SAĞLIK - 24 Aralık 2025 Çarşamba 11:09

Bilinçsiz takviye ve bitki çayı tüketimine dikkat: "Hastaların bir kısmı soluğu acilde alabiliyor"

A
A
A

 Üst solunum yolları rahatsızlıklarının kendini gösterdiği bu günlerde doktor tavsiyesi dışında kullanılan gıda takviyeleri ve bitki çaylarının oluşturabileceği sorunlara yönelik konuşan İç Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Murat Akarsu, "Bir maddenin ilaç veya zehir diye tanımlanması doza bağlıdır. Hekim kontrolü dışında çeşitli ürünlerin kullanımlarında karaciğere toksik etki olup, ölümcül olabiliyor. Çoğunlukla poliklinik hastalarımız geliyor. Bir kısmı hakikaten soluğu acilde alabiliyor" dedi.

Bitki çayları, gıda takviyesi gibi ürünlerin bilinçsiz kullanımların çeşitli sağlık sorunlarına yol açabileceğini ifade eden uzmanlar uyarıyor. Sağlık Bilimleri Üniversitesi (SBÜ) İstanbul Kanuni Sultan Süleyman Eğitim ve Araştırma Hastanesi Dahiliye Bölümü Eğitim ve İdari Sorumlusu Doç. Dr. Murat Akarsu da doktor kontrolü dışında kullanılan ürünlerin ilaçlarla etkileşime girebileceğini, ciddi toksik etki ve ölüme kadar götürebilecek süreçlere neden olabileceğini aktardı.

"Bir maddenin ilaç veya zehir diye tanımlanması doza bağlıdır"

'Bu ürünlerin kullanımı mutlaka hekim gözetiminde olmalı' diyerek sözlerine başlayan Doç. Dr. Murat Akarsu, "2-3 gramını geçen dozlarda kullanılabildiğini görüyoruz. Covid ile birlikte başladı ama doğrusu bu kadar yüksek doz C vitaminlerini önermiyoruz. Çünkü böbrekte taşa yol açabiliyor. Çok kompleks B vitaminlerinin birlikte tüketildiğini görüyoruz. Folik asit eksikse bunun, B12 eksikse B12'nin yerine konmasını daha doğru buluyoruz. Özellikle magnezyum günümüzün hastalığı yorgunluk. Laboratuvar verilerine bakmadan doktora danışmadan magnezyum alındığını görüyoruz. Enfeksiyonla karşılaştığımızda vücudumuz buna bir reaksiyon gösteriyor. Biz bitki çaylarından medet ummaya çalışıyoruz. Örneğin, bir hastanın üst solunum yolu enfeksiyonu varsa bitki çayı, kış çayı içebilir. Lakin temel ayırt etmemiz gereken nokta, karışım formlarının içinde ne olduğunu bilmiyoruz, iyi tanımlanmış olması, dozunda kullanmamız gerekiyor. Bir maddenin ilaç veya zehir diye tanımlanması doza bağlıdır" ifadelerini kullandı.

"Kan sonuçlarını beklemeden alıyoruz, ölümcül olabiliyor"

Çeşitli ürünlerin hekim kontrolü dışında, aşırı dozlarda kullanılmasının faydadan çok zarar getireceğini aktaran Doç. Dr. Akarsu, "Omega 3'ten de bahsetmeden geçemiyorum. Özellikle çocukluk çağında çok faydalı, yaşlılarda demans ve bilişsel fonksiyonların düzenlenmesinde önemli. Fakat fazla miktarda kullanıldığında özellikle kan sulandırıcı kullanan hastaların, bu kan sulandırma eşiğinin aşağı çekildiğinin yani kanamalarla hastanın gelebileceğini, bazı hastalarda da son yapılan çalışmalarda çarpıntının olabildiğini söyleyebilirim. Her hastanın kilosu farklıdır, tıbbi geçmişi farklıdır, kişiye özel tedaviyi ancak hekim belirleyip verebilir. Probiyotiğin bağırsak alışkanlığını sağlayabilmesi için en az 3 ay beklenmesi gerekiyor ama biz çok kısa süreli tedavilerde probiyotiklerin kullanıldığını görüyoruz. Vitaminler için de aynı şeyi söyleyebilirim, çok yüksek dozlarda alıyoruz, kan sonuçlarını beklemeden, görmeden alıyoruz. D vitamini düşüklüğü toplumuzda birçok kişide var ve insanlar artık kabullenmişler. Hakikaten çok ciddi yan etkileri oluşabiliyor. Karaciğer hasarı, yetersizliğine götürecek tablolar olabiliyor, ölümcül olabiliyor" şeklinde konuştu.

"Hastaların bir kısmı soluğu acilde alabiliyor"

Sözlerini sürdüren Doç. Dr. Akarsu, "Bitki çaylarını çok kontrolsüz kullananlar yaşlı hastalarsa ki zaten vücuttaki sıvı dengesi bozuk, total sıvısı azalmış. Hastaya yeşil çay ya da kontrolsüz düzeyde bitki çayı verdiğinizde hastanın sıvı dengesini bozabilir. Bu da böbrek yetersizliği ve hastanın ölümüne yol açabilecek tablolar doğurabilir. Bazen bu karışımların içinde tanımlanmayan bir bitkisel ürün, karaciğere toksik etki yapabilir. Gebelerde bitkisel çay önerilmiyor, çok dikkatli olmak lazım. Gebelere hiçbir şekilde aktardan bir ürün alıp içmelerini tavsiye etmiyoruz. Özellikle toplumda kilo vermek için bu takviye ürünlere ihtiyaç duyuluyor. Bitkisel çaylar yine burada da var özellikle sıvı kaybına, ishale yol açarak bir yalancı kilo kaybetme duygusu oluşturabiliyor. Tartıda, 2 kilo kaybetmiş görünebiliyorsunuz ama total vücut sıvınızdan bir kayıp söz konusu. Bu sağlıklı bir durum değil. İnternetten karışım ürün ya da bilmediğiniz, tanımlamadığınız bir ürünü almanızı tavsiye etmiyorum. Çoğunlukla poliklinik hastalarımız geliyor. Elektrolit değerlerini bozabiliyor, kan tuzlarını etkileyebiliyor. Bir kısmı hakikaten soluğu acilde alabiliyor. Bu hastaları çözümlemek de zor çünkü hastalar bu takviyeleri ilaç gibi görmüyor ve çözmeye çalışıyorsunuz. İç hastalıklarıyla ilgili çözmemiz gereken başka bir durum mu var diye aslında ilaçları, takviyeleri sorguladığımıza ortaya çıkıyor" dedi.

Hasibe Karadağ

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara Prof. Dr. Sevecan, komisyon tutanaklarının içeriğine dair sunum yaptı Prof. Dr. Murat Sevecan, komisyonun bugüne kadar yaptığı çalışmalar sonucunda elde edilen tutanakların içeriğine dair sunum yaptı. Sevecan sunumunda tutanakların içerik analizinde, hukuki ve yönetişim reformlarına yönelik vurgunun en çok demokratik hukuksal düzenleme ihtiyacı olduğunu söyledi. Millî Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu, TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş başkanlığında 20. kez toplandı. Prof. Dr. Murat Sevecan, komisyonun bugüne kadar yaptığı çalışmalar sonucunda elde edilen tutanakların içeriğine dair sunum yaptı. Tutanaklarda sorunun tanımı üç temel eksende farklılaştığını dile getiren Sevecan, "Bunlar hak ve eşitlik, kimlik-inanç, güvenlik ve beka. Hak ve eşitlik odaklı çerçeve, ‘siyasi ve hukuki statü taleplerini’ olarak tanımlanırken, kimlik ve inanç odaklı çerçeve, ‘dil ve kültürel varoluş vurgusunu,’ güvenlik ve beka odaklı çerçeve, ‘devletin bekası risklerini’ öne çıkartmaktadır. Sorunun etki alanları yine en yoğun olarak iki temel kategoride toplanmaktadır. Birincisi; ekonomik ve bölgesel ekolojik maliyet. Bölgesel üretim kaynakları üzerindeki etkiler en yoğun dile getirilen boyuttur. İkincisi siyasi ve demografik tahribat; çatışma karşıtı alınan önlemlerin sosyal yapı üzerindeki etkisi" diye konuştu. "Sürece ilişkin tartışmalarda silah bırakma odaklı yaklaşım yüzde 31" Sürece ilişkin tartışmaların büyük ölçüde üç eksende yoğunlaştığını belirten Sevecan, "Sadece silah bırakma odaklı yaklaşım yüzde 31, silahsızlanmanın toplumsal boyutu yüzde 30 ve hukuki düzenleme ihtiyacı yüzde 23. Silah bırakmanın önemi konusunda en yoğun tartışma yüzde 41,20 ile siyaset cephesinde yaşanırken bu tartışma eşit oranlarda düşünce kuruluşları, sivil toplum ve mağdur gruplarda da yaşanmaktadır. Silahsızlanmanın toplumsal boyutuna en çok STK’lar yüzde 35 ile vurgu yaparken, siyasi partiler ve akademisyenler yüzde 20 ile ikinci sırayı paylaşmaktadır. Adalet arayışı ve mevzuat ihtiyacı yüzde 75 oranında dillendirilmiştir. Geçmiş adaletsizlikler ve mağduriyetlerin tanınması yüzde 21 ikinci sırada yer alırken, affa ilişkin yaklaşımlar yüzde 4 sınırlı bir yer tutmuştur" dedi. "Hukuki ve yönetişim reformlarına yönelik vurgu en çok demokratik hukuksal düzenleme ihtiyacı" Adalet arayışında beklentiler ve mevzuat ihtiyacı konusunun 56 farklı konuşmacının katılımıyla Komisyonun en yoğun gündemlerinden birini oluşturduğunu söyleyene Sevecan, "Hukuki ve yönetişim reformlarına yönelik vurgu en çok demokratik hukuksal düzenleme ihtiyacı; yüzde 31. Ve sürece ilişkin özel yasal düzenlemeler yüzde 27 etrafında yoğunlaşmıştır. Bunu anayasal gereksinimler yüzde 14 ve yerel demokrasi-kayyım uygulamaları yüzde 11 izlemektedir. Kısa vadede gereksinim duyulduğu ifade edilen İnfaz Kanunu’nun eşitlik ilkesi çerçevesinde yeniden düzenlenmesi, af düzenlemesi, hasta hükümlülerin tahliyesi, Terörle Mücadele Kanunu’nun yeniden düzenlenmesi veya yürürlükten kaldırılması, umut hakkının sağlanması ve topluma kazandırma/eve dönüş yasası öne çıkmaktadır" diye konuştu. "Sürecin uluslararası ve bölgesel boyutunun önemi hemen herkes tarafından öne çıkarılmaktadır" Ortak zemin ve mutabakat alanı hakkında bilgilendirmede bulunan Sevecan, "Bir arada yaşama iradesi altında kardeşlik, ortak acıyı umuda ve ortak gelecek hayaline dönüştürmek vurgusu tüm aktörler tarafından paylaşılmaktadır. Toplumsal rıza ve sürecin toplumca sahiplenilmesi ihtiyacında geniş bir mutabakat bulunmaktadır. Problemin çözümüne bütüncül yaklaşım konusunda belirgin bir ortaklık mevcuttur. Geçmişten ders çıkarma ve yeni bakış ve zihniyet geliştirme konusunda geniş bir uzlaşı vardır. Hukuki düzenleme ihtiyacı konusunda ‘farklılaşan parametrelere rağmen’ bir mutabakat bulunmaktadır. Sürecin uluslararası ve bölgesel boyutunun önemi hemen herkes tarafından öne çıkarılmaktadır" ifadelerini kullandı. "Sürecin nihai hedefi konusunda belirsizlik devam etmektedir" Ayrışma noktaları ve uzlaştırma gerektiren alanları ifade eden Sevecan, "Güvenlik-özgürlük dengesi konusunda aktörler arası yaklaşımlar belirgin biçimde ayrışmaktadır. Sürecin nihai hedefi konusunda belirsizlik devam etmektedir. ‘Terörün sona ermesi’, ‘Türkiye modeli’, ‘kardeşlik’, ‘normalleşme’, ‘demokratikleşme’, ‘siyasal entegrasyon’ gibi farklı hedefler ifade edilse de bunların nasıl bir bütün oluşturacağı ve somut adımlarının neler olacağı konusunda net bir mutabakat yoktur. Af, topluma entegrasyon konusuna yaklaşımda önemli ayrışmalar bulunmaktadır. Kök nedenlerin tanımı konusunda farklı çerçeveler kullanılmaktadır" dedi. Konuşmasının sonunda gözlemlenen önerileri paylaşan Sevecan " Sürecin nihai hedefine ilişkin net, anlaşılır ve ölçülebilir bir tanım yapılması, demokratikleşme adımlarının içeriği konusunda ortak bir zeminin tesis edilmesi, toplumsal güven inşasına yönelik somut adımların belirlenmesi ve ivedilikle atılması, hukuki altyapının acilen tamamlanması, katılımcılık ve şeffaflık mekanizmalarının güçlendirilmesi" olarak sıraladı.
Ankara Cumhurbaşkanı Erdoğan Libya Milli Birlik Hükümeti Başbakanı Abdülhamid Dibeybe ile bir telefon görüşmesi gerçekleştirdi İletişim Başkanı Burhanettin Duran, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Libya Milli Birlik Hükümeti Başbakanı Abdülhamid Dibeybe ile bir telefon görüşmesi gerçekleştirdiğini açıkladı. İletişim Başkanı Burhanettin Duran, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, dün akşam Ankara Esenboğa Havalimanı’ndan Trablus’a uçuş sırasında arızalanarak düşen jette yer alan Libya Genelkurmay Başkanı Orgeneral Muhammed Ali Al-Haddad ve beraberindekileri taşıyan heyetin vefat etmesi üzerine Libya Milli Birlik Hükümeti Başkanı Abdülhamid Dibeybe ile bir telefon görüşmesi gerçekleştirdi. Erdoğan, yapılan görüşmede Libya Genelkurmay Başkanı Orgeneral Muhammed Ali Al-Haddad ve beraberindekileri taşıyan uçağın düşmesi sonucu hayatlarını kaybetmelerinden duyduğu üzüntüyü ve taziye dileklerini iletti. İletişim Başkanı Duran, sosyal medya hesabından yaptığı yazılı açıklamada konuya ilişkin şu ifadelere yer verdi: "Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, Libya Milli Birlik Hükümeti Başbakanı Abdülhamid Dibeybe ile bir telefon görüşmesi gerçekleştirdi. Cumhurbaşkanımız görüşmede, Libya Genelkurmay Başkanı Orgeneral Muhammed Ali Al-Haddad ve beraberindekileri taşıyan uçağın düşmesi sonucu hayatlarını kaybetmelerinden duyduğu üzüntü ile taziye dileklerini ifade etti."