EKONOMİ - 17 Aralık 2025 Çarşamba 10:23

Eczacıbaşı Topluluğu’nda atama

A
A
A
Eczacıbaşı Topluluğu’nda atama

Eczacıbaşı Topluluğu İnsan Kaynakları Grup Başkanlığına, 1 Aralık 2025 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere Evrim Bayam atandı.



Eczacıbaşı Topluluğu İnsan Kaynakları Grup Başkanlığına Evrim Bayam atandı. Yapılan açıklamaya göre, İş yaşamına 2004 yılında Qwest İletişim’de Satış ve Pazarlama Uzmanı olarak başlayan Evrim Bayam, 2005-2007 yılları arasında Omni İletişim’de Uluslararası İş Geliştirme Direktörü, 2007-2008 yılları arasında ise Turkcell Grup/Tellcom’da İş ve Ürün Geliştirme Müdürü olarak çalıştı. 2008-2011 yılları arasında Yıldız Holding bünyesinde Kurumsal Finansman ve İş Geliştirme Müdürü, Kurumsal Finansman Grup Müdürü ve İş Geliştirme Direktörü pozisyonlarında bulundu. 2011 yılında Yıldız Holding iştiraki Northstar İnovasyon’u kuran Bayam, 2016 yılına kadar şirketin Genel Müdürü olarak görev yaptı.


2016-2018 yılları arasında kendi girişimi olan OPEX Danışmanlık ve Eğitim’de kurucu ve yönetici ortak olarak faaliyet gösterdi. Aynı dönemde Bahçeşehir Üniversitesi’nde İnovasyon ve Girişimcilik dersleri verdi. 2018-2025 arasında Orhan Holding’de İnsan, Bilgi Teknolojileri ve Kurumsal Gelişim Başkan Yardımcılığı ve İcra Kurulu Üyeliği görevinin yanı sıra yurtdışı ve yurtiçi grup şirketlerinde Yönetim Kurulu Üyelikleri üstlendi. Evrim Bayam, lisans eğitimini 2000 yılında Yıldız Teknik Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Bölümü’nde tamamladı. 2005 yılında ise Johns Hopkins Üniversitesi’nden Bilişim ve Telekomünikasyon Yönetimi alanında yüksek lisans derecesi aldı. Bayam, yöneticilik kariyerinin yanı sıra Genç Başarı Eğitim Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı olarak da çalışmalarını sürdürüyor.


Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Diyarbakır Acil tıp eğitiminde dijitalleşme çalışmasına uluslararası kongrede ödül Diyarbakır Gazi Yaşargil Eğitim ve Araştırma Hastanesi acil tıp uzmanı Dr. Ayhan Tabur, sağlık yönetimi alanında düzenlenen uluslararası bir kongrede önemli bir başarı elde etti. Dr. Tabur’un "Acil Tıp Eğitiminde Dijitalleşmenin Öğrenim Süreçlerine Katkısı ve Sanal Simülasyon" başlıklı çalışması, 16. Uluslararası Sağlık ve Hastane Yönetimi Kongresi kapsamında en iyi poster sunumu ikincilik ödülüne layık görüldü. Sağlık Akademisyenleri Derneği (SAD) ile Kuzey Karolina Pembroke Üniversitesi (UNC-Pembroke) iş birliğinde, Antalya’da düzenlenen kongrenin başkanlığını Prof. Dr. H. Seval Akgün ve Prof. Dr. Allen C. Meadors yürüttü. Kongrede sürdürülebilir sağlık sistemleri, dijital hastanelerin organizasyonu, yönetimi ve sağlık alanında finansal okuryazarlık gibi güncel konular ele alındı. Ödüle layık görülen çalışmada, acil tıp eğitiminde dijitalleşmenin öğrenme süreçlerine katkısı bilimsel veriler ışığında değerlendirildi. Özellikle sanal simülasyon uygulamalarının, acil servis ortamında karşılaşılan yüksek riskli ve hızlı karar verilmesi gereken klinik senaryoların eğitiminde önemli avantajlar sunduğu vurgulandı. Çalışmada, sanal simülasyonların hekimlerin klinik becerilerini geliştirdiği, ekip içi iletişimi güçlendirdiği ve hata yapma riskini azaltarak güvenli bir öğrenme ortamı sağladığı ifade edildi. Kongre kapsamında sunulan posterler bilimsel özgünlük, yöntemsel yeterlilik, yenilikçi yaklaşım ve sunum kalitesi gibi kriterler doğrultusunda jüri tarafından değerlendirildi. Yapılan değerlendirme sonucunda Dr. Tabur’un posteri, en iyi poster sunumu ikincilik ödülüne layık görülerek başarı belgesi ile ödüllendirildi. Ulusal ve uluslararası düzeyde çok sayıda akademisyen, sağlık yöneticisi ve uygulayıcının katıldığı kongrede, sağlık hizmetlerinin geleceğinde dijital dönüşümün rolü kapsamlı biçimde ele alındı. Etkinlik, sağlık eğitiminde yenilikçi yaklaşımların paylaşılmasına ve disiplinler arası iş birliğinin güçlendirilmesine katkı sundu. Dr. Ayhan Tabur, aldığı ödülün acil tıp eğitiminde dijital uygulamaların yaygınlaştırılması açısından önemli bir motivasyon kaynağı olduğunu belirterek, bilimsel çalışmalarını sürdürmeye devam edeceğini ifade etti.
Osmaniye Osmaniye’nin Kadirli ilçesinde turp mesaisi: Soğuk suyun içinde ekmek mücadelesi Osmaniye’de turp hasadıyla birlikte kadınların zorlu mesaisi devam ediyor. Tarladan gelen turplar, soğuk kış şartlarında yıkanarak torbalanıyor, ardından Türkiye’nin dört bir yanına gönderiliyor. Osmaniye’nin Kadirli ilçesinde turp işinde çalışan kadınlar, sabahın erken saatlerinde başladıkları mesailerinde suyun içinde çalışarak hem aile bütçelerine katkı sağlıyor hem de üretimin önemli bir parçası oluyor. Tarladan traktör römorklarıyla getirilen turplar, önce dökülüyor, ardından hortumlarla ve Savrun çayının soğuk sularında kadınların emeğiyle yıkanıyor. Tarladan gelen turplar, soğuk havaya rağmen kadınların özverili çalışmasıyla sürerken, yıkanan ve torbalanan turplar Türkiye’nin farklı şehirlerinde sofralara ulaşmaya devam ediyor. Bu işe yeni başlayanlar için işin zor olduğunu söyleyen Feride Kocaman, "Suyun içinde çalışıyoruz ama alışkın olduğumuz için bize zor gelmiyor. Normalde zor bir iş ama bilene kolay. Sabah 7.30 - 8 gibi başlıyoruz. Kamyon ne zaman dolarsa işimiz o zaman bitiyor" ifadelerini kullandı. Turpun tarladan sofraya uzanan yolculuğunu anlatan kadınlar, "Turp tarladan geliyor, burada suya dökülüyor, yıkanıyor. Biz de torbalama işlemini yapıyoruz. İstanbul, Ankara, Adana, Diyarbakır nereye istenirse oraya gidiyor. Biz de evde limonla, pul biberle tüketiyoruz, çok şifalı" diye konuştular. (MSL-
Aydın ADÜ Hastanesi’nden ailelere çağrı: "Yenidoğan taramalarını ihmal etmeyin" ADÜ Hastanesi Çocuk Metabolizma Bilim Dalı Başkanı Dr. Öğr. Üyesi Emine Göksoy, doğumdan sonraki ilk günlerde yapılan yenidoğan tarama testleri sayesinde birçok ciddi hastalığın erken teşhis edilerek kalıcı hasarların önlenebildiğini vurguladı. Aydın Adnan Menderes Üniversitesi (ADÜ) Hastanesi, Ulusal Yenidoğan Tarama Programı’nın yenidoğan sağlığı açısından taşıdığı hayati öneme dikkat çekti. ADÜ Hastanesi Çocuk Metabolizma Bilim Dalı Başkanı Dr. Öğr. Üyesi Emine Göksoy, doğumdan hemen sonra yapılan tarama testleri sayesinde birçok ciddi hastalığın erken dönemde tespit edilerek kalıcı hasarların önüne geçilebildiğini vurguladı. Türkiye genelinde Sağlık Bakanlığı tarafından yürütülen Ulusal Yenidoğan Tarama Programı kapsamında, fenilketonüri, biyotinidaz eksikliği, konjenital hipotiroidi, konjenital adrenal hiperplazi, kistik fibrozis ve spinal müsküler atrofi (SMA) gibi önemli hastalıkların tarandığını belirten Dr. Göksoy, bu hastalıkların erken tanısının bebeklerin sağlıklı bir yaşam sürdürebilmesi açısından büyük önem taşıdığını ifade etti. Doğumdan sonraki ilk birkaç gün içinde alınan bir damla topuk kanı ile yapılan tarama testlerinin hayat kurtarıcı olduğuna dikkat çeken Dr. Öğr. Üyesi Emine Göksoy, "Bu basit ancak etkili yöntem sayesinde ciddi hastalıklar erken dönemde tespit edilerek tedaviye başlanabiliyor. Böylece bebeklerde oluşabilecek kalıcı hasarların önüne geçilebiliyor" dedi. Programın başarısında ailelerin bilinçli katılımının kritik rol oynadığını vurgulayan Dr. Göksoy, ailelerin yenidoğan taramalarını ihmal etmemesi gerektiğinin altını çizdi. Yenidoğan tarama programlarının erken tanı ve tedaviyle pek çok hastalığın önlenmesine katkı sağladığını belirten Göksoy, "Bu programlar sayesinde birçok bebeğin yaşamı kurtulmakta ve sağlıklı nesillerin yetişmesine zemin hazırlanmaktadır" ifadelerini kullandı.
Gaziantep 55 yıldır semercilik yapan usta teknolojiye meydan okuyor Gaziantep’te 55 yıldır semercilik yapan Ali Danaoğlu, zamana yenik düşen baba mesleğini yaşatabilmek için mücadele ediyor. Şahinbey ilçesindeki dükkanında babasından öğrendiği semer yapımını yarım asrı aşkın süredir aynı aşkla sürdüren 60 yaşındaki Ali Danaoğlu, mesleğini ayakta tutmaya çalışıyor. Kentin sayılı semerci ustalarından olan Danaoğlu, semer yapımının yanı sıra eyer, hamut, koşum takımı ve at süslemesi yapıyor. Semer ustası olan babasından öğrendiği semercilik mesleğiyle 55 yıldır geçimini sağlayan Danaoğlu, her gün açtığı dükkanında teknolojiye yenik düşen mesleğini yaşatabilmek için mücadele ediyor. At ve eşeklerin artık taşımacılıkta kullanılmaması sebebiyle ilginin azaldığı semerleri yapmaya devam eden Danaoğlu, köylerde yaşayan kısıtlı müşterilerine hizmet veriyor. Henüz 5 yaşındayken babasının yanında çırak olarak mesleğe adım atan Danaoğlu, aradan geçen 55 yıla rağmen aynı mesleği sürdürmenin gururunu yaşıyor. Büyük bir emekle yaptığı ve tamir ettiği semerler ile hayvancılık alanında kullanılan diğer malzemeleri yapan Danaoğlu, yetiştirecek çırak bulamadığı için ata yadigarı mesleğinin kendisinden sonra yok olmasının endişesini taşıyor. Yarım asrı aşkın sürdürdüğü baba mesleğinden vazgeçmeyen Danaoğlu, önceki yıllarda at ve eşeklere yaptıkları semerleri, eyerleri ve hamutları Türkiye’nin tüm bölgelerine gönderirken, son yıllarda sayılı müşterilerine hitap ediyor. Sadece hayvancılığın yaygın olduğu ve traktörlerin giremediği tarlalarını atlarla süren müşterileri için semer, eyer ve hamut yapan Danaoğlu, günümüzde gelişen teknoloji ile birlikte talebin azaldığı ve bitme noktasına gelen mesleğini severek sürdürüyor. Tüm zorluklara rağmen baba mesleğini yaşatmaya çalışan Danaoğlu, geçmişin gözde mesleklerinden olan, büyük sabır ve emek isteyen mesleğini yaparak geçimini sağlamaya devam ediyor. Sanayileşen ve makineleşen tarımla birlikte at ile eşeklerin köylerde kullanımı azalmasına rağmen bölgedeki bazı illerin coğrafi yapısı nedeniyle kırsal alanlarda at ve eşek kullanımının halen batı illerine göre daha yaygın devam etmesi sayesinde mesleğini sürdürüyor. Bir zamanlar büyük ilgi gören mesleğinin yok olmaya yüz tuttuğuna dikkat çeken Danaoğlu, "55 yıldır bu mesleğin içerisindeyim. Bu meslek baba mesleğim. Allah rahmet eylesin. Babam iyi ki bize bu mesleği öğretmiş. Yıllardır bu meslekten ekmek yiyoruz. At semeri, eşek semeri, kedene, hamut ve yural çeşitleri yapıyoruz. Bu ürünleri Türkiye’nin dört bir tarafına gönderiyoruz" dedi. Mesleği öğretecek eleman bulamadıklarını belirten Danaoğlu, "Kimse artık çocuğunu çırak olarak bu tür mesleklere koymuyor. Koymamasının nedeni de hayvancılığın bitmesi oldu. Millet bu mesleğe hiç rağbet göstermiyor. Bu meslekte bir ben, kardeşim ve bir de oğlum var. Ben de zaten gittikten sonra bir oğlum kalıyor. Mesleği yapacak başka kimse de kalmadı. Yine de şükür ediyoruz. İyi ki bu mesleğe alışmışız. Babamın mekanı cennet olsun. Babam bizi bu mesleğe alıştırdı. Bir ekmek yiyoruz. 55 yıldan beri başka bir iş yaptığımız yok. Sadece bu meslekten ekmek yiyoruz" şeklinde konuştu. Tarımda traktör ve modern araçların yaygınlaşmasıyla semerciliğin giderek unutulduğunu dile getiren Danaoğlu, "Mesleğimiz geçmiş yıllarda daha çok yaygındı. Eskiden eşek, at çoktu. Babamızın yanında bu mesleğe alıştık. Aldığımız siparişleri yetiştiremezdik. Şu anda pek az sipariş alıyoruz. Zaten artık ben de eskisi gibi çalışamıyorum. Yaşımız 60 oldu. Gelen siparişlere ancak gün atıyoruz. Bir haftaya, 10 güne kadar ancak yapıyoruz. Şu anda yaşım 60 ve 55 seneden beri de bu mesleğin içerisindeyim. Babamız bize bu mesleği iğne oyası gibi tek tek dikişleri atmasını öğretti" ifadelerini kullandı. Sadece traktör, kamyonet ve benzeri araçları kullanamayan vatandaşların semer talep ettiğini ifade eden Danaoğlu, "Bir hamutun yapımı bir gün sürer. Kürtünü de ancak iki günde yapıyoruz. Eskiden bir günde yapıyorduk. Yaş geçtiği için şimdi iki gün sürüyor. Gaziantep’te bu mesleği yapan 3 kişi kaldık. Kimse mesleğe rağbet etmiyor. Kimse çocuğunu bu mesleğe yönlendirmiyor" diye konuştu.