GÜNDEM - 03 Kasım 2025 Pazartesi 11:10

Dijital dünyayı çocuklar anlıyor, yetişkinler yanılıyor

A
A
A

Bahçeşehir Koleji Genel Müdürü Dr. Özlem Koç, 7-15 yaş arası çocukların dijital reklamlara verdiği bilişsel ve duygusal tepkileri; öğrenciler, anneler ve öğretmenlerin gözünden inceledi. Araştırma sonucuna göre, çocukların yüzde 94,7’sinin dijital reklamlara karşı farkındalık geliştirdiğini belirten Koç, "Araştırmamda çocukların dijital reklamlarla ilgili veliler ve öğretmenlerin düşüncelerinin aksine daha seçici ve sorgulayıcı oldukları ortaya çıktı" dedi. 

Çocukların reklamlara ilişkin farkındalık düzeyine yönelik çalışmasını tamamlayan Bahçeşehir Koleji Genel Müdürü Dr. Özlem Koç, doktora tezinde kullandığı kapsamlı saha araştırmasının sonuçlarını ve değerlendirmelerini Beyoğlu’ndaki Minoa Pera’da gerçekleşen etkinlikte açıkladı. Koç, "Dijital Yanılgı: Dijital Reklam Dünyasında Çocuklar ve Yetişkinler Arasında Algı Uçurumu" konulu bir sunum yaptı. Etkinliğe Bahçeşehir Uğur Eğitim Kurumları Başkanı Enver Yücel, Bahçeşehir Koleji İcra Kurulu Başkanı Hüseyin Yücel, Bahçeşehir Koleji Kurucusu, İcra Kurulu Üyesi Semra Yücel, Prof. Dr. Ali Atıf Bir, akademisyenler ve yazarlar, çok sayıda okur sever katıldı. Günümüzde çocukların, iç içe geçmiş içerik ve reklamlardan oluşan dijital bir dünyada büyüdüğünü ve bu durumun "Acaba hemen etkileniyorlar mı?" endişesiyle bir "dijital yanılgıya" düşülmesine neden olabildiğini belirten Dr. Özlem Koç, yaptığı araştırmada bu kaygıların her zaman gerçeği yansıtmadığının ortaya çıktığını söyledi.

Dijital dünyayı çocuklar anlıyor, yetişkinler yanılıyor

Araştırmaya 600 çocuk katıldı

Koç, 7-15 yaş arası 600’ün üzerinde çocukla yapılan bu kapsamlı çalışmada, çocukların reklamları sanılandan çok daha iyi fark ettiğini ve yaşları ilerledikçe eleştirel bir mesafe geliştirdiğini ortaya koyduğunu belirterek şöyle konuştu:

Dijital dünyayı çocuklar anlıyor, yetişkinler yanılıyor

"Araştırmada yalnızca çocuklar yer almadı, tüm paydaşlar, anne babalar ve öğretmenler de yer aldı. Oldukça ilginç bir sonuca ulaştım. Ulaştığım sonuç özetle şu: Çocuklar anlıyor ama biz yetişkinler yanılıyoruz. Bu da şu anlama geliyor, çocukların internette, dijital mecrada karşılaştığı içeriklere dair aslında veliler ve öğretmenler olarak çocuklardan oldukça farklı düşünüyoruz. Çocuklarımız dijitalde karşılaştıkları reklamların ve içeriklerin oldukça farkındalar. Kavramsal reklam okuryazarlıkları gelişmiş durumda. Bu neredeyse yüzde 94.7 oranında ve her yaş grubu için geçerli. Reklamı fark ediyorlar, dijital içeriği anlıyorlar. Bu araştırmayı daha da ilginç kılan yönü; çocuklar reklamı fark ediyorlar ama bu reklamın çocukların tüketim alışkanlığına, yani satın alma davranışına dönüşmesi oldukça düşük. Çocukların yüzde 80’i ‘Görüyorum, fark ediyorum ama satın almayacağım’ diyor. Asıl nokta da şu: Biz yetişkinler olarak tam tersini düşünüyoruz. Çocukların dijital platformdaki içeriklere karşı çok etkilenen, manipüle olan hatta zaman zaman fark etmeyen, farkındalıkları düşük olduklarını düşünüyoruz ve bu biraz da onların dijital deneyimlerini küçümsememizden kaynaklanıyor."

Dijital dünyayı çocuklar anlıyor, yetişkinler yanılıyor

"En önemli koruma şemsiyesi yetişkinlerin rehberliği"

Dr. Koç, "Yetişkinler çocukların bu dünyasını, deneyimini anlamıyor ve burada bir yanılgı içindeler. Bu neden önemli, çünkü çocuklar dijital dünyanın içerisinde doğdular ve ekranlarla iç içe büyüyorlar. Neredeyse tüm günleri yaşamın bütün alanları dijital dünyayla iç içe geçiyor. Bu etkiyi doğru anlamak ve ebeveynler olarak onları dinlemek eşlik etmek lazım. Ama bu yeterliliği kazanabilmek için de önce yetişkinlerin dijital okuryazarlığının olması, dijital medya okuryazarı olması lazım. Yani önce bizler öğrenmeliyiz, sonra çocuklarımıza eşlik edebilmeliyiz. Çünkü onlar dijital dünyanın içine doğdular ve teknolojiye yatkınlar. Bizden de farklı büyüyorlar ama sonuç olarak onlar çocuk. O yüzden hem duygusal anlamda hem bilişsel anlamda korunmaya ihtiyaçları var. En önemli koruma şemsiyesi de aslında yetişkinlerin rehberliği" dedi. Ebeveynlerin çocuklarının dijital becerilerini hafife almasının bir "Dijital Yanılgı" olduğunu belirten Dr. Koç şunları söyledi: "Bu araştırmayı daha da ilginç kılan yönü; çocuklar reklamı fark ediyorlar ama bu reklamın çocukların tüketim alışkanlığına, yani satın alma davranışına dönüşmesi oldukça düşük. Çocukların yüzde 80’i ‘Görüyorum, fark ediyorum ama satın almayacağım’ diyor. Biz yetişkinler olarak tam tersini düşünüyoruz. Çocukların dijital platformdaki içeriklere karşı çok etkilenen, manipüle olan hatta zaman zaman fark etmeyen, farkındalıkları düşük olduklarını düşünüyoruz ve bu biraz da onların dijital deneyimlerini küçümsememizden kaynaklanıyor. Bu kitap da tam olarak bu nedenden doğup hem ebeveynlere hem öğretmenlere ‘Çocukların dünyasını anlayın, onların dijital dünyadaki deneyimlerini fark edin, bu dünyada onlara eşlik edin, güçlendirin ve rehber olun’ demek için yazıldı."

Dijital dünyayı çocuklar anlıyor, yetişkinler yanılıyor

"Dijital reklam okuryazarlığı erken yaşta kazandırılmalı"

Okul-aile iş birliğinin dijital çağda yeni bir anlam kazandığını vurgulayan Koç, ebeveynlerin, çocukların çevrimiçi deneyimlerine yasak koymak yerine onlarla birlikte anlamlandırma sürecine katılmalarının çok önemli olduğunu söyledi. Milli Eğitim Bakanlığı’nın medya okuryazarlığı müfredatını genişletmesi gerektiğini vurgulayan Koç, "Dijital reklam okuryazarlığı" ve "Sosyal medya okuryazarlığının erken yaşta kazandırılması gerektiğini, amacın çocukları korumak değil, güçlendirmek, onlara dijital dünyanın nasıl işlediğini, gördüklerini nasıl sorgulayabileceklerini öğretmek olması gerektiğini belirtti. Araştırmasındaki verilere dayanan ve doktora tezinden yola çıkarak yazdığı "İnternette Dijital Yanılgı" kitabında da çocukları güçlendiren bir dijital ekosistem oluşturmak için çağrıda bulunduğuna dikkat çeken Dr. Özlem Koç, "Amacımız, çocukları sadece korumak değil, onlara dijital dünyada güçlü ve bilinçli bireyler olmayı öğretmek olmalı. Bu noktada, okullara, kurumlara ve ebeveynlere büyük sorumluluk düşüyor. Medya okuryazarlığını bir yaşam becerisi olarak benimsemeli ve çocuklarımıza rehberlik etmeliyiz" dedi. Etkinliğin sonunda konuklar, "İnternette Dijital Yanılgı" kitabını imzalatarak Dr. Özlem Koç ile araştırması üzerine sohbet ettiler.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Kocaeli 7 kişinin can verdiği olayda kan donduran kaçış planı Kocaeli’nin Dilovası ilçesinde 7 kişinin hayatını kaybettiği parfüm fabrikası yangınına ilişkin hazırlanan iddianamede, şüphelilerin kaçırılmasına yönelik planlara yer verildi. Şüpheli Ali Osman A.’nın firma sahiplerini saklayan kişiye, "Canlarını sıkmasınlar, rahat olsunlar. Onları çok sağlam şekilde karşıya geçireceğiz. Maddi imkanımız ve gücümüz var. En kötü ihtimalle avukatları devreye sokacağız, suçu babaları üstlenecek. Onlara bir şey olmayacak. Bu konuşmalarımı yeğenlerime ilet" dediği iddia edildi. Olay, 8 Kasım’da Dilovası Mimar Sinan Mahallesi’ndeki Ravive Kozmetik isimli iş yerinde meydana geldi. Patlamanın ardından çıkan yangında Hanım Gülek (65), Esma Dikan (65), Şengül Yılmaz (55), Tuncay Yıldız (48), Tuğba Taşdemir (18), Nisa Taşdemir (17) ve Cansu Esatoğlu (16) yaşamını yitirdi. Soruşturma kapsamında gözaltına alınan 11 şüpheliden şirket sahibi Kurtuluş Oransal, şirket yetkilileri İsmail Oransal, Altay Ali Oransal, Aleyna Oransal ve Gökberk Güngör, "Olası kastla öldürme" suçlamasıyla, Ali Osman A. ve Onay Y., "Suçluyu kayırma" suçlamasıyla tutuklandı. Şüphelilerden H.E., G.B., Ö.A. ve Güven Demirbaş, adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. Soruşturma sürecinde tutuklanan firma sahibi Kurtuluş Oransal ise cezaevinde geçirdiği kalp krizi sonucu hayatını kaybetti. Olayın ardından ihmali olduğu değerlendirilen SGK ve İŞKUR yetkilileri açığa alındı. Gebze Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan 91 sayfalık iddianamede, İsmail Oransal, Altay Ali Oransal, Aleyna Oransal ve Gökberk Güngör hakkında "Olası kastla öldürme" suçundan 7’şer kez müebbet, "Nitelikli mala zarar verme" suçundan ise 3’er kez 6 aydan 4 yıla kadar hapis cezası istendi. 8 sanığın "Bilinçli taksirle ölüme ve yaralanmaya neden olma" suçundan 22 yıl 6’şar aya kadar, 4 sanığın "Suçluyu kayırma" suçundan 5’er yıla kadar hapisle cezalandırılması talep edilen iddianamede, ayrıca Ümit Ç., Ünal A., Muhammet D., Seyfullah Ç., Güven D., Caner Özgür Y., Özcan Y., Özkan Y. hakkında "Bilinçli taksirle ölüme ve yaralanmaya neden olma", Ali Osman A., Onay Y., Ömer A. ve Abdurrahman B’ın ise "Suçluyu kayırma" yönünden haklarında dava açılması istendi. "Sigortası olmayanları denetimde eve gönderdiler" İddianamede ifadesi yer alan işçilerden Keriman Miskin, 4 yıldır çalıştığı iş yerinde hiçbir eğitim almadığını ve koruyucu kıyafet verilmediğini belirterek, "İşletmede resmi bir sorumlu yoktu. Sigorta denetimine sadece bir kez gelindi. Bu denetimde de iş yeri sahibi Kurtuluş Oransal, yalnızca sigortası olanların kalmasını söyleyerek, benim gibi sigortası olmayan tüm çalışanları evine gönderdi. Maaşlarımız elden veriliyordu" dedi. Yaralı kurtulan işçi Ayten Aras, patlama anında ölen Nisa Taşdemir ve Esma Dikan’ın krem dolumu yaptıklarını söyledi. Aras, "Bize koruyucu elbise verilmedi, evden geldiğimiz kıyafetlerle çalışıyorduk. Kurtuluş Oransal 4 yıldır sigorta vaadinde bulundu ama yapmadı. Günlük 800 TL yevmiye ile çalışıyorduk" ifadelerini kullandı. Olay günü tesiste bulunan 16 yaşındaki Z.H. ise "Olay günü ikinci katta, iş yerinin ortasında bulunan tankerde parfüm karışımı yapılıyordu. Kimyevi maddeleri karıştıran bir alet vardı. Biz parfüm kutusu kapatırken bir anda patlama yaşandı" diye konuştu. Acılı aileler: "Cenazeleri DNA testiyle teşhis edebildik" Yangında çocuklarını ve eşlerini kaybeden ailelerin ifadeleri ise yürekleri dağladı. 17 yaşındaki kızı Nisa’yı kaybeden baba Vedat Taşdemir, "Kızım paketleme personeli olarak girdi ancak imalat işinde de çalıştırıldığını öğrendim. İmalat yapıldığını bilseydim kızımı asla göndermezdim. Kızımın vefat ettiğini, oğlumdan alınan DNA örnekleri sonucu öğrenebildik" dedi. Eşini kaybeden Aytekin Gikan, yangın söndürüldükten sonra içeride cesetler olduğunu öğrendiğini, hastaneleri aradığını ancak eşini bulamadığını, vefat ettiğini sonradan anladığını belirtti. Hanım Gülek’in eşi Metin Gülek ve Cansu Esatoğlu’nun babası İbrahim Esatoğlu da yakınlarının cansız bedenlerini ancak İstanbul Adli Tıp Kurumu’nda yapılan DNA eşleşmeleri neticesinde teşhis edebildiklerini ifade etti. "İlkokul öğrencilerini bile çalıştırdıklarını biliyorduk" Tanık İ.A., mahalleli olarak iş yerinden yayılan kimyasal koku nedeniyle şikayetçi olduklarını belirterek, "Yaşı küçük çocukları, paraya ihtiyacı olan kadınları sigortasız çalıştırıyorlardı. İlkokul öğrencilerini bile çalıştırdıklarını biliyorduk. Gerekli kurumlara şikayet edilmesine rağmen nasıl üretim yaptıklarını anlamadık" şeklinde ifade verdi. "Kurtuluş Oransal bana, ’Yangından haberim var, yoldayım’ dedi" İş yeri çalışanı H.E. ise ifadesinde, olayın ardından Kurtuluş Oransal’ı arayıp yangını bildirdiğini, kendisinin nerede olduğunu sorduğunu ve acilen gelmesi gerektiğini söylediğini ifade etti. Bunun üzerine Oransal’ın "haberim var" dediğini, yolda olduğunu söylediğini, konuşma bittikten 5-10 dakika kadar sonra Kurtuluş Oransal’ın kendisini arayarak içeride kimsenin kalıp kalmadığını sorduğunu, tam sayıyı bilmediğini ancak içeride kalan en az üç kişi olduğunu söylediğini kaydetti. "2025 yılının ağustos ve eylül aylarında kuruma sadece 8 personelin çalıştığı bildirildi" Mali müşavir M.Ç. de, firmanın kuruluş ve işleyiş sürecine dair bilgiler verdi. M.Ç., Ravive Kozmetik’in resmi sahiplerinin İsmail ve Altan Ali Oransal olduğunu, baba Kurtuluş Oransal’ın ise kağıt üzerinde yetkisi bulunmadığını söyledi. Kurtuluş Oransal’ı 2010 yılında Düzce’de çalıştığı fabrikadan "usta makinacı" olarak tanıdığını belirten M.Ç., Dilovası’ndaki tesiste çalışan işçilerin sigorta işlemlerinin gayriresmi yöntemlerle iletildiğini anlattı. Tanık M.Ç., "İşçilerin kimlik numaralarını İsmail Oransal WhatsApp veya mail yoluyla gönderiyordu. Sigorta girişlerini bu bilgilere göre yapıyordum. 2025 yılının ağustos ve eylül aylarında kuruma sadece 8 personelin çalıştığı bildirildi" dedi. Fabrikanın Dilovası’nda faaliyete geçtiği günden bu yana iş sağlığı ve güvenliği hizmeti almadığını belirten M.Ç., "Normal şartlarda işverenin anlaştığı İSG firmasına düzenli ödeme yapması gerekir ancak bana bu firmadan herhangi bir hizmet faturası gelmedi. Fabrikanın açıldığı ve üretime başladığı tarihten itibaren iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili herhangi bir bildiri veya fatura tarafıma ulaşmadı" ifadelerini kullandı. "Çocuklarım, babalarını kendilerini uzak tutmak için bu iş yerini açtı" Kurtuluş Oransal’ın eski eşi A.A. ise şirketin kuruluş amacına dair iddialarda bulundu. Kurtuluş Oransal’ın borçlu ve sorumsuz bir yapısı olduğunu öne süren A.A., çocuklarının babalarını kendilerinden uzak tutmak ve "sokakta kalmaması" için bu iş yerini açtıklarını anlattı. Çocukları İsmail ve Altay’ın bu şirketin işleri ile hiç uğraşmadıklarını ve takip etmediklerini aktardı. A.A., patlamanın meydana geldiği iş yerine alınacak personeli Kurtuluş Oransal’ın kendisinin seçtiğini, iş yerinde üretilen ürünler ile yine Kurtuluş Oransal’ın ilgilendiğini, Kurtuluş Oransal’ın daha önce kozmetik sektöründe çalıştığı için burada bir çevre edindiğini ve kendisine pazar oluşturduğunu, iş yerinin tamamen Kurtuluş Oransal’ın kontrolü altında iş yapıldığını beyan etti. "Laptobu bana getirir misin? Ben birkaç gün bu işlerle uğraşacağım, avukatlarla ilgileneceğim" İddianamede ifadesine yer verilen LYKKE Kozmetik ortaklarından şüpheli Gökberk Güngör de olay günü yaşananları ve İsmail Oransal’ın bilgisayarını aldırmasını anlattı. Aleyna Oransal’ın şirkette yüzde 50 ortaklığı bulunduğunu belirten Güngör, olay günü Aleyna’nın kendisini aradığını belirterek, gayet sakin bir ses tonuyla ’Fabrikada yangın çıkmış’ diyerek görüşmeyi sonlandırdığını söyledi. Bu görüşmeden yaklaşık yarım saat sonra İsmail Oransal’ın kendisini arayarak, "İş yerimdeki laptobu bana getirir misin? Ben birkaç gün bu işlerle uğraşacağım, avukatlarla ilgileneceğim. Sen benim odada, masanın üstünde bulunan laptobu alıp evime getir" dediğini aktardı. Güngör, bu talep üzerine laptobu alarak Oransal’a teslim ettiğini kaydetti. "Suçu babaları üstlenecek, onları yurt dışına kaçıracağız" İddianamenin en çarpıcı bölümlerinden birini ise şüphelilerin kaçış planına dair detaylar oluşturdu. Şüpheli Onay Y. ifadesinde, Ali Osman A’nın kendisini arayarak, "Olanları duydun mu? Benim yeğenler bir olaya karışmışlar" dediğini ve onları misafir edip edemeyeceğini sorduğunu belirtti. Bu görüşme üzerine Ömer A. isimli kişiyi arayarak 1 haftalık ev ayarlamasını istediğini anlatan Y., daha sonra Tekirdağ’da İsmail Oransal, Altay Ali Oransal ve Abdurrahman Bayat ile buluştuğunu söyledi. Eve girdikten sonra televizyonda "Kocaeli’de patlama" başlıklı haberleri gördüğünü ifade eden Y., bunun üzerine Ali Osman A’yı görüntülü aradığını kaydetti. Y., Ali Osman A’nın görüşme sırasında kendisine şunları söylediğini iddia etti: "Canlarını sıkmasınlar, rahat olsunlar. Onları çok sağlam bir şekilde karşıya geçireceğiz. Maddi imkanımız ve gücümüz var. En kötü ihtimalle biz avukatları devreye sokacağız, suçu babaları üstlenecek. Onlara bir şey olmayacak. Bu konuşmalarımı yeğenlerime ilet."
İstanbul 51Talk, gençleri Birleşmiş Milletler’in iklim sahnesine taşıyacağını duyurdu Çevrimiçi İngilizce öğrenme platformu 51Talk, Birleşmiş Milletler’e bağlı bir gençlik konuşma girişiminde yer aldığını duyurdu. Çocuklar için çevrimiçi bire bir İngilizce öğrenme platformu olan 51Talk, uluslararası topluluğundan genç öğrencilerin 15-21 Kasım 2025 tarihleri arasında Brezilya’nın Belém şehrinde düzenlenen Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı (COP30) sırasında BM’ye bağlı bir gençlik konuşma girişiminde yer aldığını duyurdu. Yapılan açıklamaya göre; 2023 yılında başlatılan ve üçüncü yılına giren girişim, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Türkiye, Tayland ve Vietnam’dan çocukların iklim ve çevrenin korunmasına ilişkin bakış açılarını İngilizce olarak paylaşmaları için fırsatlar oluşturuyor. Katılımcılar, BM düzeyinde uluslararası bir sahnede yapılan konuşmalarla yerel gözlemlerini küresel bir sohbete taşıyarak iklim sorunlarının dünyanın dört bir yanındaki genç nesiller tarafından nasıl deneyimlendiğini ve ele alındığını vurguladı. 51Talk CEO’su Jack Huang, "Her çocuğun dünyayla konuşma fırsatını hak ettiğine inanıyoruz. Çocuklara doğru araçlar ve rehberlik sağlandığında, düşünceli fikirler ifade edebilir ve küresel meselelerle anlamlı bir şekilde ilgilenebilirler. Öğrencilerimizi Birleşmiş Milletler iklim sahnesinde konuşurken görmek, eğitimin neleri ortaya çıkarabileceğinin güçlü bir hatırlatıcısıdır" dedi. Türkiye’den, aile desteğiyle küçük yaşta İngilizce öğrenmeye başlayan on iki yaşındaki Osman Batu, COP30’a hazırlanırken özgüven ve akıcılık konusunda gözle görülür bir ilerleme kaydetti. Üç dakikalık bir video göndererek ve konuşma becerilerinin, dilbilgisinin, telaffuzunun ve özgüveninin değerlendirildiği İstanbul’daki ulusal bir yarışmada yarışarak çok aşamalı bir seçim sürecinden geçerek birinciliği ve Birleşmiş Milletler’de Türkiye’yi temsil etme fırsatını kazandı. Osman, COP30’da Türkiye’deki orman yangınlarından büyükannesinin bahçesindeki kelebeklerin yok olmasına kadar tanık olduğu iklim değişikliğinin etkilerinden bahsetti.
Gaziantep Nöroloji Uzmanı Uzm. Dr. Güneri, "Obstrüktif Uyku Apnesi hayatı sessizce tehdit ediyor" Medical Point Gaziantep Hastanesi Nöroloji Uzmanı Uzm. Dr. Şeyda Çevik Güneri, obstrüktif uyku apnesinin genellikle yüksek sesli horlama, gece boyunca nefesin durması, ani uyanmalar ve sabahları yorgun uyanma gibi belirtilerle kendini gösterdiğini belirtti. Medical Point Gaziantep Hastanesi Nöroloji Uzmanı Uzm. Dr. Şeyda Çevik Güneri, obstrüktif uyku apnesinin genellikle yüksek sesli horlama, gece boyunca nefesin durması, ani uyanmalar ve sabahları yorgun uyanma gibi belirtilerle kendini gösterdiğini belirtti. Gün içinde aşırı uyku hali, dikkat dağınıklığı ve baş ağrılarının da sık görülen şikâyetler arasında yer aldığını ifade etti. Uzm. Dr. Güneri, obstrüktif uyku apnesinin tedavi edilmediği takdirde hipertansiyon, kalp hastalıkları, inme, diyabet ve trafik kazaları riskini artırabileceğine dikkat çekti. Özellikle obezite, boyun çevresinin kalın olması, sigara ve alkol kullanımı ile genetik faktörlerin hastalık riskini yükselttiğini vurguladı. Tanının uyku testi (polisomnografi) ile konulduğunu belirten Güneri, tedavinin hastalığın şiddetine göre planlandığını söyledi. Hafif vakalarda yaşam tarzı değişiklikleri önerilirken, orta ve ileri dereceli olgularda CPAP cihazı, ağız içi aparatlar veya cerrahi yöntemlerin gündeme gelebileceğini ifade etti. Uzm. Dr. Şeyda Çevik Güneri, "Sürekli horlama, gece nefes durması veya gün içinde aşırı uyku hali yaşayan kişilerin mutlaka bir uzmana başvurması gerekir. Erken tanı ve doğru tedavi, hem yaşam kalitesini artırır hem de ciddi sağlık sorunlarının önüne geçer" diyerek vatandaşları uyardı. Medical Point Gaziantep Hastanesi, uyku bozukluklarının tanı ve tedavisinde multidisipliner yaklaşımıyla hastalarına hizmet vermeye devam ediyor.