SAĞLIK - 27 Nisan 2025 Pazar 19:46

İstanbul’da 8 ilçede eş zamanlı deprem tatbikatı gerçekleştirildi

A
A
A
İstanbul’da 8 ilçede eş zamanlı deprem tatbikatı gerçekleştirildi

İstanbul’da 8 ilçede eş zamanlı yapılan deprem tatbikatının ana merkezi Kartal Dr. Lütfi Kırdar Şehir Hastanesi’nde afet sonrası sağlık hizmetlerinin devri uygulamalı olarak test edildi. İstanbul İl Sağlık Müdürü Doç. Dr. Abdullah Emre Güner, "Bugün burada dünyada örneği bulunmayan kapsamlı bir tatbikat gerçekleştirdik. Ancak bilmemiz gereken en önemli husus şu ki; her zaman alarm durumunda ve hazır halde olmamız gerekiyor" dedi.

İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü tarafından 26-27 Nisan tarihlerinde 8 ilçede eş zamanlı olarak Afet Sağlık Grubu Deprem Tatbikatı düzenlendi. Sağlık Bakanlığı koordinasyonunda gerçekleştirilen tatbikatta, diğer illerden gelen sağlık ekipleri afet sonrası sağlık hizmetlerini devralarak sahada uygulama yaptı. Tatbikatın ana merkezi olan Kartal Dr. Lütfi Kırdar Şehir Hastanesi’nde ayrıca bilgilendirme ve saha gözlem programı düzenlendi. Programa İstanbul İl Sağlık Müdürü Doç. Dr. Abdullah Emre Güner, İstanbul Vali Yardımcısı ve AFAD İl Koordinatörü Mahmut Hersanlıoğlu ve çok sayıda sağlık çalışanı katıldı.

"Her zaman alarm durumunda olmalıyız"

Programda konuşan İstanbul İl Sağlık Müdürü Güner, dünyada örneği bulunmayan kapsamlı bir tatbikatı başarıyla tamamladıklarını belirterek, "Ancak bilmemiz gereken en önemli husus şu ki her zaman alarm durumunda ve hazır halde olmamız gerekiyor" dedi.

2019 yılında yaşanan 5,8 büyüklüğündeki İstanbul depremini hatırlatan Güner, o dönem ortaya çıkan ihtiyaçlar doğrultusunda İstanbul için hızlı ve uygulanabilir çözümler üretmenin kaçınılmaz hale geldiğini söyledi. İstanbul’un 16 milyonluk nüfusuyla çevre illerle birlikte yaklaşık 25-30 milyon insana hizmet verdiğini belirten Güner, Türkiye’deki sağlık hizmet puanının yaklaşık yüzde 40’ının İstanbul’dan üretildiğini vurguladı.

"İlk 12 saat içerisinde kendi kendimize yetebilen bir sağlık sistemi kurmamız gerekiyor"

Güner, "Muhtemel bir afette ilk 12 saat içerisinde kendi kendimize yetebilen bir sağlık sistemi kurmamız gerektiğini gördük. Bugün gerçekleştirdiğimiz bu tatbikatın ana amacı da teoride yazdığımız planların sahadaki eksikliklerini görmek ve daha güçlü bir yapı inşa etmektir" diye konuştu.

Türkiye Afet Müdahale Planı çerçevesindeki destekleri dolayısıyla Vali Yardımcısı Mahmut Hersanlıoğlu’na teşekkür eden Güner, afet anlarında sağlık hizmetinin talimatla değil, refleks halinde ve ezberlenmiş bir sistemle sunulması gerektiğinin altını çizdi.

"Tüm adımların önceden biliniyor olması gerekir"

"İlk 40-48 saatlik süreçte dış destek ekiplerinin hangi yolu kullanacağı, hangi hastaneye, hastanenin hangi servisine ulaşacağı gibi tüm adımların önceden biliniyor ve prova edilmiş olması gerekir" diyen Güner, tatbikatın İstanbul’da başlatılan ikinci faz çalışma olduğunu ve geçtiğimiz yıl dört büyük hastanede yapılan birinci faz tatbikatın ardından bu aşamaya gelindiğini ifade etti. 23 Nisan’da yaşanan 6,2 büyüklüğündeki depremin de afetlere karşı hazırlığın önemini bir kez daha hatırlattığını kaydeden Güner, "Muhtemel bir depremde kurtarılacak 100 kişinin 85’ini deprem öncesi hazırlıklarımızla kurtarırız. İlk 24 saatte 10 kişiyi daha kurtarabiliriz. Geriye kalan yüzde 5 ise sonraki süreçlere bağlıdır. Burada döktüğümüz her ter, yaşadığımız her zorluk bir canı daha kurtarmak içindir. Rabbim bizleri afetlerden muhafaza etsin, bizler de bu bilinçle hazırlıklarımıza devam edelim" diye konuştu.

"Alınacak tedbirlerle maddi ve manevi kayıpların en aza indirgenmesi hedefleniyor"

İstanbul Vali Yardımcısı ve AFAD İl Koordinatörü Mahmut Hersanlıoğlu ise, İstanbul’da yürütülen iki önemli plandan söz etti. İlk planın İstanbul Risk Azaltma Planı olduğunu belirten Hersanlıoğlu, bu planın stratejik hedeflerinden birinin de Kartal Dr. Lütfi Kırdar Şehir Hastanesi gibi referans hastanelerin afetlere dayanıklı olarak yeniden inşası olduğunu ifade etti. Planın toplam bin 597 eylem maddesinden oluştuğunu belirten Hersanlıoğlu, afetler yaşanmadan önce alınacak tedbirlerle hem maddi hem manevi kayıpların en aza indirgenmesinin hedeflendiğini vurguladı.

"İstanbul’u Türkiye’nin yarısı olarak görmeliyiz"

İkinci olarak İstanbul Afet Müdahale Planı’ndan söz eden Hersanlıoğlu, bu kapsamda 23 ayrı çalışma grubunun görev yaptığını, Sağlık Çalışma Grubu’nun ise kritik bir rol üstlendiğini söyledi. Hersanlıoğlu şöyle devam etti:

"Normal şartlarda insanlar için çok zor olan anlar ve vakalar, siz sağlık çalışanları için mesleğin doğal bir parçası. Deprem bölgesinde ayakta kalan iki teşkilat vardı: Biri jandarma, diğeri ise sağlık teşkilatıydı. Sağlık teşkilatımız her türlü acil duruma alışık, refleksleri güçlü ve süreci başarıyla yönetebilen bir yapı."

İstanbul’un büyüklüğüne dikkat çeken Hersanlıoğlu, "İstanbul 39 ilçeden oluşuyor. Ancak bu ilçelerin nüfus ve ekonomik büyüklükleri Anadolu’daki 39 ilin toplamına eşdeğer. İstanbul’u değerlendirirken bir il gibi değil, Türkiye’nin yarısı gibi değerlendirmeliyiz" ifadelerini kullandı.

İstanbul’da yapılan her doğru planlamanın Türkiye genelindeki afet yönetimi kapasitesine katkı sunduğunu vurgulayan Hersanlıoğlu, programa katılan ve emeği geçen tüm sağlık çalışanlarına teşekkür etti.

Programda afetlere karşı hazırlığın hayati önem taşıdığı bir kez daha hatırlatıldı. İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü yetkilileri, bu tür uygulamaların sahadaki refleksleri güçlendirdiğini ve kriz anında hayat kurtarıcı rol üstlendiğini belirtti.

Halit Arslan

 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Eskişehir Minibüs caddedeki çukur yüzünden az kalsın devriliyordu Eskişehir’de bir minibüsün devrilme tehlikesi atlatmasına sebep olan çukurla ilgili açıklama yapan AK Parti Tepebaşı İlçe Başkanı Serhat Tunç, "Bir şehir çukura batıyorsa bunun adı hizmet değil, ’Hayat Tepebaşı’nda’ sloganının iflasıdır" dedi. Çamlıca Mahallesi Birlik Caddesi’nde henüz bilinmeyen sebeple büyük bir çukur oluştu. Çukurdan dolayı geçtiğimiz gün bir minibüs devrilme tehlikesi atlattı. Caddedeki trafiği olumsuz yönde etkileyen durum, vatandaşların tepkisini çekti. AK Parti Tepebaşı İlçe Başkanı Serhat Tunç, konuyla ilgili açıklamada bulunarak Tepebaşı Belediyesi’ni eleştirdi. "Bir şehir çukura batıyorsa bunun adı hizmet değil, ’Hayat Tepebaşı’nda’ sloganının iflasıdır" Başkan Tunç’ın açıklamasında, "Hayat Tepebaşı’nda diyerek yola çıktınız, ama bugün Tepebaşı’nda hayat ilerlemiyor, araçlar ilerleyemiyor. Birlik Caddesi’nde yaşanan bu manzara bir kaza değil; yıllardır ihmal edilen altyapının, denetlenmeyen çalışmaların ve yönetilemeyen bir belediyecilik anlayışının sonucudur. Yağmur yağınca çöken yollar, otobüsü çukura teslim eden asfalt, sorunun nerede olduğunu açıkça gösteriyor: Sorun yol değil, yönetimdir. Sloganlarla şehir yönetilmiyor, afişlerle çukurlar kapanmıyor. Tepebaşılı her gün yeni bir sıkıntıyla karşı karşıya kalıyor. Bir şehir çukura batıyorsa, bunun adı hizmet değil, ’Hayat Tepebaşı’nda’ sloganının iflasıdır" ifadelerini kullandı.
Kastamonu "Benim arazim" dedi, köy yolunu kestirdi Kastamonu’da bir vatandaş, tapulu arazisinden geçtiğini kanıtlandığı ve yaklaşık 50 köye ulaşım sağlayan grup yolunun kendi mülkü üzerinde kalan kısmını dilekçe vererek kaldırttı. Bölgede yaşayan vatandaşlar, daralan yolun kazalara sebep olabileceğini söyleyerek çözüm bulunmasını istedi. Kastamonu’da yaşayan F.A. isimli bir vatandaş, il merkezinden yaklaşık 50 köye ulaşım imkanı sunan grup köy yolunun bir bölümünün kendi arazisinden geçtiğini belirterek köy muhtarlarından ödeme talep etti. Muhtarların bu talebi kabul etmemesi üzerine F.A., Kastamonu İl Özel İdaresi’ne dilekçe vererek yolun geçtiği alan için ücret istedi. İl Özel İdaresi, yapılan inceleme sonucunda ücret talebini uygun bulmayarak reddetti. Bunun üzerine F.A., tapulu arazisinden geçen yolun kaldırılması için yeniden başvuruda bulundu. Başvurunun ardından İl Özel İdaresi ekipleri, tapulu arazi sınırları içerisinde kaldığı belirlenen yaklaşık 140 metrekarelik asfalt bölümü söktü. Asfaltın kaldırılmasının ardından arsa sahibi F.A., tarlasının sınırlarını belirlemek amacıyla alana demir kazıklar çaktı. Grup yolunun daraltılması, bölge halkının tepkisine neden oldu. Vatandaşlar, daralan yolun trafik kazalarına sebep olabileceğini belirterek, yetkililerden çözüm bulunmasını istedi. "Yol daraldığı için kaza burada kaçınılmaz hale geldi" Merkez ilçeye bağlı Akdoğan köyünde muhtar azalığı yapan Mehmet Ali Bacıroğlu, yetkililerden çözüm beklediklerini ifade ederek, "Burada kaza kaçınılmazdır. Yukarıdan gelen araç ile aşağından gelen araç, yol tek şeride düştüğü için çarpışabilir. Özellikle kışın don olursa duramazlar. Bu yüzden burası kazaya sebebiyet verir. Kadastro memuru burasını nasıl yazdı, benim aklım ermedi. Bu yol neredeyse 200 senelik bir yol. Arkadaş müracaat edince İl Özel İdaresi’nden gelerek buradaki asfaltı kestiler. Buradaki kesilen asfaltı iş makinesiyle kaldırdılar. Buradaki yol daraldı, yol daralınca buradan iki aracın geçmesi mümkün değil. Buradan 2 araba gelse kaza kaçınılmaz olur. Çünkü her an burada ölüm var" dedi. Yolun yaklaşık 20 gündür bu şekilde olduğunu söyleyen Bacıroğlu, "Yolumuz, yaklaşık 20 gündür bu şekilde daralmış tek şeride düşmüş halde duruyor. Buraya 20-25 gündür ne gelen var ne giden var. Yetkililer çözüm bulacak, biz bilmiyoruz" şeklinde konuştu.
Eskişehir 6 gündür kayıp olan öğretmeni bulmak için çalışmalar devam ediyor Eskişehir’de 6 gündür kayıp olan 51 yaşındaki Türkçe öğretmeni Tuncay Arslan’ı, bulmak için AFAD Eskişehir İl Müdürlüğü koordinesindeki 40 kişilik ekip, havadan ve Porsuk Çayı’nın içinde arama çalışmalarını sürdürüyor. Eskişehir’de 6 gün önce kaybolan Türkçe öğretmeni Tuncay Arslan’ı arama çalışmaları devam ediyor. Öğretmenin son görüldüğü yer olan Porsuk Çayı’nın Gökmeydan Mahallesi kısmında Eskişehir İl Afet Ve Acil Durum Müdürlüğü’nden 9, Odunpazarı Belediyesi Arama Kurtarma Ekibi’nden (OBAK) 5, Dorlion Arama Kurtarma’dan (DAK) 4, MEB Arama ve Kurtarma Birimi’nden (AKUB) 5, Şişecam’ın Acil Vaka Ekibi (SAVE) 4, itfaiyeden 6,Tepebaşı Arama Kurtarma (TAK) 5 ve Sivil Arama Kurtarma Derneği’nden (SARTEM) 2 çalışan olmak üzere toplam 40 kişilik ekiple aramalar, öğretmenin kaybolmasının 6’ıncı gününde devam etti. Havadan dron ve su da ise hem ekiplerin girmesi hemde botlarla yapılan aramalar sabah saatlerinde başladı. Ankara’dan ve Bursa’dan getirilen özel burunlu köpeklerin işaret ettiği yerde arama çalışmaları yoğunlaştı. Ekiplerin kıyı taraması da sürüyor. Tuncay Arslan’ın yakınlarının da çalışmaları yakından takip ettiği bölgede gözlendi. AFAD Eskişehir İl Müdürü Aslan Mehmet Coşkun çalışmaları sahada koordine edip yakından takip ediyor.
Kahramanmaraş MADO’dan "Salep Manifestosu" MADO, Anadolu’nun kadim lezzetlerinden biri olan salebe yönelik yaklaşımını "Salep Manifestosu" ile kamuoyuyla paylaştı. Manifestoda salebin bir içeceğin yanı sıra, kültürel miras, doğaya saygı ve sürdürülebilir üretim vurgusu öne çıktı. MADO tarafından yapılan açıklamada, salebin Anadolu’nun bin yıllık topraklarında, Torosların eteklerinde yetişen orkide köklerinden elde edildiği hatırlatılarak, her fincanın bu coğrafyanın belleğini taşıdığı ifade edildi. Salebin geçmiş ile gelecek arasında bağ kuran bir sembol olduğuna işaret edildi. Kültürel miras olduğu da vurgulandı. Manifestoda, MADO’nun salebi yalnızca bir ürün değil, kültürel bir miras olarak ele aldığı belirtildi. Bu kapsamda Türkiye’de tescilli salep yetiştiriciliği yapan ilk markalardan biri olunduğu, kendi tarlalarında üretim yapıldığı ve orkide koruma ile yaygınlaştırma projelerinin yürütüldüğü kaydedildi. Salep üreticilerine alım garantisi sunularak sürdürülebilir tarımın desteklendiği aktarıldı. Ayrıca Tarım ve Orman Bakanlığı ile üniversitelerle iş birlikleri gerçekleştirildiği, Salep çalıştayları ve farkındalık programlarıyla üreticiler, öğrenciler ve kamuoyunun bilgilendirildiği ifade edildi. "Katkısız ve sürdürülebilir üretim" Doğallık ve saflık başlığı altında, ürünlerde katkı maddesi ve sentetik aroma kullanılmadığı belirtilirken, salep orkidesinin doğadaki dengesini korumak amacıyla kontrollü kök kullanımı ve sürdürülebilir hasat uygulamalarının hayata geçirildiği bildirildi. Manifestoda, gerçek salebin sabır ve ustalık gerektirdiği vurgulandı. MADO üretim sürecinde geleneksel yöntemlerin çağdaş tekniklerle birleştirildiği, her aşamanın deneyimli ustalar tarafından denetlendiği belirtildi. Salep kıvamı ve aromasının nesiller boyu korunan orijinal MADO reçetesiyle sağlandığı, bu bilgi birikiminin usta-çırak eğitim programlarıyla aktarıldığı kaydedildi. MADO’nun salebi yalnızca kış mevsimiyle sınırlamadığına dikkat çekilen açıklamada, Türkiye’de soğuk salep ürününü ilk kez ticarileştiren marka olduğu hatırlatıldı. Soğuk salep ve incirli, Antep fıstıklı, Türk kahveli gibi yeni çeşitlerle genç neslin damak zevkine hitap edildiği ifade edildi. "Her Mevsim Salep" vizyonu doğrultusunda global lansmanlar gerçekleştirildiği bildirildi. MADO, Salep Manifestosu kapsamında salebi çeşitlendirmeyi, geliştirmeyi ve yeniliklerle zenginleştirmeyi sürdüreceğini açıkladı. Soğuk salep çeşitleri ve farklı tat kombinasyonlarıyla salebin geleceğin içeceği haline getirilmesinin hedeflendiği belirtilirken, salebin Türk mutfak kültürünün evrensel elçisi olarak dünyaya tanıtılacağı vurgulandı. Orkide koruma ve sürdürülebilirlik konusunda da daha kapsamlı adımlar atılacağı ifade edildi.