SPOR - 29 Ağustos 2023 Salı 15:35

Cengiz Ünder: "Taraftarımızın sevgisi ile sahada çok daha güçlü bir oyuncu olacağım"

A
A
A
Cengiz Ünder: "Taraftarımızın sevgisi ile sahada çok daha güçlü bir oyuncu olacağım"

Fenerbahçe'nin yeni transferi Cengiz Ünder, sarı-lacivertli taraftarların desteğiyle daha güçlü bir futbolcu olacağına inandığını söyledi.

Fenerbahçe'nin, Marsilya’dan kadrosuna kattığı milli futbolcu Cengiz Ünder, kulüp televizyonunda yayınlanan ‘Günün Röportajı’ programına konuk oldu. Fenerbahçe'nin başarısı için elinden gelenin en iyisini yapacağının altını çizen başarılı oyuncu, çok iyi bir kadroya sahip olduklarını da vurguladı. Taraftarların sevgisi ile sahada çok daha güçlü bir oyuncu olacağını dile getiren Cengiz Ünder, her kulvarda sonuna kadar gideceklerine yürekten inandığını ifade etti.
Milli oyuncunun açıklamaları şöyle:

"İyi durumdayım. Burada olmaktan dolayı çok mutluyum. Kendi ülkemdeyim. Alışma gibi bir sorunum yok. Gelir gelmez ilk defa adapte sorunu yaşamadım. Yurt dışında oynadığım takımlarda bunu yaşıyordum ama tabii ki burada yaşamıyorum. Fiziksel olarak da iyiyim. Her şey yolunda.

Şu ana kadar benim için her şey çok güzel gidiyor. Daha önce birlikte oynadığım arkadaşlarım da var. Adaptasyon süreci olmadı. Herkesle konuşuyorum. Arkadaşlık ortamı da iyi. Buranın ortamını çok seviyorum. Zaten sürekli tesise erken geliyorum, geç çıkıyorum. Burada olmaktan keyif alıyorum. Her şey güzel gidiyor. Sürekli maç olmasını ve sürekli oynamak istiyorum.

Küçüklükten beri böyle bir alışkanlığım olduğu için sürekli masa tenisi, bilardo oynamayı seviyorum. Çağlar (Söyüncü) ile birlikte olduğumuz dönemlerde evimizde bilardo vardı. Sürekli oynuyorduk. Masa tenisi evimde var. Sürekli oynuyorum. Her masada varım. Sahada da varım. En iyisinde sahadayım. Tesiste olmaktan dolayı keyif alıyorum çünkü uzun zamandır böyle bir arkadaşlık ortamına ne kadar kendi ülke dışında olsan da hissedemiyorsunuz. Kendi ülkenizde bunu farklı hissediyorsunuz, milli takıma geldiğimde de dile getirmiştim. Burada olmaktan çok keyif alıyorum. ‘Erken geleyim, erken çıkıyım’ gibi şeylerim yok. Olabildiğince erken geliyorum, keyif alıyorum. Kendimi böyle daha motive ediyorum ve mutlu oluyorum. Saha dışındaki aktivitelerden konuşuyorum. Genelde oyun oynamaya başladığım zaman çok hırslıyım. Kimse kaybetmeyi sevmiyor. Çok çabuk sinirleniyorum. Sahada da öyleyim. Saha dışındaki oyunlarda da öyleyim. Kaybedince hemen sinirleniyorum. O yüzden her oyunda %100’ümü vermeye çalışıyorum. Kazanmak istiyorum.

Marsilya’da kampta iken transfer haberleri çıkmaya başlamıştı. Menajerimle de sürekli konuşuyordum. Kendi kendime düşünmeye başlamıştım. Tekrardan ülkeme dönmeyi düşünüyordum. Fenerbahçe’nin ilk günden imza attığım güne kadar bana yaklaşımı çok güzeldi. Başkanımızın, yöneticilerimizin, hocamızın. Hepsi bu transferin arkasında durdu ve son ana kadar bitirmeye çalıştı. Uzun bir süreç oldu. Benim için de çok stresliydi. Çünkü bir an önce takıma katılmak istiyordum. Uzun süren transfer süreçlerini genelde sevmiyorum. Daha önceki gittiğim takımlarda hepsi kısa sürede olmuştu. Fenerbahçe’ye gelmem 3 haftalık bir süreçti, diyebilirim. Bu dönem benim için çok stresliydi çünkü takımda antrenmanlara bazen katılıyordum, bazen katılmıyordum. Çünkü herhangi bir şey olmasından korkuyordum. Buraya gelmek istiyordum. Son ana kadar bunu kafamda çok net şekilde belirlemiştim. Marsilya kulübüne de bunu iletmiştim, hepsi biliyordu. Menajerimle sürekli konuştuk. Başkanımızla da konuştuk. Buradayım ve bundan dolayı gururluyum. Her zaman ülkemde oynama gibi bir hayalim vardı. Daha önceki röportajlarımda ‘umarım Avrupa’da devam ederim diyordum’ ama bir anda Fenerbahçe gibi bir kulübe gelince bu kararı değiştirebiliyorsunuz. Kendi açımdan da şunu söyleyebilirim. Artık ülkemizdeki bu futbolu Türk oyuncu olarak daha fazla yukarıya taşımak istiyorum. Bunu yapabilecek güçteyim. O yüzden buraya geldim.

Roma’ya gittiğimde ilk golü Dzeko’ya attırmıştım. Keza Şampiyonlar Ligi’nde ilk golümü Shaktar maçında Dzeko attırmıştı. Fred de oradaydı. Altınordu’da iken ilk Fenerbahçe’ye karşı oynamıştım. Başakşehir’e gittiğimde ilk Süper Lig maçını Fenerbahçe’ye karşı oynamıştım. Şu an Fenerbahçe forması altında sahaya çıkıyorum. İlk maçımda Samsun’a karşı sahaya çıktım. İlk maçımda tekrardan Edin Dzeko’ya gol attırdım. Benim için her şey güzel gidiyor. Başta da söylediğim gibi bunları yaptıracağımı biliyordum. Havaalanına geldiğim gün de söylemiştim. ‘Ben attıracağım, Edin Dzeko atacak’ diye ve ilk maçta bunu yaptık. Bu daha başlangıç. Hepimiz her gün daha iyi olmak zorundayız. Kendi açımdan da öyle. Bu benim için yeterli miydi, değildi tabii ki. Daha ilk maçımdı. Çok daha fazlasını yapacağıma inanıyorum. %100 hazır olunca kendimi çok daha güçlü durumda görüyorum. Bunu ligi izlediğimde de görebiliyorum. Burada çok fazla iş yapacağımı düşünüyorum.

8-9 yaşımda iken Balıkesir Sındırgı’da sürekli halı sahalarda top oynadım. Sındırgıspor’da. Böyle geçen çocukluğum vardı. Sonrasında babam beni Bucaspor’a götürmüştü. Orada ilk seçmelere girdim. Altyapı değil, spor okullarında önce beni denemişlerdi. 2-3 dakika oynadıktan sonra beni çıkardılar, takım tesislerine götürdüler. Aslında ilk Bucaspor’da başladım. Sonrasında annem ve babam benimle birlikte Bucaspor’a geldi. Babam bütün ailesinin Sındırgı’da olmasından dolayı İzmir’de olmayı kabul etmiyordu. Başkanımız Seyit Mehmet Özkan da bize ev tutmuştu. Annem ve ben orada, babam ile ablam Sındırgı’da yaşıyordu. 13-14 yaşına kadar Bucaspor’da oynadım sonra Başkanımız Altınordu’yu alınca oraya geçtim. 2 yıl altyapıda oynadıktan sonra 16 yaşında A takımda oynamaya başladım.

Benim için her şey çok hızlı gelişti. O zaman her gün bir oyuncu A takımla antrenmana çıkıyordu ve bir süre geçtikten sonra beni hiç A takımla antrenmana çağırmamışlardı. Takım arkadaşlarıma da söylüyordum. ‘Bir gün oraya çıkarsam bir daha aşağıya inmem’ diye.

Bir gün antrenmana çıktım ondan sonra bana söylediler: ‘Cengiz bundan sonra hep A takımlasın’ O günden sonra oynamaya başladım. Hiç bırakmadım. Sonrasında Başakşehir’e gittim. Avrupa kariyerim açıldı. A milli takımda forma giydim. Güzel kariyerim oldu. 26-27 yaşında tekrar Türkiye’ye döndüm. Kendi açımdan her şeyin güzel olduğunu söyleyebilirim. Başarılı bir kariyerim var.

İlk geldiğim günden beri çok iyi hissettim. O gün taraftarımızla ilk maçı izlemeye geldiğimde stadyumdan da takımın içinde ne kadar güzel bir ortam olduğunu görüyorsunuz. Bunu ilk geldiğim günden beri hissettim ve takımın içine girince bunu çok çok daha iyi anladım. Birlik ve beraberlik olmuş durumda. Bu tabii ki maçların kazanılmasına da bağlı. Kaybettiğiniz zaman çok farklı bir ortam da oluşabiliyor. Şu an hep kazanıyoruz. Takım olarak iyi durumdayız. En önemlisi her zaman kazanmak. Bunu en iyi şekilde göstermeliyiz. Güçlü bir kadro kalitemiz var. Her şekilde en sonuna kadar götürmek zorundayız. Bu kadro kalitesi bunu hak ediyor.

Tekrardan Fenerbahçe’yi Şampiyonlar Ligi’nde büyük kupalara karşı oynarken görmek istiyoruz. Fenerbahçe kulübü bunu hak ediyor. Buraya yakışıyor, bu oyuncu kadro kalitesine de yakışıyor. Umarım hep birlikte bunu sezon sonuna kadar hep birlikte götürürüz. İlk günden beri bunu söyledim, yürekten. Sonuna kadar gideceğimizi ve yapacağımızı da biliyorum.

Konferans Ligi’nde 5’te 5 yaptık. Sonradan geldiğim için bundan sonraki süreçte dahil olacağım. Hepsi güzel geçti. Çok farklı galibiyetler aldık. Özellikle son maçta ben de kulübedeydim. Bunu yakından gördüm. Takım olarak iyi giden bir performansımız var. 5-1 kazandık, rövanş maçımız var. Maç maç bakarak gitmemiz gerekiyor. Uzun bir maraton. Daha önce Marsilya’da oynadığım için biliyorum. Konferans Ligi’nde yarı finale kadar gitmiştik. Umarım bu takımla finale kadar gideriz. Kadro kalitemiz çok iyi. Sonunu düşünmeden maç maç gitmek daha doğru. Ligle birlikte çok sayıda maç yapacağız. Sonuna kadar götüreceğimize inanıyorum.

Burada da oynadığım her zaman Süper Lig’in zor olduğunu biliyorum. O zamanlarda iyiydi şimdi artık takımların kadro kalitesi de daha iyi olmaya başladı. Bu sene zorlu bir lig olacak ama en iyi bizim olduğumuzu düşünüyorum. Buraya gelmemde beni teşvik eden en büyük faktörlerden bir tanesi de kadro kalitesi idi. Fenerbahçe ismini söylemeye gerek yok zaten o isim olunca her şey değişiyor. Zorlu bir lig olacak. Kendi açımdan ise ben her zaman hazırım. %100’ümle hazır olamasam da en son maçtan dolayı da her şeyi görmüş oldum. Her zaman kendime çok güveniyorum. Özgüveni çok yüksek bir oyuncuyum. Rekabetten kaçmam her zaman oynamak istiyorum. Bunun için buraya geldim. Başka hiçbir şey düşünmüyorum. Sadece oynamak ve yapabileceklerimi herkese göstermek istiyorum. Kanıtlayacak bir şeyim de yok. Sadece Fenerbahçe’nin şampiyon olması için elimden gelenin en iyisini yapacağım. Çok sayıda gol katkısı yapmak istiyorum. Herkesin benden beklentisi yüksek. Kimse merak etmesin. Kendimi çok iyi biliyorum. Oynayacağım futbolu da çok iyi biliyorum.

Benden bekleneni biliyorum. 10 yaşımdan beri hep kendimden iki yaş büyüklerle oynadım. Özgüvenim yüksek ve bunu sahada en iyi yapabilen kişilerden biri olduğumu düşünüyorum. Kötü eleştirilere hiçbir zaman takılmıyorum. Bunlar beni daha çok motive ediyor. Milli takımda da keza çok olduğu zamanlarda oldu ama ben hiçbirine bozulmadım. Milli takımda oynadığım günlerden beri en çok gol atan oyuncuyum. En çok asist yapan kişiyim. Her gün üstüne koyuyorum.

Roma’ya ilk gittiğim günde birisi beni yanına çağırmıştı, ‘birisiyle seni tanıştıracağız’ diye. Totti’nin futbolu bıraktığı sezon ben Roma’ya gittim. Keşke birlikte de oynasaydık. Onu çok isterdim. İlk beni onunla tanıştırmışlardı, çok heyecanlanmıştım. Örnek olarak gördüğünüz birisi karşınızda olunca özellikle Avrupa’ya gittiğinizde. Sürekli onunla konuşmak istiyordum ama ilk zamanlar (dil) bilmediğim için çok konuşamıyordum. Çok yardımcı oluyordu. İlk sene kulübün sürekli içerisindeydi.

Her gün gelip, gidiyordu ama bana çok yardımcı oluyordu. Hatta maçlardan önce bana sürekli, ‘bu maçta gol atarsan sana şöyle yapacağım, şunu alacağım, bunu alacağım’ diyerek beni sürekli gaza getiriyordu. Birlikte oynamak istediğim oyunculardan bir tanesiydi. Gittiğim günden beri bana Roma’da çok yardımcı olmuştu, sonrasında da çok konuşmuştuk.

Cengiz Ünder:

Edin Dzeko, Roma’ya gittiğimde de bana çok yardım etmişti. Menajerim Mirsad Türkcan o da Fenerbahçe efsanesi. Ondan dolayı sürekli Dzeko ile yakın bağımız vardı. Aynı dili konuştukları için Edin Dzeko sürekli bana yardım ediyordu. Roma’da iken birlikte yemeklere gidiyorduk. Şimdi tekrar aynı takımdayız. Ben buraya gelmeden önce de buraya gelmesinden dolayı çok mutluyum. Çünkü onun gibi bir oyuncuyu Türkiye’de izlemek çok farklı bir şey. Sürekli telefonda da konuştuk. ‘Ne zaman geliyorsun?’ diye. İkimizde diyorduk, ‘biraz daha sabırlı olmamız lazım’ diye. Ben de çok stresliydim. Ve en sonunda geldik. Stadyuma girmeden önce de onunla görüntülü konuşmuştuk. Artık tekrardan aynı takımdayız.

İrfan Can Kahveci çok yakın arkadaşım, Başakşehir’de birlikte oynadığımızdan beri. Tatillerde de birlikteydik sürekli. Karakterini çok seviyorum. Çok iyi insan. İçinde kötü niyeti bulunmayan, her zaman temiz kalpli düşünen birisi. Onunla tekrardan buluştuğumuz için çok mutluyum. Her gün birlikteyiz. Tesisten gitsek bile sürekli konuşuyoruz. Onunla aynı takımda olmaktan dolayı çok mutluyum. Kalbi çok temiz, çok yetenekli zaten burada daha önce de söylediğim gibi yurt dışında oynarken bana Türkiye liginde en yetenekli Türk sorulduğu zaman her zaman İrfan’ı söylerdim. Çok iyi başlangıç yaptı onun adına çok mutluyum. Umarım böyle devam eder.

Herkesin söylediği, iyi dripling yapıyorum. Hızlıyım, futbolu biliyorum. Bu kendimi şey yapmak gibi söylemeyeyim. Başta da söyledim, en büyük özelliklerimden bir tanesi özgüvenim. Bunu küçük yaştan beri büyüklerle oynamaktan dolayı bu özelliğimin geliştiğini söyleyebilirim. Pres konusunda ise takımda geçen yıldan çok yapmaya başlamıştım. Pres yaparken %100’ümü vererek yapıyorum. İnsanlar söylese de çok defans yapmıyor, nereye gideceğimi ve nerede duracağımı biliyorum. O yüzden bu konuda sıkıntı yaşadığımı düşünmüyorum. Top tutabilen bir oyuncuyum, hızlıyım. Oyun içinde sürekli varım. Sürekli oyunun içinde olmaktan keyif alıyorum.

Bana her yerde sürekli ‘Cengo’ deniliyordu. Ben Cengo’yu çok sevmesem de herkes böyle diyordu. Roma’da iken ‘Under’ çok söyleniyordu. Marsilya’da ‘Cenco’ deniliyordu. İngiltere’de ‘Undertaker’ şeyi çok olmuştu. Genelde herkes ‘Cengo’ diyor.

Roma’da çok güzel günlerim geçmişti. İlk senemde Şampiyonlar Ligi yarı finali oynamıştık. Herkesin ailesinden videolar istendiğinde kendi ailemi orada gördüğümde çok mutlu olmuştum. Yarı final maçına giderken. Marsilya’ya gittiğimde Bordeaux’u deplasmanda 45-46 yıl aradan sonra yendikten sonra ertesi hafta lig maçımızda kale arkasına benim adımı yazmışlardı. ’45 yıl sonra bize bu anı yaşattığın için teşekkür ederiz Under ’ Türk bayrağıyla. Gittiğim her yerde sevildim. Bu beni çok mutlu ediyor. Burada da kendimi çok sevdireceğimi biliyorum.

Geldiğim ilk günden beri bana hissettirdikleri destek çok fazlaydı. Gelmeden önce de bunu çok fazla hissettim, sosyal medyada. Çok mutlu oluyordum. Gelmeden önce bu duyguyu hissetmek çok farklı. Bu sizin gelmenizi daha çok teşvik ediyordu. Sonunda burada Fenerbahçe taraftarıyla birlikteyim. Onları sevindireceğim çok anlar olacak. Kimsenin şüphesi olmasın. Bu konuda benim için rahat. Herkesin sevgisini de hissedebiliyorum. Onların sevgisi ile sahada çok daha güçlü bir oyuncu olacağım. Taraftarlara söylemek istediğim mesaj: Bu sene her maçta stadyumumuzu dolduralım. Yolun sonuna kadar hep birlikte en güzel şekilde gidelim. Sizin desteğinizi hissetmek çok farklı bir duygu. 12. oyuncu olarak bu desteğinizi her zaman hissediyoruz. Bunu daha çok hep birlikte hissedelim." 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Muş Kızılay’dan günlük bin kişiye sıcak yemek desteği Türk Kızılay Muş Şubesi her gün ihtiyaç sahibi bin vatandaşa 3 çeşit sıcak yemek ulaştırıyor. Muş’ta Türk Kızılay Şubesi, sosyal yardım faaliyetleri kapsamında ihtiyaç sahibi vatandaşlara yönelik sıcak yemek desteğini aralıksız sürdürüyor. Gıyasettin Bingöl Aşevinde hazırlanan yemekler, kent genelinde belirlenen adreslere ulaştırılıyor. Aşevinde hijyenik şartlarda günlük olarak hazırlanan 3 çeşit sıcak yemek, Kızılay ekiplerince yaşlı, hasta ve dar gelirli ailelere dağıtılıyor. Her gün yaklaşık bin vatandaşa ulaştırılan yemeklerle vatandaşların temel gıda ihtiyacının karşılanması amaçlanıyor. Sabah saat 07.00’de başlayan mesailerinde üç çeşit yemeğin hazırlığını yaptıklarını söyleyen aşçılardan Bülent Alim, "Yaklaşık 5 yıldır Kızılay bünyesinde görev yapıyorum. Her sabah saat 07.00’de başlayan mesaimizde, 5 kişilik ekibimizle birlikte üç çeşit sıcak yemeğin hazırlığını yapıyoruz. Yemeklerin pişirilmesinin ardından, yine kendi araçlarımızla kapı kapı dolaşarak ihtiyaç sahibi ailelere ulaştırıyoruz. Yardımsever Muşlu iş insanları ve hayırseverlerin destekleriyle her gün yaklaşık bin aileye üç çeşit yemeği sıcak bir şekilde teslim ediyoruz. Haftanın beş günü, ihtiyaç sahiplerinin kapısını tek tek çalarak bu yardımları ulaştırmaya devam ediyoruz" dedi. Yaklaşık 12 yıldır Kızılay bünyesinde görev yaptığını ifade eden Metin Asan, "Aşevimiz 2020 yılında hizmete açıldı ve son 5 yıldır aktif olarak faaliyet gösteriyor. Aşevimizde her gün yaklaşık bin kişiye yetecek şekilde sıcak yemek hazırlanıyor. Hazırlanan yemekler sefer taslarına doldurularak servis araçlarımızla ihtiyaç sahibi ailelerimizin evlerine ulaştırılıyor. Yıl boyunca en az 200 bin aileye sıcak yemek desteği sağlıyoruz. Bu hizmetler, hayırseverlerimizin katkıları sayesinde kesintisiz şekilde devam ediyor. Destek veren tüm hayırseverlerimizden Allah razı olsun" şeklinde konuştu.
Ankara Tartışma sonrası evi ateşe verip 1 kişinin ölümüne neden olduğu iddia edilen sanığın yargılanmasına devam edildi Ankara’nın Mamak ilçesinde, konakladığı evde arkadaşlarıyla alkol aldıktan sonra çıkan tartışma sonucu koltuğu ateşe vererek 1 kişinin ölümüne neden olan tutuklu sanık Mustafa Yılmaz’ın yargılanmasına devam edildi. Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmaya tutuklu sanık Mustafa Yılmaz salonda hazır bulundu. Olay günü evde bulunan şikayetçi Adem E., SEGBİS ile duruşmaya katıldı. Mahkeme başkanının söz vermesi üzerine konuşan Adem E., sanığı tanımadığını, arkadaşının talebi üzerine sanığın evinde kalmasına izin verdiğini ifade ederek, "Olaydan bir iki gün önce Mustafa’nın firari olduğunu öğrendim ve evden ayrılmasını istedim. Olay günü eve geldiğimde İzzet, Mustafa ve iki kadın vardı, kapının önünde mangal yakıyorlardı. ‘Beni rezil mi edeceksiniz’ dedim. Sanık Mustafa’ya firari olduğunu söyleyip gitmesini istedim. Tepki gösterdi, bıçak çekti. Ben de çıkmasını söyledim. Yaklaşık 20-25 dakika sonra giriş kapısı tarafında yoğun alevler yükseldi. Kanepeleri evin girişine dayayıp yakmış. Sanık giderken, ‘Bunu yanınıza bırakmam’ dedi. Kasıtlı olarak yaktığını düşünüyorum, benzin döküp tutuşturmuştur" dedi. Şikayetçi beyanının ardından söz alan sanık Yılmaz şunları söyledi: "Ben Adem’e bıçak çekmedim, o bana tüfek gösterip evden kovdu. Beyanlarını kabul etmiyorum. Ben suçsuzum, evi yakmadım. Gönül, Yeliz ve Adem yapmıştır. Uzun süredir tutukluyum, tahliyemi talep ediyorum." Şikayetçi ve sanık beyanlarının ardından mahkeme heyeti, keşif sonucunun beklenmesine karar vererek sanığın tutukluluk halinin devamına hükmetti. Duruşma, 26 Şubat’a ertelendi.
Antalya Ali Çandır: "Hedef sürdürülebilir büyüme olmalı" Antalya Ticaret Borsası Aralık Ayı Meclisi, Meclis Başkanı Erdoğan Ekinci başkanlığında ATB Toplantı Salonu’nda yapıldı. Yönetimin bir aylık çalışmasıyla ilgili üyelerin bilgilendirildiği toplantıda ATB Yönetim Kurulu Başkanı Ali Çandır, tarım, ülke ve Antalya ekonomisiyle ilgili değerlendirmelerde bulundu. Dünya ekonomisinin 2025 yılını ortalama yüzde 3 büyüme ile tamamlamasının beklendiğini, Türkiye’nin büyüme performansının ise yaklaşık bu düzeyde gerçekleşeceğinin öngörüldüğünü kaydeden Çandır, "Yılı dünya ekonomisiyle uyumlu bir büyüme oranıyla kapatmış olacağız. Ancak hepimizin bildiği gibi, ülkemizin potansiyel büyüme oranı yaklaşık yüzde 5 seviyesindedir. Asıl hedefimiz, bu potansiyel büyümeyi kalıcı ve sürdürülebilir bir şekilde yakalamak olmalıdır. Uzun yıllardır yüksek dalgalanmalar gösteren büyüme oranları hem ekonomiyi hem de reel sektörü ciddi biçimde zorlamakta ve yıpratmaktadır" dedi. Son yirmi yılda dünya ekonomisinin itici gücü olan küresel ticaretin büyümesi ve serbestleşmesi döneminin, 2025 yılında belirgin bir durgunluğa evrildiğini söyleyen Çandır, sonuç olarak küresel ticaret hacminin zayıfladığını, ekonomik büyümenin yavaşladığını kaydetti. The Economist, OECD, IMF ve Dünya Bankası gibi uluslararası kuruluşların, 2025 yılında dünya ekonomisinin yavaşladığını ancak bir durgunluğa girmediğini ifade ettiğini belirten Çandır, şunları söyledi: "Bu kuruluşların 2026 yılına ilişkin büyüme tahminleri ise yüzde 2,4 ile yüzde 2,9 aralığında yer almaktadır. Yani 2026 yılında, 2025’e kıyasla daha yavaş bir küresel büyüme ile karşı karşıya olacağımız anlaşılmaktadır. Yapılan değerlendirmeler, Atlantik bölgesinde ekonomik yavaşlamanın süreceğini, Asya bölgesinde ise görece bir güçlenme yaşanacağını ortaya koymaktadır. Bu çerçevede dünya ekonomisinin toplam büyüklüğünün 2026 yılında yaklaşık 125 trilyon dolara ulaşması beklenmektedir. Ülkemizin dünya ekonomisi içindeki yaklaşık yüzde 1,3’lük payı dikkate alındığında, 2026 yılında 1,6 trilyon dolarlık bir ekonomik büyüklüğe ulaşmamız mümkündür." Türkiye İstatistik Kurumu’nun açıkladığı 2025 yılı üçüncü çeyrek büyüme verilerine göre Türkiye ekonomisinin yüzde 3,7 oranında büyüdüğünü, bu oranın piyasa beklentilerinin üzerinde olduğunu kaydeden Başkan Çandır, söz konusu büyümede özellikle inşaat sektörü, özel tüketim harcamaları, ithalat ve vergi gelirlerinin belirleyici olduğuna dikkat çekti. Tarım sektöründeki daralmanın net bir şekilde rakamlara yansıdığını vurgulayan Ali Çandır, şu değerlendirmede bulundu: "Tarım sektörüne hem idari hem de toplumsal açıdan özel bir hassasiyetle yaklaşmamız gerekmektedir" "Üçüncü çeyrekte tarım sektörü yüzde 12,7 oranında daralmıştır. Bu ölçekte bir küçülme, bugüne kadar hiçbir üçüncü çeyrekte yaşanmamıştır. Kuraklık ve don olayları bu daralmada etkili olmuştur. Ancak tek başına belirleyici değildir. Geçmişte de üçüncü çeyrekte daralmaların yaşandığını biliyoruz. Tarım sektöründeki küçülme, diğer sektörlerdeki daralmalardan çok daha geniş bir etki alanına sahiptir. Çünkü tarım, toplumun ve ekonominin her kesimini doğrudan etkileyen bir sektördür. Tarımın ekonomideki ileri ve geri bağlantıları son derece güçlüdür. Girdi tarafında birçok sanayi kolunu besler; çıktı tarafında ise gıda başta olmak üzere pek çok sektöre hayat verir. Tarımı küçülttüğünüzde, yalnızca bu sektörü değil, ona bağlı birçok sektörü de yavaşlatmış olursunuz. Bu nedenle ekonominin geneli, tarımdaki daralmadan daha büyük bir hız kaybı yaşar. Dolayısıyla tarım sektörüne hem idari hem de toplumsal açıdan özel bir hassasiyetle yaklaşmamız gerekmektedir. Tarıma adeta gözbebeğimiz gibi bakmalıyız." Tarım sektörünün yılı çift haneli bir daralma ile kapatacağını öngören Başkan Çandır, genel ekonomi için yüzde 3’ün üzerinde bir büyüme beklenirken, tarımda sert bir küçülme yaşanmasının 2026 yılından itibaren tarım kesimine pozitif ayrımcılık içeren politikaların hayata geçirilmesi gerektiğini açıkça ortaya koyduğunu dile getirdi. Çandır, "Çünkü tarım sektörü üç çeyrek üst üste ve giderek derinleşen bir daralma dönemindedir. Benzer dönemleri 2001, 2007 ve 2016 yıllarında da yaşamıştık. Bu dönemleri izleyen yıllarda tarım sektörü toparlanmayı başarmıştır. Doğru politikalarla ve yerinde desteklerle, 2026 yılından itibaren tarım sektörünün yeniden güç kazanacağına inanıyorum" dedi. 2024 yılı sonunda meclis, meslek komiteleri ve üyelerin katılımıyla beklenti anketi yaptıklarını hatırlatan Çandır, ankette 2025 yılında ekonominin 2024 yılına benzer seyredeceğini düşünenlerle, daha kötü olacağını öngörenlerin oranlarının birbirine yakın olduğunu, yıl sonunda ortaya çıkan tablonun da bu beklentilerin büyük ölçüde doğru çıktığını gösterdiğini söyledi. Çandır, "Bu durum, camiamızın gerçekçi, tutarlı ve sağduyulu bir öngörüye sahip olduğunun açık bir göstergesidir. Yıl boyunca ticaret hacmi, maliyetler, stoklar, borçlanma ve alacak yönetimine ilişkin değerlendirmeler de bu beklentilerle uyumlu olmuştur. Sadece döviz kurunun enflasyon oranında artacağı yönündeki beklenti yıl sonunda gerçekleşmemiştir" diye konuştu. "Gerçek ihtiyaçlara odaklanılmalı" Faiz, döviz ve enflasyon arasındaki mevcut uyumsuzluğun 2026 yılında kademeli olarak giderileceğini ve daha dengeli bir yapıya kavuşacağını öngördüklerini dile getiren Çandır, "Böyle bir ortamda hem üreticilerimiz hem ihracatçılarımız hem de iç ticaretle uğraşan kesimler daha az zorlayıcı bir yıl geçirecektir. Bu nedenle, reel ekonomiyi önceleyen ve gerçek ihtiyaçlara odaklanan bir politika setinin hayata geçirilmesini bekliyoruz" dedi. Son üç yıldır enflasyonu kontrol altına almaya yönelik uygulanan politikalarla fiyat istikrarı konusunda önemli bir mesafe alındığını, enflasyon oranının yüzde 80’lerden yüzde 30’lara düştüğünü belirten Çandır, "Bu tablo, uygulanan politikaların kararlılıkla hayata geçirildiğini ve belirli ölçüde başarı sağlandığını göstermektedir. Bununla birlikte üretim, yatırım ve finansman şartları üzerindeki baskıların reel sektör açısından daha dikkatli gözetilmesi gereken bir noktaya gelindiği de açıktır. Enflasyonu yüzde 30’dan yüzde 15’lere indirmenin, önceki döneme kıyasla daha dengeli ve hassas adımlar gerektirdiğini hepimiz biliyoruz. Önümüzdeki dönemde enflasyonla uyumlu, öngörülebilir ve reel ekonominin üretim ile istihdam kapasitesini dikkate alan bir yaklaşımın esas alınması gerektiğine inanıyoruz" diye konuştu. "Öncelikle tarıma odaklanılmalı" Reel sektörün ihtiyaçları bakımından ilk odaklanılması gereken sektörün en fazla tahribata uğrayan tarım olduğunu kaydeden Ali Çandır, şunları söyledi: "Bunun iki temel nedeni vardır. Birincisi, tarımın stratejik ve hayati önemi. İkincisi ise, reel sektörler içinde yalnızca tarımın ürün fiyatlarını maliyetlerine göre belirleyememesidir. Tarımla uğraşanlar sezon sonunda elde edilen sonuca göre kar veya zarar hesabı yapar. Sezon boyunca üretim yapmak için maliyetlere katlanmak zorundadır. Fiyatlar ise arz ve talep şartlarına göre piyasada oluşur ve sezon içinde ciddi dalgalanmalar gösterebilir. Üstelik üretici, fiyat-maliyet dengesini beğenmediğinde üretimi kısma imkanına da sahip değildir. Diğer sektörlerde fiyat-maliyet dengesi bozulduğunda kapasite düşürülebilir ve bu durum doğal karşılanır. Tarımda ise böyle bir esneklik yoktur. Bu nedenle tarımı; sanayi, imalat ya da inşaatla aynı çerçevede değerlendirmek doğru değildir. Tarım kesimi için, kendine özgü yapısal özellikleri dikkate alan kapsayıcı bir modele ihtiyaç vardır. Bu modelde istihdamdan tedariğe, üretimden ticarete tam bir kapsayıcı yaklaşım uygulanmalıdır." Antalya, Türkiye ortalamasının altında Meclis’te Antalya ve Antalya ekonomisiyle ilgili değerlendirmede bulunan Başkan Çandır, Antalya ekonomisi ve iş dünyasının 2025 yılını, birçok göstergede Türkiye ortalamasının altında bir performansla geçirdiğini söyledi. Antalya ekonomisinin dışa açık, fiyat rekabetine dayalı ve maliyetlere son derece hassas bir yapıya sahip olduğunu vurgulayan Çandır, kurulan şirket sayılarındaki azalma, ticari işlem hacmindeki reel gerileme ve ihracattaki zayıf seyirin kent ekonomisinin yıl boyunca ciddi bir baskı altında kaldığını gösterdiğini belirtti. Çandır, turizmde yüksek ziyaretçi sayısı ve uzayan sezona rağmen gelir artışı ve katma değerin aynı ölçüde artmadığına dikkat çekti. Çandır, "Kredi kullanımındaki artış ise bir canlılıktan ziyade, işletmelerimizin artan finansman ihtiyacının bir göstergesi olmuştur" dedi. "Borsada yoğun yıl" Antalya Ticaret Borsası olarak 2025 yılında tarımdan ticarete uzanan tüm zinciri kapsayan yoğun, çok boyutlu ve sonuç odaklı çalışmalar yürüttüklerini kaydeden Çandır, Borsa’nın çalışmalarıyla ilgili şu bilgileri paylaştı: "Hal mevzuatı ve yaş meyve-sebze piyasasına ilişkin tespit ve çözüm önerilerimizi raporlaştırarak ilgili kurumlara sunduk. Tarıma özgü bir sosyal güvenlik modeli için odak grup toplantıları gerçekleştirdik. Lisanslı depoculuk, ürün ihtisas borsacılığı ve organize tarım bölgesi çalışmalarıyla üreticinin finansmana erişimini güçlendirmeyi ve piyasa derinliğini artırmayı hedefledik. Bu kapsamda fizibilite çalışmalarımızı tamamladık, ancak uygun yer arayışımız devam etmektedir. Coğrafi işaretler, yeşil mutabakat, tarımsal veri ve fiyat endeksleri gibi alanlarda düzenli çalışmalarla sektörümüze rehberlik etmeyi sürdürdük. Üyelerimizin küresel pazarlardaki rekabet gücünü artırmak amacıyla Ar-Ge projeleri, uluslararası ticaret heyetleri ve sektörel analiz toplantılarına devam ettik. Kesme çiçekten zeytinyağına, hayvancılıktan yaş meyve-sebzeye kadar birçok alt sektörde sorunları tespit ederek çözüm önerilerini doğrudan karar vericilerin gündemine taşıdık. Kamu kurumları, üniversiteler, meslek kuruluşları ve uluslararası paydaşlarla kurduğumuz iş birlikleri sayesinde, sorunları yalnızca dile getiren değil, takibini yapan ve sonuç üretmeyi hedefleyen bir kurum olma sorumluluğumuzu kararlılıkla yerine getirdik." 2026 yılı hedefleriyle ilgili açıklamada da bulunan Başkan Ali Çandır, iklim değişikliği ve afet risklerini merkeze alan, su ve enerji verimliliğini artıran, tarımsal dijitalleşme ve yapay zeka uygulamalarını yaygınlaştıran, üretimi ve tarımı koruyan, finansmana erişimi kalıcı biçimde güçlendiren bir yaklaşımın savunucusu olma hedefini paylaştı. Çandır, "Antalya’nın tarım ve turizm eksenli yapısını daha dayanıklı hale getirecek, üretimi, ihracatı ve istihdamı birlikte gözetirken, veriye dayalı ve teknoloji destekli politikaların oluşmasına katkı sunmayı sürdüreceğiz" dedi. 2030 yılına kadar en çok ihtiyaç duyulacak beceriler arasında ilk sıralarda yapay zeka, bilişim ve siber teknolojilerinin yer aldığını, bunu düşünce, esneklik, dayanıklılık ve yaşam boyu öğrenmenin izlediğini kaydeden Ali Çandır, liderlik, analitik düşünme ve çevresel sorumluluğun öne çıktığını belirtti. Çandır, "İnsan kaynağımızı geleceğe hazırlarken bu gerçekleri mutlaka dikkate almalıyız" diye konuştu. Bütçe oybirliğiyle kabul edildi Meclis’te denk bütçe esasına göre hazırlanan 2026 yılı bütçesinin 95 milyon TL olarak belirlenmesi oybirliğiyle kabul edilirken Çandır, "Bütçemizin üyelerimize ve sektörümüze hayırlı olmasını diliyorum" dedi. Ali Çandır, 2026 yılının sağlıklı, mutlu, başarılı ve bereketli bir yıl olmasını dilerken, Meclis üyeleri sektörleriyle ilgili değerlendirmelerde bulundu.