GÜNDEM - 21 Kasım 2025 Cuma 12:34

Pendik’te Işıl Öykü Dinç’in hayatını kaybettiği kazaya ilişkin sanık hakim karşısına çıktı

A
A
A
Pendik’te Işıl Öykü Dinç’in hayatını kaybettiği kazaya ilişkin sanık hakim karşısına çıktı

Pendik’te 15 yaşındaki Işıl Öykü Dinç’in hayatını kaybettiği, kazaya ilişkin ’Taksirle ölüme neden olma’ suçundan 2 yıldan 6 yıla kadar hapsi istenen sanık Ömer Faruk Ballı (26) hakim karşısına çıktı.



Olay, 18 Mayıs’ta Kaynarca Mahallesi Erol Kaya Caddesi Tuzla istikametinde meydana geldi. 34 KAB 356 plakalı otomobilin sürücüsü Ömer Faruk Ballı (26), yolun karşısına geçmek isteyen Işıl Öykü Dinç’e çarptı. İhbar üzerine olay yerine sağlık ve polis ekipleri sevk edildi. Yapılan müdahalelere rağmen Dinç olay yerinde hayatını kaybetti. Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma tamamlandı. Ömer Faruk Ballı’nın (26) ’Taksirle ölüme neden olma’ suçundan 2 yıldan 6 yıla kadar hapsi istendi.



Anadolu 56. Asliye Ceza Mahkemesinde bugün görülen davaya, tutuksuz sanık Ömer Faruk Ballı, hayatını kaybeden Işıl Öykü Dinç’in annesi Özlem Dinç, baba Yunus Dinç ve taraf avukatları katıldı. Işıl Öykü Dinç’in arkadaşları ve yakınları destek için duruşma salonu dışında bekledi.



"Birine çarptığımı fark ettim"


Mahkemede savunma yapan sanık Ömer Faruk Ballı, "Olay günü Pendik’e gidiyorduk. AVM’ye geçtik. Alışveriş yaptıktan sonra Tuzla’ya doğru yola çıktık. İDO’yu geçtik sağ kör noktamda bir ses duydum. Sesle birlikte nişanlımın üzerinde cam parçaları gördüm. Yavaşlayarak sağa çektim. Araçtan indim, arkasına doğru bakarak birine çarptığımı fark ettim. Sonrasında eşime dönüp iyi misin? dedim. Sonrasında olay yerine geçtim. Olay yerine geçtiğimde arkamdan eşim geliyordu. 112’yi aradınız mı diye bağırdığımda birkaç kişi aradığını söyledi. Sonrasında bir anda bağrışmalar oldu, aracı kim sürüyordu şeklinde bağrışmalar olunca polis memurları zaten oradaydı. Eğildiğim nabzına bakmaya çalıştığım esnada polis memurları ekip aracına binmem gerektiğini söyleyip bizi uzaklaştırdılar. Bu olay nedeniyle üzgünüm, çok pişmanım. Psikolojik olarak da çok yoruldum. Sosyal medyadan hakaret ve ölüm tehditleri aldım. Can güvenliğim yönünden korkuyorum. Maalesef böyle bir olay yaşandı. Ailesinden çok özür dilerim" dedi.



"Neye çarptığımızı bilmiyorduk"


Tanık Ayten Ballı, "Sanık eşimdir, öğle saatlerinde Pendik’e gelinliğimi almaya gitmiştik. AVM’ye girip Tuzla’ya doğru dönüş yolundaydık. Trafikte normal akıştayken sağ tarafımda bir anda gölge gördüm. Ve tak diye bir ses geldi. Ömer durup aracı sağa çekti ve araçtan indi. Benim sağ tarafımdaki cam buzlu şekilde inmiş durumdaydı. Neye çarptığımızı da bilmiyorduk. Sonrasında Ömer aşağı indi, ben inmeye çalıştım. Sağ taraftaki kapım yarıya kadar açılabildi. Ben de indim. Ömer iyi misin dedi, iyiyim dedim. Sonrasında yerde yatan kızın yanına ilerledik. Ömer kızın yanına doğru ilerledi. Nabzına bakmaya çalıştı ancak polisler onu götürdü. Etraftaki insanlar 112’yi aramıştı. Ömer Faruk’u araca bindirdiler." İfadelerini kullandı.



"Kızıma verilen kusuru kabul etmiyorum"


Hayatını kaybeden Işıl Öykü’nün babası Yunus Dinç beyanında, "sanığın bir sağlıkçı olarak hatta yoğun bakım hemşiresi olarak, yanında oturduğunu söylediği Ayten B. de yoğun bakım hemşiredir. Böyle bir kaza olduktan sonra yalnızca nabzını kontrol etmesi, 14 yaşında bir çocuğa bunu yapıp, polis kendisini polis otosunu götürürken neden ben yoğun bakım hemşiresiyim diyerek müdahalede bulunmuyor. 50-60 kilometre hızla gittiğiniz bir yolu frene bastığınız ya da birine çarptığınız anda yaya tam kusurlu olsa bile yaya ters basar, bacağı kırar, kolunu kırar ancak ölüm olmaz. Sanığın hıza ilişkin beyanını kabul etmiyorum. Ayrıca kaza tespit tutanağında kızıma verilen kusuru da kabul etmiyorum. Kızım yaya geçidi üzerindeydi" dedi.



‘50-60 kilometre hızla bana çarpsın eğer ölürsem şikayetten vazgeçeceğim"


Hayatını kaybeden Işıl Öykü’nün annesi Özlem Dinç beyanında, "sanık aynı aracı kiralasın 50-60 kilometre hızla bana çarpsın eğer ölürsem şikayetten vazgeçeceğim. Kaza tespit tutanağını kabul etmiyorum. Kızım yaya geçidindeydi. İç İşleri Bakanlığı Ali Yerlikaya’nın TV programında verdiği demeçte söyle söylüyor; bir aracın bir kişiye çarpıp ölüme sebebiyet vermesi ve vücutta doku hasarı verebilmesi için en az 80 kilometre hızla çarpması gerekiyor. Buna ilişkin elimizde video görüntüleri var. Işıl’ın yere düştükten ambulansa bindirilene kadara görüntüleri var. Sanık veya eşi asla kızımın başında değiller. İnsanlar, polis orada değilken ve polisin de oradayken de doktor yok mu? Hemşire yok mu? Diye bağırmalarına dair görüntü kayıtları var. Çevreden bir vatandaşın kızıma kalp masajı yaptığına dair görüntüler ve tanıklarımız var" dedi.



Mahkeme, eksik hususların giderilmesi ve sanığın adli kontrol tedbirlerinin devamına karar vererek duruşmayı 23 Aralık’a erteledi.



Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Şırnak Gabar’ın eteklerinde umutlar tuvale yansıdı Günlük 81 bin varil petrol üretimiyle ülke ekonomisine yıllık yaklaşık 2 milyar dolar katkı sağlayan Gabar Dağı, bu kez petrol kuleleriyle değil, çocukların umutlarını tuvale yansıttığı bir etkinlikle gündeme geldi. Şırnak’ın Gabar Dağı eteklerinde bulunan Kayaboyun Köyü İlkokulunda görev yapan sınıf öğretmeni Selma Oflaz, köy çocukları için açık alanda resim çizimi etkinliği düzenleyerek hem yürekleri ısıttı hem de manzaraya başka bir anlam kattı. Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığının (TPAO) yoğun petrol arama ve üretim faaliyetlerinin sürdüğü bölgede gerçekleştirilen etkinlikte, çocuklar ilk kez şövale ve tuvalle tanışmanın heyecanını yaşadı. Bir zamanlar çatışma sesleriyle anılan Gabar’ın etekleri, bugün fırçalardan damlayan renk cümbüşleri ve çocuk kahkahalarıyla yankılandı. Kendisinin de bir köy çocuğu olduğunu belirten öğretmen Selma Oflaz, sanatla tanışma hikayesini şu sözlerle anlattı: ’’Ben de köy çocuğuyum aslında baktığımızda. Kendi okulumda, kendi köyümde hiç bana bu şekilde şövalye, tuval gibi malzemelerin fırsatı sunulmadı. Ben o zamanlardan beri sanata olan kısa da olsa minik minik sulu boya fırçaları ile bir şeyler yapmaya çalışıyordum köy şartlarında. Üniversiteye gittikten sonra bu alana yoğun bir ilgimin olduğunu fark etim. Üniversite de sınıf öğretmenliğini okurken bir hocamdan rica ettim. Onlarda bize resim sanat eğitimi üzerine bir eğitim açtılar. Bende o alanda kendimi geliştirdim. Daha sonra ocak ayında geldiğimde genel olarak sadece köy okulunda değil, Şırnak şartlarında böyle bir şeyin çok az olduğunu, sanatla insanların birleştirici gücünden yararlanılmadığını fark ettim. O yüzden çocuklarımla böyle bir etkinliğe başlama kararı aldım. İlk başta kendim için, burada sıkılıyorum ve ne yapabilirim diye bir fikir üretmeye başladım. İlk önce kendim için başladım. Daha sonra bunu alanlara yayarak Şırnak şartlarında öğretmenlerimiz olsun, gelen memur kesimi olsun ilgilenebilecekleri bir ilgi alanı oluşturmaya çalıştım.’’ "Çocukken bana sunulmayanı, çocuklarıma sunmak istedim" Çocukluğunda yaşayamadıklarını eğitim verdiği çocuklara sunmak istediğini ifade eden Oflaz, "Çocukken bu bana yapılmış olsaydı kendimi havalarda hissederdim. Çok mutlu olurdum. Çünkü büyüleyici bir şey. Bu şartlarda şövalyenin, tuvalin buraya getirilmesi, özellikle Gabar’ın eteklerine getirilmesi bana yapılmış olsaydı ben kendimi çok mutlu hissederdim. Burada neden kendi okulumda yapmıyorum? Dedim kendi kendime. Kendi çocuklarıma bunu neden sağlamıyorum? Çünkü bana gelmiş olsaydı havalara uçacaktım. çocuklarımın da havalara uçmasını istedim. Köy muhtarımızdan, velilerimizden, okul müdürümüzden, öğretmen arkadaşlarımdan destek alarak böyle ortam oluşturmaya çalıştık. Gayet her şey keyifli görünüyor ve bende çok mutluyum bu durumdan dolayı" dedi. Muhtar, veliler ve öğretmenlerin desteğiyle etkinliği hayata geçirdiklerini aktaran Oflaz, "Bir tanesinin bile kalbine dokunabiliyorsak, ufkunu açabiliyorsak, resme yeteneğinin olduğunu fark edip, onu o alanda da yönlendirebiliyorsak benim için en büyük miras bu" ifadelerini kullandı. "Gabar artık huzur ve umut kokuyor" Kayaboyun köyü muhtarı Hakan Vural ise Gabar’ın geçmişten bugüne yaşadığı değişime dikkat çekerek, "Şırnak Gabar Dağının son kurulu köyündeyiz. Buralarda çocukluğumuz geçti, şu dağlarda. Hep top tüfek sesleri, barut kokusu ile uyandık. Çocukluğumuzu yaşayamadık o dönem. Çocukluğumuzu doya doya yaşamamış bir insanın büyüyünce de mutlu olması çok zordur. Bunu kendimden biliyorum. Ama çok şükür bunlar hepsi bitti. Şuan Gabar’ımız huzur kokuyor, petrol kokuyor. Çocuklarımız sosyal etkinlikler ile eğleniyorlar. Biz devlet yetkilileri olarak tabi ki elimizden geldiğince onlara imkanlar sağlamaya çalışıyoruz. Sağ olsun Selma öğretmenimiz böyle bir proje ile çocukların yüzündeki mutluluğa dokundu. Umut dolu. İnşallah Gabar’ımız hep böyle güzel etkinlikler ile anılır. Bir daha o eski günleri yaşayız. Çocuklarımızın en doğal haklarıdır bunun gibi kültürel, sosyal etkinliklerde bulunması. Allah Gabar Dağımıza, buradaki çocuklarımıza her zaman huzur versin" diye konuştu. Etkinliğe katılan öğrencilerden Elanur Vural ise duygularını, "Açık alanda hayallerimizle birlikte tuvale resim çiziyoruz. Çok eğleniyoruz. Bugünü hiç beklemiyordum, çok mutlu oldum" sözleriyle dile getirdi.
Mersin Anamur’da kolluk ve yargıdan güçlü koordinasyon vurgusu Mersin’in Anamur Cumhuriyet Başsavcılığı koordinesinde kolluk istişare ve koordinasyon toplantısı gerçekleştirildi. Anamur’da yapılan toplantı çerçevesinde Cumhuriyet savcıları tarafından sunumlar gerçekleştirildi. Sunumlarda, adli soruşturma süreçlerinde kolluk birimlerinin rolü, delil toplama ve muhafaza usulleri, talimatların uygulanmasında dikkat edilmesi gereken hususlar ile uygulamada karşılaşılan sorunlar ve çözüm önerileri ele alındı. Ayrıca toplantıda, önleyici kolluk faaliyetlerinin güçlendirilmesi, bilgi paylaşımının artırılması ve kurumlar arası koordinasyonun daha da geliştirilmesine yönelik görüş alışverişinde bulunuldu. Karşılıklı değerlendirmelerinde yapıldığı toplantının amacının ilçenin huzur ve güven ortamının korunmasına, kamu düzeninin güçlendirilmesine ve adalet hizmetlerinin daha etkin yürütülmesine katkı sağlamasının amaçlandığı kaydedildi. Toplantıda konuşan Anamur Cumhuriyet Başsavcısı Tanju Çatlı, adaletin yalnızca yargı mercilerinin verdiği kararlarla sınırlı olmadığını vurgulayarak, "Adalet olayın meydana geldiği ilk andan itibaren, hukuka uygun, titiz ve sorumluluk bilinciyle yürütülen tüm süreçlerin ortak ürünüdür" dedi. Kolluk kuvvetlerinin adalet mekanizmasının temel ve vazgeçilmez unsurlarından biri olduğuna dikkat çeken Başsavcı Çatlı, "Kolluk birimlerimizin sahada gösterdiği özveri, hukuka bağlılık ve disiplin yargının sağlıklı işlemesine ve vatandaşlarımızın devlete olan güveninin güçlenmesine doğrudan katkı sağlamaktadır. Kolluk ve yargı arasındaki güçlü koordinasyon, hem suçla etkin mücadelede hem de temel hak ve özgürlüklerin korunmasında vazgeçilmezdir" şeklinde konuştu. Toplantıya, Anamur Cumhuriyet Başsavcısı Tanju Çatlı’nın yanı sıra, Anamur Adalet Komisyonu Başkanı Süreyya Topaloğlu, Anamur ve Bozyazı İlçe Emniyet Müdürleri Şeref Paşaoğlu, İlçe Jandarma Komutanı Hüseyin Özdoğan, Sahil Güvenlik Komutanı Süleyman Şafak, Anamur Devlet Hastanesi Başhekimi Serkan Boz ile Cumhuriyet savcıları katılım sağladı.