SAĞLIK - 21 Kasım 2025 Cuma 16:06

Mevsimsel grip hakkında bilinmeyenler

A
A
A
Mevsimsel grip hakkında bilinmeyenler

Türkiye Aile Hekimleri Uzmanlık Derneği (TAHUD) Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Güzin Zeren Öztürk ve TAHUD Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Seçil Günher Arıca, grip ve soğuk algınlığının farklı olduğunun özellikle altını çizerek, hastalıkla ilgili önemli açıklamalarda bulundular.



Mevsimsel grip, her yıl dünya genelinde milyonlarca kişiyi etkileyen ciddi bir halk sağlığı sorunu olmaya devam ediyor. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre, grip salgınları yılda 3-5 milyon ağır vaka ve 290 bin-650 bin solunum yolu hastalığına bağlı ölümle sonuçlanabiliyor. Verilere göre; vakaların çoğu hafif-orta şiddette seyrederken, özellikle 65 yaş üstü bireyler, kronik kalp-akciğer hastalıkları ve diyabet gibi altta yatan rahatsızlığı olanlar, bağışıklık sistemleri baskılanmış hastalar, küçük çocuklar ve gebeler için influenza; ciddi komplikasyonlar, hastaneye yatış ve ölüm riski taşıyabiliyor.



Grip; yüksek ateş, kas ve baş ağrısı, boğaz ağrısı, kuru öksürük, burun akıntısı ve halsizlik gibi belirtilerle seyreden viral bir solunum yolu enfeksiyonu olarak dikkat çekiyor. Basit bir nezleden farklı olarak tüm vücudu etkileyen sistemik bir hastalık olan grip, özellikle 65 yaş üstü bireyler ve kronik hastalığı bulunan kişilerde ciddi komplikasyonlara neden olabiliyor.



Grip sezonunun da başlamasıyla birlikte Türkiye Aile Hekimleri Uzmanlık Derneği (TAHUD) Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Güzin Zeren Öztürk ve TAHUD Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Seçil Günher Arıca, grip ve soğuk algınlığının farklı olduğunun özellikle altını çizerek, hastalıkla ilgili önemli açıklamalarda bulundular. Tüm dünyada takip edilen bir hastalık olan grip enfeksiyonunun kalp-damar, akciğer, böbrek ve diyabet gibi hastalıkları tetikleyebildiği aktarılırken, bilimsel çalışmalar, grip sonrası ilk yedi gün içinde kalp krizi riskinin altı kata kadar arttığını gösterdiği vurgulandı. Özellikle risk gruplarının grip aşısını ihmal etmemesinin hayati önem taşıdığı belirtilirken, örneğin; diyabetik hastalarda gribe bağlı hastaneye yatış ve vefatın 5 kat daha fazla olabildiği ifade edildi.



"Aşı, toplumsal bir sorumluluk"


Aşı olmanın toplumsal bir sorumluluk olduğunun altını çizen Prof. Dr. Güzin Zeren Öztürk, "Aşılanma oranının dünyada yüzde 70-80’lerde olmasına rağmen Türkiye’de henüz yolun çok başında olduğumuzu, toplumun grip için aşılanma oranı ne kadar yüksek olursa, ağır hastalık ve hastaneye yatışların önlenmesiyle sağlık sisteminin üzerindeki yük de o kadar hafifler" dedi.



"Sezon erken başladı, bulaş oranı yükseliyor"


Prof. Dr. Seçil Günher Arıca da "Avrupa Hastalık Önleme ve Kontrol Merkezi (ECDC) tarafından yayımlanan 2025 45. hafta güncellemesine göre, bu sezon Avrupa bölgesinde influenza aktivitesi önceki yıllara kıyasla daha erken artış eğilimi göstermektedir. Aynı durumun Asya bölgesinde bazı ülkeler için de geçerli olduğu görülüyor. Bu durum, sezonun erken evresinde daha dikkatli bir izlem ve korunma gerekliliğine işaret etmektedir. Okulların tam kapasite açılması, kapalı alanlarda geçirilen sürenin artması ve toplu etkinliklerin yoğunluğu bulaş zincirini güçlendiriyor. Özellikle bu aylarda alınacak koruyucu önlemler sezonun seyrini belirleyecek" ifadelerini kullandı.



"Yeni trivalan aşı, korumayı hedefli hale getiriyor"


Bu sezonla birlikte trivalan grip aşısı kullanılmaya başlandığının da altını çizen Prof. Dr. Arıca, aşının Dünya Sağlık Örgütü önerileri doğrultusunda geliştirildiğini belirterek şöyle konuştu: "Yeni aşı, baskın virüs suşlarına odaklanarak gereksiz antijen yükünü azaltıyor ve bağışıklık yanıtını optimize ediyor."



"Aşılama hem sağlık hem ekonomi açısından stratejik bir önlem"


Prof. Dr. Güzin Zeren Öztürk, grip aşısının bireysel korumanın ötesinde ekonomik sürdürülebilirlik açısından da kritik bir yatırım olduğuna da değinerek, şöyle konuştu: "Ortalama bir grip vakası 5-7 gün çalışamama ile sonuçlanıyor. Bu da ülke genelinde milyonlarca iş günü kaybı ve ciddi dolaylı maliyetler anlamına geliyor. Yapılan ekonomik analizler, grip aşısının yaygın uygulanmasıyla hem doğrudan sağlık giderlerinde hem de dolaylı maliyetlerde milyonlarca liralık önlenebilir harcama oluşturulduğunu ortaya koyuyor."



"Sağlık çalışanları ve çocuklar öncelikli gruplar"


Grip bulaş zincirinin kırılmasında sağlık çalışanlarının rolüne dikkat çeken Prof. Dr. Seçil Günher Arıca, "Hastane ortamında hem hasta hem çalışan sağlığını korumak için sağlık profesyonellerinin her yıl düzenli olarak grip aşısı yaptırması gerekiyor. Bu uygulama hem kişisel korunmayı hem de hasta güvenliğini sağlamakta. Ayrıca çocukların grip aşısı ile korunması da toplum bağışıklığını güçlendiren önemli bir halk sağlığı adımı. Çünkü çocuklar kendilerini koruyamıyorlar ve maalesef enfeksiyonu kolayca taşıyabiliyor; bu da yaşlılar ve kronik hastalar için ciddi risk oluşturuyor. Çocuklarda aşı koruması, aile bireylerini ve kırılgan grupları da dolaylı olarak koruyor. Aşı olmayan çocukların 5’te 1’i yetişkinlerin de 10’da 1’i grip nedeniyle hastaneye yatmakta. Ayrıca hastaneye yatan çocukların yüzde 75’inin daha önce hiçbir kronik rahatsızlığı olmadığını gösteren çalışmalar mevcut. Bu nedenle çocukların da aşılanması toplum sağlığı açısından büyük önem arz ediyor. Bununla birlikte gebelikte uygulanan aşılar da oldukça kritik; çünkü bu dönemde yapılan grip aşısı, bebeğe doğumdan sonraki ilk 6 aya kadar koruma sağlayabiliyor. Bu nedenle hem sağlık çalışanlarında hem de çocuklarda aşılama büyük önem taşıyor" diye konuştu.



"Aşı için doğru zaman"


Prof. Dr. Güzin Zeren Öztürk, şöyle devam etti: "Risk grupları, sağlık çalışanları ve sık seyahat eden bireyler için aşı zamanı tam da şimdi. Aşı, bireysel korumayı aşan toplumsal bir dayanıklılık aracı. Özellikle ülkemizde ocak-şubat aylarında gribin pik yaptığı zamanlar olarak görülüyor. Grip aşılaması için de en uygun dönem ekim ve kasım ayları. Bu dönemde yapılan aşılar, şubat-mart dönemine kadar koruyuculuk sağlamakta. Bu nedenle aşılamayı yalnızca sezon öncesinde değil, sezon boyunca bir koruyucu adım olarak görmek gerekir. Dünya Sağlık Örgütü’nün ‘her hastane ziyareti bir aşılama fırsatıdır’ vurgusu da bu yaklaşımı desteklemekte; hastaların sağlık kuruluşlarıyla her temasının, koruyucu sağlık hizmetlerini tamamlamak için önemli bir fırsat sunduğunu hatırlatmaktadır. Grip virüsü her yıl değişim gösterdiği için, koruyuculuğun sürmesi adına grip aşısının da her yıl yenilenmesi gerekir. Çünkü koruyucu sağlık hizmetlerinin temelinde, yaşam boyu devam eden bağışıklama yaklaşımı yer alır."


Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Kastamonu 500’den fazla kişinin istihdam edileceği organize tarım bölgesindeki çalışmalarda sona yaklaşıldı Kastamonu’nun Devrekani ilçesinde inşa edilen ve 500’den fazla kişinin istihdam edileceği Kastamonu-Devrekani Besi Organize Tarım Bölgesi’nde çalışmalarda sona yaklaşıldı. Devrekani Belediyesi’nin girişimiyle Tarım ve Orman Bakanlığınca ihale edilen, Kastamonu-Devrekani Besi Organize Tarım Bölgesi’nde altyapı ve üstyapı çalışmaları tüm hızıyla devam ediyor. Yüzde 80 gerçekleşmenin sağlandığı bölgede, 2026 yılının Mart ayından itibaren işletmelerin faaliyetlerine başlaması hedefleniyor. 95 parsele sahip bölgede, ilk etapta 45 parsel için başvuruda bulunan yatırımcılara tahsisler yapıldı. Tahsisi yapılan parsellerde yatırımcılar inşaat çalışmalarını sürdürüyor. "Bin 290 dekar alanda Organize Tarım Bölgesini oluşturduk" Kastamonu-Devrekani Besi Organize Tarım Bölgesi’ndeki çalışmalarla ilgili bilgi veren Devrekani Belediye Başkanı Engin Altıkulaç, "2018 yılında Organize Tarım Bölgemizin hikayesi başladı. 7-8 yıldan beri hummalı bir şekilde bu büyük mega yatırımın hem Kastamonu özelinde hem Batı Karadeniz özelinde Organize Tarım Bölgemizin devam eden hikayesi Allah’ın izniyle yılbaşı itibariyle sonlanmış olacak. Kurtşeyh Mahallemizin sınırları içerisinde bin 290 dekar alanda Organize Tarım Bölgesini oluşturduk. Yerinde gerçekleşmeye baktığımızda yüzde 80 aşamasındayız. 12 ay içerisinde yüzde 90-95 oranında altyapı programımız bitecek. Toplam işletme ve sanayi parselleri ile birlikte 95 tane parselimizin olduğu bir organize tarım bölgesi. Bunlardan şu ana kadar 45 tanesini biz işletmelerimize tahsis ettik. Tahsis ettiğimiz parseller fiili olarak an itibariyle 19 tanesinin inşa faaliyetleri başladı ve hummalı bir şekilde devam ediyor. Tarım ve Orman Bakanlığımızın Kırsal Kalkınma Yatırımlarının Destekleme Programı kapsamında bu 19 tane yatırımımızın tamamı destek aldı ve yüzde 50 oranında desteklenecek" dedi. "Yol çalışmalarımız devam ediyor" Organize Tarım Bölgesinde altyapı çalışmalarının bittiğini söyleyen Başkan Altıkulaç, "Yağmur suyu, elektrik işleri, içme suyu hattı, parsellerin kota işlemleri tamamen bitti. Bir taraftan da parke döşeme ve kaldırım oluşturma işlemlerine devam ediyoruz. Sokak aydınlatmayla ilgili bütün iş ve işlemlerimiz bitti. Yüksek gerilim hattından alçak gerilim hattına indirgeyecek trafo merkezimizi de inşa etmeye başladık ve bu da öyle tahmin ediyorum ki bir ay içerisinde bitecek" diye konuştu. "Organik gübreyi ekonomiye kazandırmayı planlıyoruz" Tesisteki gübrelerin ekonomiye kazandırılacağını dile getiren Altıkulaç, "İşletme sahiplerimiz bize telefonla ulaştıkları takdirde gübre çukurlarından gübreleri alacağız. Ön gübre toplama havuzunda biriktireceğiz. Biz, daha sonra bunu sıvı ve katı olarak birbirinden ayıracağız. Sıvı ve katı birbirinden ayrıldıktan sonra kompost işlemi yakma işlemi geliyor. Kompost ünitesini de kurduktan sonra o üniteden geçireceğiz. Paket haline getirip ülkemizde ihtiyacı olan işletmelere bunları satmayı planlıyoruz. Elde edilen gübrenin sıvı kısmını ise bölgedeki tarım arazilerine, mera alanlarına serperek zirai üretimde organik gübreyi ekonomiye kazandırmayı planlıyoruz. Bununla alakalı Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığımızın koordinesinde bir Avrupa Birliği projesi var. Yüzde 90 hibeli bir proje. Biz bakanlığımıza bununla alakalı projemizi yazdık. İleriki günlerde de onun onaylanmasının akabinde bu meselemizi de halletmiş olacağız" şeklinde konuştu. "İlk etapta 500’den fazla kişinin istihdam edilmesini hedefliyoruz" Organize Tarım Bölgesinin içerisinde 70 bin metrekarelik bir parselin olduğunu ifade eden Altıkulaç, "Kıymetli Bakanımız İbrahim Yumaklı sayesinde, Et ve Süt Kurumunun bir işleme ve entegre tesisini de Organize Tarım Bölgemize kazandırmaya çalışacağız. Gerek ilçemiz için gerek Kastamonu gerek bölge için önemli bir proje. Türkiye’deki 19 bölgeden Devrekani’de olması bizi çok mutlu ediyor. Organize Tarım Bölgesinin kurulması sadece orada işletme sahibi olan insanları ekonomik girdi sağlayacak hem istihdamı arttıracak. Minimum olarak ilk etapta biz, 500 kişinin orada istihdam edileceğini düşünüyoruz. İleriki günlerde bu istihdam sayısı kesinlikle artacaktır. Devrekani ilçemizin tarım anlamında ciddi toprakları var. Mevcut olan toprakların çok ciddi bir kesimi de sulanabiliyor. Bölge çiftçimizin de çarpan etkisiyle ekonomisinin bu anlamda buranın sayesinde Organize Tarım Bölgemizin sayesinde bayağı bir hareketleneceğini öngörüyoruz. Devrekanimize, Kastamonumuza, bölgemize ve ülkemize hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyorum" ifadelerini kullandı.