GÜNDEM - 21 Eylül 2025 Pazar 09:33

Isparta’nın pembe renk tutkusuyla bilinen ’Barbie Teyzesi’ pembe evine mahkum kaldı

A
A
A
Isparta’nın pembe renk tutkusuyla bilinen ’Barbie Teyzesi’ pembe evine mahkum kaldı

Isparta’da yaşayan 75 yaşındaki Sakine Akkul, çocukluğundan beri sevdiği pembe renkle boyadığı eviyle tanınıyor. Geçtiğimiz yıllarda hakkında yapılan haberlerin ardından kendisine "nazar değdiğine" inanan Akkul, artan sağlık sorunları nedeniyle yürüyemez hale geldiğini, kişisel ihtiyaçlarını karşılayamadığını ve birlikte yaşadığı oğluna yük olduğunu belirterek akülü engelli sandalyesi istiyor.


Isparta’nın merkeze bağlı Sav beldesinde yaşayan 75 yaşındaki Sakine Akkul, bulduğu her şeyi pembeye boyuyor. Yaşadığı evin her detayını pembeye boyayan Sakine teyze, pembe eviyle dikkat çekiyor. Tek katlı evinin dış kapısından duvarlarına, evin içerisinde bulunan süs eşyalarına kadar pembeye boyayan Akkul, pembe aşkının küçük yaşlarda başladığını söyledi.


"Çocukken babama "Baba ne alırsan al, pembe olsun" derdim"


Pembe rengine tutkusunu çocukluğumdan beri yaşadığını belirten Sakine Akkul, "O zamanlar yokluk içindeydik. Bayramlarda babam hepimize yeni kıyafet almak için alışverişe giderdi. Ben her zaman, "Baba ne alırsan al, pembe olsun," derdim. Babam "Başka renk olmaz mı?" diye sorduğunda da "Hayır, olmaz. Pembe almazsan giymem" diye diretirdim. Babam da Isparta’yı alt üst eder, mutlaka pembe bir şey bulur ve gönlümü almak için getirirdi. O aldıklarını kucağıma alıp onlarla uyur, "Sabah olsa da giysem" diye heyecanla beklerdim" şeklinde konuştu.


"Çocuklarıma bile pembe kıyafetler alıp giydirdim"


"Şimdi üç çocuğum var biri kız, ikisi erkek. Onlara da hep pembe kıyafetler alıp giydirdim. Bu evi de tek başıma yaptım. Gerektiğinde taş taşıdım, duvarları kendim boyadım. Burada çok emeğim var" dedi.


"Yapılan haberlerden sonra nazar değdi hastalığım iyice ilerledi"


"Evinin rengi ve insanların kendisini tanımaları sebebiyle kendisine nazar değdiğini ve hastalığının ilerlediğini söyleyen Sakine teyze " Özellikle son bir yıldır tuvalete bile kalkıp gidemiyorum, kötü durumdayım. Bu sokak kapısından çıkmayalı tam iki yıl oldu. Ölüm, mevlit, düğün gibi her türlü davet oluyor ama yürüyemediğim için gidemiyorum. Yürümekte çok zorlanıyorum" ifadelerini kullandı.


"Keşke şarjlı arabam olsa da binip gezebilsem"


Şarjlı bir tekerlekli sandalyeye ihtiyacı olduğunu ancak maddi durumu sebebiyle alamadığını söyleyen Sakine teyze Eve mahkûm oldum. Yürüyemedikçe ağlıyor, iştahımı kaybediyor ve daha da hasta oluyorum. Şeker, tansiyon… Ne ararsanız var" şeklinde konuştu.


Isparta Belediye Başkanı Şükrü Başdeğirmen’i televizyonda gördüğünü yanan evleri onarıyor, okul çocuklarına destek olduğunu söyleyen Sakine Akkul, Televizyona bakıp "Keşke beni de görsen başkanım," diyorum. Önceden az da olsa yürüyebiliyordum, komşuya gidiyordum ama artık hiçbir şey yapamıyorum ve oğluma yük oluyorum. Buradan Şükrü Başkan’ı evime davet ediyorum. Gelsin, çayımı kahvemi içsin, hâlimi hatırımı sorsun, beni görsün " diye konuştu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İzmir Menemen’in 95 yıllık hayali gerçek oluyor Menemen’de tam 95 yıl önce ilçeye yapılması planlanan ancak Menemen Belediye Başkanı Aydın Pehlivan’ın göreve gelişine kadar yalnızca bir hayal olarak kalan kent müzesi için tarihi bir eşik aşıldı. Yıkılan Menemen Hükümet Konağı, kendi yerinde aslına uygun olarak yeniden inşa edilerek müze olarak hizmet verecek. Antik çağlardan itibaren insanlık için bir yaşam noktası olan ve içinde yüzlerce yıllık camileri, hanları, kiliseleri ile zengin bir kültürel birikime sahip olan Menemen, tüm bu birikimini koruyacak ve geleceğe aktarabilecek bir merkeze kavuşuyor. Cumhuriyetin ilk yıllarında gazete sayfalarında konu olarak işlenen fakat bugüne dek gerçekleştirilemeyen müze hayali, artık mutlu sona kavuşmaya hazırlanıyor. Menemen Belediye Başkanı Aydın Pehlivan’ın göreve gelmesinin ardından kurulan Menemen Belediyesi Kent Arşivi ve Müzesi’nde, bugüne kadar büyük çoğunluğu bağışçılardan olmak üzere 4 bin 300 obje ve 2 bin 500 yazılı materyalin toplanmasının ardından sıra uzun yıllardır beklenen müzenin kurulmasına geldi. Tarihi Hükümet Konağı, yeniden yapılacak Menemen’de kurulacak müze, 1886 yılında hizmete giren, 1984 yılında yıkılan Menemen Hükümet Konağı’nın yerinde, tarihi binanın rekonstrüksiyon yöntemiyle yeniden dizaynıyla yapılacak. Bodrum katıyla birlikte toplam 3 katlı ve cumbalı olarak aslına uygun şekilde hayata geçirilecek proje, bölgenin tarihi kimliğine de katkı sunacak. Bedesten, Taşhan, Mahkeme Camii, Gazez Camii gibi birçok tarihi yapının bulunduğu alanda, sokak sağlıklaştırma projesinin de tamamlanmasıyla birlikte bölgenin turizme kazandırılması yolunda önemli bir adım atılmış olacak. Başkan Pehlivan’dan teşekkür Menemen Belediye Başkanı Aydın Pehlivan, Menemen’in bir müzeye kavuşmasını ilçe kimliği adına çok önemsediklerini belirtti. Başkan Pehlivan, "Menemen, antik çağlardan tutun da 8 bin yıllık çömlekçilik geçmişine, Türk İslam eserlerinden köylerinde ve kent merkezinde yaşattığı kültürel kimliğine kadar ruhu olan bir kent. Böylesi kadim bir kentin, bugüne kadar bir müzeye sahip olmayışı kabullenmek mümkün değil. Bu nedenle göreve geldikten çok kısa bir süre sonra Kent Arşivi ve Müzesi adını verdiğimiz birimimizi kurarak kolları sıvadık. Uzman kadromuzun özverili çalışmaları, hemşehrilerimizin çok kıymetli bağışlarıyla, bugün artık kendilerine ayırdığımız alana sığmayacak kadar çok materyale sahip olduk. Bu süre zarfında bir yandan müzemizde sergileyeceğimiz eşyaları toplarken, diğer taraftan da müzemizi kurmak adına ön çalışmalarımızı tamamladık. Çok kısa süre içinde ihale ve yer tesliminin ardından müze binamız inşa edilecek. Bu noktada bizlere çok kıymetli desteklerinden ötürü İzmir Valimiz Sayın Dr. Süleyman Elban ve Menemen Kaymakamımız Sayın Vedat Yılmaz Beyefendi’ye ilçem adına yürekten teşekkür ediyorum. Neredeyse bir asırlık bir hayalin gerçek olmasına sundukları katkıyı, Menemenliler olarak unutmayacağız. Bu önemli eseri Menemen’e kazandıracak olmanın gurur ve heyecanı içerisindeyiz" dedi.
Malatya Uzmanından yapay zeka uyarısı: "Evcilleştirmezsek aileyi yıkar" İnönü Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İsmail Şan, yapay zekanın günlük hayatta birçok farklı alanda yaygın olarak kullanıldığını söyledi. Yapay zekayı ‘vahşi bir hayvana’ benzeten Prof. Dr. Şan, "Bu vahşi hayvanı evcilleştirmezsek büyüdüğünde aileyi yıkma potansiyeline ulaşır" dedi. Eğitimden sağlığa, hukuktan savunma sanayisine kadar birçok alanda artık yapay zekanın yok sayılamayacak düzeyde başarılı işlere imza attığını belirten Prof. Dr. Şan, bilinçli kullanım uyarısında bulundu. Eğitim bilimlerinde yapay zekayı sıkça kullandığını ifade eden Prof. Dr. Şan, "Derslere hazırlanma ve ders sırasında yapacağımız etkinlikleri sürdürme konusunda işimizi çok kolaylaştırıyor. Ders planı hazırlamak eskisi kadar zor değil. Küçük birkaç komutla işlerimi halledebiliyorum. Öğrencilerle ders sırasında etkileşimi kurmak daha kolay. Onlardan gelen dönüşleri birkaç saniye içinde analiz edip ne öğrenmişler, neyi yanlış öğrenmişler bunları analiz etmek çok kolaylaştı" dedi. "Aileyi yıkma potansiyeli olduğunu öngörüyorum" Yapay zekâ kullanımında insanların bilinçlendirilmesi gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Şan, "Vatandaşın bilinçlenmiyor olmasının ne zararı var diye sorabilirsiniz. Yapay zekayı yeni doğmuş vahşi bir hayvana benzetiyorum. Biz bu vahşi hayvanı evcilleştirmezsek bir süre sonra büyüdüğünde evimizin duvarlarını, kapısını, penceresini yıkabilir. Aileyi yıkma potansiyeli olduğunu öngörüyorum. Yapay zekanın girmediği bir taraf yok. Çocukların oyuncaklarında yapay zekâ artmaya başladı. Hastanelerde sağlık takibinden hukuka kadar birçok alanda arttı. Günlük hayatımıza baktığımda ise arabalardaki kısa fardan uzun fara geçmesi bir yapay zeka unsuru. Aynı şekilde çarpışma önleme sistemleri bir yapay zeka unsuru. Bunları düşündüğümüzde neredeyse hayatımızın her yerinde var. Özellikle cep telefonlarının kişisel asistanlarının bizi sürekli takip ettiği bir çağdayız" ifadelerini kullandı. Yapay zekanın küçümsenemeyecek bir konumda olduğunu belirten Prof. Dr. Şan, "Yapay zekanın ‘yapay’ ön ekinden rahatsızım. Yapay dediğimiz zaman biz onu küçümsemiş oluruz. Sizin, benim gibi bir zekâ. Dolayısıyla doğal ve yapay ayrımı zekâ kelimesine çok gitmiyor. Bunun yerine ‘tamamlayıcı’ ifadesini kullanmak daha doğru" şeklinde konuştu. "Henüz evcilleştirilmemiş bir hayvan" Prof. Dr. Şan, yapay zeka kullanırken dikkat edilmesi gerekenler için de "Varsayalım ki evcil bir hayvan besliyoruz. Bu hayvanı beslerken bile çok dikkat etmemiz gerekir ki bu henüz evcilleştirilmemiş bir hayvan. Dolayısıyla herhangi bir hayvanı evcilleştirme sürecinde ne yapmamız gerekirse burada da bunu yapmamız gerekir. Evimizi yapay zekaya teslim edip kenara çekilmek büyük bir hata olduğu gibi ilişkiler sırasında ebeveynlerin teknolojik cihazlara dalması olayından uzak durulması gerekir. Bu aynı zamanda çocuklarda teknoloji kullanımı merakını artırıyor. Akabinde bilimsel körelme geliyor" diye konuştu.
Gaziantep İğne ipliğe adanan bir ömür Gaziantep’te yaşayan 71 yaşındaki Müslüm Demirdöken, bir ömrü dikiş makinesi başında geçirdi. Terzilik mesleğine henüz 13 yaşındayken çırak olarak başlayan Demirdöken, memur olarak görev yaptığı dönemde bile mesleğini sürdürdü. Çocuk yaşlardayken ustasından öğrendiği terzilik mesleğini ilerlemiş yaşına rağmen sürdüren Müslüm Demirdöken, aradan geçen 55 yıla rağmen mesleğini ilk günkü aşkla yapmaya devam ediyor, çalışma azmini de ilk günkü gibi koruyor. 13 yaşındayken çırak olarak çalışmaya başladığı terzilik mesleğini öğrendikten sonra zamanla işinde ilerleyen Demirdöken, kendi iş yerini açtığı dönemde bir taraftan da memurluk sınavlarına hazırlandı. 1980 yılında girdiği memurluk sınavını kazandıktan sonra Gaziantep İl Gençlik ve Spor Müdürlüğü’nde memur olarak görev yapmaya başlayan Demirdöken, görevli olduğu kurumundaki mesaisinden sonra terzi dükkanında mesleğini sürdürdü. 27 yıl boyunca memurluk yaptığı dönemde hem görevli olduğu kurumunda çalışan hem de mesaisi bittikten sonra açtığı iş yerinde mesleğini sürdüren Demirdöken, emekli olduktan sonra da mesleğini sürdürdü. 13 yaşında eline aldığı iğne ipliği 71 yaşına gelmesine rağmen bırakamayan Demirdöken, çok sevdiği mesleği terzilikte 55’inci yılına girdi ve çalışma azmiyle gençlere örnek oluyor. Emekli olmasına ve yaşı ilerlemesine rağmen atölyesinden kopamayan Demirdöken, çocuklarının ve çevresindekilerin de "artık emekli ol" çağrılarına rağmen her gün sabah erkenden geldiği dükkanında akşam saatlerine kadar mesai yapıyor. Mesleğini ölene kadar devam ettirmekte kararlı olan ve 55 yılı geride bıraktığı mesleğini çok severek sürdüren Demirdöken, sağlığı el verdiği ve ömrü yettiği müddetçe kimsenin kendisini makinenin başından kaldıramayacağını, elinden de iğne, iplik ve makası alamayacağını belirtti. İş hayatına erken yaşta çalışarak başladığını anlatan Müslüm Demirdöken, "İlkokul 5’e gidiyordum. O zaman bir ağabeyimin tanıdığıyla ilkokulu bitirmeden mesleğe başladım. Bana mesleği öğreten Remzi Zirek ustamla uzun yıllar çalıştım. Hemen hemen 11 sene birlikte çalıştık. 11 sene sonra askere gittim. Askerden geldikten sonra yanından ayrıldım. Remzi Başdurk diye biriyle tanıştım. Bir müddet onunla çalıştıktan sonra kendi iş yerimi kurmaya karar verdim. 1983 yılında Ahmet diye bir arkadaşım vardı, kendisiyle ortak olduk. Daha sonra dükkanı arkadaşıma bıraktım. Ben memurluk sınavları vardı ve o sınava girdim. Sınavı kazandım ve memurluğa başladım. Bir süre Milli Eğitim Müdürlüğü’nde çalıştım. Ondan sonra oradan yatay olarak Gençlik ve Spor İl Müdürlüğüne geçtim. 25 senemi Gençlik ve Spor İl Müdürlüğünde geçirdim ve emekli oldum" dedi. Gençlik ve Spor İl Müdürlüğündeki işini çok sevdiğini belirten Demirdöken, "O dönem Gençlik ve Spor İl Müdürümüz İsmail Kurt vardı. İsmail Kurt, bize çok yakınlık gösterdi, iyilik yaptı, yanına aldı. Onunla beraber çalıştık. bilet satardık, saha hazırlardık, temizlik yapardık. Çimlerin bakımını yapar ve biçerdik, saha çizerdik. Sahayı maçlara hazırlardık. Memur olarak çalışıyordum. Kadromuz memurdu" şeklinde konuştu. Memurluk yaptı dönemde de mesleğinden kopmadığını belirten Demirdöken, "Ben terzilik mesleğini severdim. Ben memurluk yaptığım dönemde de çalışırdım. Saat 17.00’dan sonra gece 01.00’e kadar çalışırdım. Terzilik mesleğinden hiçbir zaman kopmadım. Terzilik mesleğini severdim. Ömrüm yettiği ve sağlığım el verdiği müddetçe de çalışmaya devam edeceğim. Allah ömür verirse hep çalışacağım. Ben mesleğimi sevdim" ifadelerini kullandı. Mesleğin unutulmaya yüz tutmasından ve nitelikli personel yetişmemesinden yakınan Demirdöken, "Eskiden terzi ustası, bir öğretmen, bir doktor ve bir savcı kadar değeri vardı. Terzi ustaları parmakla gösterilirdi. Zaten o zaman tek bir-iki meslek vardı. Bir terzilik ve birde berber vardı. O dönemlerde öğretmene ev bile vermezlerdi. Esnafa verirlerdi. Şimdi tam tersi oldu. Şimdi esnafa ev vermiyorlar, memur diye öğretmene veriyorlar. Çünkü öğretmenin arkasında devlet var ve öğretmenin belirli bir maaşı var. Esnaf ya çalışıyor ya hiç çalışmıyor. Ya kazanıyor ya kazanmıyor. Ya iş oluyor ya olmuyor. Eleman zaten yok, kalmadı. Bizim dönemimizde aileler okul tatil olmadan çocuğunu bir işe yerleştirir ve yerini yapardı. Çocuğunun meslek sahibi olmasını isterdi. Fakat şu an eleman yok. Terzilikte bitti. Hemen hemen tüm terzi ustaları tek başına elamansız çalışıyor" diye konuştu.