EKONOMİ - 04 Eylül 2025 Perşembe 09:27

Mühendis Tek-Sen ENERJİ Sendikası’ndan ‘Meslek Kanunu’ çağrısı

A
A
A
Mühendis Tek-Sen ENERJİ Sendikası’ndan ‘Meslek Kanunu’ çağrısı

Mühendis Tek-Sen ENERJİ Sendikası, "Su aktığı, altyapı çalıştığı, enerji üretildiği sürece görünmeyen emek, aslında en kritik olanıdır. Bu emeğin değersizleştirilmesi, kamu hizmetlerinde geri dönülmez kayıplara yol açabilir. Emeğimiz göz ardı edildikçe, telafisi imkânsız kayıplar yaşanacak. Varlığını görmediklerinizin yokluğunu hissedeceksiniz" çağrısı yaptı.



8’inci Dönem Toplu Sözleşme sürecinde kamu mühendislerinin ve teknik personelin talepleri arka planda kaldığı belirtiliyor. Elektrikten suya, altyapıdan enerjiye kadar tüm kamu hizmetlerinin sorunsuz işlemesi, kamu mühendislerinin ve teknik personelin görünmeyen ama sürekli emeğiyle mümkün olduğu vurgulanıyor. Mühendis Tek-Sen ENERJİ Sendikası, "Su aktığı, altyapı çalıştığı, enerji üretildiği sürece görünmeyen emek, aslında en kritik olanıdır. Bu emeğin değersizleştirilmesi, kamu hizmetlerinde geri dönülmez kayıplara yol açabilir. Emeğimiz göz ardı edildikçe, telafisi imkânsız kayıplar yaşanacak. Varlığını görmediklerinizin yokluğunu hissedeceksiniz" çağrısı yaptı.


"Emeğimizin değersizleştirilmesi, görünmeyen bir risk oluşturuyor"


Mühendis Tek-Sen ENERJİ Sendikası Genel Başkanı Mümin Güler, 2026-2027 dönemini kapsayan 8’inci Dönem Toplu Sözleşme görüşmelerinde kamu mühendislerinin ve teknik personelin sorunlarının yine çözümsüz bırakıldığını vurguladı. Güler, "Emeklerimiz görmezden gelindiğinde, sadece çalışanlar değil, tüm sistem zarar görüyor. Motivasyon kaybı yaşayan mühendisler, üretim zincirinin en kritik halkasında zayıflık oluşturabilir. Bu zayıflık, kamu hizmetlerinde aksaklıklar, gecikmeler ve güvenlik riskleri doğurabilir. Beklentimiz, sorunlarımızın çözülmesi yönündeyken, süreç belli bir çerçevede ilerledi ve ihtiyaçlarımız göz ardı edildi. Bu da emeğimizi değersizleştiriyor ve mesleki motivasyonumuzu düşürüyor. Artık amacımız, Mühendislik Meslek Kanunu’nun çıkarılmasını sağlamak. Aksi takdirde hem mühendisler hem de ülke kaybeder" dedi.


"Mühendislik Meslek Kanunu Geciktirilemez: Mühendisler artık sabretmeyecek"


"Mühendislik Meslek Kanunu, geleceğin altyapısını oluşturan en temel taşların başında geliyor" diyerek kamu mühendislerinin ve teknik personelin yıllardır görmezden gelinen sorunlarına dikkat çeken Güler, düşük ücret politikalarının 8’inci Dönem Toplu Sözleşme sürecinde de çözüme kavuşamadığını belirtti. Görüşmelere başlamadan önce taraflar arasında bir iş birliği olduğu izleniminin oluştuğunu ifade eden Güler, "Mühendislik Meslek Kanunu, bu ülkenin üretim gücünü ayakta tutan mühendislerin yıllardır beklediği bir hak. 1938 tarihli 3458 Sayılı Mühendislik ve Mimarlık Hakkında Kanun, günümüz ihtiyaçlarına yanıt vermiyor. Bu düzenleme bir lütuf değil, gecikmiş bir borcun ödenmesidir. Artık sabır taşımız çatladı. Mühendislik Meslek Kanunu ile, hak ettiğimiz itibarı, güvenceyi ve mesleki tanımını istiyoruz. Her gün kamu projelerinde, sanayide, enerjide, altyapıda alın teri döken kamu mühendisleri, belirsizlik içinde çalışmaya zorlanıyor. Kuralsız meslek, güvencesiz kamu hizmeti anlamına geliyor. Mesleğimizin sınırları net değil, sorumluluklarımız ağır ama yetkilerimiz yok. Bu kabul edilemez. Mühendislik Meslek Kanunu, bu ülkenin geleceğine atılacak sağlam bir temel taşıdır. Bu taş yerinden oynarsa, üretim de kalkınma da yerle bir olur. Buradan yetkililere sesleniyoruz: Mühendisleri görmezden gelen her karar, bu ülkenin kalkınma hedeflerine bir hançer vurmak anlamına geliyor. Artık oyalama yok, artık erteleme yok. Bu kanun derhal Meclis gündemine alınmalı ve hayata geçirilmeli. Önümüzdeki aylarda iş bırakma ve iş yavaşlatma dahil tüm demokratik haklarımızı ortak irademizle ve artan bir kararlılıkla hayata geçirerek etkili biçimde kullanacağız. Kamu mühendisleri ve teknik hizmetler sınıfı çalışanları olarak susmayacağız. Bu ülkenin aklı, vicdanı ve üretim gücü olan bizler, hakkımızı alana kadar mücadeleye devam edeceğiz. Emeğimiz göz ardı edildikçe, telafisi imkânsız kayıplar yaşanacak. Varlığını görmediklerinizin yokluğunu hissedeceksiniz" diye konuştu.


"Mesleki itibarımız erozyona uğratılıyor"


Yetersiz ücret politikalarının, liyakatin göz ardı edilmesinin ve mesleki itibara yönelik kayıtsızlıkların, nitelikli personelin kamu sektöründen uzaklaşmasına neden olduğuna dikkat çeken Güler, "Bu sadece bireysel bir kayıp değil. Kamu hizmetlerinin geleceği için ciddi bir tehdit oluşturuyor. Bu nedenle de mühendislerin yetki, görev tanımı ve özlük haklarının yasal güvence altına alınması gerekiyor. Biz bu ülkenin geleceğini inşa ediyoruz. Ancak bugünkü hukuk boşluğunda, mesleki itibarımız erozyona uğratılıyor. Toplumsal fayda için kamu mühendislerin emeği ve uzmanlığının hakkıyla değerlendirilmesi gerekiyor. Ancak emeğimizin karşılığı olan güvenceyi talep etmekten de asla vazgeçmeyeceğiz. Ülkemizin çağın ilerisinde olması için durmaksızın çalışırken, yetkililerden hakkımız olan bu kanunu talep ediyoruz" dedi.



Mühendis Tek-Sen ENERJİ Sendikası’ndan ‘Meslek Kanunu’ çağrısı

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Adıyaman Depremde yaşadıklarını unutmak için sanata yöneldi Adıyaman’da 6 Şubat depremlerinde evi yıkılan ve çok sayıda akrabasını kaybeden 3 çocuk annesi Nazan Taştan Yapıcı, öğretmenlik mesleğini bırakarak seramik ustası oldu. Asrın felaketinden önce özel okulda ve kurs merkezinde öğretmenlik yapan Nazan Taştan Yapıcı, depremde evi yıkılınca ailesiyle Mersin’e yerleşti. Bir yıl Mersin’de yaşadıktan sonra tekrar memleketi Adıyaman’a dönen Yapıcı, öğretmenlik yerine seramik ve çini sanatına yöneldi. Depremin acılarını unutmak için başlarda terapi amaçlı başladığı seramik ve çini sanatında ustalaşan Yapıcı, öğretmenlik mesleğini bırakarak atölye kurdu. Kendi elleriyle yaptığı eserlere şekil veren ve bunları vitrin ve raflara dizerek satışını yapan Yapıcı, bir taraftan da başka kadınlara bu sanatı öğretmeye başladı. Çocuk ve eğitim üzerine kitap da yazan Nazan Taştan Yapıcı’nın hayatı depremden sonra değişti. Öğretmenliği bırakıp sanata yönlendiğini söylendiğini söyleyen Nazan Taştan Yapıcı, "Deprem sürecinde öğretmenlik mesleğini icra ediyordum. Depremden sonra hepimizin bir çıkış yolu araması gibi Mersin’e gittik. Bir yıl oraya yerleştik. Çocuklarım vardı. Sonra bir yıldan sonra memlekete dönmek zorunda kaldık. Sonra dönünce seramik sanatıyla, çini sanatıyla, öğretmenlik mesleği arasında gidip geldim. Hatta bir sürede devam ettim öğretmenliğe. Ancak sonrasında sanatın daha ağır bastığını gördüm. Çünkü belki depremden sonra yaşadığım tramvaydı, o acılarla o üzüntülerle inanılmaz derece ruhumu rehabilite ediyordu. Bana çok iyi geliyordu çini ve seramikle uğraşmak. Ve neden olmasın ki dedim? Başkaları da neden faydalanmasın? Başkaları da neden iyi gelmesin? Bana iyi geldiyse başkalarına da iyi gelebilir diye düşündüm. Bunu bir mesleğe dönüştürmeye karar verdim. Hali hazırda zaten gerekli eğitimleri almıştım. Ondan sonra işyeri açma kararı aldım. Çevremdeki insanların desteğiyle beraber. Sonra işyerini açtıktan sonra böyle güzel bir konseptimiz oldu. İnsanlar gelip burada isterlerse çini ve seramik yapabiliyorlar. Yardım isterlerse yardımcıda olabiliyorum veya ürün satın alıp götürebiliyorlar. Bende hem gelenlere yardımcı oluyorum, hem ürün yapıp satışını yapıyorum" dedi. Zozan Tümüç isimli vatandaş, "Sanatıyla da buluşturduğu eserleri görmek, böyle tanımak, iç detayını öğrenmek böyle bana çok şey kattı açıkçası. Buraya geldikten sonra bir çalışma yaptım. Bir bardak boyama yaptım. Bir de kendimce bir sevgi tabağı hazırladım. Kendi el emeğimle. Kendisi bu süreçte bana yardımcı oldu. Açıkçası çok keyif aldım. Tekrar da gelip yapmayı istiyorum. Fırsat buldukça ilk geldiğim yer açıkçası burası" diye konuştu.