POLİTİKA - 19 Ocak 2012 Perşembe 16:37

BAKAN ÇELİK, "TİM GENİŞLETİLMİŞ BAŞKANLAR KURULU TOPLANTISI"NA KATILDI

A
A
A
BAKAN ÇELİK, "TİM GENİŞLETİLMİŞ BAŞKANLAR KURULU TOPLANTISI"NA KATILDI

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, katıldığı TİM Genişletilmiş Başkanlar Kurulu Toplantısı’nda emekliler için getirilen intibak yasasına değinerek, "3 bin 600 gün prim ödeyenle 9 bin gün prim ödeyen bir emeklinin maaşları aynı seviyeye getirildi. Bu durum, bize intibak yasasını getirdi. 5510 sayılı yasa hepimiz için çok çok önemli. Sigortacılık mantığı içinde sistemde ödenen prim, sistemde kalma zamanına göre prim Türkiye için önemli" dedi.
Dış Ticaret Merkezi’nde gerçekleştirilen TİM Genişletilmiş Başkanlar Kurulu Toplantısı’na Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in yanı sıra TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi ve çok sayıda davetli katıldı. Burada ihracatçı birliklerinin başkanlarına hitap eden Çelik, "İhracat, 135 milyar dolar seviyesine geldi. Buna mukabil 240 milyar dolara varan ithalat, 75 milyar dolar dış ticaret açığı sorun alanları olarak karşımızda. Bu iki alanla ilgili yatırımların desteklenmesi adına yoğun faaliyetler
yürütülüyor" dedi.
2009’da beliren ekonomik bunalımın ardından istihdamın 4,5 milyon arttığını ifade eden Çelik, "Özel sektörden yana olan iktidar ve dur durak bilmeyen girişimci ruhu büyüme getirdi. İhracatçıların sorunlarını aşma adına onlara daha elverişli yatırım ortamı yaratmak sorumluluğumuz. İhracatın büyük bölümünü Avrupa’ya yapıyoruz ve 2012’de bu ülkelerde tablonun iyi olmadığını görüyoruz. 2012 büyüme tahmini dünya ekonomisinde yüzde 3,6’dan yüzde 2,5’e indirildi. Euro Bölgesi’nde de yüzde 1,8’den yüzde 0,3’e
indirildi. Avrupa Birliği en büyük ihracat piyasalarıdır. İhracatçı, arayışlarına bağlı olarak ellerinden geleni yapacak. Latin Amerika’dan Afrika’ya kadar dünyayı kolaçan edecek. Biz de iktidar olarak serbest ticaret anlaşmaları yapmak ve vizeleri kaldırmak için elimizden geleni yapacağız. Çalışma hayatının önünde bulunan önemli tasarılar var. Sosyal güvenlik önemli bir kalem. Rakamlar incelendiğinde o alanda meydana gelecek iyileştirmenin tümden ekonomik yapıyı olumlu etkileyeceğini biliyoruz. Türkiye,
sigortacılık mantığı dahilinde sosyal güvenlik reformunu hayata geçirmeliydi, geçirdi de. Gelinen aşamada 2008’de yürürlüğe giren yasanın devamı önemli" diye konuştu.
Emekliler için getirilen intibak yasasının ardında duran Çelik, "Daha evvel, sosyal güvenlik sistemi içinde çok az kalanlar ile çok uzun kalanların maaşları eşitlendi. 3 bin 600 gün prim ödeyenle 9 bin gün prim ödeyen bir emeklinin maaşları aynı seviyeye getirildi. Bu durum, bize intibak yasasını getirdi. 5510 sayılı yasa hepimiz için çok çok önemli. Sigortacılık mantığı içinde sistemde ödenen prim, sistemde kalma zamanına göre prim Türkiye için önemli" şeklinde konuştu.
"TASARI İLE 1 İLE 9 ELEMAN İSTİHDAM EDEN FİRMALARDA ÇALIŞANLARIN İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ GİDERLERİNİ KAMUNUN KARŞILAMASINI AMAÇLIYORUZ"
Toplu İş İlişkileri Kanunu ile İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası’na da değinen Çelik, şöyle devam etti:
"Toplu İş İlişkileri Kanunu’na dair 17 aydır diyalog esaslı faaliyetler yürütüyoruz. İşçi ve işveren sendikaları ile bir araya gelip, hangi konularda uzlaşılacağını ya da uzlaşılamayacağını ele aldık. Burada yüzde 80-90 mutabakata vardık. Kalan bölümlerin de Bakanlar Kurulu’nda ele alınması, TBMM’ye gönderilip değerlendirilmesi adına gayretlerimiz devam ediyor. Gelinen aşamada marjinal anlayışların dışında Türkiye’de emek ve sermaye çatışmadan yana değil. Ama iktidar olarak bu marjinal unsurlardan
hareketle yasa yapamayız. Bununla hiçbir olumsuzluk olmayacak bakışını da göz ardı edemeyiz. Yine İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu çok önemli. Dünyada her gün 1 milyon iş kazası meydana geliyor, her gün 6 bin insan hayatını kaybediyor. Türkiye’de günde 172 iş kazası meydana geliyor. Kuşku yok, burada yasal değişiklik yapılması gerekiyor. Bakın, iş kazaları ile meslek hastalıklarının senelik maliyeti 7,5 milyar. Bizim insan odaklı bakışımız var, ’İnsanı yaşat ki devlet yaşasın’ anlayışındayız. Onun için iş
hayatında aksaklıkları gidermek istiyoruz. Türkiye’de 1’den 9’a kadar iş yeri sayımız 1 milyon 214 bin. Bu iş yerleri 1 ile 9 arası eleman istihdam ediyor. 425 bin iş yerimiz var. Yüzde 85,2’si 1 ile 9 kişi istihdam ediyor. 10 ile 49 istihdam eden 183 bin işyeri var. Türkiye’de 1 ile 9 eleman istihdam eden firmalarda toplam 3 milyon 200 bin çalışan bulunuyor. 10 ile 49 eleman istihdam eden firmalarda da toplam 3 milyon 600 bin çalışan var. Tasarı ile 1 ile 9 eleman istihdam eden firmalarda çalışanların iş
sağlığı ve güvenliği ile ilgili giderlerini kamunun yani Sosyal Güvenlik Kurumu’nun karşılamasını amaçlıyoruz. Bu da 200 milyar gibi bir rakama denk geliyor. 10 ile 49 eleman istihdam eden firmalarda da çalışanlara ortak sağlık birimleri hizmet verecek. Türkiye’de şu an 130 sağlık ve güvenlik birimi var. Bu sayı artacak. Dolayısıyla bunun işverene önemli bir külfeti söz konusu değil. Çalışma hayatında iş kazaları ve meslek hastalıklarının tamamını önlemek adına gereken tedbirleri almalıyız. İş yerleri
olarak gereken fedakarlığı ortaya koymalıyız."
Kıdem tazminatına da değinen Bakan Faruk Çelik, "Konuyu işvereni ve firmaları sıkıntıya sokacak bir sorun alanı olmaktan çıkarmalıyız. Kıdem Tazminatı Fonu, rekabet gücünü zayıflatmayacak, istihdamı artıracak bakış çerçevesinde ele alınmalı. Öte yandan işçinin emeğinin sömürülmesi olarak tanımlanan 12-13 saat çalıştırılan işçi anlayışı değil, her şeyin kurallarının net şekilde konduğu, rekabetin istihdamın paralel yürüdüğü bir düzenlemeyi gerçekleştirmeliyiz" şeklinde konuştu.
BÜYÜKEKŞİ: "İŞ GÜCÜ PİYASASINDA ESNEKLİĞİ GETİRECEK DÜZENLEMELERİN HAYATA GEÇMESİ REKABET GÜCÜMÜZÜ ARTIRACAK"
TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi ise, çalışma hayatında tamlepimiz için çok çok önemli. Sigortacılık mantığ bir başarı olmadan Türkiye’nin 2023 hedeflerini yakalayamayacağını belirtti. İktidarın işverenin yükünü hafifletmek adına önemli adımlar attığına işaret eden Büyükekşi, "Bu anlamda işverenin SGK primi 5 puan azaltıldı. Yüzde 3’lük mecburi istihdamda işveren payı Hazine tarafından karşılanmaya başlanması ve kadın ile genç istihdamının desteklenmesi gibi bir dizi iyileştirme yapıldı" dedi.
İktidarın 2009 bunalımında kısa çalışma ödeneği uygulayıp üretim ve ihraca destek verdiğinin altını çizen Büyükekşi, iş gücünü yetkin kılmak için açılan kursların da meyvelerini verdiğini aktardı. İktidardan kıdem tazminatı konusunda ilerleme beklediklerini belirten Büyükekşi, "2003’te çıkarılan 4857 sayılı yasada ve iktidarın da programında olan kıdem tazminatı konusunda ilerleme bekliyoruz. Kıdem tazminatı fonunun hayata geçirilmesini istiyoruz. İş gücü piyasasında esnekliği getirecek düzenlemelerin
hayata geçmesi rekabet gücümüzü artıracak. Bugün Avrupa’nın en dinamik ülkesi Almanya. Avrupa’nın birçok ekonomisi sarsılırken kıta Avrupa’sını tek başına Almanya taşıyor. Almanya iş gücü piyasasını yeniden düzenledi ve esnekleştirdi. Rekabet gücünü artırdı. Bizim de iş gücü piyasasını esnekleştirme ihtiyacımız var. Özel istihdam büroları şeklindeki esnek çalışmayı mutlaka yasalaştırmalıyız. Ülkemizde işverenin çalışan sayısı arttıkça sorumlulukları ve maliyetleri de artıyor. Bizim fazla istihdamı
desteklememiz gerekiyor, özendirmemiz gerekiyor. Belli sayının üzerinde istihdam sağlayan firmalara SGK priminde bir takım avantajlar getirmeliyiz" diye konuştu.
İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ile Toplu İş İlişkileri Kanunu’na önem verdiklerini dile getiren TİM Başkanı Büyükekşi, şunları kaydetti:
"İş hayatını ilgilendiren tüm kanunların, günümüzün gereklerine göre yeniden düzenlenmesini her zaman savunuyoruz. Ancak her iki düzenlemenin de işverene çok ciddi maliyetler ve büyük sorunlar, sıkıntılar getireceğini görüyoruz. İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Taslağı, iş yerlerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanmasını ve mevcut sağlık, güvenlik şartlarının iyileştirilmesi için işveren ve çalışanların görev, yetki, sorumluluk hak ve yükümlülüklerini düzenliyor. Ancak mevcut taslak tüm ihracatçı
firmalara ek yükümlülükler getiren bir yasa tasarısı olduğunu belirtmem gerekiyor. Tasarının 5’nci ve 6’ncı maddelerinde yapılan düzenleme ile işyeri çalışan sayısı ve büyüklüğüne bakılmaksızın ’tehlike’ sınıflarına ayrılmaktadır. Tüm işyerlerinde iş yeri hekimi ve iş güvenliği uzmanı bulundurmayı işverenlere yükümlülük olarak getirmektedir. Bu durum işçilerin sağlıklı ve güvenli bir çalışma ortamında bulunmasını sağlamak gerekçesi ile öngörülmüş. Ancak hayatın olağan akışına uygun olmadığı gibi işverenlere
ve özellikle küçük işletmelere ek maliyet getirecektir. Taslak 10. maddede düzenlenmiş bulunan Çalışmaktan Kaçınma Hakkı; ciddi ve yakın tehlike karşı karşıya kalan çalışanlara iş sağlığı ve güvenliği kuruluna veya işverene başvurarak bu haklarını kullanabileceklerdir’ denilmektlepimiz için çok çok önemli. Sigortacılık mantığedir. Ciddi ve yakın tehlike olarak getirilen kriter soyut bir kavramı ifade etmektedir. Aynı zamanda ileri sürülen bu tehlikenin işveren tarafından giderilinceye kadar çalışmaktan
kaçınma hakkının bulunduğu belirtilmektedir. Bu durum iş yerlerinde üretimin durdurulması ve benzeri fiili iş yavaşlatmaların gerekçesini oluşturabilir, suiistimal edilebilir. Bu nedenle ciddi ve yakın tehlike ile ne ifade edilmek istendiği daha açık ve net ifade edilmelidir."
"SENDİKA KURUCULARINDA TÜRK VATANDAŞI OLMA ŞARTI KALDIRILMAKTADIR. BU ÇOK TEHLİKELİ DURUMLARA YOL AÇABİLİR"
TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi, iş yerlerinde bulunması gereken iş güvenliği uzmanlarının, iş yerinde istihdam edilen diğer bir kısım personelin yönetmelikle belirlenecek usul ve esaslar dahilinde eğitim almalarının sağlanması gerektiğini de söyledi. Büyükekşi, "İşyeri hekimlerinin ise daha önceki mevzuatta yer aldığı şekilde iş yerinde çalışan sayısı ile orantılı olarak bulundurulmasına ilişkin düzenleme yapılmalıdır. Diğer kanun tasarısı olan Toplu İş İlişkileri Kanunu ise çok daha önemli düzenlemeler
içermektedir. İş yeri barışının korunması bizim için çok önemli bir noktadır. Bunun en önemli şartı da işçi ve işveren arasındaki ilişkinin dengeli bir şekilde kurulmasıdır. Bu denge, halihazırda ülkemizde büyük oranda sağlanmış durumda. Bu denge sayesinde üretim yapımızı sorunsuz ve kesintisiz bir şekilde sürdürüyoruz. Üretimde, ihracatta yeni rekorlar kırıyoruz. Ancak bu kanun taslağı bu dengeyi bozabilecek bir takım hükümler içeriyor. Bu noktada ihracatçılarımızın konu hakkındaki görüşlerini ortaya
koymak istiyorum. Eski düzenlemede bir sendikanın toplu iş sözleşmesi yapabilmesi için kurulu bulunduğu işkolunda çalışan işçilerin en az yüzde 10’ununu; toplu iş sözleşmesi yapmak istediği işyeri veya işletmedeki işçilerin de en az yarıdan fazlasını kendisine üye kaydetmiş olmak zorundaydı" dedi.
Büyükekşi, tasarının sakıncalı taraflarına da değinerek, "Tasarı ile işkolu barajı yüzde 10’dan binde 5’e düşürülmektedir. Bu hali ile kabul edildiğinde değişik iş kollarında 100 kişi, bazılarında ise bin kişi ile toplu sözleşme yapma hakkı kazanılmaktadır. İş barışını bozacak çok ciddi sorunlar ortaya çıkacaktır ve 1980 öncesine dönme ihtimali barındırmaktadır. Sendikaya üyelik için noter şartı kaldırılmaktadır. E-devlet uygulamasında ise usulsüzlük yapılma olasılığı söz konusudur. Güvenlik konusunda
ayrıca önleme ihtiyaç vardır. Sendika kurucularında Türk vatandaşı olma şartı kaldırılmaktadır. Bu çok tehlikeli durumlara yol açabilir. Başka ülkelerin sendikaları kullanarak içerde huzursuzluk çıkarması mümkün hale geliyor. İşletme Toplu İş Sözleşmesi barajı yüzde 50+1’den yüzde 40+1’e indirilmiştir. İş yerinde birden fazla sendika olabilecektir. İşletmelerimizde ciddi bir kaos çıkabilecektir. Sendika temsilcileri ve iş ilişkisi devam eden yöneticilere aşırı iş güvencesi getirilmektedir. Adeta emekli
oluncaya kadar dokunulmazlık verilmektedir. Getirilen düzenlemede işverenin, mahkemece işe iade edilen temsilciyi işe başlatması zorunlu hale getirilmiştir. Başlatmaması halinde iş ilişkisinin devam ettiği kabul edilerek ücreti ve diğer haklarılepimiz için çok çok önemli. Sigortacılık mantığ ödenmeye devam edilecektir" şeklinde konuştu.
Sendikal fesihte işe iade davası açmak için 30 işçi ve 6 aylık kıdem şartının aranmayacağını ifade eden Büyükekşi, "Sendikal fesihte işveren aleyhine çift tazminat getirilmiştir. Mevcut durumda sendikal tazminat nedeniyle iş akdi feshedilen işçi, en az 4 aylık ücreti ve 1 yıldan az olmamak üzere sendikal tazminat talep edebilmektedir. Taslaktaki düzenlemede işe iade kararı alan işçi, en az 4 aylık ücreti ve en çok 8 aya kadar iş güvencesi tazminatı yanında buna ek olarak 1 senelik ücret tutarından az
olmamak üzere sendikal tazminat da talep edilebilecektir. Sendikal tazminat talebi, işçinin başvurusu, işverenin işe başlatıp başlatılmaması şartına bağlanmamıştır. İşçi işe iade davası açmasa bile ayrıca sendikal tazminat talebinde bulunabilecektir. Profesyonel sendika yöneticilerinin iş sözleşmeleri askıda kabul edilmiş ve sendika yöneticisi lehine aşırı korumacı bir yapı öngörülmüştür. Mevcut durumda sendikadaki görevi sona eren profesyonel sendika yöneticilerinin eski işlerine başlatılmamaları halinde
sadece kıdem ve ihbar tazminatına hak kazanacağı kabul ediliyordu" dedi.
TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi, birçok önemli değişikliğin de yapıldığına dikkat çekerek, "Üyelik aidatında sınır kalkmış ve aidatı miktarının belirlenmesi sendika tüzüklerine bırakılmıştır. Sendika genel kurullarının üyelerle veya delegelerle yapılması sendika tüzüklerine bırakılmıştır. İşyeri temsilcilerinin işten çıkarılması halinde işçi yanında sendikaya da dava açma hakkı tanınmıştır. İşyeri temsilcileri için kurucularda aranan şartlar kaldırılmıştır" diye konuştu.
Mehmet Büyükekşi, tasarının bu haliyle çalışma hayatında başarıyı tehlikeye atacağının altını çizdi. İşçi-işverenlerin arasında bugüne kadar korunmuş olan dengeli yapının bozulmaması gerektiğine işaret eden Büyükekşi, "2023 için 500 milyar dolar ihracat, 2 trilyon dolar milli gelir hedefliyoruz. Bunun için yatırım, istihdam, üretim ve ihracat çarkının sürekli olarak dönmesi gerekiyor. Biz bu konuda uzun vadeli stratejileri hayata geçiriyoruz. Ancak mevcut taslak, Türkiye’nin uzun vadeli stratejilerini
olumsuz etkileyebilecek önemli riskleri içerisinde barındırıyor. Sosyal barışın yara almamasını istiyorsak, 1980 öncesi dönemde üretimi öldüren güç şartların tekrar gündeme gelmesini istemiyorsak bu taslak metnin tekrar revize edilmesini istiyoruz. Yunanistan, İtalya, İspanya ve İngiltere’de yaşanan gelişmeler kaygılarımızı daha da artırıyor" dedi.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Antalya Muratpaşa’ya 66 bin euro hibe Antalya Muratpaşa Belediyesi, Akdeniz kentleriyle sağlıklı ve sürdürülebilir beslenme hedefi doğrultusunda yürütülen uluslararası SHARE Projesi kapsamında 66 bin euro hibe desteği almaya hak kazandı. Avrupa Birliği ile Akdeniz ülkeleri arasındaki iş birliğini güçlendirmeyi amaçlayan SHARE Projesi, çocuklar, aileler ve yerel yönetimleri merkeze alarak Akdeniz diyetinin okul yemek sistemlerine ve kentsel gıda politikalarına entegre edilmesini hedefliyor. Proje kapsamında sağlıklı beslenmenin teşvik edilmesi, gıda israfının azaltılması ve yerel üreticilerin desteklenmesine yönelik yenilikçi uygulamalar geliştirilecek. 7 ülkeden 17 kurum ortak İtalya, İspanya, Yunanistan, Fransa, Ürdün, Türkiye ve Fas’tan toplam 17 kurumun yer aldığı SHARE Projesi, Avrupa Birliği’nin "Yeşil Mutabakat" ve "Çiftlikten Sofraya" stratejileriyle uyumlu şekilde yürütülüyor. 36 ay sürecek dönüşüm Muratpaşa Belediyesi’nin 66 bin euro hibe desteği aldığı proje 36 ay sürecek. Proje ile okul yemek sistemlerinden başlayarak Akdeniz’in gıda sistemlerinin daha dirençli, kapsayıcı ve sağlıklı hale getirilmesi amaçlanıyor. Yerel üreticiyi destekleyen, mevsimsel ve organik ürünlerden oluşan menülerle hem okulları hem de haneleri kapsayan bütüncül bir dönüşüm hedefleniyor. Dijital araçlar ve yapay zeka destekli uygulamalar SHARE Projesi kapsamında geliştirilecek dijital uygulamalar ve yapay zeka tabanlı araçlarla öğrenciler için oyunlaştırılmış eğitim içerikleri sunulacak. Aileler ve öğretmenler içinse etkileşimli platformlar oluşturulacak. Beslenme geri bildirim sistemleriyle sağlıklı beslenmeye yönelik farkındalığın artırılması ve kalıcı davranış değişikliklerinin desteklenmesi hedefleniyor. Muratpaşa’da uluslararası yaz okulu Projenin Türkiye ayağını yürüten Muratpaşa Belediyesi, 2026 yılında uluslararası bir yaz okuluna ev sahipliği yapacak. Muratpaşa’da düzenlenecek yaz okulu, Akdeniz kentlerinin okul beslenme programlarını geliştirmesine, yerel kapasitelerin artırılmasına ve iyi uygulama örneklerinin paylaşılmasına imkan sağlayacak. Yaz okulunun ardından her şehir, yerel paydaşlarıyla birlikte uygulamaya yönelik eylem planları hazırlayacak. Bu planlar gıda eğitimi, sürdürülebilir kamu alımları ve kaynak eşleşmeleri gibi başlıklarda kentlere özgü stratejilerin geliştirilmesini sağlayacak.
İstanbul Aksa Akrilik ve TOÇEV’den çocuklara sıcak bir gelecek Aksa Akrilik, toplumsal sorumluluk bilinciyle, Tüvana Okuma İstekli Çocuk Eğitim Vakfı (TOÇEV) tarafından yürütülen "Eşit Fırsatlar, Sıcak Yarınlar" projesine destek veriyor. Proje kapsamında çocuklara sıcacık kazaklar ulaştırılacak. Akrilik elyaf üreticisi Aksa Akrilik, sürdürülebilirlik ve toplumsal fayda odağında yürüttüğü projelere bir yenisini daha ekledi. Sosyal sorumluluk projeleriyle toplumda fark oluşturmayı, fırsat eşitliği ve dayanışma anlayışıyla sorumluluklarını yerine getirmeyi sürdüren şirket, TOÇEV tarafından yürütülen "Eşit fırsatlar, Sıcak yarınlar" projesine destek olarak, üretim gücünü toplumsal fayda ile buluşturan örnek bir iş birliğine imza atıyor. İnovasyon gücünü sosyal faydaya dönüştüren çözüm Yapılan açıklamaya göre, kazakların üretiminde, Aksa Akrilik’in teknoloji ve inovasyon gücünü sosyal bir amaca dönüştürme vizyonunun bir yansıması olarak, cotonit ipliği kullanıldı. Şirketin Aksafil tesislerinde üretilen yüzde 100 akrilik iplik cotonit, triko ve yuvarlak örme sektörlerinde tercih ediliyor. Doğal hissi, düşük pilling (boncuklanma) direnci, uzun ömürlü kullanım özelliği ile öne çıkan ürün, yumuşak dokusu ve dayanıklılığı sayesinde sektördeki diğer ipliklerden ayrışıyor. Ayrıca yüzey düzgünlüğü, renklerin daha canlı ve kalıcı olmasını sağlıyor. Bu iş birliği kapsamında şirket, üretimdeki teknik bilgi birikimini toplum yararına sunarak, çocukların kış mevsimini daha sıcak ve konforlu geçirmesine katkı sağlıyor. TOÇEV’in eğitime erişimde, fırsat eşitliği sağlama misyonu ile hayata geçen bu anlamlı proje, çocukların hem bugününe hem yarınına sıcak bir destek sunarken, şirket de sürdürülebilirlik yaklaşımıyla topluma değer katmaya devam ediyor.