GÜNDEM - 21 Ağustos 2025 Perşembe 10:10

Çırak olarak başladığı deri yolculuğunda ustalığa ulaşan kadın, el sanatlarında ilham kaynağı oluyor

A
A
A
Çırak olarak başladığı deri yolculuğunda ustalığa ulaşan kadın, el sanatlarında ilham kaynağı oluyor

Eğirdir’de yaşayan Deniz Öngün, 13 yıl önce kursiyer olarak başladığı deri işçiliğinde bugün usta öğretici olarak görev yapıyor. Bugün 16 kursiyeriyle çalışmalarını sürdürdüğünü belirten Öngün, kadınlara seslenerek, "Halk Eğitimi Merkezi’nin kurslarına katılın, ekonomik olarak güçlenin" dedi.


Isparta’nın Eğirdir ilçesinde el sanatlarıyla uğraşan Deniz Öngün, geleneksel deri işçiliğinde yıllar içinde kazandığı deneyimle çalışmalarını sürdürüyor. Halk Eğitimi Merkezi Müdürlüğü’nün açtığı deri kursuna 13 yıl önce kursiyer olarak katılan Öngün, bugün aynı kurumda "usta öğretici" unvanıyla görev yapıyor. El emeği ürünlerinde deriye ilmek ilmek hayat veren Öngün, kursiyerlerine de bu sanatın tekniklerini aktarıyor.



"Evde oturmayın, deriye dokunun"


27 yıllık evli ve 2 çocuk annesi olan Deniz Öngün, çocuklarını büyüttükten sonra kendini geliştirmek ve üretmek için el sanatlarına yöneldiğini belirterek, deriyle tanıştığı ilk günden bu yana geçen süreçte yalnızca kendini değil, yüzlerce kadını da bu sanatla tanıştırdığını ifade etti. Bugün 16 kursiyeriyle çalışmalarını sürdürdüğünü belirten Öngün, kadınlara seslenerek, "Halk Eğitimi Merkezi’nin kurslarına katılıp ev ekonomisine katkıda bulunun" dedi.



"Derinin ruhunu hissediyor"


Deniz Öngün, dericiliğin zanaat ve sabır gerektiren bir iş olduğunu belirtiyor. Dağlama (yakma), boyama, vurma, gölgelendirme ve renklendirme gibi tekniklerle ürünler hazırlayan Öngün, özellikle sığır derisi ve vaketa (bitkisel tabaklanmış) deri kullanmayı tercih ediyor. Bu malzemelerin doğal yapısı ve işlenmeye uygunluğu, tasarımlarında hayal gücünü yansıtmasına imkân sağlıyor. "Deriye dokunduğumda huzur hissediyorum. Doğaya ve geçmişe dokunuyormuşum gibi. Bu his bana güç veriyor" diyen Öngün, sanatına olan bağlılığını böyle ifade ediyor.



"Geleneksel motifler, modern dokunuşlar"


Deniz Öngün, tasarımlarında geleneksel Türk motiflerini çağdaş formlarla birleştiriyor. Kemer, cüzdan, çanta ve dekoratif ev aksesuarları gibi ürünler tasarlayan Öngün, her bir parçayı özel birer hikâye olarak nitelendiriyor. Tasarım sürecinde derinin yumuşaklığı veya sertliği ile model ve desen seçimini belirlediğini ifade ediyor.



"Bu sanatın ruhu var"


Öğrencilerine sadece teknik bilgi vermekle kalmayıp, bu işin ruhunu da aşılamaya çalıştığını vurgulayan Deniz Öngün, kültürel mirasın yaşatılması ve gelecek nesillere aktarılması konusunda da kendini sorumlu hissettiğini belirterek, "Bu sadece bir üretim süreci değil. Gelenekleri, sabrı ve estetik anlayışı da beraberinde taşıyor. Ben de bu ruhu kursiyerlerime yansıtmaya çalışıyorum" dedi.



"Pes Etmeyin, Var Olun"


Deniz Öngün, dericiliğin sabır ve istikrar gerektirdiğini belirtiyor. Ürünlerini Eğirdir Belediyesi’ne ait teşhir alanlarında, sergi ve fuarlarda sergileyen Öngün, aynı zamanda internet üzerinden satış yapıyor. Bu sayede hem yerel hem de ulusal ölçekte tanıtım ve gelir elde etme imkânı buluyor. Öngün, bir ürünün yaklaşık bir hafta içinde hazırlandığını ifade etti.



Çırak olarak başladığı deri yolculuğunda ustalığa ulaşan kadın, el sanatlarında ilham kaynağı oluyor

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Hülya Koçyiğit: "Berrin Menderes’i canlandırmak içimde ukde kaldı" Esenler Film Festivali kapsamında düzenlenen panelde konuşan usta oyuncu Hülya Koçyiğit, Halit Refiğ’in yazdığı senaryoda Berrin Menderes’i canlandırmak istediğini ancak "Şeytan Aldatması" filminin çekilemediğini belirterek, "Bu rol içimde ukde kaldı" dedi. 6. Esenler Film Festivali; sinemanın estetik, teknik ve düşünsel boyutlarını bir araya getiren çok yönlü programıyla üçüncü gününde de sinemaseverlerden yoğun ilgi gördü. Dr. Kadir Topbaş Kültür Sanat Merkezi’nde "Onuruna Filmler" bölümü kapsamında bu yıl ‘Jüri Özel Ödülü’ kendisinin adına verilen efsane yönetmen Halit Refiğ’in "Bir Türke Gönül Verdim" filmi izleyiciyle buluştu. Filmin ardından düzenlenen "Bir Yorgun Savaşçı: Halit Refiğ" başlıklı panelde, usta yönetmenin sinemaya yaklaşımı ve Türk sinemasındaki yeri; usta oyuncu Hülya Koçyiğit, Gülper Refiğ ve Suat Köçer’in katılımıyla ele alındı. "Refiğ popüler kültüre hizmet etmiyordu" Halit Refiğ’i zamanın ruhuna yelken açmış bir düşünce adamı olarak tanımlayan Koçyiğit, "O sıradan bir yönetmen, günün popüler kültürüne hizmet eden bir sinemacı değildi. Hem ülkesi hem dünya için özgün fikirleri olan bir düşünce adamıydı. Ülkemizin yetiştirdiği nadide değerlerden biriydi. Sinema yoluyla insanlarla iletişime geçerek bütün erdemleri, güzel düşünceleri, saygıyı, sevgiyi vicdanı paylaşmak istedi. O yorgun bir savaşçıydı. Zamanın ruhuna yelken açmış bir düşünce adamıydı. O günlere değil, bugünlere seslenmek istedi" şeklinde konuştu. Usta yönetmenin öngörüsü sayesinde Altın Portakal aldığını anlatan Koçyiğit, ‘Karılar Koğuşu’ filminde Perihan Savaş’ın oynadığı Hanım karakterini beğendiğini; ancak usta yönetmenin Töze karakterinde ısrar ettiğini söyledi. Berrin Menderes’i canlandırmak istediğini usta yönetmen ile paylaştığını ve Refiğ’in çok güzel bir senaryo yazdığından bahseden Koçyiğit, "Muhteşem bir senaryo yazdı. Ancak o dönem, ben de sinemacı olarak çaldığım kapılardan olumlu dönüş alamadım. Bu nedenle ’Şeytan Aldatması’ filmi çekilemedi ve içimde ukde olarak kaldı" dedi. "Agresif karakterler beni rahatsız ediyor" Türk sinemasında son dönemlerde yer alan karakterleri gerçekçi bulup bulmadığı sorusu üzerine, dizi izleyicisi olmadığını belirten Koçyiğit, "Kanallar arasında gezinirken gözümün takıldığı, şaşırdığım ve beğendiğim işler oluyor. Ancak günümüzde hayat şartları, insan ilişkileri, var olma kaygıları insanları o kadar bunaltmış ki; bu karakterlere de yansımış. Agresif, kıskanç, kavgacı, sürekli gizli işler peşinde olan karakterlerin izlenmesi beni rahatsız ediyor. Böyle olmamalı bence. Toplum içinde bu tarz insanlar olabilir; ama herkes böyle değildir" ifadelerini kullandı.
Bursa Bursa Büyükşehir’den çiftçiye ‘çevreci’ destek Bursa Büyükşehir Belediyesi, tarımda verimliliği artıran suyu koruyan ve çevreye nefes aldıran projeleriyle örnek olmaya devam ediyor. Bursa’da her alanda çiftçiyi destekleyen projeleri hayata geçiren Büyükşehir Belediyesi, üretici maliyetlerinin düşürülmesi, suyun verimli kullanılması ve bereketli toprakların yeniden hayat bulması amacıyla çalışmalarını sürdürüyor. Türkiye’ye örnek proje Parklardan ve terminalden toplanan plastik atıkları, Damla Sulama Boru Üretim Tesisi’nde (Tarım Plast Fabrikası) modern teknolojilerle işleyerek damla sulama borusu olarak çiftçinin hizmetine sunan Büyükşehir Belediyesi, geliştirdiği çevreci ve doğa dostu projelerle Türkiye’ye örnek olmaya devam ediyor. Hem çiftçi hem çevre dostu Tarım Peyzaj AŞ’nin hayata geçirdiği ‘Eskiyi Getir, Yeniyi Götür’ projesiyle 17 ilçede ömrünü tamamlamış plastik borular toplanarak yenisiyle değiştiriliyor. Proje çerçevesinde kilosu 10 liradan hesaplanan plastik borular, yüzde 30 fire uygulanarak yeni damla sulama hortumu alımında çiftçiye sağlanan yüzde 50 hibe desteğine ek olarak fiyattan düşülüyor. Böylece üreticilerin yeni borulara çok daha uygun ve erişilebilir fiyatlarla ulaşması sağlanıyor. 110 bin kilogram plastik geri dönüşüme kazandırıldı Böylece hem atıklar geri dönüşüm sürecine dahil ediliyor hem de üreticilere ekonomik katkı sağlanıyor. Proje kapsamında şimdiye kadar 110 bin kilogram hurda damla sulama borusu toplanarak geri dönüşüm sürecine kazandırıldı. Geri dönüşümü teşvik eden uygulamayla üreticilerde çevre bilincinin artırılması, hava ve toprak kirliliğine karşı duyarlılığın güçlendirilmesi ve modern sulama sistemlerinin yaygınlaştırılması hedefleniyor.