POLİTİKA - 01 Kasım 2025 Cumartesi 16:37

Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan terörsüz Türkiye mesajı: "Önce terörsüz Türkiye’ye, sonra terörsüz bölge"

A
A
A

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Atatürk Havalimanı Millet Bahçesi’nin açılışında konuştu. Cumhurbaşkanı Erdoğan "Milletimizin ödediği bedellerin boşa gitmediği, sadece sınırlarımız içinde değil, sınırlarımızın ötesinde de barışın, güvenliğin, huzurun ve kardeşliğin egemen olduğu yeni bir dönemi mutlaka başlatacağız. Bunda sonuna kadar kararlıyız. Önce terörsüz Türkiye, sonra terörsüz bölge menziline inşallah varacağız" dedi. İstanbul’u kifayetsizlerin insafına terk etmeyeceklerini kaydeden Erdoğan, "İstanbul’umuzu iş bilmez, kadir kıymet bilmez, tarih ve medeniyet şuurundan yoksun kifayetsizlerin insafına terk etmiyoruz. Şunu herkes bilsin ki, İstanbul bizim gözbebeğimizdir. Şunu herkes bilsin ki bu aziz şehrin bir fetret devri daha yaşamasına gönlümüz asla razı değil. Ana muhalefet meydanlarda içi boş slogan atarken, biz İstanbul için, sizler için, 86 milyonun tamamı için koşturuyoruz" ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Atatürk Havalimanı Millet Bahçesi Açılış Törenine katıldı. Törende konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Kubbelerinde kutlu fethin yankıları duyulan, kıtaları, denizleri, gönülleri birleştiren bu nadide şehirde sizlerle bir arada olmanın bahtiyarlığını yaşıyorum. 16 milyon vatandaşımın her birine, Şehr-i İstanbul’un havasını soluyan tüm kardeşlerime selamlarımı, sevgilerimi gönderiyorum. Bizleri yine muhabbetle bağrına basan, coşkusuyla ümitlendiren genç kardeşlerime canı gönülden teşekkür ediyorum. Gençler, edebiyatımızın en büyük deryalarından merhum Yahya Kemal Beyatlı, İstanbul’u "Aşkın Şeref Diyarı" olarak tarif ediyor. Biz de İstanbul’a olan derin aşkımızı yepyeni eserlerle, hizmetlerle, tarihi yatırımlarla göstermeye devam ediyoruz. Projelerimize her gün bir yenisini ekliyoruz. Tüm sabotaj girişimlerine rağmen İstanbul’umuzu çok daha güçlü bir şekilde Türkiye Yüzyılı’na hazırlıyoruz. Yapımı tamamlanan Atatürk Havalimanı Millet Bahçemizin, bu devasa eserin açılışını sizlerle birlikte gerçekleştireceğiz. Denizle toprağın visale erdiği bu muhteşem şehri yeşilin bin bir tonuyla, ağaçlarla, bahçelerle, renk renk çiçeklerle donatmanın heyecanını hep birlikte yaşayacağız" dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan terörsüz Türkiye mesajı:

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Yeni millet bahçemizle şehrimize nefes aldıracak, İstanbul’un çehresini güzelleştirecek, dev bir eseri daha milletimize kazandırmış olacağız. Çevre Bakanlığımızı, TOKİ’mizi, yüklenici firmamızı, işçisinden mimar ve mühendisine şehre imzamızı attığımız bu muhteşem eserde emeği geçen herkesi yürekten tebrik ediyorum. Atatürk Havalimanı Millet Bahçemizin İstanbul’umuz ve ülkemiz için hayırlı, uğurlu olmasını temenni ediyorum. Daha nice eserleri, nice hizmetleri İstanbul’umuzla, 81 vilayetimizin tamamıyla buluşturmayı Mevla bizlere inşallah nasip eylesin diyorum. Tıpkı insanlar gibi şehirlerin de ruhu vardır. Tabiatıyla, mimari dokusuyla, kültürel zenginliği ve tarihi kimliğiyle şehirler yaşayan varlıklardır. Şehirlerde insanı okursunuz, maziyi görürsünüz, bugünü anlarsınız. Merhum Nurettin Topçu üstadımız bu gerçeği şöyle dile getirmiştir: "Bir belde bir manadır. Şehir bir insandır. Onda bir insan çehresi görünür, bir ruh saklanır, bir kalp çarpar" şeklinde konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan terörsüz Türkiye mesajı:

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bu ruhu, bu kalbi, bu çehreyi Bağdat’tan Kahire’ye, Üsküp’ten Bursa’ya, Semerkant ve Buhara’dan Beyrut’a medeniyet bahçemizin her köşesinde çok net bir şekilde görebilir, duyabilir, hissedebilirsiniz. Yine bizim medeniyet tasavvurumuzda insanı şehir, şehri de insan olmadan tahayyül edemezsiniz. Bunlar iç içe geçmiş, birbiriyle adeta bütünleşmiş kavramlardır. Biz şuna inanıyoruz; sadece betondan ibaret bir şehir ruhsuz ve kimliksiz bir şehirdir. Sadece asfalttan, demirden müteşekkil bir şehir mekanik bir şehirdir. Çünkü bir şehri şehir yapan binalar, yollar, köprüler değildir. Bunlar tabii ki önemlidir, tabii ki vazgeçilmezdir ama asıl olan insandır, insan. Bir şehri şehir yapan, orada yaşayanların huzuru ve güvenliğidir. İnsan, yaşadığı yere bir değer katıyor, en azından aldığı kadarını şehrine geri veriyorsa şehrini mamur ediyor demektir. Eğer kişi yaşadığı şehri sadece tüketiyor, sadece kirletiyorsa o kişi şehrine ihanet ediyor demektir. Merhum Turgut Cansever’in söylediği gibi, "Şehri imar ederken nesli ihya etmeyi ihmal ederseniz, ihmal ettiğiniz nesil inşa ettiğiniz şehri tahrip eder." İşte bunun için ecdat asırlar boyunca bir yandan şehirleri imar ederken, diğer yandan da nesilleri inşa etmiştir" diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan terörsüz Türkiye mesajı:

"İstanbul’umuzu iş bilmez, kadir kıymet bilmez, tarih ve medeniyet şuurundan yoksun kifayetsizlerin insafına terk etmiyoruz"

Ecdadımızın inşa ettiği, yaşadığı, ilham aldığı o güzel şehirleri aynı şekilde imar etmek için canla başla çalıştıklarını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Hem İstanbul’u hem de diğer illerimizi mamur ediyor, eksiklerini gideriyor, yatırımlarımızla sorunlarına çözüm buluyoruz. Bu konuda asla siyasi ayrımcılık içinde değiliz. Şehirlerimizin kime oy verdiğiyle ilgilenmiyoruz. 86 milyonun her bir ferdini her alanda birinci sınıf hizmetlerle buluşturmanın gayretindeyiz. Özellikle İstanbul’umuzu iş bilmez, kadir kıymet bilmez, tarih ve medeniyet şuurundan yoksun kifayetsizlerin insafına terk etmiyoruz. Şunu herkes bilsin ki, İstanbul bizim gözbebeğimizdir. Şunu herkes bilsin ki bu aziz şehrin bir fetret devri daha yaşamasına gönlümüz asla razı değil. Bu anlayışla tüm imkanlarımızı İstanbul için seferber etmiş durumdayız. Ana muhalefet meydanlarda içi boş slogan atarken, biz İstanbul için, sizler için, 86 milyonun tamamı için koşturuyoruz. Güvenli ve konforlu yeni yapılarla, millet bahçelerimizle, kütüphanelerimiz, gençlik merkezlerimiz ve spor tesislerimizle İstanbul’un güzelliğini ortaya çıkarıyoruz" şeklinde konuştu.

Her hafta yeni bir yatırımın, proje ve eserin müjdesini verdiklerini kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Geçtiğimiz hafta halkımızda büyük heyecan uyandıran yüzyılın konut projesinin tanıtımını yaptık. Ülkemiz genelinde tam 500 bin konut inşa edeceğiz. Bunlardan 100 bin tanesi İstanbul’umuzda yapılacak. 81 ilimizin her birine depreme karşı dirençli, modern ve konforlu toplam 500 bin konut kazandıracağız. Yetmez, İstanbul’da yüksek seyreden kira fiyatlarının hepimiz farkındayız. Bu sorunun çözümüne katkı sunacak bir projeyi devreye alıyoruz. TOKİ eliyle 15 bin konutu uygun şartlarda İstanbul’da kiraya vereceğiz. Dar gelirli vatandaşlarımızın ihtiyacını karşılamak için süratle işe koyulacak, mümkün olan en kısa sürede sosyal konutları tamamlayacağız. Şunu da ifade etmek isterim; biliyorsunuz geçen hafta Balıkesir’in Sındırgı ilçesinde 6,1 büyüklüğünde depremle sarsıldık. Allah’a hamdolsun herhangi bir can kaybımız olmadı ama bu deprem bize afetlere hazırlık meselesinin aciliyetini tekrar hatırlattı" dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan terörsüz Türkiye mesajı:

Kentsel dönüşüm konusunun asla ihmale gelmeyeceğini bir kez daha gördüklerini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Devlet, belediye, vatandaş el ele verip, bu işi süratle halletmek durumundayız. Diğer türlü, sırf tedbirsizlik dolayısıyla yüreklerimize yeni ateşler düşmesine engel olamayız. İstanbul’a hizmet etmek dert işidir. Dünyanın en gelişmiş ülkelerin milletleri hangi hizmeti alıyorsa, kendi insanımıza onlardan daha iyi hizmet götürmenin derdindeyiz. Millet bahçelerimiz, esas siyasetin en güzel örneklerindendir. Bu güne kadar 36 milyon 560 bin metrekare yeşil alana sahip, 313 millet bahçemizi, 81 ilimizdeki vatandaşımızın hizmetine sunduk. 45 milyon 272 bin metrekarelik alanı kapsayan 231 millet bahçemizin yapımı devam ediyor. Sadece İstanbul’da, 34 millet bahçemizin yapımını tamamladık, 22 millet bahçemizin de inşaatı sürüyor. Biliyorsunuz 6 Şubat depremlerinde toplanma alanlarının önemi çok daha net bir şekilde ortaya çıkmıştı. Burası aynı zamanda afet anlarında yüz binlerce vatandaşımızı ağırlayan bir toplanma merkezi olarak da hizmet verecek. Afet yönetim merkezinin de yer aldığı millet bahçemizde herhangi bir afet durumunda en az 40 bin çadır kurulabilecek. Tam donanımlı hastaneden tıbbi yardım malzemeleri lojistiğine, bakım ve ihtiyaç odalarından aşevlerine kadar afet anında ihtiyaç duyulan her şey evet, burada millet bahçemizde olacak. Atatürk Havalimanı Millet Bahçemiz ayrıca çok önemli bir sağlık tesisine de ev sahipliği yapıyor. Korona virüs salgını döneminde 45 gün gibi kısa bir sürede tamamlayarak devreye aldığımız acil durum hastanemiz burada hizmet veriyor. Bu hastanemiz kovidle mücadelede çok önemli bir işlev görmüştü. Daha sonra restorasyona alınan Cerrahpaşa Tıp Fakültemizin büyük bir kısmı da Yeşilköy’e, buradaki hastanemize taşınmıştı. İnşa faaliyetleri devam eden Cerrahpaşa Hastanemizin eğitim, araştırma ve sağlık hizmetleri hemen yanı başımızda verilmeye devam ediyor. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi mensuplarıyla birlikte hasta yakınlarımız da Atatürk Havalimanı Millet Bahçemizden yararlanma imkanı bulacak" şeklinde konuştu.

"Önce terörsüz Türkiye, sonra terörsüz bölge menziline inşallah varacağız"

Konuşmasının devamında ise ‘Terörsüz Türkiye’ adımına dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Ülkemize hizmetlerimiz sadece yollarla, binalarla, bugün burada olduğu gibi çevre projeleriyle sınırlı değil. İktidar ve ittifak olarak en büyük yatırımı milletimizin kardeşliğine yapıyoruz, Türkiye’nin güvenliğine yapıyoruz. Cumhur İttifakı olarak bundan bir sene önce başlattığımız terörsüz Türkiye sürecinde kısa sürede kayda değer mesafe aldık. Tahrikler karşısında galeyana gelmedik. Şehit yakını ve gazilerimiz başta olmak üzere toplumun tüm kesimlerinin hassasiyetlerini gözettik. Özellikle bir tarafı yaparken diğer tarafı yıkmamaya itina gösterdik. Süreci herhangi bir yol kazası yaşanmadan bugünlere başarıyla getirdik. Münfesih terör örgütü, geçtiğimiz günlerde silahlı unsurlarını ülkemizden çekmekte ve sınır hattından uzaklaştırmakta olduğunu açıkladı. İlgili birimlerimiz sahadaki gelişmeleri anbean titizlikle takip ediyor. Hedefe giden yolda atılan her olumlu adımı önemsiyoruz. Türkiye Büyük Millet Meclisimizde kurulan komisyon, çalışmalarına yoğun bir şekilde devam ediyor. Son olarak perşembe günü Adalet ve Dışişleri Bakanlarımız komisyonu bilgilendirdi. Biz de külliyemizde DEM Parti heyetini kabul ettik. Kendileriyle son derece yapıcı, verimli ve geleceğe dair umut verici bir görüşme gerçekleştirdik. İnşallah bu görüşmenin yansımalarını önümüzdeki günlerde göreceğiz. Cumhur İttifakı olarak ülkemizin ve milletimizin hayrına olan işlerde çabuk davranılması gerektiğine inanıyoruz. Hassas, yapıcı, kucaklayıcı bir yaklaşımla çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Milletimizin ödediği bedellerin boşa gitmediği, sadece sınırlarımız içinde değil, sınırlarımızın ötesinde de barışın, güvenliğin, huzurun ve kardeşliğin egemen olduğu yeni bir dönemi mutlaka başlatacağız. Bunda sonuna kadar kararlıyız. Önce terörsüz Türkiye, sonra terörsüz bölge menziline inşallah varacağız. Tüm bu stratejik adımları atarken elbette şu gerçeğin de bilincindeyiz: Hedefe yaklaştıkça hem yükümüz ağırlaşıyor hem de süreci kundaklamaya dönük çabalar yoğunlaşıyor. Türkiye’nin yarım asırlık meselesini çözmesini istemeyen odaklar, bilhassa da FETÖ’cü alçaklar operasyonlarına hız vermiş durumdalar. Milletimizi tedirgin etmek, şehit yakınlarımızı huzursuz etmek, kamuoyunu manipüle etmek amacıyla ellerinden geleni yapıyorlar. En büyük hedefleri ise 15 Temmuz gecesi şehitlerimizin mübarek kanlarıyla harcı karılan Cumhur İttifakı’nın birliğini, beraberliğini ve insicamını bozmak. Fakat muvaffak olamayacaklar. Bir olacağız, beraber olacağız, iri olacağız, diri olacağız, hep beraber Türkiye olacağız" diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan terörsüz Türkiye mesajı:

Hacer İnci

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İzmir İzmir’den İspanya’ya uzanan ‘eğitim’ köprüsü İzmir Ekonomi Üniversitesi (İEÜ), uluslararası alandaki iş birliklerine bir yenisini daha ekleyerek İspanya merkezli Cervantes Enstitüsü ile protokol imzaladı. Öğrencilere yeni eğitim fırsatlarının sunulması, iki ülkenin kültürünü yansıtacak ortak sanatsal ve akademik etkinliklerin düzenlenmesi hedefiyle yapılan anlaşmaya, İEÜ Rektörü Prof. Dr. Yusuf Hakan Abacıoğlu ve İstanbul Cervantes Enstitüsü Müdürü Fernando Martinez Vara de Rey imza attı. Protokol kapsamında, akademisyenlerin ve öğrencilerin kişisel gelişimlerini hızlandırmak amacıyla stratejik çalışmalar yapılarak yol haritası belirlenecek. İspanya’daki üniversitelerle iş birliği ve diyaloğun artırılması için girişimlerde bulunulacak. İspanyolca dil sınavlarında (DELE) alınacak sertifikaları artırmaya yönelik ortak çalışmalar gerçekleştirilecek. Bilimin yanı sıra kültürel anlamda da karşılıklı olarak sergi, panel ve söyleşi gibi etkinlikler düzenlenerek Türk ve İspanyol kültürünün daha geniş kesimlere ulaşması hedeflenecek. İmza törenine geniş katılım İzmir Ekonomi Üniversitesi’nin ev sahipliğinde gerçekleşen protokol imza törenine; İspanya Ankara Büyükelçisi Cristina Latorre Sancho, İzmir Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve İEÜ Mütevelli Heyet Üyesi Emre Kızılgüneşler, İspanya Ankara Büyükelçiliği Eğitim Programları Direktörü D. Gilberto Terente Fernndez, İspanya İzmir Fahri Konsolosu Muharrem Hilmi Kayhan, İEÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Efe Biresselioğlu, Uluslararası İlişkiler Ofisi Müdürü Hülya İncekara, Yabancı Diller Yüksekokulu Müdür Yardımcı Özge Coşkun Aysal, Uluslararası İlişkiler Temsilcisi Mehmet Şenbağcı, İspanyol Dili Koordinatörü Dilek Amet ve İspanyolca öğretim görevlileri de katıldı. "Akademik üretim artacak" Törende konuşan İEÜ Rektörü Prof. Dr. Abacıoğlu, üniversite olarak öğrencileri ve akademisyenleri küresel dünyanın dinamiklerine en iyi şekilde hazırlamak için çalıştıklarını söyleyerek, "Dünyaca saygın kültür ve dil kurumlarından biri olan Cervantes Enstitüsü ile imzaladığımız iş birliği protokolü, üniversitemizin uluslararasılaşma vizyonu açısından son derece değerli ve stratejik bir adım. Bu protokol sayesinde öğrencilerimize sadece yeni bir yabancı dil öğrenme fırsatı sunmakla kalmıyor; aynı zamanda farklı kültürleri tanıma, uluslararası akademik ve kültürel ağlara dahil olma imkânı da sağlıyoruz. Akademisyenlerimiz açısından da bu iş birliği, İspanya’daki üniversiteler ve akademik çevrelerle daha güçlü ilişkiler kurma, ortak projeler geliştirme açısından önemli fırsatlar sunacak" diye konuştu. "Çok kültürlü bakış açısı kazanacaklar" Prof. Dr. Abacıoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: "Üniversiteler, aynı zamanda kültürler arasında köprü kuran kurumlardır. Cervantes Enstitüsü ile birlikte hayata geçireceğimiz sergi, panel ve söyleşi gibi kültürel etkinlikler sayesinde öğrencilerimizin çok kültürlü bir bakış açısı kazanmasına katkıda bulunacağız. Öğrencilerimizi dünyaya açan, onları uluslararası düzeyde rekabetçi ve donanımlı bireyler haline getiren iş birliklerini artırarak sürdüreceğiz. Cervantes Enstitüsü ile başlattığımız bu değerli ortaklığın, üniversitemiz için uzun vadeli ve kalıcı kazanımlar sağlayacağına yürekten inanıyorum." "İzmir, özel bir yere sahip" İstanbul Cervantes Enstitüsü Müdürü Fernando Martinez Vara de Rey, İEÜ ile imzalanan protokolden büyük mutluluk duyduklarını ifade ederek, bu güçlü akademik ve kültürel bağın kendileri için çok kıymetli olduğunu söyledi. Vara de Rey, "İzmir; zengin tarihi, kültürel çeşitliliği ve dinamik genç nüfusuyla her zaman özel bir yere sahip. İzmir Ekonomi Üniversitesi’nin vizyonu ve uluslararasılaşmaya verdiği önem, bu iş birliğini daha da anlamlı hale getiriyor. Bu anlaşma sayesinde Türk ve İspanyol kültürlerini, gençler aracılığıyla birbirine daha da yakınlaştıracağımıza inanıyorum. Öğrencilerin dil öğrenimi, kültürel etkileşimi ve uluslararası deneyim kazanmaları için etkili adımlar atacağız. Bu protokolün uzun soluklu ve verimli olmasını; her iki ülke için de güzel sonuçlar doğurmasını diliyorum" ifadelerini kullandı.
Kocaeli 7 kişinin can verdiği olayda kan donduran kaçış planı Kocaeli’nin Dilovası ilçesinde 7 kişinin hayatını kaybettiği parfüm fabrikası yangınına ilişkin hazırlanan iddianamede, şüphelilerin kaçırılmasına yönelik planlara yer verildi. Şüpheli Ali Osman A.’nın firma sahiplerini saklayan kişiye, "Canlarını sıkmasınlar, rahat olsunlar. Onları çok sağlam şekilde karşıya geçireceğiz. Maddi imkanımız ve gücümüz var. En kötü ihtimalle avukatları devreye sokacağız, suçu babaları üstlenecek. Onlara bir şey olmayacak. Bu konuşmalarımı yeğenlerime ilet" dediği iddia edildi. Olay, 8 Kasım’da Dilovası Mimar Sinan Mahallesi’ndeki Ravive Kozmetik isimli iş yerinde meydana geldi. Patlamanın ardından çıkan yangında Hanım Gülek (65), Esma Dikan (65), Şengül Yılmaz (55), Tuncay Yıldız (48), Tuğba Taşdemir (18), Nisa Taşdemir (17) ve Cansu Esatoğlu (16) yaşamını yitirdi. Soruşturma kapsamında gözaltına alınan 11 şüpheliden şirket sahibi Kurtuluş Oransal, şirket yetkilileri İsmail Oransal, Altay Ali Oransal, Aleyna Oransal ve Gökberk Güngör, "Olası kastla öldürme" suçlamasıyla, Ali Osman A. ve Onay Y., "Suçluyu kayırma" suçlamasıyla tutuklandı. Şüphelilerden H.E., G.B., Ö.A. ve Güven Demirbaş, adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. Soruşturma sürecinde tutuklanan firma sahibi Kurtuluş Oransal ise cezaevinde geçirdiği kalp krizi sonucu hayatını kaybetti. Olayın ardından ihmali olduğu değerlendirilen SGK ve İŞKUR yetkilileri açığa alındı. Gebze Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan 91 sayfalık iddianamede, İsmail Oransal, Altay Ali Oransal, Aleyna Oransal ve Gökberk Güngör hakkında "Olası kastla öldürme" suçundan 7’şer kez müebbet, "Nitelikli mala zarar verme" suçundan ise 3’er kez 6 aydan 4 yıla kadar hapis cezası istendi. 8 sanığın "Bilinçli taksirle ölüme ve yaralanmaya neden olma" suçundan 22 yıl 6’şar aya kadar, 4 sanığın "Suçluyu kayırma" suçundan 5’er yıla kadar hapisle cezalandırılması talep edilen iddianamede, ayrıca Ümit Ç., Ünal A., Muhammet D., Seyfullah Ç., Güven D., Caner Özgür Y., Özcan Y., Özkan Y. hakkında "Bilinçli taksirle ölüme ve yaralanmaya neden olma", Ali Osman A., Onay Y., Ömer A. ve Abdurrahman B’ın ise "Suçluyu kayırma" yönünden haklarında dava açılması istendi. "Sigortası olmayanları denetimde eve gönderdiler" İddianamede ifadesi yer alan işçilerden Keriman Miskin, 4 yıldır çalıştığı iş yerinde hiçbir eğitim almadığını ve koruyucu kıyafet verilmediğini belirterek, "İşletmede resmi bir sorumlu yoktu. Sigorta denetimine sadece bir kez gelindi. Bu denetimde de iş yeri sahibi Kurtuluş Oransal, yalnızca sigortası olanların kalmasını söyleyerek, benim gibi sigortası olmayan tüm çalışanları evine gönderdi. Maaşlarımız elden veriliyordu" dedi. Yaralı kurtulan işçi Ayten Aras, patlama anında ölen Nisa Taşdemir ve Esma Dikan’ın krem dolumu yaptıklarını söyledi. Aras, "Bize koruyucu elbise verilmedi, evden geldiğimiz kıyafetlerle çalışıyorduk. Kurtuluş Oransal 4 yıldır sigorta vaadinde bulundu ama yapmadı. Günlük 800 TL yevmiye ile çalışıyorduk" ifadelerini kullandı. Olay günü tesiste bulunan 16 yaşındaki Z.H. ise "Olay günü ikinci katta, iş yerinin ortasında bulunan tankerde parfüm karışımı yapılıyordu. Kimyevi maddeleri karıştıran bir alet vardı. Biz parfüm kutusu kapatırken bir anda patlama yaşandı" diye konuştu. Acılı aileler: "Cenazeleri DNA testiyle teşhis edebildik" Yangında çocuklarını ve eşlerini kaybeden ailelerin ifadeleri ise yürekleri dağladı. 17 yaşındaki kızı Nisa’yı kaybeden baba Vedat Taşdemir, "Kızım paketleme personeli olarak girdi ancak imalat işinde de çalıştırıldığını öğrendim. İmalat yapıldığını bilseydim kızımı asla göndermezdim. Kızımın vefat ettiğini, oğlumdan alınan DNA örnekleri sonucu öğrenebildik" dedi. Eşini kaybeden Aytekin Gikan, yangın söndürüldükten sonra içeride cesetler olduğunu öğrendiğini, hastaneleri aradığını ancak eşini bulamadığını, vefat ettiğini sonradan anladığını belirtti. Hanım Gülek’in eşi Metin Gülek ve Cansu Esatoğlu’nun babası İbrahim Esatoğlu da yakınlarının cansız bedenlerini ancak İstanbul Adli Tıp Kurumu’nda yapılan DNA eşleşmeleri neticesinde teşhis edebildiklerini ifade etti. "İlkokul öğrencilerini bile çalıştırdıklarını biliyorduk" Tanık İ.A., mahalleli olarak iş yerinden yayılan kimyasal koku nedeniyle şikayetçi olduklarını belirterek, "Yaşı küçük çocukları, paraya ihtiyacı olan kadınları sigortasız çalıştırıyorlardı. İlkokul öğrencilerini bile çalıştırdıklarını biliyorduk. Gerekli kurumlara şikayet edilmesine rağmen nasıl üretim yaptıklarını anlamadık" şeklinde ifade verdi. "Kurtuluş Oransal bana, ’Yangından haberim var, yoldayım’ dedi" İş yeri çalışanı H.E. ise ifadesinde, olayın ardından Kurtuluş Oransal’ı arayıp yangını bildirdiğini, kendisinin nerede olduğunu sorduğunu ve acilen gelmesi gerektiğini söylediğini ifade etti. Bunun üzerine Oransal’ın "haberim var" dediğini, yolda olduğunu söylediğini, konuşma bittikten 5-10 dakika kadar sonra Kurtuluş Oransal’ın kendisini arayarak içeride kimsenin kalıp kalmadığını sorduğunu, tam sayıyı bilmediğini ancak içeride kalan en az üç kişi olduğunu söylediğini kaydetti. "2025 yılının ağustos ve eylül aylarında kuruma sadece 8 personelin çalıştığı bildirildi" Mali müşavir M.Ç. de, firmanın kuruluş ve işleyiş sürecine dair bilgiler verdi. M.Ç., Ravive Kozmetik’in resmi sahiplerinin İsmail ve Altan Ali Oransal olduğunu, baba Kurtuluş Oransal’ın ise kağıt üzerinde yetkisi bulunmadığını söyledi. Kurtuluş Oransal’ı 2010 yılında Düzce’de çalıştığı fabrikadan "usta makinacı" olarak tanıdığını belirten M.Ç., Dilovası’ndaki tesiste çalışan işçilerin sigorta işlemlerinin gayriresmi yöntemlerle iletildiğini anlattı. Tanık M.Ç., "İşçilerin kimlik numaralarını İsmail Oransal WhatsApp veya mail yoluyla gönderiyordu. Sigorta girişlerini bu bilgilere göre yapıyordum. 2025 yılının ağustos ve eylül aylarında kuruma sadece 8 personelin çalıştığı bildirildi" dedi. Fabrikanın Dilovası’nda faaliyete geçtiği günden bu yana iş sağlığı ve güvenliği hizmeti almadığını belirten M.Ç., "Normal şartlarda işverenin anlaştığı İSG firmasına düzenli ödeme yapması gerekir ancak bana bu firmadan herhangi bir hizmet faturası gelmedi. Fabrikanın açıldığı ve üretime başladığı tarihten itibaren iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili herhangi bir bildiri veya fatura tarafıma ulaşmadı" ifadelerini kullandı. "Çocuklarım, babalarını kendilerini uzak tutmak için bu iş yerini açtı" Kurtuluş Oransal’ın eski eşi A.A. ise şirketin kuruluş amacına dair iddialarda bulundu. Kurtuluş Oransal’ın borçlu ve sorumsuz bir yapısı olduğunu öne süren A.A., çocuklarının babalarını kendilerinden uzak tutmak ve "sokakta kalmaması" için bu iş yerini açtıklarını anlattı. Çocukları İsmail ve Altay’ın bu şirketin işleri ile hiç uğraşmadıklarını ve takip etmediklerini aktardı. A.A., patlamanın meydana geldiği iş yerine alınacak personeli Kurtuluş Oransal’ın kendisinin seçtiğini, iş yerinde üretilen ürünler ile yine Kurtuluş Oransal’ın ilgilendiğini, Kurtuluş Oransal’ın daha önce kozmetik sektöründe çalıştığı için burada bir çevre edindiğini ve kendisine pazar oluşturduğunu, iş yerinin tamamen Kurtuluş Oransal’ın kontrolü altında iş yapıldığını beyan etti. "Laptobu bana getirir misin? Ben birkaç gün bu işlerle uğraşacağım, avukatlarla ilgileneceğim" İddianamede ifadesine yer verilen LYKKE Kozmetik ortaklarından şüpheli Gökberk Güngör de olay günü yaşananları ve İsmail Oransal’ın bilgisayarını aldırmasını anlattı. Aleyna Oransal’ın şirkette yüzde 50 ortaklığı bulunduğunu belirten Güngör, olay günü Aleyna’nın kendisini aradığını belirterek, gayet sakin bir ses tonuyla ’Fabrikada yangın çıkmış’ diyerek görüşmeyi sonlandırdığını söyledi. Bu görüşmeden yaklaşık yarım saat sonra İsmail Oransal’ın kendisini arayarak, "İş yerimdeki laptobu bana getirir misin? Ben birkaç gün bu işlerle uğraşacağım, avukatlarla ilgileneceğim. Sen benim odada, masanın üstünde bulunan laptobu alıp evime getir" dediğini aktardı. Güngör, bu talep üzerine laptobu alarak Oransal’a teslim ettiğini kaydetti. "Suçu babaları üstlenecek, onları yurt dışına kaçıracağız" İddianamenin en çarpıcı bölümlerinden birini ise şüphelilerin kaçış planına dair detaylar oluşturdu. Şüpheli Onay Y. ifadesinde, Ali Osman A’nın kendisini arayarak, "Olanları duydun mu? Benim yeğenler bir olaya karışmışlar" dediğini ve onları misafir edip edemeyeceğini sorduğunu belirtti. Bu görüşme üzerine Ömer A. isimli kişiyi arayarak 1 haftalık ev ayarlamasını istediğini anlatan Y., daha sonra Tekirdağ’da İsmail Oransal, Altay Ali Oransal ve Abdurrahman Bayat ile buluştuğunu söyledi. Eve girdikten sonra televizyonda "Kocaeli’de patlama" başlıklı haberleri gördüğünü ifade eden Y., bunun üzerine Ali Osman A’yı görüntülü aradığını kaydetti. Y., Ali Osman A’nın görüşme sırasında kendisine şunları söylediğini iddia etti: "Canlarını sıkmasınlar, rahat olsunlar. Onları çok sağlam bir şekilde karşıya geçireceğiz. Maddi imkanımız ve gücümüz var. En kötü ihtimalle biz avukatları devreye sokacağız, suçu babaları üstlenecek. Onlara bir şey olmayacak. Bu konuşmalarımı yeğenlerime ilet."
İstanbul 51Talk, gençleri Birleşmiş Milletler’in iklim sahnesine taşıyacağını duyurdu Çevrimiçi İngilizce öğrenme platformu 51Talk, Birleşmiş Milletler’e bağlı bir gençlik konuşma girişiminde yer aldığını duyurdu. Çocuklar için çevrimiçi bire bir İngilizce öğrenme platformu olan 51Talk, uluslararası topluluğundan genç öğrencilerin 15-21 Kasım 2025 tarihleri arasında Brezilya’nın Belém şehrinde düzenlenen Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı (COP30) sırasında BM’ye bağlı bir gençlik konuşma girişiminde yer aldığını duyurdu. Yapılan açıklamaya göre; 2023 yılında başlatılan ve üçüncü yılına giren girişim, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Türkiye, Tayland ve Vietnam’dan çocukların iklim ve çevrenin korunmasına ilişkin bakış açılarını İngilizce olarak paylaşmaları için fırsatlar oluşturuyor. Katılımcılar, BM düzeyinde uluslararası bir sahnede yapılan konuşmalarla yerel gözlemlerini küresel bir sohbete taşıyarak iklim sorunlarının dünyanın dört bir yanındaki genç nesiller tarafından nasıl deneyimlendiğini ve ele alındığını vurguladı. 51Talk CEO’su Jack Huang, "Her çocuğun dünyayla konuşma fırsatını hak ettiğine inanıyoruz. Çocuklara doğru araçlar ve rehberlik sağlandığında, düşünceli fikirler ifade edebilir ve küresel meselelerle anlamlı bir şekilde ilgilenebilirler. Öğrencilerimizi Birleşmiş Milletler iklim sahnesinde konuşurken görmek, eğitimin neleri ortaya çıkarabileceğinin güçlü bir hatırlatıcısıdır" dedi. Türkiye’den, aile desteğiyle küçük yaşta İngilizce öğrenmeye başlayan on iki yaşındaki Osman Batu, COP30’a hazırlanırken özgüven ve akıcılık konusunda gözle görülür bir ilerleme kaydetti. Üç dakikalık bir video göndererek ve konuşma becerilerinin, dilbilgisinin, telaffuzunun ve özgüveninin değerlendirildiği İstanbul’daki ulusal bir yarışmada yarışarak çok aşamalı bir seçim sürecinden geçerek birinciliği ve Birleşmiş Milletler’de Türkiye’yi temsil etme fırsatını kazandı. Osman, COP30’da Türkiye’deki orman yangınlarından büyükannesinin bahçesindeki kelebeklerin yok olmasına kadar tanık olduğu iklim değişikliğinin etkilerinden bahsetti.