SAĞLIK - 31 Temmuz 2025 Perşembe 16:04

Doğuştan mimiklerini kullanamıyordu, 23 yıl sonra ilk kez gülümsedi

A
A
A

Kişilerin mimiklerini kullanmasına imkan tanımayan nadir görülen doğuştan bir rahatsızlık olan moebius sendromuyla doğan 23 yaşındaki Kübra Nur Sevgi, Kartal Dr. Lütfi Kırdar Şehir Hastanesi’nde gerçekleştirilen operasyonla 23 yıl sonra ilk kez gülümsedi. Uzmanlar, "Yaklaşık 100 bin doğumda bir olan nadir bir hastalık. 23 yaşında, hiç gülemeyen bir hastaydı, 23 yıl sonra ilk defa gülmüş oldu. Tek taraflı yüz felçlerinin ameliyatlarını planlıyoruz ancak 2 taraflı olması ülkemizde de yapılmamış bir şeydi. Operasyon ülkemizde bir ilk olma özelliği taşıyor. Umut arayan hastalar için çok kıymetli, hastanın yüzünü güldürebilmek bizim de yüzümüzü güldürdü, mutluyuz" dedi. Kübra Nur Sevgi ise, "Doğuştan yüz mimiklerimi hareket ettiremiyorum. Gülümseme ifadesini gördükten sonra sürekli aynalara bakar oldum. 23 yaşında gülümseyebiliyorum, pes etmesinler" diye konuştu.

İstanbul Tuzla’da yaşayan 23 yaşındaki mühendis Kübra Nur Sevgi, yüzün tek ya da çift tarafında olabilen, gülümseme, kaşlarını çatma, gözlerini kısma veya göz kırpma gibi yüz ifadelerine imkan tanımayan, nadir görülen moebius sendromu ile dünyaya geldi. Yıllarca mimiksiz bir yaşam süren genç kız, birçok doktora gittiğini ancak tedavi sağlanamadığını söyledi. Bir süre önce ise Kartal Dr. Lütfi Kırdar Şehir Hastanesi Kulak Burun Boğaz Bölümü’ne başvuran genç kız, burada Op. Dr. Burak Kersin, Op. Dr. Begüm Yılmaz ile yeni bir sürece başladı. Tek taraflı yüz felçlerine müdahale ettiklerini ifade eden ekip, Sevgi’nin yüzüne de operasyon yapılabileceğini ifade etti. Duydukları sonrası umutlarının yeniden yeşerdiğini aktaran genç kız, 21 Mayıs tarihinde ameliyat edildi. Başarılı geçen ameliyat sonrası Sevgi ailesi ve hastane ekibi büyük mutluluk yaşadı. Ameliyat sonrası yüzünde yavaş yavaş hareketlenmeler başlarken Kübra Nur 23 yıllık yaşamında ilk kez gülümsedi. Belirli aralıklarla kontrolleri süren Sevgi ve annesi Emine Sevgi yaşadıkları süreci anlatırken Op. Dr. Kersin, Op. Dr. Yılmaz Türkiye’de ilk olduklarını ifade ettikleri operasyona ilişkin bilgi verdi. Sevgi’nin ameliyat öncesi ve sonrası görüntüsü arasındaki fark ise dikkat çekti.

"Gülümseme ifadesini gördükten sonra sürekli aynalara bakar oldum"

Yıllar boyu mimiksiz bir yaşam sürdürdüğünü, şu an çok olduğunu söyleyen Kübra Nur Sevgi, "Doğuştan yüz mimiklerimi hareket ettiremiyorum; moebius sendromu. Küçüklüğümden beri sürekli hastanelerde geziyoruz, Duygularını yansıtamamak üzücü bir duyguydu, sürekli donuk bir ifadem vardı. Farkında değildim ama şimdi o zamanki fotoğraflarıma bakıyorum daha çok belli oluyor. Çok mutlu oldum çünkü bu yaşıma kadar pek umut verilmemişti olabileceği söylenmemişti. Bazı doktorlara gittiğimde ‘Pek bir şey yapılamaz, kritik, riskli bir bölge’ dendi. Begüm Hanım olabileceğini söylediğinde tüm ışıklar tekrardan yandı. İçim umut doldu, daha ameliyata girmeden önce ‘Nasıl olacak’ gibisinden heyecanlanmaya başladık. Birdenbire hareket edince sadece hareketlenme geldiğinde bile çok farklı hissettim. Gülümseme ifadesini gördükten sonra sürekli aynalara bakar oldum" dedi.

Doğuştan mimiklerini kullanamıyordu, 23 yıl sonra ilk kez gülümsedi

"Fotoğraf çekileceğimiz sırada ‘Niye donuksun, gülümsemiyorsun’ gibi ifadeler oluyordu"

Rahasızlığıyla ilgili sosyal hayatından örnekler veren Sevgi, "Pek fotoğraf çekilmiyordum çünkü çekileceğimiz sırada arkadaşlarım vs. ortamda ‘Niye donuk duruyorsun, gülümsemiyorsun’ gibi ifadeler oluyordu. Ortam mutlu diyelim, donuk duruyorum, sanki ortamın havasını bozuyormuş gibi hissettiğim için pek fotoğraf çekilmiyordum. Önceden yanaklarım da yoktu, düz bir ifadeydi, beni görenler ne kadar değiştiğini söylediler. 23 yaşında gülümseyebiliyorum, pes etmesinler. Tüm olumsuz yanıtlardan sonra açıkçası ümidimi biraz kaybetmiştim. Ülkemizde böyle bir ilkin gerçekleşmesi çok gurur verici bir şey, bu ilkin içinde olmak da beni ayrıca mutlu eden bir şey. Farkındalık oluşturmak için buradayım, benim gibi olan insanlar da olabilir. Beni görüp de ‘Biz de olabilir miyiz, çare olabilir mi’ düşüncesi en azından o umudu yeşertebilmek bile benim için çok motive edici bir şey" şeklinde konuştu.

Doğuştan mimiklerini kullanamıyordu, 23 yıl sonra ilk kez gülümsedi

"Ülkemizde de yapılmamış bir şeydi, 23 yaşında ilk kez güldü"

‘Hastamız bize yaklaşık 6 ay önce başvurdu’ diyerek sözlerine başlayan Op. Dr. Begüm Yılmaz, "Bilinen bir tanısı mevcuttu. Moebius sendromu; yaklaşık 100 bin doğumda bir olan, nadir görülen doğumsal bir hastalık. İki taraflı yüz sinirin gelişmemesine bağlı olarak iki taraflı yüz felci mevcut oluyor. Şu demek; hasta gülümseyemiyor, mimik yapamıyor, sosyal hayatında ve duygularını ifade etmesinde çok ciddi güçlüklere sebep oluyor. Tek taraflı yüz felçlerine müdahale edip ameliyatlarını planlıyoruz, yapmaktayız ancak 2 taraflı olması bizim için ülkemizde de yapılmamış bir şeydi. Bir ilk olarak bu ameliyatı planladık. Ameliyatın içeriği; iki taraflı şakak bölgesindeki çiğneme kasını ağız köşesine aktardık, amacımız çiğneme kasıyla birlikte hastaya bir gülümseme sağlamaktı. Doğuştan kaslar çalışmadığı için orta yüz bölgesindeki o zayıflığı gidermek, simetriyi sağlamak adına da yanak bölgesindeki yağ dokusunu daha doğal bir ifade sağlamak amacıyla şakak bölgesine aktardık. Ameliyat ortalama 3 saat kadar sürdü. İyileşme süreci hızlıydı, hasta kısa sürede normal yaşantısına geri döndü. 23 yaşında 23 yıldır hiç gülemeyen bir hastaydı, hasta 1’inci ayında ilk defa gülümsedi. Hasta adına da bizim adımıza da o gülümsemeyi görebilmek çok büyük bir mutluluktu. 23 yıl aradan sonra ilk defa gülmüş oldu. Bu hastalar içinde bir umut kaynağı olacağını duyurmak en büyük hedefimiz. Ekibimizle birlikte bu işi yapabilmek çok büyük bir gurur kaynağı. Anne kızının ilk defa gülebildiğini gördüğü için o ayrıca mutlu, bir insanın gülmesine yardım edebilmek harika bir şey" ifadelerini kullandı.

Doğuştan mimiklerini kullanamıyordu, 23 yıl sonra ilk kez gülümsedi

"Ülkemizde bir ilk olma özelliği taşıyor"

Hastadaki tedaviden elde edilen sonucun herkesi çok sevindirdiğini aktaran Op. Dr. Burak Kersin, "Bize refere edildi, değerlendirdik. Hastanın 2 taraflı doğuştan yüz felçli olması, bizim bu ameliyatı aynı seansta 2 taraflı ve yeni bir teknikle gerçekleştirmemiz bu açıdan ülkemizde bir ilk olma özelliği taşıyor. Umut arayan hastalar için çok kıymetli hem çift taraflı hem de doğuştan yüz felci çok nadir görülüyor bu açıdan önemli. Hastanın yüzünü güldürebilmek bizim de yüzümüzü güldürdü, mutluyuz. İlk haftalarda daha sık kontrollere çağırıyorduk. Şimdi artık aylık kontrollere geçtik. Bu süreyi daha da açarak kontrollere devam edeceğiz. Takip ediyoruz daha iyileşmenin erken safhasındayız, ilerleyen süreçte daha doğal bir yüz ifadesi ve mimiklerin olmasını bekliyoruz. Yüz felcinin tedavisinin olabileceğini bilmelerini istiyoruz, bu açıdan cerrahi tedaviler mümkün" diye konuştu.

"Bir anne olarak sanki dünyalar benim oldu"

Kızın tedavi sürecine yönelik konuşan anne Emine Sevgi, "İlk başta tereddütlerim oldu, evet, bu rahatsızlığı var ama ameliyatla daha kötü olursa diye endişelerimiz vardı, sağ olsun Begüm Hanım birebir görüştü, konuştu. Sonucu çok güzel oldu, hastanemize, doktorlarımıza çok teşekkür ediyorum. Bir anne olarak çok mutlu bir şeydi, çok duygulandım, sanki dünyalar benim oldu. Mesela çocuklarıma ‘senin ablan niye gülemiyor’ diye soruyorlardı. Varsa böyle yüz felçli insanlar pes etmesinler, mutlaka çare arasınlar" dedi.

Hasibe Karadağ - Emre Baba

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Zonguldak Yapay zekanın bilinçsiz kullanımı güvenlik, dezenformasyon ve mahremiyet risklerini artırıyor Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi Karaelmas Siber Güvenlik Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Dr. Öğr. Üyesi Semih Çakır, yapay zekanın sunduğu kolaylıkların yanında güvenlik, dezenformasyon ve mahremiyet risklerine dikkat çekerek dijital okuryazarlığın önemine vurgu yaptı. Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi Karaelmas Siber Güvenlik Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Dr. Öğr. Üyesi Semih Çakır, yapay zekanın günlük hayatın ayrılmaz bir parçası haline geldiğini belirterek, bu teknolojinin bilinçsiz kullanımının çeşitli riskleri de beraberinde getirdiğini söyledi. Yapay zekanın sanıldığı gibi yeni bir kavram olmadığını dile getiren Çakır, son dönemde artan kullanım alanlarıyla birlikte güvenlik ve mahremiyet konularının daha fazla gündeme geldiğini ifade etti. "Yapay zeka hayatımızın bir çok alanında var" Yapay zekanın uzun süredir hayatın içinde olduğunu anlatan Çakır, bu teknolojinin temel olarak veriler üzerinden karar verme sürecini yürüttüğünü belirterek, "Aslında yapay zeka çok iyi bir kavram gibi görünse de hayatımızda uzun bir süren beri aslında bulunmaktaydı. Son zamanlarda oldukça popüler hale geldi ve her alanda kullanılır hal almakta. Şimdi yapay zeka deyince şunu söyleyebiliriz. Yapay zeka bilgisayarların insanlardan öğrendikleri verilerle karar verme sürecidir. Bugün baktığın zaman telefonlarımızda, bankalarda, hastanelerde ve birçok alanda kullanılmakta" dedi. "Hayatımızın içine bu kadar girmiş bir teknoloji güvenlik risklerini de beraberinde getirmektedir" Yapay zekanın düşünme ve sorgulama yeteneğine sahip olmadığını vurgulayan Çakır, yanlış verilerle eğitilen sistemlerin ciddi sorunlara yol açabileceğini söyledi. Çakır, "Hayatımızın tabii ki bu kadar içine girmiş olan bir teknoloji ve hayatımıza getirdikleri kolaylıklar küçümsenemez bir gerçek ve her anda şu an yapay zeka kullanıyoruz. Ve gündemdeki aslında diğer bir soru da şu olabilir, güvenlik. Yani güvenlik riskleri nelerdir? Çünkü hayatımızın içine bu kadar girmiş bir teknoloji her anda var olması güvenlik listenin de beraberinde getirmektedir. Yapay zeka düşünmez. Sorgulamaz. Sadece girdi olarak verilen verilerle sonuç üretir" ifadelerini kullandı. "Yanlış veri üzerinden eğitim gerçekleşirse zararlı sonuçlar doğurabilir" Yanlış veri ve dezenformasyonun yayılmasında yapay zekanın etkisine değinen Çakır, dijital okuryazarlığın bu noktada kritik öneme sahip olduğunu dile getirdi. Çakır, "Bu kapsamda siz ne kadar yanlış bir veri verirseniz ve bu yanlış veri üzerinden eğitim gerçekleşirse o zaman kullanıcıya yanlış yönlendirmeler hatta zararlı sonuçlar doğurabilir. Yapay zekanın bu noktada okuryazarlığı çok önemli bir husus. Çünkü çok hızlı bir giriş yapmış oldu hayatımıza" şeklinde konuştu. "Kullanıcılar bilinçli yada bilinçsiz mahremiyet teşkil edecek verilerini verebiliyor" Yapay zekanın gerçekçi ama doğru olmayan içerikler üretebildiğine dikkat çeken Çakır, bu durumun dolandırıcılık ve mahremiyet ihlallerini artırdığını belirtti. Çakır, "Şimdi yapay zeka bir lafa çok gerçekçi. Ama tamamen yanlış haberler, görüntüler hatta ve hatta bu görüntülerle beraber sesleri de üretebilir hale geldi. Aynı zamanda yanlış bilgin yanında suç oranında da artış var. Yani dolandırıcılık faaliyetleri. Dolandırıcılık faaliyetlerinde işte birinin sesini veya görüntüsünü alıp bu görüntü, Deep Fake dediğimiz buradaki görüntü ve içerikleri kişinin yani bunu kullanan kişinin vermiş olduğu direktifler doğrultusunda üreterek insanlar kandırılabilip suça hatta suça yönlendirmede gerçekleştirebiliyor. Diğer bir husus da bu noktada mahremiyet. Yani kişiye ait, kişiye özel olan demek olan mahrumiyet kavramında kişisel verilerimizde izinsiz analiz edilebiliyor. Bunu bilinçli veya bilinçsiz şekilde kullanıcılarımız ne yazık ki mahremiyet teşkil edecek, sıkıntı oluşturabilecek alanlarda verilerini kişiler verebiliyor" şeklinde konuştu. "Manavdan iyi ürün için tavsiyede bile bulunabiliyor" Yapay zekanın tamamen tehlikeli olarak görülmemesi gerektiğini vurgulayan Çakır, sağlık ve eğitim alanlarındaki olumlu uygulamalara dikkat çekti. Çakır, "Her gördüğünüz, duyduğunuz her şeye güvenmeyin. Tamamen tehlikeli diyemeyiz yapay zekaya. Neden? Çünkü iyi örnekleri yok mu? Çok iyi örnekleri var. Bunu nerede görüyoruz? Sağlıkta görüyoruz. Yani sağlıkta erken teşhis. Aynı zamanda eğitimde görüyoruz. Eğitimde çok güzel uygulamalar başladı. Kişiye özel öğrenme modelleri, yine yapay zeka tabanlı sistemlerle algoritmalar kullanılarak gerçekleştirmeye başladı. Yine engellilerle ilgili büyük kolaylıklar, sosyal hayatta yaşantımızda birtakım kolaylıklar yapay zeka ile gerçekleştirebiliyoruz. Hatta işte en büyük sıkıntımız bir manava gittiğiniz zaman işte bir meyve alacaksınız karpuz diyelim bunun bir görüntüsünü çekip sizin adınıza oradaki en iyi ürünü seçip size bir tavsiyede bulunabiliyor" ifadelerini kullandı. BEUN’de yapay zeka farkındalık etkinlikleri düzenleniyor Üniversite bünyesinde yapay zeka ve dijital güvenlik konusunda çalışmalar yürüttüklerini aktaran Çakır, farkındalık eğitimlerinin sürdüğünü belirtti. Çakır, "Üniversite olarak neler yapıyoruz? Üniversite, biz bünyesinde Karaelmas Siber Güvenlik Uygulama Araştırma Merkezi olarak birçok etkinliğe imza atıyoruz. Başta Rektörümüz Prof. Dr. İsmail Hakkı Özölçer önderliğinde üniversitemizde birçok farkındalık eğitimleri, seminerler, ulusal kongreler düzenledik ve olabildiğince de sadece üniversite öğrencilerimize yönelik değil hem personellerimize hem de halkımıza yönelik programlarla bu farkındalığı, yapay zeka ve teknoloji kullanımı, özellikle dijital alandaki kullanımla ilgili halkımızı bilinçlendirme faaliyetlerine devam ediyoruz" dedi. Çakır, yapay zekanın kontrolsüz kullanımından kaçınılması gerektiğini vurgulayarak, özellikle gençlerin her işi yapay zekaya bırakma alışkanlığından vazgeçmesinin önemine dikkat çekti. Çakır, "Buradaki sorun aslında teknoloji ve yapay zeka değil, yine bunun kontrolsüz kullanımı. Okuryazarlık çok önemli bir kavram. Ve şu an görülüyor ki gençlerde de üniversitede biraz tabii ki öğretim üyesiyiz biz derslere giriyoruz. Derse girdiğimiz zaman şunu görüyoruz. Her şeyi yapay zekaya bırakma durumu var. Bu anlayıştan bir defa vazgeçmemiz gerekiyor" şeklinde konuştu.
İstanbul Pendik’te Işıl Öykü Dinç’in hayatını kaybettiği kazaya ilişkin sanığın yargılanmasına devam edildi Pendik’te 15 yaşındaki Işıl Öykü Dinç’in hayatını kaybettiği, kazaya ilişkin ’Taksirle ölüme neden olma’ suçundan 2 yıldan 6 yıla kadar hapsi istenen sanık Ömer Faruk Ballı 2. kez hakim karşısına çıktı. Olay, 18 Mayıs’ta Kaynarca Mahallesi Erol Kaya Caddesi Tuzla istikametinde meydana geldi. 34 KAB 356 plakalı otomobilin sürücüsü Ömer Faruk Ballı (26), yolun karşısına geçmek isteyen Işıl Öykü Dinç’e çarptı. İhbar üzerine olay yerine sağlık ve polis ekipleri sevk edildi. Yapılan müdahalelere rağmen Dinç olay yerinde hayatını kaybetti. Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma tamamlandı. Ömer Faruk Ballı’nın (26) ’Taksirle ölüme neden olma’ suçundan 2 yıldan 6 yıla kadar hapsi istenmişti. Anadolu 56. Asliye Ceza Mahkemesinde bugün görülen davaya, tutuksuz sanık Ömer Faruk Ballı, hayatını kaybeden Işıl Öykü Dinç’in annesi Özlem Dinç, baba Yunus Dinç, taraf avukatları ve Kadıköy’de öldürülen Mattia Ahmet Minguzzi’nin annesi Yasemin Minguzzi katıldı. Işıl Öykü Dinç’in arkadaşları ve yakınları destek için duruşma salonu dışında bekledi. "Aracın çok hızlı olduğunu düşündüm" Tanık Mürvet Aydın, "Her iki tarafı da tanımıyorum, o gün pikniğe gitmiştik. Olay anını görmedik, kazadan sonra kızın yerde olduğunu gördük, beş dakika kimse gelmedi. Beş dakika sonra polisler geldi. Polis nabzına dokundu kızın öldüğünü biz doktor hemşire var mı diye bağırdık, bir kız veteriner olduğunu söyledi tekrar nabzını baktı. Öldüğünü söyledi. Çarpma sesi çok yüksekti, bu yüzden aracın çok hızlı olduğunu düşündüm ancak görmedim" şeklinde konuştu. "Çarpan araçtan biri indi mi bilmiyorum" Tanık Remzi Özdemir, "Ben sahilde yürüyüş yapıyordum. Işıklarda bir çarpma sesi duydum, kafamı çevirdiğimde birisinin uçtuğunu gördüm, hemen telefonumu çıkarıp 112’yi aradım. İlk başta bir kaç kişi vardı sonra kalabalıklaştı. Doktor yokmu, ilk yardım bilen birisi yok mu diye bakındık, kimse olmayınca ambulansı bekledik. 12-13 dk sonra ambulans geldi. Aracın çok hızlı olduğunu çarptığı nokta ile savrulduğu nokta ile arasındaki mesafeden anladım. Çarpan araçtan biri indi mi bilmiyorum" ifadelerini kullandı. "Polis nabzına baktı ölmüş dediler" Tanık Yıldız Pınarbaşı, "O gün biz orada piknik yapıyorduk. Büyük bir gürültü duyduk. Motor arabaya çarptı sandık çünkü çok büyük bir ses geldi. Sonra baktık çocuk orada yatıyordu. Polis nabzına baktı ölmüş dediler. Ben kaza anını görmedim. Arabalar birbirine çarptı zannettik çünkü o kadar yüksek bir ses geldi" dedi. Işıl Öykü Dinç’in annesi Özlem Dinç, şikayetinin devam ettiğini ifade ederek, sanığın tutuklu yargılanmasını talep etti. Ara kararını açıklayan mahkeme, olay yeri ile çevresinin fotoğraf ve video kayıtları alınarak trafik bilirkişisince kroki çizilmesi için yazı yazılmasına ve Trafik İhtisas Dairesi’nden kusur raporu aldırılmasına karar verdi. Hakim, olaya müdahale eden polis memurlarının tespit edilerek bir sonraki celse beyanlarının alınmasına hükmetti. Duruşma, 17 Nisan’a ertelendi.