POLİTİKA - 17 Ekim 2025 Cuma 15:30

Emine Erdoğan: "İstanbul’umuz bundan sonra sıfır atığın başkenti olacak"

A
A
A
Emine Erdoğan: "İstanbul’umuz bundan sonra sıfır atığın başkenti olacak"

İstanbul’da düzenlenen Uluslararası Sıfır Atık Forumu’nda konuşan Sıfır Atık Hareketi’nin kurucusu ve Sıfır Atık Vakfı Onursal Başkanı Emine Erdoğan, "İnanıyorum ki, güzel İstanbul’umuz, bundan sonra sıfır atığın başkenti olacak, sürdürülebilir bir geleceğin temelleri burada atılacak" dedi.


Sıfır Atık Vakfı tarafından "Uluslararası Sıfır Atık Forumu" düzenlendi. Şişli’de bir otelde düzenlenen forum, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, Tarım ve Orman Bakanlığı, Birleşmiş Milletler (BM) Çevre Programı (UNEP) ve BM-Habitat iş birliğiyle "Sıfır Atık Hareketi: İnsan, Mekan, Dönüşüm" temasıyla gerçekleştirildi. Forumda dünya genelinden bakanlar, uluslararası kuruluş temsilcileri, akademisyenler, çevre liderleri, özel sektör temsilcileri, gençlik örgütleri ve medya mensupları bir araya geldi. Forumun anlatıldığı video gösterimiyle başlayan program, Emine Erdoğan’ın insanlığa yaptığı çağrıların yer aldığı videoyla devam etti.


Forumda konuşan Emine Erdoğan, insanlığın geleceği için tarihi bir buluşmaya ev sahipliği yaptıklarını ifade ederek, ilkini düzenledikleri Uluslararası Sıfır Atık Forumu’nda katılımcılarla heyecanı ve umudu paylaşmaktan duyduğu memnuniyeti belirtti. Forum boyunca paylaşılacak her bilginin, kurulacak her dostluk ve işbirliğinin, atılacak küçük ya da büyük her adımın daha yaşanabilir bir dünyaya hizmet edeceğine inandığını söyleyen Erdoğan, "Hepiniz, tarihin ilk evrensel çevre kanununun kaleme alındığı topraklara, medeniyetler abidesi İstanbul’umuza hoş geldiniz" ifadelerini kullandı.



"Ne var ki insanlık, bu yüzyıla geldiğinde değişimin değil, değiştirmesi gereken şeylerin kendisi oldu"


Emine Erdoğan, "Meşhur bir sözde şöyle denir, ‘Dünyada görmek istediğiniz değişimin kendisi olun.’ Ne var ki insanlık, bu yüzyıla geldiğinde değişimin değil, değiştirmesi gereken şeylerin kendisi oldu. Döngüsel tüketim modellerine geçmek yerine tüketim toplumlarına dönüştü. Geride bıraktığı atıklarla yeryüzüne çöpten dağlar, okyanuslara plastikten adalar ekledi. Kendi eliyle sahte ihtiyaçlardan ve yapay mutluluklardan örülü bir dünya kurdu. ‘Düşünüyorum, öyleyse varım’ dediği yerden ‘Tüketiyorum, öyleyse varım’ noktasına savruldu" diye konuştu.


Yapılan anketlerin insanların yüzde 85’inin ihtiyacından hep daha fazlasını satın aldığını söylediğini, reklamların "Ne kadar çok tüketilirse o kadar değerli olunacağını" fısıldadığını kaydeden Erdoğan, üzerinde "indirim" etiketi olan her ürünü ihtiyaç olmamasına rağmen almanın kar sayıldığını kaydetti. Bir şey kırıldığında onu tamir etmek yerine yenisinin alındığını belirten Erdoğan, "Ucuz ve seri üretim, ‘ucuza yenilemeyi’ bizlere bir fırsat olarak sunuyor. Ancak ne yazık ki hiçbir şey ucuza yenilenmiyor. Bir kot pantolonun üretilmesi için 3 bin 781 litre su kullanıldığını bilseydik, ‘ucuza yeniledik’ der miydik? Teknolojik atıklarının toprağı, suyu zehirlediğini bilseydik, sapasağlam telefonlarımızı yeniler miydik? Bir dilim ekmeğin bugün dünyada gıdaya erişimi olmayan 150 milyon çocuğun hayali olduğunu hatırlasaydık, artan yemeklerimizi bu kadar kolay çöpe atabilir miydik? Denizlerde biriken plastiklerin balıkların bedenine, oradan da soframıza döndüğünü bilseydik, kullandığımız pet şişeyi doğaya bırakabilir miydik? Küçücük sandığımız sigara izmaritlerinden çözünen toksik madde ve kimyasalların çevrenin ilk üç kirleticisinden biri olduğunu ve metrekareye 116 izmarit düştüğünü bilseydik, izmaritlerimizi yere atabilir miydik? Bunlar ne kadar pahalı harcama kalemleri değil mi? İşte, tek bir ürün için tüketilen enerji, su, doğal kaynaklar ve insan emeği, sözde ucuza yenilemenin perde arkasındaki yüksek bedelleridir" şeklinde konuştu.



"Sıfır atık, umut ürettiğimiz yepyeni bir dönemin adıdır"


Sıfır atığın yepyeni bir dönemin adı olduğunu vurgulayan Emine Erdoğan, "Meşhur yazarlarımızdan Yaşar Kemal’in dediği gibi, ‘Yaşam, umutsuzluktan umut üretmektir. İnsan, umutsuzluktan umut üreterek bugüne kadar gelmiştir.’ Bizler bugün, umutsuzluğun değil, bilakis büyük bir dönüşümün eşiğindeyiz. Sıfır atık, umut ürettiğimiz yepyeni bir dönemin adıdır" diye konuştu.



"İnsanlığın iyiliği için elinden geleni geldiği kadarıyla yapma gayretinde olan milyonlara ihtiyacımız var"


Bazen sıfır atık yaşam modelini uygulamanın zor olduğu yönünde eleştiriler duyduğunu aktaran Erdoğan, "Şunun altını çizmek isterim ki bizim ‘Sıfır Atığı’ mükemmel bir şekilde uygulayan bir azınlığa değil, küçük adımları kararlılıkla atan, evindeki organik atıkları kompost yaparak gübreye dönüştüren, restoranda artan yemeğini çekinmeden yanında götüren, elektrikli cihazını bekleme modunda bırakmayıp kapatan, velhasıl ‘Ben mi kurtaracağım dünyayı?’ demeden insanlığın iyiliği için elinden geleni geldiği kadarıyla yapma gayretinde olan milyonlara ihtiyacımız var" ifadelerini kullandı.



"Anadolu’da ‘çöpe atmak’ kimsenin tanımadığı bir kavramdı"


Emine Erdoğan, çoğu zaman sıfır atığın çağın yeni bir fikri gibi konuşulduğunu vurgulayarak, oysa her inancın, her kültürün doğayla dost bir yaşamın rehberini insanlara sunduğunu söyledi. Tarihin belli bir dönemine kadar hanelerde üretilen atıkların dünya için bir endişe nedeni olmadığına dikkati çeken Erdoğan, "Mesela, Anadolu’da ‘çöpe atmak’ kimsenin tanımadığı bir kavramdı. Henüz, okul etkinliklerinin ve hobi kurslarının dışına çıkamayan ‘ileri dönüşüm’, eşyaların ve ürünlerin bitmeyen yolculuğuydu. Kalan yemekleri başka bir yemeğe çevirmek, kırılan ürünleri tamir etmek, bir çocuğa küçük gelen kıyafeti başka bir çocuğa giydirmek hayatın kendisiydi. Bir şey satın alacaksak, onun değerini belirleyen moda olması değil ‘evladiyelik’ olup olmamasıydı. Mobilya gibi dayanıklı ürünler, nesilden nesile geçerdi. Kalan kumaşlar, ‘kırkyama’ denilen sanat eserlerine dönüşürdü. Tarım ve hayvancılıkta organik gübre kullanılırdı. Artan yemekler toprağın, kuşun, diğer mahlukatın nasibi olurdu. Şimdi, burada hepimize çok önemli bir sorumluluk düşüyor. Bu salonda 108 farklı ülkeden çok kıymetli katılımcılar var. Sizler, kökleri derinlere uzanan kültürlerden geliyorsunuz. Her kültürün kendi coğrafyasıyla bütünleşmiş, ilham verici doğa dostu yaşam pratikleri var. İnanıyorum ki bu uygulamaları araştırır ve hayata kazandırırsak insanlar için de önemli bir motivasyon kaynağı sağlamış oluruz" dedi.


Emine Erdoğan, küresel Sıfır Atık hedeflerini gerçekleştirme yolunda devletlere, uluslararası ve bölgesel kuruluşlara önemli roller düştüğünü vurguladı.



"Türkiye olarak var gücümüzle çözümün parçası olmak için çalışıyoruz"


Erdoğan, "Gururla ifade etmek istiyorum ki Türkiye olarak iklim krizindeki payımızın çok düşük olmasına rağmen var gücümüzle çözümün parçası olmak için çalışıyoruz. 2017 yılında Türkiye’de başlattığımız Sıfır Atık Hareketi, bu hedefin en net göstergesidir. Bu yolun başında ülkemizde yüzde 13 olan geri kazanım oranımızı yüzde 36 seviyesine çıkardık. Bugüne kadar 74,5 milyon ton atığı geri kazandık. Ekonomimize 256 milyar lira kazanç sağladık. ‘Sıfır Atık Mavi Hareketi’ kapsamında yaklaşık 285 bin ton deniz çöpünü topladık. Dünyadaki hiçbir krize seyirci kalmayan bir ülke olarak çevre krizinin çözümünde de yer almayı, insanlığa karşı sorumluluğumuzu yerine getirmek olarak kabul ettik. Bu anlayışla sıfır atık girişimimizi zamanla uluslararası düzeye taşıdık" ifadelerini kullandı.



"Ne mutlu ki biz bu yola çok kilometre ekledik"


2022 yılında Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres ile "İyi Niyet Beyanı"nı imzalayarak, küresel bir hareket başlattıklarını hatırlatan Erdoğan, BM Genel Kuruluna sundukları sıfır atık konulu kararın 105 ülkenin eş sunuculuğunda güçlü bir oybirliğiyle kabul edildiğini ifade etti. Ülkelerin bu mutabakatının insanlık ailesinin çevre meselesindeki dayanışma ruhunu ortaya koyan çok anlamlı bir örnek olduğunu vurgulayan Emine Erdoğan, "Bu karar neticesinde 30 Mart tüm dünyada Uluslararası Sıfır Atık Günü ilan edilirken, Birleşmiş Milletler Genel Sekreterinin ve şahsımın başkanlığında Birleşmiş Milletler Sıfır Atık Danışma Kurulu kuruldu. 2023’den bu yana Danışma Kurulumuzla dünyadaki en iyi sıfır atık uygulamalarını öne çıkarmak, uygulamayı yaygınlaştırmak ve farkındalığı artırmak misyonuyla çalışıyoruz. Ne mutlu ki biz bu yola çok kilometre ekledik" diye konuştu.



"İnanıyorum ki, güzel İstanbul’umuz bundan sonra sıfır atığın başkenti olacak"


2023’te küresel sıfır atık çalışmalarının merkezi olması amacıyla Türkiye’de Sıfır Atık Vakfını kurduklarını belirten Emine Erdoğan, "Vakfımız, büyük bir iştiyak ve yüksek bir enerjiyle Danışma Kurulumuzun faaliyetlerine en güçlü desteği veriyor. Vakfımız bünyesinde sıfır atık alanında, iyi uygulama ve politika paylaşımında uluslararası bir merkez olan Sıfır Atık Enstitüsünü kurduk. Ayrıca Küresel Sıfır Atık Ödülleri projemizi de geçtiğimiz 30 Mart kutlamalarında New York’ta duyurduk. Kurulumuzun sekretaryasını büyük bir özveriyle yürüten Birleşmiş Milletler Habitat’ın Türkiye’de bölgesel bir ofis açması için gerekli adımları attık. İnanıyorum ki, güzel İstanbul’umuz bundan sonra sıfır atığın başkenti olacak; sürdürülebilir bir geleceğin temelleri burada atılacak. Ben bu vesileyle huzurlarınızda Sıfır Atık Vakfımıza ve Birleşmiş Milletler Danışma Kurulu üyelerimize özel olarak teşekkür etmek istiyorum. Gerçekten titiz çalıştılar, kısa zamana büyük başarılar sığdırdılar ve çok güçlü bir alkışı hak ediyorlar" şeklinde konuştu.


Erdoğan, iklim değişikliğiyle mücadelede bugüne kadar genellikle belediye atık miktarı, plastik kirliliği, doğrusal üretim-tüketim gibi başlıkların gündemde olduğunu söyledi.



"İsrail, Gazze’de tarihin en vahşi soykırımını yaparken bir yandan da ‘eko-kırım’ yaptı"


Emine Erdoğan, "Fakat bugün en çok, savaşların çevreye verdiği tahribatı, yeryüzüne bıraktığı derin yara izlerini konuşmalıyız. Savaşların iklim değişikliğiyle mücadelemizdeki kazanımlarımızı nasıl sıfır noktasına gerilettiğini anlatmalıyız. Bunun en acı örneği, bugün Filistin’de yaşanıyor. İsrail, Gazze’de tarihin en vahşi soykırımını yaparken bir yandan da ‘eko-kırım’ yaptı. Gazze’deki yıkımdan geri dönüştürülmesi belki bir asır sürecek 61 milyon ton enkaz kaldı. Ağaç mahsullerinin yüzde 97’si, yıllık mahsulün yüzde 82’si, çalılık alanların yüzde 95’i yok oldu" dedi.



"Gazze’de yok olan çevre, tüm insanlığa aittir"


Mühimmat, katı atık ve arıtılmamış kanalizasyondan kaynaklanan toprak kirliliğinin gıda üretimini imkansız hale getirdiğine dikkati çeken Erdoğan, "Ne insanların yaşayabileceği bir yer kaldı, ne hayvanların otlayacağı alanlar ne de kuşların ve su canlılarının barınacağı bir çevre. O yüzden şu gerçeğin altını kalın çizgilerle çizelim: Savaşlar durmadıkça tabiatın yaralarını saramayız. Nesiller arası adaleti sağlayamayız ve şunu lütfen unutmayalım; Gazze’de yok olan çevre tüm insanlığa aittir. Dünyanın bir ucunda, belki bizden kilometrelerce uzakta yaşanan savaşlar, yok olan türler, kuruyan göller, büyüyen çöller, aslında yanı başımızdalar. Çünkü ekosistem bir bütündür. Gazze’nin çoraklaşan toprakları bize de uzanır. Başka bir kıtada çekilen su ve gıda kıtlığı, bizim soframızı da yoksullaştırır. O yüzden Sıfır Atık Hareketi demek küresel vicdan demektir. Bu vicdan haritasını ne kadar büyütürsek, kimsenin geride kalmadığı bir dünyayı o ölçüde tesis edebiliriz" ifadelerini kullandı.



"Sizleri İyi Niyet Beyanı’nı imzalayarak küresel Sıfır Atık Hareketi’nin bir parçası olmaya davet ediyorum"


Emine Erdoğan, Kızılderili liderlerin bir karar alacaklarında o kararın yedi nesli nasıl etkileyeceğini göz önünde bulundurduklarını ifade ederek, "İşte bu ‘Yedi Nesil İlkesi’, adil bir dünya için aradığımız cevaptır. Gerçek liderlik yarını inşa edebilmektir. Gelin biz de bugün attığımız adımların, henüz doğmamış milyarlarca insanın yaşam koşullarını belirleyen kelebek etkisini hesap edelim. Çünkü hayat, devam eden bir hikayedir. Bugün yazdığımız satırlarla geçmişin hatalarını temize çekebilir ve insanlık için yepyeni bir sayfa açabiliriz. Bu duygu ve düşüncelerle sözlerime son verirken, sizleri İyi Niyet Beyanı’nı imzalayarak küresel Sıfır Atık Hareketi’nin bir parçası olmaya davet ediyorum. Her birinize katılımınız için teşekkür ediyorum. Bu anlamlı organizasyona öncülük eden Sıfır Atık Vakfımıza, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği ve Tarım ve Orman Bakanlıklarımıza ve etkinliğin tüm paydaşlarına en kalbi şükranlarımı sunuyorum" diye konuştu.


Sıfır Atık Vakfı Başkanı Samed Ağırbaş, sıfır atıktan ilhamla yapılan "Yusuf’un Gömleği" adlı eseri Emine Erdoğan’a hediye etti. Ardından protokol ile birlikte aile fotoğrafı çektirildi.


Foruma Sıfır Atık Hareketi’nin kurucusu ve Sıfır Atık Vakfı Onursal Başkanı Emine Erdoğan, Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, Sıfır Atık Başkanı Samet Arbaş, Azerbaycan Ekoloji ve Doğa Kaynağı Bakanı Muhtar Aliyev, Birleşmiş Milletler Habitat Genel Sekreter Yardımcısı ve İcra Direktörü Anacalaudia Rossbach, Birleşmiş Milletler Sıfır Atık Yüksek Düzeyli Şahsiyetler Danışma Kurulu üyeleri ve akademisyenler katıldı.


18-19 Ekim tarihlerinde devam edecek olan forumda "Davranış Değişimi: Zihin Değişirse Sistem Değişir", "Sıfır Atık Hareketine Öncülük Eden Kadınlar", "Tek Kullanımlıktan Dayanıklı Teknolojiye", "Daha Akıllı Atık: Yapay Zeka Etkisi" ve "Döngüsel Dönüşüme Öncülük Eden Şehirler" gibi başlıklar altında oturumlar gerçekleştirilecek. Bu yılki teması "İnsan, Mekan, Dönüşüm" olan forum, çevre, ekonomi ve toplumun kesişiminde yer alan dönüşüm süreçlerine odaklanarak, insanın doğayla ilişkisini yeniden düşünmeye çağırıyor.



Emine Erdoğan: "İstanbul’umuz bundan sonra sıfır atığın başkenti olacak"

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Samsun Türk dünyası Samsun’da buluştu: 9 ülkeden kültür şöleni "Dünya Türk Dili Ailesi Günü", Samsun’da uluslararası nitelikte düzenlenen renkli bir kültür programıyla kutlandı. Samsun Büyükşehir Belediyesi ile Ondokuz Mayıs Üniversitesi’nin(OMÜ) katkılarıyla gerçekleştirilen etkinlikte, Türk dili ailesine mensup 9 ülkeden gelen katılımcılar kültürlerini Samsunlularla buluşturdu. SBB Çok Amaçlı Salon’da düzenlenen programda Azerbaycan, Kazakistan, Güney Türkistan gibi birçok Türk dünyası ülkesinin kültürel değerleri tanıtıldı. Halk oyunları gösterileri, geleneksel müzik dinletileri ve yöresel lezzetlerin sunulduğu etkinlik izleyicilerden büyük ilgi gördü. Türk dünyasının ortak dili, kültürü ve tarihine dikkat çekilen programda, sahnelenen gösteriler salondakilere görsel bir şölen yaşattı. Farklı coğrafyalardan gelen sanatçılar, sergiledikleri performanslarla kültürel bağların gücünü bir kez daha ortaya koydu. Program, Türk dünyasının zengin kültürel mirasının gelecek nesillere aktarılması açısından önemli bir organizasyon olarak değerlendirildi. "Kimliksizleştirme çağrısına kollarımızı makas gibi açıyoruz" Programda protokol konuşmaları da yapıldı. Organizasyonun tertip komitesi adına konuşan Emre Başoğlu, "Maalesef kimliksizleşen, köksüzleşen, mazisini ve tarihini unutan bu anlamda küresel güçler tarafından propaganda yapılan bir çağda yaşıyoruz. Biz bu programı bu yüzden çok önemsiyoruz. Diyoruz ki küresel sistemin köksüzleştirme ve kimliksizleştirme çağrısına kollarımızı makas gibi açıyoruz" ifadelerini kullandı. "Bundan yarım asır önce böyle bir manzarayı nesiller belki de hayal edemezdi" OMÜ Türkçe Öğretimi Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Serkan Şen, "Türklük artık dünyanın yükselen yıldızı olarak söylenen değil, söyleyen olma hürriyetine doğru hızla ilerliyor. Samsun ilk adımın şehridir. Samsun başlangıçların şehridir. Bu şehirde böylesinde anlamlı bir günü kutlamanın, dünyanın dört bir tarafından gelen öğrencilerle buluşmanın hazzını yaşıyoruz. Bundan yarım asır önce böyle bir manzarayı nesiller belki de hayal edemezdi" dedi. "Bunun sonuçlarını çok güzel yaşayacağız ve hissedeceğiz" Samsun Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Necmi Çamaş, "Belki 1940 yıllarda Türklük kelimesini ifade ettiğimiz zaman, Türk dünyasını ifade ettiğimiz zaman zindanlara atılan büyüklerimizden, bugün salonları dolduran gençlerimize selam olsun. 300 milyonluk bir nüfus. Hangisine giderseniz gidin kendinizi yabancı hissetmeyeceğiniz ülkeler. Bunların bir araya geldiği, diri olduğu, iri olduğu zaman dilimi çok yakın. Bu zaman dilimi müjdesini karşımda görüyorum. Bunun sonuçlarını çok güzel yaşayacağız ve hissedeceğiz" şeklinde konuştu. "Düşmanın ülkesi viran olacak, Türkiye büyüyecek, Turan olacak" AK Parti İl Başkanı Mehmet Köse ise konuşmasında şu ifadeleri kullandı: "Ziya Gökalp, ‘Düşmanın ülkesi viran olacak, Türkiye büyüyecek, Turan olacak’ demişti. Hasret ve vuslat duyguları vardır; biz bütün hasreti vuslat için yaşarız. Bugün burada görüyorum ki, çok büyük bir hasret artık vuslata ermiş durumda. Ancak buna rağmen hasret duygusu hâlâ canlılığını koruyor." Programa katılan öğrencilere verilen teşekkür belgesi ile organizasyon sona erdi.
Aydın ADÜ’den sürdürülebilirlik odaklı örnek proje Aydın Adnan Menderes Üniversitesi tarafından hazırlanan ve Gençlik ve Spor Bakanlığı tarafından desteklenen proje ile üniversite ve lise öğrencileri sürdürülebilirlik ve geri dönüşüm odağında bir araya gelecek. Gençlik ve Spor Bakanlığı Eğitim, Araştırma ve Koordinasyon Genel Müdürlüğü tarafından desteklenen "Gençlerle Sürdürülebilir Yaşayan Bir Ekosistem İçin El Ele" başlıklı proje, Aydın Adnan Menderes Üniversitesi Buharkent Meslek Yüksekokulu tarafından hazırlanarak onaylandı ve uygulama sürecine alındı. "G-1092 Gençlerle Sürdürülebilir Yaşayan Bir Ekosistem İçin El Ele" adlı proje, ADÜ Buharkent Meslek Yüksekokulu Malzeme ve Malzeme İşleme Teknolojisi Bölümü Öğretim Görevlisi Tuba Top yürütücülüğünde hayata geçirilecek. Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın "Gönüllüyüz Biz" Proje Destek Programı kapsamında kabul edilen proje, üniversite ve ortaöğretim öğrencilerini sürdürülebilirlik ve çevresel farkındalık odağında bir araya getirmeyi amaçlıyor. Buharkent Meslek Yüksekokulu Müdürü Doç. Dr. Mehmet Kaya’nın destekleriyle yürütülecek projede, Dr. Öğr. Üyesi Ramiz Boy teknik danışman, Öğr. Gör. Dr. Gözde Çetin ise atık yönetimi danışmanı olarak görev alıyor. Proje kapsamında, atıkların çevreye zarar vermeden önce kaynağında ayrıştırılması ve etkin biçimde yönetilmesi yaklaşımı esas alınıyor. Buharkent İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’nün de katkılarıyla, Gençlik ve Spor Bakanlığı ile Milli Eğitim Bakanlığı arasında imzalanan protokol çerçevesinde yürütülecek faaliyetlerde, Buharkent MYO bünyesinde oluşturulan "Buharkent Gönüllüleri" ekibi ile Buharkent Anadolu Lisesi öğrencileri ortak çalışmalara katılacak. İl Gençlik ve Spor Müdürlüğünün onayıyla gerçekleştirilecek uygulama sürecinde, lise öğrencilerine üniversite öğrencileri tarafından atık yönetimi ve geri dönüşüm konularında teorik ve uygulamalı eğitimler verilecek. Eğitimlerin ardından sahaya çıkan öğrenciler tarafından toplanan plastik atıklar, Buharkent MYO Polimer Teknolojisi Laboratuvarı’nda enjeksiyonla kalıplama yöntemi kullanılarak işlenecek. Geri dönüşüm sürecinin sonunda elde edilen plastik malzemeler, anahtarlık ve bardak altlığı gibi günlük kullanım ürünlerine dönüştürülerek geri dönüşüm uygulamalarının somut ve işlevsel çıktıları ortaya konacak. Proje ile gençlerin çevresel sorumluluk bilincinin artırılması, sürdürülebilir üretim anlayışının yaygınlaştırılması ve üniversite-toplum iş birliğinin güçlendirilmesi hedefleniyor.
Amasya Ferhat diyarı Amasya’da pekmez için dağı deldiler, gören şaştı kaldı Ferhat’ın Şirin uğruna dağları deldiği aşk efsanesinin yaşandığı Amasya’da bu kez pekmez için açılan mağaralar gündem oldu. Yol kenarındaki kayalık alanda kazmayla açılan oyuklar, görenleri şaşkına çevirirken işin aslı sonradan ortaya çıktı. Şeyhcui Mahallesi’nde orman yolu olarak bilinen mevkide üstü ağaçlık kayalık alanda kazılan mağaralar her geçen yıl genişledi. İçerisine birden çok insanın rahatlıkla sığabileceği hale dönüştü. Bölgeden geçenler durumu araştırdı. Mağaraların üzüm pekmezi yapımında kullanılan killi toprağın temini için kazıldığı anlaşıldı. Son 3 yıldır daha da genişledi Zaman zaman insanların buradan toprak götürdüklerini gördüklerini belirten mahalle sakinlerinden Sevgi Taşağıl, "İlk başta toprak kayması gibi düşündüm. Sonra pekmez için kazıldığını öğrendik" dedi. Esra Başkol da, kazılan alanın son 3 yıldır daha da genişlediğini söyledi. "Buraları Ferhat gibi kazmışlar" Üzüm pekmezi yapımında bu tür toprağın kullanıldığını anlatan Ercan Eftelioğlu, "Buraları Ferhat gibi kazmışlar. Ama pekmez toprağı için kazmışlar. Bu toprak kullanılmazsa pekmezin kıvamı istenildiği gibi tutmuyor. Üzüm pekmezinde kullanılıyor. Pekmez aşkı böyle böyle şey" diye konuştu. Yoldan geçerken karşılaştığı bu durumun tehlike oluşturduğuna işaret eden Cem Yeni ise, "Ağaçların kökleri dışarı çıkmış. Eğer biraz daha kazarlarsa ağaçlar yolun kıyısındaki elektrik tellerinin üstüne devrilebilir. Yetkililerin önlem alması gerektiğini düşünüyorum" şeklinde konuştu.
Kocaeli Gölcük’e yeni mezarlık alanları hazırlandı 17 Ağustos Mezarlığı’nın dolmasıyla birlikte Gölcük ilçesinde ortaya çıkan mezarlık ihtiyacına çözüm üretmek amacıyla Hisareyn ve Panayır mahallelerinde yeni mezarlık alanları hazırlandı. Kocaeli Büyükşehir Belediyesi, Gölcük ilçesinde artan mezarlık ihtiyacını karşılamak üzere kapsamlı bir çalışmayı daha hayata geçirdi. Mezarlıklar şube müdürlüğü koordinesinde yürütülen çalışmalar kapsamında Gölcük Hisareyn Mahallesi’nde bulunan 7.566,12 metrekarelik alan, Orman Genel Müdürlüğü’nden tahsis edildi. Tahsis işleminin ardından alanda zemin düzenleme ve tesviye çalışmaları tamamlandı. Mezarlık içi ulaşımı sağlamak amacıyla iç yol serimleri yapılırken, güvenlik ve sınır bütünlüğü için alanın çevresinin taş duvar ve tel çit ile çevrilmesi planlandı. Mezarlık altyapısına uygun hale getirilen alan, "Gölcük Kent Mezarlığı" olarak düzenlendi. Defin işlemleri resmen başladı Tüm düzenleme ve altyapı çalışmalarının tamamlanmasının ardından yeni mezarlık alanında defin işlemlerine resmi olarak başlandı. Hisareyn’de hayata geçirilen kent mezarlığı, Gölcük’ün uzun vadeli mezarlık ihtiyacını karşılayacak önemli bir yatırım olarak öne çıkıyor. Büyükşehir belediyesi, yalnızca mevcut kapasiteyi artırmakla kalmıyor, aynı zamanda gelecekte oluşabilecek ihtiyaçları da öngörerek yeni mezarlık alanlarının tespiti için çalışmalarını sürdürüyor. İlçede ihtiyaç duyulan bölgelerde alan taramaları yapılırken, kurumlar arası görüşmeler devam ediyor. Gölcük Panayır Mahallesi’nde ise 5.385,55 metrekarelik alanın Orman Genel Müdürlüğü’nden tahsisi gerçekleştirildi. Alanın planlama, düzenleme ve altyapı hazırlıklarını kapsayan mezarlık oluşturma çalışmalarının kısa sürede başlatılması hedefleniyor.
İstanbul Paribu Cineverse, Emaar Square Mall’daki yeni "ScreenX Salonu" ile sinema deneyimini yeniden tanımlıyor Paribu Cineverse, Emaar Square Mall’da hayata geçirdiği Türkiye’nin en büyük ScreenX salonu ile sinema teknolojilerinde yeni bir dönemin kapılarını araladı. Birden fazla yeni nesil sinema teknolojisini aynı salonda buluşturan bu özel deneyim alanı; görüntü, ses ve konforu bütünsel bir yaklaşımla ele alarak izleyicilere alışılmışın ötesinde bir sinema deneyimi sunuyor. Paribu Cineverse, Emaar Square Mall’da hayata geçirdiği yeni ScreenX salonu ile sinema teknolojilerinde önemli bir adım attı. Ana perdenin yanı sıra yan duvarlara kadar uzanan panoramik görüntü alanı sayesinde izleyiciyi filmin merkezine taşıyan salon, görüntü, ses ve konforu bütünsel bir yaklaşımla ele alarak sinemayı yalnızca izlenen değil, yaşanan bir deneyime dönüştürüyor. Türkiye’de ilk kez Paribu Cineverse Emaar Square Mall’da 19 Aralık’ta, "Avatar: Ateş ve Kül" filmiyle kapılarını açan yeni ScreenX salonu, yalnızca ana perdeyi değil; salonun yan duvarlarına doğru genişleyerek izleyicinin tüm görüş alanını kapsıyor. Bu sayede sahneler izleyiciyi çevreliyor, seyir deneyimi daha derin ve etkileyici bir boyut kazanıyor. "Bu format seyircide bir filmin izleyicisi olma değil; o sahnenin içinde yaşıyor olma hissini uyandıracak" CGV Mars Cinema Group Dijital Sinema Sistemleri Müdür Yardımcısı Ferhat Ersoy, ScreenX formatlı yeni salonda seyircilere sunulacak olan yüksek teknoloji sinema deneyimiyle ilgili şu ifadelere yer verdi: "Bugün burada açmış olduğumuz salon ’ScreenX’ formatında gösterim yapacağımız bir salon. Bu format ana perdenin yanı sıra yan duvarlarda da görüntü verme esasına dayanıyor. Bu sayede izleyiciler ana perdede akan sahnenin devamını salonun sağ ve sol duvarlarında da izleyerek filmin tamamen içerisindeymiş gibi bir his yaşayabiliyor. Biz geleneksel sinemada hep ana perdeye ve tek bir merkeze odaklanıyoruz fakat bu sahnenin sağında ve solunda da akan görüntü olduğu zaman ve bunu ayarlanabilen, yatabilen koltuklarla birleştirdiğimiz zaman izleyici bütün bir filmi hiç kaçırmadan izleyebiliyor olacak. Bu da seyircide bir filmin izleyicisi olma değil; o sahnenin içinde yaşıyor olma hissini uyandıracak." "Seyirci ’ben bu filmi izlemiyorum, ben bu filmi yaşıyorum’ diyecek" ScreenX formatının geleneksel sinemaya göre pek çok farklı ve özel deneyim sunduğuna değinen Ferhat Ersoy, "Bu formatın geleneksel sinemadan ayrılan en büyük özelliği ana perdenin haricinde sağ ve sol duvarlarda da görüntünün olması. İzleyici burada öncelikle standart bir sinema filmini izlermiş gibi izlemeye başlayacak; yani perdeye odaklanacak ve perdeyi izleyecek. Ardından bir anda sağında ve solunda da görüntüler akmaya başlayınca, ’ben bu filmi izlemiyorum, ben bu filmi yaşıyorum’ diyecek. Elbette ki özel ses sistemimiz sayesinde görüntüyle birlikte ses de izleyiciyi kapsadığında izleyici adeta filmin bir kahramanı olacak. Misafirlerimiz tüm konforuyla ve rahatlığıyla o filmin bir karakteri ve oyuncusu olabilecek" dedi. "ScreenX formatını sinemanın geldiği son versiyon olarak adlandırıyoruz" Aksoy, son dönemlerde artan seyirci sayısının yeni nesil sinema deneyimine olumlu yönde katkı sunacağına inandığını belirterek, "Diğer formatlardan farklı olarak biz burayı ’sinemanın son versiyonu’ olarak adlandırıyoruz çünkü tek bir teknolojiyle sınırlı değil; farklı teknolojilerin ve farklı tasarımların bütünleştirdiği bir salon. Bu noktada özellikle yılın son aylarında yükselen seyirci sayıları, bizi hem bu yıl için hem de gelecek yıllar için umutlandırıyor. Başka bu salonumuz olmak üzere bütün seyircilerimizi ve sinemaseverlerimizi bu sinema salonumuza bekliyoruz" şeklinde konuştu. "Aksiyon sahnelerinde sanki biz de onlarla beraber uçuyormuşuz, birlikte yüzüyormuşuz gibiydi" Yeni salonda filmin ilk izleyicilerinden olan Dilara Pınaryolu, salonun çok keyifli ve gerçek bir deneyim sunduğunu dile getirerek, "Daha önce hiç deneyimlemediğimiz bir şeydi. İlk başta çok şaşırdık, yanlarda ekran olduğunu görmek garip geldi ama sonrasında filmin tamamen içine girebildik. Hele ki böyle bir filmde gerçekten bizi o dünyanın içine aldı diyebilirim. Özellikle aksiyon sahnelerinde yan ekranlar çok kullanıldı; o sahnelerde sanki biz de onlarla beraber uçuyormuşuz, birlikte yüzüyormuşuz gibiydi. Bizim için çok güzel bir deneyimdi" dedi. "Filmin içinde bulunmak ve her açıdan her duyguya hitap eden bir şeyin içinde yer almak çok keyifliydi" İzleyicilerden Itır Ataç salonla ilgili düşüncelerini, "Sinemayı çok seviyorum, film izlemekten de çok keyif alıyorum. İlk kez böyle bir şey deneyimledim, çok güzeldi. Filmin içinde bulunmak ve her açıdan her duyguya hitap eden bir şeyin içinde yer almak çok keyifliydi. Bir yandan da sanki evdeymiş gibi bir rahatlık vardı, hem de normal bir sinema salonunda filmi sadece tek bir açıdan izlerken burada 3 farklı perdeden izleyebilmek çok güzel bir deneyim oldu" diyerek aktardı. "Gerçekten oradaymışım gibiydi, filmi sanki içinde izliyormuşum gibiydi" Son olarak Parla Evliyazade ilk kez karşılaştığı yeni nesil film izleme deneyimiyle alakalı olarak, "Çok güzeldi, kendimi oradaymış gibi hissettim. Çok heyecanlıydı, ilk kez böyle bir deneyim yaşadım, çok güzeldi. Gerçekten oradaymışım gibiydi, filmi sanki içinde izliyormuşum gibiydi. Kesinlikle bir daha geleceğim, herkese de öneriyorum" ifadelerini kullandı. ScreenX ile görüntüde sınırlar ortadan kalkıyor Paribu Cineverse Emaar Square Mall’daki ScreenX salonu, Türkiye’de birden fazla yeni nesil sinema teknolojisini aynı salonda buluşturan, eşi benzeri olmayan bir deneyim alanı olarak öne çıkıyor. Türkiye’de ilk ve tek olan yeni nesil RGB lazer projektör ile 4K çözünürlükte sunulan kusursuz görüntü kalitesi; bu kaliteyi izleyiciye en doğru şekilde yansıtan özel geliştirilen sinema perdesi, ScreenX formatında sunulan Türkiye’nin en geniş görüntü alanı ile sinema deneyimini zirveye taşıyor. 16,92 x 9,14 metre ölçülerindeki salon, Türkiye’nin en büyük ScreenX perdesine ev sahipliği yapıyor. Öte yandan özel tasarım geniş ve ayarlanabilir koltuklar ile izleyicinin maksimum konforla filme odaklanmasını hedefleyen 176 kişilik kapasiteye sahip bu yeni salon, sinemayı yalnızca izlemekle kalmadan, seyirciye adeta filmin içinde yer veren bir deneyim yaşamak isteyen tüm sinemaseverleri bekliyor.