ASAYİŞ - 27 Ocak 2025 Pazartesi 18:50

İki genç kızı canice öldüren Semih Çelik’in davasında takipsizlik kararı

A
A
A

İstanbul’da 2 genç kızı canice öldürdükten sonra intihar eden Semih Çelik’le ilgili soruşturma tamamlanarak, kovuşturmaya yer olmadığına karar verildi. Kararda, 2 genç kızın olay sırasında Semih Çelik’e direnç göstermedikleri, Semih Çelik’e yardım eden üçüncü bir kişinin tespit edilemediği ve bu eylemlere yönlendirdiği düşünülen satanizm düşünce yapısına ilişkin herhangi bir delil elde edilemediği aktarıldı.

İstanbul’da 4 Ekim 2024’de Eyüpsultan’da 19 yaşındaki Ayşenur Halil’i, Fatih Edirnekapı Surları’nda ise 19 yaşındaki İkbal Uzuner’i canice öldürdükten sonra surlardan atlayarak intihar eden Semih Çelik’e (19) ilişkin İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca yürütülen soruşturma tamamlanarak, kovuşturmaya yer olmadığına karar verildi. Verilen takipsizlik kararında, Semih Çelik ile İkbal Uzuner’in bir dönem gönül ilişkisi yaşadıkları, ailelerin de araya girmesiyle bu ilişkinin sona erdiği, Semih Çelik’in bu ilişkiden sonra Ayşenur Halil ile gönül ilişkisi yaşadığı, bu ilişkinin olayın yaşandığı güne kadar devam ettiği ancak İkbal Uzuner ile de ilişkisini de sonlandırmadığı anlatıldı.

Bir genci evinde, diğerini surlarda vahşice katletti

Olay günü Semih Çelik’in evine gelen Ayşenur Halil’i yatağında boğazını keserek vahşice öldürdüğü belirtilen kararda, Semih Çelik’in evde 3 saat kaldıktan sonra üzerini değiştirerek surlara gittiği, bu sırada İkbal Uzuner’in surların önüne giderek bir süre Semih’i beklediği, Semih’in olayı gerçekleştirdiği surlara çıktığı, İkbal’in surların üzerine çıkan Semih’i görerek el salladığı ve Semih ile telefonda görüştüğü, ardından Semih’in yanına giderek surların üzerine çıktığı, surların üzerinde buluştukları ve Semih’in burada İkbal’i vücudunun uzuvlarını nizami bir şekilde keserek vahşice katlettiği kaydedildi.

Semih’e direnç göstermedikleri belirtildi

Verilen kararda, evde yapılan incelemede herhangi bir dağınıklığa rastlanılamadığı, 2 genç kızın tırnaklarında Semih Çelik’e ait DNA tespit edilemediği, İkbal Uzuner’in surların üzerindeyken herhangi bir bağrışmasını duyan bir kişiye rastlanılamadığı ve bu sebeplerle 2 gencin Semih Çelik’e direnç gösterdiklerine dair herhangi bir delil elde edilemediği kaydedildi. Öte yandan kararda, elde edilen dijital materyallere göre İkbal Uzuner’in daha önceden kendisini ip ile boğmaya çalıştığı, bu görüntüleri Semih Çelik’e gönderdiği, göğsünde ve vücudunun diğer bölgelerinde kesikler olan fotoğraflar ile müstehcen görüntülerini gönderdiği, Semih Çelik’in ise bu görüntülere benzer kadın figürlerine kafa ve bacak kısımları kesik olacak şekilde kara kalem çizimler yaparak İkbal’e gönderdiği belirtildi.

Babasına "Reis seni nasıl kesmemi istersin?" demiş

Semih Çelik’in kendisini ve İkbal Uzuner’i öldürmek istediğine ilişkin kayıtların olduğu belirtilen kararda, Semih Çelik’in babası ile bir gün önce yaptığı görüşmede "Reis seni nasıl kesmemi istersin?" dediği, olay günü Ayşenur’u katletmeden hemen önce ise annesine "Akşama kadar yaşayacak mıyız?" dediği aktarıldı. Verilen kararda, Semih Çelik’e yardım eden üçüncü bir kişinin tespit edilemediği, bu eylemlere yönlendirdiği düşünülen satanizm düşünce yapısı ile Discord (inceller) veya Telegram isimli uygulamalara yönelik herhangi bir delil elde edilemediği de kaydedildi.

İkbal Uzuner’in evden kaçarak Semih Çelik’in yanına gittiği belirtildi

İkbal Uzuner’in babasının ifadesine de yer verilen kararda, kızının aynı okulda okuyan Semih ile arkadaş olduklarını, Semih’in kızına platonik yani karşılıksız bir şekilde duygu beslediğini, buna ilişkin kızına çok sayıda görüntü ve video gönderdiğini, bu video ve görüntülerin satanistçe söylemler içerdiğini, bunun üzerine kızının okulunu değiştirdiğini, bu kişinin kızını tehdit etmesiyle alakalı pandemi dönemi olması sebebiyle herhangi bir yere başvuru yapmadığını, bir süre sonra Semih’in kızının aklını çeldiğini, 6 Şubat depreminde kızının evden kaçarak çocuğun yanına gittiğini, bu durum ile alakalı kayıp başvurusunda bulunmadıklarını, kızının evden kaçması sebebiyle telefonunu elinden aldıklarını, 6 Şubat depreminden yaklaşık 6 ay sonra kızının tekrardan evden kaçtığını, bu konuyla alakalı kayıp başvurusunda bulunduklarını, kızının Edirnekapı Şehitlik Köprüsü üzerinde oturur vaziyette bulunduğunu, kızını psikoloğa götürdüklerini, bir süre sonra kızına kedi aldıklarını, kedinin kızının psikolojisini düzelttiğini söylediği belirtildi. Müşteki babanın ifadesinin devamında ise olay günü İkbal’i aradığında bir erkek şahsın açtığını, "Merak etmeyin İkbal emin ellerde" dediğini, ısrarla aradıklarını, bu sefer farklı bir erkek şahsın telefonu açtığını, "Ben surların yanında bayrağın altındayım. Telefon yukarıdan önüme düştü, gel vereyim" dediğini, Edirnekapı Surları’na doğru gittiklerini, telefonu açan şahsın evsiz bir şahıs olduğunu, bu şahsa telefonu nereden bulduğunu sorduğunda yukarıdan aşağıya düştüğünü söylediğini, kalabalığın surlara doğru baktıklarını gördüklerini, o yöne doğru ilerlediklerini, çok geçmeden kızlarının başını gördüklerini söylediği kaydedildi.

Kasap dükkanında çalışırken uyuşturucu da kullanıyormuş

Verilen kararda, Semih Çelik’in babasının ifadesine göre Semih’in 16 yaşına gelene kadar inançlı birisi olduğunu, namaz kıldığını, pandemi döneminden sonra deist olduğunu söylediğini, lisede okurken okumayacağını söylemesi üzerine okuldan aldıklarını, açık liseyi bitirdiğini, yaklaşık üç yıl önce Semih’e psikolojik ilaçlar yazıldığını ancak bu ilaçları kullanmadığını, oğlunun kasap olmak istediğini, kasap dükkanında işe başladığını, iki yıl önce uyuşturucu madde kullanmaya başladığını, yaklaşık 3 aydır uyuşturucu alacak parasının olmaması sebebiyle uyuşturucu madde kullanmadığını, ara ara eve şarap, bira gibi alkoller aldığını, yaklaşık bir yıl önce oğlunun odasına girdiğinde insan psikolojisini korkutan şeytana benzer kara kalem resimler gördüğünü, oğluna bu durumu sorduğunu ve "Düşünce yapılarımız farklı" dediğini, başka açıklama yapmadığını söylediği belirtildi.

Sema Demir

 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Aydın Aydın Özel Yüksek Teknoloji Koleji ezber bozuyor: TÜBİTAK’ta 45 proje ile zirveye yerleşti Aydın’da eğitim paradigmasını değiştiren Özel Yüksek Teknoloji Koleji, TÜBİTAK 2204-A Lise Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışması’na tam 45 proje ile başvurarak kırılması güç bir rekora imza attı. Okul kurucusu Suat Erez, "Bu başarının verdiği güçle, lisedeki üretim kültürünü ortaokul seviyesine taşıyacak mesleki eğitim odaklı ortaokulun müjdesini veriyorum" dedi. Sadece sınav odaklı değil, üretim ve yenilik odaklı bir vizyon benimseyen Yüksek Teknoloji Koleji; 20 Bilimsel Araştırma, 24 Mühendislik Tasarımı ve 1 Ortaokul Projesi ile sahadaki farkını ortaya koydu. Yenilenebilir Enerji ve Endüstriyel Otomasyon gibi geleceğin sektörlerine nitelikli iş gücü ve mühendis adayı yetiştiren okulun, bu istatistiklerle öğrencilerini hem akademik çalışmaya hem de teknik uygulama becerisine eş zamanlı olarak hazırladığının kanıtladı. "Sözümüzü tuttuk, gençlerimizle gurur duyuyoruz" Rekor başvurunun, uygulanan eğitim modelinin başarısı olduğunu vurgulayan Okul Kurucusu Suat Erez "Yola çıkarken öğrencilerimizi sadece test çözen değil, geleceğin teknolojisine yön veren bireyler olarak yetiştireceğiz dedik. Bugün ortaya koyduğumuz 45 farklı proje, bu sözün ispatıdır. Öğrencilerimiz; atölyelerde, laboratuvarlarda bizzat üreterek; 20 proje ile teoriyi, 24 mühendislik tasarımı ile pratiği birleştirdiler. Bu başarı, mezunlarımızın üniversite ve kariyer yolculuğunda onlara büyük bir avantaj sağlayacaktır" dedi. "Aydın’dan Avrupa’ya teknoloji köprüsü" Vizyonlarının ulusal başarılarla sınırlı kalmadığının altını çizen Erez, TÜBİTAK başarısının küresel hedefler için bir basamak olduğunu belirtti. Erez, "Onaylanan ERASMUS+ projemizle öğrencilerimizin Avrupa standartlarında eğitim almalarını sağlıyoruz. Bizim öğrencimiz Aydın’da üretecek, dünyada söz sahibi olacak" ifadelerini kullandı. "Mesleki Ortaokulu altyapısını kurduk" Suat EREZ, lise kademesindeki bu üretim kültürünü daha erken yaşlara taşıma hedefini ise şu sözlerle duyurdu: "Lisede ulaştığımız başarı gösterdi ki; çocuklarımız doğru yönlendirildiğinde harikalar oluşturuyor. Bu kültürü temelden vermek adına, Milli Eğitim Bakanlığı’mızın vizyonu ve yönetmelikleri çerçevesinde, ‘Mesleki Eğitim Odaklı Ortaokul’ konusundaki tüm altyapı hazırlıklarını tamamladık. Yüksek Teknoloji Koleji olarak biz, Bakanlığımızın belirleyeceği stratejiler doğrultusunda Türkiye’de bu eğitimi veren öncü kurumlardan biri olmaya, atölye ve kadromuzla hazırız."
İstanbul PAYCO Elektronik Para ve Ödeme Hizmetleri’ne 2. dalga operasyon: 28 gözaltı İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından PAYCO Elektronik Para ve Ödeme Hizmetleri A.Ş.‘ye yönelik yürütülen soruşturma kapsamında ikinci aşama operasyon düzenlendi. İstanbul İl Jandarma Komutanlığı Siber Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğünce gerçekleştirilen eş zamanlı operasyonda 28 şüpheli gözaltına alındı. Öte yandan 620 milyon TL değerinde; 29 mesken, 3 iş yeri, 14 araç, 32 arsa ve tarlaya el konuldu.İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından PAYCO Elektronik Para ve Ödeme Hizmetleri A.Ş. ile şirket yetkilileri hakkında yasadışı bahis ve suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama suçundan soruşturma başlatıldı. Soruşturma kapsamında Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası denetim raporu ile Mali Suçları Araştırma Kurulu Başkanlığınca düzenlenen rapor incelendi. Her iki raporda da yasadışı bahis ve yasadışı forex/dolandırıcılık faaliyetlerinden elde edilen suç gelirlerinin, elektronik para ve ödeme hizmeti sunan kuruluşlar üzerinden sistematik şekilde finansal sisteme sokulduğu ve çok sayıda şirket üzerinden aklandığı belirlendi.Öte yandan eylemin bireysel bir faaliyet değil örgütlü bir yapılanma tarafından yürütüldüğü de tespit edildi. Soruşturma kapsamında elektronik para kuruluşu bünyesinde 1 örgüt lideri, liderliğe bağlı 3 yönetici, bu yöneticilerin talimatları doğrultusunda operasyonel düzeyde faaliyet yürüttüğü değerlendirilen 7 örgüt üyesinden oluşan hiyerarşik bir suç örgütü yapısının oluşturulduğu ve çok sayıda yüksek riskli ve suçla bağlantılı finansal hareket belirlendi. Bu kapsamda 5 Aralık’ta düzenlenen operasyonda 11 şüpheli gözaltına alınırken, şüphelilere ait malvarlıklarına ve Payco Elektronik Para ve Ödeme Hizmetleri A.Ş. şirketine, İstanbul Sulh Ceza Hakimliği kararıyla el konuldu.Şüphelilerden 9’u tutuklanıp 2’si ise adli kontrol şartı ile serbest bırakılırken, soruşturmanın derinleştirilmesi ve elde edilen yeni deliller doğrultusunda, örgüt yapılanması içerisinde yazılım mühendisi, bilgi teknolojileri (İT) personeli ve proje yöneticisi sıfatlarıyla görev yapan şüphelilerin yasadışı bahis ve yasadışı forex/dolandırıcılık faaliyetlerinden elde edilen suç gelirlerinin transfer edilmesine ve gizlenmesinde rol aldıkları ve "para nakline aracılık etme" suçunu işledikleri tespit edildi.Örgüt hiyerarşisi içerisinde suç gelirlerinin yazılımsal altyapılar üzerinden yönlendirilmesi, elektronik para hesaplarının yönetimi ve finansal akışların gizlenmesi faaliyetlerine katıldığı değerlendirilen şüphelilere yönelik ikinci aşama operasyon düzenlendi. İstanbul, Adana, Ankara, Antalya, Kocaeli ve Yalova’da İstanbul İl Jandarma Komutanlığı Siber Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğünce gerçekleştirilen eş zamanlı operasyonlarda 28 şüpheli gözaltına alındı. Şüphelilerin örgüt içi görev ve konumlarının netleştirilmesi, finansal ve dijital delillerin temini, suçtan elde edilen gelirlerin izinin sürülmesi amacıyla adreslerinde arama ve el koyma işlemleri de gerçekleştirildi. Suçtan Kaynaklanan Mal Varlığı Değerlerinin Aklanması suçu kapsamında şüphelilere ait 92 banka hesabı ile toplam 620 milyon TL değerinde; 29 mesken, 3 iş yeri, 14 araç, 32 arsa ve tarlaya el konuldu.
Samsun Burundan rahat nefes alamamak uykudan sosyal hayata her şeyi etkiliyor Burundan rahat nefes alamamak, çoğu zaman basit bir şikâyet gibi görülse de uyku kalitesinden günlük performansa kadar birçok alanı olumsuz etkileyen ciddi bir sağlık sorunu olarak öne çıkıyor. Kulak Burun Boğaz (KBB) Hastalıkları Uzmanı Opr. Dr. Davut Tepe, bu problemin ihmal edilmemesi gerektiğini vurguladı. Samsun Büyük Anadolu Hastaneleri KBB Hastalıkları Uzmanı Opr. Dr. Davut Tepe, burundan rahat nefes alamamanın sadece anlık bir rahatsızlık olmadığını belirterek, sorunun uzun vadede yaşam kalitesini düşürdüğüne dikkat çekti. Burun tıkanıklığının gece uykularını bölebileceğini, gün içinde halsizlik, konsantrasyon bozukluğu ve verim kaybına yol açabileceğini ifade eden Tepe, bu durumun sosyal ve iş hayatını da doğrudan etkilediğini söyledi. Burun tıkanıklığının altta yatan farklı nedenlere bağlı gelişebileceğini aktaran Opr. Dr. Tepe, doğru tanı ve tedaviyle hastaların nefes alma konforunun artırılmasının mümkün olduğunu belirtti. Uzun süredir burundan rahat nefes alamayan kişilerin mutlaka bir kulak burun boğaz uzmanına başvurması gerektiğini vurgulayan Tepe, erken müdahalenin yaşam kalitesini belirgin şekilde yükselttiğini kaydetti. Üç kişiden birinde var Opr. Dr. Davut Tepe, "Burundan rahat nefes alamamak; sadece anlık bir rahatsızlık değil, yaşam kalitesini etkileyen önemli bir sağlık problemidir. Bu durum kimi zaman geçici iltihabi süreçlerden kaynaklanırken, kimi zaman da burun içinde kemik eğriliği, burun eti büyümesi, geniz eti veya sinüs sorunları gibi yapısal nedenlere bağlı olabiliyor. Araştırmalar, toplumda her üç kişiden birinde burun içerisinde yapısal bir problem bulunduğunu ortaya koyuyor. İltihabi sorunlar ilaçla tedavi edilebilirken, yapısal bozukluklarda cerrahi müdahale gerekebiliyor. Burundan nefes almanın uyku kalitesi açısından kritik önem taşır. Uyku apnesinin cerrahi tedavisinde burun hava yolunun açık olması, tedavinin başarısı için en önemli kriterlerden biridir. Burun sağlığının doğru şekilde değerlendirilmesi için yapılacak basit bir endoskopik muayene, tanı ve tedavi sürecinde en hızlı yoldur. Sağlıklı nefesin sağlıklı yaşamın anahtarı olduğunu unutmamak gerekir" dedi.
Kayseri Güneş gözlüğü kışın daha çok koruyor Kayseri’de Optisyenlik yapan Halit Mızrak, güneş gözlüğünün asıl amacının güneşten yansıyan UV ışıklarından korunmak olduğunu söyleyerek, "Kardaki kristallerden yansıyan ışıklar gözlerimizi daha çok aldığı için karlı havalarda güneş gözlüğünü kullanmaya daha çok ihtiyacımız var" dedi. Güneş gözlüğünün sadece yazın takılması gibi yanlış bir algı olduğunu söyleyen 15 yıllık Optisyen Halit Mızrak, "Güneş gözlüğü, tabi gözle ilgili bazı hastalık durumlarında kullanılması şart oluyor ama gözlerimizi güneşin UV ışıklarından korumamızı sağlayan bir protez diyebiliriz. Güneş gözlüğünün temel üretim amacı bizi UV ışıklarından korumaktır. Genelde adı güneş gözlüğü olduğu için sadece güneşli havalarda takılır algısı var ama ne yazık ki kardaki kristallerden yansıyan ışıklar gözlerimizi daha çok aldığı için karlı havalarda güneş gözlüğünü kullanmaya daha çok ihtiyacımız var. Karlı havalarda UV koruma oranı yüksek güneş gözlüklerinin tercih edilmesi göz yapımızı ve cildimizi daha fazla koruyacaktır" dedi. Mızrak, gözlüklerin güvenilir yerlerden alınmasını tavsiye ettiklerini söyleyerek, "Güneş gözlüğü alırken püf nokta dediğimiz artık günümüz dünyasında ne yazık ki güvenilir mağazalardan ve optisyenlik müesseselerinden tercih edilmeli. Bizim sektörümüzde yasak olmadığı için işporta her yerde satılabildiği için insanların sağlığıyla çok kolay oynayabiliyorlar. Vatandaşlarımızın güvenilir yerlerden gözlüklerini almalarını tavsiye ediyoruz. Gözlük seçerken öncelikle hangi cam rengi ile daha rahat ettiğimizi kullanarak tespit etmemiz gerekiyor. Kişiden kişiye rahatlık oranı fark edebiliyor. Birkaç farklı alternatifi deneyip değerlendirip ona göre doğru cam rengi, UV koruma oranı yüksek bir ürün ve mümkünse bilinen markaları tercih etmek bizi daha rahat ettirecektir" ifadelerini kullandı.
Antalya Doğan Hızlan Kütüphanesi’nde imza etkinliği Antalya Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı Doğan Hızlan Kütüphanesi’nde düzenlenen etkinlikte çocuklar, yazar Burcu Bahar’la okuma-yazma üzerine keyifli bir buluşma yaşadı. Etkinlik sonunda Bahar, "Doğa Dostu Dodo Patara’da" adlı kitabını imzaladı. Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin kültür ve eğitim çalışmaları kapsamında, Doğan Hızlan Kütüphanesi çocukları kitapların dünyasıyla buluşturmaya devam ediyor. Kütüphanede gerçekleştirilen söyleşi ve atölye etkinliğinde çocuklar, yazar Burcu Bahar’la bir araya gelerek okumanın yazmaya nasıl eşlik ettiğini, hikâyelerin nasıl kurulduğunu ve kitaplarla bağ kurmanın önemini deneyimledi. Çocuklar doğaçlama hikaye oluşturdu Etkinlik boyunca çocuklarla interaktif bir içerik yürütülürken, "Dodo" karakteri üzerinden Patara’dan Uludağ’a, Alanya’ya uzanan hayali bir yolculuk anlatısı kurularak şarkılarla desteklenen çalışmada günün sonunda çocuklarla birlikte doğaçlama bir hikâye oluşturuldu. Programın kapanışında yazar Burcu Bahar, çocuklara dağıtılan "Doğa Dostu Dodo Patara’da" adlı kitabını imzalayarak minik okurlarla sohbet etti. Dodo ile yolculuğa çıktılar Yazar Burcu Bahar etkinliğin çocuklarla birlikte kurulan bir hikâye serüvenine dönüştüğünü ifade etti. Bir çiftliğe gittik ve Dodo ile birlikte başka maceralara yelken açtık diyen Yazar Burcu Bahar, "Etkinlik çok keyifli geçiyor. Çocukların birlikte olması ve kitapların içinde kaybolması çok güzel" dedi. Çocuklar kütüphaneyi ve yazarı yakından tanıdı Emel Sevgi Taner İlkokulu 2. sınıf öğretmeni Muzaffer Akman çocukların yazarı kütüphaneyi ve yazarı yakından tanıma fırsatı elde ettiklerini değinerek "Bu gün yazarımız ile birlikte hem kütüphanede nasıl davranırız, nasıl istediğimiz kitaplara ulaşabiliriz bunların çalışması yapıldı. Ayrıca çocuklarımız bir çocuk yazarı ile tanışma fırsatı elde etti. Hem çok eğlenceli vakit geçirdiler hem de güzel anı biriktirdiler. Onların yetişmesi adına güzel bir etkinlik oldu. Çalışan ve emeği geçen herkese çok teşekkür ederim" diye konuştu.