ASAYİŞ - 18 Kasım 2025 Salı 21:17

Böcek ailesinin ölümüne ilişkin soruşturmada ilaçlama firması yetkilisi ve ilaçlamayı yapan personelin ifadesi ortaya çıktı

A
A
A
Böcek ailesinin ölümüne ilişkin soruşturmada ilaçlama firması yetkilisi ve ilaçlamayı yapan personelin ifadesi ortaya çıktı

Fatih’te anne, baba ve 2 çocuğun zehirlenme iddiasıyla hayatını kaybetmesine ilişin yürütülen soruşturma kapsamında ilaçlama firması yetkilisinin ve ilaçlamayı yapan personelin ifadesi ortaya çıktı. Firma yetkilisi, "Benim herhangi bir eğitim sertifikam yoktur" derken, ilaçlamayı yapan şüpheli, "Benim daha önceki yapmış olduğum ilaçlamalarda şimdiye kadar herhangi bir sorun olmadı" dedi.

Almanya’dan 9 Kasım 2025’de turistik amaçla İstanbul’a gelerek 13 Kasım 2025’de ‘zehirlenme’ iddiasıyla hayatlarını kaybeden anne Çiğdem Böcek (27) baba Servet Böcek (38) ile 3 yaşındaki Masal ve 6 yaşındaki Kadir Muhammet Böcek’in ölümlerine ilişkin yürütülen soruşturma sürüyor. Soruşturma kapsamında otelde ilaçlama yapan firmanın yetkilisinin ve ilaçlamayı yapan personelin ifadesi ortaya çıktı.

"Eğitim sertifikam yoktur"

İlaçlama şirketinin işletmecisi Zeki K., "DSS İlaçlama ve Temizlik Hizmetleri şirketi 6 yıldır faaliyet göstermektedir. İşletmecisi benim. Benim dışımda 2 çalışan vardır. Çiğdem Böcek, Kadir Muhammed Böcek, Masal Böcek, Mustafa T. ve Reda F. isimli şahısları tanımam isimlerini ilk kez bu olaydan dolayı görevlilerden duydum. Harbour Suit Otele hiç gitmedim. Sahiplerini de tanımam. Benim DSS İlaçlama ve Temizlik Hizmetleri şirketim yaklaşık 6 yıldır faaliyet gösterir. İşyerimiz yoktur. HomeOfis olarak faaliyetleri sürdürürüz. İnternet üzerinde sayfamız vardır. Buradan görenler bize iletişim kurarlar. Sadece haşere ilaçlaması yaparız. Kim bizden hizmet talep ederse gideriz. Ancak bu zamana kadar herhangi bir devlet kurumunu ilaçlamadık. Genelde özel işletmeler ve ikametlere hizmet veririz. Bu şirket benim adıma kayıtlıdır, ancak benim herhangi bir eğitim sertifikam yoktur. İş yerimizde haşere ilaçlaması için kullandığımız ilaçlar Alfasc ve Cypermetrin isimli ilaçlardır. Bu ilaçlar Sağlık Bakanlığı onaylı ilaçlardır. İlaçlar su ile karıştırılarak püskürtme makinesi ile ilaçlama yapılarak bölgeye sıkılır. Bu ilaçların kullanıldığı bölge kapatılır. Ayrıca hava sızması olmasın diye kapı aralıkları pencereler havalandırma boşlukları bantlanır. İlaçlanan alana 1 ya da 2 saat kimsenin girmemesi gerekir. Ancak içeride biri olsa da bu ilaçların öldürücü bir etkisi yoktur. İlaçlama yaptığımız alanlara ilacın etkisinin süreceği zaman boyunca kimsenin girmemesi söylenir. Bu zaman da 1 ya da 2 saattir. Kullandığımız ilaçları nereden temin ettiğimizi hatırlamıyorum. 11 Kasım 2025 günü bana telefon geldi. Arayan kişi otel işlettiklerini otelin bir odasında böceklerin olduğunu, bu sebeple böcek ilaçlaması yaptıracağını söyledi. Bende tamam ustamı yönlendireyim dedim ve yanımda çalışan Doğan C.’yi yönlendirdim. Ben Doğan’ın hangi otele giderek ilaçlama yaptığını bilmiyorum. Sadece telefon görüşmesi yaptım ve Doğan’ı yönlendirdim. 15 Kasım günü Doğan C. bana kendisini polislerin aradığını, ilaçlama yaptığı otelde zehirlenme olaylarının olduğunu, bundan dolayı kendisini çağırdıklarını söyledi. O gün Fatsa’da yaşayan oğlum Serkan da İstanbul’a gelmişti. İkisi numune teslim etmek için otele gittiler. Sonrasında da gözaltına alındıklarını öğrendim" dedi.

"Benim şirketimin bir kusuru olamaz"

Şüpheli kendisine yöneltilen, "İşe alımlarınızda herhangi bir şart var mıdır? Sizinle çalışmak isteyenin ne gibi belgelere ve sertifikalara sahip olması gerekir. Hizmet içi eğitimleriniz var mıdır?" sorusuna "İşe alımda işi bilme şartı vardır, bilmiyorsa almayız. İlaçlamaya yönelik eğitim belgesi şartı vardır. Herhangi bir hizmet içi eğitimimiz yoktur" dedi.

Şüpheli yine kendisine sorulan, "Bu iş yerini açmadan önce hangi iş alanında faaliyet gösterirdiniz?" sorusuna ise, "Ben normalde kalıpçı ustasıyım. İnşaatlarda kalıpçılık yapardım. Emekliyim. Emekli olduktan sonra bu işe girdim" şeklinde yanıt vererek, "Meydana gelen ölüm ve yaralama olaylarında benim şirketimin bir kusuru olamaz. Ayrıca böyle bir olay yaşandığı için her insan gibi ben de üzgünüm" dedi.

"Benim daha önceki yapmış olduğum ilaçlamalarda şimdiye kadar herhangi bir sorun olmadı"

Otelde ilaçlamayı yapan şüpheli Doğan C. ise, "DSS şirketinde günlük ihtiyaç dahilinde 2-3 aydır çalışmaktayım. İş yerine başladığım zaman şirket yetkilileri tarafından ilaçlama eğitimi aldım. Zaten çalışanların tamamına bu eğitimi veriyorlar. Söz konusu otelin ilaçlamasını Ağustos ayında ben yaptım. Yaptığım ilaçlamada ’Alfasc’ ve ’Cypermetrin’ isimli ilaçları birer kapak olmak üzere suyla karıştırarak ilaç haline getirdikten sonra püskürtme yoluyla uygulamayı yaptım. Bu ilaçlamayı yaparken sadece toz maskesi kullanırım. İlaçlama sonrası kendimde herhangi bir rahatsızlık hissetmedim. Otelin daha sonra tekrar ilaçlanması amacıyla bana ulaşıldı. Bunun üzerine gerekli ilaçlamayı yapmak için otele geçtim. Resepsiyonda duran kişiyle görüşerek ilaçlama şirketinden geldiğimi, aynı odanın tekrardan ilaçlanacağını söyledim, resepsiyonun hemen yanında bulunan 101 numaralı oda olan yerin kapısını açarak içeriye girdim. İçeride bir önceki ilaçlamada kullanmış olduğum ’Alfasc’ ve ’Cypermetrin’ isimli ilaçları suyla aynı ölçüde karıştırarak 1 litrelik sprey pompayla ilaçlamasını yaptım. Bu ilaçlama esnasında biz çalışanlar zaten oda içerisinde ilaç kokusunun dağılmaması amacıyla tuvalet ve benzeri havalandırma boşluğu olan bölümlerin kapılarına bant çekerek kokunun sızmasını engellemek amacıyla önlem alıyoruz. Olay gününde ben ilaçlama yapmadan önce gerekli sızmaları engellemek amaçlı tuvalet kapısının bantlamasını özenle yaptım. Hatta ilaçlama bittikten sonra çıkarken oda kapısını da bantladım, sonra da otelden ayrıldım. Benim daha önceki yapmış olduğum ilaçlamalarda şimdiye kadar herhangi bir sorun olmadı" dedi.

Melike İnal - Sema Demir

 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Sakarya Eğitim için 4 bin 301 kilometre yol kat ettiler, şimdi kapı önündeler Sakarya’nın Serdivan ilçesinde yapı kullanım izni olmamasına rağmen faaliyete geçirilen özel yurt, Kazakistan uyruklu yaklaşık 100 öğrenciye mağduriyet yaşattı. Öğrenciler kalacak yer telaşına kapılırken, Zhanar Zhakupova isimli veli, "Kimisinin ailesi son paralarıyla çocuklarını okutuyor, kredi çekiyor. Bir tane çocuğun yurttan ayrılıp başka yere gitmesi cebinde en az 20 bin lira olması lazım ama bunların ceplerinde kuruş para yok" dedi. Beşköprü Mahallesi Tokat Dere Caddesi üzerinde bulunan ve yapı kullanım izni olmamasına rağmen faaliyete geçirilen yurt, öğrenci kabulüne başladı. Üniversite eğitimlerini tamamlamak için şehre gelen Kazakistan uyruklu yaklaşık 100 öğrenci, bir yıllık sözleşme imzaladı. Bazı öğrenciler, yıllık peşin verirken bazıları ise aylık 7 bin 500 lira ödeme yaptı. Yapı kullanım izni olmayan yurdun şikayet edilmesi üzerine Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü, Serdivan Belediyesine yurdun kapatılması konusunda yazı yazdı, ilçe belediyesi ise yurdun boşaltılması için 17 Aralık tarihine kadar müddet tanıdı. Öğrenciler mağdur oldu Yaşanan bu durum üzerine yaklaşık 4 bin 301 kilometre yol kat ederek Sakarya’ya üniversite eğitimi almak için gelen öğrenciler kalacak yer telaşına kapılırken adeta valizleriyle sokakta kaldı. Yurtta kalan öğrencinin velisi Zhanar Zhakupova, çocukların mağdur olduklarını ve eğitimlerinin aksadığını aktardı. Zhakupova, "Biz yurdu kiraladık, sözleşmemizde var 12 aylık. Parasını da ödedim, depozitosunu da ödedim. Hatta 10-12 aylık para vermiş çocuklar da var. Yurt sahibi gelip ’çıkın’ diyor. Onların sıkıntıları varmış. Mahkeme kararı varmış ama bize gösterilmedi. Hiçbir şey göstermeden bizi çıkartmaya çalışıyorlar, sadece bize bu ayın 17’sine kadar çıkmamız gerektiğini söylediler. 2-3 gün önce aylık kiramızı da aldı. Bize bir gün sonra ’çıkın’ diyorlar. Neden bizden ödeme alıyorsunuz o zaman?" dedi. "Kimisinin ailesi son paralarıyla çocuklarını okutuyor, kredi çekiyor" Zhakupova, Kazakistan uyruklu yaklaşık 100 öğrencinin mağduriyet yaşadığını, ailelerinin çocuklarını okutmak için kredi çektiğini belirterek, "Cebimizde para yok. Depozito vermişiz. Geri bir kuruş paramızı vermiyorlar, bizi de çıkartıyorlar. Bizim gidecek yerimiz yok. Şimdi 100 Kazak öğrenci var. Kimisinin ailesi son paralarıyla çocuklarını okutuyor, kredi çekiyor, şimdi çocuklar dışarda kalıyor. Çocuklar nasıl böyle dışarda kalabilir? Çocuklardan ödeme aldıktan sonra neden çocukları çıkartıyorsunuz, ben anlamıyorum bu işi. Biz ne yapacağımızı bilmiyoruz. Yarın mahkemeye gideceğiz mecburen. Bir tane çocuğun yurttan ayrılıp başka yere gitmesi cebinde en az 20 bin lira olması lazım ama bunların ceplerinde bir kuruş para yok. Yurt dışından gelip de kalacak yer bulmak çok zormuş" diye konuştu. "Yurt dışından gelen öğrencileri toplamış, ödemeleri aylık veya yıllık alınmış" Zhanar Zhakupova’nın eski eşi Serdar Pazar ise yaşanan mağduriyetin bir an önce giderilmesi gerektiğini belirtti. Pazar, "Yurdun yapı uygulama belgesinin olmadığını bilen Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü, Serdivan Belediyesine yurdun kapanması için bilgi vermiş. Fakat herhangi bir kapatılma olmamış üstüne yurt dışından gelen öğrencileri toplamış, ödemeleri aylık veya yıllık alınmış. Yapı uygulama belgesi olmadan belediye buna nasıl izin verebiliyor bilmiyoruz. Şuan bile öğrenci alımı yapılabiliyor belki bilmiyoruz. İçeride toplanmış bavullar var. Öğrenciler derslere gidiyor ama geldiklerinde burada kalacaklar mı? Nerede yatacaklar bunların tedirginliğini yaşıyor. Türkiye’ye eğitim için gelen, daha iyi ve refah bir ülkede eğitim almak için geldiler ama mağduriyetleri var" şeklinde konuştu. "Burada hem kandırılan çocuklar hem de mağdur edilen bir Türkiye var" Kazakistanlı çocuklara yardım etmeye çalışan Pazar, "Madem yapı uygulama belgesi olmadığını biliniyorsa Belediye sezon başlamadığı zamanda neden kapatmadı veya neden kontrole gelemedi? Öğrenciler kalmaya devam etse polis zoruyla çıkarılma riski var ama öğrenciler kandırıldığı için polis yardımı alamıyor. Bunun bir sorumlusu olması gerekiyor. Yurt yönetimi, verilen paraların elektrik, doğalgaz gibi harcamalarda kullanıldığını söylüyor. Bu konuda da herhangi bir muhatap görmedik. Gördüğümüz kişilerde ’Biz çalışanız’ diyorlar. Kazakistan’da zor durumda olan ailelerde var bunlar bankalardan kredi çekerek buraya öğrencilerini gönderdiler. Gençlik ve Spor İl Müdürlüğüne gideceğim yapabilecekleri bir şeyin olup olmadığını soracağım. Konuya ilişkin savcılığa başvuruda bulunduk, umarım yardımcı olacak birileri çıkar. Biz maddiyattan çok öğrenciler kalacak yer bulabilecek mi onun peşindeyiz. Burada hem kandırılan çocuklar hem de mağdur edilen bir Türkiye var. Türkiye’ye Kazakistan’dan bir öğrenci gelip gittiği zaman artık bu ülkeyi tavsiye etmeyecek" ifadelerini kullandı.
İstanbul İGÜ, ETÜGENÇ Kültür Çalıştayı’na ev sahipliği yaptı İstanbul Gelişim Üniversitesi ETÜGENÇ Kültür Çalıştayı’na ev sahipliği yaptı. Büyükçekmece Atatürk Anadolu Lisesi’nce 13-14 Aralık tarihlerinde kültür temasıyla gerçekleştirilen çalıştayda kültürün farklı disiplinlerle olan ilişkisi çok yönlü olarak ele alındı. Çalıştayın açılış konuşmasını yapan İstanbul Gelişim Üniversitesi Genel Sekreteri Doç. Dr. Serdar Egeli, kültür teması etrafında şekillenen bu çalıştayın yalnızca akademik bir paylaşım alanı olmadığını; farklı bakış açılarıyla bir araya gelen gençlerin düşünme, tartışma ve yönetme becerilerini geliştirmeyi hedefleyen çok boyutlu bir yolculuk olduğunu vurguladı. Gelişimin ancak cesaretten ilham almakla başlayacağını ifade eden Doç. Dr. Serdar Egeli, sözlerine şu şekilde devam etti: "Üniversitemizin temel önceliklerinden biri; öğrencilerimizin merak duygusunu canlı tutmak, düşüncelerini özgürce ifade edebilecekleri nitelikli ortamlar oluşturmak ve disiplinler arası düşünme kültürünü desteklemektir. ETÜGENÇ Kültür Çalıştayı’nın bu vizyonla güçlü biçimde örtüştüğünü memnuniyetle görmekteyiz. Çalıştay süresince felsefeden antropolojiye, tarihten teknolojiye uzanan geniş bir perspektifte kültürün birey ve toplum üzerindeki etkileri ele alınacak; katılımcılar eleştirel düşünme, sorgulama ve yeni bakış açıları geliştirme fırsatı bulacaktır. Her bir katkının çalıştayın akademik ve entelektüel değerini zenginleştireceğine inanıyoruz. İstanbul Gelişim Üniversitesi olarak gençlere yatırım yapmayı; onları bilim, sanat, teknoloji ve kültürle buluşturarak potansiyellerini keşfetmelerine katkı sunmayı temel sorumluluklarımız arasında görüyoruz. Bu değerli çalıştay vesilesiyle sizleri kampüsümüzde ağırlamaktan büyük bir memnuniyet ve gurur duyuyoruz." "Bir düşüncenin, bir ortak bilincin ve bir kültür yolculuğunun eşiğindeyiz" Büyükçekmece Atatürk Anadolu Lisesi ETÜGENÇ Çalıştayı Genel Koordinatörü Tuğçe Olgun, çalıştayın hedeflerini şu ifadelerle anlattı: "Kültür bir milletin hafızasıdır. Bizim bugün burada bir araya gelişimiz tam da bu hafızayı genç nesillere aktarmak, onu yaşatmak ve ona yeni bir soluk kazandırmak içindir. Hepimiz biliyoruz ki kültür, kitaplarda donmuş bir kavram değildir. Kültür; dokunan, değişen, gelişen, yaşayan bir yapıdır ve onu yaşatacak olanlar tam da şu an burada bulunan sizlersiniz. Bu nedenle ETÜGENÇ Çalıştayı’nı hazırlarken hedefimiz; gençlerin düşünce üretmesine, kendilerini ifade etmesine ve bu kültürün doğal bir parçası olduklarını hissetmelerine alan açmaktı. Çünkü kültür, bir gencin eline değdiğinde geleceğe dönüşür; kalbine değdiğinde anlam kazanır." Olgun, çalıştaya ev sahipliği yapan İstanbul Gelişim Üniversitesi’ne teşekkürlerini ileterek sözlerini noktaladı. "Kültür yalnızca geçmişi hatırlamak değil; sizin her gün yeniden yazdığınız bir hikayedir" Büyükçekmece Atatürk Anadolu Lisesi Müdürü Necmettin Sarıkaya, Büyükçekmece Atatürk Anadolu Lisesi olarak Atatürk’ün "Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli kültürdür" sözünü yollarını aydınlatan bir ilke olarak benimsediklerini ve bu anlayış çerçevesinde ilgili çalıştayı planladıklarını vurguladı. Necmettin Sarıkaya, ETÜGENÇ çalıştayının esas vurgusu olan "kültür" teması hakkındaki görüşlerini, "Kültür yalnızca geçmişi hatırlamak değil; sizin her gün yeniden yazdığınız bir hikayedir. Konuşmalarınızda, davranışlarınızda, müziğinizde, hayallerinizde siz nereye bakarsanız kültür oradadır. Bugün bu çalıştayda yalnızca kültürü konuşmayacak, kültürün kendisi olacaksınız. Komitelerde dile getirilen her fikir, geleceğe bırakılmış bir kültür izi olacaktır" dedi. Çalıştayda Türk tarihi ve kültürü konuşuldu Marmara Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden Doç. Dr. Nusret Gedik, "Son yıllarda kültür, devletler düzeyinde geri planda kalan alanlardan biri hâline gelmiş olsa da gençlerin kültüre olan ilgisi bu sürecin kalıcı olmayacağını gösteriyor. Kültür, milletleri ayakta tutan en temel unsurlardan biridir ve Türk tarihi, büyük kültürel ve siyasal kırılmalara rağmen bu birikimin sürekliliği sayesinde varlığını korumuştur. Türk kültürü başlangıçta sözlü gelenekle aktarılmış, Orhun Yazıtları ile birlikte yazılı kültüre geçiş süreci başlamıştır. Göçebe yaşam tarzı sözlü kültürü güçlendirmiş; yazılı kültür ise kültürel hafızanın kalıcılığını sağlamıştır. Yerleşik hayata geçişle birlikte karşılaşılan Maniheizm gibi inanç sistemleri ise kültür üzerinde belirleyici etkiler oluşturmuş, bu da Türk tarihinde önemli kültürel dönüşümlere yol açmıştır" ifadelerini kullandı. Çalıştaya; İstanbul Gelişim Üniversitesi Genel Sekreteri Doç. Dr. Serdar Egeli, Büyükçekmece Atatürk Anadolu Lisesi Müdürü Necmettin Sarıkaya, Esenyurt İlçe Milli Eğitim Şube Müdürü Murat Tetik, Marmara Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden Doç. Dr. Nusret Gedik’in yanı sıra öğretmenler, öğrenciler ve veliler katılım sağladı.