ÇEVRE - 29 Aralık 2020 Salı 12:14

Doç. Dr. Canan Acar: “Karbon emisyonlarının azaltılması şart”

A
A
A
Doç. Dr. Canan Acar: “Karbon emisyonlarının azaltılması şart”

Yağışların mevsim normalinin altında olması ve baraj suyunun azalmasıyla Türkiye, son yılların en büyük kuraklık sorunuyla karşı karşıya.

Yağışların mevsim normalinin altında olması ve baraj suyunun azalmasıyla Türkiye, son yılların en büyük kuraklık sorunuyla karşı karşıya. Doç. Dr. Canan Acar’a göre, “Karbon emisyonlarımızı azaltmak, iklim değişikliğinin negatif etkilerinden kaçınmak için şart.”


Küresel iklim değişikliği sebebiyle dünyanın pek çok yerinde sıcaklıklar artıyor ve yağışlar azalıyor. Bu da kuraklık olaylarının sıklığını ve tahribatının boyutlarını artırıyor. Kuraklığın tek sebebinin iklim değişikliği olmadığını belirten, Bahçeşehir Üniversitesi (BAU) Enerji Sistemleri Mühendisliği Öğretim Üyesi Doç. Dr. Canan Acar, “Su kaynaklarının aşırı kullanımı, kirletilmesi, doğru planlanmayan su altyapısı, tarımda vahşi sulama yöntemleri gibi yanlış kullanım ve su yönetim stratejileri ile su kaynaklarımız tehlike altına giriyor, kuraklık riski artıyor” dedi.


Kuraklığın sadece çevresel olmayıp, çok ciddi sağlık ve ekonomik sonuçlarının da olduğuna vurgu yapan Doç. Dr. Canan Acar, “Tarım, enerji, turizm ve ormancılık gibi sektörler kuraklıktan doğrudan etkilenir. Kuraklığın sağlık etkileri arasında yetersiz beslenme sonucu oluşacak çeşitli sorunlar verilebilir. Pandemi döneminde sürekli tekrarlanan kişisel hijyeni kuraklık döneminde sağlamak çok zorlaşır. Bu da Kovid-19, kolera, ishal, zatürre gibi salgın hastalıkların yayılmasını hızlandırır. Kuraklığın ekonomiyi nasıl etkilediğine bir örnek olarak Avrupa’da geçmiş dönemlerdeki büyük kuraklıkların sebep olduğu milyarlarca Euro zararı söyleyebiliriz. Türkiye’de de 2007 yılında yaşanan kuraklık nedeniyle özellikle büyükşehirlerde uzun süreli su kesintileri yaşanmıştı. Bu dönemde tarım sektörü yüzde 7,3 küçülmüş, hububat üretiminde yüzde 10 azalma olmuştu. Kuraklığın enerji ve gıda güvenliğinden ekonomiye, turizme ve sağlığa pek çok alanda ciddi tahribatları var. Bu tahribatlar çok boyutlu ve birbirini tetikler nitelikte. Örneğin, kuraklık sonucu zarar gören enerji sektörü aynı zamanda tarım faaliyetleri, turizm ve sağlık hizmetlerine zarar verecektir. Kuraklık nedeniyle artan salgın hastalıklar hem hastane yükü hem enerji tüketimini artıracak hem de ekonomiyi tahrip edecektir. Bu nedenle kuraklığın tahribatının gerçek boyutlarını öngörmek çok zor” ifadelerini kullandı.



“Tarım, Türkiye’de kuraklıktan en çok etkilenecek sektörler arasında”


Yağışsız havaların tarıma ve turizme olan etkileri ile ilgili de açıklamalarda bulunan Doç. Dr. Acar, “Tarım, Türkiye’de belki de kuraklıktan en çok etkilenecek sektörler arasında. Gıda güvenliği de tarımdan doğrudan etkilenen bir konu. Gıdanın üçte ikisi sulu tarımdan üretiliyor. Kuraklık nedeniyle azalacak tarımsal faaliyetler doğrudan gıda güvenliğini tehlikeye atar. Bu nedenle gıda güvenliği için tarım yapılması, bunun için ise su güvenliği şart. Kuraklık tarımsal ürünlerin verimlerinde azalışa neden olarak üretim miktarının azalmasına ve fiyatların yükselmesine neden olur. Örneğin kuraklık nedeniyle şekerpancarı, pirinç gibi su tüketiminin yoğun olduğu ürünlerde ciddi azalma görülebilir. Tarımsal ürünlerde görülen verim ve mahsul miktarında azalma gıda güvenliğini ciddi şekilde tehlikeye atacağı gibi aynı zamanda geçimi tarım üzerinden olan insanların büyük ekonomik zarar görmesine, işsiz kalmasına, bunun sonucu olarak kentlere göç ederek şehirlerde sosyoekonomik sorunlar çıkmasına neden olabilir” dedi.


Kuraklık nedeniyle giderek küçülen nehirler, göller ve ormanlık doğal alanların Türkiye’ye gelen turist sayısında azalmaya neden olacağının tahmin edildiğini ifade eden, Doç. Dr. Acar, “Bunun dışında otel, restoran gibi turizm sektörüne de hizmet eden kurumlarda susuzluk müşteri kaybına ve büyük ekonomik zararlara neden olabilir. Örneğin, küresel turizm gelirinin yüzde 30’una sahip Akdeniz havzasına aşırı sıcaklar ve kuraklık nedeniyle daha az turist gelmesi ve bölgenin turizm gelirinin azalması bekleniyor. Bir başka örnek olarak da azalan kar miktarı nedeniyle küçülecek kış turizmini verebiliriz” açıklamasında bulundu.



“Barajların dolması için kar yağışı yağmurdan daha önemli”


Su kaynaklarının önemli bir kısmının tekrar dolması için kar yağışının yağmurdan daha etkili olacağının altını çizen, Doç. Dr. Canan Acar, “Esasen doğal olarak her iki yağış türü de olağan koşullarda çevremiz için faydalıyken su kaynaklarının dolmasında kar daha yavaş çözünerek toprağa karıştığı için daha etkili olur. Özellikle hızla yağan yağmurda yanlış kentleşme nedeniyle yağmur suyunun çoğu anlık sellere neden olarak denize karışıyor ve su kaynaklarımızı pek artırmıyor. Yani barajlarımızın dolması için kar yağışı çok önemli” dedi.


Karbon emisyonlarımızı azaltmanın, iklim değişikliğinin negatif etkilerinden kaçınmak için şart olduğunu söyleyen Doç. Dr. Canan Acar, “Su havzalarının yanlış kullanılması, erozyon, çölleşme, ormansızlaşma, şehirleşme, tarımda yanlış sulama yöntemleri, çarpık kentleşme de kuraklığın nedenleri arasında. Bu nedenleri ele almak, çözümler üretmek, suyu çok daha verimli kullanmak ve mümkün olduğunca geri dönüşüm yapmamız gerekiyor” dedi.



“Tarımsal faaliyetlerin daha verimli su kullanma yöntemlerine geçmesi gerek”


Türkiye’nin kullanılabilir su kaynağının 98 milyar metreküp yer üstü, 14 milyar metreküp de yeraltında olmak üzere toplam 112 milyar metreküp olduğunu belirten Doç. Dr. Canan Acar, “Burada öncelikli hedef tarımsal su kullanımı olmalı. Tarımsal sulamanın yüzde 75’i salma sulama, yani yaygın deyimi ile vahşi sulama ile yapılıyor. Damla sulama oranı yüzde 5 ve yağmurlama sulama oranı yüzde 20. Yani öncelik olarak vahşi sulama kanalları kullanan tarımsal faaliyetlerin daha verimli su kullanma yöntemlerine geçmesi gerek. Buna ek olarak, tarımsal faaliyetlerde yeraltı veya üstü su kaynaklarını kullanmak yerine yağmur suyu hasadı ile kaynaklarımızı çok daha tasarruflu kullanabiliriz. Verimli su kullanımının öneminin giderek artması bekleniyor. Azalan yağışlar nedeniyle su kaynaklarına ihtiyaç artıyor. Örnek olarak tarımsal su talebinin 2030’a kadar yüzde 30 artması bekleniyor. Bu nedenle suyun tasarruflu kullanılması çok önemli” ifadelerini kullandı.


Bireysel olarak yapılabileceklere de vurgu yapan Doç. Dr. Canan Acar, “Giysilerimizi nasıl yıkadığımıza dikkat ederek su tasarrufu yapabiliriz. Örneğin, daha soğuk suda çamaşır yıkayarak, mümkün olan en kısa uygun yıkama süresini seçerek ve makine tamamen dolmadan çalıştırmayarak tasarruf yapabiliriz. Enerji verimli çamaşır makineleri (ENERGY STAR sertifikası gibi) yüzde 45’e kadar daha az su tüketir. Evlerimizde su kaynatırken ketıl ya da ağzı kapalı bir tencere kullanmak da basit ama etkili bir yöntem” diyerek şunları sıraladı:


"Dişlerimizi fırçalarken, tıraş olurken, el-yüz ya da bulaşık yıkarken gibi durumlarda durulama dışında musluğu kapatmalıyız. Boşa akan bir musluk dakika ortalama 6 litreden fazla su harcar. Damlayan musluklarımızı tamir etmeliyiz. Damlayan bir musluk yılda 5 bin 500 litreden fazla suyu israf edebilir. Ketıllarımızı ihtiyacınız olandan fazla miktarda suyla doldurmayarak hem enerji hem su tasarrufu yapabiliriz. Bulaşık ve çamaşır makinelerimizi ekonomik ayarda kullanabiliriz. Mümkünse, çamaşır makinelerimizde daha soğuk programları seçebiliriz. Meyve sebze yıkadığımız veya haşlamada kullandığımız suları bahçe bitki sulama gibi uygulamalarda kullanabiliriz."

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bolu Muhtarın zor anları: "Benim hiçbir şeyden haberim yok" Bolu’nun Mudurnu ilçesinde Avdullar Köyü Muhtarı Ahmet Temel, köyündeki su kaynaklarının ihaleye çıkarılmasını basından öğrendiğini belirterek duruma tepki gösterdi. Köylünün kendisine "Sattığın suları git durdur" diyerek tepki gösterdiğini söyleyen muhtar, "Benim hiçbir şeyden haberim yok. Ben bu konuyu dün medyadan öğrendim. Köylüm bana ’Köyümüzün sularını sattın’ diyor" ifadelerini kullandı. Mudurnu Belediyesi Düğün Salonu’nda, Mudurnu Muhtarlar Derneği Başkanlığı Genel Kurul Toplantısı gerçekleştirildi. Tek liste ile gidilen seçimde mevcut başkan Birol Taşkın güven tazeleyerek yeniden başkan seçildi. Toplantı sırasında eline mikrofonu alan Avdullar Köyü Muhtarı Ahmet Temel, köyündeki doğal mineralli ve jeotermal su kaynaklarının ihaleye çıkarılması sürecini değerlendirdi. İhaleye ilişkin kararı yerel medyadan öğrendiğini dile getiren Temel, bu durumun köy halkı arasında huzursuzluğa neden olduğunu ifade etti. "Böyle mi muhtarlık yapacağız?" Vatandaşların kendisini sorumlu tuttuğunu belirten Temel, kendisine söylenen ’Sattığın suları git durdur’ sözüne tepki göstererek, "Biz muhtarlar olarak neden her şeyden sorumluyuz? Maden ocağı konusunda mücadele verdik, 1,5 yıldır. Onun için Allah’a şükür bir şeyler yaptık ama şimdi de su olayı çıktı başımıza. Bunun için köylüyle akşam toplandık, karar aldık. Kararımızda itirazımızı beyan ettik. Biz sesimizi kime duyuracağız? Benim hiçbir şeyden haberim yok. Biz muhtarlar masada alınan kararları neden medyadan öğreniyoruz? Ben bu konuyu dün medyadan öğrendim. Köylüm bana ’Köyümüzün sularını sattın’ diyor. Böyle mi öğreneceğiz, böyle mi muhtarlık yapacağız?" dedi. Öte yandan, Resmi Gazete’de yayımlanan ilana göre, İl Encümeninin Mudurnu ve Mengen ilçelerindeki 4 farklı noktada jeotermal ve doğal mineralli su arama ruhsatı için ihaleye çıkacağı öğrenildi.
Trabzon Trabzon Film Festivalinde Altın Taka ödülleri sahiplerini buldu Trabzon Büyükşehir Belediyesi’nin ev sahipliğinde düzenlenen Trabzon Film Festivali’nin ödül töreni, sinema dünyasının önemli isimlerini bir araya getirdi. Farklı kategorilerde dereceye giren yapımlar ve sanatçılar, Altın Taka Ödülleri ile onurlandırıldı. Trabzon Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Metin Genç, uzun metrajlı filmleri de dahil ederek festivali geleneksel hale getireceklerini açıkladı. Trabzon Büyükşehir Belediyesi’nin öncülüğünde, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Trabzon Valiliği ve Sinema Genel Müdürlüğü’nün destekleriyle bu yıl ilki düzenlenen Trabzon Film Festivali’nin ödül töreni yoğun katılımla gerçekleşti. Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Metin Genç’in ev sahipliği yaptığı törene, Trabzon Valisi Aziz Yıldırım, Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Batuhan Mumcu, sanatçılar ile sanatseverler katıldı. "Trabzon sinemayla yeni tanışmış bir şehir değildir" Konuşmasında "Trabzon sinemayla yeni tanışmış bir şehir değildir" diyen Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Metin Genç "1900’lü yılların başından itibaren sinema salonları, seyircisi ve sanatçılarıyla güçlü bir sinema kültürüne sahiptir. Belediyemizin arşivlerinde yer alan 1930’lu yıllara ait sinema ve tiyatro düzenlemeleri, bu kültürel birikimin somut göstergesidir. Merhum Erol Günaydın’dan Tanju Gürsu’ya, Ertem Eğilmez’den bugün aramızda bulunan çok kıymetli sanatçılarımıza kadar Trabzon, Türk sinemasına iz bırakan pek çok değer kazandırmıştır. Bu kadim mirası sinema yoluyla geleceğe taşımayı bir vefa ve miras sorumluluğu olarak görüyoruz. Altın Taka ödülümüz, 101 yıl önce Karadeniz’den cepheye cephane taşıyan isimsiz kahramanların hatırasına adanmıştır. Bu yıl İlkini gerçekleştirdiğimiz Trabzon Film Festivali’ni her yıl daha da büyüterek sürdürme sorumluluğunu taşıdığımızı huzurlarınızda bir kez daha ifade ediyorum" dedi. Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Dr. Batuhan Mumcu ise "Bu festivalin Karadeniz’e ve özellikle Trabzon’a çok yakıştığını açıkça ifade etmek isterim. Kültür ve Turizm Bakanlığı olarak, Türkiye Yüzyılı vizyonu doğrultusunda sanatı ve sanatçıyı merkeze alıyor, Trabzon’un doğası ve kültürüyle sinema için çok güçlü bir plato olduğunu görüyoruz. Bu kıymetli festivali hayata geçiren tüm ekibe, sanatçılarımıza ve emeği geçen herkese bakanlığımız adına teşekkür ediyor, bu tür projeleri desteklemeye devam edeceğimizi özellikle vurguluyorum" şeklinde konuştu. Hülya Koçyiğit ve Hüseyin Avni Danyal’a onur ödülü Onur Ödülü’ne layık görülen Hüseyin Avni Danyal da duygularını şu sözlerle dile getirdi: "Doğup büyüdüğüm topraklarda bir film festivalinin düzenleniyor olması beni inanın hepinizden daha çok heyecanlandırıyor. Geç kalınmış ama çok değerli bir adım olduğunu düşünüyorum. Bundan büyük bir onur ve gurur duyuyorum. Trabzonlu bir sanatçı olarak bu festivalin büyümesi ve uluslararası bir nitelik kazanması için üzerime düşen her türlü katkıyı vermeye hazırım." Onur Ödülü’ne layık görülen Türk sinemasının duayen isimlerinden Hülya Koçyiğit ise konuşmasında şunları söyledi: "Trabzon Film Festivali’nin ilk kez düzenlenmiş olmasına rağmen, bundan sonra geleneksel hale gelerek güçleneceğine ve yalnızca Trabzon’un değil tüm Karadeniz’in kültür ve sanat hayatında söz sahibi olacağına yürekten inanıyorum. Biraz geç kalınmış olsa da atılan bu cesur adımın arkasında durulacağına ve tüm Trabzon’un bu festivali sahipleneceğine inanıyor, emeği geçen herkese şükranlarımı sunuyor, başarılar diliyorum." Ödüller sahiplerini buldu Konuşmaların ardından, Trabzon Film Festivali’nde başarılı bulunan yapıtların sahiplerine ödülleri takdim edildi. Öğrenci Kısa Film Yarışması Jüri Ödülü, ’Çalınan Yük’ filmine verilirken, Öğrenci Kısa Film Yarışması En İyi Film Ödülü’nün sahibi ’Gülümse’ oldu. Ulusal Kısa Film Yarışması’nda belgesel kategorisinde Erol Günaydın Jüri Özel Ödülü, ’İyi Ölüm’ filmine layık görüldü. Altın Taka Deneysel En İyi Film Ödülü’nü ’Kim’ filmi kazandı. Belgesel dalında verilen ödül ’Pirlerin Düğünü’ filmine giderken, Ulusal Belgesel Film Yarışması’nda Jüri Özel Ödülü ’Muzaffer’ filmine, En İyi Film Ödülü de ’Berona’ filmine verildi.
Kütahya Kütahya’da "Dilek Arabası" ilgi odağı oldu Kütahya’da bir işletmenin öncülüğünde hayata geçirilen "Dilek Arabası" uygulaması, kısa sürede vatandaşların yoğun ilgisini çekti. Atatürk Bulvarı’nda faaliyet gösteren döner işletmesinin sahibi Kıymet Akgün, başlangıçta reklam amacıyla başlatılan çalışmanın beklenenden çok daha büyük bir etki oluşturduğunu söyledi. Uygulamanın ortaya çıkış sürecini anlatan Akgün, "Asıl amacımız reklamdı. Oğlumun hibrit arabası vardı, bir değişiklik olsun istedik. ‘Bu arabaya dileklerinizi yazın’ dedik. İlk başta bu kadar ilgi göreceğini düşünmemiştik ama çok güzel geri dönüşler aldık" dedi. Vatandaşların sadece dışarıdaki kağıtları kullanmakla kalmadığını belirten Akgün, "Kağıt kalmayınca içeriden kağıt isteyip dilek yazmak isteyenler oluyor. Her gün yüzlerce kağıt gidiyor, bazen rüzgarda uçanlar bile oluyor" ifadelerini kullandı. Uygulamanın sosyal medyada da etkili olduğunu vurgulayan Akgün, Instagram’da Levent Önerişleri hesabından yapılan paylaşımların büyük katkı sağladığını belirterek, "Bir akım başlattık. Dileklerini yazıp paylaşanlara yüzde 10 indirim yaptık. İlgi çok güzel oldu, memnun kaldık" diye konuştu. Dilek kağıtlarında her yaştan insanın hayallerinin yer aldığını söyleyen Akgün, "Öğrenciler sınavlarında başarılı olmak istiyor, KPSS yazanlar var. Kimi araba, kimi motor, kimi ev dilemiş. Asgari ücretle ilgili beklentiler var. Çocuklar aileleriyle gelip birlikte yazıyor. Çok samimi ve komik notlar da çıkıyor" dedi. Araca "Dilek Arabası" adını verdiklerini belirten Akgün, uygulamanın hem işletmeye hem de insanlara moral kaynağı olduğunu sözlerine ekledi.