirdiği global ortaklıkla uluslararası marka yolculuğunda yeni bir sayfa açtı. Pegasus Hava Yolları, global marka yolculuğunda önemli bir adım atarak, dünyanın en köklü ve en çok takip edilen spor kulüplerinden Chelsea Futbol Kulübü ile global bir iş birliği gerçekleştirdi. Anlaşma kapsamında Pegasus, Chelsea Futbol Kulübü’nün erkek ve kadın futbol takımlarının Resmi Havayolu Partneri oldu. Chelsea Futbol Kulübü’nün güçlü global erişimi ve dünya genelindeki geniş taraftar kitlesiyle desteklenen bu iş birliği kapsamında havayolu şirketi, öncelikli yurt dışı pazarlarda yenilikçi iletişim kampanyaları hayata geçirmeyi hedefliyor. Pegasus Hava Yolları Ticaret Genel Müdür Yardımcısı Onur Dedeköylü iş birliğine ilişkin şunları söyledi: "Bu iş birliğiyle yenilikçilik, küresel büyüme ve insanları birbirine bağlama vizyonunu paylaşan iki güçlü marka bir araya geliyor. Futbolun evrensel gücüyle, global marka yolculuğumuzu daha da ileri taşımayı hedefliyoruz. Chelsea’nin global taraftar kitlesi, bizim uluslararası erişimimizle güçlü bir şekilde örtüşüyor. Birleşik Krallık, beş farklı noktaya uçtuğumuz ve büyümeyi sürdürdüğümüz önemli pazarlarımızdan biri. Chelsea Futbol Kulübü iş birliğiyle taraftarlar ve misafirlerimiz için ilham veren deneyimler oluşturmayı sabırsızlıkla bekliyoruz." Chelsea Futbol Kulübü İş Ortaklıkları Satış Direktörü Oliver Boden; "Pegasus Hava Yolları’nın son yıllardaki büyüme performansı ve seyahati herkes için erişilebilir kılma vizyonu son derece etkileyici. Hava yolu sektörünü dönüştürme hedefleri ve filo yatırımları, ne kadar büyük düşündüklerini açıkça ortaya koyuyor. Şirket ile iş birliği yapmaktan gurur duyuyor; yolculuklarının bir sonraki aşamasında onları desteklemeyi ve birlikte benzersiz bir ortaklık inşa etmeyi hedefliyoruz" dedi.
Kayseri Çocuklarda düztabanlığın 4 önemli sinyaline dikkat Memorial Kayseri Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Bölümü’nden Op. Dr. Muhammed Melez, çocuklarda düztabanlıkla ilgili bilgi verdi. Çocuklarda düztabanlık veya ‘pes planus’ adı verilen sorun ayak iç arkının düzleşmesi ve tüm tabanın yere değmesiyle kendini belli ediyor. Genetik faktörlerin de tetiklediği düztabanlığa obezite, diyabet, romatizmal eklem iltihaplanmaları ve ayak yaralanmaları da neden olabiliyor. Ayak ağrıları ve şişmeleriyle bireyin yaşam kalitesini olumsuz etkileyebilen ve sık görülen düztabanlık ailelerin endişelenmesine neden oluyor. Bu durumda çocukların sağlıklı adımlar atabilmesi için mutlaka uzman yardımı alınması ve erken dönemde gerekli önlemleri alınması önem taşıyor. Memorial Kayseri Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Bölümü’nden Op. Dr. Muhammed Melez, çocuklarda düztabanlıkla ilgili bilgi verdi. "Bebekler doğuştan düztabandır" Aslında bebekler doğuştan düztabandır. Ayak taban yağ dokusunun fazla olması nedeniyle çocuk ayakları doğuştan düztaban görünümünde olur. Yürümeye başladıktan sonra şekillenmeye başlayan ayak arkları genellikle 6-10 yaşına kadar gelişmeye devam eder. Bu nedenle tüm çocuklarda belli bir yaşa kadar düztabanlık görünen bir durumdur. Aileler genellikle çocuk yürümeye başladıktan sonra içe basma şikayeti ile ortopedi ve travmatoloji polikliniklerine başvurmaktadır. Bu nedenle ayak anatomisinin, ayak gelişiminde ki doğal seyrin iyi bilinmesi ve düztabanlığın bir hastalık mı yoksa fizyolojik bir gelişim aşaması mı olduğu ayrımı iyi yapılmalıdır. "Ayak kemeri gelişmezse" Ayak kemerleri, dik yürüme mekaniğinde önemli bir unsurdur ve insanlara özgü bir durumdur. Ayak kemerlerinin oluşumu kemik, eklem ve bağ dokularının ortak gelişimi sonucunda oluşur. Çocuklarda ayak kemerinin gelişememesi sonucunda düztabanlık bir sorun olarak ortaya çıkabilir. Bu sorun nedeniyle tedaviye gerek olmadığı düşünülse de düztabanlığın sebebi önemlidir. Erken çocukluk döneminde oluşan ayak kemeri, ilerleyen süreçte gelişmezse veya ileriki yaşlarda çökerse (düşük ayak kemeri), bu durum ağrıya neden olabilmekte ve yürümeyi olumsuz etkilemektedir. Ayağı bir arada tutan dokudaki yaralanma veya aşınma nedeniyle daha büyük çocuklarda da düztabanlık gelişebilir. Düztabanlık genetik bir sorun olarak da ortaya çıkabilir. Düztabanlığın 2 çeşidi var Düztabanlık farklı nedenlere bağlı olarak ortaya çıkabilir. Bazı çocuklar ebeveynlerinden bu sorunu miras olarak alır. Esnek düztabanlık: En yaygın tiptir ve çocukluk döneminde fizyolojik bir durumdur. Ayak kemeri yüklenme ile kaybolurken parmak ucunda yükselme veya yük azaltma durumunda ayak arkının oluşmasıdır. Genellikle bağ esnekliği suçlanmakla beraber kesin nedeni bilinmemektedir. Aile öyküsü pozitiftir. Bu durum genellikle aktif şikayet oluşturmazken bazı çocuklarda ayak ve ayak bilek çevresinde ağrıya neden olabilir. Ayak gelişiminin 10 yaşında kadar geliştiği düşünüldüğünde soruna bağlı olarak ortaya çıkan belirtilerin görülmemesi nedeniyle çocuklarda ileri tetkik ve egzersiz dışı tedavi gereksizdir. Ancak belirti veren çocuklarda egzersiz dışında medial ark destekli tabanlık ve ayakkabılar kullanılabileceği gibi çok nadirde olsa cerrahi gerekebilir. Sert düztabanlık: İster ayakta ister oturur durumdayken medial ayak arkının oluşmama durumudur. Doğuştan veya sonradan kazanılmış olarak görülebilmektedir. Doğuştan nedenler arasında Aksesuar navikular kemik, tarsal koalisyon, vertikal talus (talus kemiğinin dikey olması), kazanılmış nedenler arasında ise posterior tibial tendon yetmezliği, travma ve tümörler neden olabilir. Sert düztabanlık genelde semptomatik olmaktadır. Düztabanın sorun olduğu çocukların belirlenmesinde şu belirtiler anlamlı olabilmektedir. Ayak ağrısı, özellikle topuk veya kemer bölgesinde. Hareketle artan ayak ağrısı. Ayak bileği şişmesi. Sıkı topuk bağları "Riski artıran nedenlere dikkat" Bazen de genetik bir rahatsızlığın parçası olarak düztabanlık gelişebilir. Zamanla düztabanlığın riskini artırabilecek bazı faktörler vardır; Obezite. diyabet (şeker hastalığı), romatizmal eklem iltihabı, ayak veya ayak bileği yaralanmaları, yaşlanmanın etkisi. Erken teşhis önemli Düztabanlık belirtilerinin çocuklarda erken fark edilmesi, tedavi sürecini hızlandırır. Düztabanlığı olan bazı çocuklar herhangi bir rahatsızlık hissetmezken, bazı çocuklarda ise günlük aktiviteleri olumsuz etkileyecek sonuçlar ortaya çıkar. Yapılan bazı çalışmalar çocuklarda asemptomatik esnek düztabanlıkta kullanılan tabanlık ve ayakkabıların normal ayak gelişimini olumsuz yönde etkilediği görülmüştür. Bu nedenle düztabanlığın gelişimsel doğal sürecin bir parçası mı yoksa hastalık mı olduğu ayrımı yapılmalı ve gereksiz tedavilerden kaçınılmalıdır. Ancak semptomatik esnek veya sert düztabanlığın erken teşhis edilmesi, nedene yönelik ve deformite düzeltici tedavi gerekmektedir.
Kars Sarıkamış’ta Uluslararası FIS Sarıkamış Cup başladı Türkiye’nin en önemli kış turizm merkezlerinden biri olan Sarıkamış, bu yıl da uluslararası bir spor şölenine ev sahipliği yapıyor. Kars’ın Sarıkamış ilçesinde Alp Disiplini Uluslararası Kayak ve Snowboard Federasyonu düzenlenen (FIS) Sarıkamış Cup yarışları başladı. Dünyanın ve Türkiye’nin en önemli kayak merkezlerinden Sarıkamış Kayak Merkezi’ne başlayan ve 21 ülkeden 126 sporcunun katılımıyla yapılan yarışlarda sporcular kıyasıya mücadele ediyor. Şampiyonaya katılan yarışmacılara başarılar dileyen Sarıkamış Kaymakamı Enis Aslantatar, "Bugün itibariyle ilçemizde Uluslararası Kayak Şampiyonası başlamış bulunmakta, avantajımız kendi ilçemizde kristal karlar diyarında doğal karın olması, bundan dolayı da yarışmacılar sarıçam ormanları arasında kaymaktan çok memnun. Bundan sonraki uluslararası şampiyonaların hepsine Sarıkamış olarak ev sahipliği yapmak" dedi. Öte yandan Sarıkamış’ın eşsiz doğasında gerçekleşen şampiyona, sadece sporcular için değil, bölgeye gelen yerli ve yabancı turistler için de tam bir görsel şölene dönüşmüş durumda. Sezonun açılmasıyla birlikte canlanan merkezde, yarışların yanı sıra atlı kızak turları ve çeşitli etkinliklerle kış turizmi heyecanı zirveye ulaştı. Sarıkamış’taki bu büyük heyecanın ardından kayak tutkunlarının gözü Erzurum’a çevrilecek. FIS Sarıkamış Cup’ın tamamlanmasıyla birlikte, 26-29 Aralık tarihlerinde FIS Palandöken Cup heyecanı başlayacak.